Börteçine9
New member
Çin/Pekin’de düzenleyeceği Olimpiyat Oyunları “Barışı Hürriyeti ve Dostluğu” temsil etmesi nedeniyle şüphesiz 2008 yılının en önemli olayları arasında yerini alacaktır. Bilindiği gibi Olimpiyatlarda ülkeler çeşitli dallarda düzenlenen yarışmalar vesilesiyle biraraya gelirler ve kuralları önceden belirlenmiş etkinlikleri dostça tamamlayarak ülkeler arasında dostluğun ve barışın nasıl gerçekleştirilebileceğini gösterirler.
Konu bu yönüyle ele alındığında “Çin Olimpiyat Oyunlarının ruhuna aykırı hareket etmiştir/etmektedir” demek yanlış olmaz. Zira Çin ülkesinin belli bölgelerinde uzun süredir uyguladığı insanlık dışı uygulamalara Olimpiyatları bahane ederek yenilerini eklemiştir/eklemektedir.
Doğu Türkistan ve Tibet’te gerçekleştirdiği uygulamalar nedeniyle insan hakları konusunda sicili kabarık olan Çin bu defa olimpiyatları bahane ederek bu bölgelerde yürüttüğü baskıların şiddetini daha da artırmıştır.
Bilindiği üzere Çin hükümeti 2008 Pekin Olimpiyatlarının güvenliğini tehdit eden unsurların bertaraf edilmesi bahanesiyle Eylül 2007 ayı başlarında Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde Terörü Yok Etme adı altında altı ay sürmesi planlanan ve yaklaşık 23.000 güvenlik görevlisinin katıldığı bir operasyon başlatmıştır. Geçen süre içinde Doğu Türkistan’daki evlerin neredeyse tamamı aranmış insanlar tutuklanmış kontrol noktaları oluşturularak yolcular ve araçlar aranmıştır. Masum insanların sadece şüphe üzerine tutuklanarak hapse atılması olimpiyat meşalesinin geçeceği bölgelerde sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi işyerlerinin kapatılması bazı bölgelerde daha da ileri gidilerek insanların pencere kenarlarına yaklaşmasına bile izin verilmemesi anlaşılamamaktadır…
Çin’in Moğol Tibet ve Doğu Türkistanlı Uygurlar üzerindeki baskıları için ürettiği bahaneler aslında dönem itibariyle değişiklik gösteriyor. Bahaneler uluslar arası konjonktüre göre şekilleniyor. Örneğin 11 Eylül 2001 saldırılarının hemen ardından Çin Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerini “İslamcı terörist” şablonuna oturtmaya gayret etti. Konjonktüre göre irite edici nitelik taşıyan “İslamcı terörist” yaftasını Uygur Türklerine yamamaya çalışan Çin yakın tarihte Doğu Türkistan’dan kalkan bir yolcu uçağının kaçırıldığını ve bu uçak ile Olimpiyat Stadyumu’na saldırı girişiminde bulunulacağını açıkladı. Tabi diğer birçok olayda olduğu gibi bu haber bağımsız kaynak tarafından doğrulanmadı. Sonuçta sözde saldırı eyleminin bir “senaryo” olduğu rahatlıkla anlaşılabiliyor.
Çin’in yürüttüğü uygulamalara ilişkin iddialarının doğrulanamaması ülkedeki haber özgürlüğünün bulunmayışı gibi önemli bir problemden kaynaklanıyor. Uluslararası kuruluşlar her ne kadar Pekin’de yapılacak olan olimpiyat müsabakaları için Çin’den daha üst seviyede haber özgürlüğü talep etmekteyse de Çin hükümeti “haberleri kontrol etme sistemi” gibi uygulama nedeniyle taleplere olumsuz yaklaşıyor. Çin icat ettiği bu sistem sayesinde özgürce fikir beyan etmek isteyenleri – kendileri gibi düşünmedikleri için sürekli olarak sindiriyor ve hapse atıyor.
Çin anayasasındaki habercilikle ilgili muğlâk ifadeler yönetime işine gelmeyeni engelleme hatta hapse atarak cezalandırma keyfiyeti sağlıyor. Yasadaki; “Devlet çıkarlarını tehlikeye sokacak bilgileri ifşa eden yazıların suç olduğu” şeklindeki ifade dayanak gösterilerek Çin’de birçok yayıncı gizliliği ifşa suçundan hapisle cezalandırıldı. Bu arada Doğu Türkistan’daki Uygurlar konusundaki gelişmelerin de gizlilik kapsamına alınması ihmal edilmedi.
Bütün bu olaylar/gelişmeler karşısında dünya kamuoyu hala sessiz kalabilmektedir. Okyanusta rotasını kaybederek yanlış bir denize ulaşan bir fok balığı için seferber olan ülkeler ne yazık ki Çin’de meydana gelen trajediyi görmezden gelmektedir. Peki bu tepkisizlik nasıl açıklanabilir? Bunun açıklaması; “Çin’in gün geçtikçe artan ekonomik etkinliğini bir silah olarak kullanması” şeklinde olabilir. Bilindiği gibi Çin dünyanın en hızlı gelişen ekonomisine sahiptir ve malum ülkeler “ekonomik gerekçelerle” Çin’e karşı gereken tepkiyi gösterememektedir. Başka bir anlatımla “Ekonomik menfaatler” “İnsani değerlerin korunması”na tercih edilmektedir.
Umarız başta İnsan Hakları konusunda ahkam kesen ülkeler bu “Ahlak dışı” tercihin yol açacağı sorumluluklarının bir gün farkına varacaklardır.
Erdoğan ILGAZ