'allah Yok, Peygamber Izinde!'
أĸяα;3397555' Alıntı:
akıLLı oL diyene bak sen
kimsenin tanrısı beş kuruş etmezmiş
tekfir ediLmeyi başta hakeden zihniyet sizsiniz işte
doğru sizin tanrıLarınız iLahlarınız beş para etmez
Ama iş o dediğin güne geLdiğinde hani diyorsun ya kardeş kardeşi tanımaz

O zaman kaçacak sakLanacak yer ararsınız bunun örneği yakın tarihte
Bunu en iyi sizLer biLiyorsunuz
böyLe forumdan meydan okumakLa oLmuyor
inin sahaLara da aLın tanrıLarınızı da
-tekfir=kafir demektir neden kafir demiyorsunda tekfir diyrsun çokmu fark var ben sana müslümankılıklı hokkabaz desem ortalığı velveleye verip bozgunculuk çıkarırsın o halde neden kaldıramayacağın lafları ediyorsun kendini tanrının elçisi yada sevgili kulumu sanıyorsun.
sana bi tane Türk Atasözü söyliim belki ibret alırsın
''Kaldıramayacağın yükün altına yatma yiyemeyeceğin Yaprağı yeme''
-tanrıların beş kuruş etmediği dönemleri bilmiyorsun burda yakın tarihten bahsediyorsun
-yakın tarihle ilgili tanrıların kaç para ettiğine yönelik güzel çalışmalar var
sana güncel tarafından bi yazı aktarayım belki okursun da ibret alırsın.
-ayrıca ülkücüler olmasaydı sen burda bu lafları edemezdin belki arap memleketlerinde olurdun ülkücülere karşı büyük nankörlük yaptığının farkında değilsin her zaman ülkücü pilav yemez her zaman sizi kurtaran ülkücülerin gölgesinde yaşayıp onlara karşı nankörlük ediyorsunuz bence böyle yapmaya devam edin çünkü böylesi sizin ruhunuzda var.
buyrun ordumuzu beraber karalayalım çok istediğiniz iç çatışmaya koşalım
hodri meydan
bundan sonraki çalışmalarımız ordumuza yönelik olsun buyrun o zaman istediğiniz günlerin çabuk gelmesi için ordumuza hep beraber saldıralım yıpratalım .
___________________________________________________________
'ALLAH YOK, PEYGAMBER İZİNDE!'
Türk ordusunda işkence skandalı!!! Adana'da askeri mahkemede görülen bir davada, askeri cezaevinde insanın kanını donduran işkencelerin yapıldığı ortaya çıktı. Çıplak erlere cop yalatıp kızgın tel bastırmışlar!
Adana'daki 6'ncı Kolordu Komutanlığı Askeri Cezaevi'ne, 'firar ve hırsızlık'tan konulan er Murat Polat'ın işkenceyle ölümüne neden oldukları, 6 askere de işkence yaptıkları iddiasıyla 1'i yarbay 29 askerin, 24'er yıl hapsi isteniyor...
İddialara göre, Gaziantep'teki Topçu Taburu'nda görev yapan 1984/1 tertip asker Murat Polat, rahatsızlandığı için sevk edildiği Hatay'daki askeri hastaneden, arkadaşı Ahmet Sambur ile firar etti. İki asker, 4 gün sonra İskenderun'da bir eve hırsızlık için girerken yakalandı ve 28 Haziran'da Adana 6'ncı Kolordu Komutanlığı 1'inci Sınıf Cezaevi'ne götürüldü. Polat burada, görevli askerlerin verdiği mahkum gömleğini giymek istemeyince gardiyanlar tarafından cop ve sopayla dövülerek hastanelik edildi. Bir ay sonra da hastanede öldü. Otopsi raporunda, işkenceyle öldürüldüğü yazıyordu.
Askeri savcı ortaya çıkardı
Olayı soruşturan Askeri Savcı Yardımcısı Hakim Kıdemli Yüzbaşı Veli Bayram, öldürülen Er Polat ile birlikte 2004 ile 28 Haziran 2005 arasındaki değişik tarihlerde erler Hasan Motu, Yener Bezek, Adil Kılıç, Mustafa Kılıç, Ahmet Sambur ve Harun Teke'nin de işkenceye uğradıklarını saptadı. Savcı yardımcısı, Askeri Cezaevi eski Müdürü Topçu Yarbay M.S. ile birlikte cezaevinde görevü 4'ü başçavuş 29 askerin 'İşkence' ve 'Neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence' suçlamalarından 24'er yıl hapis cezası ile cezalandırılmaları için iddianame hazırladı. Ardından da yeni TCK'da işkence suçlarının askeri bir suç olmaması ve şüphelilerden 15'inin de terhis olup askerlikle ilgilerinin kalmaması nedeniyle yargılamanın sivil mahkemelerde yapılması için görevsizlik kararı aldı.
Af Örgütü de inceleniyor
Dava dosyası, Er Polat'ın öldürülmesinde kullanılan 73.5 santimetre uzunluğunda 5 santimetre çapındaki sopayla birlikte Adana Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildi. Ama Başsavcılık henüz davanın sivil mahkemede görülmesi yönünde bir karar vermedi. Başsavcılığın karara itiraz etmesi halinde dosya uyuşmazlık mahkemesine gönderilecek. Orası da davanın hangi mahkemede görüleceğine karar verecek. Bu arada Uluslararası Af Örgütü de Polat'ın ölümünü incelemeye aldı.
Çıplak erlere cop yalatıp kızgın tel bastırmışlar!
Askeri Savcı Yardımcısının hazırladığı görevsizlik kararında, tüyler ürperten işkence olayları ayrıntılarıyla anlatıldı: Tutuklu ve hükümlüler çırılçıplak soyulduktan sonra kendileri de asker olan gardiyanların gözü önünde çıplak halde 'çök-kalk' yaptırılıyor, 'hoş geldin' adı altında dövülüyor, sopa ve coplarla dövülenler daha sonra soğuk suya sokuluyor. Yerlere akan kanlar da işkence yapılan tutuklulara temizlettiriliyor. Yüz kızartıcı suçlular ise olur olmaz zamanlarda dövülüyor, cop yalatılıyor, tel kızdırılıp vücutlarına bastırılıyor.
Er Murat Polat'ın işkenceyle öldürülme olayı ise şöyle anlatıldı: 'H.G., Murat Polat'ı copla dövmeye başladı. Dayaktan kurtulmak için pencereye doğru hamle yapan Polat'ı yakalayan H.G. Murat'ın sırtını dolaba vurdu, darbenin etkisiyle dolabın üzerinden yaklaşık 1 metre boyunda 5 santimetre çapında üzerinde şafak yazıları ve resimleri bulunan tahta bir sopa düştü.'
Sopayla kafasını yardı
H.G., 'Seni s..k.cek aleti buldum' diyerek sopayı eline aldı, bu sopayla Polat'ın sırtına, beline, böbreklerine ve var gücüyle kafasına, sağ kulağının üst kısmına vurdu. Aldığı darbenin etkisiyle Murat Polat'ın ağzından, burnundan ve kafasından kan geldi. R.G.'nin, 'bırak, ölecek' demesi üzerine H.G. kendisini bıraktı. Hastanesi'ye götürülen Polat kurtarılamayarak öldü.'
'Allah yok Peygamber izne çıktı'
Firar suçuyla girdiği Adana Askeri Cezaevi'nde işkence gördüğünü söyleyen er Mustafa Kılıç'ın ifadeleri şok edici: 'Harun Teke, Yener Bezek ve Adil Kılıç gardiyanlar tarafından cop ve sopalarla dövüldü. Gardiyanlar tutuklular ilk geldikleri gün giriş işlemleri sırasında küçük bir kağıtta yazılı 'Allah yok. Peygamber izinde' yazısını okutturuyor, sonra da 'Hoş geldin dayağı atıyorlardı. Bu dayaklardan ve olaylardan cezaevi görevlisi başçavuşlar O.A. ve Ö.B.'nin haberi vardı.'
Mahkeme kurmuşlar
6'ncı Kolordu Askeri Mahkeme Savcı Yardımcısı Veli Bayram'ın ifadesini aldığı zanlılardan Y.B.'nin verdiği ifadede de işkenceye ilişkin detaylar yer alıyor. Y.B.'nin ifadesinde üst tertip olan asker gardiyanların zaman zaman tutuklu ve hükümlüleri atölyeye alıp yargıladıkları, bu sırada alt tertip gardiyanları koridora çıkardıkları belirtiliyor.
Emir komuta işkence zinciri
Görevsizlik kararında bazı zanlıların verdikleri ifadeler doğrultusunda, üstlerin astlarına işkence talimat verdiği anlatıldı: 'Tutuklular Harun Teke ve Yener Bezek'in koğuşta birbirlerinin üzerine çıkmaları üzerine başçavuş O.A'ın emriyle bu koğuştaki tüm tutuklular dövüldü. Gardiyanlara küfreden bir tutuklu da O. astsubayın emriyle dövüldü. O. astsubayın 'Döverek mahkumları korkutun' emriyle çeşitli zamanlarda tutuklular defalarca dövüldü. Subay ve astsubaylar, cezaevindeki gardiyanların eylemlerinden haberdar olduğunu ve bu tür eylemleri yapmaları için emir verdiklerini beyan ederek bazı eylemleri kabul ettiler.'
HABERKENTİ Haber Merkezi
Saat: 10:36:1
Tarih: 17 Subat 2006
http://www.haberkenti.com/news_detail.asp?id=12517
...............................................................................................
Yaşatmak İçin Can Veren Bir Kahraman
ALİ BÜLENT ORKAN
Mamak Askeri Cezaevi dehşet günlerini yaşıyordu...
..........Ali Bülent Orkan gezerdi bu hücrede daha önceleri. On onbeş günlük sakalı ile havalı havalı yürürdü bu havasız mekânda. Her sabah yarım saatlik bahçe vaktinde bir olurdu bakışlarımız. Mamak Askerî Cezaevi dehşet günlerini yaşarken, komünist örgütlerin kılını bile kıpırdatamadığı o şiddet ortamında, teşkilâtımız mensupları ferdî çıkışlarıyla destanlara konu olacak kutlu bir direniş gösteriyorlardı. Bunun en estetik örneğini Ali Bülent Orkan sergilemişti.
Şer örgütlerinin azılı tetikçileri idarenin baskısına boyun bükmüş yedek gardiyanlık yaparken, Ali Bülent Orkan gibi kardeşlerimiz direnişin sembolü olmuştu. Rütbesiz erlere 'komutanım' diye hitap etmek mecbur ve aksi durum, ağır cezaî müeyyidelere gerekçeydi. Fakat, kardeşim Ali Bülent;
-Hey asker ağa bir baksana, diye kapıdaki yüzbaşıya seslenerek, mitolojik bir çıkış yapıyor ve günlük sakal tıraşının mecbur olduğu o işkence günlerinde bir haftalık sakalı ile, üç adım hücre voltası atarak, 'Kartal kanat' yürüyordu. O sanki idam mahkûmu değil de, ilâhî bir celsenin karizmatik hâkimi gibiydi. Ali Bülent Orkan, 13 Ağustos 1982 Cuma günü sabaha karşı Ankara Ulucanlar Cezaevi'nde asılarak şehit edildi. Mübarek bedeni Ankara Karşıyaka Asri Mezarlığı'na defnedildi.
Ruhu şad makamı cennet ...
Yusuf Ziya ARPACIK
.
Mesaj Tarihi 30/05/2007 14:13
SENİ VE HAKKINDA KARAR VERENLERİ UNUTMADIK !..
13 Ağustos 1982, Ali Bülent Orkan'ı sabah ezanıyla Mamak zindanlarından sehpaya yolcu ettiğimiz, yiğit gönüldaşımızın şehadet şerbetini içtiği unutulmayan bir gündür. Allah yolunda, sehpada can veren bu yiğit gardaşımız, bu yolda ne ilk ne de sonuncudur. Bu kervana katılmak için ben de gönül diliyle her zaman Mevla'ya yalvarıyorum. "Yarabbi, bana da Ali Bülent Orkanr17;ınki gibi şerefli bir ölüm nasip eyle..."
12 Eylül öncesinde zalimlerin, mürtedlerin, münafıkların, ateistlerin, komünistlerin günümüz Ebu Cehilr17;lerinin, Ebu Lehebr17;lerinin karşısında, sanki bir Hz. Hamza, bir Hz. Ömer gibiydin. Onların korkulu rüyalarıydın. Kim ne derse desin, kim ne söylerse söylesin. Eksikliğinle, fazlanla, eğrinle, doğrunla, Türk-İslam'a hizmetin ve o yolda sehpalarda can verişin seni bizlere unutturmuyor. Gönüllerimizde yaşıyorsun. Seninle gurur duyuyor, seninle övünüyoruz. Gönlümüzü serinleten, bizi hayata bağlayan bir pınar gibisin. Tarihteki şehit düşen bütün önemli şahsiyetler gibi adını altın harflerle yazırdın.
Dün omuz omuza idik. Aç, açık kaldık, susuz, uykusuz kaldık, işkencelerde "Allah, Allah" diye beraber inledik. Sen sehpada yağlı ilmikle yeni bir hayat bulurken, biz ölmeden diri diri zindanlara konduk. Gerçekte ise, ne sen, ne de bizler ölmedik. Bizi öldürdüklerini sananlar yanıldıklarını yavaş yavaş anlıyorlar ve daha da iyi anlayacaklar... Gerekirse kafalarına vura vura anlatacağız. Bizim inançlarımızı ve fikirlerimizi değil elbiselerimizi astıklarını gördüler.
12 Eylül'den sonraki, engizisyon mahkemelerindeki gibi zulmü şiar edinmiş, gırtlağına kadar içki dolu marksist zihniyetli yargıçları, seni idama mahkum edenleri, ettirenleri, kararına imza koyanları unutmadık. Olağanüstü yetkilerle donatılan bu mahkemeleri "idam kararları çıkarmadan, inkilabımızın haklılığını ispatlayamayız" diyerek mahkemelere idam kararı verdiren, idam kararlarını onaylayıp infazını sağlayan, idam anında koltuğunda pürosunu tüttürürken, viskisini yudumlayarak oturan, şerefsizleri unutmadık. Allah onların nefesini bir gün bizim elimizle keser inşaallah.
Ya peki,
12 Eylül sonrasında bizlere insanlık dışı işkenceler yapan, C-5 odalarında attıkları kahkahalarla "Burada Allah yok, Peygamber izinde" diyerek kudurmuş itler gibi üzerimize saldırarak salyalarını akıtan katliam figüranlarını nasıl unuturuz!!!
Biz biliyoruz; seni, hangi kahpe döllerinin niye cezalandırdığını. Bütün aleme de ilan ediyoruz ve şunu söylüyoruz r0;Bilesiniz ki, birgün sıra bize de gelecek, bütün kinimizle ve sabırsızlıkla öcümüzü alacağımız o günü bekliyoruz.r1;.
İdamından önce yattığı Mamak zindanlarında; hakkımızda, rehabilitasyon fikirleri üreten, bu fikirleriyle seni idam ettiren, bizleri yıllarca zindanlarda tutturan şizofrenler, megaloman cüceler, paranoyak Amerikan uşakları, Hristiyan medeniyetinin Türkiyer17;deki aşağılık temsilcileri, akademik ünvanlılar, Türkiyer17;li Salman Rüşdiler, Ankara'nın göbeğinde en konforlu binalarda, viski kadehlerini tokuştururken cezaevlerindeki Ülkücülerin tedavisini konuşan hokkabazları unuttuysak yazıklar olsun bizlere...
Küffar seni suçlu bulup idam etti. Ama unutmasınlar biz onları Allah'ın adaletiyle yargılayacağız. Eğer seni adaletle yargılasalardı mağdur ve mazlum olduğunu değil ceza vermek madalyalar verilmesi gereken biri olduğunu anlayacaklardı. Ama karıncalı beyinler bunu anlayamadı. Batılın temsilcileri seni bilmeden, belki en güzel makamla ödüllendirdiler. Şehitlik nişanesiyle şereflendirip, seni sevdiklerine, Resulullah'ın yanına gönderdiler. İnançlı olsalardı böyle olduğunu bilir ve seni idam etmezlerdi... Bugün çok pişmanlar, ahlayıp vahlıyorlar. Biz niye böyle yaptık, nasıl yanıldık diye dövünüyorlar!...
Yiğidim! Güneşi balçıkla sıvayabilirler mi? Bunu yapmaya kalkıştılar! Hiç, İslam'a gönül vermiş onun askeri, onun hizmetkarını unutturabilirler mi? Hayır ellerindeki balçığı kendi yüzlerine bulaştırdılar. Allah bize onları daha kötü hallerde de, görmeyi nasip etsin.
Sevgili, nur yüzlü Ali Bülent; seni dualarımızla yad ediyoruz. Senin için, seninle, acı ve çile çeken aileni selamlıyor, hürmet ve sevgilerimizi bildiriyoruz. Her birimizi bir Ali Bülent Orkan olarak bilmelerini istiyoruz.
Osman Başer
http://www.ankaraalperenocaklari.net/forum/viewthread.php?forum_id=18&thread_id=6
................................................................
yakın tarihten ezbere ahkam kesenler durumun ciddiyetini kavrayamamış olanlar için ufak bi kaç yazı...........