Divan Edebiyatının Tarifi ve Adlandırılışı

Ata Kızı

Angel Of Revenge
Moderatör
Katılım
23 May 2010
Mesajlar
10,583
Reaction score
0
Puanları
0
Türk edebiyatı­nın umumi gelişimi içinde, nazarî ve es­tetik esaslarını İslâmî kültürden alarak meydana gelen ve özellikle örnek kabul ettiği Fars edebiyatının her yönden kuv­vetli ve sürekli tesiri altında şekillenip belirgin örneklerini vermeye başladığı XIII. yüzyıl sonlarından, XIX. yüzyılın ikin­ci yarısına kadar, bünyesini sarsıcı ve za­yıflatıcı bir tepki ve değişikliğe uğrama­dan Arapça - Farsça kelimelerin geniş ölçüde yer aldığı bir dille varlığını altı asır sürdürmüş bir edebiyat geleneğidir.

Sadece sanat gayesinin hâkim oldu­ğu bu edebiyata, Batı tesiri altında yeni bir edebiyatın doğuşundan bu yana, çe­şitli ve zamanla biri diğerinin yerini alan adlar verilmiştir. Başlangıçta bu yeni ede­biyattan ayrı tutmak düşüncesiyle "edebiyyât-ı cedîde" karşıtı olmak üzere ona "edebiyyât-ı kadîme" ve "şi'r-i kudemâ" denmiş, mahsullerinden de "âsâr-ı eslâf” diye bahsedilmiştir. Sonraları umu­miyetle aşağılayıcı mahiyette bir zihni­yeti aksettiren "havas edebiyatı, saray veya enderun edebiyatı, skolastik ede­biyat, medrese edebiyatı, ümmet edebiyatı, ümmet çağı edebiyatı" adları ve­rildiği gibi bunlara "Osmanlı edebiyatı, yüksek zümre edebiyatı, klasik edebi­yat klasik Türk edebiyatı" şeklinde yeni yeni isimler ilâve olunmuştur. Bu edebi­yatı ifade etmek için doğrudan doğruya "litterature classique" sözünün tercüme­si durumunda olan "edebiyyât-ı tasnîfiyye" adı bile düşünülmüştür. Ali Ekrem daha da öteye giderek "edebiyyât-ı Osmâniyye-i tasnîfiyye" der.

"Divan edebiyatı" sözü bunlar arasın­da en yenisi olduğu kadar en fazla tu­tulanını da teşkil etmiştir. Mütareke dev­rinde ortaya çıkan divan edebiyatı tabi­ri önce Ömer Seyfeddin ve Ali Canib'in kalemlerinde kendini hissettirmeye baş­lamış, Cumhuriyet'in ilk yıllarından bu yana ise gittikçe büyük bir yaygınlık ka­zanmıştır. Bunda Ali Canib'in 1924'ten itibaren yeni baskıları ile yıllarca okutul­muş olan, öncekilerden farklı bir zihni­yet ve kadro ile yazılmış Edebiyat adlı ders kitabının büyük rolü olmuştur. Di­van edebiyatı adlandırması bu eserle, artık şurada burada bazı makalelerde rastlanır bir söz olmaktan çıkıp kitapta sık sık tekrar edilir ve yüzlerce sayfalık müstakil bir bölüm olan "Eski Divan Ede­biyatı" başlığı altında âdeta resmîleşir. Ömer Seyfeddin, başlangıçta devrinin bir­çok yazarı gibi "enderun edebiyatı" ad­landırmasını benimserken "Enderunca, divanlarda gömülü eski li­san, eski divanlardaki Osmanlıca denilen Enderun dili" şeklinde ifade ettiği bu edebiyata mahsus bir dil kavramından hareketle sonunda "divan edebiyatı" ve "divan şairleri" gibi yeni bir adlandırış ve kavrama ulaşır. Ömer Sey­feddin gibi Ali Canib de bir başkası ve yenisi olmadığı için "eski" denmesine ge­rek bulunmadığı halde, onda bir köhne­lik ve eskimişliği vurgulamak kastıyla, haşve düşmek pahasına sık sık "eski divan edebiyatı" ifadesini kullanır. Her ikisinin de ümmet çağı mahsulü ve Acem mukallidi olarak gördükleri bu edebiya­ta neden bu ismi verdikleri Ali Canib'in şu ifadelerinde açıklamasını bulmakta­dır: "Hulâsa divan halinde teşekkül eden, ancak saraylarda, zümrevî divanlarda kabule mazhar olan bizim eski edebiya­tımıza verilecek en doğru ad 'divan ede­biyatı' tabiridir". Onun, dili ve ruhu ile halktan uzak, kendi içine kapa­lı, imtiyazlı bir zümre edebiyatı olduğu­nu belirtmek üzere bu deyimle eş de­ğerde ve yine menfi mânada "Enderun edebiyatı, medrese edebiyatı" tabirle­ri de sık sık kullanılmıştır. Yabancıların Türk edebiyatına verdikleri yahut yerli müelliflerin kendi edebiyatları için kul­landıkları "Osmanlı edebiyatı" tabiri baş­langıçta milliyet belirleyen bir söz iken sonraları onunla bunun ötesinde bir mâ­na kastedilir olmuştur. Bu haliyle "Os­manlı edebiyatı" sözünün arkasında hal­kın anlamadığı, Osmanlı sarayının hima­ye ve hizmetinde, sadece Osmanlı "güzîdeler tabakası'na hitap eden, halk ve milletten kopuk bir ümmet edebiyatı kavramı vardır. Artık bu sözle kastedilen, bu edebiyatın Osmanlı milletine mah­sus veya onun sahibinin Osmanlı toplu­mu olduğu gibi bir düşünce değil, dilde ve zevkte millî bir edebiyatın karşıtı sa­yılarak kendisine köhnemiş, millî kültü­re yabancı kalmış bir zihniyetin temsil­cisi nazarıyla bakılan bir edebiyat oldu­ğudur. İsme bu mânayı getiren bakış, birçok yazar tarafından gayet açık şekil­de çeşitli yerlerde ve defalarca ifadesini bulur.

Hangi düşünce ile bulunmuş olursa olsun divan edebiyatı sözü esasında ilmî ve yeterli bir adlandırma değildir. Türlü verileriyle altı asır sürmüş koca bir ede­biyatı yalnız divanlara inhisar ettirip onun çok çeşitli eserler verdiği birçok edebî nevi dışarıda bırakan, nesri ise hiç he­saba katmayan bu adlandırışın yanlışlı­ğı kadar yetersizliği de meydandadır.

Tabirin bu aksak ve yetersiz mahiye­tinden dolayı onun yerine "klasik Türk edebiyatı" adı zamanla daha fazla tercih edilir olmuştur. Ancak bu adlandırış da bu edebiyatın ne derece ve nesiyle klasik sayılabileceği, gerçek mânası ile klasik bir edebiyatın ne olduğu veya ne olması gerektiği münakaşasını da bera­berinde getirmiştir. Onda Batı edebiyatlarındaki klasiklik ölçülerini arayanlar bunları göremedikleri için bu edebiyata klasik denemeyeceğini ileri sürmüşler­dir. Bunlara karşı, mutlaka onlara ben­zemek mecburiyetinde olmayan eski şi­irin kendi ölçüleri içinde ve kendine mah­sus bir klasik edebiyat olduğunu belirt­mek suretiyle bu meselede en isabetli hükmü getirmiş olan M. Fuad Köprülü, Türk edebiyatı tarihi­nin en yetkili mümessili olmak sıfatı ile "divan edebiyatı" sözünü kullanmama­ya hususi bir dikkat göstermiştir. Sade­ce 1934 yılında hazırladığı antolojisine, "Eski Türk Edebiyatı Antolojisi", "Eski Şi­ir Antolojisi" gibi, bu edebiyatın dışında­ki sahaların eserlerini de şümulü içine alacak ve tabiatıyla antolojisinin sınır ve çerçevesine uygun düşmeyecek isimlerden kaçınarak ona Eski Şairlerimiz - Di­van Edebiyatı Antolojisi adını verir­ken bir defaya mahsus olmak üzere bu tabiri kullanmaya mecbur olmuştur. İlim hayatının başlangıcında Şehabeddin Sü­leyman ile birlikte yazdığı Yeni Osman­lı Târîh-i Edebiyyâtı'nda görüldüğü üzere kısa bir süre için "saray edebiyatı" tabirine yer vermiş olan Fuad Köprülü, antoloji­sinden sonraki bütün yazılarında da di­van edebiyatı sözüne hiç itibar etme­yip daima klasik edebiyat veya klasik Türk edebiyatı adlandırmasını benimse­miştir.

Divan edebiyatı tabiri sırf eski Osman­lı edebiyatı için ortaya atılmış ve onunla hep Osmanlı şiiri kastedilmiştir. Kendi­siyle aynı estetik ve esasları paylaşan, aynı şekilde saray muhitinde gelişen, hatta ondan çok daha fazla birer saray edebiyatı olan Çağatay ve Azerî sahası edebiyatları için de aynı tabirin bu ölçü­lere göre geçerli olması gerekeceği dü­şünülmemiştir. Ne Çağatay ne Azerî ede­biyatı tarihi literatüründe böyle bir ter­minolojiye yer verilmiş ve ne de her iki klasik edebiyat hakkında divan edebi­yatı diye bir adlandırma hatıra gelmiş­tir. Ancak son zamanlarda memleketi­mizde popüler mahiyetteki bazı eserler­de Osmanlı edebiyatına kıyasla "Orta As­ya divan edebiyatı" kabilinden bazı yakış­tırmalara gidildiği göze çarpmaktadır.

Hiç gözden kaçırılmayacak bir nokta da divan edebiyatına kısa bir devre için değil asırlarca kaynaklık etmiş, estetik esasları ve gelenekleriyle örneklik yap­mış ve tam bir saray edebiyatı olan İran edebiyatı tarihi sahasının böyle bir ter­minolojiyi tanımaması, "İran divan ede­biyatı, İran divan şiiri" gibi bir adlandır­maya lüzum görülmemesidir. Batılı ol­sun yerli olsun, Fars edebiyatı ve şiiri hakkındaki literatürde ne eskiden ne de günümüzde böyle bir tabire rastlamak mümkündür.

Divan edebiyatı tabiriyle, Osmanlı sa­ray ve konaklarında teşekkül eden, di­van dedikleri ekâbir meclislerine mahsus bir zümre edebiyatı kastedilmiş ol­duğu zamanla gözden kaçarak şairlerin, şiirlerini bir araya topladıkları eserlere divan dendiği ve netice itibariyle onun divan adlı şiir mecmualarından meyda­na gelme bir edebiyat olduğu yolunda bir yorum üretilmiş, bu ismin bu sebep­le konulmuş olduğu sanılmıştır.
divanedebiyati.org
 
kopyala yapıştır bilgi gibi geldi bana. kendi okuduklarınızdan harmanladığınız duygu ve hayaller daha iyi olurdu bence...
 
Bu dönemdeki sanatçılar eserlerini 'divan' adlı kitapta topladıkları için bu döneme 'divan edebiyatı' denir, özeti budur :)




kopyala yapıştır bilgi gibi geldi bana. kendi okuduklarınızdan harmanladığınız duygu ve hayaller daha iyi olurdu bence...


Ne yapıcaktı, divan edebiyatını yeniden mi yazacaktı ?


Tr'nin başkenti Ankara'dır.


Yorumunu beğenmedim :)
 
Zaten konu altında Divanedebıyatı org yazıyor ...yanı elbette kopyala yapıstır..Ögrencıler için çeşitli yerlerden değerli bilgiler , faydalansınlar dıye..Bunun dısında elbette farklı paylasımlarımız olacaktır.Ama öncelik genel bilgiler üzerıne.
 
sen hiç edebiyat okumamışsın anlaşılan yorum yapmak demek yeniden yazmak mı demektir. bak bakalım iskender pala nasıl yorum yapıyor, ben de burda bir divan, bir kaside hakkında düşüncelerimizi paylaşalım isterdim. senin mantığına göre papağan gibi hep aynı şeyleri tekrar edip duralım öyleyse.





Ne yapıcaktı, divan edebiyatını yeniden mi yazacaktı ?


Tr'nin başkenti Ankara'dır.


Yorumunu beğenmedim :)[/QUOTE]
 
sen hiç edebiyat okumamışsın anlaşılan yorum yapmak demek yeniden yazmak mı demektir. bak bakalım iskender pala nasıl yorum yapıyor, ben de burda bir divan, bir kaside hakkında düşüncelerimizi paylaşalım isterdim. senin mantığına göre papağan gibi hep aynı şeyleri tekrar edip duralım öyleyse.


Benimle dans etme, yürümeye hasret kalırsın :)


bak bakalım iskender pala nasıl yorum yapıyor, ben de burda bir divan, bir kaside hakkında düşüncelerimizi paylaşalım isterdim.


demişsin, paylaştın da biz mi karşı çıktık, paylaş o zaman sen de kendinden bişiler.
 
bence herkes uzmanlık alanıyla ilgililenmeli, herkes herşeyi bilecek diye bir kural yok, divan edebiyatı basit bir alan değil ben 6 senemi vermeme rağmen konuşurken çekiniyorum. şunu söylemek istedim. ezber bilgileri, notları heryerden bulabilirim, hele bu iletişim- internet çağında. paylaşımı yapan arkadaşın kendi düşüncelerini de görmek güzel olurdu. benim asıl ulaşamayacağım bilgi odur. Asıl değerli bilgi,yorum, emek de odur...
 
Arkadaşım bu bölüme konu açıp ilgilenmesi için Edebiyat Profösörü tutacak değiliz heralde...O halde resımler sanatsal eserler vs bölümlerde hiçbir şey paylaşılmasın.Sadece sanatcılar konu açsın .Kitap bölümüne de sadece kitabı olan yazarlar konu açsın.
Edebiyat benim ilgi alanım.Burda açılan her konu önemlidir. Ve sizin ilginizi çekmesede bunları okuyup faydalanan bir ton insan var. Bundan sonrakı mesajlarınız silecenecektir , bilginize.
Konu size cazip gelmediyse okumazsınız. Dikkatli bakarsanız bu bölüm Lise Ve İlköğretımler için Edebiyat dersleri ve bilgiler üzerinedir.Şikayetlerınızı adminlerimize özel mesaj yoluyla iletebilirsiniz , yahutta Şikayetler bölümünde dile getirebilirsiniz. Uyarıyorum buraya tekrar bu tarz yorumlar yazmayınız.

İyi Günler
 
Geri
Üst