İstanbul Modern’den modern İstanbul’a

Mehmet Özen

Misafir Editör
Katılım
6 Tem 2007
Mesajlar
13
Reaction score
0
Puanları
0
istmodern_3.jpg

İstanbul Modern’e gitmeye karar verdiğimde sanat müzesindeki içeriğin ne olduğunu merak edip internet sitesine göz gezdirdim: Kutluğ Ataman günü. Ataman, bir fotoğraf sanatçısı ve film yönetmeni. Hakkında birkaç röportaj okuduktan ve bilgi edindikten sonra merakla İstanbul Modern’e direksiyon çevirdim. Hayatımda yaklaşık on beş müzeye gittim ancak ilk kez İstanbul Modern’e girişteki güvenlik önlemleri “ne var içinde bu kadar kıymetli” dedirttirdi bana.

Aralıkları uzun merdivenlerin üzerindeki kırmızı halı dikkatimi çekti; insana, kendini önemli hissettiriyor. Müzeden içeri girdiğimde dikkatimi çeken ilk şey ise, marangozların kullandığı kırık metreden tavus kuşuna benzeyen bir eser, Erdağ Aksel’in Karışık Teknik eseri. Müzede gördüğüm ilk eser, diğerleri hakkında daha da meraklandırıyor. Birçok tablodan tanıdık bir simanın, Bedri Baykam’ın, 1987 yılında basılan “I wish I have a HAREM” kitabının kapak resmi gözüme ilişiyor. Biraz ilerleyince uzaktan dünya haritasına benzettiğim “Köpek Gezdirme Alanları Yaygınlaştırma Projesi”ni görüyorum. Başladığım noktaya geri geliyorum ve alt kata gitmek için merdivenlerden inerken üzerimi kapatan camın her yerindeki kırıklar ve merdiven korkuluklarındaki aşağı uzanan zincirler bana hapishane izlenimi veriyor.

Çin Rüzgârı sergisi ve sinema salonları derken, Kutluğ Ataman’ın eserlerine geliyorum. Karanlık sergi alanında ilk karşınıza çıkan “Türk Lokumu”. Birisi biraz fütursuzca biraz da adet yerini bulsun kabilinden darbuka eşliğinde oryantal dans ediyor. Aslında daha çok oryantal dansın kendisiyle parodisi arası bir şey. Görüntü onu seyretmemi talep ediyor ama ne oryantal dansın cazibesine kapılmamı istiyor ne de onu tam bir parodi sayıp kendimi “akıllı hissetmemi”… Adeta “seyretmenin aldatıcı konforuna kendini kaptırmadan bak; o zaman belki başka bir şey görürsün” diyor. Bildiğimiz sinemanın, seyretme veya seyrettirme konforunu askıya alamadığı için çoğu kere yapamadığı, ancak sanat eserleriyle karşı karşıyayken tadına varabildiğimiz bir deneyim; bakmak. Kutluğ Ataman’ın tamamen film-işlerden oluşan sergisindeki işlerin önerdiği şey bu: Seyretmek yerine “bakmak”. Bir şeye çok bakarsanız belki o da dönüp size bakar. Bana bakan ve beni en çok etkileyen eser kuşkusuz “Dilenciler”. İlk bakışta durağan birer dilenci portresi gibi görünen, duvara yansıtılmış siyah-beyaz filmlerden oluşuyor. Biraz izleyince bu portrelerden bazılarının hareket ettiğini fark ediyorum. Geleneksel dilencilik ritüelleri içinde döngüsel birer mini performans sergiliyorlar ve elbette bana “bakıyorlar”. Daha ben onlara yeterince bakıp seyircilik hakkımı kullanamadan onların bana gözünü dikip bakması bu işin ürperticiliği. Aralarında bakmayı reddedenler de var. Onlar da hafifçe kımıldandıkları için bakma/bakmama ilişkisine tuhaf bir ret havası katıyor. Yedi ekrandan oluşan çalışmada hiç ses yok ve göz teması üzerine kurulu kimi ayakta kimi yerde dilencilerin ortak noktası el açmaları. Bilgi notundan bu dilencilerden bazılarının aktör oldukları ve rol yaptıklarını okuduğumda bir kez daha bakma ihtiyacı hissettim ve hangisinin gerçek olduğunu anlayamadım. Diğerlerine bakma eylemini “güven” çerçevesinde düşündüğümde, onlara bakmanın korkusu ve endişesi yok oldu.

Karanlık odalardan çıkıyorum ve kütüphanenin yanında onlarca kitabın yukarı asıldığı alan muhayyilemi güçlendiriyor ve altından geçerken, kitapla dolu bir geminin suya battıktan sonra dibe çökmüş olan kendimi ve suyun üzerinde adeta yüzen kitapları görüyorum. Karanlıktan aydınlığa, üst kata çıktığımda ise, İstanbul Modern’in büyüsünün deniz ile birleştiğini görüyor ve zaten eşsiz bir müze olan “modern İstanbul”un içinde yaşadığımı düşünüyorum. Kırmızı halılı merdivenlerden yüzümdeki tebessümle iniyor ve İstanbul Modern’den ayrılıyorum.


 
İstanbul Modern daha iyi anlatılamazdı heralde :smile:

Kalemine sağlık
 
Biz nerde ne var tanıtalım. Gelince mutlaka görmeden geçmeyin. Teşekkürler.
 
HMMM..çok güzel anlatmışsın yaw istanbul'u içimde ölen istanbul kıpırdayıverdi bian ..
 
Geri
Üst