HAS Partinin HAS Başkanı

sherlock_holmes

New member
Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, 12 yıl önce atıldığı siyasi serüveninde genel başkanlık koltuğuna bir kez daha çıktı. Ancak bu kez, bir farkı vardı. Partisinin ‘emanetçisi’ değil, ‘HAS’ başkanıydı.



‘Aslında gönül ilişkimiz bize atılan çatal bıçaklarla bitmişti zaten. İftar baskınından sonra ‘kan kusup kızılcık şerbeti içtik’ dedik. Kayyum atanması ise bardağı taşıran son damla oldu. Artık bu parti içerisinde birlikte siyaset yapma imkânımız kalmamıştır. Daha fazla çatışmalara, yeni Kerbela denemelerine vesile olmamak için arkadaşlarımla birlikte bu genel kurula girmiyoruz. Genel başkanlıktan ve Saadet Partisi’nden ayrılıyorum. Bugün yeni bir siyasetin adımını atıyoruz, bu bir veda konuşması değil, yeni bir başlangıcın önsözüdür.’



Saadet Partisi’nin önünde yaptığı bu veda konuşması, Numan Kurtulmuş için hem bir bitişin hem de bir başlangıcın adımıydı. O gün söylediği ‘başlangıcın önsözü’ ete kemiğe bürünerek bir parti olarak çıktı karşımıza. Amblemini Osmanlı’nın medeniyet güneşinden, ismini ‘halkın sesi’nden aldı. “Ne sağcıyız ne solcuyuz; ne liberaliz ne muhafazakârız” diyerek, partisini ‘halkın merkezi’ne oturttu. Saadet Partisi’nden olaylı bir şekilde ayrılan Kurtulmuş’un günlerdir beklenen siyasi oluşumu HAS Parti, İçişleri Bakanlığı’na sunulan dilekçeyle Türkiye’de faaliyet gösteren 67 partiden biri olarak hayatımıza girdi.



Partisini görücüye çıkardığı gün yaptığı Millî Görüş işareti, bu geleneğin devam edeceğinin sinyaliydi. Zaten parti kadrosunda merkez sağda siyaset yapan isimlerin yanı sıra Millî Görüş geleneğinden gelenler de vardı. Refah ve Fazilet Partisi’nin etkili isimlerinden Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu’nu, Recai Kutan’ın akrabası Zekai Kutan’ı, Refahyol döneminde Erbakan ekibinin önemli isimlerinden Teoman Rıza Güneri, Lütfü Esengün, Şeref Malkoç, Mukadder Başeğmez ve Bahri Zengin’i de katmıştı partiye.



Millî Görüş çizgisinin genç liderlerinin biri daha ‘Erbakan Hoca’yla’ yollarını ayırarak yeni bir siyasi oluşuma yelken açtı. Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, 12 yıl önce atıldığı siyasi serüveninde genel başkanlık koltuğuna bir kez daha çıktı. Ancak bu kez, bir farkı vardı. Partisinin emanetçisi değil, ‘HAS’ başkanıydı. Şimdi merak edilen Halkın Sesi, AK Parti’ye alternatif olabilecek mi? Ya da Millî Görüş bu yol ayrımıyla siyasete yeni bir lider daha kazandırabilecek mi?



Kurtulmuş’un Fazilet Partisi İstanbul İl Başkanlığı’yla başlayan siyasi yolculuğundan bugüne uzanan hayat hikâyesini kendi ağzından dinledik.



Numan Bey, adını, Latin harfleriyle yazılmış ilk İslam ilmihali olan Amentü Şerhi’nin müellifi, dedesi Binbaşı Numan Kurtulmuş’tan alıyor. Dede Kurtulmuş, Balkan, Çanakkale, Erzurum, Batum ve Azerbaycan cephelerinde görev almış; Sakarya Meydan Muharebesi’nde kalça kemiğine mermi isabet etmesi sonucu yaralanmış bir ‘Kurtuluş’ gazisi. 40 yaşında malulen emekliye ayrılan Binbaşı Kurtulmuş, ömrünün son 23 yılını ilmî çalışmalara vermiş. Hafız olduktan sonra Amentü Şerhi’ni yayımlamış. Hatta bu kitabı yazarken o kadar özen gösterir ki, abdestli olduğu hâlde tekrar abdest alıp yazmaya devam eder.



Ordu Ünye’de yaşayan Kurtulmuş ailesi, bir müddet sonra İstanbul’a (Fatih) göç eder. Çocuklarıyla yakından ilgilenen Binbaşı Kurtulmuş, onlara bir yaz Fransızca, bir yaz Arapça eğitimi verir.


Numan Kurtulmuş dedesi öldükten yedi yıl sonra dünyaya gelir. Beş çocuklu ailenin tek erkek çocuğu olarak, Ordu Ünye’de doğar. Yazları Ünye’de geçirir aile, kışları ise 80 yıldır oturdukları İstanbul Fatih’te: “Ünye’den göç ettiklerinde babaevi olan Fatih’teki evimizi almışlar. Daha sonra babamlar, amcamlarla aile apartmanını inşa etmiş. Hâlâ aynı apartmanda hep birlikte yaşıyoruz.” Çocukluğu, gençliği, üniversite yılları da aynı mahallede geçer. O günlere dair en canlı anıları da o mahallededir. O yüzden kopamaz oralardan: “Dut, kiraz, ıhlamur ağaçları vardı mahallede. Saatlerce top oynardık. İlerisi çıkmaz sokaktı, birkaç araba ancak geçerdi. Komşuluk ilişkilerinin son derece iyi olduğu bir mahalleydi. O mahallenin kültürünün bize çok şey kattığını düşünüyorum.”


Kurtulmuş’un unutamadığı anılarından biri çocukluk arkadaşlarıyla kıldıkları teravih namazlarıdır. Hatimle kılınan teravih onlar için hem ibadet hem de oyun vesilesidir: “O uzun teravihlerde ara verilince biz biraz kılar sonra arkada oyun oynardık.”


Kurtulmuşun babası Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş ise Dolmabahçe Sarayı’nın eski doktorlarından. Ayrıca öğrencilere burs veren ve en eski kuruluşlardan biri olan İlim Yayma Cemiyeti’nin kurucusu. Numan Kurtulmuş, cemiyetin hayatlarında ne derece önemli olduğunu “Biz beş kardeştik. İlim Yayma Cemiyeti ise altıncı kardeşimizdi. Hatta babamın en sevdiğiydi.” sözüyle anlatıyor. İsmail Kurtulmuş’un İlim Yayma Cemiyeti’ndeki çalışmalarının Numan Kurtulmuş üzerinde etkisi büyük. Babasının toplantılara onu da götürmesi Necip Fazıl, Sezai Karakoç gibi isimlerle tanışmasına imkân vermiş.


Kurtulmuş’un babası, yeni kurulan imam hatip okullarına yardım eden, mahalleli tarafından sevilip sayılan, hayır-hasenat sahibi bir isim olarak biliniyor. Kurtulmuş babasının yardımsever yönünü şöyle anlatıyor: “Fatih’teki apartmanın en alt dairesinde perşembe günleri hastaları ücretsiz muayene ederdi. Hatta kimi lüks arabalarla, kürklerle gelirdi. Biz de babama kimilerinin bunu istismar ettiğini söylerdik; ama o hayatının sonuna kadar perşembe günlerinde hastalarına ücretsiz baktı.”


ERBAKANLA BABADAN, ERDOĞAN’LA


OKULDAN DOST

Ailenin Necmettin Erbakan’la dostlukları uzun yıllar öncesine dayanıyor. Numan Kurtulmuş da Erbakan ailesini yakından tanıyor: “Babam yaşça büyük olduğu için Erbakan babama ‘İsmail abi’ diye hitap ederdi. O dönem üniversiteye giden çok az insan vardı ve herkes birbirini tanıyordu. Ben Necmettin Erbakan’ın toplantılarına çok küçük yaşlarda katılma fırsatı bulmuş biriyim.”

Aile siyasete hep mesafeli yaklaşır o zamanlar. Babaannesinin Menderes’in idam edildiği dönemlerde bütün çocuklara siyasetten uzak durmalarını tembih etmesi herkes için önem teşkil eder. Baba İsmail Kurtulmuş zaten ilme vermiştir kendini. Siyaset aklının ucundan geçmez. Öğrenci yetiştirmek onu en mutlu eden şeydir. 1973’te Millî Selamet Partisi’nden aday olması için ısrar edilmesine rağmen kabul etmez. 1977’de gelen teklifi ise şartlı kabul eder: “Beni senatör listesinin en son sırasından aday göstereceksiniz. Sadece seçim kampanyasına katılır, size yardım ederim o kadar!”


Numan Kurtulmuş babasının da katkılarıyla kurulan İstanbul İmam Hatip Lisesi’nde okur ortaokulu. O dönem birçok ünlü ismi mezun edecek okulda Başbakan Erdoğan’la yolları ilk kez kesişecektir: “Erdoğan, okulun popüler öğrencilerinden biriydi. Münazara takımındaydı ve genelde birinci olurdu. O, İETT’de oynarken maçlarına giderdik.” Okulun ardından İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ne devam eden Kurtulmuş, 1982 yılında mezun olur. 1984’te, yine aynı fakültede yüksek lisansını tamamlar. 1988-1989 öğretim yılında ABD’de Temple University School of Business- Management’te lisansüstü çalışmalarını sürdürür. Kasım 1990 ile Haziran 1993 arasında ABD’de Cornell University New York State School of Industrial - Labor Relations’da misafir öğretim üyesi olarak bulunur. 1992’de iktisat doktoru, 1994 yılında Çalışma Ekonomisi Ana Bilim Dalı’nda doçentlik, 2004’te ise profesör unvanını alır. Kurtulmuş aynı zamanda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü yetiştiren ve geçen yıllarda vefat eden Prof. Dr. Sebahattin Zaim’in öğrencisi.


EŞİ 28 ŞUBAT MAĞDURU


Üniversite yıllarında aynı bölümde tanıştığı Sevgi Hanım’la 1988’de evlenir. Bu mutlu evliliğin üç meyvesi var. Kızları Çapa’da, oğulları Gazi’de tıp okuyor. Diğer çocukları ise lise öğrencisi. Kendisi gibi öğretim görevlisi olan eşi Sevgi Kurtulmuş, 28 Şubat sürecinde başörtüsü sebebiyle İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu tarafından uzaklaştırılan öğretim görevlilerinden. Doç. Sevgi Kurtulmuş bu olaydan sonra bir süre eşiyle birlikte Amerika’da bulunur ve çalışmalarına orada devam eder.


1998 zor geçer onlar için. Politikaya atılmak gibi bir planı yokken, eşinin yaşadıkları ve partinin ayrışma sürecine girmesi siyasete atılmasına sebep olur: “1998’de doçentliğimin son yılıydı. FP’den İstanbul İl Başkanlığı için çok ısrar edildi. Benim, çok zor verdiğim bir karardı. Partinin ayrışma sürecine girmesi, üniversitede 28 Şubat’ın ağır tablosunu yaşamamızın büyük etkisi oldu. Ve teklifi kabul ederek aktif siyasete girdik. Bir de şöyle bir söz vardır: ‘Bir göreve talip olmayın; ama görev size veriliyorsa ve yapacak durumdaysanız bekletmeyin.’ Bu düstur etkili oldu diyebilirim.”


Kurtulmuş ve Başbakan Erdoğan’ın yolları okulun ardından yıllar sonra tekrar çakışır. Kurtulmuş, FP İstanbul İl Başkanı olarak görev yaparken İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Erdoğan, kısa süre sonra Pınarhisar Cezaevi’ne girecek ve daha sonra AK Parti’yi kuracaktır. Erdoğan, cezaevinde görüştüğü Kurtulmuş’tan yeni kuracağı harekete katılmasını ister; ancak o, teklifi kabul etmez. 22 Temmuz seçimleri öncesinde de Kurtulmuş’u partiye davet eden Erdoğan’ı, ‘fikirlerimiz aynı değil’ düşüncesiyle geri çevirir.


17 Aralık 1997’de kurulan FP’ye, RP’nin birçok milletvekili ve belediye başkanı katılır. Ancak, bu parti de RP’nin devamı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından 2001’de kapatılır. Partinin milletvekilleri Saadet Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisi arasında ikiye bölünür. O dönem SP’nin başına Recai Kutan geçer. 2002 genel seçimlerinde yüzde 2,5 oy oranıyla Meclis dışı kalan parti olağan kongreye giderek Necmettin Erbakan’ı genel başkanlığa getirir. Ancak Erbakan’ın kesinleşmiş hapis cezası sebebiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından partiden ayrılması istenir. Genel başkanlıktan istifa eden Erbakan’ın yerine gelecek isim yine Recai Kutan’dır.


Erbakan Hoca’nın genel başkan olamaması, Kutan’ın da tüm iyi niyetli çabalarına rağmen yeterli performansı gösteremeyişi, partide yeni bir ‘veliaht’ arayışını zorunlu kılar. Ne var ki tabanın ve yönetimin istediği de artık farklıdır. Parti üçüncü büyük kongresinde genç birini getirir genel başkanlığa. O isim Millî Görüş camiasının da yakından tanıdığı Numan Kurtulmuş’tan başkası değildir.


Diğerleri gibi ‘emanetçi’ olacağı söylense de kendisini yakından tanıyanları şaşırtmayarak emanetçi gibi davranmaz. Lider olarak girdiği ilk seçimde önemli bir başarı sağlar. 2002’den bu yana düşüşe geçen partinin oy oranını yüzde 90 artırarak 5,2’ye çıkarır. 29 Mart yerel seçimleri ise SP için yeni bir başlangıç noktasıdır. CHP ve MHP’nin neredeyse hiç oy alamadığı Güneydoğu’da parti ciddi anlamda destek bulur. Kurtulmuş, yükselişi ve ılımlı muhalefetiyle dikkat çeker. Ancak yaşanan olaylı kongre partideki çatlağı gün yüzüne çıkarır. Kurtulmuş’un genel başkanlığa seçildiği olağanüstü kongrede, ilk kez sesler yükselir, söylemler sertleşir. Liste krizinin ardından önce Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan, babasına itaat etmediği gerekçesiyle Kurtulmuş’a ‘çekil’ çağrısı yapar. Ardından iftar baskını, kayyum tayinleri ve Önder Sav görüşmeleri Kurtulmuş’u çileden çıkarır. Kendi deyimiyle ‘ortalık sükûnete kavuşsun, herkes aklıselim düşünsün’ diye bir süre bekler ve nihai kararı verir.


Aktif siyasete Millî Görüş çizgisinde İstanbul İl Başkanlığı’yla başlayan Kurtulmuş, 3 yıl boyunca Saadet Partisi’nde başarılı bir genel başkanlık sürdürür. Erbakan ve ekibiyle yaşanan olaylar ona yeni bir partiyle yola devam etme fırsatı sunar. Şimdi, Numan Kurtulmuş’un partisi, halkın merkezini esas alan ve ‘halkın sesine’ kulak verecek bir parti olma iddiasıyla siyasi kulvarda yerini aldı. Partisinin tabanda nasıl karşılık bulacağını zaman gösterecek.

Kaynak
 

hb1453

New member
Muhterem ve ilkeli insan Numan Kurtulmuş'un siyasi ayrım gözetmeden ülkemizdeki tüm ezilen insanların siyasi temsilcisi olup,ilk seçimlerde etkili bir milletvekili sayısı ile meclise girmesini diliyorum.İnşallah başarılı olurlar.....
 

lazzuri53

"LazigoL"
Üzerindeki saadetçi,milli görüşçü,akpci yaftasını bi kenara atarak gönlümde ayrı bir yer edinmiştir..
Eğitimi ve lisanı tartışılmaz.. Zaten HAS Parti'nin kurucu üyelerine baktığınızda sanki bir siyasi parti değil de üniversite görevli listesine bakıyorsunuz..
İnşallah halkın birçok kesiminden insanı mecliste temsil eder Has Parti..
 

sherlock_holmes

New member
Üzerindeki saadetçi,milli görüşçü,akpci yaftasını bi kenara atarak gönlümde ayrı bir yer edinmiştir..
Eğitimi ve lisanı tartışılmaz.. Zaten HAS Parti'nin kurucu üyelerine baktığınızda sanki bir siyasi parti değil de üniversite görevli listesine bakıyorsunuz..
İnşallah halkın birçok kesiminden insanı mecliste temsil eder Has Parti..
Numan Kurtulmuş genelde katıldığı televizyon programlarında one gelen sık mesajlardan biri:
-Başka partiden olsanız, ya da kendi partinizi kursanız oyumuz kesinlikle size olurdu..

Dediğin gibi Numan Kurtulmuş'un müthiş bir kariyeri mevcut. Kurucu üyelere baktığımız zaman Eski Sosyalistlerden tutun da Eski Anaplılar Unutulmuş isimlern hepsini görebiliyoruz.

Üslubu ve kararlılığı neticesinde halkın her kesimine hitap edeceğine ben çok inanıyorum..
Zaten partinize sağ sol v.b yakıştırma yapılmamasını istemesinin temel sebeplerinden biri budur..
 

>ahm@t<

>HayalperesT
Eğer gerçekten toplumu bir arada ayrım gözetmeksizin kucaklayacak bir politika izlerlerse başarılı olmalarını isterim
 

oLdness_07

The Darkness
Sadece şunu söyleyeyim siyasi kadromuzda ki en zeki ve en iyi üsluba sahip insandır kendisi.
 

OBARAKUS

New member
En azından dürüst adam....öyle tahmin ediyorum.....ha bu arada AKP nin kalemşörleri yukardaki ifadelerimizede bakın biz yiğidi öldürüp hakkını yiyormuyuz...sizler gibi :)
 

oLdness_07

The Darkness
En azından dürüst adam....öyle tahmin ediyorum.....ha bu arada AKP nin kalemşörleri yukardaki ifadelerimizede bakın biz yiğidi öldürüp hakkını yiyormuyuz...sizler gibi :)
Merak etme arkadaşım.
Bu adam da iktidara gelsin buna da sövülmeye başlanır.
Nasıl olsa özünde muhafakar bir adam.
Bu arada partisine sol isimleride katması bu kararınızda etmen olabilir =)

Şahsen ben zihniyete bakarım ilk olarak.Burada çok kez Sarıgül'e sempatim olduğunu yazmışımdır.
Her AKP liyide aynı kefeye koymamak lazım.Bu değişken bir durum.
Ataist atadan komunist arkadaşım da gözümün önünde akp ye oy vermiştir =)
 

OBARAKUS

New member
İlginç...bende özünde muhafazakar bir insanım...muhafaza etmeye çalıştığımız özellikler farklı olursa sorun orda çıkıyor...Ben türk örf adet ve gelenekleri, Türk folklorü, Türk tarihi, yaşam tarzımız ve inançlarımız konusunda çok muhafazakar düşüncelere sahibim...bu değerlerimizin kullanılarak kazanç ve iktidar hırslarına bulaştırılması beni aşırı derecede rencide eder...Ben Türk olarak kendi kültürümü ne arap ne amerikan nede ingiliz vs. kültürlerine yedirmem....Kendisi gibi düşünmeyenlerin üzerine despotça gitmeyi görev bellememiş, dürüsüt şerefli ve onurlu insanı inancı ve yaşam tarzı ne olursa olsun desteklerim...

Nihat genç bile Tayyipi zamanında destekledi...sebebide bu vatanın evladı sıradan bir aileden geldi dürüstvs. diye düşündü ama sonuç ortada....bozulan meyveyi ve yemeği yiyemeyeceğimiz gibi bozulan politikacınında izinde gitmeyiz....Şahsen kılıçdaroğlunun bazı politikaları beni chp den itmektedir...oy kaygısı ile siyaset olmaz.
 

HTML

Üst