Ülkücüler bölündü

degazor35

TÜRK oğlu TÜRK
Altın Üye
Katılım
6 Mar 2007
Mesajlar
5,674
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
forumda bu kadar HIYAR varken,ortalığın CACIĞA dön
Ülkücüler bölündü mü, bölündüyse kaça bölündü.

Ayrışarak mı bölündü, yoksa klonlandı mı?

Mayoz mu bölündü yoksa mitoz mu bölündü?

Ortadan mı bölündüler, yandan mı ayrıldılar?

Bölünerek mi çoğaldılar çoğalarak mı büyüdüler?

***

Referandum yaklaştıkça ülkücülere yakıştırılan biyolojik tanımlama arayışı aldı başını gidiyor.

Ülkücülerin evet-hayır noktasında bölündüğünden bahisle referanduma destek bulma, surda gedik açma girişimleri tüm hızıyla devam ediyor.

Kendilerini zeki, kurnaz vs. diye adlandıranlar oynadıkları ali cengiz oyunlarıyla akılları karıştırabilmek için çaba sarf etmeye devam etsinler, ben size gerçeği açıklayayım.

***

Ülkücüler bölündü.

Hem de üçe beşe değil 81'e bölündüler.

Önce Ankara'da toplandılar, sonra memleketin dört bir yanına geldikleri illerine dağıldılar.

Referanduma hayır oyu vermek ve tüm Türkiye'yi bu sinsi tezgâha karşı bilinçlendirmek üzere söz vererek bölündüler.

12 Eylülün defolu ürünlerinin ipliğini pazara sermek için bölündüler.

Herhangi bir biyolojik tanıma tabi tutulmaksızın ülkücü hareketin tabiatına tabiiyet göstererek liderin sözünü ikiletmediler.

Teslimiyetin önünde yıkılmaz kale olmaya and içtiler.

Yurdun her köşesinden hayır diye haykırmak için bölündüler.

Bu haykırış teslimiyetçileri allak bullak edecek, kurdukları tezgâhları başlarına yıkacaktır.

Dolayısıyla 12 Eylül de yapılacak referandumda ülkücülerden evet mevet oyu gözükmüyor.

***

Şimdi insanlar merak ediyor, ortada ülkücü ve eski ülkücü tanımlamasına mazhar edilmiş bir avuç sahtekâr evet oyu vereceğini söylüyor.

Peki, bunlar neci diye?

Bunlar ikmalci, ikbalci ve takiyyecidirler.

Yollu ve yolcudurlar.

Selamları da alınmaz yemekleri de yenilmez, yolda yürünmez.

Hasbel kader fi tarihinde girdikleri ocağın kapısına yapışmış sülük gibi bu kapının bereketinden hala daha nasiplenmektedirler.

Çevirdikleri dalaverelerin bir numaralı referansı olarak yapıştıkları bu kapıyı adres gösterirler.

Onları kullananlar da bu sülüklerin ne mal olduklarını bildiklerinden hak ettiklerinden fazla itibar etmezler.

Sadece surda gedik açmak istedikleri zaman mayın eşeği olarak kullanılır, sonra da kaldırır bir yalağa bağlarlar.

Şimdi bu itibarla en layık tanımlamaya tabi tuttuğumuz bu şahsiyetlere söylenebilecek tek söz Allah ıslah etsin olacaktır.

***

Ülkücü duruş, davasının adamı olmayı gerektirir.

Şahsiyet taşımayı gerektirir.

Bu karakter eksiği müsvettelerin bizi daha fazla istismar etmesine izin vermeden bunları eski tanımından öteye farklı bir tanımla adlandırmak gerektiğini düşünüyorum..

Bu tanımlama memleketin dört bir köşesinin en güzel çiçekleri olan ülkücülerin keyfiyetine kalmıştır.

Ülkemin bu güzel çiçekleri dururken kimse devetabanlarına gül muamelesi yapmaya kalkmasın.

Kurt iziyle it izini birbirine karıştırmasın.


A.Savaş ÇOLAK
 
Mayoz mu bölündü yoksa mitoz mu bölündü? :lol:

akp anca kandil ve mahmurdakileri kandırır o da geri dönmezlerse
 
Ülkemin bu güzel çiçekleri dururken kimse devetabanlarına gül muamelesi yapmaya kalkmasın.

Kurt iziyle it izini birbirine karıştırmasın.[/FONT][/SIZE][/COLOR]

evet karıştırmamak lazım,zamanında demirelin beygirine kelebek olanlar kendini hala kurt mu sanır bilmem fakat ,üstadın deyimiyle;

Ne at kaldı ne kervan hepsi silinip gitti

İyi insanlar iyi atlara binip gitti....



eeee iyileri gittyiyse geriye kalanlar neci? neci olacak; demirelin atına kelebek,ecevitin kuşuna tünek, rahşanın lafına suspus olmuş düğme ilikleyicisi, kendi geçmişine küfreden ülkücüsüne müsvedde diyebilen bir avuç erciyes yayla çorbacısı..



şimdi bu denilenleri birileri fazla üstüne alınmasın, yazıdaki kaynak yazar direk eleştiri değil çemkirme tarzı bişeyler yazdığı için bunları göze zaten alıyordur,onun için buraya copyalayan kişi kendisini benim dedikleirmden saymıyordur zaten, yazar nasıl belli bir ülkücü kesimi hedef alıyorsa , benim sözlerimde yazarın bizim dışımızda tuttuğu kesimedir..bu bir kaynak eleştirisi değildir, direk olarak yazıya yorumumdur. çünkü kaynak%15lik mhp li kesimin temsilcisi değildir, 9 bin satan bir gazetenin ülkcüleri temsil etmeside mümkün değildir zaten.
 
19. Dönem (SHP) Sosyaldemokrat Halkçı Parti Milletvekilleri:

*Mahmut KILIÇ SHP Adıyaman
*Celal KÜRKOĞLU SHP Adıyaman
*Abuzer TANRIVERDİ SHP Adıyaman
*M.Hatip DİCLE SHP Diyarbakır
*Ahmet Fehmi IŞIKLAR SHP Diyarbakır
*Salih SÜMER SHP Diyarbakır
*Mahmut UYANIK SHP Diyarbakır
*Sedat YURTTAŞ SHP Diyarbakır
*Leyla ZANA SHP Diyarbakır
*Mehmet SİNCAR SHP Mardin
*Ahmet TÜRK SHP Mardin
*Ali YİĞİT SHP Mardin
*Sırrı SAKIK SHP Muş
*Mehmet Emin SEVER SHP Muş
*Zübeyir AYDAR SHP Siirt
*Naif GÜNEŞ SHP Siirt
*Remzi KARTAL SHP Van
*Nizamettin TOĞUÇ SHP Batman
*Abdülkerim ZİLAN SHP Batman
*Mahmut ALINAK SHP Şırnak
*Orhan DOĞAN SHP Şırnak
*Selim SADAK SHP Şırnak


Benim kafamda oturtamadığım Alparslan Türkeş gibi bir liderin sırf 12 eylül anayasası değişecek diye içinde bu kadar PKK lı terörist bulunan bir koalisyona nasıl ve neden güven oyu vermesi ki Muhsin Yazıcıoğlu nun söylediğine göre güven oyu verilmesede hükümet kuruluyormuş bunu kafamda bi türlü oturtamadım...
 
12 Eylül oltasına atlayanlar işte... Dikkat ederseniz bunlara gazı kim veriyor ? Muhafazakâr kesimin yani eski tabirle sağcıların gazeteleri. Şu tezatlığa bak arkadaş ya. 12 Eylül darbecileri bu AKP'ye göre yargılanacak ki nasıl olacak o iş ben hala anlamıyorum , ama bunun bedeli çok ağır olacak...
 
evet karıştırmamak lazım,zamanında demirelin beygirine kelebek olanlar kendini hala kurt mu sanır bilmem fakat ,üstadın deyimiyle;

Ne at kaldı ne kervan hepsi silinip gitti

İyi insanlar iyi atlara binip gitti....



eeee iyileri gittyiyse geriye kalanlar neci? neci olacak; demirelin atına kelebek,ecevitin kuşuna tünek, rahşanın lafına suspus olmuş düğme ilikleyicisi, kendi geçmişine küfreden ülkücüsüne müsvedde diyebilen bir avuç erciyes yayla çorbacısı..



şimdi bu denilenleri birileri fazla üstüne alınmasın, yazıdaki kaynak yazar direk eleştiri değil çemkirme tarzı bişeyler yazdığı için bunları göze zaten alıyordur,onun için buraya copyalayan kişi kendisini benim dedikleirmden saymıyordur zaten, yazar nasıl belli bir ülkücü kesimi hedef alıyorsa , benim sözlerimde yazarın bizim dışımızda tuttuğu kesimedir..bu bir kaynak eleştirisi değildir, direk olarak yazıya yorumumdur. çünkü kaynak%15lik mhp li kesimin temsilcisi değildir, 9 bin satan bir gazetenin ülkcüleri temsil etmeside mümkün değildir zaten.


yazarın hedef kitlesi gerçek ülkücülerdir kardeş,
sen üstüne alınma,
önce karar ver ait olduğun yeri,
sonra bakarız bi çaresine.Yazara laf atıpta sağa sola çemkirmeyin.İktidarın karaman koyunlarını biz erken gördük,siz eteklerinin altında olunca farkına varamıyorsunuz.Polemik yapmadan uzatma ne dersin.
Dokunan yeri varsa yazara mail at,kaynağı bellidir.Bazı kaynaklar tarafından servis edilmemiş,el emeği bir yazıdır.
 
Benim kafamda oturtamadığım Alparslan Türkeş gibi bir liderin sırf 12 eylül anayasası değişecek diye içinde bu kadar PKK lı terörist bulunan bir koalisyona nasıl ve neden güven oyu vermesi ki Muhsin Yazıcıoğlu nun söylediğine göre güven oyu verilmesede hükümet kuruluyormuş bunu kafamda bi türlü oturtamadım...

Kardeş,
aynı senaryoyu Bahçeli'de oynadı.Senaryo diyorum,çünki öncesinde yazılan filmin repliklerinin değişmesi gerekti.Bahçeli'nin ecevitin içinde olduğu koalisyonu sorgulayanlar,Türkeş'i hiç sorgulamadı?
Ben mi?
Tek kanaat ve düşüncem memleket yararına bir şeyler gördükleridir.
 
yazarın hedef kitlesi gerçek ülkücülerdir kardeş,
sen üstüne alınma,
önce karar ver ait olduğun yeri,
sonra bakarız bi çaresine.Yazara laf atıpta sağa sola çemkirmeyin.İktidarın karaman koyunlarını biz erken gördük,siz eteklerinin altında olunca farkına varamıyorsunuz.Polemik yapmadan uzatma ne dersin.
Dokunan yeri varsa yazara mail at,kaynağı bellidir.Bazı kaynaklar tarafından servis edilmemiş,el emeği bir yazıdır.

haklsıın muhatabım yazarın kendisidir,ben 3-5 bin satan gazetenin yazarına mailimi değil mendilimi bile atmam..şu yazı düzenimle bile 150 bin satan gazeteye ve bir dergiye arada yazılarımı yolluyorum orda çıkıyor.yazara söylerim beni takip etsin üslup öğrensin.hh in kuralları içinde susmak durumunda oluyorsam bu demek değilki kendini ülkücü sanan bu 3 binlik gaste yazarına aynı minvale konuşmaktan acizim.. hayır bilakis ,kendisine cevaben bir yazı yollamak kararını verirsem, kalemini cebine, kalavyesinide koltuğunun altına alma durumunda kalır.

şimdi benim yerim konusunda sıkıntın neden biraderim, ben tavrımıda sözümüde direk koyan biriyim,AKP ye oy vermişliğim yok diye çok kere demişimdir de; bunu size ispat derdindemi sanırsın beni?

evellallah bildim bileli ülkcüyüm .. ocakta gaz yemedim ,ama birilerini gazladığım oldu zamanında, onlar hala aynı ocakta çay içiyor maalesef. hayatımda tek hatamdır belkide..

rahaşanın eteğine saklananlar bizi akp nin eteğindemi görüyor? yazık..biz eteğin insanı değil etiğin insanı olduk hep.. bunu sizin anlayamamış olmanız beni hiç üzmüyor , çok şükürki aynı göçrüşün insnaı değiliz, ötelerde ne yüzle şehitlerimle yüzleşirdik yoksa ...değilmi ama?
 
Kardeş,
aynı senaryoyu Bahçeli'de oynadı.Senaryo diyorum,çünki öncesinde yazılan filmin repliklerinin değişmesi gerekti.Bahçeli'nin ecevitin içinde olduğu koalisyonu sorgulayanlar,Türkeş'i hiç sorgulamadı?
Ben mi?
Tek kanaat ve düşüncem memleket yararına bir şeyler gördükleridir.

Ülkücü bir abim bana şu cevabı vermişti ne kadar doğru bilmiyorum.Alparslan Türkeş Meclis Güven oyuna çıkmadan 2-3 gün önce mersinde silah yüklü bi gemi yakaltmış.Ermenilere ait olan bir gemi.Karabağ o zaman daha işgal edilmemiş.Alparslan Türkeş te hükümet bir an önce kurulsun olaya el atsın diye güven oyu vermiş bide dediki mhp güven oyu vermese hükümet kurulamıyormuş.Muhsin yazıcıoğlunun verdiği röportajda mhpden neden ayrılıdığı konusunda bu konuya değiniyor aynen aktarıyorum aşağıda.Devlet Bahçeli konusunda bilmiyorum sen ne düşünüyorsun ama ben hiç de hoş şeyler düşünmüyorum.İmralıda ki iti asamadı sonra oy toplamak için bide halka ip attı ters tepti sonra istifa etti yine de kaldı sonra tüzüğü değiştirdi temelli yerleşti.Böyle duygusuz bir adam daha görmedim ben suratında ne bir gülümseme nede bir hüzün gördüm daha neyse..Muhsin Yazıcıoğlunun söylediğine göre zaten hükümet kurulabiliyormuş MHP nin güven oyu vermes. yada vermemesi birşey ifade etmiyormuş..

DYP-SHP Koalisyon hükümetine güvenoyu vermemekte ısrar eden Muhsin Yazıcıoğlu’nun koluna giren Türkeş Meclis Genel Kurulu’na soktu ve yanına oturttu. Ancak Yazıcıoğlu SHP’deki DEP’lileri hazmedemiyordu

Meclis'te açık oylama yapılıyordu. Türkeş “Evet” yanında oturan Yazıcıoğlu “Hayır” diyecek ve ilginç bir görüntü oluşacaktı. Yazıcıoğlu “Efendim izin verin çıkayım” dedi. Türkeş kabul etmedi

Bunun üzerine Yazıcıoğlu, bir kâğıda milletvekilliğinden istifa dilekçesi yazdı. Türkeş çok sinirlenmişti. Dilekçeyi yırttı. Yazıcıoğlu ve üç arkadaşı genel kurul salonunu terkedince, kopma kaçınılmaz olmuştu

MHP’NİN Meclis’te 19 olan sandalye sayısı, Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının ayrılması üzerine 15’e indi, sonraki bir katılımla 16’ya çıktı. Bu arada Yazıcıoğlu ve arkadaşları herhangi bir partiye katılmak yerine Büyük Birlik Partisi adı altında bir parti kurdular. Hilal ve gül motiflerinin yer aldığı parti amblemi yeni bir çatının işareti oldu. Ancak şimdi biz, BBP’nin kuruluşundan önceye, Yazıcıoğlu’nu kopmaya götüren sürece dönelim yine.


Dizinin önceki bölümlerinde belirttiğimiz gibi, ülkücü camia içinde bazı isimler, Türkeş’in MHP’nin başına geçmemesi ve partilerüstü kalması yönünde telkinlerde bulunuyordu.

Yazıcıoğlu, o günleri anlatıyor:

- Ben cezaevinden çıktıktan sonra Anadolu’yu karış karış gezdim. Bu gezilerim sırasında ülkücü hareketin ciddi anlamda dağınık olduğunu gördüm. Kimi ANAP, kimi DYP içerisinde yer almış, kimileri Milliyetçi Çalışma Partisi’ni kurmuş ve onun içinde yer almış. Kimileri de bu kuruluş dönemini benimsememiş. Tam tatminkâr olmamış. Dolayısıyla o sürecin dışında kalıp hâlâ arayışlarını sürdürüyor. Kimileri de tamamen siyaset dışı kalmış, siyaseti küçümsüyor, onu basit insanların yaptığı işler gibi görüyor. Dolayısıyla siyaset dışı tasavvuf hareketlerine katılmış durumdaydı. Böyle bir dönemdi 1987’nin sonları. Tabii ki, hareketin hukukunu lider temsil eder. Lideri yok sayarak hareketi toparlamak, lideri dışlayarak hareketin birliğini sağlamak mümkün değildir tezini ben savundum...

Sayın Devlet Bahçeli de aynı görüşteydi sanırım...

- Evet, biz aynı şeyleri savunduk. Ben de o zaman bunu ifade ettim. Tabii ki, liderle ilgili bir takım politik anlayışı, fikri çizgisi, uygulamalarıyla ilgili farklı yorumlarınız, değerlendirmeleriniz olsa bile, bunu içselleştirerek birliğe giden yolun mutlaka liderin etrafında olması gerektiğini savunursunuz, ben de öyle yaptım. Benim görüşüm buydu. O sebeplede MÇP’nin içinde yerimizi aldık.

10 günlük evliyken Anadolu’ya çıktım

Hareketin toparlanması için de ben elimden geleni yaptığıma inanıyorum. 10 günlük evliyken en az onbeş gün evime dönmemek üzere valizimi hazırlayıp Karadeniz’den, Doğu’ya, Güneydoğu’ya kadar her yeri gezip dolaştım. Bir sinerji oluşturuldu. Yeniden bir toparlanma oldu ve hareketin bir noktada cazibe merkezi haline gelmesi gerekiyordu. O yönde çaba gösterdik. Tabii MHP’nin kendi asli unsurları içinde Türkeş Bey’in siyasete girmemesi konusunda talepler vardı.

12 Eylül öncesi birlikte siyaset yaptığı arkadaşları değil mi?

- Tabii... O arkadaşlar içerisinde GİK üyeliği yapmış kişiler, o zaman MÇP’nin bu şekilde devamından yana olmayanlar vardı. Bunlar başka bir siyasi partinin içinde oldukları kadar, hiçbir siyasi partinin içinde olmayanlar da vardı. Bu yönde yoğun tartışmalar oldu. Dedeman toplantıları benden daha evveldir. Ben cezaevinde olduğum sırada avukat arkadaşlarımız gelerek, dışarıda bir takım siyasi arayışların olduğunu, hatta bu yönde kamplaşmalara dönük organizasyonların bulunduğunu, gelişmelere benim nasıl baktığımı, ne dediğimi öğrenmek istediklerini söylediler. Hatta ne diyorsanız, biz de dışarıda o istikamette çalışmalar yapalım diyenler olmuştur. Ancak ben şunu söyledim, dışarıda hareketimizin yetkin unsurları var. Dışarıda olan arkadaşlarımız bir araya gelip tartışıp değerlendirirler, bir karara varırlar. Varacakları kararlar birlik beraberlik içerisinde olmalı. Bunun ötesinde ben özel bir şey söylemem. Benim işim cezaevindeki arkadaşların birliğini sağlamaktır. Onların hukuki, ekonomik sorunlarını sağlamaktır. Dışarıdaki gelişmelere buradan müdahale etmeyi saygısızlık olarak görürüm dedim.

Dedeman toplantılarında bu hareketin içinde eğitimcilik görevinde bulunmuş, ocaklarımızda, teşkilatlarımızda bir araya gelmiş arkadaşlar yer aldı. Ciddi çelişkiler, tartışmalar olmuş. Aslında önemli bir arayış dönemidir. Biz o zaman, ifade ettiğim gibi arkadaşlarımızla, ülkü ocaklarının, gençlik kollarının genel başkanlığını yapmış arkadaşlarla bir araya gelip, birlikte MÇP’ye girme noktasında buluştuk. Rahmetli beni davet etti. ‘Arkadaşlara söyle, partiye aktif olarak girsinler’ dedi.

O dönemde rahmetli Türkeş’in velihatı olarak Muhsin Yazıcıoğlu ve Devlet Bahçeli gösteriliyordu. Ama siz bir mesafe koydunuz. Soğukluk oldu. Nasıl ve neden oldu bu?

Veliaht diye kapak yaptılar

Türkeş Bey bizi davet edince, ‘Efendim benim arkadaşlara söylemem yanlış anlaşılabilir. Zatıâlinizin doğrudan daveti olsun’ dedim. Burada o arkadaş çevresinin bir temsilcisi gibi konuma düşmeyi doğru bulmadığımı ifade ettim. Kendisinin söylemesinde yarar olduğunu ifade ettim. Buna rağmen arkadaşlarımıza hem ben söyledim, hem de kendisi söyledi. Partiye katılıp ciddi çalıştık. Üzerime düşeni en ileri seviyede yaptım. Arkadaşlarımız da yaptılar. Bir müddet sonra kongre oldu. Bazı dergilerde halef selef diye yazıldı. Türkeş Bey’in halefi Muhsin Yazıcıoğlu denildi. Bazı dergilere kapak konusu oldu. Fotoğraflarımızla birlikte. Bunlar bünyede bir takım rahatsızlıklara yol açtı. Bu benim istediğim, yazdırdığım bir şey değil. Hatta ben bunun böyle anlaşılmaması için gayret sarf etmiş birisiyim. İşte o arada bir büyük kurultay oldu. O kurultayda arkadaşlarımızla yan yana oturup her birimizin ismi okunduğunda salonun coşkusunu artırmak, bir ihtiyaç olduğu halde, o günün şartlarında biz bunun bile olmaması için gayret ettik. Niye bazı büyüklerimizde bizi uyarmışlardır. Büyük kurultayda kitlenin bize yönelik ciddi ilgisi oldu. Hatta Cumhuriyet gazetesinde, Muhsin Yazıcıoğlu tezahüratın devam etmesini önlemek için yerinden kalkmadı diye yazıldı. Bu gazetenin bile fark edeceği bir ilgi yoğunluğu oldu. Bunun üzerine, ‘Senin işin bundan sonra zor’ dediler. Niye çünkü bundan sonra bu dengeyi çok sağlıklı götürmek zorundasın dediler. Ben de o dengeyi sağlıklı götürmek için elimden geleni yaptığıma inanıyorum. Fakat sürekli bir şey oldu. O kurultayımızdan sonraki ilk yapılan MYK toplantısından önce dedi ki, ‘Yönetim ikilik kabul etmez. Onun için bazı gazetelerde, dergilerde, halef selef yazıldı. Bu istismara yol açıyor. Genel Başkan Yardımcısı olarak yazmalıyız’ dedi. Ben de genel başkan yardımcılığı diye bir talebimin olmadığını, bunun gazetelerde böyle yayınlandığını söyledim. Tabii bir gelişme... Herhangi bir sıfatım olmadan harekete hizmet edebilirim. Müsaade ederseniz merkez yürütmede kalıp, divanda görev almayayım dedim. Ve görev almadım. Onun tefarruatı çok da.... Toplantıda diğer bazı arkadaşlarımıza teklif edildi, onlar da görev almadı.

Kimler mesela?

- Mustafa Mit, Abdurrahim Karakoç gibi... Bu arkadaşlarımızın bir çoğu da görev almadılar. Yâni bir gedik açıldı o günden itibaren. Bu niye açıldı. Böyle bir niyetim, parti içinde ayrı bir organizasyonun olmadığını, Türkeş’e rağmen bir iddia içerisinde olmadığımı, bu tür bilgiler geldiği zaman bana sorulmasının daha sağlıklı olacağını söyledim. Bunları söyledim. Bana, boşver bunlara aldırmayalım, işimize bakalım denildi. Çok ciddi şeyler kendiliğinden yaşandı. Adana’ya gittim. Teşkilat daveti üzerine. Milletvekiliydim. Adana’da bir konvoy yapmışlar bana, 50- 60 araba var. Bir arabanın önüne Muhsin Yazıcıoğlu diye yazılmış. Gidip konferans verdim. Ankara’ya döndüğüm zaman Mehmet Eke, o da kendi görüşü değil belki, aracı olarak çevresine söylüyor. Orada lider gibi karşılanmışsın. Ben de onlara, ben bu partinin Genel Sekreter Yardımcısı’yım, milletvikiliyim. Bir ile gittiğimde eğer bu partinin milletvekili, genel sekreter yardımcısı konvoylarla karşılanıyorsa bundan mutluluk duymanız lâzım dedim.

SHP-DYP koalisyonu oluşmuştu. O zaman DEP’liler SHP’nin içinde. Ben böyle bir koalisyona oy vermeyi içime sindiremediğimi söyledim. Oy vermeyeceğimi ifade ettim. Bazı arkadaşlarımızın böyle bir düşünceleri oldu. Bu koalisyona güven oyuyla destek vermeyelim. Ancak koalisyon oluşur. Bizim oylarımız olmasa da koalisyon kurulabiliyor. Faydalı olanlarda destek veriririz, olmayanlarda vermeyiz. Ama böyle toptan bir irademizi bu hükümetimizin yanında koymayalım. Meydanlarda SHP’ye verilen her oy PKK’ya verilmiş demektir diye propaganda yaptık. Burada SHP’nin iktidarına oy verirsek bu çelişki olur. Vicdani olarak da doğru bulmuyorum. Tabii bu görüş ayrılığı.... Türkeş Bey farklı düşündü, ben farklı düşündüm. Bu hükümete dört kişi güvenoyu vermedik. Rahmetli ısrar etti. Hatta benim kolumdan tutarak Meclis’in içine girdik. O zaman oylamalar işaretle, açık bir şekilde yapılıyordu. Oylama başlarken yan yana oturuyorduk. Ben o arada kendisine, efendim ben bu hükümet güvenoyu veremem. Beni anlayışla karşılayın. Kendime olan saygımı kaybedemem. Bana müsaade edin dışarıya çıkayım. Bunun gerekçesini de hareketimize zarar vermeyecek şekilde ifade edebilirim. Yan yana duruyoruz. Siz kabul diyecekiniz, ben ret diyeceğim. Bu yakışmaz. Şık da olmaz. Müsaade edin çıkayım. İznini almak istedim. Hayır, dedi kalınıp, kabul oyu verilecek. Ben de ‘C-5’te işkence görmekten daha beter bir psikoloji içerisindeyim şu anda. Ben böyle birşeyi asla kabul etmeyeceğim’ dedim. ‘Duygumu iyi anlayın diye söylüyorum. Müsaade edin.’ Buna rağmen ‘Hayır’ dedi. ‘Öyleyse bu siyaseti yapamayacağımı anlıyorum ve milletvekilliğinden istifa ediyorum’ dedim. Oradan bir kâğıt aldım, TBMM Başkanlığı’na hitaben, istifa ediyorum diye yazıp imzaladım ve gönderdim. Bunlar Meclis’in genel kurulunda oluyor.

Bunlar basına yansımadı...

- Tabii yansımadı. Ama bizim içimizde biliniyor. Türkeş Bey benim istifa dilekçemi yırtıp çöpe attı. Bunun üzerine arkadaşlar bana gelip, ‘Niye istifa ediyorsun, hadi dışarı çıkalım’ dediler. Beraber dışarı çıktık. Biz dışarı çıkınca MÇP’den dört kişinin güvenoyuna katılmadığı yansıdı. O zaman 19 kişiydik. Bunu parti içindeki unsurlar MHP’ye, Türkeş’e güvenoyu vermedim diye ısrarla yansıtmaya çalıştılar. Halbuki ben hükümete güven vermedim. Demokratik bir hakkımı kullandım. Daha öncesinde Genel Başkan’a bu hükümete güven oyu vermenin mahsurlarını anlattım. Kendisi de faydalarını anlattı. Milletvekilleri bir araya gelip grup toplantısı yaptığımızda da çoğunlukla güvenoyu verilmesine karşıydı arkadaşlarımız. Çoğunluk olarak. Ama rahmetli, “yanlışta da beraber olacağız” deyip kalkıp gitti. “Bu konuyu tartıştırmak istemiyorum” dedi.

Ankara İl Kongresi krizi

Ankara il kongresinde tavır koyduk. Bu saygısızlık çerçevesinde değil. Gösterilmek istenen adayı benimsemediğimizi, onun karşısında başka bir adayın daha faydalı olacağını Türkeş Bey’e ilettik. Gizli saklı değil dedik. Aday çıkardık. Allah rahmet etsin Hasan Basri Erdem’i çıkardık. 25 ilçenin, 24’ü teklifimizi imzaladı. O kongreyi Türkeş Bey kabul etmedi. Salonu terk etti. Çok öfkelendi. Gitti sonra biz yine genel başkanımız bunu kabullenmedi, bir bölünmeye meydan vermeyelim, bir sıkıntıya meydan vermeyelim. Madem ki kabullenilmedi, bu arkadaşlarımızı istifa ettirelim dedik. Görevlerinden istifa ettirdik. Kongreyi kazanmalarına rağmen. Kendisi de bize divanda böyle olması lazım dedi. İmzalandı. Yarım saat sonra yeni toplantı yapıldı. Türkeş Bey istedi denildi. Bütün sonuçlarıyla bu kongrenin fesh edilmesi lâzım. Halbuki istifa etmişler. Bunun üzerine ben şerh düştüm karar defterine. Bazı arkadaşlarımız da şerh düştüler. Çünkü divan başkanlığı yapmış bir arkadaşımız bu kongre usulsüz diyemezdi.

Yazıcıoğlu’nun DEP’lileri barındırıyor diye DYP-SHP Koalisyonu’na güvenoyu vermemesi, Türkeş yönetimindeki MÇP’de gerginlik yarattı. Yazıcıoğlu’nun davetli olduğu toplantılar iptal edildi, dergi binası basıldı

Yaralılar vardı. Yazıcıoğlu hastane kapısında sonradan adı MHP olacak MÇP’den istifasını açıkladı. Yazıcıoğlu, bu kopuşta dış kaynaklardan çok, iç mekanizmaların etkisi olduğuna inanıyor. “O gün istifa etmesem koridorlarda başka şeyler olurdu” diyor

ALPARSLAN Türkeş’in bütün ısrarına rağmen, Muhsin Yazıcıoğlu ve üç arkadaşı, genel kurul salonunu terkederek DYP-SHP Koalisyonu’na güvenoyu vermedi. İpler bir anlamda kopmuştu. Ama Türkeş, Yazıcıoğlu’nun milletvekilliğinden istifa dilekçesini yırtıp çöpe attığı için, henüz ayrılma sözkonusu değildi.


İyi de Türkeş, aralarında DEP’lileri de barındıran bu koalisyona neden destek için o kadar ısrar ediyordu?

Yazıcıoğlu anlatıyor:

- Güvenoyu verilmesiyle partinin daha avantajlı hale geleceğini düşünmüş olabilirdi. Kadroların değerlendirilmesi, işsiz arkadaşlarımızın iş bulması açısından. İdeolojik olarak bu hükümet DEP’lilere mahkûm hale gelmesin gibi bir gerekçe de vardı. Tabii ben de diyorum ki, güvenoyunu biz vermesek bile hükümet yeterli sayıya sahip. Türkiye’nin çıkarlarına uygun olan her hareketi destekleyelim. Bizim fikriyatımıza uygun olan. Ama ben toptan irademizi böyle bir iktidara vermeyi doğru bulmuyorum. Bu bir görüş. O zaman Seyfi Oktay Adalet Bakanı’ydı. Bu bakanlığın böyle bir zihniyetin eline verilmesinin mahsurlarını anlattım. En az 30 yıl bunların ektiği tohumları tarladan temizleyemeyiz dedim. Dolayısıyla bu zihniyetin mesuliyetini almamamız gerektiğini düşünüyorum. Tabii on yıl sonra Türkiye cezaevlerini yıkarak teslim almak zorunda kaldı Moğultay. Beş bin yeni kadro aldı.


Ben güvenoyu vermeme kararını alırken tek başıma almadım. Arkadaşlar da karar alırken kendi kendine almadılar. Tabanın, teşkilatların talebiydi bu.

Bu davranışınız sonrasında size karşı tavır değişti galiba. Bazı tatsız olaylar da yaşandı...

Dergiye baskın

- Ciddi bir gedik açıldı. Anadolu’dan bizimle ilgili yapılmış programlar merkezden iptal ettirildi. Yaptırımlar, planlar başladı. Açık bir şekilde istifaya zorlandık. Önceden programlanmış davetler iptal ettirildi. İller iptal etmedi. Bazı yerler buna rağmen davetleri devam ettirdiler. Bu programları yaparken, parti içine yönelik bir program değildi. İç çelişkileri gündeme taşıyan toplantılar değildi. Normal konferanslardı. Türkiye’nin genel sorunlarını tartışıyorduk. Sonra da çıkarılan bir dergi vardı. O derginin genel merkez idarehanesi basıldı, orada silah kullanıldı. Baktık ki ülkücü ülkücüyü vursun, ülkücü ülkücüyle kavga mı etsin. İşin demokratik zarafet ölçüsünden çıktığını görünce o gün istifa ettim. Önceden parti içinde bir organizasyon yapalım ve bu bir bölünme noktasına getirsin, ondan sonra da yeni bir siyasi parti organizasyonu bunun içinden çıkartalım diye planlanmış progamlı olarak getirilmiş bir nokta değildir. Şartlar sürükleyip getirdi.

Ve BBP kuruldu... Partinin kuruluşu Türk milliyetçiliğinden vazgeçiş, İslâm’a yöneliş değil ama ideolojisi ne oldu?

- Parti içinde nüanslarımız zaten vardı. Bu 1970’li yıllardan beri gelen...

İlk konuşmalarınızda gönüldaşlarımız demeye başladınız. Hilalin içine gül konuldu. Bunların anlamı neydi?

İç unsurların tezgâhı

- Bunların hiçbirinden vazgeçmedim. Başından beri gönüldaşlarım, ülküdaşlarım diyorum. Bu arada Türk İslâm ülküsü diye ifade ettiğim doğru terkibi, bana göre ne soyumdan, ne de dinimden endişem var. Ne de artık demokrasiyle ilgili bir problemim var.

Dolayısıyla, soyumu, dinimi, demokrasiyi iç içe haleler şeklinde uyumlandırmak ve oradan milletimize bir çıkış yolu bulmak doğru bir yoldur diye bakıyorum. Burada programlı bir şekilde, oradan bir kopuş sağlayalım, oradan da bir siyasi parti kuralım diye düşünmedim. Bir yerde parasal kaynaklarını ayarlamış sermayeyle ilgili bir takım yerlerden destekler almış veya öz sermayeden destekler alıp birşeyi kurmuş değilim. Tamamen naturel bir harekettir BBP. Orijinaldir. Bize aittir. Geçmişimize, köklerimize dayanan, samimiyetle savunan bir harekettir. Her şey doğru yapıldı, hiçbir yanlışı yoktur demiyorum. Fani olan insanların her zaman yanlışları olur. Eksiklikleri vardır. Biz de insanız, şartlar neyi getirdiyse onu yaptık. Ama ne yaptıysam inanarak yaptım. Ona o gün inanarak yapıp, söylemişimdir. Arkadaşlarımızla beraber samimiyetle söyledik.

Arkamızda başka güç aramak, iftira ve hayalperestlik olur. Biz biziz. 1968’lerde genç ülkücüler teşkilatında Muhsin Yazıcıoğlu neye inanmışsa, o zaman neye varsa BBP’yi kurarken de ona inanmıştır ve devam ettirmiştir. Dolayısıyla eksik varsa bizimdir. Yanlış varsa bizimdir. Doğru ise bizim doğrumuzdur. Bir başka mahfilin bize dayattığı, oluşturduğu ve yönlendirdiği bir iş değildir. Ama birşey vardır MHP’den kopuşumuzda dış unsurlardan daha çok iç unsurların tezgâhı olabilir. Ona birşey demem.

Nasıl yani?

- MHP’nin kendi içinde Yazıcıoğlu ve arkadaşları kopsun diye bir gayret olmuş olabilir. Bu gayretin katkıları olmuş olabilir. Bu yönde zorlanmış olabiliriz. Şartların o şekilde oluşması için belli çabalar olabilir. Bunlara bir şey demiyorum. Ama ne yapmışsak kendimize inanarak yaptık. O gün istifa etmemiş olsaydım o zaman MÇP’nin kapısında ve koridorlarında başka şeyler olurdu.

Ne olurdu mesela?

- Çok tatsız ve üzücü şeyler olurdu. Bizden kaynaklanmazdı ama bizi de zorlayıcı şeyler olurdu. Neticede biz hastahanenin kapısında istifamızı açıklamışız. Yaralılar ortada. Olay var. O günkü psikoloji ile biz artık bu iş burada demokratik iç mücadele olmaktan çıktı. Öyleyse herkes yoluna.
Ben kendimi çok yürekli insan olarak bilirim. Ama ülküdaşımla kavga ederim, kendimi çok dayanıklı, dirençli olarak bilirim, ama ülkücünün ülkücüyle kavga etmesine hiçbir zaman rıza göstermedim. Bu bir dayanıksızlık veya acziyet değil. Ülkücünün ülkücüye şiddet unsuru kullanarak iç mücadeleye razı olmadım. Olmam da. Çünkü onun telafisi mümkün değil. Müsade de etmedim. Aslında ayrılış ve kopuş böyle bir hassasiyetinde sonucudur. Tarihi olayların o tarihin şartları içerisinde değerlendirirsek doğru yaparız. Bugüne getirirsek yanlış yaparız.

Yazıcıoğlu ve arkadaşları bugün ayrı bir parti çatısı altında mücadelelerini sürdürüyor. Ancak milliyetçi-ülkücü insanlar arasında ayrı gayrı olmaması gerektiğini savunmaya devam ediyorlar:

- Ülkücüler, farklı partilerde, farklı siyasal yöntemler izleseler, hatta farklı organizasyonlara sahip olsalar da, önce birbirlerinin hukukuna saygı göstermelidirler. Arkadaşlık, mazi birliği ve ülküdaşlık bunu gerektiriyor. Bugün de beklentimiz odur. Ülkücüler birbirlerine sahip çıkmalı, sezgilerini ve çabalarını geliştirmeli. Bu görüşümüz devam ediyor, Ülkücünün ülkücüye küslüğünü, şiddet unsuru kullanmasını, birbirinden kopmasını asla bağışlamıyoruz ve buna izin vermiyoruz.
 

- Ülkücüler, farklı partilerde, farklı siyasal yöntemler izleseler, hatta farklı organizasyonlara sahip olsalar da, önce birbirlerinin hukukuna saygı göstermelidirler. Arkadaşlık, mazi birliği ve ülküdaşlık bunu gerektiriyor. Bugün de beklentimiz odur. Ülkücüler birbirlerine sahip çıkmalı, sezgilerini ve çabalarını geliştirmeli. Bu görüşümüz devam ediyor, Ülkücünün ülkücüye küslüğünü, şiddet unsuru kullanmasını, birbirinden kopmasını asla bağışlamıyoruz ve buna izin vermiyoruz.

Bak işte hem fikrimi hem zikrimi daha cevaplamadan belirtmişsin.Olay tamamen bu.Devlet Bahçeli lider olduktan sonra Büyük Birlik Camiası için hiç bir kötü cümle kullanmadı diye bilirim.Yanlışım var ise düzeltiniz.Ama,
dikkatinizi bir şeye vermek isterim
REİS'in örf ve adetlerle birlikte millet menfaatleri adına birlik çağrısı ve bütünlük önerileri dahilinde her şey normaldi.Ne zaman ki ömrü yetmedi,(Allah gani gani rahmet etsin) yerine hemen birileri konduruldu.Bakın:K O N D U R U L D U !!!
Y eni oluşum MHP liyi karalayamazdı,çünki tabanı bazılarının çay içilen yer bildikleri ocak değil ÜLKÜ OCAKLARI idi.

BAŞBUĞ'u karalayamazdı.Şüphesiz ve tartışmasız ortak liderdi.Geriye ne kaldı?
Yeni lider,
imamından tutunda dinsizliğine varana kadar yazılmadımı?
Teröristbaşının idamını kaldırmadı mı? (Sorduğun soruların içinde bu da var zaten.Bu konuyu daha önce anlattık.Zor bir şey değil,o tarihlerde olan olayları 1996 dan 2006 ya kadar kronolojik sıraya sokarsan neyin nerede bittiğini çözeceksin.Tekrarı ile tartışmayı alevlendirmenin manası olmaz)
Başka ne yaptı?Kurultayları kaldırdı?
Başka,
12 eylül dabecilerini yargılayacak kanuna HAYIR dedi,

yani,
ıvır ,zıvır.Düne kadar MHP camiasından bu sözde milliyetçi kimliğine bürünmüş,tabanında MHP,kimliğinde BBP,özünde ise cemaati ve iktidar aşkını taşıyan bu insanlara Yıldıray ÇİÇEK'ten başka yazı yazan olmadı.O da dahil hiç bir ağır hakaret içeren yazı ve makale okumadım.Gerçi bizler 30bin satan gazeteler okuruz,evlere beleş dağıtıldığı ZAMAN daha mutlu olmayız.Amacımız davamıza hizmettir.
Sözün özü;
bir kardeşim bir zamanlar şöyle dedi:
-Abi,sizin işiniz daha zor.Davamız ve birliğimiz ortak ama uğraştığınız insanların çeşidi ve zihniyeti fazla.Hem içeride hemde dışarıda çok sıkıntı yaşamaktasınız.

Bu kardeşimin şurada askere,mhp ye çamur atanlarla aynı görüşte olduğunu sen biliyormusun?
Ama özünde ayrılır.Çünki diğerleri henüz karar veremedikleri köprünün ortasında iken,bu kardeşim ve davasındakilerde zorluğunu bile bile köprüden geçip kendi yollarını çizmişlerdir.Allah davalarını hayır eyleye!!!

Kim iyi,kim kötü?

Yüce Rabb'im bunu ahirette gösterecek.Bizlerde sütten çıkmış ak kaşık değiliz elbet ama,
sözde dindar insanların,bilgi ve becerilerini bilmedikleri insanların DİNSİZ,BİLGİSİZ ve YETERSİZ olduklarını alanen yazdıkları ve ellerindeki makamın bahçesinde bir zamanlar güller açtığını unutmuşlar,
Cuma'dan Cuma'ya hayır diler hale gelmişlerdir.
Daha çok yazmak isterim.
Ama yapılan hakaretlere nüktedan cevaplar yazmak adetimiz oldu.Aşağılık ve kabadayılık yazıların,nifak,fitne kokan mesajların muhattabı kalsakda aynı karşılığı vermek yakışık almaz.

Unutmadan,
eskden hal hatır sorduğumuz gönüldaşlarımızın,telefondan dertleştiğimiz karındaşlarımıza sitemimiz olmadı hiç bir zaman.
Tek dileğim,
arada yazdıkları yazılarda gördükleri doğruları,içlerindeki insanlarda da bulsunlar.Çelişkilerinden bir an önce kurtulmaları dileğimi iletmek isterim.

Yoksa her sakallı dede olmuyor.
 
MHP yukarıdan tabanına baskı yapacağına, bir HaYıR kampanyası da o başlatsın bakalım kaça bölünmüş, neresinden, hangi üreme şeklini kullanmış; Referandum öncesi Hakkal yakin görelim.

Ama iyi taktik ben olsam bende yapmam.
 
Bak işte hem fikrimi hem zikrimi daha cevaplamadan belirtmişsin.Olay tamamen bu.Devlet Bahçeli lider olduktan sonra Büyük Birlik Camiası için hiç bir kötü cümle kullanmadı diye bilirim.Yanlışım var ise düzeltiniz.Ama,
dikkatinizi bir şeye vermek isterim
REİS'in örf ve adetlerle birlikte millet menfaatleri adına birlik çağrısı ve bütünlük önerileri dahilinde her şey normaldi.Ne zaman ki ömrü yetmedi,(Allah gani gani rahmet etsin) yerine hemen birileri konduruldu.Bakın:K O N D U R U L D U !!!
Y eni oluşum MHP liyi karalayamazdı,çünki tabanı bazılarının çay içilen yer bildikleri ocak değil ÜLKÜ OCAKLARI idi.

BAŞBUĞ'u karalayamazdı.Şüphesiz ve tartışmasız ortak liderdi.Geriye ne kaldı?
Yeni lider,
imamından tutunda dinsizliğine varana kadar yazılmadımı?
Teröristbaşının idamını kaldırmadı mı? (Sorduğun soruların içinde bu da var zaten.Bu konuyu daha önce anlattık.Zor bir şey değil,o tarihlerde olan olayları 1996 dan 2006 ya kadar kronolojik sıraya sokarsan neyin nerede bittiğini çözeceksin.Tekrarı ile tartışmayı alevlendirmenin manası olmaz)
Başka ne yaptı?Kurultayları kaldırdı?
Başka,
12 eylül dabecilerini yargılayacak kanuna HAYIR dedi,

yani,
ıvır ,zıvır.Düne kadar MHP camiasından bu sözde milliyetçi kimliğine bürünmüş,tabanında MHP,kimliğinde BBP,özünde ise cemaati ve iktidar aşkını taşıyan bu insanlara Yıldıray ÇİÇEK'ten başka yazı yazan olmadı.O da dahil hiç bir ağır hakaret içeren yazı ve makale okumadım.Gerçi bizler 30bin satan gazeteler okuruz,evlere beleş dağıtıldığı ZAMAN daha mutlu olmayız.Amacımız davamıza hizmettir.
Sözün özü;
bir kardeşim bir zamanlar şöyle dedi:
-Abi,sizin işiniz daha zor.Davamız ve birliğimiz ortak ama uğraştığınız insanların çeşidi ve zihniyeti fazla.Hem içeride hemde dışarıda çok sıkıntı yaşamaktasınız.

Bu kardeşimin şurada askere,mhp ye çamur atanlarla aynı görüşte olduğunu sen biliyormusun?
Ama özünde ayrılır.Çünki diğerleri henüz karar veremedikleri köprünün ortasında iken,bu kardeşim ve davasındakilerde zorluğunu bile bile köprüden geçip kendi yollarını çizmişlerdir.Allah davalarını hayır eyleye!!!

Kim iyi,kim kötü?

Yüce Rabb'im bunu ahirette gösterecek.Bizlerde sütten çıkmış ak kaşık değiliz elbet ama,
sözde dindar insanların,bilgi ve becerilerini bilmedikleri insanların DİNSİZ,BİLGİSİZ ve YETERSİZ olduklarını alanen yazdıkları ve ellerindeki makamın bahçesinde bir zamanlar güller açtığını unutmuşlar,
Cuma'dan Cuma'ya hayır diler hale gelmişlerdir.
Daha çok yazmak isterim.
Ama yapılan hakaretlere nüktedan cevaplar yazmak adetimiz oldu.Aşağılık ve kabadayılık yazıların,nifak,fitne kokan mesajların muhattabı kalsakda aynı karşılığı vermek yakışık almaz.

Unutmadan,
eskden hal hatır sorduğumuz gönüldaşlarımızın,telefondan dertleştiğimiz karındaşlarımıza sitemimiz olmadı hiç bir zaman.
Tek dileğim,
arada yazdıkları yazılarda gördükleri doğruları,içlerindeki insanlarda da bulsunlar.Çelişkilerinden bir an önce kurtulmaları dileğimi iletmek isterim.

Yoksa her sakallı dede olmuyor.

İyi güzel yazmışsında kardeş ben kafamı kurcalayan konuyu yazdım orda sadece belki sebebini biliyorsun diye.Devlet Bahçeli konusunda da hiç bir sebebi kabul etmiyorum attıkları imzanın sadece aihm kararını bekleme konusunda olduğunu biliyorum idamın kaldırılmasına hiçbir mhp linin evet demediğini de biliyorum lakin sende biliyorsundurki Mhp ülkenin yönetimindeydi istese hükümeti düşürebilirdi ki bence onlarla koalisyon kurması da bi hata hükümeti düşürseydi o zaman bunlar apoyu asmayacak diye eminim ki seçimlerde çok büyük oy oranıyla gelirdi ve tek başına iktidar olurdu.Benim oyum her zaman bellidir.Kişiler benim ne davamı ne de partimi değiştirir.Ama hala başbuğun koalisyon hükümetine neden güven oyu verdiğini anlayabilmiş değilim ve bu beni o kadar rahatsız ediyor ki.O güven oyunun sonuçlarını belki şimdi yaşayacağız başbuğun sözleri içinde PKK lı milletvekilleri barındıran bir partiye 12 eylül anayasasını değiştireceklerine söz verdiler diye güven oyu verdik şeklinde.Şimdi bunu siyasi malzeme olarak referandumda kullanıyorlar.Ben bunu kendime yediremiyorum nasıl anlatıyım.Gözümde o kadar büyüttüğüm bir insan.Bide duymuşsundur milyarlarca TL parası çıkmış yabancı ülkelerde çocukları bunu paylaşamıyor.Türk - İslam ülküsüne yaşamını adamış bir adam neden bu kadar para biriktirsin ki.Neyse biraz olsun anlatabilmişimdir umarım.Gerçekten bilen biriyle bunları konuşmak isterdim.
 
Benim aile fertlerimin tamami ULKUCU`dur.
Hepimizde EVET oyu kullanacagiz.
Cunku biz Basbugumuzun yolunda giden ULKUCU`lerindeniz.
Devlet bahcelinin turkuculerinden degiliz.
 
Benim aile fertlerimin tamami ULKUCU`dur.
Hepimizde EVET oyu kullanacagiz.
Cunku biz Basbugumuzun yolunda giden ULKUCU`lerindeniz.
Devlet bahcelinin turkuculerinden degiliz.

kardeş ülkücülüğüne saygı duydum ama hakaretin saygını bastırdı

kısaca anlatmak istedim ama anlatamadım

anlatamamda,tek tesellim

anlatabildiğim 1 kardeşimin bulunması bu da bana yeter :)
 
siz hala monarşi tanımları yapın herkesi köle zihniyetinize tutsak sanıyorsunuz değil mi

nedendir kendinin akpli olduğunu bilmeyenler buraya gelip ülkücüyüm diyor
bunlar mayoz mitoz bölünmemiş interfaz evresindeler


sen millieğiti de okurken biz bu yolları geride bıraktık


yukarıda ülkücüyüm demedim şimdi diyeyimde rahatla

-ben ülkücüyüm Allah rızası için vatanım milletim için çalısıyorum vergimi veriyorum
eger ülkücülük mhp li olmaksa ben ülkücü değilim çünkü mhp yi sildim geçtimm

artık hangi şekilde anlarsan ......
 
sen millieğiti de okurken biz bu yolları geride bıraktık


yukarıda ülkücüyüm demedim şimdi diyeyimde rahatla

-ben ülkücüyüm Allah rızası için vatanım milletim için çalısıyorum vergimi veriyorum
eger ülkücülük mhp li olmaksa ben ülkücü değilim çünkü mhp yi sildim geçtimm

artık hangi şekilde anlarsan ......

Ooo bu arkadaşımızda ülkücüymüş. Nedense bu ülkücülüğünüzü habur rezaletinde, başbakan barzaniyle görüştüğünde, ahmet kürtle ortak açılımı başlattığında, baydemir iti küfür ettiğinde bir türlü göremiyoruz. Ne zaman ülkücü oyları akp diktası için gerekir oldu. Arkadaşlarımız ülkücü oldular.YERSEK TABİ BİZDE
 
Ooo bu arkadaşımızda ülkücüymüş. Nedense bu ülkücülüğünüzü habur rezaletinde, başbakan barzaniyle görüştüğünde, ahmet kürtle ortak açılımı başlattığında, baydemir iti küfür ettiğinde bir türlü göremiyoruz. Ne zaman ülkücü oyları akp diktası için gerekir oldu. Arkadaşlarımız ülkücü oldular.YERSEK TABİ BİZDE




sen lafı nerenden anlıyon da yorum yapıyorsun

ben mhp li değilim sildim diyorum
 
sen lafı nerenden anlıyon da yorum yapıyorsun

ben mhp li değilim sildim diyorum


Sen nerenden anlıyorsun. Sen yaazmadın mı ülkücüm diye... Kendi yazdığından mı haberin yok? Dediklerimi yapman için mhpli mi olman lazım.? Sözde ülkücü .....
 
Geri
Üst