ÇAĞDAŞ (!) FATİH SULTAN MEHMET, TAYYİP EFENDİ
Tayyip EFENDİNİN en yaman yalakaları bile ona Fatih Sultan Mehmet yakıştırması yapmamışlardır. Peki, ben neden böyle bir yakıştırma yapıyorum?
Bir taraflarını yırtarak “Ben Osmanlıyım” diye bağıranlar, Osmanlı tarihini “saray beslemesi” tarihçilerin kaleminden okudukları için bu yaygaralarla ortalıkta dolaşırlar. Genelde aynı kişiler için “Ergenekon” da kutsaldır. Ama nedense bu yaratıklar, bir operasyona “Ergenekon” isminin verilmesi karşısında sessiz ve alakasız kalırlar.
Fatih Sultan Mehmet, ön cephelerde Türklerin bulunduğu birlikler sayesinde İstanbul’a girdikten sonra Türkleri nedense unutmuştur. Karşınızda terbiyemi bozmamak için “unutmuştur” diyorum…
“Saray Beslemesi” tarihçiler ve “kulaktan dolma” Osmanlıcılar, bu “unutma” operasyonuna o kadar güzel kılıflar hazırlamışlardır ki; “ihanet” bile bu “kılıflar” karşısında “cüce” kalır.
Bahane ya da kılıf nedir?
“Fatih, İstanbul’un asıl fethini yapmak için, şehri yeniden inşa etmek istiyor” “Bu nedenle de bulduğu bütün Rumları, Ermenileri, Musevileri şehre yerleştiriyor” Ama Türkler, Fatih Sultan Mehmet için 2 nci ve belki de tasnif dışı sıralamada olduklarından İstanbul’a alınmıyor, gelebilenlerin de geri dönmesi için elden ne gelirse yapılıyor.
Fatih’in bu tercihi “İstanbul’u gerçekten fethetmek için yaptı” diyenlere, kimseler kalkıp da Türk evladı Çandarlı’yı katlederken en seçme Rumları neden Veziriazam yaptı diye soramıyorlar. Sebebini mi sordunuz:
“Katranı kaynat kaynat olur mu şeker, cinsini öptüğümün cinsine çeker” özlü sözü ile size cevap verebilirim. Ne mi demek istiyorum? İsteyen Fatih’in “anası”na baksın; nerede ömrünü tamamladığına ve nerede “vefat” ettiğine baksınlar derim. Molla Gürani’nin, Akşemseddin’in Fatih’i ve İstanbul’u neden terk ettiklerini araştırsınlar derim…
Sonuç olarak; Türklük karşısındaki saldırıların başlangıç noktası 29 Mayıs 1453’tür. Türklüğün savaşı 555 yıldır sürmektedir.
Peki, İstanbul ne zaman Türkleşmeye başladı? Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “mübadele” anlaşmalarıyla.
“SARAY BESLEMELERİ”NDEN İNCİLER…
Şimdi sizlerle yine “saray beslemeleri” tarafından allanıp pullanmış, bugüne intikal edinceye kadar da başına teller takılmış bazı alıntıları paylaşmak istiyorum:
“Fatih Sultan Mehmet, Bizans’ın alınmasından hemen sonra, İmparatorluk sarayını gezip incelediği sırada, zindanda yaşlı bir papazı gördü. Yanına vardı ve ona;
“Efendi! Neden hapsedildin, suçun neydi?” diye sordu,
O da; “Sultanım! İstanbul kuşatıldığı sırada İmparator beni huzuruna davet etti ve bana; “Aziz Peder! Türkler İstanbul’a girebilecek mi?” diye sordu. Ben de ilmime güvenerek Ona; “ Efendim ne yazık ki, Türkler buraya hâkim olacaklar” dedim. İmparator hiddetlendi, işkenceyle beni buraya hapsettirdi.” dedi.
Fatih bu olaydan oldukça etkilendi ve papaza şu soruyu yöneltti; “Aziz Peder! İstanbul, bir gün gelir de bizim elimizden de çıkar mı?” dediğinde Papaz; “İçinizdeki fesatçılar, düşmanlar, kendi çıkarlarını düşünüp, devleti soymaya kalkarlarsa ve birde taşınır, taşınmaz mallarını yabancılara satıp, onlardan medet umar duruma düşerlerse, o zaman İstanbul bir başkasının eline geçer” dedi.
Bu söz üzerine Fatih’in tüyleri ürperdi ve oracıkta dizlerinin üzerine çöktü, ellerini açıp “Ya Rab! Ülkemde böyle fesatçılara, devlet düşmanlarına fırsat verme. Onları gazabına uğrat, birlik ve beraberliğimizi bozma” diye niyazda bulundu.”
Saray beslemesi yalakaların süslediği “reklamları” izlediniz… Sanki kendisi o fesadın başı değilmiş gibi..
Şimdi gelelim sadede;
Fatih İstanbul’u aldı ve Türkleri sadece İstanbul’da anasının soyundan gelenlerin “pislikleri”ni temizlesin, onlara hizmetçi ve uşak olsun diye tam 3,5 yıl sonra kabul etti. Ve bu Türkleri bostanlara, şimdiki tabirle varoşlara yerleştirdi. Günter Wallraf’ın “En Alttakiler Türkler” kitabına itiraz edip, Fatih’e benzemeye çalışanlara duyurulur.
Peki ya Tayyip Efendi ile Fatih bağlantısı?
Fatih de İstanbul’un Türkleşmesini istemedi Tayyip Efendi de aynı şeyi istiyor. “Vakıflar Yasası” bu haliyle geçtiği takdirde en çok 10 yıl içinde İstanbul’un 2/3’ü Rumların, Musevilerin ve Ermenilerin eline geçecek ve Türklerin tamamı İstanbul’dan sürülecektir. Fener Rum Başpapazlığı, İstanbul’un 1/3’ünün sahibi olacaktır. “Ergenekon” adı vererek, “asıllarını inkâr” konusuna imza atan bu “çete”, bu nedenle Türk Ortodoks Kilisesi sözcüsü Saygıdeğer Sevgi ERENEROL’u tutuklattırmıştır. Kilisede arama yaptırtmış ve “arama” esnasında “dümen” üzerine “dümen” çevirerek, Tayyip efendinin kankası Karamanlis “mutlu” edilmiştir.
Tayyip efendinin hedefi Atatürk Türkiyesi ve Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’tür.
Bütün icraatları bu noktada odaklanmıştır.
Tayyip Efendi dağdaki eşkıyaya “Kemalist” diyen Mehmet ALTAN ile Yasemin ÇONGAR’ın mezhebinden, meşrebinden, menşeindendir.
İşte sizlere Çağdaş Fatih Sultan Mehmet portresi…
Gönderen Cem YAREN zaman: 14:56
http://cemyaren.blogspot.com/2008/02/katrani-kaynak-kaynak-olur-mu-eker.html
Tayyip EFENDİNİN en yaman yalakaları bile ona Fatih Sultan Mehmet yakıştırması yapmamışlardır. Peki, ben neden böyle bir yakıştırma yapıyorum?
Bir taraflarını yırtarak “Ben Osmanlıyım” diye bağıranlar, Osmanlı tarihini “saray beslemesi” tarihçilerin kaleminden okudukları için bu yaygaralarla ortalıkta dolaşırlar. Genelde aynı kişiler için “Ergenekon” da kutsaldır. Ama nedense bu yaratıklar, bir operasyona “Ergenekon” isminin verilmesi karşısında sessiz ve alakasız kalırlar.
Fatih Sultan Mehmet, ön cephelerde Türklerin bulunduğu birlikler sayesinde İstanbul’a girdikten sonra Türkleri nedense unutmuştur. Karşınızda terbiyemi bozmamak için “unutmuştur” diyorum…
“Saray Beslemesi” tarihçiler ve “kulaktan dolma” Osmanlıcılar, bu “unutma” operasyonuna o kadar güzel kılıflar hazırlamışlardır ki; “ihanet” bile bu “kılıflar” karşısında “cüce” kalır.
Bahane ya da kılıf nedir?
“Fatih, İstanbul’un asıl fethini yapmak için, şehri yeniden inşa etmek istiyor” “Bu nedenle de bulduğu bütün Rumları, Ermenileri, Musevileri şehre yerleştiriyor” Ama Türkler, Fatih Sultan Mehmet için 2 nci ve belki de tasnif dışı sıralamada olduklarından İstanbul’a alınmıyor, gelebilenlerin de geri dönmesi için elden ne gelirse yapılıyor.
Fatih’in bu tercihi “İstanbul’u gerçekten fethetmek için yaptı” diyenlere, kimseler kalkıp da Türk evladı Çandarlı’yı katlederken en seçme Rumları neden Veziriazam yaptı diye soramıyorlar. Sebebini mi sordunuz:
“Katranı kaynat kaynat olur mu şeker, cinsini öptüğümün cinsine çeker” özlü sözü ile size cevap verebilirim. Ne mi demek istiyorum? İsteyen Fatih’in “anası”na baksın; nerede ömrünü tamamladığına ve nerede “vefat” ettiğine baksınlar derim. Molla Gürani’nin, Akşemseddin’in Fatih’i ve İstanbul’u neden terk ettiklerini araştırsınlar derim…
Sonuç olarak; Türklük karşısındaki saldırıların başlangıç noktası 29 Mayıs 1453’tür. Türklüğün savaşı 555 yıldır sürmektedir.
Peki, İstanbul ne zaman Türkleşmeye başladı? Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “mübadele” anlaşmalarıyla.
“SARAY BESLEMELERİ”NDEN İNCİLER…
Şimdi sizlerle yine “saray beslemeleri” tarafından allanıp pullanmış, bugüne intikal edinceye kadar da başına teller takılmış bazı alıntıları paylaşmak istiyorum:
“Fatih Sultan Mehmet, Bizans’ın alınmasından hemen sonra, İmparatorluk sarayını gezip incelediği sırada, zindanda yaşlı bir papazı gördü. Yanına vardı ve ona;
“Efendi! Neden hapsedildin, suçun neydi?” diye sordu,
O da; “Sultanım! İstanbul kuşatıldığı sırada İmparator beni huzuruna davet etti ve bana; “Aziz Peder! Türkler İstanbul’a girebilecek mi?” diye sordu. Ben de ilmime güvenerek Ona; “ Efendim ne yazık ki, Türkler buraya hâkim olacaklar” dedim. İmparator hiddetlendi, işkenceyle beni buraya hapsettirdi.” dedi.
Fatih bu olaydan oldukça etkilendi ve papaza şu soruyu yöneltti; “Aziz Peder! İstanbul, bir gün gelir de bizim elimizden de çıkar mı?” dediğinde Papaz; “İçinizdeki fesatçılar, düşmanlar, kendi çıkarlarını düşünüp, devleti soymaya kalkarlarsa ve birde taşınır, taşınmaz mallarını yabancılara satıp, onlardan medet umar duruma düşerlerse, o zaman İstanbul bir başkasının eline geçer” dedi.
Bu söz üzerine Fatih’in tüyleri ürperdi ve oracıkta dizlerinin üzerine çöktü, ellerini açıp “Ya Rab! Ülkemde böyle fesatçılara, devlet düşmanlarına fırsat verme. Onları gazabına uğrat, birlik ve beraberliğimizi bozma” diye niyazda bulundu.”
Saray beslemesi yalakaların süslediği “reklamları” izlediniz… Sanki kendisi o fesadın başı değilmiş gibi..
Şimdi gelelim sadede;
Fatih İstanbul’u aldı ve Türkleri sadece İstanbul’da anasının soyundan gelenlerin “pislikleri”ni temizlesin, onlara hizmetçi ve uşak olsun diye tam 3,5 yıl sonra kabul etti. Ve bu Türkleri bostanlara, şimdiki tabirle varoşlara yerleştirdi. Günter Wallraf’ın “En Alttakiler Türkler” kitabına itiraz edip, Fatih’e benzemeye çalışanlara duyurulur.
Peki ya Tayyip Efendi ile Fatih bağlantısı?
Fatih de İstanbul’un Türkleşmesini istemedi Tayyip Efendi de aynı şeyi istiyor. “Vakıflar Yasası” bu haliyle geçtiği takdirde en çok 10 yıl içinde İstanbul’un 2/3’ü Rumların, Musevilerin ve Ermenilerin eline geçecek ve Türklerin tamamı İstanbul’dan sürülecektir. Fener Rum Başpapazlığı, İstanbul’un 1/3’ünün sahibi olacaktır. “Ergenekon” adı vererek, “asıllarını inkâr” konusuna imza atan bu “çete”, bu nedenle Türk Ortodoks Kilisesi sözcüsü Saygıdeğer Sevgi ERENEROL’u tutuklattırmıştır. Kilisede arama yaptırtmış ve “arama” esnasında “dümen” üzerine “dümen” çevirerek, Tayyip efendinin kankası Karamanlis “mutlu” edilmiştir.
Tayyip efendinin hedefi Atatürk Türkiyesi ve Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’tür.
Bütün icraatları bu noktada odaklanmıştır.
Tayyip Efendi dağdaki eşkıyaya “Kemalist” diyen Mehmet ALTAN ile Yasemin ÇONGAR’ın mezhebinden, meşrebinden, menşeindendir.
İşte sizlere Çağdaş Fatih Sultan Mehmet portresi…
Gönderen Cem YAREN zaman: 14:56
http://cemyaren.blogspot.com/2008/02/katrani-kaynak-kaynak-olur-mu-eker.html