İran’da Nasıl Olmuştu?

TraFoo

Banned
Katılım
3 Ağu 2009
Mesajlar
2,032
Reaction score
0
Puanları
0
pic.php


İran’da Nasıl Olmuştu?

Bu sonu daha önce görmüştünüz, şimdi yaşıyorsunuz...

“Özgürlük” ve “Demokrasi” adına.. İslamcıların önderliğinde.. Batı’nın desteğiyle.. Devlet önce çökertiliyor.. Sonra yenisi kuruluyor… Yeni kurulan Şeriat Devleti kimseye nefes aldırmıyor!


Sosyolojinin laboratuvarı tarihtir.

Bir toplumda, bir ülkede ya da dünyada neler olup bittiğini, nelerin olup biteceğini anlamak için tarihe, başka toplumlara ve uluslararası ilişkilere bakmak gerekir.

***

Dünyada radikal Siyasal İslam’ın yükselişi, ABD başta olmak üzere, Batı dünyasının desteğiyle 1970’lerin sonunda ivme kazandı:

Sovyetler Birliği, varlığını, gücünü ve Batı tarafından tehdit olarak algılanmasını sürdürürken devam eden Soğuk Savaş sırasında Batı, Komünizmle mücadele için İslam ideolojisine dayalı olarak kurulan silahlı örgütlenmeler de dahil olmak üzere tüm siyasal oluşumları destekledi.

Radikal Siyasal İslam’a verilen bu siyasal, örgütsel, mali ve askeri destek Batı açısından işe de yaradı:

Örneğin hemen Humeyni Devrimi’nden sonra Afganistan’ı işgal eden Sovyetler Birliği, bu ülkede CIA’nın Usame bin Ladin liderliğinde örgütlediği ve desteklediği El Kaide militanları karşısında yenilgiye uğradı.

Batı’nın radikal Siyasal İslam’a desteği, İran Devrimi’nde de, Komünistlerin iktidarını engellemek için ortaya çıkmıştı.


Şah’ın yozlaşmış diktatörlük rejimini kurtarma olanağı kalmayan Batı, İran’daki değişimin bir Komünist kaymaya yol açmaması için Humeyni’ye destek verdi.

***

Ayrıntıları bir yana bırakırsak, İran’daki dönüşümü çok kaba hatlarıyla şöyle özetlemek olanaklı:

1) Önce Mollaların önderliğinde, Komünistler ve liberaller “özgürlük” ve “demokrasi” savaşı için birleşti.

Şah’ın diktatörlüğüne karşı büyük koalisyon oluşturuldu.

2) Başta Amerika, Batı ülkeleri; Şah devrildikten sonra, iktidar Komünistlerin eline geçmesin diye Humeyni’ye destek verdi.

2) Şah devrilince Mollalar, iktidarı geçici olarak Komünistlerle paylaştı.

3) Yargıya el kondu.

Yargı sistemi Mollaların denetimine geçti.

4) Generaller idam edildi.

Yerlerine polis şefleri getirildi.

Ordu Mollaların denetimine girdi.

5) İşçi komitelerine Mollalar sızdı.

Sol hareket ve örgütlenmeler güçsüzleştirildi.

6) Referandum yapıldı.

Halkın oylarıyla “demokratik bir biçimde!” İran İslam Cumhuriyeti, yani Şeriat rejimi kuruldu.

7) Ortaya çıkan anarşik ortamdan da yararlanılarak Mollaların karşısındaki tüm muhalefet bastırıldı, Komünist TUDEH partisi tasfiye edildi.

Komünistler sokaklarda avlandı.

Binlerce kişi idam edildi.


***

Bugün İran’ı 12 kişilik bir heyet yönetiyor.

Parlamentonun ve Cumhurbaşkanının tüm eylemleri de bu heyetin onayına bağlı.

İktidara karşı oluşan muhalefet de yönetimi, ancak “Şeriat’tan sapmakla” eleştirebiliyor.

***

İran deneyiminden çıkan sonuç:

“Özgürlük” ve “Demokrasi” adına..

İslamcıların önderliğinde..

Batı’nın desteğiyle..

Devlet önce çökertiliyor..

Sonra yenisi kuruluyor…

Yeni kurulan Şeriat Devleti kimseye nefes aldırmıyor!

EMRE KONGAR İran’da Nasıl Olmuştu? @ Kuvayi Milliye Haber Detay
 
iran la türkiyemi 1 tutan zihniyet :mad:

türkiyenin gerçekleriyle iranı karşılaştırmak cahllikten başka 1 şey değil... bunu yapanlar türkiyede yaşamıyor olsa da bilmese desek o da değil. amannn

ne desek boş burnunun dikine gitmeye alışmışlar.yolunuza devam yollar yürümekle aşınmaz...
 
kardeşim iranla Türkiye bir değil ....

iranda daha gecenlerde çok eşlilik yasa oldu kadın itiraz edemiyor,
oysa dinimizde kadın istemedikçe erkeğe 2. eş yasak...

adamlar daha islamı tam idrak edemediler , bu yüzden dünya islam lideeri olarak iranı değil bizi görüyor...
 
Türkiyenin gerçekleriyle iranın gerçekleri birbirine ne kadarda çok örtüşüyor demiiii....

Tarafın ateist/komisleriyle ılımlı islamcı fetocu conconlar nasılda birbirlerini alkışlıyorlar birbirlerine destek oluyorlar demiiiiii.

iranda komolarla dinciler birbirlerini desteklemişler rejimi yıkmak için seferber olmuştu, aynı burdakii gibiiii ....ne kadarda çok benziyorrrrr demiiiii.......
 
necmeddin_erbakan.jpg


Prof. Dr. Necmeddin Erbakan:

İran devrimi örnek devrimdir

İran İslam Devrimi’nin 28. yıldönümü Ankara’da İran Büyükelçiliği’nin verdiği resepsiyonla kutlandı. Resepsiyona katılan Prof. Dr. Necmettin Erbakan, İran İslam Devrimi’nin büyük bir devrim olduğunu söyleyerek, “Sömürgeleşmeye, ezilmeye karşı insanların hakkını koruma devrimidir. Örnek bir devrimdir. İran’daki bu devrim bütün dünyadaki saadetin çekirdeği olacaktır inşallah” dedi.

İran İslam Devrimi’nin 28. yıldönümü Ankara’da, İran Büyükelçiliği’nin verdiği resepsiyon ile kutlandı. Resepsiyona katılan Millî Görüş Lideri ve 54. Hükümetin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, İran İslam Devrimi’nin büyük bir devrim olduğunu söyleyerek, “Sömürgeleşmeye, ezilmeye karşı insanların hakkını koruma devrimdir. Örnek bir devrimdir. İran’daki bu devrim bütün dünyadaki saadetin çekirdeği olacaktır inşallah” dedi.

İran Büyükelçiliği Misyon Şefi Gholamreza Bahgeri Moghaddam’ın ev sahipliğinde Hilton Oteli’nde düzenlenen resepsiyona Erbakan’ın yanı sıra Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, AKP Grup Başkanvekilleri Salih Kapusuz ve Eyüp Fatsa, Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcıları, BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, MGK eski Genel Sekreteri Tuncer Kılınç, gazetemizin Ankara Temsilcisi Ferhat Koç, milletvekilleri, büyükelçiler, TSK mensupları ve çok sayıda davetli katıldı. Davete daha önceki senelere oranla Hükümet’in ilgi göstermemesi dikkat çekti. Ayrıca Enerji Bakanı Güler’in davetin sonuna gelmesi de dikkatlerden kaçmadı.

Sömürgeye ezilmeye karşı
Resepsiyonda 54. Hükümet’in Başbakanı Erbakan, gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Erbakan, İran ve Türkiye’nin birbirine iki yakın ülke olduğunu belirterek, “Bence hedefin Almanya ve Fransa arasında olduğu gibi kaç tren gidiyor, kaç kişi gidiyor ne kadar mal gidiyor. Bunları çoğaltmak gerekir. Türkiye ile İran arasında da ilişki o seviyeye kadar gelmelidir. İnancımız budur. İki kardeş ülke böylece münasebetlerini geliştirmelidir. Ben her resepsiyona gidecek vakit bulamıyorum. Ama bu özel bir resepsiyondur. Çünkü bu büyük bir devrimdir. Bu devrimi idrak etmek lazımdır. Sömürgeleşmeye, ezilmeye karşı insanların hakkını koruma devrimidir. Örnek bir devrimdir. Bugün vesilesi ile tüm İranlı kardeşlerimizin devrimini kutluyorum. Hayırlı olsun. İranlı kardeşlerimize sevgilerimizi sunuyorum. İran’daki bu devrim bütün dünyadaki saadetin çekirdeği olacaktır inşallah” diye konuştu.

Kutan: Devrim ile halkın yönetimi gerçekleşti
Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan da devrim ile ilgili olarak gazetemize yaptığı değerlendirmede, İran’ın medeniyetlerin beşiği olan bir ülke olduğunu, çok eski asırlardan beri hakikaten her alanda güzel medeniyet eserleri koymuş bir ülke olduğunu vurguladı.

Ancak petrol zenginliği gibi önemli bir zenginliği olduğuna da dikkat çeken Kutan, Batılı ülkelerin ve Rusya’nın İran’a haksız saldırıların yapılmasına vesile olduğunu ve sonra da Rıza Şah Pehlevi tarafından baskıcı rejim getirildiğini ifade etti. Nitekim onun döneminde gene aynı baskı düzeni devam ederken, halkın fevkalade muzdarip olduğunu ve o dönemde Ayetullah Humeyni’nin öncülüğünde bir büyük devrimin meydana geldiğini bildirdi. Kutan konuşmasını şöyle sürdürdü: “Devrim ile halkın yönetimi ortaya çıkmış durumdadır. Tabi onların yönetimi dini inançlarının şartlarına uygun olan bir yönetimdir. Yani kendi ülkelerinin şartlarına uygun bir yönetimdir. Şu anda zenginliklerin halka büyük ölçüde dağılması ve ülkenin kalkınması için ciddi gayretlerin olduğunu takip ediyoruz. Bu arada teknolojik gelişmeler büyük ölçüde yapılmaktadır. Nitekim bir nükleer santral kurmanın büyük ölçüde başarmış durumdadırlar. Tabi bu nükleer teknolojiye sahip olmuş olması İsrail başta olmak üzere ABD ve Avrupa ülkeleri tarafından kabul edilmiyor. Ve istenen husus şudur, doğu teknolojik bakımından geri olsun ve emperyalist güçler buraları rahatlıkla sömürsün diye. Nitekim Ahmedinejad bu emperyalist güçlere hakikaten ciddi bir mücadelenin içerisindedir. Tabi haklı olan her mücadelenin en kısa zamanda başarıya ulaşmasını biz temenni ediyoruz. İran halkına biz her vesile ile mutluluklar diliyoruz, refah, huzur ve barış diliyoruz”

Moghaddam: Barış için çalışıyoruz
İran Büyükelçiliği Misyon Şefi Gholamreza Bagheri Moghaddam da yaptığı açıklamada, İran İslam devriminin zulme karşı ve adaletin yerine vardırılması için halk tarafından yapılan bir devrim olduğuna işaret etti. Moghaddam sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şah döneminde bir kukla rejim ülkeye hâkimdi. Halk bu rejime razı değildi. Halk düzenini kurmak ve değerlerine sahip çıkmak adına ayaklandı. Kendi istediği bir düzeni İslam inkılâbını gerçekleştirdi. Sonra rahmetli İmam Humeyni inkılâbın önderi olarak bu İslam inkılâbının nasıl bir devlet düzenine gireceğinin yolunu gösterdi. Seçimleri ilan etti. Halk yüzde 98’in üzerinde bir oyla düzenin İslami bir düzen olduğuna oy verdi, ondan sonra şeklini Cumhuriyet olarak belirledi. Ondan sonra yavaş yavaş Anayasa belirlendi. Meclis tayin edildi ve düzen oturdu. Hamdolsun bu düzen 28 seneden beri güçleniyor. Halkın istediği yönde ülkenin kalkınması doğrultusunda yol alıyor. Elimizden geleni yapıyoruz ki, bu İran’da yapılanlar hem İran halkının hem de bölge halkının yararına inşallah barışı, huzuru ve sükûnu sağlamak ve güçlendirmek için inşallah yararlı olsun. Ne mutlu ki Türkiye ile İran arasındaki ilişkiler iyi gidiyor. İki ülke arasındaki karşılıklı, saygı ve anlayışa dayalı işbirliklerimiz devam etmektedir. Türk halkı büyük bir halktır, İran halkı da. Tarihten gelen bir gelenekleri var. Adetleri var, birbirleriyle ortak noktaları var. Birbirlerini iyi anlıyorlar. İyi işbirliği ile hem bölge hem de kendi halklarının nasıl yararını sağlayacaklarını özellikle günümüzde yaşanan bu krizler ve karmaşıklıkları nasıl düzene sokup barışı ve istikrarı sağlayabilecekleri yönünde birbirleriyle görüş alışverişinde bulunuyorlar.

Milli Gazete
 
Evet her şartta bu devLeti bu miLLeti devirmek isteyecek dini,sağı,soLu kuLLanan onLarca şerefsiz oLacaktır ama Türk miLLeti hiç bir zaman bir Arap,Japon,Amerikan oLmamıştır oLamaz da.. Her miLLetin beLLi özeLLikLeri vardır ki bizim ki de bağımsızLığımız birLiğimizdir..
Bu devLet yıkıLmaz,bu miLLet yıkıLmaz..
Siyasi oyunLara geLmeyeLim.. Akp değiL de Chp yada başka bir para kaçırsın,cepLerini doLdursun,akrabaLarını zengin etsin diye Türk miLLetini birbirine düşürmeyeLim.. ;)
 
ABD nin kirli siyasetlerine alet olan devlet İran la sınırlı değilki

Gürcistan Irak Afganistan biranda aklıma gelen bunlar.

ABD

Türkiyemiz üzerinede kirli iğrenç düşüncelerini gerçekleştirmek

için piyonlarını devreye sokmuştur. Bu tür oyunlara alet olanlar

vatan hainidir.Bunları destekleyen hatta bunlara sesini çıkarmayanda

vatan hainidir.
 
İran ın 1979 şeriat devrimi öncesi fotoğraflarına baktım. medeni, uygar. Turkiye den de ileri giyim tarzları vardı. fakat şimdiki tablo içler acısı. İran ın köklü bir kültürü de var üstelik. turkiyede şeriatı isteyenler dönüp baksalar İran lılara anlarlar belki
 
Ömrü olan görür,Türkiyemin geleceğide İran gibi veya ondan beter olacaktır,yobazların,geri zekalıların lideri yıllardan beri ABD de besleniyor,eğitiliyor.Birgün başımıza molla olarak getirilebilir.Daha ortam oluşmadı diye gelmiyor,bekliyor.Sinsi,sinsi, veya açıktan bütün kurumlar ılımlaştırılıyor,hala görmeyen kör gözler varmı?
 
Evet haklısınız geleceğimiz karanlık ama olsun chp mhp ile 80 yıl geriden gelmektense ben geleceğimin karanlık olmasına razıyım..Çağdışı yobaz zihniyeti işi gücü bırakmış saldırıya vermiş kendini.
 
30 yıldır aynı nakarat. Bu yazıda 100 . baskısyı yapmıştır sanırım.yanlız sen ve senin gibiler gündemi takip etmiyorsunuz.Ergenekoncu çevre İran ve Malezya oluyoru palavralarını artık bıraktı.Çünkü kimse yemiyor.

yeni Palavra "Sivil Faşizm" geyiği.Yani AKP ile tek Sivil faşizme yada tek parti dikdatörlüğüne gidiyormuşuz.İşin komik yanı da bunu söyleyen kesim İnönünün tek parti dikdatörlüğünü özlemle yadan ergenekoncu ce CHP yandaşı kesim
 

Türkiye' nin sonu iran olurmu olmazmı ? Lütfen aşağıdaki alıntıyı bir gözden geçirin. Daha sonra karar verin.Aynen şunları söylüyordu Fethullah Gülen:



“Adliye’de, Mülkiye’de mevcut olanlar mevcudiyetlerini korumazlarsa, arkadan gelenlerin mevcudiyetini koruyamayız. Bir taraftan o kanun ve kuralları, diğer taraftan da kanun ve kural adamı olma imajını kullanmalıyız. Yani sizi gören, ‘Bunlar kurallara harfiyen riayet ediyorlar’ demeli.”

“Taa ilerilere gitmeli, can damarları içinde dolaşmalıyız. Cepheleri öğrenmeleri lazım arkadaşlarımızın. Hukuk sistemini didik didik etmeliler. Sistemin püf noktalarını bilmeleri lazım. Biz de çalışıp onları istifade edecekleri mevkilere getirmeliyiz.”

“Dikkatli olmalıyız. Erken harekete geçersek, tepemize binerler. Durmadan hazırlanmalıyız.. Zamanı gelince, uygun boşluk bulunca maratona geçeriz. Devlet memuru arkadaşlarımız kahramanlık yapamazlar. Erken vuruş yaparlarsa dünya başlarını ezer. Bütün anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephenize çekeceğiniz ana kadar her adım erken sayılır.”



***


Fethullah Gülen’in bu sözleri söylemesinin üzerinden yıllar geçti...

Ama ben; unutmayayım, yumuşamayayım, gevşemeyeyim, boş bulunup da “gününü bekleyenler”in oyunlarına düşmeyeyim diye her ay en az bir kez okumaya ısrarla devam ettim.


***


Müritleri; aradan geçen yıllarda Fethullah Gülen’in bu talimatlarının dışına çıkmadılar...

Adliye’de, Mülkiye’de mevcut olanlar, mevcudiyetlerini korudular...

Hem kanun ve kuralları kullandılar (her fırsatta demokrat kesilmeleri bunun örneğiydi) hem de kanun ve kural adamı olma imajını...

Onları görenler gerçekten de “Bunlar kurallara harfiyen riayet ediyorlar” dedi...

Sonra...

“Taa ilerilere” gittiler...

“Can damarları içinde” dolaştılar...

TSK’nın, yargının, emniyetin, üniversitelerin içine sızdılar...

“Hukuk sistemini didik didik ettiler, püf noktalarını öğrendiler...”

Ve sonunda...

“Maratona geçtiler!”


***


Öyle ustaca koşuyorlar ki bu “maraton”u, kimseyi “ürkütmüyorlar!”

Siyaset kurumu yıpranıyor...

Adliye yıpranıyor...

Mülkiye yıpranıyor...

Üniversiteler yıpranıyor...

Medya yıpranıyor...

Ama onlar; bu toz dumanda ortada bile görünmüyorlar!

Her yerdeler, her şeye hâkimler, istediklerini yapıyor ve yaptırıyorlar; ama yıpranmıyorlar!

Sızan gizli soruşturmalarda, fotokopi-gerçek belgelerde, telefon dinlemelerinde hep onların parmak izi var; ama “yok”lar!

O kadar “yok”lar ki; kimse onları suçlayamıyor, eleştiremiyor, bitiremiyor!


***


Sezar’ın hakkı Sezar’a:

İyi oynadılar oyunlarını...

Şimdi de “koşar adım” amaçlarına yürüyorlar...

Koca ülkenin saygın kurumları; onlara karşı, “kendilerini savunmak”tan başka hiçbir şey yapamıyor...


***


Ben yine en az ayda bir kez okumayı sürdüreceğim o sözleri...

Ama... Bakalım daha ne zamana kadar?
 
Geri
Üst