degazor35
TÜRK oğlu TÜRK
- Katılım
- 6 Mar 2007
- Mesajlar
- 5,674
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Başbakan’ın medya yöneticileri ile yaptığı “terör zirvesi”nden önce şöyle bir kanaat oluşmuştu: Bu bir “hizaya getirme” toplantısı olacak. Başbakan fırça atacak... Kulaklarını çekecek... Yazanların kalemlerine, konuşanların dillerine acı biber sürecek...
Hatta belki ufaktan tehdit edecek; “Aldırmam bakın bu gazeteleri haa!”, “RTÜK’ün soluğu ensenizde ona göre!”
Haydi tehdit demeyelim, söz konusu “terör haberleri” olduğunda “ayaklarını denk almaları”nı tavsiye edecek!
Gelin görün ki hiç de böyle olmadı.
Nereden mi biliyorum?
Davetli listesinden!
Zaten “hizada” duran bir cenaha neyin ayarını verecek ki Başbakan...
Uçak fotoğraflarını hatırlayın; milim kayma oluyor mu pozisyonlarında! Nitekim dün medya patronları da pek bir nizami dizilmişlerdi Başbakan’ın karşısında.
İlla müzmin muhalifin biri çıkar sorar şimdi: Siz öyle diyorsunuz ama “Paşasının Başbakanı” diye manşet atan Taraf da orada!
Taraf’ı misafir etmeleri “tarzları” gereği. Ona bakarsanız, TBMM kürsüsünde “Türkler soykırımcıdır” diye bas bas bağıran Altan Tan’la da oturuyorlar aynı masaya! Bu modeller 400-500 yıldır böyle çalışıyor; elle geleni “katliam” da olsa düğün bayram sayarlar; Türk’ten, Türkçü’den gelen “dost tavsiyesi” de olsa kulaklarını tıkarlar.
Dolayısıyla...
“Milli Birlik Açılımı”nı nasıl İmralı’daki caninin postacı adayları, Kandil’deki cani yamaklarının ulakları, Soroscular, makbuz karşılığı sivil AB darbeciliği yapanlarla konuştularsa...
“Milli Güvenliği” ilgilendiren “terör” meselesini de, çözümü “Öcalan’a ev hapsi” olan, çözümü “Değiştirilemez maddesi olmayan Anayasa” olan TESEV raportörlerini, çözümü Abdullah Öcalan’ın oluşturduğu terminolojiyle “Demokratik Cumhuriyet” olan Kürtçüleri istihdam edenlerle konuşacaklar elbette...
Oturup, medyanın kamuoyunu nasıl “kendi çizgisine” çekebileceğinin “yol haritası”nı çıkaracaklar. Hizaya giren medyanın kamuoyunu hizaya sokmasının formülünü arayacaklar. Yeniçağ’ın ne işi var orada?
***
Sadece gazeteci olarak değil sıradan bir vatandaş olarak da “O toplantıda Yeniçağ neden yoktu?” diye sormaya hakkım var Başbakan’a.
Çünkü bu ülkenin Başbakanı, ücretini benim ödediğim mesaisi sırasında, beni ve benim gibi düşünen milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını temsil eden bir yayın organını yok sayamaz! Yok sayarsa, bana bunun hesabını sorma hakkı doğar... Ama sormayacağım...
Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş ilkelerine, kurucu ideolojisi olan Türk Milliyetçiliğine, kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk’e her şartta sonuna kadar “sadık” kalan ve bu manada “milli direnişin kalesi” sıfatını kazanan bir gazeteyi “öteki”leştiriyorsa eğer, o kendi yerini de tescillemiş demektir... Ve o yerde Yeniçağ’ın olmaması sadece isabettir!
Selcan TAŞÇI
Hatta belki ufaktan tehdit edecek; “Aldırmam bakın bu gazeteleri haa!”, “RTÜK’ün soluğu ensenizde ona göre!”
Haydi tehdit demeyelim, söz konusu “terör haberleri” olduğunda “ayaklarını denk almaları”nı tavsiye edecek!
Gelin görün ki hiç de böyle olmadı.
Nereden mi biliyorum?
Davetli listesinden!
Zaten “hizada” duran bir cenaha neyin ayarını verecek ki Başbakan...
Uçak fotoğraflarını hatırlayın; milim kayma oluyor mu pozisyonlarında! Nitekim dün medya patronları da pek bir nizami dizilmişlerdi Başbakan’ın karşısında.
İlla müzmin muhalifin biri çıkar sorar şimdi: Siz öyle diyorsunuz ama “Paşasının Başbakanı” diye manşet atan Taraf da orada!
Taraf’ı misafir etmeleri “tarzları” gereği. Ona bakarsanız, TBMM kürsüsünde “Türkler soykırımcıdır” diye bas bas bağıran Altan Tan’la da oturuyorlar aynı masaya! Bu modeller 400-500 yıldır böyle çalışıyor; elle geleni “katliam” da olsa düğün bayram sayarlar; Türk’ten, Türkçü’den gelen “dost tavsiyesi” de olsa kulaklarını tıkarlar.
Dolayısıyla...
“Milli Birlik Açılımı”nı nasıl İmralı’daki caninin postacı adayları, Kandil’deki cani yamaklarının ulakları, Soroscular, makbuz karşılığı sivil AB darbeciliği yapanlarla konuştularsa...
“Milli Güvenliği” ilgilendiren “terör” meselesini de, çözümü “Öcalan’a ev hapsi” olan, çözümü “Değiştirilemez maddesi olmayan Anayasa” olan TESEV raportörlerini, çözümü Abdullah Öcalan’ın oluşturduğu terminolojiyle “Demokratik Cumhuriyet” olan Kürtçüleri istihdam edenlerle konuşacaklar elbette...
Oturup, medyanın kamuoyunu nasıl “kendi çizgisine” çekebileceğinin “yol haritası”nı çıkaracaklar. Hizaya giren medyanın kamuoyunu hizaya sokmasının formülünü arayacaklar. Yeniçağ’ın ne işi var orada?
***
Sadece gazeteci olarak değil sıradan bir vatandaş olarak da “O toplantıda Yeniçağ neden yoktu?” diye sormaya hakkım var Başbakan’a.
Çünkü bu ülkenin Başbakanı, ücretini benim ödediğim mesaisi sırasında, beni ve benim gibi düşünen milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını temsil eden bir yayın organını yok sayamaz! Yok sayarsa, bana bunun hesabını sorma hakkı doğar... Ama sormayacağım...
Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş ilkelerine, kurucu ideolojisi olan Türk Milliyetçiliğine, kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk’e her şartta sonuna kadar “sadık” kalan ve bu manada “milli direnişin kalesi” sıfatını kazanan bir gazeteyi “öteki”leştiriyorsa eğer, o kendi yerini de tescillemiş demektir... Ve o yerde Yeniçağ’ın olmaması sadece isabettir!
Selcan TAŞÇI