İDDiAnAMe'De KuRTLaR VaDiSi SeNaRYoLaRı

Leke

Altın Üye
Altın Üye
Katılım
25 Haz 2005
Mesajlar
9,652
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
40
Konum
DoĞDuĞuMDa O KaDaR ŞaŞıRDıM Ki , BiR BuÇuK SeNe Ko
Ergenekon’un şifrelerini çözüyorum (Ohhh... Nihayet anlamaya başladım)

Önceki gün Ergenekon iddianamesi açıklanınca derin bir nefes aldım ve çok rahatladım. Bir türlü beceremediğim şeyi yaptım açıklamadan sonra ve Ergenekon denilen şeyin gerçek şifrelerini çözdüm. İşte onlar:

1- İddianamenin yazılma sürecinde Kurtlar Vadisi geçmiş bölümlerinin tekrar tekrar izlenmiş olması ihtimali büyük. Bazı cümlelere dikkat ederseniz bunların çoğunun Kurtlar Vadisi’nin eski bölümlerinde yer almış olaylar olduğunu görürsünüz.

2- Eğer Agarta denilen örgüt gerçekten o kadar eskiyse, 600 yıllık filansa o zaman örgütün eski militanları arasında Yavuz Sultan Selim’in de yer alması ihtimali yüksek.

3- Bu güzel iddianameye rağmen davadan sonuç alınamazsa hiç üzülmeye gerek yok. Bunca emek katiyen boşa çıkmaz hiçbir alternatif kalmasa bile her şey bittikten sonra iddianameyi yüksek bedelden Dan Brown’a satabiliriz. Dan Brown zaten Da Vinci şifresinden bu yana konu sıkıntısı çekmekte, parlak bir yeni eser verememekte. Dolayısıyla bu teklifimizin üstüne atlayacaktır. Üstelik iddianameyi aynen yayınlasa direkt bestseller olur otomatikman. Ona zahmetsiz bestseller olmak imkanını açarız.

4- Sorgulamalar sırasında sıkça gündeme gelen örgütün bir numarası kim sorusunun cevabı da sonunda bulundu. Agarta örgütünün temelleri Tibet’te olduğundan örgütün de bir numarasının Dalai Lama olduğu da kesin. Bunu görmemek için önyargılı olmak gerekiyor.

st.jpg


5- Gerçi iddianamede bu konu açıkça yazılmamış ama örgüt içinde çok sıkı toplu seks âlemleri (orjiler) olduğuna da eminim çünkü 600 yıl önce Osmanlı’da harem ile ilgili dedikodular çok artmıştı. Eğer Ergenekoncular tarih bilincine sahiplerse, atalarını örnek alıyorlarsa çok eşli çılgın seks partileri düzenlemişlerdir mutlaka.

6- Ankara Meydan Savaşı da Ergenekon örgütü içindeki bir anlaşmazlıktan, bir fraksiyon kavgasından ibaret olabilir mi?

7- Fetret devri bir başlamış hiç hız kesmeden bugünlere kadar yaşanmış meğerse.

8- Atatürk, Ergenekon’dan haberdardı. Agarta’yı kuranlar, kayıp şehir Atlantis’ten göç edenler tarafından kurulmuş iddiaya göre. Atatürk de Atlantis meselesini çok merak ediyordu ve bağlantıları bulmak için Mayaları incelemesi için bir uzman gönderdi. Giden kişi öğrendiklerinden o kadar etkilendi ki soyadını Mayatepek olarak değiştirdi. Atatürk aslında Ergenekon’un kökenlerini inceletiyordu çaktırmadan. Bilmem anlatabiliyor muyum?

9- İddiaya göre dünyanın tüm geçmişi, en eski dinler ve kozmik öğretiler örgütün kökeninin bulunduğu yer altı şehrinde saklanıyormuş. Trafik kurallarını bile doğru dürüst öğrenemeyen, töre cinayeti diye bir âdeti olan Türklerden oluşan bir örgütün elinde bütün bu bilginin olması ürkütücü değil mi? Her zaman söylerim dünyanın sonunu Türkler getirecek. Bu da benim bu görüşümü doğrulayan yeni bir kanıttır.


( Serdar Turgut - 16 TemmuZ 2008 )


Bende İlk İddiname açıklandığı gün Savcı Öz'ün çok Kurtlar Vadisi felan izlediğini düşünmüştüm .
Hayal dünyası Geniş bir Savcıya sahibiz .
Allah başımızdan eksik etmesin .
:durdurun
Bunu Serdar Turgut benim yerime dile getirmiş .
Bunları sizinle paylaşıyorum .
Gizli tanık , gibi safsatalarla dolu Ergenekon iddinamesine birde bu yönüyle bakalım .
:durdurun
 
Daha önceden de denmişti.Bu soruşturma mizah rekorlarını kıracak diye ve iddianamenin ucu görülür görülmez de mizah işlemeye başladı.
 
tamamda. şimdi suclu kim.
 
İddanamenin çok geniş tutularak senaryolaştırılması bir şekilde gerçekleştirilmiş anlaşılan 14 gün sonra hepimiz
bu iddanamenin içeriğine sahip olabileceğiz kanunen o zaman daha detaylı yorumlar yapılabilir ayrıca bilgi için tşk.
 
Bunları biliyor muydunuz?


AKP’nin kapatılma davasında havanın biraz olsun değiştiğini...

"Kapatılacak" diyen akil adamların sayısının yüzde 60’a gerilediğini... Buna mukabil "Kapatılmayacak" diyenlerin sayısının yüzde 40’a fırladığını...

Memlekette ortalık karışmış, düzen bozulmuşken... Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Norveç Cumhurbaşkanı gibi davrandığını... Köşk’te Hakan Şükür’le buluşarak ya da Kırkpınar Başpehlivanı’nı kabul ederek, "Can sıkıntısından ne yapacağını bilememek" sendromunu dışarıya yansıttığını...

Ruhat Mengi ile Mutlu Tönbekici arasında baş gösteren büyük kavganın bir benzerinin Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ile BaşkanVekili Osman Paksüt arasında gerçekleştiğini... İkilinin bir tür "demeçler savaşı" verdiğini... Olaya "zapt olmazlar kraliçesi" olarak bilinen Paksüt’ün eşi Ferda Paksüt’ün dahil olmasının an meselesi olduğunu...

İzmir’de bazı mağazalarda Sezen Aksu’nun "İzmir’in Kızları" adlı şarkısının tıngırdatıldığını... Alışveriş yapan İzmirli kızların şarkının "İzmir’in kızları / Çırasını yakar adamın" bölümünde birbirlerine muzaffer bir şekilde göz kırptıklarını...

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, "Ergenekon İddianamesi"ne girdiği söylenen "Agarta Efsanesi" konusunda danışmanı Akif Beki’yi, "Agarta magarta diyorlar... Akif! Ne iş?" diyerek iki gündür sıkıştırdığını... Akif Beki’nin ise, "Kayıp Kıta Atlantis... Şambala... Ayranların diyarı..." falan diyerek kekelediğini... Başbakan Erdoğan’ın da bunun üzerine "Ne bu ya... Hiçbir şey anlamadım... Git biraz daha detay çalış" diyerek posta koyduğunu...

Memleketimizde son günlerde "Eskiden türbanlıyken türbanını çıkaran spiker kız" şeklinde özetleyebileceğimiz hayli tutan ve ses getiren bir kariyerin oluştuğunu...

Sinan Aygün’ün "Ergenekon sanığı" durumuna düşecek denli muhalefet yapma sürecine girmesinde, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kendisine yüz vermemesi olayının çok önemli bir rol oynadığını...

Televizyonların yeni kahkaha makinesi Yalçın Küçük Hoca’nın, programlarda ağırbaşlı bir şekilde konuşurken birden dellenip el çırpmasının ve kükremesinin program yapımcılarının talebi doğrultusunda gerçekleştiğini... Hoca’yı programlarına davet eden televizyoncuların, "Hocam sizden el çırpmanızı ve haykırmanızı hassaten rica ediyoruz" dediklerini... Hoca’nın da televizyoncuları kırmamak için bu küçük şovu sahneye koyduğunu...

Yok artık

ÖNCE "bomba" haberin ayrıntılarına bakalım...

Haber şöyle:

"Flaş... Flaş... Ergenekon’un bir marifeti daha ortaya çıktı... Ergenekoncular vakti zamanında Ecevit’e çekil baskısı yapmışlar! Bu konu Ergenekon İddianamesi’ne girdi... Flaş... Flaş... DSP Genel Başkanı Zeki Sezer baskıları doğrulayarak, emekli generallerin Ecevit’e yoğun baskı yaptığını açıkladı..."

Tamam...

Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür de bu kadar mı maluldür birader?

(Cümlenin bugünkü nesiller için Türkçesi: İnsan hafızası unutkandır da bu kadar mı unutkandır kardeş?)

Hadi o zaman anımsayalım:

Rahmeti rahmana uğurladığımız Bülent Ecevit, başbakanlığı döneminde iki kelimeyi yan yana getirmekten aciz duruma düşmemiş miydi?

Ayakta duracak mecale sahip olmadığını beşikteki bebekler bile gözlemlemiyor muydu?

Makam odasında durup dururken ayakkabısını çıkardığı, "A" derken birden "B" demeye başladığı, bırakın memleketi, kendini idare edecek enerjiden yoksun kaldığı, bizim berber Hüsnü’nün dükkanında bile geyik konusu yapılmıyor muydu?

Ve memleket krizler içinde debelenirken...

Büyük bir halk korosu, "Ecevit gitsin! Ecevit gitsin!" diye sokaklara dökülmemiş miydi?

Peki madem öyle...

Nasıl oluyor da...

Birkaç emekli generalin, "Ecevit çekilsin" diye temennide bulunması...

Bugün Ergenekon İddianamesi’nde, bombalama ve suikast iddialarının arasında "Ergenekoncuların bir marifeti daha ortaya çıktı: Ecevit’i devirmek istemişler!" vurgusuyla yer alabiliyor.

Artık Emre mi olur Yasemin mi, bilemiyorum...

Ama ne olur biri bana bunu anlatsın...

Fotoğraftan savcı analizi

BİR: Sanırım artık "Türkiye’nin kaderini değiştirecek adam" ya da "Temiz eller hareketini yürüten cesur savcı" tarzındaki övgülerin fazlasıyla etkisinde... Yürüyüşünde, duruşunda, etrafı kesişinde böyle bir hava var gibi geldi bana...

İKİ: Ama yine de ürkek bir tarafı yok değil... Nasıl olmasın? Türkiye tarihinin en ağır baskısı altında değil mi? İddianame’nin fare doğurmadığını kanıtlamak için tarihin en karanlık dehlizlerinde yolculuk yapmaya kalkışmasını başka nasıl açıklayabiliriz?

ÜÇ: Fotoğrafının çekilmesinden, görüntüsünün alınmasından dolayı paniğe kapılmadı... Acaba bu kadar gizem sıktı mı? Hepimizi pençelerine alan o görünme tutkusu mu tebarüz etti? Bilemiyorum...

DÖRT: Ciddi duruyor... Ama bu ciddi duruş, kaleme aldığı "İddianame"nin de otomatikman ciddi olduğu anlamına gelir mi? Araya komiklikler katmasaydı, bu ciddi duruşunu daha fazla ciddiye almayacak mıydık?



Ahmet HAKAN
 
Ergenekon iddianamesinin kamuoyuna açıklanmasının ardından çok çarpıcı bilgiler ortaya çıkmaya başladı. İddiaların en komiği ise;
Örgütün 600 yıllık tarihi olduğu iddia ediliyor.
Ergenekon 600 yıllık örgüt ise; Tarihte 600 yıl geri gittigimizde o dönemde Osmanlının başında Fatih in babası Sultan Murat vardı ve O kurdurdu o zaman bu örgütü. Yani Fatih de ergenekoncu Yavuzda ,Muhteşem Süleymanda, Abdulhamit de ve hatta Atatürk te.. Peki Ergenekon 600 Yıldır bu vatanı yönetiyorsa bu örgüt nasıl terör örgütü oluyor?
Senaryo Kurtlar Vadisinden alınmış olabilirde bu dava bittikten sonra geride kalanlar sanıyorum Kemal Sunal filmlerine rakip çıkacak nice komedi filmine ilham kaynağı olacak..
 
Pekiiiii? - Ümit ZİLELİ




Sonunda bu da oldu; İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı
Aykut Cengiz Engin, medyanın karşısına çıktı ve
"Ergenekon iddianamesi"ni niçin açıklayamayacağını açıkladı!..

Başsavcı beş sayfalık "açıklamamasında" hiçbir detay vermeden suçlamaları saydı, medyada yer alan yalan haberlerle ilgili üzüntülerini bildirdi ve gitti!.. Sonra ne oldu? İşbirlikçi medya aynı çirkinlik, aynı seviyesizlik ve aynı çarpıtmacılıkla, bu kez yargıçlığa soyundu... Taraf isimli "gazete" ertesi gün şu manşetle çıktı.

- Onları Ergenekon öldürdü!..

Kimdi onlar? Cumhuriyet gazetesi yazarı Ahmet Taner Kışlalı, öğretim üyesi, yazar Necip Hablemitoğlu ve Danıştay hâkimi Mustafa Yücel Özbilgin... Bu isimler bugün yaşıyor olsalardı, hiç kuşkunuz olmasın bu haysiyet cellatları tarafından "Ergenekoncu" olarak karalanan isimlerin başında geleceklerdi!. Bir zamanlar Babıâli'de çok ünlü bir özdeyiş vardı.



- İstanbul'da lağım suları kanalizasyondan akar, Babıâli'de kaldırımlardan...

O günleri mumla aramamız bir yana, şimdi nerelerden aktığı ortada!..

***

Ben şimdi açıklanmayan bu iddianamenin neresinden tutayım?..

Yapılan "teknik açıklamanın" neresine inanayım, neresine güveneyim?.. Gelin tek tek inceleyelim...

Başsavcı diyor ki; eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'e ait olduğu ileri sürülen "darbe günlükleri" bu iddianamede yer almamıştır. Ek iddianamede de yer almayacaktır...

Pekiii, aylardır iktidara, iliştirilmiş, yapıştırılmış, yamanmış işbirlikçi medyada bu günlükler üzerinden yapılan o aşağılık suçlamalar, alçakça saldırılar ne olacak?.. Hani bütün melanet o günlüklerle başlamıştı?.. Asker, sivil tüm suçlananlar bu günlüklerle bağlantılıydı?..

Başsavcı diyor ki; Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet gazetesinin bombalanması bu iddianamede yer alıyor...

Pekiii, o zaman Danıştay katilini iki kez ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptıran, Danıştay saldırısı ile Cumhuriyetin bombalanması olayı arasında hiçbir bağlantı bulunmadığını, Cumhuriyet gazetesine atılan bombalarla, Ümraniye'de bulunan bombaların hiçbir ilişkisi bulunmadığını hükme bağlayan mahkemenin kararı ne olacak?..

Başsavcı diyor ki; her şey Ümraniye'de bulunan bombalarla başlamıştır...

Pekiii, o takdirde daha yakalandığının ertesi günü bu bombalarla ilgili imha kararı alınması, ardından da yangından mal kaçırır gibi imha edilmesi ne olacak?.. 2 bin 450 sayfalık iddinamenin en önemli dayanak noktasının imha edilmesi nasıl açıklanacak?..

Vee, Başsavcı diyor ki; Ergenekon'un geçmişi 600 yıl öncesine, "Agarta" denilen tarikat biçiminde bir örgüte dayanıyor!..

Pekiii, Göktürkler'den Uygur Türklerine, Tibet'ten Hindistan'a ve hatta Hitler'e dek uzanan bir efsane eğer Ergenekon'un geçmişini oluşturuyorsa, aylardır elimize tutuşturulan "1957'de ABD oluşturdu", "hayır, bu gladyodur", "olur mu canım 28 Şubat'ta kotarıldı", "hiç bile, 70'lerde ortaya çıktı" türünden iddialar ne olacak?. Böylesine "ciddi" bir iddianamenin işi efsanelere mi kaldı?

- Gerçekten içler acısı!..

***

Başsavcı'nın tarihe kazınan "açıklamamasının" son bölümü ise yüreğimi burktu...

Başsavcı diyor ki; Bugüne kadar yapılan haberlerin çok büyük bölümü yalandır, kafa karıştırmaktadır. Bu yayınlardan dolayı çok üzgünüm!..

Pekiii, bu durumda sizin en yetkili kişi olarak bu ahlaksızlığın, bu aşağılık çarpıtmaların gereğini yapmanız gerekmez mi?. Burada üzülmesi gereken bizler, yasalardan aldığı güçle gereğini yapması gereken sizler değil misiniz?.. Soruşturmanın gizliliği ilkesini ayaklar altına alan, üstelik yalanlarla yörüngesinden çıkarmaya teşebbüs edenler için ceza yasasında açık yaptırımlar yok mu?..

Ek iddianame hariç 2 bin 450 sayfalık, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir iddianame (ki büyük bölümünün telefon ve bilgisayar kayıtları olduğu söyleniyor), 4 milyona yakın olduğu söylenen belge ve en yaşamsal iddiaları ileri sürecek, en ağır suçlamaları seslendirecek ama yüzünü asla göremeyeceğimiz, sesini asla duyamayacağımız 20 gizli tanık...

- Bu mudur?.. Buysa çok ama çok yazıktır ve de ayıptır!!!

Ümit ZİLELİ

Not: Kaynak Heddam
 
Durmak Yok , KomediYe Devam !

Tuncer Bahçivan arkadaşımızın kendine ait sitede -([email protected])- yayınladığı ‘Ergenekon’u medyumlar çözer’ adlı makalesini özetleyerek buraya almak istiyoruz:

Savcıların Ergenekon’u “Agarta” denilen uyduruk masala bağlaması tartışılıyor. 600 senedir devam eden “Tarikat yapılanmasına” benzer bir örgütlenmeymiş. İddiaları doğruysa, yani iddia’dan nâmeler böyle ezoterik bir olaysa. Çözümde bazı uzmanlara başvurmaları gerekebilir. Mesela Rezzan Kiraz, bu mevzuya da maydanoz olsun biraz. Kendisi ülkemizin bu konularda yetiştirdiği en nadide dehalardan biridir. Kocası ve kedisiyle birlikte çözüme büyük katkısı olacaktır. “Uzman ruhların” bilgisine de başvurulabilir. Ben bu olayın detaylarını her okuduğumda UFO’lardan da şüpheleniyorum. UFO’ların da bir Ergenekon işi olduğunu düşünüyorum. Tam bu noktada Sirius-UFO Merkezi Başkanı Haktan Akdoğan çok faydalı olacaktır. Arşivinde bu bağlantıları çözecek video görüntülerinin olduğuna bahse girerim. Diyelim ki bu uzmanların dahil olmalarına rağmen olay çözülmedi. İşte o zaman iş, falcı Hatice Bacı’ya kaldı demektir. Kendisi Tuzla’da mukim muhterem bir hanımefendir. Su, bakla, kahve dahil bilumum fal durumlarında en etkin çözüm olacaktır. Önerilerim, olayın başından beri zeytinyağı gibi “Sızma” haberlerle çözüme katkı sağlamaya çalışan AKP medyasına kıyağımdır. Dikkate alınmasını rica ederim.

( 21.07.2008 - Burhan Ayeri )

Biraz daha komediye devam
:hhmanD
 
İddianameden anladığıma göre bu teşkilatın finans anlayışı bozuk.. Para işlerine akılları ermiyor.. Çektikleri fiyatlar, bu memleketin en güvenilir sektörlerinden biri olan mafyacılıkta bile denge bırakmaz.. Allahlarından bulsunlar..

İddianame gösteriyor ki bu dava sürerken Cumhuriyet Tarihi’nin en eğlenceli günlerini yaşayacağız..

İşaretler ortada..

Davanın seyrine “adalete yardımcı olmak üzere” ben de bir katkıda bulunayım..

Bizim Gündoğan’da bir avukat arkadaş var.. Yol üzerinde kokoreç tezgâhı kurmuş.. Gelene geçene “Kuzu Kokoreç” satıyor..

Ekmek parası..

Hukuk üzerinden hak aramak bu memlekette para etmediğinden kokorece meyletmiş..

***


Kokorecin ana maddesi olan bağırsak derin bir nesne.. Kuzunun taaa derinliklerinden, iç organlarının altından çıkıyor..

Mide de derin bir organ ama bağırsak ondan da derin..

Nitekim bu derinliği birileri fark etmiş.. Daha doğrusu derin devlet ile derin kokoreç ham maddesi arasında bir paralellik olabileceğini düşünmüş..

Geçtiğimiz yılın Aralık ayında bizim avukat arkadaş hooop içeri..

ERGENEKON MU?

Amanın! Nedir bu içeri alış? Hükümet adamlarına bir yanlış mı yaptık?

İçeri alanlardan cevap yok, onun yerine anlamlı bir suskunluk eşliğinde mânâlı mânâlı baş sallamalar var..

Sadece kulaktan duyum..

Senin kokoreç yaptığın bağırsağın uzantısı taaa Ergenekon’a kadar gidiyor..

Avukat arkadaşın bildiği, kendisini şu maruf Ergenekon meselesinden içeri aldıkları..

“İçeri almak..” dedimse öyle üç günde, beş günde salmacasına değil.. Tam altı aylığına..

İlk duruşma için gün tam altı ay sonrasına verilmiş.. Duruşmada hakim bakmış bizim kokoreççi avukata..

Galiba bir de savcı beye yan yan bakmış.. “Bunu niye getirdiniz?” gibisinden..

Savcı Bey de “Bunu ben bilemeyeceğim.. Belki mübaşir bilir..” dercesine sağa sola boş bakınca hakim hükmü vermiş..

“Kokoreççi avukatın salıverilmesine..”

Altı ayın hesabını kim mi verecek? Bizde öyle bir gelenek yoktur.. Boş boş konuşmayın..

***


İddianame açıklandı..

Dikkatle arandım.. Kokoreç tıkınma yoluyla rejimi şey etme durumu yok.. Bu altı aylık beyhude hapislik nereden çıktı öyleyse?

İhtimal yoldan geçen birinin canı kokoreç çekti.. Ekmek arası yaptırdı.. Üzerine kekiği, baharatı döktürdü..

Ya tadını beğenmedi malın.. Ya fiyatını..

Eğer o “yoldan geçen biri” memleketin ağır abilerinden biriyse, ağız tadının bozulması ile birlikte ihbar dilekçesini kaleme aldı..

Bizde yazının ayarı yoktur..

Kalemi eline aldın mı uçar gidersin.. Aklına geleni ekleştirirsin..

Cumhuriyet gazetesine iki kıytırık bomba atılması için “beş yüz bin dolar teklif edildiği..” iddiası gibi..

YA SAYI SAYMAMIŞ..

Yukarıdaki ara başlığı bunu iddianameye ekleştiren için söylüyorum.. Lafın gerisi “Ya da dayak yememiş..” şeklindedir..

İki bombaya beş yüz bin dolar..

Hem de İlhan Selçuk imzalı el yazısı talimatla.. Tövbe tövbe..

N’oluyoruz kardeşim?

Bu memlekette adamı ayağından vurmanın raici bin ile beş bin lira arası.. (Kaynak gazete haberleri..)

Kurşun kalçaya çıktı mı tarife katlanıyor.. Neden dersen, dizden yukarısı atışların cezası da katlandığından..

Adam öldürme işini taşeron usulü yirmi binden hallediyorlar.. (Tabii adam medyatik değilse..)

Birden fazla adam öldürtene gurup indirimi yapılıyor..

Eğe fatura, fiş istemezsen on beş bine yapacak olanı da bulursun..

O zaman iki bombaya beş yüz bin dolar fiyat teklif etmek nasıl bir anlayışın sonucudur..

Eğer bu fiyatı İlhan Ağabey vermişse, köşesinden bunun mantığını açıklasın..

Şunun da cevabını versin..

İki bombaya beş yüz bin dolar teklif ediliyor da neden Cumhuriyet çalışanları bu sektörün en az maaşlarını alıyor?

***


O iki bombayı neden Mustafa Balbay’a attırmamışlar?

Ya da Toktamış Ateş’e..

Hem provokasyon yapılmış olur hem de iş ucuza kapatılacağından paranın çoğu cepte kalırdı..

Unutulmasın.. Lenin bile “İşten artmaz dişten artar..” demiş..

Koskoca Stalin bile yokluk günlerinde davaya para sağlamak için banka soymuş, yol kesmiş..

Kendine de “Koba” diye fiyakalı bir nick name almış..

Eğer Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi bu işler için taşeron tutup, sağa sola yüz binleri saçsaydı Ekim Devrimi’ni yapmaya güç mü yeterdi?

İlhan Selçuk’tan bunların cevabını acele isterim..

AKÇALI İŞLER..

Ergenekon denilen teşkilatın yapılanmasında da gariplik var.. Özellikle de akçalı işler kafamı karıştırıyor..

Temsil on üç ay cezaevinde neden yargılandığından habersiz yatırılan ve mahpushaneye dikey girip yatay çıkan Kuddusi Okkır’ın durumu..

Rahmetli iddianameyi görecek kadar yaşayamadı.. Belki yaşasaydı adı “teşkilatın finansörü” olarak geçecekti..

Allah’ın rahmetine kavuştu.. Bir de baktık ki cenazesini kaldırmak için belediye adamlarından yardım istenmiş..

Hani finansördü?

Doğruysa paralar nerede?

Kişisel tahminimi “davaya katkı için” yazıyorum.. Anladığıma göre bu Ergenekon Teşkilatı para meselelerinde çok savruk..

Hesap kitap bilmiyorlar..

***


İki bombaya beş yüz bin dolar..

Orhan Pamuk’u ölü veya diri getirene yedi milyon lira..

Hükümet adamlarının başında dikili duran seyrek bıyıklı asabi adamın (Allah esirgesin) başını getirene beş milyon..

Hesap bunun neresinde?

Özellikle de Orhan Pamuk için niye yedi milyon lira? Nobel kazandığı için mi? Romanında boncuk mu var?

Sonuca geliyorum..

Bunlar doğruysa.. İç piyasada rakamlar uçmuş, denge bozulmuş.. Teşkilatın finansörü içerde bir deri bir kemik ölüyor..

Dışarıda beş yüz bin dolara bomba atacak adam bulunamıyor..

Bunlar İlhan Ağabey’in işleriyse yatacak yeri yok demektir..

Yarın karısını öldürmek için adam tutacak bir koca bu rakamları görecek.. Cinnet geçirip bütün aileyi temizleyecek..

İstedikleri böyle bir kaos muydu acaba?


( 27.07.2008 - Selahattin Duman )

Durmak Yok , Komediye Devam .
:durdurun
 
kurtlar vadisinde iskender büyük ile ergenekon oluşumu aynı.
suclu ergenekon
savunan deniz baykal
pay cıkaran tayyib
 
Geri
Üst