İZNİK KONSİLİ;
1. Rahip arius tevhid inancını savunması;
Libya kökenli Mısırlı bir ailenin oğlu olan Arius dönemin önemli kenti İskenderiye'de büyümüş ve 312 yılında da Kilise'ye katılarak rahip olmuştu. Arius Allah'ın birliğine iman ediyor ve o sıralarda Roma Kilisesi tarafından kabul edilmiş olan ve Hz. İsa'yı sözde tanrı sayan öğretinin yanlış olduğunu vaaz ediyordu.
Arius Hz. İsa için kullanılan "Allah'ın Oğlu" sıfatının tamamen mecazi bir anlama sahip olduğunu ve onu ilahlaştırmak gibi bir anlam taşımadığını söylüyordu. Bunu ispatlamak için Matta İncili'ndeki " Ne mutlu barışı sağlayanlara! Onlara Tanrı oğulları denecek" (Matta 5/9) alıntısını gösteriyor.
Ve Allah'ın isteklerine uygun davranan herkes için bu sıfatın geçerli olduğunu bunun Hz. İsa'ya özel bir ifade olmadığını vurguluyordu.
Arius bir eserinde "Aslında biz de Tanrı'nın oğulları haline gelebiliriz" diye yazmıştı.
KAYNAK; " Fazal Ahmad "Arius: The Trinity Controversy in the Church" The Review of Religions Londra Eylül 1996 "
Bu düşüncesini desteklemek için Hz. İsa'nın İncil'de geçen ve "Tanrım" diye başlayan dualarını örnek gösteriyordu. Bu duaların Hz. İsa'nın Allah'a bağlı ve diğer insanlar gibi aciz bir kul olduğunu gösterdiğini söylüyordu.
Arius İskenderiye'nin bir ilçesi olan Banealis'in resmi rahibi olarak bu düşüncelerini geniş bir kitleye aktardı. Onu dinleyen halk hem anlattıklarının tutarlılığı ve ikna ediciliği hem de Arius'un mütevazi ve gösterişten uzak yaşamı nedeniyle fikirlerini kolayca kabul etti.
Ancak İskenderiye Piskoposu Alexander "Ariusçuluk" akımından çok rahatsız oldu. Alexander Hz. İsa'yı mecazi değil "lafzi yani kelime anlamında" "Allah'ın Oğlu" sayan yani ilah kabul eden Roma Kilisesi'ne bağlıydı.
Bunu başaramayınca da Ariusçuluğa karşı şiddetli bir saldırı başlattı. Bunu kendi yazılarında şöyle anlatıyordu:
" Bu akım giderek her yere tüm Mısır'a Libya'ya ve Yukarı Tebes'e yayıldı. Bunun üzerine biz de Mısır ve Libya'nın piskoposları ile biraraya geldik ve yaklaşık yüz kişilik bir kurulda bu akımı ve tüm takipçilerini lanetledik"
KAYNAK; " Athanas. Hist. Tr.; P Johnson. History of Christianity Pelican Books 1976 s. 89 "
Bu lanetleme yalnızca sözde kalmadı. 318 yılında Arius ve takipçileri Kilise'den aforoz edildiler. Arius ve onun en yakın yardımcıları olan Piskopos Theonas ve Secundus ile on iki rahip sürgüne gönderildi. Arius sürgüne gitmeden önce düşüncelerini Thalia adlı lirik bir kitapta topladı.
Sürgün yeri ise Filistin'di.
Üçleme inancının karşısında yer alan Mısırlı rahip Arius.
325 İZNİK KONSİLİ;
İmparator Konstantin Ariusçuluk ile onun muhalifleri arasındaki çatışmayı önce her iki tarafa mektuplar yollatarak ve "birliğin herşeyden daha önemli" olduğunu anlatarak çözmeye çalışmıştı. Ancak bu tür girişimlerin fayda etmediğini görünce Piskopos Hosius'un tavsiyesi üzerine büyük bir "Dünya Kilise Konsili" ya da diğer adıyla bir "Sinod" toplamaya karar verdi. İznik'te toplanan bu konsilde bugüne dek ulaşacak olan üçleme inancı tanımlandı. Bu inancı kabul etmeyenler ise "sapkın" (heretik) olarak ilan edildiler.
Konsile katılan üç yüzü aşkın rahibin arasında yalnızca yirmi tanesi Arius'a yakın isimlerden oluşuyordu. Bunda Konstantin'in ilk başta Ankara'da yapılması planlanan konsili daha kuzeybatıdaki İznik'e aldırması ve böylece Ariusçuluğun etkin olduğu Doğu Kiliseleri'ne bağlı rahiplerin konsile katılmalarını zorlaştırmasının da rolü vardı.
KAYNAK;" Fazal Ahmad "Arius: The Trinity Controversy in the Church" The Review of Religions"
Hz. İsa'nın sözde ilahlaştırılmasının o zamana kadar yapılmış en açık ve en somut ifadesi olan İznik Yemini'nde şöyle deniyordu: (Aşağıda yer alan tüm ifadelerden Allah'ı tenzih ederiz)
İnanıyoruz ki... Rab İsa Mesih Tanrı'nın Oğlu'dur Baba Tanrı'dan südur etmiştir Baba Tanrı ile aynı özdendir. Tanrı'dan Tanrı'dır Işık'tan Işık'tır. Tanrı'yla aynı özden olup Tanrı'dan südur etmiştir yaratılmamıştır. Onun (Hz. İsa'nın) aracılığıyla göklerde ve yerde var olan herşey yaratılmıştır. O ki biz insanlar için ve kurtuluşumuz için aşağı inmiş ve beden bulmuş ve insana dönüşmüştür. Acı çekmiş üçüncü günde dirilmiş ve göğe yükselmiştir. Ve ölüleri ve dirileri yargılamak için yeniden gelecektir. Ve inanıyoruz ki Kutsal Ruh (da Tanrı'dandır.)
Ve eğer kim "Tanrı'nın Oğlu'nun var olmadığı bir zaman vardı" diyecek olursa ya da "südur etmeden önce yoktu" diyecek olursa ya da "önceden var olmayan şeylerden yapıldı" diyecek olursa ya da "Baba'dan farklı bir özdendir" diyecek olursa ya da onun bir yaratılmış olduğunu ya da dönüşüme açık olduğunu diyecek olursa Katolik Kilisesi tüm bu sözleri söyleyenleri lanetler.
KAYNAK; " "The First Council of Nicaea" The Catholic Encyclopedia copyright © 1913 by the Encyclopedia Press Inc. Electronic version copyright © 1996 by New Advent Inc.
İmparator Konstantin'in ağırlığını koymasının ardından İznik Konsili üçlemeyi savunanların lehinde sonuçlandı.
Ariusçular ise konsilden sonra daha büyük bir baskı altına alındılar. İznik Konsili'ne imza koymayı reddeden Arius taraftarları aforoz edildiler. Ancak yine de yaklaşık yarım yüzyıl boyunca direnmeye devam ettiler
Konstantin döneminde hem İznik Yemini gibi inanışlar geliştirildi hem de bugün elimizde bulunan Yeni Ahit'e son şekli verildi. Bugün elimizdeki hiçbir Yeni Ahit nüshası Konstantin devrinden daha eski değildir.
KAYNAK; " Michael Baigent Richard Leigh Henry Lincoln The Messianic Legacy Corgi Books London 1991. s. 66 "
Üçlemenin üçüncü unsuru olan Kutsal Ruh konusu belirsiz bırakılmıştı. 4. yüzyılda İstanbul Patriği olan Makedonius başkanlığında ikinci genel konsil İstanbul'da toplandı ve "Kutsal Ruh'un üçleme inancının üçüncü parçası olduğu üçünün de uluhiyet bakımından aynı seviyede olduğu" ilan edildi
KAYNAK; " Prof. Dr. Mehmet Aydın Müslümanların Hristiyanlara Karşı Yazdığı Reddiyeler ve Tartışma Konuları Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları Ankara 1998 s. 96 "
Böylece üçleme inancı Hz. İsa'nın Allah Katı'na alınışından yaklaşık 4 yüzyıl sonra son şeklini almış oldu. Bu konsilde Kitab-ı Mukaddes'te olmayan bir inanış daha ortaya atıldı: Homoousios. Bu kelime ile üçlemeyi oluşturan üç kişiliğin de aynı cevhere ve eşit yetkilere sahip oldukları ifade ediliyordu.
alıntı
1. Rahip arius tevhid inancını savunması;
Libya kökenli Mısırlı bir ailenin oğlu olan Arius dönemin önemli kenti İskenderiye'de büyümüş ve 312 yılında da Kilise'ye katılarak rahip olmuştu. Arius Allah'ın birliğine iman ediyor ve o sıralarda Roma Kilisesi tarafından kabul edilmiş olan ve Hz. İsa'yı sözde tanrı sayan öğretinin yanlış olduğunu vaaz ediyordu.
Arius Hz. İsa için kullanılan "Allah'ın Oğlu" sıfatının tamamen mecazi bir anlama sahip olduğunu ve onu ilahlaştırmak gibi bir anlam taşımadığını söylüyordu. Bunu ispatlamak için Matta İncili'ndeki " Ne mutlu barışı sağlayanlara! Onlara Tanrı oğulları denecek" (Matta 5/9) alıntısını gösteriyor.
Ve Allah'ın isteklerine uygun davranan herkes için bu sıfatın geçerli olduğunu bunun Hz. İsa'ya özel bir ifade olmadığını vurguluyordu.
Arius bir eserinde "Aslında biz de Tanrı'nın oğulları haline gelebiliriz" diye yazmıştı.
KAYNAK; " Fazal Ahmad "Arius: The Trinity Controversy in the Church" The Review of Religions Londra Eylül 1996 "
Bu düşüncesini desteklemek için Hz. İsa'nın İncil'de geçen ve "Tanrım" diye başlayan dualarını örnek gösteriyordu. Bu duaların Hz. İsa'nın Allah'a bağlı ve diğer insanlar gibi aciz bir kul olduğunu gösterdiğini söylüyordu.
Arius İskenderiye'nin bir ilçesi olan Banealis'in resmi rahibi olarak bu düşüncelerini geniş bir kitleye aktardı. Onu dinleyen halk hem anlattıklarının tutarlılığı ve ikna ediciliği hem de Arius'un mütevazi ve gösterişten uzak yaşamı nedeniyle fikirlerini kolayca kabul etti.
Ancak İskenderiye Piskoposu Alexander "Ariusçuluk" akımından çok rahatsız oldu. Alexander Hz. İsa'yı mecazi değil "lafzi yani kelime anlamında" "Allah'ın Oğlu" sayan yani ilah kabul eden Roma Kilisesi'ne bağlıydı.
Bunu başaramayınca da Ariusçuluğa karşı şiddetli bir saldırı başlattı. Bunu kendi yazılarında şöyle anlatıyordu:
" Bu akım giderek her yere tüm Mısır'a Libya'ya ve Yukarı Tebes'e yayıldı. Bunun üzerine biz de Mısır ve Libya'nın piskoposları ile biraraya geldik ve yaklaşık yüz kişilik bir kurulda bu akımı ve tüm takipçilerini lanetledik"
KAYNAK; " Athanas. Hist. Tr.; P Johnson. History of Christianity Pelican Books 1976 s. 89 "
Bu lanetleme yalnızca sözde kalmadı. 318 yılında Arius ve takipçileri Kilise'den aforoz edildiler. Arius ve onun en yakın yardımcıları olan Piskopos Theonas ve Secundus ile on iki rahip sürgüne gönderildi. Arius sürgüne gitmeden önce düşüncelerini Thalia adlı lirik bir kitapta topladı.
Sürgün yeri ise Filistin'di.

Üçleme inancının karşısında yer alan Mısırlı rahip Arius.
325 İZNİK KONSİLİ;
İmparator Konstantin Ariusçuluk ile onun muhalifleri arasındaki çatışmayı önce her iki tarafa mektuplar yollatarak ve "birliğin herşeyden daha önemli" olduğunu anlatarak çözmeye çalışmıştı. Ancak bu tür girişimlerin fayda etmediğini görünce Piskopos Hosius'un tavsiyesi üzerine büyük bir "Dünya Kilise Konsili" ya da diğer adıyla bir "Sinod" toplamaya karar verdi. İznik'te toplanan bu konsilde bugüne dek ulaşacak olan üçleme inancı tanımlandı. Bu inancı kabul etmeyenler ise "sapkın" (heretik) olarak ilan edildiler.
Konsile katılan üç yüzü aşkın rahibin arasında yalnızca yirmi tanesi Arius'a yakın isimlerden oluşuyordu. Bunda Konstantin'in ilk başta Ankara'da yapılması planlanan konsili daha kuzeybatıdaki İznik'e aldırması ve böylece Ariusçuluğun etkin olduğu Doğu Kiliseleri'ne bağlı rahiplerin konsile katılmalarını zorlaştırmasının da rolü vardı.
KAYNAK;" Fazal Ahmad "Arius: The Trinity Controversy in the Church" The Review of Religions"
Hz. İsa'nın sözde ilahlaştırılmasının o zamana kadar yapılmış en açık ve en somut ifadesi olan İznik Yemini'nde şöyle deniyordu: (Aşağıda yer alan tüm ifadelerden Allah'ı tenzih ederiz)
İnanıyoruz ki... Rab İsa Mesih Tanrı'nın Oğlu'dur Baba Tanrı'dan südur etmiştir Baba Tanrı ile aynı özdendir. Tanrı'dan Tanrı'dır Işık'tan Işık'tır. Tanrı'yla aynı özden olup Tanrı'dan südur etmiştir yaratılmamıştır. Onun (Hz. İsa'nın) aracılığıyla göklerde ve yerde var olan herşey yaratılmıştır. O ki biz insanlar için ve kurtuluşumuz için aşağı inmiş ve beden bulmuş ve insana dönüşmüştür. Acı çekmiş üçüncü günde dirilmiş ve göğe yükselmiştir. Ve ölüleri ve dirileri yargılamak için yeniden gelecektir. Ve inanıyoruz ki Kutsal Ruh (da Tanrı'dandır.)
Ve eğer kim "Tanrı'nın Oğlu'nun var olmadığı bir zaman vardı" diyecek olursa ya da "südur etmeden önce yoktu" diyecek olursa ya da "önceden var olmayan şeylerden yapıldı" diyecek olursa ya da "Baba'dan farklı bir özdendir" diyecek olursa ya da onun bir yaratılmış olduğunu ya da dönüşüme açık olduğunu diyecek olursa Katolik Kilisesi tüm bu sözleri söyleyenleri lanetler.
KAYNAK; " "The First Council of Nicaea" The Catholic Encyclopedia copyright © 1913 by the Encyclopedia Press Inc. Electronic version copyright © 1996 by New Advent Inc.

İmparator Konstantin'in ağırlığını koymasının ardından İznik Konsili üçlemeyi savunanların lehinde sonuçlandı.
Ariusçular ise konsilden sonra daha büyük bir baskı altına alındılar. İznik Konsili'ne imza koymayı reddeden Arius taraftarları aforoz edildiler. Ancak yine de yaklaşık yarım yüzyıl boyunca direnmeye devam ettiler
Konstantin döneminde hem İznik Yemini gibi inanışlar geliştirildi hem de bugün elimizde bulunan Yeni Ahit'e son şekli verildi. Bugün elimizdeki hiçbir Yeni Ahit nüshası Konstantin devrinden daha eski değildir.
KAYNAK; " Michael Baigent Richard Leigh Henry Lincoln The Messianic Legacy Corgi Books London 1991. s. 66 "
Üçlemenin üçüncü unsuru olan Kutsal Ruh konusu belirsiz bırakılmıştı. 4. yüzyılda İstanbul Patriği olan Makedonius başkanlığında ikinci genel konsil İstanbul'da toplandı ve "Kutsal Ruh'un üçleme inancının üçüncü parçası olduğu üçünün de uluhiyet bakımından aynı seviyede olduğu" ilan edildi
KAYNAK; " Prof. Dr. Mehmet Aydın Müslümanların Hristiyanlara Karşı Yazdığı Reddiyeler ve Tartışma Konuları Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları Ankara 1998 s. 96 "
Böylece üçleme inancı Hz. İsa'nın Allah Katı'na alınışından yaklaşık 4 yüzyıl sonra son şeklini almış oldu. Bu konsilde Kitab-ı Mukaddes'te olmayan bir inanış daha ortaya atıldı: Homoousios. Bu kelime ile üçlemeyi oluşturan üç kişiliğin de aynı cevhere ve eşit yetkilere sahip oldukları ifade ediliyordu.
alıntı