İşte o videodaki ayrıntılar

Yeni Kasetler Yolda

thumbnail.php

Yeni Kasetler Yolda

Hayatımız kifayetsiz insanların sinsi tırmanış ve trajik düşüş hikayelerini izlemekle geçiyor, işte izlediniz ortalığa dökülen bağırsaklarını.. İnsan çaresiz çakılı kaldığı dar ve çıkışsız yerde en uzak denizleri bir an olsun hayal edebilmeli, yoksa her ahlaksız belayı göze alabilecek çürümüşlük kokusundan kendini kurtaramaz..

Rüyalarım da hep çıkar, kabus gibiydi, uyandım, rüyamda Amerikan uçakları Ankara’nın üstüne bombalar atıyordu, içimden Allah’ım gerçekten atıyorlar, korkum kabusa döndü, çünkü rüyalarım çıkar, uyandım, Allah’ım neler oluyor benim rüyalarım hep çıkar, şimdi yarın Amerika Ankara’nın büyük kurumlarını mı bombalayacak, ne saçma..

Rüyamı en yakınıma bile anlatmadım ama iki gün sonra ART’daki proğramıma hazırlanıyorum. Dedim ki, nasılsa benim rüyalarım hep çıkmıştır, biraz da fantastik eğlenceli küçücük bir espri olur, ekranda, rüyalarım hep çıkar ve rüyamda Amerika Ankara’daki büyük binaların üstüne bombalar atıyordu diye birkaç cümle geçiriver...
Her insan da böyle bir dürtü vardır, falan maçın sonunu bilirim gibi, bana malum oldu gibi.. Akşama kadar bekledim, hiçbir olağanüstü olay yok, nerdeyse 53 yıllık hayatımda hiç şaşmayan rüyalarım nihayet sonuçsuz foss çıkmış demeye hazırlanıyordum, kendimle eğlendim, ertesi gün ikindi sonrası ART’ye proğram için yola çıktım.
Akşam oluyordu, bak dedim, artık şu Amerikan bombalarını kafandan at, unut, birazdan program başlayacak, zihninden konuşmalarını toparlamaya çalış. Diyordum ki, editörümüz Ertunç koşarak geldi, ağbi, duydun mu, nee? Baykal’ın kasetleri… Hızla internete daldık. Ali Kırca benzeri vakalarda da bu tür kasetleri asla tık’lamadım, ne olursa olsun içine girmem, başkalarını mağdur resimlerle görmeye hiç meraklı değilim, tiksinti verici ve çocukluğumdan beri hiç denemedim, ne bileyim, dayak yiyen insanı, işkence edilen insanı, aşağılanan insanı görmeye bakmaya izlemeye hiç alıştıramadım kendimi.. Böyle anlarda insan kendini mi bedenini mi beynini mi korumak istiyor, pislik bulaşır korkusu mu var, oysa bahçe kapısına kadar geldiğimiz CHP’de oluyordu bunlar.

AMERİKAN BOMBASI ANKARA’YA DÜŞMÜŞTÜ

Sağı solu güvendiğim kim varsa sorguladım, inciğine cinciğine kadar bir fikir edindim…Amerikan bombası Ankara’ya düşmüştü ama en çok benim başıma düştü.. Kehanetim çıktığına göre artık içimden geçen her şeyi rahatlıkla olmuş gerçekler gibi rahatlıkla bu sütunda medyumvari sallayabilirim. Amerika’ya karşı en kahraman Rıdvan savaşı verdiğime göre, Amerikan bombası herkesten önce gece rüyamda benim başıma düşmüştü, kardeşler, bu bir ağrı sızı değil bu bir ‘korku bombası’ ‘kokutma bombası’ ‘çürütme bombası’… Bu savaş bittiğinde içimizde soylu ve temiz tek bir insan kalmayacak, vücudu güzel kokan tek kadın, beyni sağlıklı işleyen tek adam bulamayacağız.. Başladı işte bombalar, artık çiçekler hiçbir kimsenin bahçesinde fazla yaşamaz..

HEP DELİ MANYAK OLUYOR

İşin tuhafı rüyayı gördüğüm gün Baykal’la görüşmem vardı, birkaç şey söyleyecektim, içimde yine kışkırtıcı o medyum duygusu, ciddi konular içine sıkıştırıp rüyanı anlat diye sıkıştırıyor beni.. Baykal’la onbeş dakikalık görüşmemiz sırasında aklıma geldi gitti, yine de Amerikan bombası rüyasını anlatamadım. Gerçekle hikaye arasında tuhaf çatışma vardır, gün boyu beyninizde dolaşan hikayeleri erkek gibi aleni söylemeye çekinirsiniz, tuhaflıkla suçlanmak korkusu mu, peki taşıyamayacağınız, gün yüzüne çıkartamayacağınız tuhaf saçma hikayeleri gün boyu kafanızda ileri geri niye yorarsanız, neden hep gerçekten yana tavır koyarsınız. Olanı bileni görüneni daha çok ciddiye alan bir sosyal eğitimden geliyoruz. Hikaye denilen uydurulmuş kurgu fantastik şeyler de hayatın içinde geziniyor ve belki rüyalarda ortaya çıkıyor, hadi gel de anlat, içinden bir ses yahu sırası mı, adam bu yazarlar da hep deli manyak tuhaf oluyor diyecek… Kimseyi kendine güldürmemek için mi susarsınız, hayır, rüyaların kapısını hakikat dünyasına bir kez olsun açarsak cümbür cemaat hepimiz topluca ortaçağ’a rücu ederiz korkusu mu taşırız?

Bundan birkaç ay evvel de yine benzer ciddi simalarla yan yana muhabbet içindeyiz ve bu ciddi suratlar bildiğiniz sıkıcı gündemden başlıklarla sanki TV’ye demeç verir gibi konuşuyor. Koltuğumda bir daraldım iki sıkıldım üç gerildim dört dayanamadım, bakın size bir fıkra anlatayım dedim, ciddi ve sıkıcı konuşmalara katlanmaya çalışırken hem kendini güzel bulmam hem isyan moduna otomatik girerim.. Ciddi genel başkan ve gazeteciler ve milletvekilleri şaşkınlıkla bana dönüp, nasıl oluyor da ‘lafı bölüyor’ gibisinden yüzüme bakmıştı. Biraz da göz uçlarıyla uyarır gibi, olsun, şimdiye kadar ne zaman lafa gireceğimi onlardan mı öğrendim, deyip patlayan havai fişekler gibi anlattım. Belki de bu nezih ciddi orta boy kalabalıkta kendime yakın bir insan bulabilmek için. Belki de yaşanan bir kasvet değil bir ‘yabancı dil’ uzaklığı, birkaç espriyle bu sinir bozucu karamsar ortamın bizi hepimizi insanlığı günümüzü çirkinleştirmesine karşı çıkmak için.

RÜYA

Birkaç dakika sonra şiddetli bir müstehcen fıkrayla hiç değilse kendimi eğlendirmiştim. Gençliğimde ciddi sergi açılışlarına girip iğrenç kokulu yumurtaları nükleer bomba atıyormuş neşesiyle attığım günlerin heyecanıyla..

Boşluğu boşluklarımıza sarımsak kokusuyla sızan o pis modası geçmiş ağırbaşlılığı dağıtmaya dönük içimdeki bu vahşi isyancı çocuktan hala kurtulamadığım için. Belki de sırf bu yüzden milletvekilliği gibi tekliflere hiç sıcak bakamıyorum. Beni bu havalar mahvetti değil, bizi büyüten neyse hepimizi aptallaştırmasıyla uyuşturan içi boş bu ağırbaşlılığa karşı direnişimiz sürüyor..İçimizde her türlü aptallaştırmayı bize sorumlu ciddiyetlik diye satmaya çalışanlara karşı vahşi, acayip, şaşırtıcı bir kimyamız var Allah’a şükür. Ortaçağ’dan kalma ne kadar kale varsa karşısına geçip çok seyrettim kale bedenlerini, sımsıkı ve yüksek heybetli burçları ama siz ‘gizli bir tünel var mı?’ dersiniz, tanımadığınız insanlar arasında zamansız şakalar ‘gizli tünel’ arayışıdır, içeri birlikte sızacağınız kafadar..

Ne anlatıyordum, evet rüya, programdan hangi gün önceydi karıştı galiba, programdan iki gün önce ve rüyayı gördükten sonra, yedi-sekiz Anadolu şehrinde konuşmalar yapmıştım, Deniz Baykal, ‘nedir durum? Benzeri bir soru sordu, cebimden cep telefonumu çıkarttım, ‘Genel Başkanım’ dedim. (Aslında, birçok karşılaşmada nasıl hitap edileceğini bilmiyordum, Sayın Baykal mı desem Deniz Bey mi desem, baktım etrafta herkes sayın Genel Başkan diyor, ben de sorun yok, ağzımı Genel Başkan diye alıştırayım demiştim..)

Cep telefonumu kaldırıp, sayın Genel Başkanım, bu tlf var ya, bu gizli dinleme korkusu, bu seçimde işte bu dinlenme korkusu CHP’ye fazladan beş puan getirecek, bakın, tek bir puanın dahi ne olduğunu çok iyi bilen biri olarak yüzde beş diyorum, çünkü, Anadolu’nun en ücra köyünde kadınlar dahi, dinlenme korkusuyla zınk diye kalmışlar. Alt tarafı komşusuna telefon edip gelinini çekiştirecek, artık korkuyor, ya da en mahrem karanlık dar aile içlerinde nefes bulamayan milyonlarca insan, ya da hiç beklemediğiniz annemiz halamız teyzemiz gibi insanların dahi bakkalla eski bir arkadaşıyla rahat konuşmaları vardır, her türlü yorumlayabilirsiniz, işte büyük panik burada.. Bu milyonlarca insan binde bir ölçeğinde dahi dinlenme olabilir korkusunu gerçekten bir küçük ihtimal olabilir diye yüz binle çarpıp gereğinden çok fazla korkmuş tırsmış kaskatı kalmış durumdalar. Aslında o dar alandaki insanların bir telefon konuşmasının deşifresiyle yaşayacakları trajik rezaletlerle bir özel görüşmenin ınternete sızdırılmasıyla bizim yaşayacağımız feci durum arasında kepazelik ölçeğinde hiç fark yok.

CHP HALKIMIZA GÜVEN VERMELİ


Başka şeyler de konuştuk, niyeyse en çok bunları konuştuk.. Sonunda şu düşünceyi birlikte dile getirdik, ‘sosyal demokrat proje’ halkımızı bu korkudan kurtarmalı, seçim vaatleri arasında en sert tedbirlerin dinlenme kaset olaylarına karşı alınacağını CHP sert bir ifadeyle halkımıza güven vermeli..

Sağcı solcu İslamcı liberal tüm çeşitli kesimlerden yazarların tek ortak noktası, ‘danışmanlık’ hastalığıdır. Önemli yerlere ciddi mesajlar vermek ağırbaşlı sahici görünümlü analizlerde bulunmak, ne yapalım biz de bu boklu tarlada büyüdük.. Buz kesmiş bir yıldız gibi çok uzaktan konuşmayı kaldırabilecek kadar neşeden uzak kalamadım, insan sesinin tatlı sözlerle ulaşabileceği mesafesinde belki de hepimiz işte neşeyi hep laflayarak ararız..

Yazarlığımı bilmeyenlere bir ön hatırlatma yapmak durumundayım, okuyucuya hiçbir ön açıklama yapmadan kurgu trafiğine dair hiçbir uyarıcı işaret kelimeleri kullanmadan aniden Jüpiter’e yola çıkarım..

BENİM VERGİLERİMLE BENİ DİNLİYOR

Yanarım yanarım şuna yanarım, devlet benden vergi alıyor ve benim vergilerimle beni dinliyor ve dinlediği bu bilgileri Amerika istihbaratına veriyor, ya da Amerikan istihbarat değerlendirmesi ya da projesi doğrultusunda bana karşı ‘yokedici’ saldırı düzenliyor..


Şimdi beni dinleyen Tayyip mi, Fethullah mı, istihbarat mı, kimse, benim özel görüşmelerime dair bilgileri lütfen Amerikalılar’a ve İsrailliler’e vermesin..


Ben devletten maaş almıyorum ama devlet benden vergi alıyor, hatta, konuşmalarım yazılarım işine gelmeyenler canımı yaka yaka ağır tazminatlar alıyor..

Ayrıca serbest rekabet diye bir şey var, siz benim yazarlığımla ilgili özel bilgileri alıp yandaşlarınıza veriyor olabilirsiniz, diyelim ben yandaş yazarlara karşı nasıl taktikler geliştirdiğimi telefonda arkadaşlarıma anlatıyorum, onların önceden al haberi, devlet desteğiyle olursa, bu ‘serbest rekabet yasası’na göre suçtur, (hani insan haklarından anlamıyor bu liberal faşistler, belki serbest piyasaya saygı duyup inanıyor olabilirler diye onları kendi silahıyla vurmaya çalışıyorum, yani enişte..)

BAŞKA KASETLER DE GELECEK

Baykal kasetlerinin peşi çeşitlenerek gelecek diyorlar, başka kasetler de gelecek. TV’de kaset olayını yorumlarken, tam anlamıyla bu vahşi kaset olayına tavır almışım, beynimden dilimin ucuna kadar şu cümleler geliverdi, ‘ya Baykal hiç değilse bir kadınla yakalandı, göreceğiz AKP’nin kasetlerine orda ‘kadınlar’ hiç yok..

Yani inanılmaz bir iftira beynimden dilimin ucuna geldi, bir insan bu kadar ağır iftirayı bir an olsun nasıl düşünebilir diye kendimden korktum, buydu işte yapmak istedikleri, öfkemizi kontrolsüzleştirip kendilerine benzetmek..İftirayı insanın kendi beyni düzenleyince insan kendinden tiksiniyor, işte buydu yapmak istedikleri, ah kardeşlerim, zihninizden böyle sahipsiz mesnetsiz üç dört iftira daha geçtiğinizde insan olmanın parlaklığını ebediyyen yitiriverirsiniz..

ÇÜŞŞŞŞ

Aslında ‘onların kasetlerinde kadın hiç yok’ iftirasını bas bas bağıracak kadar sinirle dolmuştum ama bir Karadenizli’nin en sinirli anı onun en aklı başında anıdır, çünkü insan yüksek sesle konuşmaya başladığında kendini daha erkek daha soylu hisseder, sözleriniz de yağmur bulut gibi dünyayı dolaşır ve içinizde bir duygu doğduğunuz memleketin suyunda sütünde hesaplaşmasında sizi Maçka’da buluşturur, hiçbir konuşma sonrası yüzümü ellerime kapatmadım.. Bu yüzden başkaları sallayarak suçlayıp gözü kararmış iftiralar atınca yüksek sesle ‘çüşşş’ diyorum, bu günler de ne çok ‘çüüşş’ dedik.. İftiraları karambolde sallayıp durursak bu topraklarda ‘çüüşş’ diyecek kimse kalır mı, bugünlerde bu toprakların en güzel çiçekleri ‘çüüşş’ diyenlerdir..


BEŞLİ LİDER KADROSU

Kurultay’da CHP’yi kurtaracak şey, beşli bir lider kadrosu, seçim sonrasına kadar taşıyıcı yeni bir liderlik formülünün kurulması şarttır, şöyle, Kemal Kılıçdaroğlu, Onur Öymen, Önder Sav, Deniz Baykal ve diyelim Atilla Kart gibi..

Baykal, bir siyasi lider olarak değil ‘insanlık’ adına, hataları kabullenen bir insan olarak evrensel bir açıklama yapmalı, insan olmanın zaafları. Allah niye bedenimizi zaaflarla tıka basa doldurdu. James Joyce mu anlatıyordu, Şekspir gibi ya da Dante… dünyayı durduran ama erkekliğin acısıyla kerhane kapısında trajik ve belki çok komik sıra olmuş bekleyen o büyük insanların sahnelerini düşünmek, ya da kötü romancılar gibi konuşalım, Allah bu dünyayı hepimizden intikam almak için yarattı, Allah bu dünyayı cinselliğimizle her birimizi her birimize rezil kepaze etmek için mi yarattı..

Yıldızlara yürüyen insanların nur’dan en saydam berrak su’dan yaratıldığını sanırız, yıldızlara yürüyeceğiz ama Allah hepimizin içini zaaf çukurlarıyla delik deşik yarattı, bedenimize yalan söylersek güneş ışığından tiksinir hale geliriz.. Bambaşka bir dünyada bu sorunu bu kadar elimize yüzümüze bulaştırmadan çözmek umuduyla.. Ahlaksızlığın en bozuk piyasası siyasetin köpürerek çürüdüğü bu günlerde ideal, fikir, kurum, düşünce, parti, dava, inanmış olmak, söz vermek, aklınıza gelen her şeyi sil baştan tartışacak elmas bıçaklarımız olmalı.. Tek bir günün ‘ağır ciddi’ yorgunluk baskısı evliyadan nur’dan insanların dahi yolunu şaşırtır, ama bizler en çok yolunu şaşırmış tuzağa düşmüş aldanmış kendine yenilmiş insanları severiz, insan oldukları için, yani bu ahlaksızlık yarasının en derininde ‘insan’ var ama tuhaf olan çıktığımız yolda ‘sosyal ahlak’ var, yani başkalarına bağlanmış sosyal bir parti, başkalarına söz verilmiş ortak bir parti ve başkalarının ‘ar ve namus’ ölçülerini kendi şahsında yücelten bir liderlik yapısı..
Liderin ahlakla zaaflarla zayıflıklarla ilgili bir ön açıklama kesin gerekli..

CHP’Yİ AYAKTA CHP’Lİ OLMAYANLAR TUTUYOR

CHP bugüne kolay gelmedi. Bugün CHP’yi ayakta, hayatında hiç CHP’li olmamış kitleler tutuyor. Ve hepsi CHP’yi geçici bir süre yani seçimlerde AKP’yi devirmek için kullanmak istiyor, Türkiye’nin başka da şansı yok.. Kırk.yıl sonra çölde nihayet vahayı suyu bulduk derken bir kum fırtınasının içinde boğulmaya başladık.
Kimse CHP’li değil ama hepimiz seçime kadar AKP’yi bitirene kadar CHP’liyiz. CHP tarihinde ilk defa bu kadar arzulandı, bu kadar iktidara yakın oldu, bu kadar ‘pürüzsüz, hizipsiz, kurultay kavgaları olmadan’ seçime girerken, tuzağa düşürüldü..

HEPİMİZ TUZAĞIN İÇİNDEYİZ

Aslında tüm Türkiye hepimiz gafil avlandık. Telefon dinlemeleri kasetler kameralara karşı hepimiz iki üç yıldır uyanık ve dikkatliyiz. Bu ülkede vergilerimizle maaş alanlar onlarca yıl önceden hepimizi çekmiş kayıtlamış kıstırmış tuzaklamış ve arşivlemiş. Kim siyasi sahnede öne fırlarsa kullanılacak. İçimizden hiç kimse siyasetin bu kadar laçkalaşıp ajanvari tuzakların içine çekileceğini hayatının hiçbir döneminde düşünmedi.. Sağcıyız solcuyuz liberaliz belki ama hepimizin içinde ortak ve büyük bir hazine vardı ‘bu kadar da değil, bu kadarı da olmaz’ diyen…

Artık o kadarı bu kadarı gibi bir ölçü kalmadı, artık hepimiz tuzağın içindeyiz ve akıl almaz bu vahşi şantaj ve ajan savaşlarına karşı her türlü rezilliği kepazeliği kendimizi anlatamamayı her şeyi ama her şeyi göze alacağız.. Hiçbirimiz mermerden kahramanlar değiliz ama ülkemizin otunun çiçeğinin güzelliği hala gözlerimizi yaşartıp boylarına poslarına duruşlarına türküler ağıtlar yaktırır parlaklıkta.. Bağımsızlığımız kuşatma altında. Aşk’tan söz edenlerin hepsi ya kodeste ya toprak altında..

İNSANIN AKLINA GELİYOR


Baykal kaseti ortaya çıkınca, bir metre yakın daireme girmiş tüm dişi cinslerle ne yaptım neler oldu her şeyi bütün konferans kitap imzalamalar karşılaşmalar yolda yürümeler aklınıza gelen her şeyi insan ister istemez tartıyor.. İşte kurulmak istenen bu, ortaçağın gerçek engizisyonu toplumda yaşayan herkesi ‘suçlu, ahlaksız’ şüphesi ithamıyla kendi içinde boğuvermek. Hedefleri en büyük siyasi amaçları ‘hayatın önünü kesmek’..’sosyal hayatın’ insanın en normal en sıradan karşılaşma ve görüşmelerinde bombayı patlatıyor ve herkesi korkudan ‘taş’a çevirmek istiyorlar.. Olsun yoğun ateş altında cephede kımıldamadan siper olmuş askerin başını kaldıramadığı o an, gibi de yaşarız, yaşıyoruz.. Olsun ‘taş da’ oluruz, taşın içinde ‘alevler’ ve için için sıcaklığımızı taş zindanın içinde gizlenerek de yaşarız..

CHP kadrolarını sevin sevmeyin, kırk yılın üstünde hergün ama hergün uğraşılarak binbir badire, tehlikelerden dehlizlerden yılanlardan böceklerden kahpe tuzaklardan geçilerek bugüne gelindi. Bir lider hatasıyla bu kadar çaba sıfıra mı inecek, CHP, ‘sosyal demokrat’ bir partidir, yani ‘fikirleri’ partidir, liderler taşıyıcıdır ve bu fikirleri bu topraklarda onurla soylulukla taşıyacak çok güzel insanlar fazlasıyla vardır. Tehlike şudur, yepyeni yani yeni bir genel başkan olsun diyenler çok, ama yeni genel başkan bu partiyi, hiç değilse bu kadar sırtlanın ve dünyada en çok hırslı iç muhalefi olan bir partide birkaç yıl olsun bir arada dağılmadan bölünmeden tutabilir mi? Bu yüzden CHP’ye bir ‘taşıyıcı, geçiş’ yönetimi şart.

Bir parti genel başkanı için affedilmez bir günahla karşı karşıyayız, halkımız, hiçbirimiz hiçbir zaman affetmeyeceğiz, ama ‘hırsızın hiç mi suçu yok’, üstelik hırsız, Amerika, faşist liberaller, cemaat, istihbarat dümenleri, yani bu ülkeye kastedenler..

Ve bugünlerde AKP ‘nin yeni bir iktidarı tam anlamıyla yüzde yüz bir kesinlikle ham bir hayaldir, AKP’nin işi bitmiştir ve tüm Türkiye seçimleri beklemektedir, AKP’nin tek şansı kalmıştır o da CHP’nin infilak ettirilmesidir.

Öyle bir yol bulmalıyız ki, hem hiçbir ahlaksızlığı affetmemeliyiz hem de AKP oyunları, şantajlar, cemaat ve istihbaratın saldırılarını başarısız kılmalıyız.
Unutmayalım, CHP’yi kırk yıl aradan sonra yeniden umut yapan şey, AKP’nin ülkemiz için felaketlerle dolu bela yapan siyasi iktidarıdır. Felaket günlerinde merkez partiler ülke bekasıyla ilgili kaçınılmaz misyonlar edinir. Hiç birimiz CHP’li değiliz, ama gün, CHP’yi AKP’den kurtulmak için korumaktan başka şansımız yok, vardır diyenler söylesin…
CHP’nin tarihine iyi bakın, doksan yılda üç kere umut oldu, ilki ‘kurtuluş sonrası’, ikincisi 12 eylül öncesi anarşi kardeş savaşı yıllarında, üçüncüsü yine ülkenin bekasından en çok kaygı duyulan bugünlerde..

TARİHİN MEZARLIĞINA ATILAMAZ

CHP’nin gövdesini eğebilirler, dallarını kırabilirler ama CHP’yi hiç kimse tarihin mezarlığına atamayacaktır, çünkü artık seçime kadar Türkiye’nin var olma yok olma kaderi CHP’nin kaderiyle özdeşleşmiştir..

Ve unutmayalım bu karanlık günlerde en önde savaşan yine CHP’dir, en önde savaşanlar kardeşlerini arkadaşlarını sevdiklerini ‘kurban vere vere bugünlere geldi’. Saldırıya geçen Amerika, cemaat, faşist liberaller ajan yandaş medya ve istihbarat oyunlarıyla istedikleri kadar çok ‘zayiat’ versinler, ‘kurban’ vererek bitmeyeceğimize yılmayacağımıza asla durmayacağımıza önümüzdeki aylar ‘şahit’ olacak..
Hakimiyet-i Milliye Gazetesi - Yeni Kasetler Yolda - Nihat GENÇ
 
bu alemde nihat genç i tek geçerim
 
devam filminde sibel kekiliye teklif götürmüşler
 
adamın hiç bir kitabını okumadan yazısını sonuna kadar okumadan ne güzel değerlendirme yapmışsın ....asla şaşırtmıyorsun zart zurt arkadaş.
 
CHP yi baykan 15 senedir yedi bitirdi
kilictaroglu desen hic bir ise yaramaz bu böyle giderse yine ayni hüsrana ugrarlar
yani alt yapidan gelen insan yok chpde yazik eskilerle idare ede ede insanlarda bikti yeniliklere acik olmayan bir chp var karsimizda bu durumda ne yapilmasi gerekiyorsa yapmalari gerekiyor ben olsam ugur dündari secerdim ecevit misali
neden olmasinki degilmi
aslinda dugduguma göre ugur abiye teklif gitmis ama kabul etmemis
arkadaslar yani CHP su an cok cok zor durumda oy almasida biraz düsündürücü bu durumda
Kemalizmin partisi yok oluyor bunlarin bu eski dinazorlarin sayesinde yazik yazik
 
hakikat nickli üyeye

benim hakkımda yorum yapmadan önce:
önce hakaret etmeden adam gibi konuşmayı öğreneceksin,
sonra benim ne yazdığımı okuyacaksın,
sonra okuduğunu anlayacaksın,
sonra yazdıklarım hakkında yazmak istediklerin varsa yazacaksın.

eğer kayda değer bişeyler yazarsan cevap alacaksın.



şimdi bazıları bunu neden yazdığımı anlamayabilir. açıklayayım.



baykal olsa nolur olmasa nolur.


yapılan işin şerefsizliğini, kahpeliğini siler mi?

turgut altınokun kasedi ortaya doğru düzgün çıkmadan adam adaylıktan çekildi.

birileri meydanda yenemediği yada yenemeyeceği pehlivanlara pandik atıyor.

bizde halk oalrak pandik tam orasına geldi-gelmedi, pandiği yiyen kıçını kollasaydı tartışması yapıyoruz.

pandiği atana bişey yok.

yani şu ana kadar olan oalyların hiç birinde bu tür kahpelikleri yapanlar bulunup ceza almadı.

hepsi dışarda gurur ve muzafferiyetle geziyor.

olan pandiği yiyene oluyor.


ben böyle bir yorum yapmışım. bu hakikat nickli üyede bana ve baykala hakater ederek cevap vermiş. silinmezse okursunuz.

1- akp liler böyle bir olaya karışsa ne yorum yapacağımı merak etmiş. eğer zahmet edip yazdıklarımı okuyabilseydi anlardı. çünkü orda bahsi geçen "turgut altınok" akp keçiören belediye başkanıydı ve kaset skandalıyla tekrar aday olmaktan ve asıl önemlisi ankara büykşehir belediye başkanlığı için adaylığını açıklmaktan vazgeçti. siyasi hayatı bitti. ben soruyorum. o yorumumda turgut altınok ile ilgili ne gibi şeyler söylemişim? hakaret mi etmişim? iyi oldu mu demişim?

2- yazılanları okumayan ve sadece yazan kişiye göre yorum yapanlara bir de teşekkür edenler var ki akıllara zarar. yahu tamam adam zahmet edip okumadı, alıntı yaptı, kendi yorumunun üstüne koydu. bari siz okuyun da adam (yani ben ) ne diyor bi anlayın. yok ama öyle yapmıyoruz biz. napıyoruz. bizim görüşlerimize yakın biri bize ters birine cevap vermişse hemen teşekkürü yapıştırıyoruz. bu da şöyle bir sonuç ortaya çıkarıyor: yukarda hakikat için söylediğim sözler teşekkür edenler içinde geçerlidir.


işte siyasetten, yorum yapmaktan ve tebrik etmekten anladığınız budur.

ne yazdığına değil kimin yazdığına bakıyorsunuz. ve birde hakaret ediyorsunuz. fazla bişey söylemeye gerek yok.
 
Kasetteki BaykaL Kendiside İnkar Etmedi Zaten.
Fakat İnsanLarın ÖzeL Hayatı Kimseyi İLgiLendirmez.
Bizim BaşbakanLarımız İtaLya Başbakanı BerLusconi Kadar Çapkın OLsun Ama Onun Kadarda İyi Yönetsin Amenna.
 
Baykal işi biliyor. Seçimle ikidar olamadı ama başka şekilde iktidardan iktidara koşuor muş :)
 
Baykal bence kasetteki olayı bizzat kendisi gerçekleştirmiş ve karsılığında da o kadına vekillik sağlamıştır , bunu benim kadar sizler de biliyorsunuz fakat sebepleriniz var kabul etmiyorsunuz önemli de değil...
Ama bu kasetin bir anda ortaya cıkması garip ve bundan kimin çıkar sağlayacağı...
Yaşananlara bakılırsa iddia edildiği gibi AKP değil gene CHP nin kendi içinden bir kumpas olduğu aşikar...
Birileri Kılıçdaroğlunu pohpohluyor , Baykal baştayken hayal olan şeyler Kılıçdaroğlundan umuluyor...
Bence değişen bişe olmayacak ama bu kaset Kılıçdaroğluna yarıyacak gibi...
varın siz düşünün arkasında kimler var...
Hınçak Taşnak mı , PKK mı yoksa daha da beteri mi?
 
Kaset iddiasında flaş gelişme



default.htm


Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın avukatı kaset iddialarıyla ilgili raporu sorumluların yakalanması için savcılığa gönderdi.

Avukat Muzaffer Yılmaz ve Ulusal Kriminal sorumlusu Uğur Kurtalan basın toplantısı düzenleyerek kasetle ilgili yeni iddialar ortaya attı.

Düzenlenen basın toplantısında 'Kasette modifikasyonlar olduğu ve kasetteki kişilerin Deniz Baykal ile Nesrin Baytok olmadığı' açıklandı.

7 Mayıs'ta internet ortamına konulan görüntülerin incelenmesi için Ulusal Kriminal Bürosu'na 11 Mayıs'ta başvuru yapıldığı belirtildi.


Deniz Baykal'ın görevlendirdiği ekip, kaset iddiasıyla ilgili yeni bilgilere ulaştı, rapor savcılığa iletildi.

Açıklamada görüntülerdeki kişilerin Deniz Baykal ile Nesrin Baytok olmadığı ifade edildi. Baykal'ın bu işi incelmek üzere görevlendirdiği Londra ve Türkiye'de bürosu olan Ulusal Kriminal Bürosu'na göre, kasetteki kişiler Milletvekili Nesrin Baytok ve Deniz Baykal değil.


VİDEO


Ulusal kriminal Bürosu yöneticisi Uğur Kurtulan açıklamasında şunları söyledi:

"Görüntülerin kriminal incelemesi yapıldı. Bir cinsel ilişkiye girdiği iddia edilen vücudunun morfolojik izleri ile Baykal'ın mayolu resimleri ile Nesrin Baytok'un Baykalla yan yana oldukları videolar tarafımızdan incelendi. Burada Deniz Baykal ve Nesrin Baytok'un ilişkisinin asla olmadığı kanatindeyiz. Görüntülerin montajla hazırlandığının kesin kanatindeyiz.

Görüntüler 2 bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümdeki erkek zayıf uzun boylu ikinci bölümdeki erkek daha kısa boylu. Uzmanlar baldır bacak ve omuz adeleleri ve kılları inceledi. Ve iki kişinin aynı olmadığı belirlendi. Bu olay bugün piyasa bolca satılan, verici kameralarla alındığını biz düşünüyoruz. Bu gibi kameralarla alınan görüntülerin, alım esnasında alıcıların kullanılabileceği, bunlarla dışarıdan izlenebileceği bir sistem kullanılmış olabilir. Aceleye getirilmiş bir iş olabilir."

"Kasetteki kadın figürünün ölçüsü ve morfolojik yapısı da Nesin Baytok değildir" diyen Kurtulan, kasatteki kişilerin Baykal ve Baytok olduğunun ispat edilmesinin mümkün olmadığını söyledi.

GÖRÜNTÜLER ARASINDA FARK VAR

Raporda, ilk görüntüler sırasında Deniz Baykal'ın gömlek kolu katlanmamış görünürken, ayağa kalkarken yarım saniyelik bölümde gömlek kolunun katlandığı belirtiliyor. Ayrıca görüntüler arasındaki farklılıklar da anlatıldı.

Raporun sonunda görüntülerdeki adamın Deniz Baykal'ın olduğu iddia ve ima etmenin mümkün olmadığı aynı şeyin Nesrin Baytok için de geçerli olduğu söyleniyor.

Baykal'ın avukatı Muzaffer Yılmaz bu görüntülerin devamının çıkmasının da montaj olacağını belirtirken, bu şekilde montajlanmış görüntülerinin her siyasi için çıkabileceğini belirtti.

Gazetecilerin sorusu üzerine görüntülerin kimin tarafından montajlandığının bilinmediği söylendi.

Yımaz, görüntülerdeki kişilerin kimler olduğunu, nerede çekilmiş olduğunu kendilerinin bulmalarının önemi olmadığının ancak olayın açıklığa kavuşması için savcılığın bunu ortaya çıkarması gerektiğini açıkladı.

Baykal'ın Avukatı Muzaffer Yılmaz, "Bu kaseti kimlerin neden sunumunu yaptığının araştırılması lazım. İkinci bir kaset ortaya çıktığında onun da montaj olduğu düşünülmeli " diye konuştu.

BAŞBAKAN 15 SENE ÖNCE BİZDEN YARDIM İSTEDİ

Biz Ulusal Kriminal büro olarak sadece doğru dürüst iş yaparız. Bundan 15 sene kadar önceydi. Bugün sayın Başbakanımız İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıydı.

İdris Naim Şahin bey bizimle temas kurdu. Sayın Başbakanımızın o günlerdeki önemli bir sıkıntısından bahsetti. Bizden teknik yardım istediler. Dilekleri yerine getirdik.

Sayın başbakanımızın o günlerde kendilerinin odasındaki konuşmalarının başka yerler tarafından dinlenildiği şekilde bir sıkıntısı vardı. Biz de kendilerine yardımcı olduk. Burada bunu vurgularken, partilerüstü bir iş yaptığımızı vurguladım.

"ASLI OLMADAN SAHTE DENİLEMEZ"

Adli Tıp Uzmanı ve Eski Adli Tıp Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Sevil Atasoy, Ulusal Kriminal Bürosu'nun yaptığı incelemeye ve açıkladığı sonuca karşı çıktı.

NTV yayınına katılan Atasoy "Kasetin orijinali olmadan, görüntülerin sahte ya da gerçek olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu inceleme ancak görüntünün orijinali üzerinde yapılabilir" dedi.


Kaset iddiasında flaş gelişme - Milliyet.com.tr

 
O görütüdekilerin söylenen şahıslar olmadığı çok açık ..!!
benim kanım bu ikisi arasında ilişki yaşanmıştır bunu bilenler anayasa paketi onaylandığı dönemde böyle bir kaset yaparak dikkati bu konu üzerine çekmeye çalıştılar başarılıda oldular bunlar ampülün içinde biriken pislikten meydana geliyor gibi bir hissiyat oluştu bende !!!
 
bu ve buna benzer olaylar , bir zamanlar çıkmayan videolar günü ve zamanı geldiğinde gün yüzüne çıkan videolar ses dosyaların bir benzeridir. bir gün geldi CHP yi de vurdu işte. bu kaset olayında bu olayda kurban aramanın ve suçun ampül veya akp demenin bir anlamı yok. ben de size diyem bu olay chp içinde çıkan bir olaydır. zaten önceden de chp de sular durulmuyordu. açıklamalarında bunlar bana karşı yapılan komplo diyen birisi bu lafının arkasında durup kendisininde başkalarının üzerine komple kurmaması lazım... :thumbdown:
 
belkide yaptım yada yapmadım demesinin nedeni farklıdır?

bu adam chp den gitti ama
bana boşa gitmedi gibi geliyor,
giderken akp yide götürecekmiş gibi bir izlenim edindim :)
 
son 3-4 yıldır ortalıkta görüntülü ve sesli kasetten geçilmiyor. bunlarında hemen hemen tamamı illegal yollardan hazırlanan kasetler herkes kasetin içeriğine bakıyor oysa bu tür yollardan elde edilen delilller mahkemelerde kanuni olarak dahi kabul görmüyor. ve kimse bu kasetleri ortalığa çıkaranların peşine düşmüyor, bu kişileri yakalamakla sorumlu olanların bu tür işlerde hiç mi kabahatleri yok. varsa yoksa ordu. diğer emniyet birimleri ne iş yapıyor.
 
Geri
Üst