İSLAM ve KADIN

chuckies

_-€X-_
Katılım
17 Ocak 2006
Mesajlar
3,610
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Adios Amigos...
Dinimizde Kadının Yeri

Dinimizde Kadının Yeri

Sual: Günümüzde (Hayat müşterektir) denilerek, kadına zulmediliyor. En ağır, en adi işlerde bile çalıştırılıyor. İslamiyet’te kadın ev içinde ve dışında çalışmak, para kazanmak zorunda mıdır? Dinimizde kadın hakları hususunda bilgi verir misiniz?
CEVAP
İslamiyet’ten önce kadının hiç değeri yoktu. Araplar, kız çocuklarını diri diri gömüyorlardı. Kâbe etrafında bile kadınlar çıplak dolaşırlardı. Müslümanlık gelince bu kötü âdetler son bulmuştur.

Bugün de dünyanın birçok yerinde kadınlar horlanmaktadır. Rusya’da da kadına zulmedildi. Zorla Kolhozlara sokuldu. Erkek gibi, en ağır işlerde, erkek şeflerin baskısı altında, insafsızca boğaz tokluğuna, hayvanlar gibi, en ağır işlerde zorla çalıştırıldı. Fakat zulüm payidar olmadı. Bilinen akıbete uğradı.

Hür dünya dedikleri Hıristiyan ülkelerde ve İslam ülkeleri denilen Arap ülkelerinde, (Hayat müşterektir) denilerek, kadınlar da, fabrikalarda, tarlalarda, ticarette, erkekler gibi çalışıyorlar. Çoğunun evlendiklerine pişman oldukları, mahkemelerin boşanma davaları ile dolu olduğu, günlük gazetelerde sık sık görülmektedir.

Bir kadın yazar da diyor ki:
(Ne zaman bir fuara gitsem, bacaklarını açıp son model arabaların üstüne oturmuş mini etekli mankenleri görsem içim kalkıyor, midem bulanıyor. Ve şaşıyorum: İyi kötü birer kişilikleri olan bu kadınlar, orada öylece durup o arabaların birer aksesuarı gibi pazarlanmayı nasıl içlerine sindiriyorlar? Hem, kadın cinsini bu kadar aşağılatan o kadınlara karşı, hem de onları oraya oturtup müşteriyi kandırarak mal satmaya çalışanlara karşı öfke doluyor içim.)

Kadınlar, İslam dininin kendilerine verdiği kıymeti, rahatı, huzuru, hürriyeti ve boşanma hakkına malik olduklarını bilmiş olsalar, bütün dünya kadınları, hemen Müslüman olurlardı.

Müslümanlıkta kadın sultandır. Dinimiz kadına çok değer vermiş, erkeğe de çok mesuliyet yüklemiştir. İslamiyet’te kadın ev içinde ve dışında çalışmak, para kazanmak zorunda değildir. Evli ise erkeği, evli değilse babası, babası da yoksa, en yakın akrabası çalışıp onun her ihtiyacını karşılamaya mecburdur. Kendisine bakacak hiç kimsesi bulunmayan kadına, devletin yardım sandığı bakar.

İslamiyet’te geçim yükü erkek ve kadın arasında paylaştırılmamıştır. Bir erkek, hanımını tarlada, fabrikada veya herhangi bir yerde çalışmaya zorlayamaz. Eğer kadın isterse ve erkek de razı olursa, kadın kendine uygun bir işte çalışabilir. Fakat, kadının kazancı kendisinindir.

Müslüman kadının ev işi yapması bir ihsandır, çok sevaptır. Yapmazsa, günaha girmez. Zorla yaptırılamaz. Resulullah efendimizin zamanından bugüne kadar, Müslüman kadınlar bu ihsanı yapmıştır.

Her kadın, bir erkeğin ya kızıdır, ya kardeşidir, yahut hanımı veya annesidir. Kadınlara kötü şeyler reva görülmemeli, onlara layık olduğu değer verilmelidir. (R. Nasıhin)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Hanımlarınızı üzmeyin. Onlar, Allahü teâlânın size emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin!) [Müslim]

(Bir mümin, kötü huylu diye hanımına kızmasın! İyi huyu da olur.) [Müslim]

(Kadın, zayıf yaratılışlıdır. Zayıflığını susarak yenin! Evdeki kusurlarını görmemeye çalışın!) [İbni Lal]

(Hanımının kötü huylarına katlanan erkek, belalara sabreden Hz. Eyyüb gibi mükafatlara kavuşur. Kocasının kötü huyuna sabreden kadın da, Hz. Asiye gibi sevaba kavuşur.) [İ.Gazali]

(Hanımı ile iyi geçinip şakalaşanı Allahü teâlâ sever, rızklarını artırır.) [İ.Lâl]

(En üstün mümin, hanımına, en iyi, en lütufkâr davranan güzel ahlaklı kimsedir.) [Tirmizi]

(En iyi Müslüman, hanımına en iyi davranandır. İçinizde, hanımına en iyi davranan benim.) [Nesai]

(Hanımına güler yüzle bakan erkeğin defterine, bir köle azat etmiş sevabı yazılır.) [R.Nasıhin]

(Hanımının haklarını ifa etmeyenin; namazları, oruçları kabul olmaz.) [Mürşid-ün-nisa]

(Hanımını döven, Allah’a ve Resûlüne asi olur. Kıyamette onun hasmı ben olurum.) [R.Nasıhin]

(Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür.) [İ.Asakir]


Sual: Kız çocuğunun dinimizdeki yeri nedir?
CEVAP
Peygamber efendimiz, (Kız çocuklarını hor görmeyin) buyurdu. Hor görmek dini bilmemekten ileri gelir. Dinimizde, kadının ve kız çocuklarının fazileti büyüktür.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kızlarınızı altın ve gümüş ile süsleyin! Elbiseleri güzel olsun! İtibar kazanmaları için en güzel hediyelerle ihsanda bulunun!) [Hakim]

(Kız çocuğunu güzelce terbiye edip, Allahü teâlânın verdiği nimetlerle bolluk içinde yedirir giydirirse, o kız çocuğu onun için bir bereket olur, Cehennemden kurtulup kolayca Cennete girmesine vesile olur.) [Taberani]

(İki kız evladına güzel muamele eden, mutlaka Cennete girer.) [İbni Mace]

(İki kızı veya iki kız kardeşi olup da, maişetlerini güzelce sağlayanla Cennette beraber oluruz.) [Tirmizi]

(Çarşıdan aldığı şeyleri, erkek çocuklardan önce kız çocuklarına verene, Allahü teâlâ rahmetle nazar eder. Allahü teâlâ rahmetle nazar ettiğine de azap etmez.) [Harâiti]

(Çarşıdan turfanda meyve alıp evine getiren, sadaka sevabı alır. Getirdiğiniz meyveyi, erkek çocuklarından önce kız çocuklarına verin! Kadınları, kızları sevindiren, Allah korkusundan ağlayan gibi çok sevap kazanır. Allah korkusundan ağlayana Cehennem haramdır.) [İbni Adiy]

(Üç kızına, ihtiyaçtan kurtulana kadar iyi bakan, yedirip giydiren, elbette Cenneti kazanır.) [Ebu Davud]

(Üç kız veya kız kardeşinin geçim veya başka sıkıntılarına katlananı, Allahü teâlâ Cennete koyar.)

Eshab-ı kiramdan biri, (İki tane olursa da aynı mıdır?) diye sual edince, Peygamber efendimiz (Evet, iki tane olursa da aynıdır) buyurdu. Başka birisi, (Ya bir tane olursa?) diye sual etti. Cevabında buyurdu ki: (Bir tane de olsa gene aynıdır.) [Hakim, Harâiti]

Görüldüğü gibi, kız ve kadınlara değer vermeyenler, Müslümanlığı bilmeyen kimselerdir. Müslüman, dinini iyi öğrenip kadına layık olduğu değeri vermelidir!

Sual: İslamiyet kadına değer vermiyor deniyor. İslam’da kadının yeri nedir?
CEVAP
Dinimizi bilmeyen bir kimsenin İslamiyet’in kadına verdiği değerden bahsetmesi, körlerin fili tarif etmesine benzer. Körün biri, filin bacağına dokunur. Fil direk gibi der. Biri karnına dokunur, Fil duvar gibi der. Diğeri de hortumuna dokunur. Fil yılan gibi der. Görenle görmeyen bir olmadığı gibi, bilenle bilmeyen de bir olmaz.

Erkek hep kendini kusurlu görmeli
Kur’an-ı kerimde, insana gelen musibetlerin, günahları sebebiyle geldiği bildirilmektedir. Fudayl bin İyad hazretleri, (Hanımım huysuzluk yapınca, dine aykırı bir iş yaptığımı anlardım. Hemen o işime tevbe edince, hanımın huysuzluğu da giderdi. Böylece tevbemin kabul edildiğini de anlardım) buyurdu. O halde, Müslüman erkek, hanımı ile iyi geçinir. Çünkü kadınların da, erkekler üzerinde hakları vardır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Hanımlarınızı üzmeyin. Onlar, Allahü teâlânın size emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin!) [Müslim]
Eve gelince hanımına selam verip hatırını sormalı, üzüntü ve sevincine ortak olmalı. Çünkü, o başkalarından ümitsiz ve yalnız kendisine alışmış bulunan dostu, dert ortağı, kendinin neşelendiricisi, çocuklarının yetiştiricisi ve çeşitli ihtiyaçlarının gidericisidir.

Erkek, hep kendini kusurlu görmeli, (Ben iyi olsaydım, o böyle olmazdı) diye düşünmelidir. Hanımının iyiliğini, iffetini Allahü teâlânın büyük nimeti bilmelidir. Onun huysuzluklarına iyilikle muamele etmeli, iyiliği çoğalıp, her işi seve seve yapınca, ona dua etmeli ve Allahü teâlâya şükretmelidir. Çünkü, uygun bir kadın büyük bir nimettir. İyi davranmak, sadece hanımı üzmemek değildir. Onun verdiği sıkıntılara da katlanmak demektir. Yani bir erkek, ben iyi bir kocayım diyorsa, hanımından gelen sıkıntılara katlanması lazımdır. Hadis-i şerifte, (Hanımının kötü huylarına katlanan erkek, belalara sabreden Hz. Eyyüb gibi mükafatlara kavuşur) buyuruldu. İyi Müslüman olmak için hanım ile iyi geçinmek şarttır. Kur’an-ı kerimde de mealen, (Onlarla iyi, güzel geçinin!) buyuruluyor. (Al-i imran19)

Aklı olan karı koca, birbirini üzmez. Hayat arkadaşını üzmek, incitmek, ahmaklık alametidir. Zalim, huysuz kimsenin eşi, devamlı üzülerek sinirleri bozulur. Sinir hastası olur. Sinirler bozulunca, çeşitli hastalıklar hasıl olur. Hayat arkadaşı hasta olan bir eş, mahvolmuş, mutluluğu sona ermiş demektir. Eşinin hizmet ve yardımlarından mahrum kalmıştır. Ömrü, onun dertlerini dinlemekle, ona doktor aramakla, ona alışmamış olduğu hizmetleri yapmakla geçer. Bütün bu felaketlere, bitmeyen sıkıntılara kendi huysuzluğu sebep olmuştur. Dizlerini dövse de, ne yazık ki bu pişmanlığının faydası olmaz. O halde; eşine yapılacak huysuzluğun zararı kendine olur. Ona karşı, hep güler yüzlü, tatlı dilli olmaya çalışmalı! Bunu yapabilen, rahat ve huzur içinde yaşar, Allahü teâlânın rızasını da kazanır!

Kadınların yaratılışı
Sual: Kadınlar zayıf yaratıldığı için erkeklere emanet edildiği, erkeğin evde aile reisi olması gerektiği, erkeklerin kadından mesul olduğu, fakat kadının erkekten mesul olmadığı söyleniyor. Böyle bir âyet ve hadis var mıdır?
CEVAP
Evet vardır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Ey iman edenler, kendinizi ve çoluk çocuğunuzu öyle bir ateşten koruyun ki, onun tutuşturucusu insanlarla taşlardır.) [Tahrim 6]

(Erkeklerin kadınlar üzerinde, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptir.) [Bekara 228]

(Erkekler, kadınlar üzerine hâkimdir. Çünkü Allahü teâlâ, bazı kullarını bazısından üstün yaratmıştır.) [Nisa 34]

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kadınları, Allahü teâlânın emaneti olarak aldınız ve onlara yaklaşmanız Allah’ın emri ile helal kılındı. Sizin onların üzerinde hakkınız olduğu gibi, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Yatağınızı kimseye çiğnetmemeleri ve maruf olan hususlarda size baş kaldırmamaları, onlar üzerindeki haklarınızdandır. Onlar, bu haklarınıza riayet ederlerse, maruf üzere rızıklandırılıp giydirilmeleri onların hakkıdır.) [İbni Cerir]

(Kadın, kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Hiç bir şekilde doğru olamaz. Onu doğrultmaya çalışırsan kırarsın. Kadının kırılması boşanması demektir.) [Buhari]

(Kadın zayıf yaratılmış ve avrettir. Kadınların avretlerini evde tutarak örtün!) [İbni Lâl]

Sual: Kadın mı üstün yoksa erkek mi?
CEVAP
Bu soru yanlış. Bu mühendis mi üstün, avukat mı demek gibi bir şeydir. Avukattan üstün mühendis, mühendisten üstün avukat olur. Erkekten üstün kadın çoktur. Cinsleri, vasıfları farklı olanlar arasında mukayese olmaz. Mesela elma armuttan veya armut elmadan iyidir denmez. Çünkü cinsleri farklıdır. Onun için elma ile armut toplanmaz denir.

Yüz kiloluk pehlivan ile elli kiloluk pehlivanı birbiriyle güreştirmiyorlar. Her pehlivan, kilosundaki pehlivanlarla güreşiyor. Ağır sıkletteki bir pehlivan, rakiplerine yenilse, fakat elli kilodaki bütün pehlivanları yense madalya alamaz. Aynı cinsler arasında bile bazı vasıflar aranıyor. Çalışan kadınların maaşını öğrenmek üzere, Amerika’dan iki kişi gelse, birisi, bakanlık yapan bir kadının maaşını öğrense, öteki de yeni işe giren ilkokul mezunu bir kadının maaşını öğrense, verecekleri rapor elbette birbirinden çok farklı olur. İşçi kadın ile bakan olan kadının maaşı mukayese edilmez.

Kadınla erkek mukayese edilerek, Kadın doğum yapıyor, erkek yapmıyor, böyle eşitlik olmaz denemez. Allahü teâlâ, kadını, erkeği ayrı işler için yaratmıştır. Fiziki yapısı birbirine benzemez. Birbirine benzemeyen iki şey, birbiri ile kıyaslanamaz.

Bir erkek kalkıp da, Madem kadın-erkek eşitliği var, niye kadınlar da bizim gibi yer altında, kömür ve maden ocaklarında çalışmıyor dememeli. Çünkü kadının bünyesi buna müsait değildir. Bazı ülkelerde, kadın böyle zor işlerde çalıştırılıyorsa da, bu bir hak değil, zulümdür. Herkese, bünyesine uygun iş verilmelidir!

Cenab-ı Hak, kadını da, erkeği de her işe elverişli olarak yaratmamıştır. Kadının boksör, güreşçi olmaması onun değerini düşürmez. Limonun ekşi olması limon için bir eksiklik değildir. Çünkü limon ekşiliği için alınır. Allahü teâlâ da kadını ağır işlere elverişli olarak yaratmamıştır.

Kadın ile erkek iki ayrı cinstir. Elma ile armut mukayese edilmediği gibi, bunların da birbirine üstünlüğü söz konusu olmaz. Ancak vasıfları eşit olan iki şey arasında kıyas yapılır. Vasıfları farklı olan şeyler arasında kıyas olmaz. Mesela vapur, uçak ve otobüs binek vasıtası olduğu halde, birinin diğerine üstünlüğü söylenemez. Uçak, denizde yüzemediği için vapurdan aşağı sayılmaz. Vapur, karada gitmediği için bisikletten aşağı olduğu söylenemez. Vapur başka bir vapurla, uçak başka bir uçakla mukayese edilebilir. İkisi de kara vasıtası olduğu halde, bir tankla bir taksi mukayese edilemez. Tank taksi kadar hızlı gitmediği için aşağı kabul edilemez. Her birinin görevi ayrıdır.

Boksta iki kadın, ancak bir erkek kadar dövüşebilir dense, bu, kadına hakaret olmaz. Cenab-ı Hak, kadını akıl ve beden yönünden erkeğe göre farklı yaratmıştır. Akıllı kadın yarattığı gibi, deli erkek de yaratmıştır. Kadınların da, erkeklerin de akılları aynı değildir. Biri kalkıp da, Ya Rabbi insanların aklını niçin eşit yaratmadın diyemez. Yaratıcı sorguya çekilemez.

Birçok bakımdan kadınla erkek, mukayese edilemez, ikisi de her yönden eşit olmalı denemez. İki erkek de her yönden eşit değildir. İki kadın da böyledir. Üstünlük, Allah indindeki kıymete göredir. Müslüman fakir bir zenci, gayri müslim kraldan mukayese edilemeyecek kadar üstündür.

Dinimizin, zenginlerin ve kadınların çoğunun Cehenneme gideceğini bildirmesi, zengine ve kadına hakaret değildir. Zenginlerin ekserisi, parasını faydalı işlerde kullanmadığı, zararlı işlerde kullandığı, israf ettiği için, onları ikâz etmek maksadı ile, (şunları yapmazsanız, Cehenneme gidersiniz) buyurulmuştur.

Keza kadınlar da, erkeklere nispetle daha fazla tesir altında kalarak daha fazla günah işlediği için, (günah işlemeyin, Cehenneme gidersiniz) diye ikâz ediliyor. İyi kadınları ve servetini iyi yolda harcayanları da Cenab-ı Hak övüyor. Malı hayırlı şey olarak bildiriyor, saliha kadınları da övüyor. Kâfir erkeklerin Cehenneme gideceğini bildirirken, Müslüman kadınların Cennete gideceğini haber veriyor.

Şu halde, İslamiyet kadına fazla değer vermiyor demek, din düşmanlığından başka şey değildir.

Allah’a isyan eden kadın veya erkeğin Cehenneme gitmesi normal değil midir? Devleti yıkmaya çalışan anarşist kadınlar hapse atıldığı için, devlete, kadın düşmanı denebilir mi?

Dinimiz kadına çok değer vermiş, erkeğe de çok sorumluluk yüklemiştir. Kadın, evde ve dışarıda çalışmak zorunda değildir. Evli ise kocası, evli değilse babası, kadına gerekli şeyleri getirmeye mecburdur. (Hidâye, R. Nasıhin)

Kadınların şehid olması
Sual: Kadınlar cihad edemeyip şehid olamadıklarına göre, Cennete girmeleri zor değil midir?
CEVAP
Müslüman kadının Cennete girmesi, şehid olması kolaydır. Bir kadın salih kocasına itaat ederse cihad sevabı kazanır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Müslüman bir kadın beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar kocasına itaat edip namusunu muhafaza ederse, Cennete istediği kapıdan girer.) [İbni Hibban]

(Kadının cihadı, kocası ile iyi geçinmektir.) [Taberani]
(Koca hakkına riayet, Allah yolunda cihad etmek gibidir.) [Taberani]

(Hamile iken, doğururken veya lohusa iken ölen Müslüman kadın şehiddir.) [Taberani]

(Müslüman kadın, hamilelikten doğuma kadar ve çocuğu memeden kesene kadar Allah yolundaki mücahid gibi olup ölürse şehid sevabı verilir.) [Taberani]

(Müslüman kadın, hamile iken, gündüz saim, gece kaim ve Allah korkusu kendisinde galip olan bir mücahid sevabı hak eder. Onu ağrı tuttuğunda kendisine verilecek sevabı hiç kimse bilmez. Bebeğin her emişinde bir can ihya etmiş gibi sevap alır. Sütten kestiğinde ise, bir melek, onu takdir ederek, “haydi bir daha” der.) [Ebuşşeyh]
Saim = oruçlu demektir, kaim = gece kalkıp namaz kılmak, ibadet etmek demektir.

(Bir kadının kocası kendisinden razı olduğu halde hamile kaldığında Allah yolunda gündüz oruç tutup gece ibadet eden bir kişinin sevabı kadar ona sevap verilir. Doğum sancısı tutunca ona verilecek sevabı ancak Allahü teâlâ bilir. Doğum yapınca çocuğun emdiği her yudum süte karşılık kendisine bir sevap yazılır. Gece çocuk onu uykusuz bırakınca Allah rızası için 70 köle azat etmiş gibi sevap kazanır. Ey Selame, bunları söylemekteki maksadımı biliyor musun? Namusunu muhafaza eden, kocasına itaat eden ve kocasından gördüğü iyilikleri inkâr etmeyen saliha hanımları kastediyorum.) [Taberani]


Kadına niye hitap yok?
Sual: Ben ateist ve feminist bir bayan değilim. Hikmetini bilmesem de İslamiyet’in emirlerine inanırım. Ancak hem feministlere cevap verebilmek için, hem de merakımın gitmesi için bazı sorularım var. Niçin Kur’anda, hadiste ve İslam âlimlerinin yazılarında genelde hitap erkeğedir, kadına hitap yok. Kadın insan değil midir? Bir de âyet ve hadislerde erkeğe kadından önce hitap ediliyor. Mesela şu âyetlerde hitap hep erkeğedir:
(Erkekler, kadınlar üzerine idareci ve hâkimdir [evin reisidir.] Ey iman edenler, hicret ederek gelen mümin kadınları imtihan edin. Eğer imanlı iseler, kâfirlere geri göndermeyin. Çünkü mümin kadının kâfirle evlenmesi helâl değildir.) [Mümtehine 10]

(İman etmedikçe, müşrik [ateist] kadınlarla evlenmeyin. Kadınlarınızı da, iman edinceye kadar müşrik erkeklerle evlendirmeyin!) [Bekara 221]

(Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı.) [Bekara187]
(Kitap ehli [Yahudi ve Hıristiyan] kadınlarla evlenmeniz helaldir.) [Maide 5]

(Naşize kadınlara öğüt verin, yataklarına girmeyin.) [Nisa 34] Kadın naşize olur da erkek naşiz olmaz mı? Ne diye, Allah, erkeğin kadına öğüt verip onu terbiye etmesini emrediyor?
[Naşiz: Eşine zulmeden erkek. Naşize: Kocasının yatağına gelmeyen ve ondan izinsiz evi terk edip giden kadın.]
CEVAP
Âyet ve hadisten din öğrenilmez. Din öğreniyorum derken, yanlış anlayıp dinden çıkılabilir. İlk yazdığınız âyetin başında bildirildiği gibi, Allah, erkeği âmir olarak yaratmıştır. Köpek ve yılan olarak da yaratabilirdi. Allah’ın emrine razı olmak gerekir. Bir fabrikada, çeşitli kısımların müdürleri veya âmirleri olur. Patron, her işçiye teker teker şunu yapacaksınız demez. İdarecilere söyler. İşlerden idarecileri sorumlu tutar. İşte Allahü teâlâ da, evin reisine emrediyor, onu sorumlu tutuyor. Erkeklerin işledikleri günahlardan kadını sorumlu tutmuyor, fakat kadınların işledikleri günahlardan erkekleri sorumlu tutuyor. Her nimet bir külfet karşılığıdır. Sorumlunun, idarecilik görevini yapması da normaldir.

Maide suresinin 38. âyetinde, (Hırsızlık eden erkek ve kadın) ifadesi geçiyor. Önce erkeğin bildirilmesi onun Allah katında yüksek olduğunu göstermez. Belki de hırsızlık daha çok erkekler tarafından yapıldığı için önce söylendi. Nur suresinin 2. âyetinde, (Zina eden kadın ve erkek) ifadesi geçiyor. Burada belki kadının rolü daha çok olduğu için, kadın erkekten önce bildirdi. Önce hitap edilmesi onun üstün veya aşağı olduğunu göstermez. Bir âyet meali de şöyle:
(Erkek veya kadın, mümin olarak iyi işler yapan, cennete girer.) [Nisa 124]
Bu âyet de, erkeğin kadından üstün olduğunu bildirmiyor. Üstünlük mümin olarak iyi iş yapmaktır.

Erkek olsun, kadın olsun, kâfirin iyi iş yapmasının kıymeti yoktur. Allahü teâlâ kadını erkeğe emanet edip, emanete riayet etmesini de emretti. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Eşinizi üzmeyin. O, Allahü teâlânın size emanetidir.) [Müslim]
(En üstün mümin, eşine, en iyi, en lütufkâr davranandır.) [Tirmizi]

(Eşinin haklarını ifa etmeyen erkeğin namazları, oruçları kabul olmaz.) [Mürşid-ün-nisa]

(Eşini döven, Allah’a ve Resulüne asi olur. Kıyamette onun hasmı ben olurum.) [R.Nasıhin]
 
arkadaşım... yanlışım varsa beni uyar... uyar ki, bu konuda ısrarcı olmayayım..... dini konular hassas konular.... bu forumda daha önce yerli-yersiz tartışmalar oldu... ( virgin kullanıcı arkadaşın alıntılarından sonra )kendi adıma bazı arkadaşların yazılarını okuyunca bilgisizlikleri karşısında ( ilgisizlikleri bir yana ) dinimiz adına üzüldüm ve utandım.... isteğim şu : yazılarınız kendi derlemeleriniz ise " derlemedir " diye .... alıntı ise, kaynağını muhakkak veriniz.... böylece kimsenin itiraz yada rahatsızlığı olmaz ....
 
perteklim' Alıntı:
arkadaşım... yanlışım varsa beni uyar... uyar ki, bu konuda ısrarcı olmayayım..... dini konular hassas konular.... bu forumda daha önce yerli-yersiz tartışmalar oldu... ( virgin kullanıcı arkadaşın alıntılarından sonra )kendi adıma bazı arkadaşların yazılarını okuyunca bilgisizlikleri karşısında ( ilgisizlikleri bir yana ) dinimiz adına üzüldüm ve utandım.... isteğim şu : yazılarınız kendi derlemeleriniz ise " derlemedir " diye .... alıntı ise, kaynağını muhakkak veriniz.... böylece kimsenin itiraz yada rahatsızlığı olmaz ....
iyi okursan şayet kaynaklarını ve surelerle vermiş çok güzel bilgiler bunun tartışma götürecek yeri yok
 
İSLAM ve KADIN

Medeniyet kadına çok şey borçludur, ilkel cemiyetlerde erkek, avcılıkla meşgul olurken kadın çadır civarındaki yenilebilir kök ve meyveleri toplayarak yaşama kavgasına katkıda bulunuyordu.

Tohumları toprağa ekmek suretiyle ilk muntazam ziraatı gerçekleştiren de belki kadındır. Giyim eşyalarını, lüzumlu kap-kaçağı hep kadın yapıyordu. Kısacası "Yuvayı yapan dişi kuş" idi. Erkeğin çobanlık ve avcılık gibi işlerden başka işlerle uğraşmamaları sebebiyle, ticaret dahi kadının inhisarında idi. Kadın zamanla erkeği de bu gibi işlere alıştırarak onu sosyal yönden eğitmiştir. Hayvanı ehlileştirerek ziraate sokan da yine kadındır. Kadının böyle bir ekonomik üstünlüğü erkeğe kaptırmasından sonra bir çok haklarının elinden alındığını savunanlar vardır. Oysa, gerek bu merhalede ve gerekse daha sonraları köle gibi kullanılmış olması ve ezilmesi, onun fizik gücü yönünden erkekten daha zayıf yaratılmış bulunmasındandır.

Tabiidir ki, kadının zayıf yaratılmış olması onun köleleştirilmesi için bir sebeb değildir. Ama anlayışsız topluluklar bu durumu istismar etmişlerdir. Türkler gibi sosyal durumları ve medeniyetleri eskiden beri çok yüksek cemiyetler hariç, hemen hemen dünyanın her yerinde kadın horlanmış, ezilmiş, köleleştirilmiştir. Dünyanın bir çok yerinde kadın, kocası öldüğü zaman mülk olarak miras bırakıldı. Fiji, Hindistan, Salemon Adaları gibi yerlerde, kocası öldüğü zaman erkeğine hizmete devam etsin gerekçesi ile kadın öl dürülerek onunla birlikte gömüldü. Veya kocasının ardından kendi canına kıyması istendi. Bir baba karısını, kızlarını, dilediği gibi satmakta, hediye etmekte, ödünç vermekte serbestti. Kadın için, "insan mıdır hayvan mıdır?" şeklinde tartışmaların olduğu ülkeler vardır. Ana hakkına çok önem veren Kızılderililer de bile en ağır işler kadına gördürüldü ve ondan "Köpek" diye söz edildi. Kız çocuğu doğurmak bir kadın için züldü. Erkek için utanma vesilesi idi. Bazı analar ilerde kız çocuğunun başına gelecekleri düşünerek, ona iyilik olsun diye öldürmüşlerdir. Yeni Kaledonya'da erkek içerde uyurken kadın dışarıda yatıyordu. Mabedlere köpekler girebiliyor ama kadınlar giremiyordu. Chippevva'ların reisine göre, kadın her işi yapabilir, çadırları kurar, söker, yük taşır, giyim-kuşamı sağlar, bozulan aletleri tamir eder, her şeyi yapar. Ayrıca çok ucuza da mal olur. Çünkü yemekleri de kadın pişirdiği, için , kıtlık zamanlarında bir şey yemeden, parmaklanır, yalayarak dahi yaşayabilir.

Hz. Muhammed'in (S.A.S.) doğduğu yıllarda Arap yarımadasında kadının durumu yukarıda anlatılandan pek farklı değildi. Üstelik dünyanın pek çok yerinde de böyle idi. Kadın alınıp-satılıyor, ağır işlerde çalıştırılıyor, cinsel acıdan tam bir serbesti içinde bulunuyordu. Kız çocuklarının kumlara gömülerek öldürüldüğü herkesçe bilinmektedir. Bir kadın evinin damına bir bayrak çekmek suretiyle istediği kadar erkekle temas kurabiliyor ve bu durum tabii karşılanıyordu. Kadının ailedeki ve sosyal yapıdaki müsbet yönleri tamamen unutulmuş bulunuyor, hesaba katılmayan bir mahlûk addediliyordu.

Kadını bu korkunç durumdan Hz. Muhammed (S.A.S.) ve onun Allah'tan getirdiği hükümler kurtarmıştır. Kadını cemiyetteki gerçek yerine İslâm dini yerleştirmiş, onu şeref sahibi yapmıştır. Her türlü kölelikle mücadele eden İslâm dini, kadını köle haline getirecek ne kadar eski inanç ve hükümler varsa hepsini ortadan kaldırmış ve bir daha geri gelmemelerini sağlayacak ebedî kaideler koymuştur.

İslâm dininin kadın hakkındaki tutumu konusunda cemiyetimizde pek çok yanlış kanaatler mevcuttur. Bunların kasıtlı olarak çıkarılıp yayıldığı inancındayız. Kadının geçmişini bilmeden ve bugünkü durumunun onu nereye doğru sürüklediğini düşünmeden verilecek hükümler isabetli olamaz.

İslâm sağlam bir aile düzeni kurarak, kadına orada çok şerefli bir yer vermiştir. Kadın bu aile içinde rakipsiz eğitimcidir. Evin ekonomisini o düzenler. Ailenin dışarı acılan penceresidir. Kadınsız bir ev halkının diğer ailelerle münasebet kurması pek zordur. Çocuklar hayatları boyunca kendilerini ihata edecek ilk terbiyeyi anneden almaktadır. Kadın ırz ve namusunu İslâm aile anlayışı ile korumuştur. İslâm temiz soya önem verir. Temiz soyları da ancak meşru evliliğin ortaya çıkarttığı aileler sağlayabilirler.

"Rabbin yalnız kendisine tapmanızı ve ana-babaya iyilik etmeyi buyurmuştur. Eğer ikisinden biri veya her ikisi senin yanında iken ihtiyarlayacak olursa, onlara karşı öf bile demeyesîn, onları azarlamayasın. İkisine de hep tatlı söz söyleyesin. Onlara acıyarak alçak gönüllülük kanatlarını ger. Ve Rabbim beni küçükten yetiştirdikleri için sen de onlara merhamet et de." (1)
ifadeleri Kur'an-ı Kerim'i n ebeveyne, dolayısı ile anaya ne kadar önem verdiğini göstermektedir.
İslâmda kadından istenen ibâdetlerin yanı sıra, ırzını koruması, evine, çocuklarına, kocasına bağl! olmasıdır. Elbette erkek de aynı şeylerden sorumludur. Bu şartlarla kadın, tarlada, devlet dairesinde çalışabilir, ticaret yapar, icabettiğinde savaşa bile gider..
İslâm, kadını hor görmemiştir ki, onu bu işlerden men ve cemiyetten tecrit etmiş olsun. Kadının bedenen erkekten zayıf olması sebebiyledir ki, "Erkekler, kadınlar üzerinde idareci ve hâkimdirler." (2) âyeti ile aile reisliği erkeğe verilmiştir. Bu durumu kadın için bir eksiklik görmek doğru değildir. Erkeğin de kadından zayıf olduğu yerler vardır. Şefkat ve sevgi yönünden kadın da erkekten üstündür. Allah her iki cinsi böylece dengeleyerek yaratmıştır.
"Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi kadunların da onlar üzerinde hakları vardır." (3)
Her iki cins de birbirine muhtaç ve Allah katında eşittir. Allah, müjdeleyici veya korkutucu âyetlerinde erkeği ve kadını hep beraber anmıştır:
"Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridir. İyi emreder, kötülükten ahkorlar, namaz kılar, zekat verirler, Allaha ve peygambere itaat ederler. İşte Allah bunlara rahmet edecektir. Allah şüphesiz güçlüdür, hakimdir. Allah mü-
min erkeklere ve mümin kadınla" temelli kalacaktan, içlerinden ı maklar akan cennetler, Adn cenne Serinde hoş meskenler vaad etml îir.." (14)
Ceza vaadeden âyetlerde de ki dm ve erkek kâfirler yine berâbı anılmıştırlar. Allah katında kadın c erkek de aynı derecede mükellefti
Câhiliye cağında Araplar arasıı da kız çocuğunun itibar görmeme nin ne kadar yanlış olduğunu Ku an-ı Kerim şöyle açıklamaktadır:
"Aralarında birine bir kızı oldı ğu müjdelendiği zaman içi gamla d" larak yüzü simsiyah kesilir. Kene sine verilen kötü müjde yüzünde halktan gizlenmeğe çalışır; onu utt na utana tutsun mu, yoksa topraç m; gömsün? Ne köîü hükmediyo lar?" (5)
Ve toprağa gömülerek öldüri len kız çocuğunun hesabının soruk cağını vaadediyor:
"Güneş durulup ışığı kaîmadîj zaman, yıldızlar düşüp söndüğü zc man, dağlar yürütüldüğü zaman, d< ğurması yaklaşmış develer başıbc bırakıldığı zaman, yabanî hayvanlc bir araya toplatıldığı zaman, denizi* kaynaştırıldığı zaman, canlar bedeı lerle birleştirildiği zaman, KIZ ÇOCl UNUN HANGİ SUÇTAN ÖTÜRÜ Öl DURULDUĞU KENDiSiNE SORU! DÜĞÜ ZAMAN..." (6)
İslâm, cahili', çoğm ne kaJar kc tuluğu var ise, onları ortadan kaldı mış, kadının gasbedilen bütün hal larını iade etmiştir. İslâm cemiyeti" de kadın evinin hanımı, çocuklarını öğretmeni, tarlada, çarşıda, devle kapısında, hattâ orduda hizmet yepan saygıdeğer bir kimsedir. Köle değildir, alınıp-satılmaz, mirastan hak sahibidir, rızası olmadan hiç bir erkekle evlenmeğe zorlanamaz, horlanmak şöyle dursun; yücelmiştir. Çünki, "Cennet anaların ayağı altındadır."
Dinimizde çoğu defa farkına varamadığımız, teferruattan sayılan, olay, prensip ve hükümler mevcuttur ki onlardan ders almamız gerekir. İslâmın, akrabalık bağlarını kesmemeyi emreden âyetlerinde temiz soy şuuru, millî duygu emareleri sezilmiyor mu?
Herhangi bir ibâdetin terkinden dolayı keffaret gerektiğinde, "Köle azâd etmek" şartının İslâmın bu müessese ile ebediyyen mücâdele kararında olduğunu gösteren bir inceliği yok mudur?
İşte bunlar gibi, evlenirken Peygamberimizden yaşlı olan, ticâretle-uğraşan, cemiyet içinde temayüz etmiş örnek kadın Hz. Haticenin bu halleri de bizi İslâmdaki kadının durumu hakkıda bir fikir sahibi yapmalıdır. Bu mübarek kadının vefat ettiği yıla (Aynı yıl Ebû Tâlib de vefat etmiştir) Müslümanlar "Üzüntü yılı" adını vermişlerdir.
Hz. Aişeye gelince; Hz. Ebû Bekrin kızı olan bu büyük kadın, ilmi ile ünlüdür. Hz. Peygamberin vefatından sonra asnab her konudaki müşküllerini ona sorarak halletmişlerdir. Cebrail (A.S.) m kendisine Peygamber ile selâm yolladığı bilinmektedir.
Ata İbn-i Ebî Reban: "Aişe insanların en fâkihi, en âlimi, ümmet hakkındaki rey ve içtihadında en gü-
ze! isabet edeni idi." diye onu öğ-müştür. Urve ise; "Fıkıhda, tıbda, şiirde ve eyyâm-ı Arabda Aişe derecesinde fazileti hâiz hiç bir kimse görmedim." demektedir. (7)
Peygamberimiz; "Sizden birisi aileden ayrılığını uzattığı zaman, evine gece vakti ansızın gelmesin." buyuruyor. (8)
Çünki, gece ansızın eve giren koca, karısını dağınık ve kendisini koyvermiş bir halde bularak onu utandırabilir. Sonra, gece ansızın eve gelmek kadının kusurlarını aramak mânâsına gelebilir. Veya kadının, "Kocam benden şüphe mi ediyor" şeklinde düşünerek üzülmesine se-beb olabilir.
Yeryüzünde kadına bu derece hürmet eden, itibar gösteren başka bir din yoktur.
Hz. Muhammed (S.A.S); "Her kimin Allaha ve âhiret gününe imanı varsa, o mümin kişi komşusuna eza ve cefa etmesin. Bir de ey müminler size kadınlar hakkında hayırlı olmanızı vasiyet edip dilerim.." (9) buyurmaktadır.
Kuran-ı Kerimde ve Hadîs-i Şeriflerde daha bunlar gibi, İslâmda kadına verilen değer ve itibar gösteren pek çok hükümler mevcuttur.
Sonuç olarak; kadının İslâm cemiyetlerinde hak sahibi olmadıkları, ezildikleri, kafese kapatıldıkları, köle muamelesi gördükleri şeklindeki kanaatler, ya cehaletin veya kaşıtın eserleridir.
Aslında, kadınların haklarına saygı göstermeyen, onları ezen, kö-leleştiren, şeref ve itibarlarını aya'k->lar altına alan günümüzün insanlığıdır. Aktüalite basınında, kadın tiraj artımına yemlik yapan çıplak bir varlıktır. Sinemada kırbaçla, tekme ile dövülen bu halleri herkesçe seyredilen bir âciz varlıktır. Eğlence dünyasının mihveri, bu dünyada daha modern tarzda alınıp satılan bir köledir.
Kadın süratle Hz. Peygamberden (S.A.S.) önceki câhili çağdaki durumuna doğru sürüklenirken, kadınlar adına söz sahibi olan bir takım kuruluşlar bu vaziyetten rahatsız olmak şöyle dursun, "Kadının cinsel özgürlüğü" "Kadının ekonomik bağımsızlığı" gibi garip sloganların peşine düşmüşlerdir. Günümüz kadının şeref, itibar ve namusuna zarar getirecek uygulamalar karşısında susmuşlar, onları yalnız bırakmışlardır.
Şuna yürekten inanıyoruz ki, ka dm cemiyetteki gerçek yerine ancak
İslâmın getirdiği hükümlerle oturabi lir.
Kadının "Özgürlük" sloganı ile başıboş heva-heves peşinde, gaye siz, ilimsiz bırakılması ona olan say gıyı yok etmiştir.
Kadına gereken değeri vermeyeı milletler, mületlikten çıkıp, yığın haline gelmeğe mahkûmdur.
Hicretin 1400. yılında bu hu sus derin derin düşünmemiz gerek mektedir.


1 - Isra Sûresi: 23. 24
2 - Nisa Sûresi: 34
3 - Bakara Sûresi: 228
4 - Tevbe Sûresi: 71-72
5 - Nahl Sûresi: 58-59
6 - Tekvir Sûresi: 1-9
7 - Sahihi Buhşrî, cilt: 9, sh. 404
8 - Sahih-i Buhâıî. cilt: 11, sh. 326
9 - Sahihi Buhârî. cüt: 11, sh. 305
uFuK_2091 is online now Add to uFuK_2091's Reputation Kurallara Aykırı Mesajı Bildir Teşekkür Sayısı
 
Islam’da Kadinin Değeri

İslâm Dîni, kadına en büyük değeri vermiş ve onun namuslu, temiz, vakarlı, haysiyetli ve şerefli bir tarzda yaşamasını sağlamıştır. İslâm nazarında kadın, şefkat, merhamet, hürmet duyulması ve nezâket gösterilmesi gereken asîl ve nezîh bir varlıktır. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, kadınların nârin, nâzik ve kibâr olduklarına işâretle, onların hiç kırılmaması ve incitilmemesi gerektiğini tavsiye etmişlerdir. Bir hadîs-i şerîflerinde:

"... Kadınlar hakkında hayırlı olup nezâketle muâmele etmenize dâir vasiyyetime itâat ediniz! Çünkü onlar eğe kemiğinden yaratılmıştır. Eğe kemiğinin en eğri tarafı üst kısmı (ortası) dır. Eğer sen onu doğrultmaya uğraşırsan, kırarsın; kendi hâline bırakırsan, daima eğri kalır. O halde kadınlar hakkında hayır öğüdüme dikkat ediniz!" (1) buyurur.

Hz. Peygamber (s.a.v.)’e ilk defâ inanan ve O’na en büyük desteği veren Hz. Hatîce (r.anha) vâlidemizdir. Nitekim Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz, Hz. Hatîce (r.anha) vâlidemiz hakkında şöyle buyurur:

"Allâh bana Hatîce’den hayırlı bir kadın vermemiştir. Bütün insanlar beni yalanlarken, O beni tasdîk etmiş; insanlar benden kaçarken, O beni malı ile desteklemiştir. Ve Allâh bana başka hanımlardan değil, O’ndan çocuk ihsân etmiştir." (2)

Kadın, aynı zamanda ilk İslâm şehîdidir. Hz. Ammâr (r.a.)’ın annesi Hz. Sümeyye (r.anha), Mekke’de müslümanlığı ilk kabul edenlerden ve bu yüzden dayanılmaz işkencelere uğrayanlardandı. Kendisine İslâm’dan ayrılması için yapılan her türlü eziyet ve zulme rağmen, hak yoldan dönmedi. Sonunda Sümeyye (r.anha), Ebû Cehl’in süngüsü altında can vermiş ve Allâh yolunda ilk İslâm şehîdi olmak şeref ve mertebesine erişmiştir. (3)

Kur’ân-ı Kerîm’de "en-Nisâ"(Kadınlar) isimli, yüz yetmiş altı âyetlik uzun bir sûre olduğu gibi, ayrıca "Meryem" diye Hz. Îsâ (a.s.)’ın annesine atfedilen doksan sekiz âyetlik müstakil bir sûre daha vardır. Bunlardan başka; "en-Nûr, el-Ahzâb, el-Mümtehine, et-Tahrîm ve et-Talâk" sûreleri de kadınlarla ilgili çeşitli konuları içine almaktadır.

İslâm Dîni’nde kadın, âile ocağında temel eğitimi veren ilk öğretmen ve mükemmel bir eğitimcidir. Çocuğun terbiyesi, yetişmesi, her yönden gelişmesi, daha küçük yaşta iken güzel alışkanlıklar kazanması ve faydalı bilgilerle donatılması husûsunda annenin rolü çok büyüktür. Baba, evin nafakasının temini için ömrünün ekserîsini âilesinden dışarıda geçirmekte, çocuğu ile yeteri kadar meşgul olamamaktadır. Bu durumda, çocuğu asıl yetiştiren ve terbiye eden anne olmaktadır. Nitekim peygamberler, mürşid-i kâmiller, velîler, sultanlar ve daha nice büyük insanlar, hep mümtaz annelerin kucaklarında yetişmişlerdir.

Ahlâk kitaplarımızda; çarşıdan alınan değişik yeni bir şeyi, çocuklara bölüştürürken önce kızlardan başlanarak ikrâm edilmesi tavsiye edilmiş, kız çocukları daha hassas ve nâziktirler, diye düşünülmüştür.

Kız çocuklarının bakımı ve terbiyesi için her türlü fedâkârlıkta bulunan anne ve babaların, büyük fazîlet ve ecir sâhibi olacaklarını Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, şu hadîs-i şerîfleriyle beyân buyurmuşlardır:

"Kim, (iki veya üç) kız çocuğunu erginlik çağına erişinceye kadar besleyip büyütürse, kıyâmet gününde -iki parmağını birleştirerek- onunla şöylece beraber oluruz." (4)

Bu da, yüce dînimizin kadına verdiği üstün değeri gösterir.

________________________
kaynakça
(1) Buhârî, Enbiyâ, 1.

(2) İbn-i Hâcer, el-İsâbe, c. IV, s. 275.

(3) İbn-i Hâcer, a.g.e., c. IV, s. 327.

(4) Müslim, c. IV, s. 2028.
 
Ne yazikki bazi yerlerde kadin hala son planda geliyor:( ki Islam da Kadinin Degeri cok buyuk.Paylasim icin Tskler
 
gonlune saglik kardesim...allah c.c. razi olsun...bu konuyla ilgili sadece bir cumle kurmak isterim..

EY FEMINISTLER VE FEMINIZMI ISLAM'DA KADIN HAKLARINA KARSI BIR ALTERNATIF OLARAK SUNMA CESARETI GOSTEREN CAHILLER !!! BIRAKIN ARTIK BATI TABANLI DUSUNCELERINIZI! KUR'ANA VE ISLAM'A TABI OLUN Kİ FELAHA ERESINIZ VE OLMANIZ GEREKEN SAYGIYI VE SEVGIYI GORESINIZ..VE UNUTMAYIN Kİ BATININ KADIN HAKLARINA NASIL BAKTIGINI VE BU KONUDAKI UYGULAMALARINIDA IYI BILIRIZ..." bunu nerden biliyorsunuz diye sorarsanizda al iste forum ve paylasimlar...:)
 
islamda kadın hakları

son günlerde hızla artan ve islama saldırmak için bazı çevrelerin en büyük silah olarak kullandığı, islamda kadın hakları yoktur, islamda kadın aşşağılanıyor, gibi talihsiz cümleleri ve bu konu üstüne yorum yaparken takınılan üslupları okuduktun saonra, aşşağıdaki bilgileri buraya yazmak ve sizlerle paylaşmak istedim..

İslâm Dîni, kadın hakları üzerinde titizlikle durmuş ve kadını, hiçbir nizâm ve sistemin veremediği müstesnâ bir makâma sâhip kılmıştır. Nitekim Cenâb-ı Hakk Kur’ân-ı Kerîm’inde:"Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır." buyurmuştur.Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz de erkekleri, kadınların hak ve hukûkunu gözetmeye dâvet etmekte ve bu konuda: "Kadınların haklarını yerine getirme husûsunda Allâh’tan korkunuz! Zîrâ siz onları Allâh’ın bir emâneti olarak aldınız." buyurmaktadır.Başka bir hadîs-i şerîflerinde de: "Sizin en hayırlınız, ehline (eşine ve çocuklarına) en hayırlı olanınızdır. Ve ben de ehline karşı en hayırlı olanınızım." buyurur.Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, erkeklere, kadınlara dâimâ iyi davranmalarını tavsiye ederek:"Mü’minlerin îmân bakımından en olgunu ve en hayırlısı, hanımına karşı en hayırlı olanıdır." buyurmaktadır.Vedâ Haccı’ndaki meşhûr hutbesinde Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: "Ey insanlar! Kadınlar hakkında Allâh’dan korkunuz! Sizin kadınlarınız üzerinde hakkınız vardır.Bazı hadisler : (Hanımlarınızı üzmeyin. Onlar, Allahü teâlânın size emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin!) [Müslim](Hanımının kötü huylarına katlanan erkek, belalara sabreden Hz. Eyyüb gibi mükafatlara kavuşur. Kocasının kötü huyuna sabreden kadın da, Hz. Asiye gibi sevaba kavuşur.) [İ.Gazali](Hanımı ile iyi geçinip şakalaşanı Allahü teâlâ sever, rızklarını artırır.) [İ.Lâl](En üstün mümin, hanımına, en iyi, en lütufkâr davranan güzel ahlaklı kimsedir.) [Tirmizi](En iyi Müslüman, hanımına en iyi davranandır. İçinizde, hanımına en iyi davranan benim.) [Nesai](Hanımına güler yüzle bakan erkeğin defterine, bir köle azat etmiş sevabı yazılır.) [R.Nasıhin](Hanımının haklarını ifa etmeyenin; namazları, oruçları kabul olmaz.) [Mürşid-ün-nisa](Hanımını döven, Allah’a ve Resûlüne asi olur. Kıyamette onun hasmı ben olurum.) [R.Nasıhin](Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür.) [İ.Asakir] (Kızlarınızı altın ve gümüş ile süsleyin! Elbiseleri güzel olsun! İtibar kazanmaları için en güzel hediyelerle ihsanda bulunun!) [Hakim](Kız çocuğunu güzelce terbiye edip, Allahü teâlânın verdiği nimetlerle bolluk içinde yedirir giydirirse, o kız çocuğu onun için bir bereket olur, Cehennemden kurtulup kolayca Cennete girmesine vesile olur.) [Taberani] (İki kız evladına güzel muamele eden, mutlaka Cennete girer.) [İbni Mace] (İki kızı veya iki kız kardeşi olup da, maişetlerini güzelce sağlayanla Cennette beraber oluruz.) [Tirmizi] (Çarşıdan aldığı şeyleri, erkek çocuklardan önce kız çocuklarına verene, Allahü teâlâ rahmetle nazar eder. Allahü teâlâ rahmetle nazar ettiğine de azap etmez.) [Harâiti] (Çarşıdan turfanda meyve alıp evine getiren, sadaka sevabı alır. Getirdiğiniz meyveyi, erkek çocuklarından önce kız çocuklarına verin! Kadınları, kızları sevindiren, Allah korkusundan ağlayan gibi çok sevap kazanır. Allah korkusundan ağlayana Cehennem haramdır.) [İbni Adiy] (Üç kızına, ihtiyaçtan kurtulana kadar iyi bakan, yedirip giydiren, elbette Cenneti kazanır.) [Ebu Davud] (Üç kız veya kız kardeşinin geçim veya başka sıkıntılarına katlananı, Allahü teâlâ Cennete koyar.) Eshab-ı kiramdan biri, (İki tane olursa da aynı mıdır?) diye sual edince, Peygamber efendimiz (Evet, iki tane olursa da aynıdır) buyurdu. Başka birisi, (Ya bir tane olursa?) diye sual etti. Cevabında buyurdu ki: (Bir tane de olsa gene aynıdır.) [Hakim, Harâiti]...
Kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır." buyurarak daha yedinci yüzyılda yüzyirmi dört bin müslüman hacı namzedine karşı, kadınların haklarını ilk olarak açıklamışlardır.Başka bir hadîs-i şerîflerinde: "Onlara yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, onları dövmeyin, onlara çirkin demeyin, fenâ söz söylemeyin!" buyurmuşlardır. Kadınlarla iyi geçinmek Kur’ân-ı Kerîm’in emridir: "Kadınlarınızla iyi geçinin; eğer onlardan hoşlanmadı iseniz bile!.. Olabilir ki bir şey, sizin hoşunuza gitmez de, Allâh onda bir çok hayır takdîr etmiş bulunur."
Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bu konuda: "Kadınlar hakkında birbirinize hayır tavsiye ediniz!" buyurmaktadır. Kadınlara karşı daima hoşgörülü olmalıdır. Nitekim bir hadîs-i şerîfte: "Mü’min bir erkek, mü’min bir kadına kızıp darılmasın! Eğer onun bir huyundan hoşlanmazsa, öbüründen memnûn olabilir." buyurulur.Bir insanın her işi ve her huyu hoşumuza gitmeyebilir. Fakat iyi niyetli ve ülfet edilir insan, kendi hanımında hoşuna gidecek nice meziyetler bulabilir.
Onlarla kendisini memnûn ve mes’ûd edebilir. Bunun için ayıp aramaya değil, meziyet aramaya bakmalıdır.Zîrâ mârifet iltifâta tâbîdir. İltifatsız mârifet zâyîdir.
"Cennet annelerin ayağı altındadır. " diyen dinimiz kadına hak etmiş olduğu değeri vermiştir. İslamiyet’in ilk şehidi bir kadındır. İlk Müslüman bir kadındır. Peygambe-rimizin soyu kızından devam eder. Hz. Ebubekir’in kitap haline getirdiği dünyadaki tek Kur’an-ı Kerim Hz.Ebubekir, Ömer, Osman dönemlerinde onlarca yıl bir kadının yanında kalmıştır. O dönemde ise Hıristiyanlar şunu tartışıyordu bir kadın İncil’e dokunabilir mi dokunamaz mı. Kur’an-ı Kerim’de Nisa (Kadınlar), Müntehine (imtihan edilen kadın), mücadele (mücadele eden kadın), Meryem (Hz. İsa’nın annesi )... gibi sure isimleri vardır. Fakat mesela, rical (erkekler) süresi yoktur.

EŞİTLİK

Allah kadınla erkeği eşit yaratmamıştır. Her ikisini de insan olma yönünden, akıl, bilgi, kültür yönünden eşit olsa da, kadın erkekten daha duygusal daha hissidir. Erkek ise daha katı, olaylara daha sert,duygusal yoğunluğu az olan bir açıdan bakar. Bu psikolojik yönden farklılıktır. Biyolojik yönden, erkekte kas daha fazla iken kadında yağ daha fazladır.

Bu durum erkeğin kadından üstün olduğunu göstermez.Kadın daha duygusal erkek daha az duygusal, kadın daha çok acır, sevgi hayatında daha önemli bir yer kapsar, erkekte ise daha az. Erkek daha güçlü-kaslıdır, kadın daha az güçlü ve kaslı...

Her iki cinsinde üstün- eksik yönleri vardır. (Akılda, düşüncede ... her iki cinside eşittir ve birbirlerini geçebilirler.)

Bu durum erkeğin üstünlüğünü veya kadının zayıflığını göstermez. Aksine bu durum her iki cinsin ayrı yaratılış özelliklerinin doğal sonucudur. Bunu kabul etmeli, yaşam tarzımızı buna göre ayarlamalıyız.

İslam kadın - erkek eşitliğini değil kadın erkek adaletini savunur. Eşitlik adalet demek değildir. Eşitlikte mesela, kadına da erkeğe de 100 kg yükte 50 şer kilo her iki cinse vermek vardır. Adalette daha kaslı olan erkeğe daha fazla daha az kaslı kadına daha az yük vermek vardır. Yaratılış özelliğini kabul bunu gerektirir.

İngiliz kraliyet ordusunda , kadın erkek tüm askerlere “ aynı eğitim proğramının “ uygulanması , kraliyet ordusu fizikçilerinden Yarbay Ian Gemmel ‘i : Fırsat eşitliği adı altında kadın askerler eziliyor , diye isyan ettirir.

Erkek askerlerin eğitimi sırasında yaralanma oranı yüzde 1.5 iken , kadınlarda bu oran yüzde 11.1 ‘lere kadar çıkmaktadır .Yarbay Gemmel’e göre bunun nedeni :

*

Kadın kas ve kemik yapısı erkeklere göre daha zayıf . Aynı eğitim kadın bedeninde erkeklere oranla % 39 daha fazla baskı oluşturuyor.
*

Belirli kas olgunluğuna ulaşmak için erkek askerlerin 3 ay çalışması yeterli iken , kadınların 6 ay çalışması gerekir.
*

Bu kadın askerlerden 40 tanesi ordu'yu " bize fazla yükleniliyor " diyerek mahkemeye başvururlar ( The Sunday Times :10.03.2002)

NASIL Kİ OKULLARDA ÇOCUKLARI YETENEKLERİNE GÖRE YÖNLENDİRİP EĞİTMEK SAVUNULACAK BİR DURUMSA , İSLAM'DA DA KADIN VE ERKEĞE DOĞA VE YAPILARINA UYGUN GÖREV DAĞILIMI YAPILMAKTADIR.RESİME YETENEKLİ BİR ÖĞRENCİYİ MATEMATİK PR.'U YAPMAK NASIL MANTIKSIZLIK İSE KADIN VE ERKEKLERE DE MİZACLARINA TERS GÖREV YÜKLEMEK O KADAR TERSTİR. BİR ERKEKTEN NE KADAR ANA SINIFI ÖĞRETMENİ OLABİLİR, HANIMLARLA KIYASLARSAK...?

MEVZU HADİSLER VE KADIN

Hadis, peygamber efendimizin sözlerine denir. Mevzu hadis, kendi şahsi, siyasi,... emellerine ulaşmak için peygamberimizin ağzından uydurulan, Hz. Resül'ün söylemediği halde kendisine mal edilen sözlerdir. Uydurma- mevzu hadisler genellikle kadınlar, siyasi görüşler, ırkçılığa dayanan konular... çerçevesinde dönmektedir.
Kadınla ilgili bazı uydurma-mevzu hadisler:
" Kadınlara okuma- yazma öğretmeyin: " İbn-i Cevzi, İbn-i Hıbban, İbn-i Adıyy hadisi kabul etmez, uydurmadır derler. (Kitabul Mevzuat 2/268)
" Kadınlarla istişare edin, onlara tanışın ve onların söylediklerinin zıttını yapın": Sehavi ve İbn-i Arrak hadisi merfu görmezler. Ebu Hatim, İbn-i Adıyy , İbn-i Cevzi, İbn-i Hıbban hadisin uydurma olduğu görüşündedirler. ( El- Makasıdul Hasene: 248 , Tezkiretul mevzuat :128, Tenzihuş Şeria : 2-204, Silsiletul Ehadis: 432 ) .Ayrıca, Hz. Resul Ümmü Seleme ile istişarede de bulunmuştur (Makasıdul Ha-sene: 585, Silsile: 436, Keşful Hafa :2-3)
" Kadınlara iteat pişmanlıktır." : Sehavi, Ukayli hadisi uydurma kabul ederler. ( Tezkiratul Mevzuat : 128, Kitabul Mevzuat : 2, 272)
" Kadınlar olmasaydı Allah'a hakkıyla ibadet edilirdi". Suyuti, Buhari, İbn-i Adıyy, Ebu Hatim, İbn-i Cevzi, Muhammed Nasuriddin, İbn-i Hıbban hadisi mevzu kabul ederler. ( Silsiletul Ehadisuzzaif : 74, Tenzihuşşeria : 1/62, El-leali : 2/59)
" Kadınlar olmasaydı, erkekler cennete girerdi." : İbn-i Arrak, Es- sakafi hadisi kabul etmezler. ( Camiussağir: 2/113)
"Güzele bakmak sevaptır veya ibadettir, gözü kuvvetlendirir.." : Ebu Nuaym, Durekutni, İbn-i Cevzi, Sehavi, İbn-i Hacer, Iraki, Zehebi, İbn-i Kayyim, Muhammed İbn-i Arrak, Nasıruddin... hadisi uydurma kabul ederler. ( El- Maka- sıd: 129, Silsiletul Ehadissuzaif : 164, Kitabul Mevzuat: 1/63, Mevzuati Aliyyul Kari: 124, Keşful Hafa: 2/317, Tenzihuşşeria: 201...)
"Uğursuzluk kadın, at ve evdedir." : Peygamber Efendimiz Hz. Mö ammed 'in eşleri, Hz. Aişe bu sözü duyunca: Kur'an-ı indirene yemin ederim ki, bunu rivayet eden, Ebul Kasım'a (Hz. Muhammed'e) iftira etmiştir. Resulullah sadece, "Cahiliye insanları, uğursuzluk, kadın, ev ve hayvandır" dediklerini söylerler.
Hz. Resul bu sözü cahiliye dönemi (İslam öncesi dönem) insanlarının bir sözü olarak nakleder . İslam, cahiliye görüş ve adaletlerini tümden reddettiği gibi, uğursuzluk kavramını da kabul etmemekte, reddetmektedir.
" Kadınların akılları ferclerindedir :" : Sehavi, Aliyyul Kari, Acluni sözün uydurma olduğunu kabul ederler. ( El-Makasıd:292, El esrarul Merfua : 246, Keşful Hafa: 2/62)
" Döl getiren siyah bir kadın, döl getirmeyen beyaz bir kadınla hayırlıdır". Iraki, hadis uydurmadır der. ( Mevzuatı Aliyyul Kari : 73). İslâm'da hayırlı olmanın ölçüsü takva (Sevgi ile karışık korku)'dur. Ayrıca Kur'an çocuk sahibi olmanın veya olmamanın Allah'tan gelen bir imtihan vesilesi olduğunu da bildirir . (Şura Suresi : 49-50)
Karı ve kocayı birbirinin dostu ilan eden (Tevbe Suresi : 71), eşlerin ikisinin de birbirine ısınıp aralarında muhabbet ve merhamet oluşturan (Rum Suresi : 21). Allah'ü Teala'nın yüce Resül'ü "Sizler (Kız-erkek) çocuklarınızı seviniz, kız çocukları kendi kendilerini sevdirirler" buyururlar, Hz. Ömer:" Cahiliye döneminde kadınları, hiç bir şey saymazdık. Taki İslam geldi, Allah'u Teala onlardan bahsedince, o zaman kadınların üzerimizde bir takım hakları olduğunu gördük" derken, iyi amel işleyen kadın veya erkeğin cennete gideceğini bildiren (Nisa Suresi:124) dinimizin ve onun yüce ilahının kulları arasında ayırım yapacağını kabul etmek imkansızdır. O, rahman ve rahimdir.

Kadınlar uğursuz mudur?

Bu konuda uydurma hadis şöyledir:
" Uğursuzluk kadında, evde ve attadır."

Bu hadis-i şerifi Hz. Aişe duyduğu zaman itiraz ederek şöyle demiştir.
"Kur'an-ı Hz.Muhammed'e indiren Allah hakkı için, bu hadisi aktaran yalan söylemiştir. Rasululah ancak şöyle buyurdu: "Cahilliyet ehli - İslam öncesi toplumlar - şöyle derlerdi : Uğursuzluk; kadın, at ve evdedir."

BUNLAR UYDURMA HADİSLER OLUP PEYGAMBERİMİZE, DİNİMİZE VE KADINLARA İFTİRADIR.
.. ve ne yazık ki halkımız arasında söylene gelmektedir

*

Kadınların akılları şehvetlerindedir.
*

Kadınlara itaat pişmanlıktır.
*

Kadınları Allah geride bıraktığı gibi sizde geri bırakın
*

İnsanın insana secde etmesi caiz olsaydı, kadınların kocalarına secde etmelerini emrederdim
*

Eğer kocanın tepesinden ayağına kadar bütün bedeni irinler içinde kalıp hanımı o irinleri diliyle silerse,yine de ona karşı teşekkür etmek vazifesini eda etmiş sayılmaz.
*

Namazı katleten şeyler köpek, eşek, domuz ve kadındır
*

Uğursuzluk kadında, evde ve attadır

Son söz olarak yabancı kültürlerle temasa geçilme sonucu, bu kültürlerin etkisinde kalınarak Kur'an-ı Kerim'den kopulmuş, kadını aşağılayıcı birçok görüş İslam toplumuna girmiştir.

KAYNAKLAR
1) Tirmizî, Sünen, V, 111; İbn Mâce, Sünen, l, 594, No: 1851
2) Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 472
3) Ebû Dâvud, Menâsik, 56; İbn Mâce, menâsik, 84; Dârimî, menâsik, 34
4) Buhârî, Nikâh, 15; Ebû Dâvud Nikâh, 2; Nesâî, Nikâh, 13; Ahmed b. Hanbel, II, 428
5) Buhârî, VII, 69
6) Buhârî, III, 142
7) El-Aclûnî, Keşfu'l-Hafâ, Kahire, 1351/1932, I, 335, No: 1078
8) Buhârî, Ahkâm, 4; Müslim, İmâre, 39
9) Buhârî, Sahih, IV, 136, 137
10) İbn Sa'd, Tabakât, VIII, 19, 30
11) İbn Hayyât, et-Tabakât, Dimaşk 1968, II, 859, 884; M. Tayyib Okiç, İslâmiyet'te Kadın Öğretimi, Ankara 1979, s. 22, 23
12) Muhammed Ebû Zehv, el-Hadîs ve'l Muhaddisûn,Mısır 1958, s.55; Buhârî,Sahih,I, 36
13) Nevzat Aşık, Sahabeye Hadis Rivayeti, İzmir 1981, s. 78, 79
14) İbn Kayyim, İ'lâm, I, 14 vd.
15) El-Mekkî, Fethu'l Mübîn, s. 157
16) İbn Hazm, Cevâmiu's-Sıre, s. 319, 323
 
allah razı olsun çok güzel paylaşım olmuş
işte islamiyet işte kadın hakları =)
 
Çok güzell bi paylaşım olmuş...Emeğine sağlık...Allah razı olsun...
 
teşekkürler eşitlik değil adalet kısmı çok doğru allah razı olsun
 
Kadının İslâm’daki yeri nedir?

Kadının İslâm’daki yeri nedir?



İslâmiyet kadına pek büyük bir mevki ve şerefli bir makam vermiştir. Cenab-ı Hakk bir ayet-i kerime de “Ana-babanıza öf bile demeyin” (İsra Sûresi, 28) buyurmuştur.

Efendimiz Hazretleri de, “Cennet anaların ayakları altındadır,” (Suyûtî, el-Camiü’s-sağir, 3642) buyurmakla validelere çok büyük bir makam vermiştir. Bu münasebetle, İslâm’da kadın-erkek eşitliği olmadığı şeklindeki itirazlara kısaca temas edelim:
Cenab-ı Hakk sonsuz hikmetler sahibidir. Mahlukatını, hikmetinin iktizasına göre, istediği gibi yaratır. Bazısına diğerinden farklı kabiliyetler ve meziyetler verir. Hiçbir mahlukun, bu hüküm ve iradeye müdahale etmeye hakkı yoktur.

Allah, erkekler ile kadınları her yönden eşit yaratmamıştır. Bu iki cinsi her cihetle eşit kılmaya çalışmak ancak fıtratı değişmekle mümkündür, bu ise muhaldir. Erkeğin ve kadının mahiyetleri bir çok cihetle farklılık gösterir. “Hüküm çoğunluğa göre verilir” kaidesinden hareketle şöyle diyebiliriz: Erkekler, “güç ve kuvvette, teşebbüs kabiliyetinde, cesarette”, kadınlar ise, “şefkatte, hassasiyette, vefa ve sadakatte” daha ileridirler. Gerek kadının gerek erkeğin birbirinden üstün tarafları vardır. Aile çatısı altında, her iki tarafın üstün meziyetleri birleştirilir ve böylelikle ailenin ihtiyaçları yanında, saadeti de temin edilmiş olur.

Erkeklerin güç ve kuvvet yönünden daha ileri olmaları sebebiyle, Cenab-ı Hakk, ailenin sorumluluğunu, birinci derecede, erkeklere yüklemiştir. Erkekleri, kadınların ihtiyaçlarını yerine getirmek, onları maddî ve manevî her tehlikeden koruyup gözetmekle mükellef kılmıştır. Bu hakikat şu ayet-i kerimede açıkça beyan buyurulmuştur; “Erkekler kadınlar üzerine yönetici ve koruyucudurlar. Çünkü bir kere Allah bazılarını diğerlerinden üstün kılmıştır. Bir de erkekler mallarından (kadınlarına) nafaka verirler. Onun için iyi kadınlar, itaatkardır. Allah onları (kocalarının himayesine vermekle) koruduğu gibi, onlar da gaybı (namuslarını ve kocalarının mallarını) korurlar.” ( Nisa Sûresi, 34)

İslâmiyet erkeğin kadına karşı yaptığı bu ihsanlara karşı kadına da kocasına karşı itaati vacip kılmış ve bu itaati ibadet saymıştır. Bu ayet-i kerime bir taraftan erkeklerin hakimiyetini, diğer taraftan da kadınların kıymet ve faziletini ders veriyor.

Şu var ki, aile reisi olmak başkadır, Allah katında üstün olmak daha başkadır. Kur’an-ı Kerime göre, üstünlüğün ölçüsü cinsiyet değil takvadır. Takva ise en kısa ifadesiyle, Allah’tan korkmak, günahlardan sakınmak, Onun razı olmadığı hareket, tavır, hal ve sözlerden uzak durmak, Onun rızasına ermeyi en büyük maksat bilip, bunu kaybetmekten son derece korkmaktır.

Aile içindeki nizam ve ahengin devamı için erkeğin aile reisi olması ve kadının da ona itaat ile mükellef kılınması zarurîdir. Mutlak eşitlik bu itaati kırmakla ailedeki nizamı bozar; huzur ve saadeti mahveder ve çoğu zaman boşanmalara yol açar.

Kadının erkeğine itaati ne kadar lazım ise, erkeğin de kadının hak ve hukukunu gözetmesi o kadar vaciptir. Buna göre İslâmiyet’te “kadınların erkeklere esir oldukları” iddiası tamamen batıldır. Aksine İslâm’da kadın erkekten daha fazla zevk ve sefa imkanına sahiptir. Zira İslâm, erkeği kadının nafakasını temin ile mükellef kılarken, kadını bundan muaf tutmuş, bunun yerine kadına en zevkli bir vazife olarak “çocuk terbiyesini” vermiştir. Bunun içindir ki, Allah, şefkat hissini kadınlara, erkeklerden çok daha fazla lütfetmiştir.

Bugün kadın hürriyeti diye ortaya atılan şeyler, kadınların ancak sefahate düşmelerini ve sefaletlerini netice vermiş, izzetlerini zillete çevirmiştir. İslâmiyet ise onların iffet ve namuslarını muhafaza altına almakla, şeref ve haysiyetlerini korumuştur.

Bazı çevreler, İslâm’ın örtünme emrini kadının hürriyetinin kısıtlanması şeklinde takdim ediyorlar.

Öncelikle şunun bilinmesi gerekir: Kadınların örtünmeleri bütün semavi dinlerin ortak hükmüdür. Rahibelerin örtünmeleri bunun açık bir delilidir.

Öte yandan, örtünme sadece kadınlar için değil, bütün insanlar için fıtrî bir vazifedir. Hiçbir millette erkeklerin veya kadınların çıplak olarak gezdikleri görülmez. Ancak örtünmenin sınırında münakaşa vardır. İslâmiyet’e göre kadın, yabancı erkeklerin şehvetlerini tahrik edecek bütün azalarını örtmekle yükümlüdür. Böylece, dünyada haysiyet ve şerefini, ahirette ise ebedi saadetini kurtarmış olur. Öte yandan, kadınlar, İslâm’ın men ettiği şekilde açılıp saçılmakla, erkekleri günaha sokmakta ve “sebep olan işleyen gibidir,” hükmünce, onların günahlarının bir katı da kendilerine yazılmaktadır. İslâm, örtünme emriyle kadınları bu tehlikeden de muhafaza etmiş olur.



Mehmet Kırkıncı
 
emeğinize yüreğinize sağlık...Allah razı olsun...
 
Geri
Üst