İşte akp'nin ilkleri

turqteam

New member
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
67
Reaction score
0
Puanları
0
AKP iktidarı beşinci yılını doldurmak üzeredir. Beş yıl içinde AKP’nin yaptıkları ilkleri sıralamadan önce, bazı hususları milletimize aktarmakta fayda görmekteyiz. Sayın Ertan YÜLEK’in 10.2.2007 tarihli ekonomi raporunda da belirttiği gibi, AKP’nin ekonomi karnesi son derece zayıftır. Şöyle ki;

AKP’nin iktidar olduğu 2002 yılında hazinenin iç borç stoku 150 katrilyon, yani o zamanın dolar kuru ile 92 milyar dolar iken, bu borç 2006 yılı sonu itibariyle 180 milyar dolara ulaşmıştır. Dış borç ise, AKP’nin iktidar olduğu dönem başında (2002) 171 milyar dolar iken, bu borç da 2006 yılı sonu itibariyle 302 milyar dolara yükselmiştir.

302 milyar dolar dış borcun 84 milyar doları devletin dış borcu, 114 milyar doları özel sektörün dış borcu, 80 milyar doları sıcak para girdisinden, 24 milyar doları ise yabancıların mevduatından oluşmaktadır. Yani, AKP iktidarı döneminde, dış borç % 77 artarak, 131 milyar dolar artmıştır.

Böylece, AKP döneminde iç ve dış borç toplamı 263 milyar dolardan, 482 milyar dolara yükselmiştir. 180+302=482 milyar dolar. Ekonomideki bu feci gidişata rağmen, AKP hükümetinin hâlâ ekonominin uçuruma gidişini örtbas etme gayretlerine doğrusu şaşmamak mümkün değildir. AKP’nin ekonomi karnesinin bu perişanlığına ilaveten dönemlerinde icra edilen İLKleri sıralayacak olursak:

1- İlk defa bir başbakan zam isteyen memur sendikalarına “IMF’yi ikna edin” dedi.

2- İlk defa bir bakan “tezkere geçmezse memura maaş ödeyemeyiz” dedi.

3- İlk defa ekonomi büyürken, istihdam yerinde saydı, keza ilk defa cari açık verilirken döviz kuru sürekli düştü.

4- İlk kez cari açığın üstünde borçlanma yapıldı.

5- İlk kez Yunan Kilise Bankası Türkiye’de banka aldı.

6- İlk defa domuz kesimlik hayvanlar sınıfına alındı ve teşvik kredisi verildi.

7- İlk defa kamunun kamuya olan borcu piyasadan borçlanılarak ödendi. İlk defa düşük faizli dış borç yüksek faizli iç borç ile ödendi.

8- İlk defa döviz sürekli düşerken, döviz cinsi borçlar TL cinsi borca çevrildi.

9- İlk kez İsrail’li işadamına gizli bir şekilde 800 milyon dolar kaynak aktarıldı.

10- İlk defa bir başbakan işsizliğin dünya gerçeği olduğunu söyledi.

11- İlk defa yabancı rantiyecilere vergi muafiyeti tanındı.

12- İlk defa bir kanun daha uygulanmadan değiştirildi. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Türk Ceza Kanunu daha yürürlüğe girmeden değiştirildiler.

13- İlk defa bir kanun bir haftada iki kere değiştirildi. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu bir haftada iki kere değiştirildi.

14- İlk defa Petrol Kanunu ile yabancılara 50 yıllık imtiyaz verildi.

15- İlk defa zina suç olmaktan çıkarıldı. İlk defa kapkaç diye bir sektör ortaya çıktı.

16- İlk defa bir başbakan çiftçilere “gözünüzü toprak doyursun” dedi.

17- İlk defa bir başbakan Müslüman topraklarını işgal eden Hristiyan ABD askerlerinin sağ salim ülkelerine dönmeleri için dua ettiğini açıkladı.

18- İlk defa borç gayrısafi milli hasılayı aştı. İlk defa şirketlerin yatırım istisnası kaldırıldı.

19- İlk defa bir başbakan “bir dönem dini kullandık” dedi.

20- İlk defa dar gelirlilerin alım gücü bu kadar düştü.

21- İlk defa bir başbakan yapılan bir ihaleden önce uçak istedi, sonra mercedese razı oldu.

22- İlk defa enflasyon % 10 artarken, pancar fiyatları 99 kuruştan, 88 kuruşa indi.

23- İlk defa fındık üreticileri taban fiyat sebebiyle perişan oldu ve en büyük mitingini yaptı.

24- İlk defa bir başbakan ve dışişleri bakanı, İslamiyet’i yok etmeye yemin eden bir papanın heykeli önünde fotoğraf çektirdi ve AB Anayasasını imzaladı.

25- İlk defa iletişim sektörünün tamamı yabancıların kontrolüne geçti.

26- İlk defa bir başbakan Türkiye’yi pazarladığını açıkça itiraf etti ve toprak satılıyorsa “alıp götürmüyorlar ya” dedi.

27- İlk defa bir başbakan “borç yiğidin kamçısıdır” demekle borçlanmayı başarı olarak gösterdi.

28- İlk defa bir cami kiliseye çevrildi.

29- İlk defa kilise ve havralar imar planlarında yer aldı.

30- İlk defa bir başbakan Yahudi think tank kuruluşundan “üstün cesaret ödülü” aldı.

31- İlk defa Türk askerlerinin başına ABD güçlerince çuval geçirildi.

32- İlk defa TBMM tarafından tezkere reddedilmesine rağmen, Dışişleri Bakanlığı genelgesi ile Amerikan savaş araç ve gereçleri Türkiye üzerinden Irak’a aktarıldı.

33- İlk defa bir başbakan baş danışmanı Amerikalılara başbakan için, “bu adamı kullanın, dini inancı size yardımcı olacaktır, onu süpürge deliğinden aşağıya atmayın” dedi.

34- İlk defa bir Türkiye Başbakanı, 22 İslam ülkesinin sınırlarını değiştirecek olan Büyük Ortadoğu Projesinin eş başkanı oldu.

35- İlk defa bir başbakan açız diyen işçiye kızarak, “ananı al da git” dedi.

AKP hükümetinin karnesinin perişanlığını ve AKP hükümetinin ilklerini böylece ortaya koyduktan sonra, milletimizin bunlara rey vereceğini sanmıyoruz. Milletin uyanması ve kendisine daha önce milli görüş iktidarları döneminde hizmet veren, imkan tanıyan milli görüşün tek temsilcisi Saadet Partisi’ni desteklemesi gerekmektedir. Sonra ah-u vah etmenin bir anlamı kalmaz.
 
Ne kadar başarılılar değil mi :D Hala bu zerzevatları savunan insanlar var :D Allah akıl fikir versin.
 
saadet partisi kısmı beni kıllandırdı , heryazılan şeyede inanmamak lazım bu ülkede
 
elinize sağlık çççççoooookkkkk güzel olmuşşşşş ama bir de milletimiz okumasını bilseee :D
 
Saadet Partisi bu
her anlamda abartıyı sever
milli dedikleri görüşte Arap hayranlığından öteye gidemez
adının gayri-milli ve de ümmetçi görüş olarak değiştirilmesinde yarar vardır
kafa yapıları benzer gözükmesine rağmen,
AKP zihniyeti bile bu zihniyet kadar zarar vermemiştir Türkiye'ye
 
Artık daha milli görüşü anlamıyanlara Allah hidayet versin!!!
Ne diyelim bu sözlerden başka???

Çare Var
Çaresiz değilsiniz
Çare sizsiniz
Yeniden biz Geliyoruz

Saadet Partisi
 
wagnerlove' Alıntı:
doru ama abartılı ve yanlı bir yazı :saskin oyumu vermicem o kesin ama kime vericem kararsızım

Zaten şu andaki sıkıntımız o . AKP nin alternatifi yok. Ne CHP, ne ANAP ne MHP istediğinizi sayın. Vatandaş alternatif göremiyor ki. Diğer partilerin bir inandırıcılığı yok. O yüzden gerilimler yaşanıyor muhalefet diye bir şey yok mecliste. günü kurtarıp duruyorlar . hedefleri yine muhalefet olmak olanlardan ne beklenir ki.

işimiz zor şu sene yi bir bitirseydik kazasız belasız
 
Arkadaslar konu AKP siz Saadetten dem vuruyorsunuz.Biri o birine rakip gözükse de aslında bazı seylerde birbirini tamamlamakta...Ama konuya uygun yazalım.Neyse ben de ekleyelim.
36.AKP döneminde ilk defa bir başbakan İsraile gitti. Daha önce atıp tutmasına rağmen (Refah partisi döneminde de Erbakan ilk defa bir başbakan olarak İsrail le silah anlaşması (gizlice) imzalamıştı).Aslında bu bile Türk Dış politikasını acziyyetidir: O dönemde Erdoğan Bush^tan randevu almak istemiş, alamamış, gayri resmi biçimde eğer İsraile resmi ziyaret yapmazsan bu mümkün olmayacak denmişti...
37.İlk defa bir akıl danışmanı (Cüneyt ZAPSU- kürt yahudilerinden) Dış İşleri Bakanını (Abdullah GÜL) saf dışı bırakarak konsoloslarla, büyükelçilerle toplantı yaparak resmi karar aldırmıştı.Bunun üzerine Abdullah GÜL bakan benmiyim o mu diye rest çekerek istifa etmek istemiş ve zor ikna edilmişti.
38.İlk defa bir başbakan yahudi sermayesi başım gözüm üstüne dedi.Daha önce bizim onlarla uzuaktan yakında bağlantımız yok demişti.
 
Ŧ ℓ ε ŧ ¢ ħ' Alıntı:
Saadet Partisi bu
her anlamda abartıyı sever
milli dedikleri görüşte Arap hayranlığından öteye gidemez
adının gayri-milli ve de ümmetçi görüş olarak değiştirilmesinde yarar vardır
kafa yapıları benzer gözükmesine rağmen,
AKP zihniyeti bile bu zihniyet kadar zarar vermemiştir Türkiye'ye

karşılaştırdığın şeye baq yuh kardeşim
 
akp şu işi çok iyi yaptı
milletin gözlerini boyamayı inanın bana çok güzel yaptı

tayyip i bundan dolayı tebrik etmek isterim

göz boyamada bir numara

ama şuda bir gerçek

türkiyede akepe döneminde enerji adına bir nebze olsun yatırım yapılmadı

ve 20 yıla kalmaz türkiyenin enrji kayankları tükenecek

kendi kendine yeten ender ülkelerden biriydik bundan 5 yıl önce

ve yavaş yavaş başka ülkelere muhtaç olmaya bailayacağız

GÜNEŞE BAKMAK ZORDUR AMA AYDINLIĞI GÖRMEK LAZIM Kİ ADIMLARIMIZI ATTIĞIMIZ YERİ BİLELİM
 
YOLDAŞ' Alıntı:
türkiyede akepe döneminde enerji adına bir nebze olsun yatırım yapılmadı

ENERJiK iKTiDAR, ENERJiDE YATIRIM VE ATILIM YILLARI

17 YILDA YAPILANI

4 YILDA YAPTIK



4 yılda 5000 km doğalgaz boru hattı döşedik

Afşin-Elbistan B Santrali’ni 4 yılda tamamladık: 1,5 milyar dolar

Afşin-Elbistan C ve D Santralleri için çalışmaları başlattık

Çanakkale Çan Santrali’ni 4 yılda tamamladık: 510 milyon dolar

Enerji üretiminde çevre temizliği için 531 milyon dolar harcadık

Enerjide yabancı kaynak oranı yüzde 62’den yüzde 55’e geriledi



AK PARTi iktidarı işbaşı yaptığı günden bu yana enerji yatırımlarına özel ve yoğun bir ilgi gösterdi. Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığının azaltılması amacıyla yerli kaynaklara ağırlık verildi. Hidroelektrik ve termik santrallerin yapımı yüksek miktarlı ödeneklerle desteklendi. Enerji yatırımlarında özel sektör yatırımlarının payının yükseltilmesi amacıyla özel tedbirler geliştirildi. Diğer yandan Türkiye’nin komşu ülkelerin ürettiği petrol ve doğalgazın taşınacağı yeni enerji hatlarına ev sahipliği yapması için enerji zirveleri gerçekleştirildi. Türkiye’nin enerji sektöründeki söz hakkı güçlendi.

-AK PARTi iktidarından önceki tüm hükümetler döneminde yapılan yurt içi doğalgaz hatlarının toplam uzunluğu 5000 km idi. AK PARTi iktidarının 4 yılda ulaştığı doğalgaz boru hattı uzunluğu ise 5000 km oldu. Bizden önceki iktidarların ancak 17 yılda yapabildiğini biz 4 yılda tamamlayarak hizmete açtık.

-Afşin-Elbistan B Termik Santrali’ni, yapımına 4 yılda 1,5 milyar dolar harcayarak tamamladık. Türkiye’ye dev bir enerji santrali daha kazandırdık. Yıllar süren, bitmek bilmeyen, israf ve tüketim aracı haline gelen uzun dönemli yatırımlar dönemini kapattık. Kaynakları etkin ve verimli kullanarak dev yatırımları kısa sürede tamamladık. Açılışını yaparak ekonomiye büyük bir katkı yaptık.

-Türkiye’nin enerji geleceğinde hiç unutulmayacak büyük bir adım daha atarak Afşin-Elbistan C ve D santrallerinin ihale ve inşa sürecini başlattık. Enerjide de, bizim yaptıklarımıza başkalarının hayallerinin bile yetişemeyeceğini kanıtladık.

-Çanakkale Çan Termik Santrali’ni 4 yıl gibi bir sürede tamamladık. Yapımına tam 510 milyon dolar harcadık. Açılışını da yaparak enerjide yerli kaynaklara önemli bir katkı daha sağladık.

-Ülke genelinde faaliyet gösteren ve yıllardır ihmal edilen bütün termik santrallerimizi de bakım ve onarımdan geçirdik. Üretim kapasiteleri ve verimliliklerini yükselttik. Çevreyle daha barışık faaliyet göstermelerine yönelik rehabilitasyon çalışmaları gerçekleştirdik.

-Enerji üretiminin çevreyle barışık sürdürülebilmesi için çevre projelerine de destek verdik. 4 yılda enerji üretim havzalarında temiz bir çevre için yapılan harcamaların tutarı bir Çanakkale Çan Santrali maliyetine ulaştı: 531 milyon dolar!

-Türkiye’de politik kaygılarla hiçbir iktidarın el atamadığı kaçak enerji tüketimine de diğer kaçaklarla mücadele eden AK PARTi iktidarı ilgi gösterdi. Kayıp ve kaçak enerji tüketimine karşı kararlı bir mücadele sergilendi. Bu sayede Türkiye’de 4 yıldır elektrik fiyatları hiç zamlanmadı. Kaçak tüketim oranı 2002 yılında yüzde 25 iken 2006 yılında yüzde 17,8’e kadar geriledi.

-Türkiye, 4 yıldır elektriğe hiç zam yapılmamasının yanında fiyat indiriminin yapıldığı ilk dönemi de AK PARTi iktidarıyla yaşadı. Hükümet 2003 yılında aldığı bir kararla ülke genelinde sanayicilerimizin kullandığı elektrik fiyatlarına yüzde 5 indirim yaptı.

-Enerjide dışa bağımlılığın azaldığı yıllar da AK PARTi iktidarıyla başladı, 2002 yılında yerli-yabancı enerji oranı yüzde 38-62 iken bu oran AK PARTi iktidarının 4. yılında yüzde 45-55 oldu. Yani enerjide yabancı kaynak oranı yüzde 62’den yüzde 55’e geriledi.

:D:D
 
çok rica etsem kaynağı söyler misin

yalancı cıkartılmayı seven bir insanım
 
olimpiyat' Alıntı:
karşılaştırdığın şeye baq yuh kardeşim

milli görüş çizgisinden biraz uzak akp ile o çizgideki sp
eski RP üyeleri bir çoğu
elmayla armut değiller!
 
4 yılda sadece 2 hidroelektrik santral yatırımı yapıldı

Küresel ısınmaya dikkat çekilen şu günlerde, Türkiye son dört yılda sadece 2 hidroelektrik santrali yatırımı yaptı. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından şu anda lisanslı bulunan hidroelektrik santral projesi sayısı ise 145.


Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, CHP Ankara Milletvekili Mehmet Tomanbay’ın soru önergesine verdiği yanıtta, 2002 yılından bu yana sadece 2 hidroelektrik santral yatırımı gerçekleştirdiklerini belirtti. Güler, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından şu anda lisanslı bulunan hidroelektrik santral projesi sayısının 145 olduğunu bildirdi.


Güler, 2002-2006 yılları arasında Devlet Su İşleri’nde (DSİ) görevli, 15’i bölge müdürü, 2’si daire başkanı ve 32’si şube başkanı olmak üzere toplam 49 kişinin görev yerlerini değiştirdiklerini açıkladı. Güler, aynı yıllar arasında Genel İdari Hizmetlerden 628, Teknik Hizmetler biriminden ise 1487 kişinin emekliye ayrıldığını belirtti. Güler, 2002-2006 yılları arasında DSİ’ye Genel İdari Hizmetler birimi için 254, Teknik Hizmetler birimi içinse 629 kişi alındığını kaydetti.


Güler, DSİ Genel Müdürlüğünce inşaatı tamamlanan ve işletmede olan 6 adedi 2MW’dan küçük santral olmak üzere toplam 55 hidroelektrik santral bulunduğunu belirtirken, AKP hükümeti döneminde, yapım aşamasında olan hidroelektrik santrallardan ihaleye esas teşkil edecek projelendirme işinin yapılmadığını ifade etti. Güler, “107 adedi Elektrik AŞ’ye ait olmak üzere toplam 128 adet hidroelektrik santral işletilmektedir” dedi.


Güler, AKP hükümetinin kurulduğu 2002 yılından bu yana, DSİ Genel Müdürlüğü ile ilgili 2 adet hidroelektrik santral yatırımı gerçekleştirdiklerini ve sulama yatırımlarına ilişkin ise ihale süreçlerinin devam ettiğini bildirdi.


Güler, kamu kuruluşu olan Elektrik Üretim AŞ Genel Müdürlüğü hariç olmak üzere, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından şu anda lisanslı bulunan yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı projelerin sayısının 188 olduğunu, söz konusu projelerin 145 adetinin hidroelektrik kaynaklı projeler olduğunu kaydetti.




ENERJİ PLANLAMALARINDA ZAAFİYET DEVAM EDİYOR

5 Mart 2005 tarihindeki Güney Afrika Cumhuriyeti gezisi sırasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından, ülkemizde nükleer enerji santralları kurulmasına ilişkin olarak yapılan açıklamada, “nükleer enerjinin, hep pahalı bir enerji olarak görüldüğü, ancak yıllar sonra rantabıl hale geldiği... Bu ne derece bizim için faydalıdır diye düşündüğümüzde, ilk etapta gelişmekte olan bir ülke için faydalı değil... Kaldı ki şu anda hidrolik santraller bizim için çok daha rantabıl...” şeklinde değerlendirmelerde bulunulmuş ve nükleer enerji santrallarının ülkemiz için yararlı olmayacağı vurgusu yapılmıştır.[1]



Daha sonra, 19 Kasım 2005 tarihinde, bu defa Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler tarafından, Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi'nde bir açıklama yapılmış ve “Türkiye'nin elektrik enerjisi ihtiyacına ilişkin çalışmaların gerçekleştirildiği ve gerekli önlem alınmazsa 2010-2011 yılından sonra bir enerji darboğazına girilebileceğinin hesaplandığı” belirtilmiş, ''Bu darboğaza girmemek için ... 3 adet nükleer santral planlamaktayız. Bu nükleer santrallar 2011 yılından itibaren devreye giriyor ve peş peşe olacak. Dolayısıyla 3 adet nükleer santralı devreye almayı planlıyoruz.'' değerlendirmeleri yapılmıştır.[2]



Yaklaşık 8 ay arayla, Başbakan ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı tarafından yapılan birbirine taban tabana zıt bu iki açıklama, ülkemiz enerji politikalarının tamamen güncel popülist gelişmelere göre yönlendirildiğinin bariz kanıtlarıdır. 8 ayda ne değişmiştir? Uluslararası enerji lobilerinin baskıları mı artmıştır? Rantabilite hesapları neden birbirini tutmamaktadır? 2011 yılında devreye alınacağı planlandığına ve en erken 2007 yılında inşaatına başlanabileceğine göre, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, nükleer santralın 4 yılda bitirilebileceğini mi öngörmektedir? Dünyada bu sürede bitirilebilen bir nükleer santral örneği var mıdır?



Böylesi yaklaşımlarla havanda su dövülmektedir. Son dört yılda elektrik üretimi amacıyla tek çivi çakılmamıştır. Yakın gelecekte enerji krizi kaçınılmazdır.


Günümüzde, elektrik enerjisinin ucuz, kaliteli, zamanında ve güvenilir şekilde temini ülke yönetimlerinin öncelikli konuları arasındadır. Bu anlamda enerjinin planlama ve yönetim boyutları önem kazanmaktadır. Özellikle, dünyada sık sık gündeme gelen enerji veya enerji hammaddeleri krizleri, ülkeleri, enerji politikalarını olası krizleri gözeterek planlamaya, kaynak kullanımında dikkatli olmaya ve ekonominin enerjiye olan bağımlılığını azaltacak önlemleri almaya yöneltmiştir. Bu çerçevede ulusal kaynakların etkin ve rasyonel kullanımları ülkelerin enerji yönetimleri için hayati önem taşımaktadır.



Dolayısıyla, enerji planlamaları, bir ülkenin geleceğini, -refahını ve aynı zamanda krizlerini de- belirlemektedir. Bu anlamda, ülke enerji yönetimlerinin ileriye dönük planlama hatası yapma keyfiyetleri bulunmamaktadır. Hata yapıldığında bunun bedelinin çok ağır ödendiği hepimizce görülmüştür, görülmektedir.


Elektrik enerjisi arz-talep dengesinin sorunsuz sürdürülebilmesi için ulusal kaynaklarımıza öncelik veren, rasyonel bir ulusal enerji politikası – toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla- oluşturulmalı, bu politika, iktidar değişiklikleri ve siyasetçi tercihlerine göre değiştirilmemelidir.


Yerli linyit ve su kaynaklarımız değerlendirilmelidir. Yeni kaynak bulunmasına yönelik aramalara başlanılmalı, yerli kaynaklarımızın verimli ve çevreye zarar vermeksizin kullanımlarına yönelik araştırma ve teknoloji geliştirme çalışmalarına gereken önem verilmelidir.



Dünya üzerindeki tüm ülkeler enerji maliyetlerini düşürmek amacıyla elektrik üretiminde önceliği kendi kaynaklarına vermektedirler. Ülkemizde ise, elektrik enerjisi üretmek için kullanabilecek kaynaklar sınırlı olmamasına karşın, elektrik enerjisi üretiminde öncelik, -anlaşılmaz bir şekilde (!)- yerli kaynaklara değil, yabancı kaynaklara verilmektedir.



Ülkemizde elektrik üretiminde kullanılabilecek 8,5 milyar ton linyit rezervi bulunmaktadır. Bir ülkede geniş kömür rezervlerinin bulunması, o ülke için enerji arz güvenliğinin sağlanması bakımından çok büyük bir avantaj anlamına gelmektedir. Temiz kömür teknolojilerinin bugün ulaştığı nokta göz önüne alındığında, söz konusu kaynaklardan çevresel etkilerin de en aza indirilerek elektrik enerjisinin üretilmesi en akılcı uygulama olacaktır. Ancak, yerli kaynaklara dayalı yeni yatırımlar yapılmamasının yanı sıra, mevcut kömüre dayalı termik santraller kapasitelerinin çok altında çalıştırılmaya mecbur bırakılmaktadır.



Kurulacağı söylenen nükleer santralların toplam kapasitelerinin 4500 MW olacağı söylenilmektedir. Üstelik bu santralların atık sorunu hala çözülememiştir. Oysa ülkemizde, elektrik üretimi amaçlı devreye alınabilecek 13 sahada toplam 3,87 milyar ton linyit rezervi bulunmaktadır. Söz konusu rezervin, toplam 9,655 MW kurulu güç yaratabilme potansiyeli vardır. Söz konusu potansiyelin kısa dönemde gerçekleştirilme imkanlarının sağlanarak, linyite dayalı elektrik santrallarının kurulu gücünün toplam 17,775 MW’a çıkarılabilmesi imkan dahilindedir. Ülkemiz toplam kurulu gücünün 2005 yılı sonu itibariyle yaklaşık 40.000 MW olduğu dikkate alındığında, söz konusu kapasite, toplam kurulu gücün %44,5’ini oluşturacaktır. Bu tablo, ülkemiz enerji güvenliğinin yeniden temin edilmesi bakımından oldukça önemlidir.



Büyük ölçekli kömür üretimi, bir çok ülkenin ekonomik ve toplumsal kalkınmasında önemli bir rol oynamaktadır. Kömür madenciliği, işsizlik ve yoksulluğun yüksek olduğu kırsal bölgelerde, gerek doğrudan gerekse söz konusu faaliyetin yarattığı yan ekonomik faaliyetler sonucu binlerce kişiye istihdam olanağı sağlamaktadır. İstihdam ile yaratılan gelir, kırsalda üretilen mal ve hizmetlerin tüketilmesi bakımından da yaşamsaldır. Ayrıca, kırsal bölgelerde ulaşım, su, eğitim ve iletişim gibi ekonomik ve sosyal altyapının sağlanmasına yönelik önemli katkısı da bulunmaktadır.



Bugün ülkemizde enerji krizi değil, enerji yönetimi krizi yaşanmaktadır. Planlama ve karar vermede çok başlılığa son verilmeli, kurumlar arasında eşgüdüm sağlanmalıdır. Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda gerekli yatırımlar ve çalışmalar başlatılmalıdır. Kayıp kaçak oranlarının gelişmiş ülkelerin seviyesine çekilmesi için çalışmalara başlanılmalıdır. Enerjinin tüm yurttaşlar için temel bir ihtiyaç olduğu gerçeğinden hareket ederek bu konuda gerekli önlemler alınmalıdır.

Enerji güvenliğini tehdit eden, pahalı ve ülke içinde yaratılan katma değerin de döviz olarak yurt dışına aktarılmasına neden olan projelerden acilen vazgeçilmeli, istihdam ve katma değer yaratan yerli kaynaklarımıza dayalı projelere öncelik verilmelidir. Ülkemizin güvenliği için gerekli ve sanayinin ihtiyacı olan ucuz enerji üretiminin sağlanması, bu enerjinin sürekli ve güvenilir olması açısından yerli kaynaklarımızın kullanılması bir zorunluluktur.

Kamuoyunun bilgisine sunarız.


TMMOB

MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI

YÖNETİM KURULU

Ankara, 14 Nisan 2006



BAŞKA BİR ARZUNUZ
 
Yapılacak..

Yapıldı diye bir şey göremiyorum!!!
 
gidin bu yalanlarla cocukları kandırın
 
Geri
Üst