Ödevsitesi.com HELP ME PLS...

kralbenem' Alıntı:
arkadaşlar ödevsitesi.com dan ödevimi buldum ama indiremiyorum

http://www.odevsitesi.com/default.asp?islem=dok_indir&odevno=110868

indirip rapid veya baska bir yolla ulaştırırmısınız Allah Rızası İçin yoksa :vur


1.BÖLÜM
1-Roman Türü’nün gelişimi hakkında genel bilgi
-Roman nedir?
Öykü gibi romanın konusu da yaşamın kendisidir. Daha doğrusu, yaşanmış ya da yaşanması olağan durumların, olayların düş gücüyle gerçeğe uygun bir biçimde yaratarak anlatma sanatıdır. Romanın bir diğer tanımında da roman genellikle belli bir tarihsel ya da coğrafi çevre içinde bir grup insanın başından geçenleri, bir insanın iç ve dış yaşantılarını belli bir kronolojik, mantıksal ya da sanatsal ilişkiyi gözeterek öyküleyen ve belli bir uzunluğu aşan anlatı olarak geçer. Öğeleri yönünden öyküye benzer. Romanda da olay ve durum, kişiler, yer ve zaman bir kurgu içinde bütünleşir, romanın yapısını oluşturur. Ancak öyküde bu öğeler belli bir yönü ya da kısa bir görünümü ele alınırken romanda geniş bir plan içerisinde işlenir. Sözgelimi, bir kişinin salt yaşamında bir kesit buluruz öyküde; ya da yaşantısından belli bir dilimi. Oysa romanda o kişinin soyunu sopunu, tüm yaşam serüvenini, başka kişilerle olan ilişkilerini tanırız.
Romancının bakış, yani görüş açısı öykücüye göre çok yönlüdür. Ancak yöntem olarak bir ayrım göstermez. Romancı da olay ve olguları, durum ve yaşantıları anlatırken ya olayların dışında kalarak anlatma yöntemi dediğimiz birincili kişili anlatımı seçer. Ancak öyküye göre roman daha geniş bir evren sunduğu için romancı anlattığı olay ve durumları gerçeğe yaklaştırmak için başka yollara da başvurur. Roman boyunca başka türlerin anlatım olanaklarından da yararlanmayı dener. Örneğin mektup, günlük, anı ya da belgelerden yararlanma yollarını öyküleme içinde eritir.
Bakış ya da görüş açısından böyle olduğu gibi, kişilerin anlatımında da öykücüyü göre daha geniş olanaklara sahiptir romancı. Genellikle romanların kişi kadrosu, öykülere oranla daha zengindir. Anlatılanlarla birinci derecede ilgili kişilere başkişi, ötekilere ikinci derecede kişiler denir.
-Türk Edebiyatı’nda romanın yeri
Türk Edebiyatı’nda roman, XIX. yy’da çeviri yoluyla (Fénelon, Victor Hugo, Daniel Defoe, Chateaubriand, Swift, Lamartine, Emile Zola, vd romancılardan yapılan çevirilerle)girdi. Tanzimat döneminde ilk yerli örneklerini veren roman, özellikle romantizm akımının etkisindeydi(Namık Kemal, Ahmed Mithad Efendi). Genellikle ahlakçı bir tavır takınan bu dönem romancıları, tutsaklık, görücü usulüyle evlenme, çarpık batılılaşma gibi konuları işlediler; Samipaşazade Sezai, Mehmed Murad, Recaizade Mahmud Ekrem gerçekçi, Nabızade Nazım da doğalcı akımı benimsediler. Servetifünun döneminde roman tekniği gelişti(Halit Ziya Uşaklıgil); psikolojik romanın ilk örnekleri verildi(Mehmed Rauf). Cumhuriyet döneminde Türk romanı, Türk toplumunun gerçeklerine ışık tutmaya başladı; kent ve köy yaşamı, toplumsal ilişkiler, günlük yaşayışın ayrıntılarını gerçek gözlemlere dayanarak anlatıldı. 1930’lu yıllardan sonra toplumcu-gerçekçi roman akımının doğuşu, Anadolu’nun çeşitli yörelerini insanlarının sorunlarının gerçekçi ve doğru biçimde yansıtılmasına olanak verdi; Anadolu insanı toplumsal, ekonomik, kültürel yapısıyla romanlara yansıtıldı. Günümüzde “köy romanı” diye adlandırılan roman türünde örnekler sürdürülürken, Türk toplumunun son yıllarda geçirdiği değişiklikler, bu değişikliklerin insan üstündeki etkileri, yabancılaşma, aydınların edilgenliği ve bunalımı, kentleşme olgusu ve yarattığı sorunlar, yurtdışına çalışmaya giden işçiler, tarihsel gelişim içinde iktisadî-siyasal-toplumsal olaylar, cinsellik gibi pek çok konu, roman çerçevesinde işlenebilir duruma geldi.
2-Romanın Unsurları ve Çeşitleri hakkında genel bilgi
-Romanın Unsurları
Roman kategorisine giren yapıtların çoğunda görülen bazı ortak öğeler vardır.
1)Uzunluk: Bunlardan biri metnin uzunluğudur. Uzunluk, romanı novella ve öykü gibi türlerden ayırır. Bir metnin roman olabilmesi için bir kapsamcılık iddiası içermesi gerekir ve bu iddia belli bir uzunluk sınırı aşıldıktan sonra gerçekleştirilebilir.
2)Olay Örgüsü: Romanın önemli unsurlarından biri de olay örgüsüdür. Olayların ve karakterlerin zaman içerisinde gelişmesi, romanın ana eksenini oluşturur. Ama olay örgüsü romanın özeti değildir. Olay örgüsü, dümdüz bir doğruyu eğerel, bükerek, parçalayarak daha karmaşık ve daha zengin bir yapıya dönüştürür. Dram, bekleyiş, yoğunlaşma, çözülme ya da aydınlanma gibi etkiler sağlar. Bu, okurun dikkatini çekmenin, algısını keskinleştirmenin de yollarından biridir. Okurun ilgisi özellikle romanda belli çatışmaların olacağı, kahraman(lar)ın belli engeller ya da seçeneklerle karşılaşacağı vaadiyle çekilir: Bu çatışma ya da engellerin aşılması, okurun asıl beklediği ve ertelediği, ertelediği için de artan hazzını oluşturur. Bazı romanları olay örgüleri gevşektir: gerçek yaşamın dağınık, yönsüz, başı sonu belli olmayan gürültülü “gidişatını” anlatır. Bazı romanlardaysa, olaylar katı bir yazgı kesinliğiyle gelişir; romanın giriş, gelişme, sonuç biçimindeki ana yapısı çok belirgindir.
3) Zaman: Bu öğe mekan ile bir zincir gibi sarmalanır. Romanlar bir mekan da ve belli bir zamanda geçmek zorundadır. Zaman illa kesinkes bir tarih olarak belirtilmek zorunda değildir. Çoğu kez belli bir zaman aralığı belli bir dönem olarak geçer romanlarda.
4)Karakter(ler): Romancı, kişilerini anlatırken ya tipleştirmeye ya da karakter çizmeye başvurur.
-Karakter Çizme: Kişiler huy, davranış özellikleriyle yansıtmadır. Tipe göre çok yönlü bir özellik gösterir karakter. İnsanın ruhsal ve fiziksel özellikleriyle, bu özelliklerin oluşumunda payı olan etkenler birlikte verilir. Günümüz romanında tipleştirmeden çok karakter çizme daha yaygındır.
-Tipleştirme: Bütün insanlarda ortak olan bir niteliği (cimriliği, korkaklığı, evlat sevgisi
vb.)abartarak bir insanda toplamadır. Sözgelimi, Balzac’in “Goriot Baba”sı, Cervantes’in “Don Quijote”u birer tiptir. Bizde Orhan Kemal’in “Murtaza”sı, Yakup
Kadri’nin “Naim Efendi”si de tipe birer örnek olarak verilebilir.
5)Mekan: Romanın çoğunlukla üzerinde durulmayan, ama önemli bir öğesi de mekandır. Bu, olayların geçtiği coğrafi, toplumsal, tarihsel ya da psikolojik yerlerdir. Zola’nın ve birçok doğalcı yazarın yapıtlarında, çevre öğesi kişilerden de daha önemlidir; çünkü Doğalcılığa göre kişiliği belirleyen asıl etken, toplumsal ve biyolojik koşullardır. Karakter ve olay, bunların edilgen bir sonucudur. Bazen de çevre, roman kişilerini edilgenliğe itmeden, kendisi bir tür görünmez kişi gibi önem kazanır.
-Romanın Çeşitleri: Romanlar da kendi aralarında türlendirilirler. Bu türlendirmenin en yaygın biçimi, konularına ve yapısal özelliklerine göre olanıdır. Konularına ve yapılarına göre romanlar şu adları alır: Serüven romanları, polis ve casusluk romanları, aşk ve sevgi romanları, tarihsel romanlar, tahlil romanları, tezli romanlar, gelenek ve görenek romanları, egzotik romanlar...
romanlar böyle konularına ve yapılarına göre değişik adlarla anıldığı gibi yazarının içinde yer aldığı ya da bağlı olduğu edebiyat akımı açısından da adlandırılır: Romantik roman, gerçekçi roman, naturalistik roman, toplumcu gerçekçi roman...gibi.
hangi adla adlandırılırsa adlandırılsın roman gerçek yaşamdan seçilen olay, durum, yer ve insan ögesinin düş gücüyle yeniden üretimidir. Başarısı inandırıcılığında, neden-sonuç ilişkisine göre öğelerini örgülendirmesindendir. Yoksa, iyi romanın, güzel ve sanat değeri üstün romanın, demirbaş kuralları yoktur. Her büyük romancı, kendi romanının kurallarını da kendisi koyar. Ancak deneyimlerle ortaya konmuş kimi gerçekler vardır ki bunlar bir romandaki başarılı yanları görmemizi sağlayan ipuçlarıdır: Dilde çeşitlilik ve yalınlık, olayların arasındaki neden-sonuç ilişkisinin sağlıklı bir biçimde kurulması, insanın iç ve dış dünyasındaki geçekliğin çarpıtılmadan verilmesi...gibi.

2-BÖLÜM
A.Künye Bilgileri
1-Kitabın adı ve yazarı :Kiralık Konak/Yakup Kadri Karaosmanoğlu
2-Yayınevinin adı,basıldığı yer, :İletişim Yayınları /İstanbul /28.Basım,2003
tarih,sayfa sayısı 232
3-Kitabın okunmaya başlandığı tarih :15 Nisan 2005
4-Kitabın bitirildiği tarih :28 Nisan 2005
B.İnceleme
1-Kitabın özeti
KİRALIK KONAK
Olay, Osmanlı Devleti’nin çöküş devrinde Cihangir’de büyük bir konakta geçer.
Bu konağın sahibi Naim Efendi adında eski bir memurdur. Bu konakta kızı, damadı, 2 torunu ve yardımcılarıyla beraber oturmaktadır. Kızı, kocasının ve çocuklarının her söylediğine boyun eğen, damadı alafrangalığı öven ve alaturkalıktan nefret eden, torunları; Cemil çok hovarda ve avare, Seniha ise babası gibi alafrangalığa özenen ve kendisine tek yaşam alanı olarak Avrupa’yı gören insanlardır. Seniha batılılaşma ile görenekler arasında sıkışıp kalır. Her fırsatta partiler düzenleyerek vb. şeyler yaparak Avrupalı olmaya çalışır. Konakta oturmaktan çok sıkılmış olduğu için Büyük Ada’ya halasının yanına gönderilir. Burada Faik Bey ile bir ilişkiye yaşar. Bu dedikodular dedesinin kulağına gidince, Naim Efendi bu iki gençle alakalı bir şeyler yapmak gerektiğini düşünerek Faik Bey’in babası ile görüşmeye gitti. Fakat hiç ummadığı bir şekilde küçük düşürülür. Seniha da bu olay üstüne dedesine kızar ve bir süre sonra Paris’e kaçar. Bunun üzerine dedesi çok kızar ve onunla ilgili hiçbir şey duymak istemez. Konak günden güne fakirleşmektedir. Bu arada Naim Bey’in damadı ve kızı Şişli’de bir apartman dairesine taşınırlar. Daha sonra Seniha dedesine mektuplar gönderir ve geri dönmek için para ister. Naim Efendi dayanamaz bu kızgınlığını sürdürmeye ve Paris’e para gönderir; fakat Seniha gelmez ve çeşitli bahaneler uydurarak dedesinden sürekli para ister. Bu para göndermeler zaten fakirleşen Naim Efendi’ye darbe vurur âdeta. Naim Efendi’nin bu yalnızlık zamanlarında Hakkı Celis isimli bir akrabası onu hiç yalnız bırakmaz ki bu Hakkı Celis Seniha’ya aşıktır; fakat Seniha onu hep küçük görmüştür. Ayrıca çok güzel şiirler yazar ve şiirlerinin bazıları çeşitli mecmualarda yayınlanır. Onu hiç yalnız bırakmamasından ötürü Naim Efendi onu torunu gibi görmeye başlar. Bu arada hemşiresinin ısrarlarına dayanamayan Naim Efendi konağını kiraya vermeye ve kardeşinin yanına yerleşmeye karar verir. Bir süre sonra Hakkı Celis Seniha’nın geri döndüğünü haber verir Naim Efendi’ye. Seniha’nın yanında bu kez Amerikan bir subay vardır. Faik Bey’den ayrılmış onunla beraber olmaya başlamıştır. Tüm bunlardan sonra, Seniha büyük partiler düzenlemeye başlar. Tabii ki Amerikan subayın parasıyla. Hakkı Celis tüm bunları Naim Efendi’ye anlatır; fakat küçük yalanlar söyleyerek. Evlenmelerine 3 gün kala Amerikan subay geri dönmek üzere Paris’e gider ama bir daha geri gelmez. Bu arada Hakkı Celis Çanakkale Savaşı’na katılmak üzere askere çağırılır ve cepheye koşar ve hala Seniha’ya aşıktır. Bir gün izne İstanbul’a gelir ve dayanamayarak Seniha’yı görmeye gider. Seniha Hakkı Celise tabiri caizse sulanır ve Hakkı Celis’in hayallerindeki o saf Seniha’yı yıkar. Bir müddet sonra yine bir partide Seniha eğlenir. Babası ile iş yapmaya karar veren ve orada bulunan 2 askerden biri onu sulanmaya başlarlar. Bu arada Seniha askerlere Hakkı Celis’e ne olduğunu sorar. Askerlerden biri: Binbaşı Hüsnü Bey Hakkı Celis’in nasıl ruhunu teslim ettiğini anlatmaya başlar. Hakkı Celis bir süngü harbinde önce kolundan, sonra omzundan ve en sonunda da göğsünün ortasından kurşun yer. Hakkı Celis mütemadiyen siperde durur ve şehit olmak istediğini söylermiş. Başkaları siperden serçe parmağını çıkaramazken, o beline kadar çıkarmış siperden ölmek istermişçesine. Hakkı Celis yaralanınca doktora götürülür. Su ister ama bu kadar büyük yarası olan birine su vermek zehir içirmek gibi olduğundan vermezler. Ne zaman ki doktor yapılacak bir şey olmadığına karar verir, o zaman Hakkı Celis’e su verilir. Fakat Seniha daha fazlasına dayanamadığından Hüsnü Bey susmak zorunda kalır…
2-Kitabın konusu
kitabın konusu 18.yy’de başlayan, Tanzimat Fermanı’yla somutlaşan ve Osmanlı’nın çöküş devrinde iyice kendini gösteren batılılaşma hareketi ile hayat tarzlarının, ahlaki değerlerin değişimi, alaturka ile alafranga arasındaki ve buna bağlı olarak kuşaklar arasındaki çatışma, anlaşmazlıktır. Bu çatışma Seniha ve Naim Efendi üzerine oturtulmuştur. Ayrıca batılılaşmaya dayanarak aşkın ve sevginin bayağı, sıradan görülmesi de Seniha ve Hakkı Celis üzerine kurulmuştur.
3-Kitapta olaylar kaçıncı kişi ağzından anlatılmıştır?
Kitapta olaylar üçüncü kişi ağzından anlatılmıştır.
4-Kitaptaki kahramanlar
Başkişiler : Seniha, Hakkı Celis, Naim Efendi
İkinci derece kişiler : Faik Bey, Servet Bey(Seniha’nın babası), Cemil(Seniha’nın kardeşi)
5-Kahramanların fiziki ve ruhi portreleri
Seniha daha 18’ini yeni bitirmiş bir genç kız. Kitabın 66. sayfasında dudaklarının daha kırmızı, gözlerinin daha parıltı, gözkapaklarının âdete çürümüş gibi esmer olduğu belirtiliyor. Seniha’nın ruhsal portresinde ise Avrupa’ya özenti, alafrangalıkla alaturkalık arasında sıkışıp kalma söz konusu.
Hakkı Celis’in fiziki portresi kitapta verilmemiş fakat Seniha’dan sadece 2 ay küçük olduğu belirtilmiş. Ayrıca ruhunda fırtınalı bir platonik aşk yaşayan bu kişi, şiir yazacak kadar duygusal ve kendisini yaşama bağlayacak hiçbir şey kalmadığında ölebilecek kadar da gözü kara.
Naim Efendi’nin yaşı bayağı ilerlemiş torunlara sahip olduğuna göre. Naim Efendi eski adet ve geleneklere uyan; doğduğu, büyüdüğü evi bir türlü terk edemeyecek kadar sadık ve hatıralarına bağlı ve her zaman sevdiklerinin iyiliğini isteyen ama sevdiği kişi aykırı bir şey yaptığında onla katiyen görüşmeyecek kadar gururlu bir kişi.
6-Olayın geçtiği zaman ya da devir
Olay Osmanlı Devleti’nin çöküş döneminde geçiyor. Bunu kitabın tamamındaki batılılaşma isteği ve çabasından anlayabiliriz. Ayrıca 1910’lu yıllarda da geçtiğini söyleyebiliriz ki Hakkı Celis Çanakkale Savaşları’na katılıyor.
7-Olayın geçtiği yerler
Olay, genel olarak İstanbul’da geçiyor. Konak zaten Cihangir’de. Büyükada’da Seniha’nın halasının evi var ki Seniha ile Faik Bey burada sevgili oluyor. Ayrıca Naim Efendi’nin damadı ve kızı Şişli’de bir apartman dairesinde oturuyorlar ve Seniha İstanbul’a geldikten sonra birçok olay burada cereyan ediyor.
8-Kitapta yazarın olay örgüsünü kullanarak asıl anlatmak istediği nedir?
Kitapta yazar olay örgüsünü kullanarak Osmanlı’nın çöküşünün toplumsal nedenlerini anlatmaya çalışmaktadır. Yani yazar batılılaşma çabaları ile çökme durumuna gelen toplum dengelerini ve alaturka ile alafranga arasındaki çatışmayı buna bağlı olarak da kuşak çatışmalarını anlatıyor.
9-Yazarın hayatı ve edebi kişiliği
Yakup Kadri Karaosmanoğlu 1889’da Kahire’de doğdu. İzmir ve Manisa idadilerinde, İskenderiye’de Fransızca eğitimi yapan okullarda okudu. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanından hemen önce İstanbul’a gitti. “Sanat için sanat” görüşünü savunan Fecr’i Âti topluluğuna katılarak bu doğrultuda öyküler, düzyazı şiirler, oyunlar yazdı. Daha sonra Milli Edebiyat Akımı’nı benimsedi, toplumsal sorunlara yöneldi. İkdam, Dergâh gibi gazete ve dergilerdeki yazılarıyla Kurtuluş Savaşı’nı destekledi. Bu arada İkdam gazetesinde ilk romanı Kiralık Konak’ı yayımlamaya başladı. 1921’de Anadolu’ya geçerek milli mücadeleye katıldı. Kurduğu Kadro dergisi devletçe sakıncalı bulununca 1934’te Tiran büyükelçiliğine atandı.
Yakup Kadri romanlarında, Tanzimat’tan 1950’lere kadar uzanan geniş bir zaman dilimindeki toplumsal ve siyasal değişimleri ele aldı. İlk romanı Kiralık Konak’ta (1922) 20. yy başlarında bir ailenin, kuşaklar arasındaki anlaşmazlıklar yüzünden adım adım yıkıma sürüklenişini sergiledi.
10-Yazarın dil ve üslup özellikleri, romana yansımaları, romanın dili ve üslubu
Yakup Kadri yazarlığının ilk döneminde cümle yapısı bakımından ve anlatım yönünden Edebiyat-ı Cedide yazarlarının etkisinde kaldı. Ağdalı tamlamalar, anlaşılması güç sözcükler, bol sıfatla süslü cümleler onda da görülür. Daha sonra yalın bir anlatıma yönelmiştir. Öykü, düzyazı şiir, oyun, anı, makale gibi çeşitli alanlarda ürünler veren Yakup Kadri, daha çok romancı olarak tanınır. Yaban romanı 1950’den sonra gelişen köy edebiyatını etkilemiştir.
Kiralık Konak yazarın Edebiyat-ı Cedide yazarlarından etkilendiği döneme rastlar. Bunun içinde anlaşılması güç birçok kelime, fazla sıfatlı cümleler ve uzun tamlamaları görmek olağandır bu roman için.
C.Yorum
1-Kitaptan öğrenilen yeni kelimeler ve anlamları
tahammül etmek: dayanmak
tevliyet: vakıf işlerine bakma görevlisi
Muayede:bayramlaşma
İcraî: yapma, yerine getirme
Alafranga: yeni olan, Avrupalı
Tesadüf: rastlamak
Revnak: parlaklık, süs
İtminan: güven
Müzayaka: geçim sıkıntısı
Merhun: rehin edilmiş
Hemşire: kız kardeş
İstintak: sorgulama
İstizah: açıklama
Münaza: ağız kavgası
İntihap etmek: seçmek
Zâni: zina eden erkek
Zâniye: zina eden kadın
Hürmet-imütekabile: karşılıklı saygı
Câri: geçerli
Alem-i bâun: görünmeyen alem…
2-Kitabın en etkilendiğim bölümü, Binbaşı Hüsnü Bey’in Hakkı Celis’in nasıl öldüğünü anlatması ve sondaki cümle:”Fakat, Seniha hala güzel ve süslüydü.”
3-Kitapta değiştirmek istediğim bölüm, Faik Bey ile Seniha’nın Büyükada macerası. Çünkü bence bütün kötü olayların kırılma noktası orası.
4-Kitapta beğenmediğim bölüm aslında yok. Eğer bir yerleri değiştirilirse bence şimdiki gibi etkili olmaz. Ama illa bir yer değişecekse Hakkı Celis’in ölümünü değiştirirdi. Çünkü hak etmediği halde boşu boşuna öldü bence.
5-Hakkı Celis’in yerinde olmak isterdim. Çünkü diğer karakterler bence pek işe yaramaz Naim Efendi hariç. Ayrıca Hakkı Celis’in cesareti, sevdası ve duygusallığına sahip olmak isterdim.
6-Kitapta Seniha’nın yerinde olmak istemezdim. Çünkü öyle bir insan olmak istemezdim. Birinin benim yüzümden kendini bilerek ölüme atmasının ağırlağı altında ezilmek istemezdim.
7-Kitaptan çıkardığım sonuç
Bence illa Batıyı örnek almak gereksiz. Bazen kendi olduğumuz gibi olmak bize çok rahat yetebilir. Bence Avrupalılarla aynı kafada olmadığımızı göz önünde bulundurarak örnek alma işini yapmalıyız.
8-Kitabın başlığı ile konusu arasında ince bir espri var bence. Batılılara özenen bir ailenin hazin sonu; daha doğrusu apartman dairesi sonu,kiraya verilen bir konak. Genellikle büyük Türk ailelerinin oturduğu, gelenekselleşmiş bir ev tarzının batılılaşma isteği sonucu yok olup gitmesi.
Ben olsaydım kitabın adını “Güzel Seniha” koyardım. Çünkü bence sonuyla daha alakalı. Ama bir sorun var, yazar ben değilim:)
9-Kitap hakkındaki diğer düşüncelerim
Kitap toplumsal sorunlar üzerine yazılmış ve bu benim çok ilgimi çekti. Yalnız burada bir sorun var: bilinmeyen kelime çok fazla. Bu da bizi kelimeleri tahmin etmeye zorluyor. Aslında bu iyi bir şey..
 
ödev sitesi demişken sunu da bana indirebilrmsz_
 
Acil beyler cidden cok sıkıstım öss çalışmaktan dönem ödevini unuttum hoca istio :D
 
ödev sitesinden benimde ödevime yardımcı olurmusunuz " plastiklerin doğada bozulma süreci ve alınması gereken önlemler "
 
Geri
Üst