Üniversitedeyken üşüyorum sanır insan.. <İclal Aydın>

I_PeNTaGRaM_I

New member
Katılım
12 Ara 2005
Mesajlar
1,482
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
İst. Kıyamet Vakti Bulunduğu alan: Antrepo Kahrama
Üniversitedeyken üşüyorum sanır insan ;



Bu yazıyı bir gece vakti yazıyorum. Ev çok soğuk. Az önce Akmerkez'in yılbaşı

ışıklarının önünden geçtim. Dünyanın en güzel şehirlerinde yeni yılı bekleyen ışıklar

yanmıştır şimdi... İstanbul'un en güzel semtlerindeki gibi... Bu yazıyı bir gece vakti

yazıyorum. Ev çok soğuk. Az önce Akmerkez'in yılbaşı ışıklarının önünden geçtim.

Dünyanın en güzel şehirlerinde yeni yılı bekleyen ışıklar yanmıştır şimdi...

İstanbul'un en güzel semtlerindeki gibi... Soğuk... Yatılı okulda okuduysanız eğer...

Yatakhanenin soğuğunu unutmamışsınızdır. Sabah gün doğmadan çalan zille

etüte kalkmayı ve metal bardaklarda içilen çayı diyorum yani... Unutmamışsınızdır.

Yaülı okul koridorlarının taş soğuğundan daha beteri de vardır. Geceyansı

dolaplara yapılan baskınlardır bunlar. Evden gelen, yemelere kıyamadığınız bir

böreğin ya da bir torba mandalinanın nasıl toparlanıp

götürüldüğünü görmek kahreder insanın körpecik kalbini. Ne berbattır bir bilseniz.

Belki de biliyorsunuzdur. Bir de evden uzakta üniversiteli olmak vardır bunun da

sonrasında. "Orta halli" bir devlet memuru olan babanızın kim bilir nereden

keserek size yolladığı o harçlıkla yaşama telaşını anımsıyorsunuz değil mi?..

Bilirsiniz soğuk olur öğrenci evleri. Buz gibi olur. Paltoyla yatılır. Makarna ve bulgur

pilavı yenir sürekli... İnsanın içini ısıtan tek şey o evin paylaşıldığı arkadaşların

sesleri ve yaşanan o günlerin geçici olduğunu bilmenin rahatlığıdır, insan

Anadolu'da bir üniversitede okuyorsa eğer üç kuruş parayla takla atmayı öğrenir.

Annem "Eve çağır arkadaşlarını" derdi. "Ev yemeği yesinler..." Sobalı evler ucuz

olurdu ya... Sobalı soğuk evlerde paltoyla yatan arkadaşlarımızı korumak isterdi

geceleri babaevinde yatan bizlerin anneleri. Üniversitedeydik... Hayatımızı

kurtarmak

için.. Elimizde Çehov'un bütün eserleri, atkılar içinde kırmızı burunlarla, hiçbir şey

yokmuş gibi ya da her şey gelecekte gizliymiş gibi; ürkek, heyecanlı, mutlu, kırık,

kimi zaman hepten vazgeçmiş derslere girip çıkardık... *** Öğrenci evlerinin

soğuğunun insanı gerçek hayatın ayazına aslında hiç hazırlamadığını

görüyorsunuz bir gün... Malumunuz gerçek hayatin ayazı beter oluyor çünkü. Oysa

okuldayken arkadaşının harçlığını bile paylaşırken insan nasıl da inanıyor hiçbir

şeyin değişmeyeceğine. Yatakhaneler, kantinler, koridorlar... Soğuk banyolar, taş

avlular, gece nöbetleri.. Bulgur pilavı, yanmayan soba, metal bardaklar... Bayat

ekmekler, evden gelen üç kuruş para, bir türlü alınamayan kitaplar, hep ertelenen

eğlenceler, hep beklenen daha güzel bir yarın... Ve gençliğin tarifsiz her şeye

dayanma gücü.. Üniversitelilerin gözüne baktığımda görüyorum artık gerçeği. Nasıl

güçlü, nasıl

dirençli, nasıl sağlıklı bir hayatta kalma güdüsü var o gözlerde. Nasıl da ışıl ısıllar..

Nasıl da hazırlar dünyayı tersine çevirmeye. Nasıl da hazırlar hiç unutmamaya...

Hatırlıyorum. Soğuk ve yoksul olurdu öğrenci evleri. Ama içinde bin kahkaha ile

döşenmiş müthiş bir zenginlik ısırdı... Yarına dair kocaman bir umutla bezenmiş "bir

gün bütün bunların değişeceğine" ait şahane bir inanç... Üniversitedeyken soğuk

gelirdi o yıllar bana... Oysa... Öyle üşüyor ki insan bir gün... Öyle üşüyor ki

yaşadığı "tarih" ne olursa olsun "şimdi" !.. İclal Aydın
 
ya ben İCLAL AYDIN hayranıyım ama bunu hiç duymamştım
 
:cool: I_PeNTaGRaM_I... yaw zorun ne?.. yarın işe gidicez!... nerden çıktı şimdi bu hüzün dolu yazı!...:cool:
 
teşekkürlerde varmı bunun mp3
 
Geri
Üst