Merhum Yazıcıoğlu'ndan arda kalanlar (1)…
Sevgili haber vaktim okurları kısa bir aranın ardından tekrar sizler ile birlikteyim.
Sizlerden uzak kaldığım süre zarfında hepimizi yakından ilgilendirmesi gereken birçok olay yaşandı.
Ergenekon ile ilgili yeni dalgalardan tutunda, Obama’nın sözde Ermeni Soykırımı ile ilgili kıvırtan açıklamalarına kadar gündemde yoğun tartışmalar vardı.
Yaşanan öyle bir olay daha vardı ki, hepimizin yüreğini yaktı.
Dava adamı, güzel insan Muhsin Yazıcıoğlu’nu ve beraberinde kilerini elim bir helikopter kazasında kaybettik.
Bu kazanın ardından kaleme aldığım ilkyazımda, sizler ile birlikte rahmetli Yazıcıoğlu’nu bir kez daha anmak istedim.
Tabi bu acı olay ile ilgili duygularımı aktarmak oldukça zor oluyor. Günlerdir bu konu ile ilgili yazmaya bir türlü başlayamadım…
Anladım ki insanın değer verdiği bir kişiyi yitirmesinin ardından kelimeleri bir araya getirmesi kolay olmuyormuş.
Eminim ki bu konuda yazı kaleme alan birçok meslektaşımda aynı duygular içerisinde kalmışlardır.
-------------------------
Yazıcıoğlu’nun yaşamını yitirdiği kazanın ardından geriye kalan ve kesinlik ile aydınlatılması gereken soru işaretleri bir yana söylenecek tüm sözlerin onu anlatmakta yetersiz kalacağının da farkındayım.
Ancak onun ahlakının ve fikirlerinin topluma aktarılmak sureti ile yaşatılması gerekliliğinin hepimiz için önemli olduğunu düşünüyorum.
Bu neden ile örnek kişiliğini ön planda tutarak kendisi ile yaptığım bazı röportajlardan derlediğim görüşlerinin (Sivil anayasa, PKK, Ortadoğu v.s) bazılarını “yazı dizisi” olarak sizler ile paylaşmak istiyorum.
Tabi benim anlatacakların olsa olsa denizde bir damla sudur.
Bu neden ile BBP teşkilatının onun ahlakını ve tüm konularda ki fikirlerini içeren geniş bir çalışma yapıp, bu çalışmaların kalıcı olması için de kitaplaştırmasını çok arzu ediyorum…
Şimdi gelelim denizden “bir damla suyu” sizler ile paylaşmaya…
Rahmetli Yazıcıoğlu ile vefatından yaklaşık bir ay önce ki görüşmemde, yerel seçimler ile ilgili olarak konuşmuş ve bu sütunlarda “Yerel seçimlerde BBP, nerelerde iddialı?” adlı bir yazı kaleme almıştım…
Şimdi bu yazıdan bazı satırları onun güzel ahlakını tekrar hatırlamak, bir siyasinin aday seçiminde ki kriterlerinde nelere değer verdiğini görmek, seçimlerde partiler arasında ki adaletsizliği gözler önüne sermek, siyasilerin vatandaşları ırk, inanç, yaşayış gibi özelliklerine göre değerlendirmemesi gerekliliğine vurgu yapmak açısından tekrar sizler ile paylaşmak istiyorum.
2009-02-09 tarihli yazıdan bazı bölümler ve düşüncelerinden çıkarılması gereken önemli başlıklar…
(ÖRNEK KİŞİLİĞİ…)
Siyaset zor ve zahmetli bir sanat...
Çoğu zaman acımasız ve insafsız bir arena...
Böyle bir arenada düz yoldan sapmamak için ahlaki değerleri ön planda tutmayı ilke edinen lider sayısı da çok değil...
13 yıllık meslek hayatımda, öyle siyasiler tanıdım ki...
Seçim meydanlarında palavra atmakta ustalaşmış, yüzü kızarmadan yalan söyleyebilen, iktidar olduğunda ya da biraz palazlanınca 360 derece dönüş yapabilen, halkın sorunlarına kör ve sağır olan...
Bu tiplerin tam aksi istikametinde olup, sayıları azda olsa savunduğu değerlere hiçbir zaman ihanet etmemiş siyasilerde tanıdım...
Onlardan biride BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu...
Yazıcıoğlu’nun, onu tanıdığım ilk günden beri hiç değişmeden bugünlere geldiğine şahit olmuş bir insan olarak rahatlık ile dürüst, mütevazı, samimi, vefalı ve insan canlısı bir siyasetçi olduğunu söyleyebilirim...
Belki onun 28 Şubat sürecindeki dik duruşu olmasaydı bugün bambaşka bir Türkiye ile karşı karşıya olabilirdik...
-----------------------------------------
( ÜLKESİNİN VE MİLLETİNİN ÇIKARLARI İÇİN HAREKET EDEN BİR SİYASETÇİ…)
22 Temmuz seçimlerinde BBP ile SP’in barajı aşarak meclise girmesini faydalı gördüğüm için çok arzu etmiştim...
Ama olmadı...
Yazıcıoğlu bağımsız Sivas milletvekili olarak meclise girdi...
Tek başına muhalefetin yapamadıklarını yaptı...
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, sivil anayasa çalışmalarında, başörtüsünü yasağının kalkması için yapılan ama maalesef CHP ve DSP engeline takılan değişiklikte ve daha birçok konuda dik duruşunu hiç değiştirmedi...
Ülke çıkarlarını günlük siyaset için harcamadı...
Gerek medyada, gerek halk nezdinde onun için hep iyi bir siyasetçi denildi...
Bu güzel yakıştırmaların yanı sıra beni en çok rahatsız eden nokta, “madem bir siyasetçi böylesine taktir ediliyor, o zaman neden bu ülkede olması gereken yerde değil” düşüncesi oldu....
Bu düşünceler içerisinde yerel seçim atmosferini düşündüm...
Bunun üzerine BBP’nin seçimlere nasıl hazırladığını merak ederek Sayın Yazıcıoğlu’nun görüşlerini almak istedim..
(BİR SİYASİNİN DİKKAT ÇEKEN ADAY KRİTERLERİ…)
---BBP lideri Yazıcıoğlu’na ilk sorum aday seçiminde ki kriterleri ve hangi yerlerde iddialı olduklarıydı.
Seçimlerinde adayın şaibesiz, bilgili, yetenekli, ekip çalışmasını kavramış olması bizim için önemli diyen Yazıcıoğlu, Sivas, Hatay Merkez, Kahramanmaraş (Elbistan, Göksun, Çağlayancerit), İzmit (Karamürsel, Darıca), Ankara Çubuk, İstanbul (Kağıthane, Sultanbeyli) ve Tekirdağ Çerkezköy’de iddialı olduklarını söyledi.
--BBP’nin hangi bölgelerde iddialı olduğunu öğrendikten sonra, Yazıcıoğlu’na oylar bölünmesin maksadı ile hareket edilmesi ile ilgili düşüncelerini de sordum.
(OYUNU KULLANAN SEÇMENE TAVSİYELER…)
Yazıcıoğlu, demokrasi de, çok partili sistem içerisinde kimin oyları böleceğine değil, kimin haklı olduğuna bakmak lazım. Korkulara dayandırılarak siyaset yapılmasını biz doğru bulmuyoruz. Korku ile hareket edildiği zaman bu kişilerin yönetim anlayışları önemli olmuyor. Bu seçimlerde de halkımız bilmeli ki beş ayrı birbirinden bağımsız yer için oy kullanacaklar. Bizim vatandaşlarımızdan istediğim aday gösterdiğimiz her il, ilçe ve belde de bizi desteklemesi, Türkiye genelinde öncelik ile İl Genel Meclisi için bize oy vermesi, aday göstermediğimiz yerlerde de kritik bir durum olmasın diye düşünür ise örneğin Ankara, adaya göre oy kullanmasını tavsiye ediyoruz...
(SEÇİM BÜTÇELERİNDE Kİ ADALETSİZLİK…)
---Son olarak, seçim yarışında siyasi partilerin seçim bütçeleri ile ilgili adaletsizliği ve açılımlarını, bu balamda kendilerinin de bir açılımı olup olmadığını sordum Yazıcıoğlu’na....
29 Mart'ta yapılacak yerel seçimlerde biz hazineden bir kuruş bile almıyoruz kendi imkanlarımız ile seçime hazırlanıyoruz diyen BBP lideri, “AKP, Hazine'den 100 trilyon( kapatma davası kararı ile ceza alınmasaydı 156 trilyon), CHP, 70 trilyon, MHP ise 40 trilyon yardım alıyor. Bunun ile birlikte AKP iktidar olduğu için, “seçilemezsem de devlet kurumlarında bir yer elde ederim, ihale alabilirim düşüncesi ile” bu partiye aday adaylarında bir yığılma oluyor. Buradan da ciddi paralar partiye akmış oluyor”.
Konuşmasının devamında, "Beraber yarış yaptığımız rakiplerimizin giderlerini biz karşılıyoruz. Biz vergi ödüyoruz onlar kasasına koyuyor. Bunun adaleti var mı? Bunun adaleti de ahlakı da yok. Adalet ve ahlak olsa, emekli, dul, işçi, memur, şehit yakınları sefalet içinde yaşarken devletin kaynaklarını hoyratça kullanmazlar" diyerek sitemini de dile getiren Yazıcıoğlu, BBP'de tüm adayların masraflarını kendilerinin karşıladığını vurgulayarak, bazı bölgelerde aday göstermemelerinin tek nedeninin ekonomik sıkıntılar olduğunu da dile getirdi.
(HER DÜŞÜNCEYE SAYGI VE ÖNYARGIDAN UZAK BİR DURUŞ…)
Yazıcıoğlu, partilerin seçim öncesi açılımları ile ilgili de "BBP, kuruluşundan bu yana başı açık-başı kapalı, Kürt-Türkmen, Alevi-Sünni ayırımı yapmadığı için hiç bir açılıma da gerek duymadı” açıklamasını yaptı. Bu konuyu dile getirmesi ile birlikte, "CHP'nin son açılımını hararetle desteklediğini belirtti.
CHP, milletin inancı doğrultusunda her mahalleye Kuran kursu açılmasının cumhuriyet değerlerine zarar vermeyeceğini öğrendiyse bu çok önemlidir diyen Yazıcıoğlu’nun, “bizim iman metremiz yok” bu doğru bir açılım sözleri de, milletin çıkarları olduğu yerde kendisinin nasıl bir duruş sergilediğinin bir göstergesiydi.
--------------------------------
Merhum Yazıcıoğlu ile yaptığım son görüşmede söyledikleri bunlardı. Şimdi onu çok seven bizler bu yazı içerisinde geçen konularda onun ne gibi mesajlar verdiğini bir kez daha düşünelim. Özellik ile siyaset yapanlar da Yazıcıoğlu’nun anlattıklarından kendilerine ders çıkarabilirler…
Merhum Yazıcıoğlu'ndan arda kalanlar (2)…
Ülke olarak zor bir süreçten geçtiğimiz şu günlerden geçmişe doğru yol aldığımızda alaca karanlık ile karşı karşıya kalıyoruz.
Özellik ile de İttihat ve Terakki’den bu yana karanlığı dokuyanlar bugün yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayınca kimin eli kimin cebindeymiş, bu eller hep birlikte neler yapmış neler diyoruz…
Diyoruz da…
Bir türlü çözüm için gerekli olan yolu kat edemiyoruz…
Tam biraz yol aldık derken, karanlık dokuyucuları başka bir yolu kapatıyor…
Gelişmeler ışığında yorumlama yapıldığında ise terör örgütleri eski gücünü yitirdi ve Ergenekon operasyonu ile birlikte eli zayıflatıldı deniliyor ama hemen bir diğeri ortaya çıkıyor…
İktidar demokratik açılımlar da ilerliyor derken de, bir bakıyoruz kapatma davası, e muhtıra gibi ilkel girişimler ile boğuşuyoruz…
İşte tam bu noktada başa dönerek ülke olarak yaşamak zorunda bırakıldığımız sorunların kesin çözümüne nereden başlanmalı sorusu ile karşı karşıya kalıyoruz.
YAZICIOĞLU: SİVİL BİR ANAYASA ŞART…
Bu soruya yanıt olabilecek çözümün ne olduğunu dava adamı rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu ile da birçok kez konuşma fırsatım olmuştu.
Yazıcıoğlu, "Tek çıkış en kötü durumda bile (Kapatma davasını kast ediyor) Anayasa değişikliğidir" demişti.
Bu düşüncesini her platformda dile getiren Yazıcıoğlu, “Ben 93`den bu yana yeni bir sivil anayasa çıkmalıdır, bu darbe döneminin anayasası yerine katılımcı, demokratik bir anayasaya ihtiyacımız vardır. Burada anayasa mahkemesinin yapısı da ele alınmak suretiyle bu anayasa çerçevesinde Türkiye geçek anlamda bir demokratik zemine oturmalıdır diyorum. Bu konuda imkan var mıydı? Evet vardı, birçok dönem bu imkanlar doğdu, birkaç tane elitin bu işin içine katılıp katılmaması değildir. TBMM`de usullere uygun şekilde bu anayasa hazırlanabilir, sivil toplumla, sendikalarla meslek teşekkülleriyle paylaşılır, arkasından da referanduma götürmek suretiyle bu gerçekleştirilebilirdi” demiş ve “en azından anayasa değişikliği olmasa bile siyasi partiler yasasını bile değiştirmediler” sözleri ile de sitemini dile getirmişti.
YARGI İŞİNİ YAPIYORKEN YASAMA DA GÖREVİNE DEVAM EDİYOR…
Birçok konuşmasında, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini 93`ten bu tarafa söylediğini de dile getiren Yazıcıoğlu, o günlerde 367 meselesinden dolayı meclisin tıkanarak referanduma gidip o sırada bir anayasa değişikliği olmasını da örnek göstermiş ve “Cumhurbaşkanını doğrudan halk tarafından seçilmesini sağlayacak bir referandum oldu Türkiye`de şimdi kim hatırlıyor? Yani mecbur kaldıklarında, ihtiyaç duyduklarında yapıyorlar. Şimdi de sorun şu, bir partiye dava açıldığı ortamda anayasa yapılamaz. Onlar açısından doğru, ama yargı işini yapıyorken yasama da görevine devam ediyor. Bir dava açıldı diye hayatı durduracak halimiz yok. Yasama falan parti kapatılmayacak diye bir kanun çıkacak değil ya. Falan partinin davasını durdurun diye yasa çıkaracak ta değil, siyasi partiler yasasını değiştirecek bu da yapılabilir kaldı ki benim söylediğim bu da değil, falan partiye kapatılma açılmış onu kurtaralım değil kimse itfaiye görevi görecek değil benim dediğim Türkiye yanıyor Türkiye gidiyor. Benim dediğim bir ilke”.
Keşke içinden cımbızla çekmek yerine mini paketler mikron paketler yapmak sureti ile yürekli bir şekilde tavrımızı ortaya koysaydık “ sözleri ile de en zor zamanda bile neler yapılabileceğini söylemişti.
Kısacası Yazıcıoğlu, kaos ortamından çıkmak için “12 Eylül rejiminin dayattığı Anayasa değiştirilmeli, üniter yapı korunarak acilen yeni ve sivil bir Anayasa hazırlanmalıdır. Anayasa Mahkemesinin yapısı değiştirilmelidir. Siyasi partiler yasası ve seçim kanunu demokratikleştirilmelidir ( İstikrarın ancak adaletin üstünde yükseltilebileceğini düşünüyorum. Adalet olmayan her sistem vicdanları yaralar. Adalet olmayan her sistem sonunda çöker. Kaos getirir). Siyasetin finansmanı şeffaflaştırılmalıdır. Dokunulmazlıklar, kürsü dokunulmazlığı hariç kaldırılmalıdır” fikrini savunurdu.
CHP karşı bile çıksa muhalefetin diğer kesimi katılıyorsa Türkiye`yi referanduma götürecek şekilde anayasa değişikliği yapılmasının şart olduğunu da söylerdi.
YAZICIOĞLU CHP’NİN TUTUMUNDAN RAHATSIZDI…
Yine kendisiyle yaptığımız bir söyleşi de anayasa değişikliğine karşı çıkan CHP’ye kızgınlığını “Sadece din karşıtlığı ve yasaklarla var..Devlet benim, halk benim, cumhuriyet benim, Atatürk benim, meclis benim diyor..Deli Dumrul misali köprü başında durmuşsun, statükonun verdiği imkanları kullanarak dur-geç yapıyorsun.. Anayasayı değiştirtmem, özgürlükleri vermem diyorsun. Sen bela mısın?” sözleri ile dile getirmişti.
-----------------------------------------
O HEP YANLIŞIN KARŞISINDAYDI…
Yazıcıoğlu’nun bu sözleri muhalefete örnek olsun…
“İktidara gece yarısı muhtıraları verildiğinde de, müdahaleye kalkışıldığında da herkesten evvel benim çelik gibi durduğumu herkes biliyor. Bu benim tutumum. Benim görüşüm. Ben AKP’yi eleştiririm ama CHP gibi eleştirmem. Ben bu taraftan eleştiririm. Bu tarafı da hizaya getirmek için çalışırım”…
-----------------------------------
--İstanbul’un bir ilçesinde MHP adayının CHP adayını desteklemek için seçimden çekildiği, seçimi kazanan CHP’li başkanın, MHP’li başkan adayına belediyede koltuk verdiği iddiaların gündeme geldiği şu günlerde, bu tarz yakınlaşmalardan rahmetli Yazıcıoğlu’nun da söz ettiği aklıma geldi.
22 Temmuz seçimlerine çok kısa bir süre kaldığı günlerde Yazıcıoğlu, mevcut sistemin, MHP’ ye ve CHP’ye yardımcı olduğunu ve bir koalisyon için uğraştığını ifade etmişti. (CHP- MHP koalisyonunu kurdurmak istediklerini ben 1,5- 2 yıl önce de söylemiştim. Sistemin şu an aklına yatan, onlar için en iyi model bu. Yani bunu oluşturmaya çalışıyorlar)
Merhum Yazıcıoğlu ile yaptığım söyleşilerden derlenen değerlendirmelerini önümüzde ki günlerde de sizler ile paylaşmaya devam edeceğim.(Terörün sona ermesi, Ortadoğu meselesi, Ergenekon ve başörtüsü yasağı)…
Arzu Erdoğral
VAKİT
MUHSİNLER”İN DESTANI
İlle Muhammet’ten bir renk olmalı
Koklar bu toprakta HER GÜLÜ MUHSİN...
Dost ve düşman bunu böyle bilmeli
Birlik bahçesinin BİR GÜLÜ MUHSİN...
Kuldan öte, Hakk’a giden yolu var
Dosdoğru yol... Ne sağı, ne solu var.
Geleceği kucaklayan kolu var
Aydınlık günlerin HÜR GÜLÜ MUHSİN...
O, Türkmen balası, Oğuz’un soyu
Hamuru sağlamdır, mayası koyu
Sivas’ın Şarkışla Elmalı köyü
Yaylamızın süsü, KIR GÜLÜ MUHSİN...
Şu tozlu yollarda ayağı yalın
Dolaşmışsa açık bağır, ak alın
Bir söz geçiremez ensesi kalın
Köyün şehirdeki MOR GÜLÜ MUHSİN...
Toprağın yankısı yüzünün rengi
Alnındaki izler yılların cengi
Beyler arasında olmadı dengi
Bir şanlı kavganın ZOR GÜLÜ MUHSİN...
Koç Köroğlu olup dağa yaslandı
Erenlerin erdemiyle beslendi
Dede Korkut gibi çağa seslendi
Bu demde tarihin PİR GÜLÜ MUHSİN...
Alplik ve erenlik görüşü onda
İnsanın hizmette yarışı onda
Şehit Hüseyin’in duruşu onda
Ehli beyt yolunun ER GÜLÜ MUHSİN…
Yerli olmak idi yalnızca suçu
Zindanı, sürgünü bilmedi kaçı?
Bir kutlu kavgada kıvılcım içi
Ocaktan da içre KOR GÜLÜ MUHSİN…
Dosyasında durur idam kağıdı
Yüreğinde mazlumların ağıdı
Bu dünyadan beklentisi yoğidi
Kara günler için YAR GÜLÜ MUHSİN…
Yol gözlerken ak pürçekli analar
İç çekerken gara gözlü sunalar
Gençliğe doymadan geçti seneler
Yurdun her köşesi NAR GÜLÜ MUHSİN…
Kuşatılmaz bir cevher var özünde
Bir dağ yanar yüreğinin közünde
Sürgün verir baharında, yazında
Bu helal toprağın YER GÜLÜ MUHSİN…
Ben diyeyim gardaş, siz deyin adaş
Sağdıç mı, haldaş mı, yoksa arkadaş?
Efe, gakkoş, zeybek, seğmen ve dadaş
Horon, çayda çıra, BAR GÜLÜ MUHSİN…
Eğilmedi, kırılmadı, dik durdu
Mamak zindanında alnı ak durdu
Sanki bir sadakta kızgın ok durdu
Kara kışta açan KAR GÜLÜ MUHSİN…
Yusuf yüzlü ve de Hızır kanatlı
Doğudan batıya haykıran atlı
İstanbul önünde bir Ulubatlı
Elinde sancağı SUR GÜLÜ MUHSİN…
Ağrı Dağı gibi berk bir kala’m var
Kim korkar gurbetten gayrı sılam var
Muhsin adlı nice yeni balam var
Aslımın, neslimin GÜR GÜLÜ MUHSİN…
Şehitlerle yeşillendi, allandı
Yiğitlerle bir sehpada sallandı
Çekti tuğu, hilallendi, güllendi
İbrahim bağının DAR GÜLÜ MUHSİN…
Bir derviş misali sırtlayıp çağı
Yayla yayla, köy köy gezmiş ayağı
Sevdasıdır Anadolu toprağı
Yunus’un, Veysel’in SIR GÜLÜ MUHSİN...
Altaylardan, Balkanlara gözü var
Filistin’de, Çeçenya’da sözü var
Yedi iklim, beş kıtada izi var
Öksüzün, yetimin HOR GÜLÜ MUHSİN…
Bekliyor yeryüzü kutlu bir düğün
Kulların göz yaşı dinecek o gün
İnsanlığın, İslamlığın, Türklüğün
Namus, şeref, izzet, AR GÜLÜ MUHSİN...
Can YUSUF müjdeler, o günler yakın
Şu ufukta doğan güneşe bakın…
Medeniyet hamlesidir bu akın
Ağaran şafağın NUR GÜLÜ MUHSİN...
Yusuf AKGÜL