suavisu
New member
- Katılım
- 19 May 2010
- Mesajlar
- 173
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
BDP, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru önergesi verdi. BDP Grup Başkanvekillerinin imzasıyla verilen önergede, Başbakan Erdoğan hakkında “Hükümet programında verilen sözleri yerine getirmediği, ortaya konulan hedefleri yakalamada başarısızlığa uğradığı, ‘açılım derken’ ‘ayrımcılık’ yaptığı, gizli dinlemelerle, yargıyı siyasallaştırdığı, muhaliflerine baskı kurduğu, sevgisiz, umutsuz, gerilimli, çatışmalı bir şiddet toplumu oluşmasında etkili olduğu” gerekçeleriyle gensoru açılması istendi.
BDP’nin TBMM Başkanlığı'na sunduğu gensoru önergesinin gerekçesinde, AKP seçim beyannamesinde, hükümet programında gençlere iş, yoksullara aş, öğrencilere burs, memur ve işçiye de enflasyona ezdirmeme sözü verdiği kaydedildi. Gelinen noktanın ‘yönetememe krizi’ne dönüştüğü, devletin zirvesinin kavgalı duruma geldiği, ‘Yargı-Yürütme-Yasama’ arasındaki ahengin bozulduğu sıralandı. Dilekçede ayrıca, şu ifadelere yer verildi:
“Anayasa gereği, güçler ayrılığı, güçler birliğine dönüşmüş,yürütme ve yasama tek elde toplanmış,demokratik anlayış bir yana atılmış,meclis çoğunluğu hegemonyası ‘saltanat anlayışına’ dönüşmüş muhalefet, meclis adeta dışlanmıştır. Halkın özgür iradesi ile seçilen mecliste grubu bulunan partimize karşı Başbakan, Protokollerde dahi nezaket kurallarını ve devlet adamlığını hiçe sayarak beyanlarında agresifleşmiş; diğer yandan Ana muhalefet Partisi ve lideri ile köprüleri atmış, kavgalı olmuş, mecliste bulunan diğer partilerle ile diyalog ve görüşmeleri kesmiştir. Yasama meclisi çalışamaz duruma getirilmiştir. 12 Eylül Anayasasını değiştirmek yerine, kendi çıkarına yamalı değişikliklerle kamuoyunu meşgul etmiş kutuplara ayırmıştır. ‘Başörtüsü’ konusunda geri adım atmış, asker ve polisin sivil otoritenin emri altında olması anlayışını yerine, militarizmin emrine girmiştir. Toplumsal barışı sağlama çabaları yerine, teskere ve operasyonlarla askeri baskıcı politikaları yönelmiştir. ‘Açılım’ derken ‘ayrımcılık’ uygulamıştır. Türkiye’nin gerçek gündemi olan ‘Kürt sorunu’, ‘Kıbrıs sorunu’, ‘Küresel ekonomik Kriz’, ‘çetelerle mücadele, faili meçhul cinayetler’ gibi önemli konuların meclis gündemine gelmesini engellemiştir.”
“SORUNLARA MECLİS VE ANKARA YERİNE WASHİNGTON, BRÜKSEL VE BAĞDAT’TA ÇÖZÜM ARANDI”
Hükümetin Türkiye’nin gerçek sorunlarına Meclis ve Ankara yerine, Washington, Brüksel ve Bağdat’ta çözüm aradığı ileri sürülen önerge gerekçesinde, onurlu bir dış politika yerine bağımlı bir politika izlendiği ve Türkiye’nin IMF, NATO, ABD ve İsrail’e bağımlı hale getirildiği belirtildi. Gerekçede; “İsrail ile bir yandan ilişkiler geliştirilmiş, sonra Mavi Marmara saldırısı ile ipler kopmuş, krize dönüşmüştür. Dış politika da ‘eksen’ tartışmalarını meclis iradesi dışında başlatmıştır. Sıfır tolerans anlayışı iflas etmiş, faili meçhul cinayetler, işkenceler artmıştır. Emek ve meslek örgütlerine, siyasi partilere, halka karşı acımasızca ‘orantısız aşırı güç’ kullanılmıştır. Silopi ilçesinde polisin saldırısı sonucu BDP Milletvekili Sayın Sevahir Bayındır’ın kemikleri kırılmış, en az üç ay çalışması engellenmiş, Sayın Hasip Kaplan, Sayın Hamit Geylani’ de gazlı, biberli saldırıda yaralanmışlardır” denildi.
“SADAKA DEVLET ANLAYIŞINA GEÇİLDİ”
Türkiye’nin AİHM’de hakkında en çok dava açılan, mahkum olan ülke durumuna düşürüldüğü, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği, yargının siyasallaştırıldığı da belirtilen gerekçede, dinleme ve izlemelerin sıradan hale getirilerek insan haklarının ayaklar altına alındığı, toplumun “Sağcı-Solcu”, ”Laik-Antilaik”, “Kürt-Türk”, ”Alevi-Sunni” gerilim ve çatışmasına sürüklendiği vurgulandı. İşsizliğin katlanarak arttığı, sosyal adalet-eşitlik dengesinin bozulduğu, toplumun sosyal patlamaların eşiğine getirildiği ifade edilen gerekçede, “Sosyal devletten uzaklaşılarak ‘Sadaka Devlet’ anlayışına geçilmiş, seçim malzemesi olarak kullanılmıştır. Mülki amirler, emniyet müdürleri il, ilçe başkanı gibi çalışmaya başlamış, güvenlik güçleri muhalefet partilerinin seçim çalışmalarını baskı altına alarak engellemeye başlamıştır” görüşü dile getirildi.
“DAĞDAKİLERİ İNDİRECEĞİM DERKEN DÜZ OVADAKİ SİYASETÇİLER BASKI ALTINA ALINDI”
Doğu ve Güneydoğu’da AKP’nin karşısında oylarını artıran tek partinin BDP olduğu, bu nedenle, hükümetin BDP’nin belediye başkanı, yönetici ve üyelerinin de aralarında olduğu bin 500 kişiyi kelepçelettiği öne sürülen dilekçede şu görüşlere yer verildi:
“Dağdakileri indireceğim derken, düz ovada ki siyasetçiler/seçilmişler baskı altına alınmış batıda kırkın üzerinde linç girişimi yaşanmış, üniversitelerde öğrenciler saldırıya uğramış,önlem alma yerine YÖK ve İçişleri Bakanlığı ‘Gizli Eylem Planları’ devreye koymuştur. Devleti dış politikada itibarsız, etkisiz hale getiren, ekonomide ‘Küresel Krizin’ yükünü emekçi halka yükleyen, toplumsal barışın bozulmasına, ırkçı milliyetçi linç kampanyalarına, sosyal patlamalara zemin hazırlayan, sosyal çürümüşlüğü arttıran AB sürecini durduran, reformları rafa kaldıran, ülkenin gerçek sorunları yerine, AK Parti yandaşlarının gündemini koyan, yaşama hakkının ve en temel hak ve hürriyetlerin tehdit altına alınmasına göz yuman ‘Ya Seveceksin Ya Gideceksin’ ırkçı söylemi ile ayrımcılık yapan,’ pompalı tüfeğe’ hoşgörü ile bakan ‘Kadında çocukta olsa güvenlik güçleri gereğini yapacaktır’ diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında Anayasanın 98 ve 99’uncu, TBMM İçtüzüğünün 106’ncı maddeleri gereğince gensoru açılmasını arz ederiz.”
Kaynak
BDP’nin TBMM Başkanlığı'na sunduğu gensoru önergesinin gerekçesinde, AKP seçim beyannamesinde, hükümet programında gençlere iş, yoksullara aş, öğrencilere burs, memur ve işçiye de enflasyona ezdirmeme sözü verdiği kaydedildi. Gelinen noktanın ‘yönetememe krizi’ne dönüştüğü, devletin zirvesinin kavgalı duruma geldiği, ‘Yargı-Yürütme-Yasama’ arasındaki ahengin bozulduğu sıralandı. Dilekçede ayrıca, şu ifadelere yer verildi:
“Anayasa gereği, güçler ayrılığı, güçler birliğine dönüşmüş,yürütme ve yasama tek elde toplanmış,demokratik anlayış bir yana atılmış,meclis çoğunluğu hegemonyası ‘saltanat anlayışına’ dönüşmüş muhalefet, meclis adeta dışlanmıştır. Halkın özgür iradesi ile seçilen mecliste grubu bulunan partimize karşı Başbakan, Protokollerde dahi nezaket kurallarını ve devlet adamlığını hiçe sayarak beyanlarında agresifleşmiş; diğer yandan Ana muhalefet Partisi ve lideri ile köprüleri atmış, kavgalı olmuş, mecliste bulunan diğer partilerle ile diyalog ve görüşmeleri kesmiştir. Yasama meclisi çalışamaz duruma getirilmiştir. 12 Eylül Anayasasını değiştirmek yerine, kendi çıkarına yamalı değişikliklerle kamuoyunu meşgul etmiş kutuplara ayırmıştır. ‘Başörtüsü’ konusunda geri adım atmış, asker ve polisin sivil otoritenin emri altında olması anlayışını yerine, militarizmin emrine girmiştir. Toplumsal barışı sağlama çabaları yerine, teskere ve operasyonlarla askeri baskıcı politikaları yönelmiştir. ‘Açılım’ derken ‘ayrımcılık’ uygulamıştır. Türkiye’nin gerçek gündemi olan ‘Kürt sorunu’, ‘Kıbrıs sorunu’, ‘Küresel ekonomik Kriz’, ‘çetelerle mücadele, faili meçhul cinayetler’ gibi önemli konuların meclis gündemine gelmesini engellemiştir.”
“SORUNLARA MECLİS VE ANKARA YERİNE WASHİNGTON, BRÜKSEL VE BAĞDAT’TA ÇÖZÜM ARANDI”
Hükümetin Türkiye’nin gerçek sorunlarına Meclis ve Ankara yerine, Washington, Brüksel ve Bağdat’ta çözüm aradığı ileri sürülen önerge gerekçesinde, onurlu bir dış politika yerine bağımlı bir politika izlendiği ve Türkiye’nin IMF, NATO, ABD ve İsrail’e bağımlı hale getirildiği belirtildi. Gerekçede; “İsrail ile bir yandan ilişkiler geliştirilmiş, sonra Mavi Marmara saldırısı ile ipler kopmuş, krize dönüşmüştür. Dış politika da ‘eksen’ tartışmalarını meclis iradesi dışında başlatmıştır. Sıfır tolerans anlayışı iflas etmiş, faili meçhul cinayetler, işkenceler artmıştır. Emek ve meslek örgütlerine, siyasi partilere, halka karşı acımasızca ‘orantısız aşırı güç’ kullanılmıştır. Silopi ilçesinde polisin saldırısı sonucu BDP Milletvekili Sayın Sevahir Bayındır’ın kemikleri kırılmış, en az üç ay çalışması engellenmiş, Sayın Hasip Kaplan, Sayın Hamit Geylani’ de gazlı, biberli saldırıda yaralanmışlardır” denildi.
“SADAKA DEVLET ANLAYIŞINA GEÇİLDİ”
Türkiye’nin AİHM’de hakkında en çok dava açılan, mahkum olan ülke durumuna düşürüldüğü, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği, yargının siyasallaştırıldığı da belirtilen gerekçede, dinleme ve izlemelerin sıradan hale getirilerek insan haklarının ayaklar altına alındığı, toplumun “Sağcı-Solcu”, ”Laik-Antilaik”, “Kürt-Türk”, ”Alevi-Sunni” gerilim ve çatışmasına sürüklendiği vurgulandı. İşsizliğin katlanarak arttığı, sosyal adalet-eşitlik dengesinin bozulduğu, toplumun sosyal patlamaların eşiğine getirildiği ifade edilen gerekçede, “Sosyal devletten uzaklaşılarak ‘Sadaka Devlet’ anlayışına geçilmiş, seçim malzemesi olarak kullanılmıştır. Mülki amirler, emniyet müdürleri il, ilçe başkanı gibi çalışmaya başlamış, güvenlik güçleri muhalefet partilerinin seçim çalışmalarını baskı altına alarak engellemeye başlamıştır” görüşü dile getirildi.
“DAĞDAKİLERİ İNDİRECEĞİM DERKEN DÜZ OVADAKİ SİYASETÇİLER BASKI ALTINA ALINDI”
Doğu ve Güneydoğu’da AKP’nin karşısında oylarını artıran tek partinin BDP olduğu, bu nedenle, hükümetin BDP’nin belediye başkanı, yönetici ve üyelerinin de aralarında olduğu bin 500 kişiyi kelepçelettiği öne sürülen dilekçede şu görüşlere yer verildi:
“Dağdakileri indireceğim derken, düz ovada ki siyasetçiler/seçilmişler baskı altına alınmış batıda kırkın üzerinde linç girişimi yaşanmış, üniversitelerde öğrenciler saldırıya uğramış,önlem alma yerine YÖK ve İçişleri Bakanlığı ‘Gizli Eylem Planları’ devreye koymuştur. Devleti dış politikada itibarsız, etkisiz hale getiren, ekonomide ‘Küresel Krizin’ yükünü emekçi halka yükleyen, toplumsal barışın bozulmasına, ırkçı milliyetçi linç kampanyalarına, sosyal patlamalara zemin hazırlayan, sosyal çürümüşlüğü arttıran AB sürecini durduran, reformları rafa kaldıran, ülkenin gerçek sorunları yerine, AK Parti yandaşlarının gündemini koyan, yaşama hakkının ve en temel hak ve hürriyetlerin tehdit altına alınmasına göz yuman ‘Ya Seveceksin Ya Gideceksin’ ırkçı söylemi ile ayrımcılık yapan,’ pompalı tüfeğe’ hoşgörü ile bakan ‘Kadında çocukta olsa güvenlik güçleri gereğini yapacaktır’ diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında Anayasanın 98 ve 99’uncu, TBMM İçtüzüğünün 106’ncı maddeleri gereğince gensoru açılmasını arz ederiz.”
Kaynak