|Dynamic|
Banned
- Katılım
- 1 Nis 2007
- Mesajlar
- 171
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0

İsviçre Federal Mahkemesi'nin İP Genel Başkanı Doğu Perinçek'in mahkumiyetine ilişkin yerel mahkeme kararını onama kararından seçmeleri dikkatinize sunuyoruz.
• PERİNÇEK, SOYKIRIMI ALENEN İNKAR EDİYOR,
“ULUSLARARASI YALAN” OLARAK NİTELENDİRİYOR!
“Doğu Perinçek…1915 ve onu izleyen yıllarda Osmanlı İmparatorluğu tarafından Ermeni halkına karşı gerçekleştirilmiş bir soykırımın mevcudiyetini…alenen ve çeşitli defalar inkâr etmiştir. Özellikle bu dönemi, ‘uluslararası bir yalan’ olarak nitelemiştir”.
• AVRUPA KONSEYİ ve AVRUPA PARLAMENTOSU “SOYKIRIM”I
KABUL ETTİĞİNE GÖRE BUNA KARŞI ÇIKMAK IRKÇILIKTIR!
“Mahkeme aynı zamanda uluslararası kurumlara, Avrupa Konseyi ve özellikle (18 Haziran 1987’de) Avrupa Parlamentosu’nca ‘Ermeni soykırımı’nın tanındığını…zikretmiştir. Netice olarak, Doğu Perinçek’in öne sürdüğü saikler sonuçta ırkçı nitelikli olup tarihsel tartışmayla bağlantılı değildir”.
• İSVİÇRE YASA KOYUCUSU “SOYKIRIM”I KABUL ETTİĞİNE GÖRE
TARİHÇİLERİN BUNU ARAŞTIRMASINA GEREK YOKTUR!
“Bölge İstinaf Mahkemesine göre, ‘Ermeni soykırımı’, tıpkı Yahudi soykırımı gibi, Ceza Kanununun mükerrer 261. maddesi 4. fıkrasının kabulü sırasında yasa koyucu tarafından, âşikar ve malûm bir tarihî olgu olarak tanınmıştır. Bu itibarla, mahkemelerin, onun varlığını kabul etmek için tarihçilerin çalışmalarına ihtiyacı yoktur”.
“Holokostun inkarı anılan fıkrada cezalandırılan fiili, objektif olarak gerçekleştirmektedir. Zira burada kanıtlandığı genel kabul gören bir tarihsel olgu söz konusudur…ve bu kararda yasa koyucunun tarihsel iradesine atıfta bulunulmamıştır. Birçok yazar, aynı yönde, bunun mahkemeler açısından (cezai otorite) göz önünde bulundurulması gereken bir olgu olduğunu ifade etmektedir...Sadece, nadir birkaç ses yasa koyucunun olayı tarihsel olarak tanıma iradesine değinmektedir”.
“Hem doktrin hem de içtihat, Holokostun açık, karşı çıkılamaz ve tartışılamaz niteliğinden hareketle bunun ceza davalarında kanıtlanmasına gerek olmadığı sonucuna varmışlardır…Mahkemelerin bu konuda tarihçilerin çalışmalarına başvurmalarına gerek yoktur…Holokostun inkarının cezalandırılmasında bu şekilde belirlenen esas, sonuç olarak, diğer soykırımların inkarı söz konusu olduğunda yargıcın izlemesi gereken yöntemi de tayin etmektedir. O halde, sorulacak ilk soru temyiz eden tarafından inkar edilen olaylarla ilgili olarak (Holokostla) mukayese edilebilir bir mutabakatın mevcut olup olmadığıdır”.
“Sual bu şekilde sorulduğunda, olgulara bakmak gerekmektedir. Soru, Osmanlı İmparatorluğu’na atfedilen (yüklenen) katliamların ve tehcirlerin soykırım olarak nitelendirilmesinden ziyade kamuoyu ve tarihçiler topluluğunun bu nitelendirmeye ilişkin genel kanaatiyle ilgilidir. Böyle bir tespit Federal Mahkemeyi bağlar…Federal Mahkeme bu tespiti ancak…(yasanın)…tanımladığı dar çerçevede yeniden incelemeye tabi tutabilir”.
• ULUSLARARASI BİR MAHKEMENİN YA DA UZMAN KOMİSYONLARIN, “SOYKIRIM” KONUSUNDA BİR KARAR VERMEMİŞ OLMASI ve
“SOYKIRIM İDDİASI”NIN BM SÖZLEŞMESİ’NDEKİ KOŞULLARI TAŞIMAMASININ ÖNEMİ YOKTUR!
“Davacının, soykırımın varlığı veya 1915 olaylarının hukuken soykırım olarak nitelendirilmesi –özellikle uluslararası bir mahkemenin veya uzman komisyonların bu yönde bir kararı bulunmaması, Ceza Kanununun 264. maddesinde veya 1948 BM Sözleşmesinde öngörülen objektif ve sübjektif koşulları karşılayan açık ve reddedilemez kanıtların bulunmaması, uluslararası düzeyde tanınan üç soykırımın bulunduğunu öne sürmesi- konusundaki savlaması, ihtilafın çözümü açısından değer taşımamaktadır”.
• YASANIN LAFZİ YORUMU YETERLİDİR.
ZATEN YASA YAPILIRKEN 1915 OLAYLARI HİÇ TARTIŞILMAMIŞTIR!
“Öte yandan, yasa koyucunun normun oluşturulması sırasında hangi soykırımları göz önünde bulundurduğunu araştırmaya yönelik yaklaşım lafzi yoruma da ters düşmektedir. Lafzi yorum, yasa koyucunun yasanın açık ifadesine öncelik verdiğini ayan beyan kanıtlamakta…yasa koyucunun cezai normu yazdığı anda…bu konuda kendisinin de mutlaka katıldığı çok geniş bir mutabakatın mevcudiyetine ilişkin tespitine dayanmaktadır. Dolayısıyla, Ermeni soykırımı konusunda yasa koyucunun böyle bir niyetle hareket edip etmediğini araştırmaya da gerek bulunmamaktadır…Ancak, bu noktada, metnin bazı unsurlarının parlamenterler tarafından uzun uzadıya tartışılmış olmasına karşın, 1915 olaylarının bu bağlamda hiç müzakere edilmediğini… belirtmek gerekir”.
• BİRÇOK DEVLETİN “SOYKIRIM KARARI”NI TANIMAMASI ÖNEMLİ DEĞİLDİR. BUNU REDDEDEN ÜLKELER SİYASİ DAVRANMAKTADIRLAR!
“Temyiz eden, filhakika birçok devletin Ermeni soykırımının mevcudiyetini tanımayı reddettiğini belirtmektedir. Bu noktada, Ocak 2007’de BM’de oylanan ve Holokostun inkarını kınayan 61/L-53 sayılı kararın bile 192 devletten ancak 103’ünün oyunu aldığını hatırlatmak gerekmektedir. Bazı devletlerin uluslararası düzeyde Holokostun inkarını kınadıklarını açıklamayı reddetmeleri olgusunun tespiti, tek başına, bu eylemlerin soykırımsal niteliği hakkında çok geniş bir mutabakat bulunduğu gerçeğini tartışmaya açmak bakımından yeterli değildir. Mutabakat, fikir birliği (ittifak) demek değildir. Bazı devletlerin, bir soykırımın varlığını alenen kınamama veya soykırımın inkârını kınayan bir karara katılmama tercihleri, bu devletlerin söz konusu tarihsel olayların nasıl nitelendirilmesi gerektiğine ilişkin gerçek kanaatlerinden bağımsız siyasi mülahazalara tabi olabilir ve bu konuda, özellikle bilim aleminde mevcut mutabakatın tartışmaya açılması bakımından yeterli bir neden oluşturmaz”.
• TÜRK HÜKÜMETİ’NİN ERMENİ MESELESİNİ TARİHÇİLERE HAVALE ETME ÖNERİSİNE VERİLEN DESTEĞİN AMACI, GERÇEĞİ ARAŞTIRMAK DEĞİL TÜRKİYE’Yİ “TARİHİYLE YÜZLEŞTİRMEK”TİR!.
“Temyiz eden aynı zamanda kendi kanaatine göre İsviçre’nin bir yandan Ermeni soykırımının mevcudiyetini kabul ederken diğer yandan Türkiye ile ilişkilerinde bir Tarihçiler Komisyonu kurulmasına destek vermesini bir çelişki olarak gördüğünü ileri sürmektedir. Ona göre bu, soykırımın kanıtlanmadığını göstermektedir. Oysa, Federal Konsey’in Ermeni soykırımını resmi bir açıklamayla tanımayı müteaddit defalar reddetmesinden ne de Türk makamları nezdinde uluslararası bir uzmanlar komisyonu oluşturulmasını desteklemeye yönelik bir yaklaşımı benimsemesinden hareketle soykırım nitelendirmesinin keyfi olduğu sonucunu çıkartmak mümkün değildir. Federal Konsey tarafından açıkça ifade edilen iradeye göre, bu yaklaşımın amacı Türkiye’yi geçmişi hakkında kolektif bir hafıza çalışması yapmaya yönlendirmektir”.
• CEZALANDIRILAN, PERİNÇEK’İN BİLİNÇLİ ve KARARLI TUTUMUDUR!
“Doğu Perinçek’in, tarafsız bir komisyon günün birinde Ermeni soykırımı gerçekten yaşanmıştır derse bile tutum değiştirmeyeceğini açıklarken, bile bile ve bilinçli olarak hareket etmiştir. Temyiz edicinin içsel iradesine ilişkin bu tespitler bir olgudan hareket etmektedir… Öyle ki, Federal Mahkeme bu noktada bağlıdır…Yapılan tespitlerin keyfi olduğunu veya anayasa yahut da sözleşmeler düzeyindeki haklarını ihlal ettiğini kanıtlamaya kalkışmamaktadır. Dolayısıyla, bu sorunu incelemeye mahal yoktur”.
• “TALAK” PAŞA ve “İKİ KARDEŞİ”!
(TALAT PAŞA’NIN ADINI DAHİ BİLMEYENLER,
ENVER ve CEMAL PAŞALARI ONUN KARDEŞİ SANANLAR
TARİH HAKKINDA KARAR VERİYORLAR!)
“Asliye Ceza Mahkemesi…(D. Perinçek’in) özellikle, Ermenileri Türk halkına saldıran taraf olarak takdim ettiğini ve iki kardeşiyle birlikte tarihsel olarak Ermenilerin soykırımın başlatıcısı, teşvik edicisi, sürükleyicisi (motoru) olan Talak Paşa’ya (gerek yerel mahkemenin ve gerekse Federal Mahkemenin kararlarında Talat Paşa’nın adı ‘Talak’ olarak geçmektedir) bağlılığını ifade ettiğini vurgulamıştır”.
• PERİNÇEK, KARARLI TUTUM GÖSTERMİŞTİR.
ÖYLEYSE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ YOKTUR!
“Temyiz edici, AİHS’nin 10. maddesinin teminatı altındaki ifade özgürlüğünü…öne sürmektedir. Ancak, Winterthur/Unterland savcılığına verdiği ifadenin (23 Temmuz 2005) incelenmesinden anlaşılmaktadır ki, temyiz edici, Glatbrugg’da topluluk içinde konuşurken “İsviçre halkına ve Ulusal Konseyine, işlemiş oldukları hatayı düzeltmelerine yardımcı olmak” (Ermeni soykırımının tanınması) amacını taşımaktaydı. Öte yandan, bir soykırımın inkarını cezalandıran hükmün (normun) varlığını bilmekteydi ve günün birinde tarafsız bir komisyon Ermeni soykırımının filhakika gerçekleştiğini açıklayacak olsa bile hiçbir zaman tutumunu değiştirmeyeceğini açıklamıştır…Bu unsurlardan hareketle temyiz edicinin, Ermeni soykırımını, “uluslararası yalan” olarak tanımlarken ve 1915 olaylarının soykırım olarak nitelendirilmesini açıkça inkar ederken, İsviçre’de bir cezaya çarptırılabileceğini bildiği sonucuna varılabilir”.
“Dolayısıyla…(ifade özgürlüğü) konusunda bir sonuca varmak elzem değildir”.
• PERİNÇEK, ERMENİ TOPLUMUNU TATMİN İÇİN MAHKUM EDİLMİŞTİR!
“Temyiz edicinin mahkumiyeti bu anlamda kendilerini 1915 soykırımının hafızasıyla özdeşleştiren Ermeni toplumunun onurunu korumayı amaçlamaktadır”.