atn42
New member
AKP Genel Başkanı, miting alanlarında CHP Genel Başkanı’na “iddia ettiği gibi elinde yolsuzluklarla ilgili belgeler varsa neden yargıya gitmediğini” soruyor.
Medyanın, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ortaya çıkardığı yolsuzlukların her biri, ak olduğunu iddia ettiği partiyi karalamak ise RTE’ye sormak gerekiyor:
“Aylardır belgeli yolsuzluk açıklamalarından sonra iki genel başkan yardımcın görevlerinden istifa etti.
Bu istifaları kabul ettin, hatta kuliste kışkırttın da…
Lakin bugün söylediğin gibi şayet bu belgeler birer iftira belgesi ise sen, hukuk devletinden durmadan söz eden başbakan, müfterileri neden yargıya götürmedin?”
CHP’nin, Devlet Hazinesi’nden aldığı yardımın bir trilyonunu usulsüz sarf ettiğini Anayasa Mahkemesi’nin saptadığını söylemek, özrü kabahatinden büyük davranışlara bir örnek.
Muhalifi bir partiyi Anayasa Mahkemesi kararıyla karalarken çuvaldızı kendine batırması gerekmiyor mu? Elbette gerekiyor, devlet adamlığı iddiasında olan birine yakışan da bu.
Ne ki bir partiyle ilgili kararına sığındığı Anayasa Mahkemesi’nin ülkenin temel konusunda AKP’yi mahkûm ettiğini açıklamak koşuluyla…
Anımsamak istemediği kararı anımsatalım:
Senin partin laiklik karşıtı hareketlerin odak noktası!
***
Ana muhalefet liderini durmadan Ergenekon terör örgütü ve benzerlerinin avukatlığını yapmakla suçluyor ve fakat:
Ne hikmetse, RTE’nin anlamsız suçlamasına karşı Baykal, Başbakan’ın siyasal bir dava olan Ergenekon olayında savcılık görevi üstlendiğini söylememeye adeta gayret ediyor…
CHP Genel Başkanı, RTE’yi -ABD’de olduğu gibi- TV’lerde tartışmaya çağırıyor.
Yalakalık yolundaki gazetenin temsilcisinin yazdığı habere göre, öneriyi geri çevirmiş.
Haklı elbette. Zira, AKP Genel Başkanı ağzı yandığı için artık yoğurdu üfleyerek yiyor, yemek zorunda.
Zira 2002 yılında bir kez Baykal’la TV’de tartışmaya çıktı. Çıktığına çıkacağına pişman oldu.
O tartışmada iktidara gelirse milletvekili dokunulmazlıklarını kaldırmayı vaat etti.
Altı buçuk yıldır iktidarda. Dokunulmazlıkları kaldırmaktan fellik fellik kaçıyor.
Türban sorununa son vermenin namus borcu olduğu vaadinden başlayarak… 2002’den bugüne pek çok temel konuda vaadini yerine getiremediğini milyonlarca izleyici önünde kabul edebilir mi RTE?
Tabii vaatleri yerine getirmediği, toplumu aldattığı, yalan söylediğinin yüzüne vurulmasından korkarak ayağına kızgın demir değmiş gibi TV’de tartışmaktan kaçacak, kaçıyor!
***
Muhalefeti yerle bir etmeye çalışıyor. Ancak TBMM’de çoğunluğu olmasına karşın Başbakan Yardımcısı Çiçek Cemil’e yeni bir anayasa yapabilmenin tek koşulu olarak CHP’siz olmaz, dedirtiyor.
Politika anlayışı ne Şam’ın şekeri ne Arap’ın yüzü özdeyişine benziyor.
Böyle bir Başbakan’la demokrasilere aykırı olaylardan aykırı sorular çıkıyor. Aykırı sorulara da aykırı yanıtlar…
Örneğin; RTE parti mitinglerinde devletin makam arabasını, uçağını kullanıyor.
Aykırı soru: Devlet desteğiyle miting olur mu?
Aykırı yanıt: AKP iktidarında olur!
Aykırı soru: Kafası dinci, ağzı kerhen laik RTE’den başbakan olur mu?
Aykırı yanıt: 2007 seçimlerinde toplumun yüzde 53’ü olmaz, dedi.
Ne çare… ne yazık ki… ama oldu, oluyor!
KAYNAK
Medyanın, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ortaya çıkardığı yolsuzlukların her biri, ak olduğunu iddia ettiği partiyi karalamak ise RTE’ye sormak gerekiyor:
“Aylardır belgeli yolsuzluk açıklamalarından sonra iki genel başkan yardımcın görevlerinden istifa etti.
Bu istifaları kabul ettin, hatta kuliste kışkırttın da…
Lakin bugün söylediğin gibi şayet bu belgeler birer iftira belgesi ise sen, hukuk devletinden durmadan söz eden başbakan, müfterileri neden yargıya götürmedin?”
CHP’nin, Devlet Hazinesi’nden aldığı yardımın bir trilyonunu usulsüz sarf ettiğini Anayasa Mahkemesi’nin saptadığını söylemek, özrü kabahatinden büyük davranışlara bir örnek.
Muhalifi bir partiyi Anayasa Mahkemesi kararıyla karalarken çuvaldızı kendine batırması gerekmiyor mu? Elbette gerekiyor, devlet adamlığı iddiasında olan birine yakışan da bu.
Ne ki bir partiyle ilgili kararına sığındığı Anayasa Mahkemesi’nin ülkenin temel konusunda AKP’yi mahkûm ettiğini açıklamak koşuluyla…
Anımsamak istemediği kararı anımsatalım:
Senin partin laiklik karşıtı hareketlerin odak noktası!
***
Ana muhalefet liderini durmadan Ergenekon terör örgütü ve benzerlerinin avukatlığını yapmakla suçluyor ve fakat:
Ne hikmetse, RTE’nin anlamsız suçlamasına karşı Baykal, Başbakan’ın siyasal bir dava olan Ergenekon olayında savcılık görevi üstlendiğini söylememeye adeta gayret ediyor…
CHP Genel Başkanı, RTE’yi -ABD’de olduğu gibi- TV’lerde tartışmaya çağırıyor.
Yalakalık yolundaki gazetenin temsilcisinin yazdığı habere göre, öneriyi geri çevirmiş.
Haklı elbette. Zira, AKP Genel Başkanı ağzı yandığı için artık yoğurdu üfleyerek yiyor, yemek zorunda.
Zira 2002 yılında bir kez Baykal’la TV’de tartışmaya çıktı. Çıktığına çıkacağına pişman oldu.
O tartışmada iktidara gelirse milletvekili dokunulmazlıklarını kaldırmayı vaat etti.
Altı buçuk yıldır iktidarda. Dokunulmazlıkları kaldırmaktan fellik fellik kaçıyor.
Türban sorununa son vermenin namus borcu olduğu vaadinden başlayarak… 2002’den bugüne pek çok temel konuda vaadini yerine getiremediğini milyonlarca izleyici önünde kabul edebilir mi RTE?
Tabii vaatleri yerine getirmediği, toplumu aldattığı, yalan söylediğinin yüzüne vurulmasından korkarak ayağına kızgın demir değmiş gibi TV’de tartışmaktan kaçacak, kaçıyor!
***
Muhalefeti yerle bir etmeye çalışıyor. Ancak TBMM’de çoğunluğu olmasına karşın Başbakan Yardımcısı Çiçek Cemil’e yeni bir anayasa yapabilmenin tek koşulu olarak CHP’siz olmaz, dedirtiyor.
Politika anlayışı ne Şam’ın şekeri ne Arap’ın yüzü özdeyişine benziyor.
Böyle bir Başbakan’la demokrasilere aykırı olaylardan aykırı sorular çıkıyor. Aykırı sorulara da aykırı yanıtlar…
Örneğin; RTE parti mitinglerinde devletin makam arabasını, uçağını kullanıyor.
Aykırı soru: Devlet desteğiyle miting olur mu?
Aykırı yanıt: AKP iktidarında olur!
Aykırı soru: Kafası dinci, ağzı kerhen laik RTE’den başbakan olur mu?
Aykırı yanıt: 2007 seçimlerinde toplumun yüzde 53’ü olmaz, dedi.
Ne çare… ne yazık ki… ama oldu, oluyor!
KAYNAK