Şefâat Nedir? Nerelerde Kimler Tarafından Yapılacaktır?

chuckies

_-€X-_
Katılım
17 Ocak 2006
Mesajlar
3,610
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Adios Amigos...
Şefâat nedir, nerelerde kimler tarafından yapılacaktır?

Şefâat; birinden, başkası adına bir ricada bulunma, kusurlarının bağışlanmasını dileme, bir suçlu veya ihtiyaç sahibinin af ve iyiliğe kavuşması için diğeri tarafından vâsıtalık etme, kayırma, iltimas ve yardım isteme mânâlarına gelmektedir.

İslâmî ilimler ıstılâhında ise şefâat, buna ehil olan bir zâtın, Allah Teâlâ’dan, günahkâr bir mü’minin affını niyaz etmesi demektir.

İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe (rh.) hazretlerinin ifadeleriyle, başta Resûlüllah Efendimiz olmak üzere bütün peygamberlerin (aleyhi ve aleyhimü’s-salavâtü ve’t-teslîmât ve alâ Nebiyyinâ hâssa) ve Allâh’ın izniyle sâlih kulların, evliyâullâhın (k.esrârahüm), şehitlerin bazı günahkâr mü’minlere, cezayı hak eden büyük günah sahibi kişilere şefâat edecekleri haktır, âyet ve hadislerle sâbittir. Bu görüş, hiç şüphesiz Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat mensuplarının görüşünü temsil etmektedir.

Mü’minler, günahlarının affı, makamlarının-rütbelerinin yükselmesi ve daha bazı iyilik ve güzellikler için peygamberlerinden, Allah dostlarından, hayırlı ve sâlih zâtlardan şefaat talep edebilirler. Ancak müşrik ve kâfirler için, şefaati inkâr edenler için şefaat bahis mevzuu değildir. Kur’ân-ı Kerim’de buyurulmuştur ki, “Onlara şefaatçilerin şefaati fayda vermez. Böyle iken bunlara ne oluyor ki, âdeta arslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi hâlâ nasihatten-öğütten yüz çeviriyorlar?”(1)

Bu mevzûda İmâm-ı Rabbânî (k.s.) hazretleri ise şu açıklamalarda bulunur:

“Sâlih ve hayırlı zâtların; Allah Teâlâ’nın izni ile kıyâmet günü, âsîler ve günahkârlar hakkında şefaat etmeleri haktır, gerçektir. Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz bu mânâda şöyle buyurdu:

‘Şefâatim, ümmetimden büyük günah sahipleri içindir.”(2)

Şefâat mevzuunu kısaca üç kısımda toparlayabiliriz.

Bunlardan birincisi, Peygamberimiz’in (s.a.v.) zâtına mahsus olan şefâattir. Şefâatin en büyüğü ve en önemlisi de budur; şefât-i uzmâ...
İkincisi mü’minin kendi güzel amellerinin gereği olan şefâat...

Öbürü de diğer peygamberlerin, velîlerin, sâlihlerin, şehitlerin ve sair şefâat etmeye izinli olanların şefâatidir. Mü’minlerin, bilhassa iki cihan serveri Efendimizin (s.a.v.) şefâat-i uzmâsından mahrum kalmamaya gayret etmeleri lâzımdır. Bunun için de sünnetlerine dört elle sırılmak gerek.

Mahşerde, arasatta, sıratta şefâat olduğu gibi, cehennemden çıkıp cennete girmek, cennette derecelerin yükselmesi ve Allâh’ın cemâlini görebilmek için de şefâat vardır.
***
Dilerseniz mevzuu bir hadîs-i şerifle noktalayalım.

Ebû Üsâme el-Bahilî (r.a.), ben Resûlüllah’ı (s.a.v.) şöyle buyururken işittim demiştir:

“Kur’ân-ı Kerim’i okuyun! Çünkü Kur’an, onu okuyanlara kıyâmet günü şefâatçi olarak gelecektir. Zehraveyn’i (Bakara ve Âl-i İmrân sûreleri) okuyun; zira onlar, kıyâmet gününde iki bulut yahut iki gölge veya saf bağlamış iki fırka kuş gibi gelecek ve okuyucularını müdâfaa edeceklerdir. Bakara sûresini okuyun; çünkü onu okumak berekettir, terk etmek ise pişmanlıktır. Onu(n bereketini) elde etmeye ‘battallar (sihirbazlar)’ muktedir olamazlar.” (3)

DİPNOTLAR
(1) Kur’ân-ı Kerim, Müddessir sûresi, 48-51.
(2) el-Mektûbat, İmâm-ı Rabbânî, 3. 17.
(3) Müslim, Sahîh, Müsâfirûn, 252.

Salih Ece
 
Geri
Üst