- Katılım
- 6 Mar 2007
- Mesajlar
- 5,674
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Ülkücüler bölündü mü, bölündüyse kaça bölündü.
Ayrışarak mı bölündü, yoksa klonlandı mı?
Mayoz mu bölündü yoksa mitoz mu bölündü?
Ortadan mı bölündüler, yandan mı ayrıldılar?
Bölünerek mi çoğaldılar çoğalarak mı büyüdüler?
***
Referandum yaklaştıkça ülkücülere yakıştırılan biyolojik tanımlama arayışı aldı başını gidiyor.
Ülkücülerin evet-hayır noktasında bölündüğünden bahisle referanduma destek bulma, surda gedik açma girişimleri tüm hızıyla devam ediyor.
Kendilerini zeki, kurnaz vs. diye adlandıranlar oynadıkları ali cengiz oyunlarıyla akılları karıştırabilmek için çaba sarf etmeye devam etsinler, ben size gerçeği açıklayayım.
***
Ülkücüler bölündü.
Hem de üçe beşe değil 81'e bölündüler.
Önce Ankara'da toplandılar, sonra memleketin dört bir yanına geldikleri illerine dağıldılar.
Referanduma hayır oyu vermek ve tüm Türkiye'yi bu sinsi tezgâha karşı bilinçlendirmek üzere söz vererek bölündüler.
12 Eylülün defolu ürünlerinin ipliğini pazara sermek için bölündüler.
Herhangi bir biyolojik tanıma tabi tutulmaksızın ülkücü hareketin tabiatına tabiiyet göstererek liderin sözünü ikiletmediler.
Teslimiyetin önünde yıkılmaz kale olmaya and içtiler.
Yurdun her köşesinden hayır diye haykırmak için bölündüler.
Bu haykırış teslimiyetçileri allak bullak edecek, kurdukları tezgâhları başlarına yıkacaktır.
Dolayısıyla 12 Eylül de yapılacak referandumda ülkücülerden evet mevet oyu gözükmüyor.
***
Şimdi insanlar merak ediyor, ortada ülkücü ve eski ülkücü tanımlamasına mazhar edilmiş bir avuç sahtekâr evet oyu vereceğini söylüyor.
Peki, bunlar neci diye?
Bunlar ikmalci, ikbalci ve takiyyecidirler.
Yollu ve yolcudurlar.
Selamları da alınmaz yemekleri de yenilmez, yolda yürünmez.
Hasbel kader fi tarihinde girdikleri ocağın kapısına yapışmış sülük gibi bu kapının bereketinden hala daha nasiplenmektedirler.
Çevirdikleri dalaverelerin bir numaralı referansı olarak yapıştıkları bu kapıyı adres gösterirler.
Onları kullananlar da bu sülüklerin ne mal olduklarını bildiklerinden hak ettiklerinden fazla itibar etmezler.
Sadece surda gedik açmak istedikleri zaman mayın eşeği olarak kullanılır, sonra da kaldırır bir yalağa bağlarlar.
Şimdi bu itibarla en layık tanımlamaya tabi tuttuğumuz bu şahsiyetlere söylenebilecek tek söz Allah ıslah etsin olacaktır.
***
Ülkücü duruş, davasının adamı olmayı gerektirir.
Şahsiyet taşımayı gerektirir.
Bu karakter eksiği müsvettelerin bizi daha fazla istismar etmesine izin vermeden bunları eski tanımından öteye farklı bir tanımla adlandırmak gerektiğini düşünüyorum..
Bu tanımlama memleketin dört bir köşesinin en güzel çiçekleri olan ülkücülerin keyfiyetine kalmıştır.
Ülkemin bu güzel çiçekleri dururken kimse devetabanlarına gül muamelesi yapmaya kalkmasın.
Kurt iziyle it izini birbirine karıştırmasın.
A.Savaş ÇOLAK
Ayrışarak mı bölündü, yoksa klonlandı mı?
Mayoz mu bölündü yoksa mitoz mu bölündü?
Ortadan mı bölündüler, yandan mı ayrıldılar?
Bölünerek mi çoğaldılar çoğalarak mı büyüdüler?
***
Referandum yaklaştıkça ülkücülere yakıştırılan biyolojik tanımlama arayışı aldı başını gidiyor.
Ülkücülerin evet-hayır noktasında bölündüğünden bahisle referanduma destek bulma, surda gedik açma girişimleri tüm hızıyla devam ediyor.
Kendilerini zeki, kurnaz vs. diye adlandıranlar oynadıkları ali cengiz oyunlarıyla akılları karıştırabilmek için çaba sarf etmeye devam etsinler, ben size gerçeği açıklayayım.
***
Ülkücüler bölündü.
Hem de üçe beşe değil 81'e bölündüler.
Önce Ankara'da toplandılar, sonra memleketin dört bir yanına geldikleri illerine dağıldılar.
Referanduma hayır oyu vermek ve tüm Türkiye'yi bu sinsi tezgâha karşı bilinçlendirmek üzere söz vererek bölündüler.
12 Eylülün defolu ürünlerinin ipliğini pazara sermek için bölündüler.
Herhangi bir biyolojik tanıma tabi tutulmaksızın ülkücü hareketin tabiatına tabiiyet göstererek liderin sözünü ikiletmediler.
Teslimiyetin önünde yıkılmaz kale olmaya and içtiler.
Yurdun her köşesinden hayır diye haykırmak için bölündüler.
Bu haykırış teslimiyetçileri allak bullak edecek, kurdukları tezgâhları başlarına yıkacaktır.
Dolayısıyla 12 Eylül de yapılacak referandumda ülkücülerden evet mevet oyu gözükmüyor.
***
Şimdi insanlar merak ediyor, ortada ülkücü ve eski ülkücü tanımlamasına mazhar edilmiş bir avuç sahtekâr evet oyu vereceğini söylüyor.
Peki, bunlar neci diye?
Bunlar ikmalci, ikbalci ve takiyyecidirler.
Yollu ve yolcudurlar.
Selamları da alınmaz yemekleri de yenilmez, yolda yürünmez.
Hasbel kader fi tarihinde girdikleri ocağın kapısına yapışmış sülük gibi bu kapının bereketinden hala daha nasiplenmektedirler.
Çevirdikleri dalaverelerin bir numaralı referansı olarak yapıştıkları bu kapıyı adres gösterirler.
Onları kullananlar da bu sülüklerin ne mal olduklarını bildiklerinden hak ettiklerinden fazla itibar etmezler.
Sadece surda gedik açmak istedikleri zaman mayın eşeği olarak kullanılır, sonra da kaldırır bir yalağa bağlarlar.
Şimdi bu itibarla en layık tanımlamaya tabi tuttuğumuz bu şahsiyetlere söylenebilecek tek söz Allah ıslah etsin olacaktır.
***
Ülkücü duruş, davasının adamı olmayı gerektirir.
Şahsiyet taşımayı gerektirir.
Bu karakter eksiği müsvettelerin bizi daha fazla istismar etmesine izin vermeden bunları eski tanımından öteye farklı bir tanımla adlandırmak gerektiğini düşünüyorum..
Bu tanımlama memleketin dört bir köşesinin en güzel çiçekleri olan ülkücülerin keyfiyetine kalmıştır.
Ülkemin bu güzel çiçekleri dururken kimse devetabanlarına gül muamelesi yapmaya kalkmasın.
Kurt iziyle it izini birbirine karıştırmasın.
A.Savaş ÇOLAK