Namaz imandan sonra en büyük hakikattır. Huzur içinde ve erkânına riayet edilerek kılınan bir namazın müminde hâsıl edeceği haz ve zevki, ona başka hiç bir mazhariyet kazandıramaz. Yeter ki insan, bu mazhariyetin şuurunda olabilsin ve namazın kıymet ve değerini idrak etsin.
Güzel namaz kılmanın çeşitli vesileleri vardır. Bunlardan tavsiye edilen bir tanesi de; Selef-i salihin diye bildiğimiz, özellikle Sahabe, Tabiin ve de tebe-i tabiin dönemindeki namaz sevgisini gündemimize almak ve onları müzakere konusu yapmaktır.
Biz kısaca bu konuda bazı misaller vermek istiyoruz. Günümüzden bir namaz aşığından ölçüler eşliğinde;
Sahabeden Abdullah bin Zübeyir(RA) hakkında şöyle denmiştir;
“İbn-i Zübeyir o kadar uzun ve hareketsiz secde ederdi ki kuşlar gelip sırtına konardı. Bazen o kadar uzun rükû ederdi ki bütün geceyi rükûda geçirirdi. Bazen de secdesi o kadar uzardı ki, bütün geceyi secdede geçerdi.” (İbn-i Zübeyir namazda derinliği muhterem dedesi Hz. Ebubekir’den(RA) öğrenmişti.)
Ölçü; “Kıvrım kıvrım bir halde secde etme, Allah'ın gönülde, kalpte duyulması ile doğru orantılıdır. Binbir isminin binbir tecellisi ile vicdanlarında Allah'ı duymayan, onca nimetler içinde yüzdükleri halde, herhangi bir minnet hissi taşımayan ve vefa duygusundan uzak kişilerin hayatlarında bir kere olsun, böyle secde edecekleri mümkün olsa da zordur.”
Tabiin âlimlerinden İbn-i Sirin Rahmetullahi aleyh diyor ki;
“ Eğer bana Cennet’e gitmek ve iki rekât namaz kılmak arasında seçme hakkı verilse, ben iki rekât namaz kılmayı tercih ederim.”
Ölçü; Namaz müminin en ciddi işidir.
Hadis âlimi Ebu İshak Sübeyhi’nin namazı dert edinmesi de çok ibretliktir. O;
“Yaşlılık ve zayıflıktan dolayı namazda lezzet kalmadı. Çünkü iki rekâtta yalnız iki sure(yani Bakara ve Âl-i İmran) okuyabiliyorum. Fazlasını okuyamıyorum” diye üzülürdü.
Ölçü; Bu millet namaz kılmayı unuttu. Camiler şekillere bağlı kaldı. O halılar gözyaşına hasrettir şimdi. Seccadeler temiz alınlara hasrettir..
Resul-i Ekrem bir defa rüyasında Cenneti gördü. Orada Hz. Bilal-i Habeşi(RA)’nin terliklerinin seslerini işitti. Sabahleyin Hz. Bilal’e;
“Sen özel olarak hangi ameli yapıyorsun? O amelin sebebiyle cennette benim önümde yürüyordun.” Bunun üzerine Pir-i müezzininin şöyle cevap verdi; “Gece olsun, gündüz olsun abdestim olmayınca abdest alırım, devamlı abdestli gezerim. Sonra kılabildiğim kladar nafile namaz(tahiyyetül vûdû; abdest namazı) kılarım” dedi.
Güzel namaz kılmanın çeşitli vesileleri vardır. Bunlardan tavsiye edilen bir tanesi de; Selef-i salihin diye bildiğimiz, özellikle Sahabe, Tabiin ve de tebe-i tabiin dönemindeki namaz sevgisini gündemimize almak ve onları müzakere konusu yapmaktır.
Biz kısaca bu konuda bazı misaller vermek istiyoruz. Günümüzden bir namaz aşığından ölçüler eşliğinde;
Sahabeden Abdullah bin Zübeyir(RA) hakkında şöyle denmiştir;
“İbn-i Zübeyir o kadar uzun ve hareketsiz secde ederdi ki kuşlar gelip sırtına konardı. Bazen o kadar uzun rükû ederdi ki bütün geceyi rükûda geçirirdi. Bazen de secdesi o kadar uzardı ki, bütün geceyi secdede geçerdi.” (İbn-i Zübeyir namazda derinliği muhterem dedesi Hz. Ebubekir’den(RA) öğrenmişti.)
Ölçü; “Kıvrım kıvrım bir halde secde etme, Allah'ın gönülde, kalpte duyulması ile doğru orantılıdır. Binbir isminin binbir tecellisi ile vicdanlarında Allah'ı duymayan, onca nimetler içinde yüzdükleri halde, herhangi bir minnet hissi taşımayan ve vefa duygusundan uzak kişilerin hayatlarında bir kere olsun, böyle secde edecekleri mümkün olsa da zordur.”
Tabiin âlimlerinden İbn-i Sirin Rahmetullahi aleyh diyor ki;
“ Eğer bana Cennet’e gitmek ve iki rekât namaz kılmak arasında seçme hakkı verilse, ben iki rekât namaz kılmayı tercih ederim.”
Ölçü; Namaz müminin en ciddi işidir.
Hadis âlimi Ebu İshak Sübeyhi’nin namazı dert edinmesi de çok ibretliktir. O;
“Yaşlılık ve zayıflıktan dolayı namazda lezzet kalmadı. Çünkü iki rekâtta yalnız iki sure(yani Bakara ve Âl-i İmran) okuyabiliyorum. Fazlasını okuyamıyorum” diye üzülürdü.
Ölçü; Bu millet namaz kılmayı unuttu. Camiler şekillere bağlı kaldı. O halılar gözyaşına hasrettir şimdi. Seccadeler temiz alınlara hasrettir..
Resul-i Ekrem bir defa rüyasında Cenneti gördü. Orada Hz. Bilal-i Habeşi(RA)’nin terliklerinin seslerini işitti. Sabahleyin Hz. Bilal’e;
“Sen özel olarak hangi ameli yapıyorsun? O amelin sebebiyle cennette benim önümde yürüyordun.” Bunun üzerine Pir-i müezzininin şöyle cevap verdi; “Gece olsun, gündüz olsun abdestim olmayınca abdest alırım, devamlı abdestli gezerim. Sonra kılabildiğim kladar nafile namaz(tahiyyetül vûdû; abdest namazı) kılarım” dedi.