‘Evet’ çünkü rejim muhalifiyim

innuendo

HANZALA
Moderatör
Katılım
5 Nis 2007
Mesajlar
9,878
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
FİLİSTANBUL
‘Evet’ çünkü rejim muhalifiyim

Güneydoğu’da beklediğini bulamayan Kılıçdaroğlu, Van’ın Özalp ilçesinde 1943 yılında 33 vatandaşın Orgeneral Mustafa Muğlalı emriyle kurşuna dizilmesi olayına değiniyor ve şunları söylüyor...

“Sayın Başbakan rica ediyorum. 33 köylünün sorgusuz ve sualsiz kurşuna dizildiği bir yerde, kurşuna dizenin ismini bir kışlaya yer vermeyin.

Ne olur değiştirin. İstirham ediyoruz.”

Ana muhalefet liderinin ricası kabul olsa ve Başbakan kışlanın adını değiştirse, sorun ve daha önemlisi “asıl sorulması gereken soru” ortadan kalkacak mı?

***

Türkiye’deki “siyasal rejim”, “sorgusuz sualsiz kurşuna dizilen 33 köylünün” hesabını soran bir rejim değil...

“Kurşuna dizene” arka çıkan bir rejim...

Ana muhalefet, “kurşuna dizenlerin egemen” olduğu bu rejimi hedef alacağına, sadece kışlanın adını değiştirmekle yetiniyor...

Kışlanın adı değişince, rejimin niteliği değişiyor mu?

Rejim, kurşuna dizilenlerin anısına sahip çıkan ve “kurşuna dizeni” de ilelebet mahkûm eden bir nitelik sıçramasına uğruyor mu?

Tabii ki hayır...

***

Aynı şey “türban” için söz konusu...

Gene Kılıçdaroğlu hafta sonu İstanbul mitinginde daha önceki sözlerini daha net ifadelerle tekrarlayarak şöyle söyledi:

“Sayın Başbakan siz türbanı da engellediniz diyor. Söz veriyorum türbanı da biz özgür kılacağız. Görecek Sayın Başbakan. O yapmadı, biz yapacağız. Sözümün arkasında duracağım.”

Mesele...

Türban sorununu çözmek mi?

“Temel hak ve özgürlükleri” yok sayarak, genç kızlarımızın üniversitelere girmesini engelleyen “egemen gücü” tuz buz etmek mi?

Anti-demokratik rejimin egemenini kovalamak mı?

***

Dün de yazıyordum:

“Siyasal rejim, bir devlet yönetiminde egemenliğin kim tarafından ve ne şekilde kullanılacağını belirliyor...

Türkiye’de askerler mi, zenginler mi, siyaset mi, vatandaşlar mı? Egemen kim?

Siyaset bu temel soruyu sormadan birbirinin gözünü oyuyor...

Ama ‘siyasal rejimi’ yeryüzü standartlarında yeniden inşa etmeyi gündeme asla taşımıyor.

‘Halk iradesine dayalı’, ‘temel hak ve özgürlüklere’ çok özenli ve yönetileni esas alan ‘insan odaklı’ bir rejimden çok ama çok uzağız.


Halkın kafasında, ‘vatandaşı’ esas alan çağdaş demokratik rejimin resmi belirgin olmadığı için, 12 Eylül rejimini tuz buz etmek yerine, onun çerçevesi içinde at koşturan siyasi partilerden birinin terkisinde bir o yana, bir bu yana otuz yıldır çalkalanıp duruyor.”

Türkiye’deki partiler, “siyasal iktidara muhalif” ama “tek parti zulmünden arta kalmış 12 Eylül rejimine” muhalif değil...

Siyasal iktidar da maalesef kısmen böyle...

Yoksa 12 Eylül rejimi otuz yıldır sürebilir miydi?

Bize “aynı sistemin” içindeki partilerin birbirlerine muhalefeti değil, başta 12 Eylül olmak üzere tek parti rejiminin tüm kalıntılarına muhalefet edecek anlayış gerekli...

AB standartlarında yeni bir rejimin kurulmasının peşinde koşan, “kendi siyasetini” değil, demokratik yeni bir rejimin “siyasetini” yapan partilere ihtiyaç var.

12 Eylül’ün “siyasal partiler yasası” ile şekillenmiş partilerle bu ne kadar mümkün?

Onun için kör topal, ağır aksak yürünüyor...

***

Ben “anayasa paketine”, mevcut rejime muhalif olduğum için “evet” vereceğim...

Buranın “egemeni” kim?

“Kurşuna dizilen masum köylülerden, temel hak ve özgürlüklerden mahrum bırakılmış Kürtlere, Alevilerden türbanlılara, vicdani retçilerden gayrimüslimlere” buranın vatandaşlarının, buranın egemeni olmadığı çok açık...

Nasıl bu ülkenin “egemeni” olurlar?

Rejim demokratikleşirse...

12 Eylül öyle bir hedef ve umudun yetersiz ve gecikmiş bir ilk adımı olabilir...

Bu rejim değişsin, ülke ve devlet demokratikleşsin diye “evet” diyorum...

 
Rejim değişti, devlete amerikan güdümlü cematler tünedi ,bopun uşaklığını yapan takkiye rejimindeyiz şu an.
 
ilginç olan nokta şu ki: akp'nin tespit ettiği sorunların hemen hemen hiç birisine katılmamak mümkün değil; iktidarıyla muhalefetiyle. her defasında onlar bir sorun tespit ediyor ve ben de her defasında evet doğru söylüyorlar, helal olsun bugüne kadar kimse bunları söyleyememişti diyorum. buraya kadar söylediklerime kimse itiraz etmez sanırım.

sorun şuradan itibaren başlıyor (buradan itibaren akp'liler atlayabilir) bu yukarıda belirttiğim akp'nin sorun tespiti/teşhisi doğru olmasına karşın uyguladığı tedavide. yani toplumun tüm kesimlerinin yaralarını deşip kanatarak buradan kendi yaralarına merhem yapmak istemesinden kaynaklanıyor. bu bir siyasi taktik. akp ise işin psikolojik etkisinin farkında olduğu için bu taktiği sürdürmeye devam ediyor. çünkü muhalefet tabanı gösteriyor ki bu oyunu yutan yutuyor...
 
Geri
Üst