Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Kürt sorunu yoktur. Kürt kardeşlerimin sorunu vardır" sözlerini Diyarbakır'da değerlendirdi. Arınç, "Kürt meselesi Türkiye'de vardır. Ancak bunu Amentü söyler gibi günde 100 kere tekrarlamak fayda getirmez. Mesele çözülüyor. Kürtçe anadilde konuşmak Allah'ın verdiği bir haktır. Bunu engellemek çirkindir" diye konuştu. BDP'nin desteklediği bağımsız adaylar Hatip Dicle ve Leyla Zana'ya selam gönderip, başarılar dileyen Arınç, tutuklu gazeteci Ahmet Şık'ın beraati ile ilgili olarak da, "Herkesin beraat etmesini isteriz. İnşallah bu Silivri'de görülen davada kişilerin suçsuz olduğu anlaşılsın onları kucaklayalım" dedi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Diyarbakır'da seçim çalışmalarında bulundu. AK Parti milletvekili adayları ile birlikte Gazi Caddesi'ndeki esnafları ziyaret eden Arınç ve Eker 12 Haziran'da vatandaştan oy istedi. Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Kürt sorunu yoktur. Kürt kardeşlerimin sorunu vardır" sözlerini değerlendirdi. Arınç, "Elbette Türkiye'de yaşayan etnik kökeni farkı olan binlerce yurttaşlarımızın toplu sorunları da var. Bu ülkede geçmişten bu yana ihmal edilen, ötelenen ve görmezden gelinen bir Kürt mesesinin olduğunu ifade etmek istiyorum. Daha önce meclis başkanlığı yapmış bir kişi olarak Kürt meselesi konusunda yapılması gereken pek çok şey yapıldı. Bunları madde madde açıklayabiliriz. Yani bir kimlik nasıl ifade edilebilir, bu kimliği oluşturan unsurlar nasıl canlı bir şekilde yaşatılabilir, halkın bu konudaki talepleri üzerinde ayrı ayrı durduk ve herbirini gerçekleştirmeye çalıştık. Bu topraklarda yaşayan herkes Kürtçeyi konuşmak istiyor, konuşmalı. Bu Allah'ın verdiği bir haktır. Aynı zamanda bir insanlık hakkıdır. Bunu engellemek, önlemek yanlıştır, suçtur, çirkin ve yakışıksızdır. Ama tarihimizde bu görmezden gelindi, inkar edildi. İnkarcı politikalarla bir annenin cezaevinde kalan çocuğu ile Kürtçe konuşması yasaklandı. Bunların suç olduğu günleri yaşadık, biz bunları kesinlikle reddettik. Kürtçe anadildir. Anadil de insanlık hakkıdır. Konuşulmalı, geliştirmeli ve bunun üzerinde kitap ve belgeseller hazırlanmalıdır. 3 yıl önce Kürtçe yayın yapan TRT6'ı yayına soktuk" şeklinde konuştu.
''KÜRT MESELESİ TÜRKİYE'DE VARDIR''
Bülent Arınç, "Kürt meselesi diye ortaya konan hemen hemen bütün taleplere anayasa çerçevesinde olumlu yaklaştık, yıpranmayı göze aldık, çok eleştirildik CHP ve MHP atığımız her adımda, bize karşı siyaset yaptılar. Biz iktidardan düşmeyi göze aldık ama doğru bildiğimizden şaşmadık yine, bu bölgenin Kürt meselesi içerisinde ekonomik geri kalmışlık inkar edemeyiz, toplumsal barışı bozan unsurları göz ardı edemeyiz. Kürt meselesi Türkiye'de vardır. AK Parti bu mesele üzerinde siyasetçilerin 60-70 yıl ki inkar politikalarından uzaklaşmış gerçekçi noktaya gelmiştir. Ama bugün adeta Kürt meselesi vardır diye yolla çıkmanın da bir faydası yok. Bu mesele çözülüyor. Başbakan yanlış söylemedi ama bunu istismar etmeye kalkanlar olduğu için söylüyorum, gönülden inanıyoruz ki böyle bir sorun giderek çözülmektedir, olumlu bir noktaya gelmektedir. Ama bazı siyasetçiler gibi günde 100 kez Amentü söyler gibi Kürt sorunu vardır demenin de çok fazla pratikte faydası kalmadı. Biz sorunların varlığının ötesinden çözen bir Hükümetiz.
Ve göreceksiniz 12 Haziran'da daha güçlü geleceğiz ve bu sorunların çözümü için yaptıklarımızın 10 mislini yapacağız. Halkımız onu biliyor ve güveniyor. Başbakan 1 Haziran'da Diyarbakır'da herkesi tatmin edecek açıklamalar yapacaktır" diye konuştu.
LEYLA ZANA VE HATİP DİCLE'YE SELAM GÖNDERDİ
BDP'nin bağımsız olarak desteklediği DEP eski milletvekili Leyla Zana ve KCK davasında tutuklu bulunan Hatip Dicle'ye selam gönderen Arınç, "Bağımsız adaylarımıza benim çok selamlarımı söyleyin. Özellikle çok yakından tanıdığım Hatip Dicle'ye de Leyla Zana arkadaşımıza da diğerlerinden Şerafettin beyle selamlaşmamız var. Çok fazla tanımıyorum, bunlar bizim samimi hislerimizdir. Siyaset adına yolla çıkan, millete hizmet etmek için adaylığını koymuş herkese saygı duyuyor ve başarılar diliyoruz. Ben başka siyasetçiler gibi değilim. Leyla Zana, rahmetli Orhan, Hatip Dicle ve Selim Sadak 10 yıl cezaevinde kaldı. Türkiye'de idam mahkumu bile 10 yıl cezaevinde kalmadı. Bu arkadaşlarımız cezalarını çektikten sonra 2004 yılında meclis başkanı olarak beni ziyaret etmek istedi. Ben de onları ilk fırsatta resmi konutum da yemeğe davet ettim. Çok tepki görmeme rağmen yaptıklarımı bugün de savunuyorum. Kimden oy almışsa alsınlar milletvekili olmuş bir insanla ben meclis başkanı olarak konuşmalıydım. Yemekten sonra 4 saat Türkiye'yi konuştuk. Rahmetli Orhan dışında diğerleri hayatta, onlara karşı bir sevgim var. Onların da umarım bana karşı saygısı vardır. Türkiye'de siyaseti şiddet, kavga olmadan yapacağız. Birbirimizi yok etmeden, bir birimizi ötekileştirmeden yapacağız. Arkadaşlarımızın da bu düşüncede siyaset yapacaklarını ümit ediyorum. Bu ülkede artık barış ve huzur olmalı, siyaset şartları içerisinde yapılmalıdır" dedi.
"BERAAT EDENLERİ KUCAKLAYACAĞIZ"
Ergenekon davasında tutuklanan gazeteci Ahmet Şık'ın bir davasında beraat etmesi ile ilgili soruya cevap veren Arınç, "Herkesin beraat etmesini isteriz. İnşallah bu Silivri'de görülen davada Türkiye'nin farklı yerlerinde görülen davalarda kişilerin suçsuz olduğu anlaşılsın. Hukuka aykırı bir şey yapmadıklarına mahkeme karar versin ve onları kucaklayalım. Beraat edenleri tebrik ediyorum, yargılaması sürenlere de en kısa sürede bu sonuçlanır tutukluk hakları biter ve halkın içerisine başları dik bir şekilde katılılar" dedi.
"SİLAH VE MOLOTOFLA OLMAZ"
Bülent Arınç, ''Toplumsal barışa önem verdik, herkesi kucakladık, ayrımcılığı ortadan kaldırdık. Bu memlekette herkes kendi kimliğini rahatlıkla ifade edebilsin, kimliğini yaşayabilsin, suçlanmasın. Dilini konuşabilsin. Geçmişte tabu sayılan pek çok şey yıkıldı. Demokraside tabular olmaz ama taleplerin ve isteklerin yine hukuk devleti içerisinde dile getirilmesi lazım. Siyaset ve demokrasi şiddetle olmaz. Siyaset ve demokrasi kavgayla olmaz, reddetmek ve ötekileştirmekle olmaz, kendinden olmayanı, kendisine oy vermeyeni, kendisiyle birlikte olmayanı düşman ilan etmekle olmaz. Hepimizin farklılığı vardır; inançta vardır, etnik kökende vardır, düşüncede olabilir. Biz birbirimizi anlamaya, birbirimizi dinlemeye, birbirimize saygı göstermeye mecburuz. Elimizde sopayla, molotofkokteyliyle, silahla benden olmayan yaşamasın düşüncesi ve bana destek olmayan kahrolsun düşüncesi artık Türkiye'de yer bulmamalı. Biz birbirimizin farklılığını zenginlik olarak kabul ediyoruz. Sandık ne derse biz de ona uyacağız. 'Sandığa gitmeyin, gidersen bana oy vermek zorundasın' gibi, aba altından sopa göstermenin, tehditte bulunmanın yollarını kapatacaklar. Ya siyaset ya şiddet. Eğer maksat siyasetse şiddete hiçbir zaman gitmeyecek ve gitmeyecekler'' dedi.
''BAKANLIKLAR RANT İÇİN KULANILDI''
Arınç, daha önce 38 bakanlığın 20'sinin devlet bakanlığı olduğunu, her devlet bakanlığı için ''Bir müdür, bir mühür'' dendiğini belirterek, ''Kırmızı plakalı arabası var, bir de küçük bir kurum kendisine bağlanmış. Neden bu? Çünkü her parti koalisyon masasına oturduğunda, 'Ben yedi tane isterim', öbürü 'Ben sekiz tane isterim', öbürü 'Benim on tane olacak' diye pazarlık ediyorlar. Sırf onları tatmin etmek için bakanlık sayılarını artırmışlar. Biz 24'e indirdik. Neden? Çünkü bakanlık sayılarını artırarak birilerine çıkar sağlamak amacında değiliz. Biz doğrudan hizmet, daha ucuz, kolay ve daha çabuk hizmet etmek istiyoruz. Bütün bakanlıkları birleştirdik'' dedi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Diyarbakır'da seçim çalışmalarında bulundu. AK Parti milletvekili adayları ile birlikte Gazi Caddesi'ndeki esnafları ziyaret eden Arınç ve Eker 12 Haziran'da vatandaştan oy istedi. Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Kürt sorunu yoktur. Kürt kardeşlerimin sorunu vardır" sözlerini değerlendirdi. Arınç, "Elbette Türkiye'de yaşayan etnik kökeni farkı olan binlerce yurttaşlarımızın toplu sorunları da var. Bu ülkede geçmişten bu yana ihmal edilen, ötelenen ve görmezden gelinen bir Kürt mesesinin olduğunu ifade etmek istiyorum. Daha önce meclis başkanlığı yapmış bir kişi olarak Kürt meselesi konusunda yapılması gereken pek çok şey yapıldı. Bunları madde madde açıklayabiliriz. Yani bir kimlik nasıl ifade edilebilir, bu kimliği oluşturan unsurlar nasıl canlı bir şekilde yaşatılabilir, halkın bu konudaki talepleri üzerinde ayrı ayrı durduk ve herbirini gerçekleştirmeye çalıştık. Bu topraklarda yaşayan herkes Kürtçeyi konuşmak istiyor, konuşmalı. Bu Allah'ın verdiği bir haktır. Aynı zamanda bir insanlık hakkıdır. Bunu engellemek, önlemek yanlıştır, suçtur, çirkin ve yakışıksızdır. Ama tarihimizde bu görmezden gelindi, inkar edildi. İnkarcı politikalarla bir annenin cezaevinde kalan çocuğu ile Kürtçe konuşması yasaklandı. Bunların suç olduğu günleri yaşadık, biz bunları kesinlikle reddettik. Kürtçe anadildir. Anadil de insanlık hakkıdır. Konuşulmalı, geliştirmeli ve bunun üzerinde kitap ve belgeseller hazırlanmalıdır. 3 yıl önce Kürtçe yayın yapan TRT6'ı yayına soktuk" şeklinde konuştu.
''KÜRT MESELESİ TÜRKİYE'DE VARDIR''
Bülent Arınç, "Kürt meselesi diye ortaya konan hemen hemen bütün taleplere anayasa çerçevesinde olumlu yaklaştık, yıpranmayı göze aldık, çok eleştirildik CHP ve MHP atığımız her adımda, bize karşı siyaset yaptılar. Biz iktidardan düşmeyi göze aldık ama doğru bildiğimizden şaşmadık yine, bu bölgenin Kürt meselesi içerisinde ekonomik geri kalmışlık inkar edemeyiz, toplumsal barışı bozan unsurları göz ardı edemeyiz. Kürt meselesi Türkiye'de vardır. AK Parti bu mesele üzerinde siyasetçilerin 60-70 yıl ki inkar politikalarından uzaklaşmış gerçekçi noktaya gelmiştir. Ama bugün adeta Kürt meselesi vardır diye yolla çıkmanın da bir faydası yok. Bu mesele çözülüyor. Başbakan yanlış söylemedi ama bunu istismar etmeye kalkanlar olduğu için söylüyorum, gönülden inanıyoruz ki böyle bir sorun giderek çözülmektedir, olumlu bir noktaya gelmektedir. Ama bazı siyasetçiler gibi günde 100 kez Amentü söyler gibi Kürt sorunu vardır demenin de çok fazla pratikte faydası kalmadı. Biz sorunların varlığının ötesinden çözen bir Hükümetiz.
Ve göreceksiniz 12 Haziran'da daha güçlü geleceğiz ve bu sorunların çözümü için yaptıklarımızın 10 mislini yapacağız. Halkımız onu biliyor ve güveniyor. Başbakan 1 Haziran'da Diyarbakır'da herkesi tatmin edecek açıklamalar yapacaktır" diye konuştu.
LEYLA ZANA VE HATİP DİCLE'YE SELAM GÖNDERDİ
BDP'nin bağımsız olarak desteklediği DEP eski milletvekili Leyla Zana ve KCK davasında tutuklu bulunan Hatip Dicle'ye selam gönderen Arınç, "Bağımsız adaylarımıza benim çok selamlarımı söyleyin. Özellikle çok yakından tanıdığım Hatip Dicle'ye de Leyla Zana arkadaşımıza da diğerlerinden Şerafettin beyle selamlaşmamız var. Çok fazla tanımıyorum, bunlar bizim samimi hislerimizdir. Siyaset adına yolla çıkan, millete hizmet etmek için adaylığını koymuş herkese saygı duyuyor ve başarılar diliyoruz. Ben başka siyasetçiler gibi değilim. Leyla Zana, rahmetli Orhan, Hatip Dicle ve Selim Sadak 10 yıl cezaevinde kaldı. Türkiye'de idam mahkumu bile 10 yıl cezaevinde kalmadı. Bu arkadaşlarımız cezalarını çektikten sonra 2004 yılında meclis başkanı olarak beni ziyaret etmek istedi. Ben de onları ilk fırsatta resmi konutum da yemeğe davet ettim. Çok tepki görmeme rağmen yaptıklarımı bugün de savunuyorum. Kimden oy almışsa alsınlar milletvekili olmuş bir insanla ben meclis başkanı olarak konuşmalıydım. Yemekten sonra 4 saat Türkiye'yi konuştuk. Rahmetli Orhan dışında diğerleri hayatta, onlara karşı bir sevgim var. Onların da umarım bana karşı saygısı vardır. Türkiye'de siyaseti şiddet, kavga olmadan yapacağız. Birbirimizi yok etmeden, bir birimizi ötekileştirmeden yapacağız. Arkadaşlarımızın da bu düşüncede siyaset yapacaklarını ümit ediyorum. Bu ülkede artık barış ve huzur olmalı, siyaset şartları içerisinde yapılmalıdır" dedi.
"BERAAT EDENLERİ KUCAKLAYACAĞIZ"
Ergenekon davasında tutuklanan gazeteci Ahmet Şık'ın bir davasında beraat etmesi ile ilgili soruya cevap veren Arınç, "Herkesin beraat etmesini isteriz. İnşallah bu Silivri'de görülen davada Türkiye'nin farklı yerlerinde görülen davalarda kişilerin suçsuz olduğu anlaşılsın. Hukuka aykırı bir şey yapmadıklarına mahkeme karar versin ve onları kucaklayalım. Beraat edenleri tebrik ediyorum, yargılaması sürenlere de en kısa sürede bu sonuçlanır tutukluk hakları biter ve halkın içerisine başları dik bir şekilde katılılar" dedi.
"SİLAH VE MOLOTOFLA OLMAZ"
Bülent Arınç, ''Toplumsal barışa önem verdik, herkesi kucakladık, ayrımcılığı ortadan kaldırdık. Bu memlekette herkes kendi kimliğini rahatlıkla ifade edebilsin, kimliğini yaşayabilsin, suçlanmasın. Dilini konuşabilsin. Geçmişte tabu sayılan pek çok şey yıkıldı. Demokraside tabular olmaz ama taleplerin ve isteklerin yine hukuk devleti içerisinde dile getirilmesi lazım. Siyaset ve demokrasi şiddetle olmaz. Siyaset ve demokrasi kavgayla olmaz, reddetmek ve ötekileştirmekle olmaz, kendinden olmayanı, kendisine oy vermeyeni, kendisiyle birlikte olmayanı düşman ilan etmekle olmaz. Hepimizin farklılığı vardır; inançta vardır, etnik kökende vardır, düşüncede olabilir. Biz birbirimizi anlamaya, birbirimizi dinlemeye, birbirimize saygı göstermeye mecburuz. Elimizde sopayla, molotofkokteyliyle, silahla benden olmayan yaşamasın düşüncesi ve bana destek olmayan kahrolsun düşüncesi artık Türkiye'de yer bulmamalı. Biz birbirimizin farklılığını zenginlik olarak kabul ediyoruz. Sandık ne derse biz de ona uyacağız. 'Sandığa gitmeyin, gidersen bana oy vermek zorundasın' gibi, aba altından sopa göstermenin, tehditte bulunmanın yollarını kapatacaklar. Ya siyaset ya şiddet. Eğer maksat siyasetse şiddete hiçbir zaman gitmeyecek ve gitmeyecekler'' dedi.
''BAKANLIKLAR RANT İÇİN KULANILDI''
Arınç, daha önce 38 bakanlığın 20'sinin devlet bakanlığı olduğunu, her devlet bakanlığı için ''Bir müdür, bir mühür'' dendiğini belirterek, ''Kırmızı plakalı arabası var, bir de küçük bir kurum kendisine bağlanmış. Neden bu? Çünkü her parti koalisyon masasına oturduğunda, 'Ben yedi tane isterim', öbürü 'Ben sekiz tane isterim', öbürü 'Benim on tane olacak' diye pazarlık ediyorlar. Sırf onları tatmin etmek için bakanlık sayılarını artırmışlar. Biz 24'e indirdik. Neden? Çünkü bakanlık sayılarını artırarak birilerine çıkar sağlamak amacında değiliz. Biz doğrudan hizmet, daha ucuz, kolay ve daha çabuk hizmet etmek istiyoruz. Bütün bakanlıkları birleştirdik'' dedi.
Kaynak