Ötelere Seyahat...

Kopuk Dadı

Moderatör
Moderatör
Katılım
18 Eyl 2006
Mesajlar
12,388
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Görelim Mevlam Neyler / Neylerse Güzel Eyler!
Ey Yücelerden Yüce!


dua.jpg



Yolumuz üzerine serip sergilediğin sonra da bizi görmeye davet ettiğin meşherlerini, en mükemmel şekiller halinde sarıp sarmaladığın en bedî en çarpıcı sanat eserlerini ve Sana aid gizli güzelliklerin tecellileri olarak binbir renk cümbüşü haline getirip ve yine Senin bir sanat mecmuan olan tabiatın sinesine yerleştirdiğin o, gözleri kamaştıran başları döndüren resimlerin en parlağı, en mevzûnu ve birbirleriyle fevkâlade tenasüb içinde bulunan eşya ve hadiseleri seyredip, kaleminin sesinde ve o kalemle yazıp ortaya koyduğun kitabının âhenginde, Seni görüp, Seni duyup ruhumuzla kanatlanırken, isimlerinin ışığı altında açılan menfezlerden görülen bütün nizam ve âhenklerin, müşahede edilen umum renk ve suretlerin; her tarafda duyulan ses ve nağmelerin ve bu seslerden meydana gelen koro ve senfonilerin menbaına gözlerimiz kaydı. Gönüllerimiz, o her şeyin kaynağı olan yüce alemlerin esrarıyla kendinden geçdi...


Kalb ve iman gözüne açılan o ayrı ayrı pencerelerden öteleri seyre dalıp, gönüllerimizdeki "tûbâ-i cennet" (1) çekirdeğinin bir ağaç halindeki aslî hüviyetini müşahedeye cür'et ettik. Ve Ötelere, ötelerin de ötesine uzayıp giden çok uzun, çok çetin fakat çok zevkli bir seyahata yeltendik. Bunu yaparken de beyanını ruhumuza rehber eyleyerek, isim ve sıfatlarının aydınlatıcı tayfları altında ve yine yol yol sonsuzluğa giden nurdan hakikatlarla kanatlanıp yollara döküldük.


Kelamında anlatılıp resmedilen; en ince teferruatına kadar haritası çizilen; nihayet bir kutlunun miracıyla bütün bütün kapıları açılıp her marifet-eri'nin gönlündeki arşiyeleriyle,o alemlere yükselme imkanı doğan bir ulu seyahatda, haddimizi aşıp esrarlı kapılarının tokmağına dokundu isek, edeb ve erkân bilmeyen ham ruhlarımızın görgüsüzlü-ne vererek, bizi bağışlamanızı diler affına sığınırız.

Ey, bizleri varlığa erdiren ve varolmadaki sonsuz zevki gönüllerimize duyuran Güzeller Güzeli Yüce Yaratıcı! Bu koskoca kâinatları bir kitab gibi önümüze seren Sen; onun esrarını vicdanlarımıza duyuran Sen ve vicdanlarımızı lâhûtî esrarının mevcelenip geldiği iklime bir sahil yapan yine Sensin! Sen bizleri var etmeseydin bizler var olamazdık. Bu muhteşem kâinatları bir kitab gibi önümüze açıp, yüce teşrifatçı ve tarif edicilerinle anlatıp bizlere şerh etmeseydin, Seni bilemeyen, gönlüne eremeyen cahiller güruhu olarak yıkılıp gidecekdik. Lütfedip de kâmetlerimize göre kendini bize anlatmasaydın, haricî dünyalar ile vicdanlarımız arasında irtibatlar temin ederek, Zat-ı ulûhiyetin adına bildiğimiz ve bileceğimiz şeyleri tutup yakalayacak, şekillendirip istikâmet verecek; ilmi ilim, marifeti marifet yapan bir ilk tasdik ediciyi ruhumuza yerleştirmeseydin, nereden bunları ve Seni bilecek ve yoluna hayranlık duyacakdık!...

Bizler Senin kapının boynu tasmalı kulları, vicdanlarımıza aksedip duran parıltılar da Senin varlığının ziyasıdır. Biz neye maliksek Senin vergin Senin atandır. Bunu bir kere daha ilân ediyor, kapının âzâd kabul etmez kulları olduğumuzu İtirafla ahd-u pey manimizi yenilemek istiyoruz.

Ey zikri fikri ruhlara itminan veren gönüller Sultanı! Senin öğrettiğin ve ruhlarımıza duyurduğun şeyleri, gönülleri, gönüllerimiz gibi mürde ve derbeder olanlara ulaşdırmak için, yer yer eşya ve hadiselerin dolapları içine girerek, yer yer benliğimize dönerek olup biten şeylerden ve bu umûmî gidişatdan Senin varlığına bakan pencereleri, Senin huzuruna yükseltecek yolları araştırıp tesbite çalışdık. Zat-ı ulûhiyetini ve perdesiz manisiz seninle görüşeceğimiz o mutlu günü, muhtaç gönüllere duyurmak isterken, en saf ve duru ifadelerin resm ve nakşettiği yüce hakikatlara bağlı kalamadık. Kısırda kalmış; gönlünü şu alemin sûrî güzelliklerine kaptırmış bir kısım ham ruhlara, birşeyler anlatabilme düşüncesiyle mücerredin kudsî cidarlarını sarsarak, müşahhasa ve maddeye yahşiler çekdik. Belki de, en açık hakikatları saffet-i asliyesi (2) içinde sunamadığımızdan cürümler işledik, hevâ ve hevesimize hizmet ettik.

Hata etdikse, sana gelirken ve başkalarına yol göstermeye çalışırken etdik. Kusur yapdıksa Senin yolunda yapdık. Hata daima hata, kusur da daima kusurdur. Bizler kalbleri kırık, ruhları iki bülküm, boyunlarında tasma vereceğin hükmü bin cân ile intizar etmekdeyiz. Bunu derken biliyoruz ki, Senin sonsuzluğa kadar gidip dayanan rahmetin, daima gazabının önünde olmuşdur. Senin lüfuflarını idrak etmiş kapı-kullarına, kusurun yaraşıp yakışmadığı muhakkak; ama, affın, Size çok yakışdığını söylememize lütfen müsade buyurunuz!

Evet, Sultanım:" Sultana sultanlık, nitekim gedâya da gedâlık yaraşır."

Şimdi bizi bağışlarsanız, ötelere seyahat hakikatim sinelerimizin en müstesna yerinde muhafaza ederek, yeniden Senin şu kâinat kitabının sayfalarını karıştırmak, yeniden upuzun mütâlâlara dalmak, Seni anlatan dellaları dinlemek ve Sana aid nağmelerle kendimizden geçmek istiyoruz. Bezmine ulaşmak isteyen muhtaç ve derbederlere kol ve kanat lütfederek vuslatınla dilşâd eyle!..




(1) Tûbâ-i Cennet = Cennetteki Tûbâ isimli ağaç.
(2) Asliye - Temel, esas, kök.


Sızıntı​
 
Kod:
[B]Evet, Sultanım:" Sultana sultanlık, nitekim gedâya da gedâlık yaraşır."

Şimdi bizi bağışlarsanız, 
ötelere seyahat hakikatim sinelerimizin en müstesna yerinde 
muhafaza ederek, yeniden Senin şu kâinat kitabının sayfalarını karıştırmak, 
yeniden upuzun mütâlâlara dalmak, 
Seni anlatan dellaları dinlemek ve Sana aid nağmelerle
kendimizden geçmek istiyoruz. 
Bezmine ulaşmak isteyen muhtaç ve derbederlere
kol ve kanat lütfederek vuslatınla dilşâd eyle!..[/B]

Amin..!
 
Geri
Üst