Kılıçdaroğlu: Başörtüsü problemi yok!

suavisu

New member
Habertürk Gazetesi'nden Amberin Zaman'a konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, başörtüsü probleminin olmadığını iddia etti. Başörtüsü sorunu yüzünden okullara alınmayan binlerce genç varken Kılıçdaroğlu, üniversitelere artık başörütüsüyle girilebildiğini ileri sürdü.

İşte Amberin Zaman'ın yazısındaki o bölüm:

Türkiye'de laiklik konusunda ne düşüyordu CHP Lideri? Zira Avrupa'dan farklı olarak Türkiye'de laiklik, din ve devlet işlerini ayrı tutmaktan ziyade devletin dine bir şekilde egemen olduğu bir sistem üzerine oturuyor. "Dinin siyasete alet edilmesine tamamıyla karşıyız ve bunu tehlikeli buluyoruz" diyerek sorumuza çok da tatmin edici bir cevap vermeyen Kılıçdaroğlu,başörtüsü konusunda da oldukça muğlak konuştu. İktidara gelince üniversitelerdeki başörtüsü yasağını kaldıracak mıydı? "Aslında böyle bir yasak yok. Bu mesele, siyasi emeller için kullanılmadığı takdirde herhangi bir problem yok. Doğal akış içerisinde çözülür. Kaldı ki üniversitelere başörtüsüyle giriliyor artık, yani problem yok."


Emuhtıranın tam da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eşinin başörtüsünün oluşturduğu "tehlikeye" cevaben yayınlandığını hatırlattığımızda yine "konu siyasileştirilmemeli" yanıtını alıyoruz. Kılıçdaroğlu'ndan. Uzun yıllar "radikal İslam" öcüsünü malzeme eden CHP gerçekten böyle bir tehlikenin varlığına inanıyor muydu? "Hayır, biz şimdilik böyle bir tehlike görmüyoruz" diyor Kılıçdaroğlu.


YAYIN TARİHİ: 11.06.2010

Kaynağı yandaş olmayan medyadan aldım. başka türlü laf anlatılmıyor çünkü.

]Kaynak


Bende Kılıçdaroğlu ile aynı fikirdeyim. Türkiye'de başörtüsü problemi yoktur. Yaklaşık 8 yıldır Türban eylemi olmuyor. millet halinden memnun gibi. Gerçekten niye türban eylemleri birden bitti ki. neyse geçelim asıl konuya; Türkiyede başörtüsü problemi yoktur.

Türkiye'de Türban sorunu iki yönde gelişmiştir.
1-Siyasi bir rant olarak kullanıldığı iddiası.
2-Dinen örtünmek gerektiğinden, Türban eylemlerinin Din kurallarını uygulamak için yapıldığı iddiası.

1-Ben Siyasi bir rant olarak kullanıldığını düşünüyorum. Siyasi rant ele geçirildi. eylemler bitti. kimsenin türban konusunu açtığı yok niyeyse.

2-Din Kurallarına uymak babında Türbanın sorun yapıldığını savunanlarada soruyorum. İslam hukuku kadının çalışmasına izin veriyormu? (Zaruret hali dışında vermiyor. Tesettür sade, bedeni göstermeyecek şekilde bol olmalı, ince olmamalıdır kırmızı, pembe, yeşil türban zaten olmuyor. kırmızı türban İslam hukukunda örtünme değildir. İslam hukukunda kadının çalışma mekanı evidir. İslam Hukukunda; Namahrem kadın, bir erkekle yalnız kalamaz. çünkü kapalı bir yerde yalnız yabancı bir kimse ile birlikte kalacak olursa halvet olduğundan haramdır. Bu sebeple kapalı kamu hizmeti yapan binalarda kadınların tesettürlü veya tesettürsüz olması farketmez. İslam Hukukunda; kadının bağırıp çağırması, ortaya çıkması caiz değildir. (Türban eylemindeki kızlarımız gibi.), bu sebeple kadının zaruret hali dışında evi dışında çalışması İslam hukukunda yoktur. zaruret hali fıkıh dilinde"dinin yasak ettiği bir şeyi yapmaya veya yemeğe zorlayan, iten durum, demektir." böyle zorlayıcı ve açlık durumu yoksa, kadın çalışamaz. Kamu da çalışmayan kadının da kamuda Türban takmasına da gerek yoktur. yok ben islam hukukuna aykırı olarak çalışırım. ama yola devam türban takıcam derseniz. o da sizin sorununuz. Ancak GÜNAHIN ÜSTÜ TÜRBANLA ÖRTÜNMEZ.

Bu konuda kaynak arayanları serbest bırakıyorum. Ayetler, Sahih Hadisler, kendi güvendiğiniz islam ilmihallerine, tefsirlere bakın. bakın ama, bakmadan olmaz böyle şey deyip burda dindarlığınızı kaybetmeyin. çok tembel olanlarda isterse bu konudaki bildiğim tüm ayet, hadis ve islam alimlerinin görüşlerini yazabilirim. Sağlıcakla kalın Dindar Seçmenler
 
evet chp iktidar olamadığı için böyle bir problem yok ...
Aslında var ...
Başörtüsüne karşı çıkan rektörler bir bir denizin adamları çıkmadımı ..._
Problem sis ve sizin gibi beyinlerdir kemal bey ... Başörtüsünde ne gibi bir problem olabilirki ?
Ha birirleri batıyor birde
 

v_k

New member
Sizin dediğiniz olduğu için yok tabi azınlık olmanıza rağmen bi referandum yapalım bakalım halk ne diyor başörtüsüne siz gidin israil den emirlerini uygulayın anca...
 

QriminaL

'' Like a Shining Star ''
Meclisce 411 oyla kabul edilen üniversitelerde başörtüsü serbestisinin iptali için ANAYASA MAHKEMESİNE başvuranlar arasında senin imzan yoksa tamam sana inanıyorum kılıçdaroğlu
 

h.yilmaz

New member
toplumun kendi içinde uzlaşarak çözebileceği ufacık bir sorun siyasetçilerin üstün ticari kabiliyetleri sayesinde karmakarışık edildi. bu sorun üzerinden kendisine çıkar sağlayanlar işi o kadar büyüttüler ki sadece türban üzerine devlet politikası üreten koca siyasi partiler kuruldu ve bu siyasi partilerin arkasında bu sorundan ceplerini dolduran binlerce insan. ve dolayısıyla bu insanlar ceplerini dolduran bu kaynağın kurumasını yani sorunun çözülmesini istemeyenler.

bir de tabii ki sorunun sadece türban olup olmadığı sorusu var:

eğer sorun sadece türban ise toplumun hiç bir kesimi buna karşı çıkmaz. ancak bu insanların, bu konuda, türbanın serbest kalmasını isteyenler tarafından ikna edilmesi gerekiyor. aynı zamanda desteklediği siyasi partilerin bu görüşü temsil edip etmediğine dikkat etmeleri gerekiyor.

eğer sorun sadece türban değilse, yani türbandan sonra gelecek başka istekler varsa (Atatürk'ün ve O'nun değerlerinin bu kesim tarafından tamamen dışlanması bunu gösteriyor) toplumun diğer kesiminin tepkisi normaldir.

bundan 10 küsür yıl önce türbanın serbest olması taraftarı olan ben, bugün bunun tersini düşünüyorum. sebep olarak akp'nin bu konuyu sadece türbanla sınırlamayacağını gösteren politikalarını gösterebiliriz.
 

Fatih Hoca

Banned
Bence bu adamın gözlerinde problem var.
 

ISHYnum846

New member
Ne kadar ikiyüzlü bunlar ya..Pişkin
pişkin bir de başörtüsü problemimiz yok demez mi!!

CHP Anayasa Mahkemesine başvururken siz neredeydiniz
Tuncelili???

Seçim zamanı siz de mi yoksa başörtüsü dağıtıp
bedava Kuran verip çarşaflılara rozet mi takacaksınız?
Tamam Atatürk'ü kendi çıkarlarınız için kullanıyorsunuz
da bırakın da güzel dinimizi alet etmeyin..Müslümanlara
karşı içinizde yatan kin ve nefretten haberdar olmasak
yutacaktık..
 

game006

New member
akp hükümeti ne zaman kendine sanal düşman yaratıp sonra bundan prim yaptı o zaman başladı bunlar...

ben üniversitede okurken bizim sınıfta iki tane başörtüsü ile gelen arkadaşımız vardı hiç bir sorunla karşılaşmadılar , gayet rahat okudular diplomalarını aldılar.

sanal sorunlar yaratıp üstünden prim yapmak akp nin profesyonellik alanı
 

suavisu

New member
konuyu ne güzel batırmışsınız ya. altaki yorumumu bile kimse okumamış, kadınların evleri haricinde dışarda çalışması zaruret hali dışında, dinen yasak ve günah, dışarda çalışamayan kadının niye türban sorunu olsun ki. buraya mesaj yazanlar şunu bir daha kanıtladılar ki, okumayı bilmiyoruz. laf atmayı çok iyi biliyoruz. din simsarlığı yapmayı çok iyi biliyoruz. dini uygulamayı bilmiyoruz. dinin ne olduğunu bile bilmiyoruz. islam hukukuna göre, zaruret hali dışında evi dışında çalışamayan kadın, kendini ortaya atarak veya kocaları tarafından ortaya atılarak çalışmaya başlamıştır. günahın üstü türbanla örtünmez. ister türbanlı olsun ister türbansız olsun, kamu binalarında islam hukukunda geçerli olan halvet olma hali , kadınların çalışmaları durumunda devam edecektir. bunu tartışıp islam hukukunu uygulamak yerine, bizim dindarlarımız halvetin üstünü türbanla kapamaya çalışıyor. ve türbanı tartışıyor. yoksa inandığınız sahih hadislere, islam ilmihallerine karşı mı geliyorsunuz. çalıştırmayın kadınları kamu kurumlarında böylece türban taksın mı takmasın mı sorunu da olmaz.
 

desamo

New member
Uzun yıllar "radikal İslam" öcüsünü malzeme eden CHP gerçekten böyle bir tehlikenin varlığına inanıyor muydu? "Hayır, biz şimdilik böyle bir tehlike görmüyoruz" diyor Kılıçdaroğlu.

bence bu daha onemli
 

suavisu

New member
birisi de demişki "Sizin dediğiniz olduğu için yok tabi azınlık olmanıza rağmen bi referandum yapalım bakalım halk ne diyor başörtüsüne siz gidin israil den emirlerini uygulayın anca... " tabiki azınlığınız, kıyamete yaklaşırken biz azınlıkta kalmaya devam edicez. sen çoğalan kısımdan devam et. türban konusunda konuyu bir daha oku.
 

sesa

New member
Kılıçtaroğlu ile boşuna uğraşıyorsun.İktidarda senin partin var.Söyle recebine halletsin başkasından neden meded umuyorsun.
 

v_k

New member
konuyu ne güzel batırmışsınız ya. altaki yorumumu bile kimse okumamış, kadınların evleri haricinde dışarda çalışması zaruret hali dışında, dinen yasak ve günah, dışarda çalışamayan kadının niye türban sorunu olsun ki. buraya mesaj yazanlar şunu bir daha kanıtladılar ki, okumayı bilmiyoruz. laf atmayı çok iyi biliyoruz. din simsarlığı yapmayı çok iyi biliyoruz. dini uygulamayı bilmiyoruz. dinin ne olduğunu bile bilmiyoruz. islam hukukuna göre, zaruret hali dışında evi dışında çalışamayan kadın, kendini ortaya atarak veya kocaları tarafından ortaya atılarak çalışmaya başlamıştır. günahın üstü türbanla örtünmez. ister türbanlı olsun ister türbansız olsun, kamu binalarında islam hukukunda geçerli olan halvet olma hali , kadınların çalışmaları durumunda devam edecektir. bunu tartışıp islam hukukunu uygulamak yerine, bizim dindarlarımız halvetin üstünü türbanla kapamaya çalışıyor. ve türbanı tartışıyor. yoksa inandığınız sahih hadislere, islam ilmihallerine karşı mı geliyorsunuz. çalıştırmayın kadınları kamu kurumlarında böylece türban taksın mı takmasın mı sorunu da olmaz.
Kadının çalışmasını eğitim almasını günah algılayan bir yorum var üstte...
İşte islam böylelerinin fetvaları ile hurafelere bulandı ...
Kadının çalışması günah değildir , Allah çalışmayı öğütler , Allah okumayı öğütler benim inançlı bayan arkadaşlarım üniversiteye başı açarak girmek zorunda kaldılar ,
her kim ki başı kapalı girdiler diyorsa yalan söylüyordur ...
Merak eden varsa AÖF sınavlarında giriş kapısına gitsin neler yaşandığını görürsünüz...
Ahir zamanda altın çağ yaşanacak ve azınlığın yönettiği bu ülkede ezilenler söz hakkını geri alacak...Kaçamak alıntılara cevap olsun...
Mısırda erkekleri kadınların emzirmesi fetvası vs yukarıdaki carpıtmalar hep kadının islam dininden uzaklaştırılması ve dini çarpıklıkların sağlanması içindir ...
Öyle ki arkadaşlarım kışın soğukta iç kapının önüne dahi alınmaz dış kapının orda başlarını açmaları istenirdi ...
 

v_k

New member
Haber- OKU (Eski İlçe Başkanı)


yorumlarda sürekli chp ye eleştiri var ama başörtünün savunucularına bir bak
kişisel bir olayla bir zümreye saldırıyorsun çünkü elinde bişey yok lafı çevirmeye çalışıyorsun adeta pisliği pislikle örtmeye çalışıyorsun yanlış bir hareket ...
emin ol orada olsam linç etmek isteyenler arasında olurdum , parti ayrı şey insanlık ayrı şey bilmem anlatabildim mi?
 

suavisu

New member
Kadının çalışmasını eğitim almasını günah algılayan bir yorum var üstte...
İşte islam böylelerinin fetvaları ile hurafelere bulandı ...
Kadının çalışması günah değildir , Allah çalışmayı öğütler , Allah okumayı öğütler benim inançlı bayan arkadaşlarım üniversiteye başı açarak girmek zorunda kaldılar ,
her kim ki başı kapalı girdiler diyorsa yalan söylüyordur ...
Merak eden varsa AÖF sınavlarında giriş kapısına gitsin neler yaşandığını görürsünüz...
Ahir zamanda altın çağ yaşanacak ve azınlığın yönettiği bu ülkede ezilenler söz hakkını geri alacak...Kaçamak alıntılara cevap olsun...
Mısırda erkekleri kadınların emzirmesi fetvası vs yukarıdaki carpıtmalar hep kadının islam dininden uzaklaştırılması ve dini çarpıklıkların sağlanması içindir ...
Öyle ki arkadaşlarım kışın soğukta iç kapının önüne dahi alınmaz dış kapının orda başlarını açmaları istenirdi ...
kadının çalışmasını günah algılayan yorumum yok. sadece sahih hadisler var. senin inançlı bayan arkadaşların kırmızı türbanla dolaşanlardan herhalde. yoksa hadislere aykırı hareket etmezlerdi. aç kendi bildiğin islam kaynaklarını oku. ne diyorlar, hadisler ne diyor, dini kendi istediğiniz gibi kullanmaya alıştınız. gavurlar sizi

İSLAM HUKUKUNDAN BAZI ALINTILAR, BENİM YORUMUM DEĞİLDİR.

ALINTILAR

Ahzâb Suresi 33. ayet
Evlerinizde oturun,
eski cahiliye adetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın.
Namazı kılın, zekatı verin, Allaha ve Resulüne itaat edin.
Ey Ehl-i Beyt Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.

Ayet, kadının faaliyet alanının ev olduğu anlamına gelir. Kadın faaliyetlerini bu çerçeve dahilinde huzur içinde sürdürmeli ve ancak zarurî bir ihtiyaç olduğunda evinden dışarı çıkmalıdır. Bu anlam, ayetin ifadesinden ortaya çıkmaktadır ve bunu daha şiddetle vurgulayan hadisler de vardır.
Hafız Ebu Bekir Bezzar, Hz. Enesden (r.a), kadınların Hz. Peygambere (s.a) şöyle bir şikayette bulunduklarını rivayet eder:
Bütün sevapları erkekler kazanıyor: Savaşa gidiyorlar ve Allah yolunda büyük ameller işliyorlar. Savaşa gidenlerin sevabını kazanmak için bizim ne yapmamız lazım? Hz. Peygamber (s.a) şu cevabı verdi:
Sizin aranızda evinde oturan, savaşa giden kadar sevap kazanır.
Hz. Peygamberin (s.a) anlatmak istediği nokta şuydu: Savaşa giden kimse, ancak, evinde herşeyin yolunda olduğundan, karısının eve ve çocuklara baktığından ve karısının, yokluğunda kendisini aldatmasının imkansız olduğundan emin olursa huzur içinde savaşabilir. Savaşa giden kocasına bu emniyet ve huzuru veren kadın, evde oturduğu halde savaşta kocasına ortak olmuş gibidir.
Bezzar ve Tirmizinin Hz. Abdullah bin Mesuddan rivayet ettikleri başka bir hadise göre
Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: Kadın tesettürlü ve peçeli olmalıdır. O evinden çıktığında şeytan ona gözünü diker. Kadın evinde olduğu zaman Allahın rahmetine daha yakındır.

Ayetin tam kavranabilmesi için mutlaka iyi anlaşılması gereken iki önemli kelime kullanılmıştır: teberrüc ve cahiliyet'ül-üla.
Teberrüc kelimesi arapçada başkalarının önünde açılıp saçılmak anlamına gelir. Araplar berac kelimesini bariz ve yüksek olan her nesne için kullanırlar. Kuleye, yüksek meydanda ve aşikâr olduğu için burç derler. Yelkenli gemiye Bârice derler. Çünkü yelkenleri uzaktan görülebilir.
Teberrüc kelimesi kadın için kullanıldığında şu üç anlama gelir:
1 Kadının yüzünün ve vücudunun cazibesini insanların önünde göstermesi;
2 Takılarını ve elbisesinin süsünü başkalarına göstermesi
3 Yürüyüşü, endamı ve işvesi ile dikkat çekip kendini ortaya koyması. İleri gelen dilbilimciler ve müfessirler de kelimeye bu anlamı vermişlerdir. Mücahid, Katâde ve İbn Ebi Nuceyh: Teberrüc, cilveli, dikkat çekici, endamlı bir şekilde yürümektir. demişlerdir. Mukatil: Kadının gerdanlıklarını, küpelerini ve göğsünü (gerdanını) göstermesidir. der. El Müberred: Kadının gizlemesi gereken zinetlerini açığa vurmasıdır. der. Ebu Ubeyde ise: Kadının, erkeklerin dikkatini çekmek için vücudunu ve elbiselerini göstererek kendisini ortaya koymasıdır. der.
Cahiliyye kelimesi buranın yanısıra Kuranda üç yerde daha kullanılmıştır.
Allah yolunda savaşmaktan korkup kaçınanlar için: Bazıları da kendi canlarının kaygısına düşüp Allaha karşı cahiliye zannı gibi haksız bir zanda bulunuyorlardı. denmektedir. Al-i İmran-154de,
Allahın indirdiği kanunlar yerine, kendi kanunları ile hükmetmek isteyenlere hitaben: Onlar cahiliyyenin hükmünü mü istiyorlar? buyurulmaktadır.Maide-50de
Mekkeli müşriklerin, Müslümanların umre yapmasına izin vermemelerine neden olan önyargıları cahiliyye hamiyyeti olarak nitelenmektedir. Fetih Suresi 26. de
Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: Üç şey cahiliyyeyi gösterir:
Başka bir kimsenin soyu ile alay etmek,
yıldızların hareketi ile fal bakmak
ölülerin ardından yas tutmak.
Bütün bu adetler, islam terminolojisinde cahiliyyenin İslâm kültürüne, medeniyetine, İslâm ahlâkına ve İslâmî düşünüş ve davranış tarzına aykırı her tür tutum ve davranış anlamına geldiğini göstermektedir.
Bu açıklamaya göre, Allahın yasakladığı şey, kadınların fiziksel güzellik ve cazibelerini göstererek evden dışarı çıkmalarıdır. Allah, kadınlara evlerinde oturmalarını emretmektedir; çünkü, onların asıl faaliyet alanı, dış dünya değil, evin içidir. Bununla birlikte kadınlar iş için dışarı çıkmak zorunda kalırlarsa, İslâm öncesi cahiliye kadınları gibi çıkmamalıdırlar.
Çünkü, yüz ve vücudunu ortaya koyarak ve zinetlerini, güzel elbiselerini göstererek, endamlı bir şekilde yürümek İslâm toplumundan bir kadına yakışır bir davranış değildir. Bunlar islâm'ın kabul etmediği cahiliye adet ve davranışlarıdır.


53 Ey iman edenler (rasgele) peygamberlerin evlerine girmeyin,95 (Bir başka iş için girmişseniz ille de) yemek vaktini beklemeyin. (Ama yemeğe) çağrıldığınız zaman girin,96 yemeği yeyince dağılın ve (uzun) söze dalmayın.97 Gerçekten bu, peygambere eziyet vermekte ve o da sizden utanmaktadır; oysa Allah, hak (kı açıklamak)tan utanmaz. Onlardan (peygamberin eşlerinden) bir şey isteyeceğiniz zaman, perde arkasından isteyin. Bu, sizin kalpleriniz için de, onların kalpleri için de daha temizdir.98 Allah'ın Resulü'ne eziyet vermeniz99 ve ondan sonra eşlerini nikâhlamanız size ebedî olarak (helal) olmaz.100 Çünkü böyle yapmanız, Allah katında çok büyük (bir günah)tır.

54 Bir şeyi açığa vursanız da, saklı tutsanız da; hiç şüphe yok Allah, her şeyi bilici olandır.101.

AÇIKLAMA

95. Bu, yaklaşık bir yıl sonra Nur Suresi 27. ayette verilen genel emre bir giriş niteliğindedir. Eskiden Araplar, birbirlerinin evine zaman gözetmeden girerlerdi. Bir kimse, başka birisini görmek istediğinde, kapıyı tıklatmanın veya giriş izni almanın gerektiğini düşünmez, bilakis hemen eve girer ve evdeki kadınlara ve çocuklara, evin reisinin evde olup olmadığını sorardı. Bu cahiliye adeti birçok kötülüğün sebebiydi ve daha ciddi kötü sonuçlara da yol açabiliyordu. Bu nedenle başlangıçta, yakın bir arkadaş olsun, ya da uzak bir akraba olsun, hiçkimsenin Hz. Peygamber'in (s.a) evlerine izinsiz giremeyeceği şeklinde bir kural kondu. Daha sonra Nur Suresi'nde bu kural bütün Müslümanların evleri için genişletildi.

96. Bu, bu husustaki ikinci emirdir. Araplar arasında yaygın olan başka bir gayrı-medeni adet de, ziyaretçilerin tam yemek sırasında ev sahibini çağırması veya gelmesi, ya da önceden gelip yemek zamanına kadar orada kalmasıydı. Bu, çoğunlukla ev sahibini büyük bir sıkıntı içine sokuyordu. Ne yemek zamanı geldiğini ima ederek misafirlerine gitmelerini söyleyecek denli terbiyesizlik yapabilirdi, ne de bu kadar beklenmedik misafiri ağırlayacak yiyeceğe sahip olabilirdi. Çünkü bir kimsenin çok sayıda beklenmedik misafiri ağırlayacak yiyeceğe her zaman sahip olması, mümkün olmayabilirdi. Allah bu adeti hoş görmedi ve misafirlerin sadece davet edildiklerinde bir eve yemek zamanı gitmelerini emretti. Bu emir sadece Hz. Peygamber'in (s.a) evi ile ilgili değildir, fakat bu kurallar, diğer Müslümanların evlerinde de genel görgü kuralları olarak kabul edilebilmeleri için ilkönce bu örnek evde uygulanmıştır.

97. Bu da başka bir aptalca adeti ortadan kaldırmaktadır. Yemeğe davet edilen misafirler, yemeği bitirdikten sonra, ev halkını rahatsız edecek denli uzun süre evde oturur ve konuşup eğlenceli sohbetler yaparlardı. Bu davranışlarıyla Müslümanlar Hz. Peygamber'i (s.a) de çoğu zaman rahatsız ederlerdi, fakat o affeder ve unuturdu. En sonunda Hz. Zeyneb'in (r.a) düğün yemeği sırasında bu rahatsızlık had safhasına vardı. Hz. Peygamber'in (s.a) özel hizmetkârı Enes bin Malik'e göre, düğün yemeği gece verilmişti. İnsanların çoğu yemekten sonra gittiler, fakat birkaç kişi kalıp havadan sudan konuşmaya başladı. Bundan rahatsız olan Hz. Peygamber (s.a) kalktı hanımlarını dolaştı. Döndüğünde o kimselerin hâlâ oturduklarını gördü. Geri dönüp Hz. Aişe'nin (r.a) hücresinde bekledi. Gecenin büyük bir kısmı geçtiğinde kalkıp tekrar Hz. Zeyneb'in hücresine gitti. Bundan sonra Allah, insanları bu kötü adet hakkında bizzat uyardı. Hz. Enes'e göre bu ayetler, bu olay üzerine nazil olmuştur. (Müslim, Nesai, İbn Cerir.)

98. Bu ayete "Perde ayeti" adı verilir. Buhari, Hz. Enes'den (r.a) bu ayet inmeden önce Hz. Ömer'in (r.a) defalarca Hz. Peygamber'e (s.a) şöyle dediğini rivayet ediyor: "Ey Allah'ın Rasûlü, iyisi de kötüsü de dahil birçok insan seni ziyaret ediyor. Hanımlarına örtünmelerini emretsen!" Başka bir hadise göre ise Hz. Ömer (r.a) müminlerin annelerine bir keresinde: "Eğer sizinle ilgili söylediklerim kabul edilirse, gözlerim bir daha sizi görmeyecek" demiştir. Fakat Hz. Peygamber (s.a) hüküm koymada bağımsız olmadığı için ilahi emri beklemiştir. En sonunda, mahrem erkekler dışında hiçbir erkeğin Hz. Peygamber'in (s.a) evine giremeyeceğini ve müminlerin annelerine birşey sormak isteyen kimselerin perde arkasından sorması gerektiğini bildiren ilahi emir (55. ayet) geldi. Bu emrin gelişinden sonra müminlerin anneleri odalarının kapılarına perdeler astılar. Zaten bu ayetin son cümlesi, kadınların ve erkeklerin kalplerinin temiz olmasını isteyen herkesin, bu yolu benimsemesi gerektiğini bildirmektedir.

Artık Allah'ın kendisine anlayış yeteneği verdiği herkes, kadınların ve erkeklerin yüzyüze karşılıklı konuşmalarını yasaklayan ve "bu hem sizin, hem de onların kalpleri için daha temiz" olduğundan kadınlarla perde arkasından konuşmayı emreden bir kitabın, kalplerinin temizliğini etkilemediği iddiasıyla kadın ve erkeklerin karışık toplantılarda, eğitim kurumlarında ve hükümet dairelerinde bir arada bulunmalarına izin veremeyeceğini kabul edecektir. Kur'an'a tabi olmak istemeyen bir kimse için en iyi yol onun emirlerini hiçe saymak ve açıkça bunlara uymak istemediğini söylemektir. Kur'an'ın apaçık emirlerini çiğneyip sonra da Kur'an'dan çıkardığı İslâm'ın ruhuna uyduğunu iddia etmek ise apaçık bir adîliktir. Bir çok kimselerin Kur'an ve Sünnet dışındaki kaynaklardan çıkarıp sundukları bu "İslâm ruhu" da ne acaba?


Tesettürün (şer' i örtünmenin ) şartları nelerdir :

1- Örtü bedeni baştan ayağa kadar , her tarafı örtmelidir. çünkü; setr-i zinet manto ve başörtüsüdür... setr-i avret manto ve başörtüsünün üstünü örtülen örtüdür...... 2-Tesettürün ince, şeffaf olmaması, kalın olması lazımdır... çünkü; örtünmekten gaye , vücüdün azalarının belli olmamasıdır ..."Hz. Aişe (r.a) dan şöyle varid olmuştur; "Hz. Ebubekir (r.a) ın kızı esma (r.a) ın Resullullah (s.av) huzuruna üzerine ince bir örtü olduğu halde girdi. Resullullah (sav) onun bu halini hoş görmeyerek yüz çevirdi " demek ince olan örtü şer 'i hicap sayılmaz 3- Tesettürün hem sade olması, nazarı celp edecek şekilde cazip renkler olmaması lazımdır 4- Dar olmayıp geniş ve bol olması lazımdır , yani bedeni göstermemesidir , vücüt hatlarını tamamen örtüp bilhassa vücutta fitneyi uyandıaracak azaları göstermemesi gerekir ..... 5- Kadın dışarı çıktığında koku sürmemelidir 6-Kadın örtüsüyle erkeklere benzememesidir .... (polto gibi )

KADIN ERKEK YALNIZ KALMASI ( haremlik selamlık ) :Namahrem kadın erkek niçin birarada yalnız kalamaz kapalı bir yerde yalnız yabancı bir kimse ile birlikte kalacak olursa halvet olduğundan haramdır (el-Fıkıh 'ala'l-Mezahip el-Arbaa, c.3 s.125).


İslam Hukuku'nda Kadının Çalışması

Salı, 11/11/2008 - 18:17 — yusa ırmak

Gerçek İslam düzeninde, kadının çalışması kendi evindedir. Çünkü bir kadının asli görevi, çocuklarının ve dolayısıyla da, toplumun terbiyecisi olmaktır. Böyle olduğunu belirten hadisleri şöylece sıralamakta oldukça isabet vardır:
“İbni Ömer, Allah Resulünün şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürülerinizden sorumlusunuz! Yönetici çobandır. Erkek ailesinin çobanıdır. Hepiniz çobansınız ve idareniz altında bulunanlardan sorumlusunuz!”
Bu hadis, kadının kocasının ev işlerini idare etmekten ve çocuklarının terbiyesinden sorumlu olduğunu açıkça işaret etmektedir. Zaten kıyamet gününde, yüce Allah, her tür çobandan (Yani her türlü idari mekanizmadan) güttüklerinin, irade ettiklerinin hesabını soracaktır.
Kadının çalışmasının, kocasının evinde olması gerektiğine delalet eden bir hadis de Buhari’de bulunmaktadır : “Kadının çalışması kocasının evindedir. “ Bu hadis Hz. Ali’den rivayet edilmiştir. Yine Hz. Ali ‘den rivayet edilen bir hadiste şöyle söylenmektedir: “ Hz. Fatma, un değirmeni çalıştırmaktan elleri patlayıp acıdığı için, halini arz etmek amacıyla Allah’ın Resulünün yanına geldi. Duymuştu ki, savaşta esirler edinilmişti. Bunlardan birini, ev işlerinde kendisine yardımcı olmak üzere, babası olan Sevgili Peygamberimizden istemek niyetindeydi. Ama esirlere rastlayamadı. Bu durumu Hz. Aişe’ye anlattı. Hz. Aişe, annemiz peygamber efendimize Hz. Fatma annemizin söylediklerini söyleyince, Efendimiz yanlarına gelip aralarında oturdu. Hz. Fatma diyor ki “Öyle ki, Allah Resulünün ayaklarının soğukluğunu vücudumda hissettim.” Ve dedi ki: “İstemiş olduğunuz kölelerden daha hayırlı bir şeyi size haber vereyim mi? Yatağınıza girdiğinizde, otuz üçer kere Sübhanallah, elhamdülillah ve otuz dört kere de Allah-hu Ekber deyin.” Bu sizin için hizmetçiden daha hayırlıdır.” (Fethü’l-Bari, C. 9, S. 506)
Rivayet olunur ki, Allah’ın Resulü, Hz. Ali ile Hz. Fatma arasında iş bölümü yaparak, dışarıyla ilgili işleri Hz. Ali’nin üzerine, evin içiyle ilgili işleri de, Hz. Fatma’ya yüklemişti. (Haşiyetü’r-Reddi’l-Muhtar, C.3, C. 579)
Bu ve buna benzer hadisler, kadının görevinin kendi evinde olduğuna işaret etmektedir. İslam dini, kadının görevini evine inhisar ettirmiş olmakla, kadın varlığını küçümsemek ve değersizleştirmek yolunu seçmemiştir. Tam aksine, kocayı kadının geçimini sağlamak amacıyla ev dışında hatta icap ederse dünyanın dört bir yanında çalışmakla yükümlü kılmıştır. İslam bilginleri, kendini kocasının rahatını sağlamaya vakfettiği için, kadının nafakasını kocaya görev olarak yüklemişlerdir. Hatta kadının nafakasını temin etmek, diğer yakın akrabaların nafakalarını temin etmekten önde bir görevdir. (Neylü’l-Evtar, C. 6, S. 360)
Görüldüğü gibi, adaletli bir iş bölümüdür bahsini ettiğimiz konu. Aslolan, kadının evinin iç işlerini yürütmek ve çocuklarını terbiye etmek amacıyla evde çalışması olduğuna göre, kocanın da onun her türlü ihtiyacını temin etmesi zorunlu olmaktadır. Böylesi bir durum, hak ve adaletin ta kendisidir. Çocukları, iyi bir insan olarak terbiye edip yetiştirmeleri ne büyük bir şereftir. Ve öyle pek de kolay olmayan bir iştir bu zira: “analar Hacer olmadıkça oğullar asla İsmail olmayacaktır!” Onun için şerefli olduğu kadar, zor ve müşkül bir faaliyettir ve büyük bir bilgi birikimi istemektedir…
Erkeklerin eğiticisi ve mürebbisi olmak, şeref için kadına yeter de artar bile. Kadını korumak, kadına ikramda bulunmak, onun için emek harcamak, onun rahatını temin etmek için alın teri dökmek, kendi yuvası içinde çocuklarını uygun bir terbiye ile terbiye tedip yetiştirmek için kadına fırsat vermek erkeğin başta gelen görevleri arasındadır. Çocukları terbiye etmesi maslahatı uğruna gerekli gördüğü şeyleri kadına vermek, her akıllı kocanın görevidir. Bunlar yapabilmesi için de, kocanın emek ve çaba harcaması gerekmektedir. Ancak bu sayede kadın evinin sultanı olabilir.
Kadının evinden dışarıda çalışmasını isteyenler ona büyük zulmetmiş ve en büyük hakkını elinden almış demektir. Onun topluma sunmuş olduğu güzellikleri tanıyıp anlamamış, erkekleri terbiye etmesine engel olmuş ve kadını mutsuzluğa sürüklemişlerdir. İşte selim düşüncenin verdiği karar budur. Nasıl olur da, İslam dini kadının evinin dışında çalışmasına izin vermez: “Kim İslamdan başka bir din ararsa, o kendisi için istediği din asla din olarak kabul edilmez.” (A’li İmran:85)
Peki, evli kadınlar için bu tür meseleler dile getirilmişte bekâr hanımlar için ne söylenir derseniz onun da cevabını yine kuran ve sünnet perspektifinden şöyle izah edebiliriz: Zaruret hali olmaksızın, kadının kendi evi dışında çalışmasına İslam dini izin vermemiştir. Zaruret sebebiyle dışarıda çalışan kadının, erkeklerle bir arada çalışan kadının, erkeklerde bir arada çalışmaması, evden çıkarken, diğer erkeklerin dikkatini çekecek şekilde süslenip, açılıp saçılmamasını şart koşmaktadır. Zaruret halinde, kadının iki kızının kullandığı şu söz şuna delalet etmektedir ki o da şudur: “Babamız artık çok yaşlanmış bir ihtiyardır. Biz de onun için ona hizmet için çıkıyoruz!” (Kasas: 23)
Yukarıda zikrettiğim ayet, Hz. Şuayb’ın iki kızının, babaları çok yaşlı olduğu için davar gütme işiyle meşgul olduklarında işaret etmektedir. İslam’dan önceki şeriatların hükümleri, neshedildiklerine dair bir hüküm bulunmadıkça (Ki, Kur’ân’da eğer yeniden zikredilmişse eski nebi ve Resullere indirilmiş ayetler, onlar artık Kur’an’dandır ve neshedilmiş olmaları bahis konusu bile edilemez. Ancak, tafdil-tehir olayı bahis konusudur.) “ Bunun üzerine Musa, onlara su verdi.” Âyeti kerimesiyle de, toplumun mümkün olan en yakın fırsatı değerlendirerek, kadının dışarıda çalışma zaruretlerini gidermesi gerektiğine işaret edilmektedir. İki kadından biri dedi ki: “Babacığım, davarları gütmesi için onu para ile tut” ayetiyle de, genç kızların iş alanı olarak kendi evlerini seçmeye tutkun olmaları gerektiğine işaret edilmektedir.
Zaruret halinde veya kız çocuklarını eğitmek isteyen insanlar için toplumun ihtiyacı olan işleri yapmak veya kadın tabiatına uygun bir iş olan, kadınlara hasta bakıcılık gibi işleri yapmak üzere, kadının kendi evi dışında çalışması caiz olur. Ancak dışarıda çalışırken, dikkatleri üzerine çekmeyecek şekilde tesettürlü olmalı ve erkeklerle bir arada çalışmamalıdır. Aksi takdirde dışarıda çalışması haramdır. Çünkü böyle filer, zararın faydaya üstün gelmesine yol açacaktır. İslam hukuku usulcülerinin de söyledikleri gibi zararların bertaraf edilmesi, faydaların temin edilmesinden önde gelir.
Gerek çalışma ve gerekse eğitim yerlerinde, kadınların yabancı oldukları ereklerle bir arada çalışmalarının yasak olduğuna delalet eden nassları şöyle sıralayabiliriz.
1. İbni Abbas, Allah’ın Resulünün şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir. “ Hiçbir erkek, mahremi olmayan bir kadınla baş başa kalmasın!” Bunu duyanlardan biri ayağa kalkarak sordu: “Ey Allah’ın resulü! Karım, tek başına haccetmeye gitti. Şu şu gazvelere katıldı.” Bu sözün üzerine efendimiz şöyle dedi. “ Sen git ve hanımınla birlikte haccet!” (Fethü’l-Bari, C. 9, S. 330)
2. Ebu Said el Hudri’den rivayet edilir ki “Kadınlardan bir bölüm Allah Resulüne geldiler ve dediler ki: Ey Allah’ın Resulü! Erkekler bize galip geldiler. Sen, kendinden taraf bizlere bir gün tayin et de, biz de gelip sizin sohbetinize katılalım!.. (Fethü’l-Bari) C.1, S.196)
Bu hadislerde ve buna benzer birçok hadislerde, kadınların erkeklerle bir arada bulunmalarının caiz olmadığına işaret etmektedir. Yoksa Allah’ın Resulünden kendileri için bir vaaz ve sohbet zamanı istemezlerdi. Demek oluyor ki, ihtiyaç içinde olduğundan çalışmak zorunda kalan kadın, tesettürüne, iffet ve vakarına halel gelmeyen ciddi iş yerinde çalışabilir. Çevredeki yabancı erkeklere bu tesettür ve vakar içinde ciddi şekilde muhatap olabilir. Bu şartların yok olduğu yerde kadının çalışma şartı da yok demektir. Zaten çalışıp kazanma mecburiyeti erkek içindir. Kadın evinde oturur, çoluk çocuğuna bakar. Erkek ise dışarıda çalışıp çabalayarak kadının ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kalır. Bizim sözünü ettiğimiz şartlar, herhalde böyle hâmisi olmayan ihtiyaç içinde çırpınan kadınlar içindir. Kocası izin vermeyen kadın zaten çalışma hakkına da sahip sayılmaz. Kocasının kazancıyla idare etmesi şart olur yahut beyinin izni gerekir. Bir kadının yabancı bir erkeğin evinde veya iş yerinde çalışması İslâm'ın emrettiği şekilde olursa, yani birkaç kadın ile birlikte veya açık bir yerde çalışırsa beis yoktur. Ama, kapalı bir yerde yalnız yabancı bir kimse ile birlikte kalacak olursa halvet olduğundan haramdır. (el-Fıkıh 'ala'l-Mezahip el-Arbaa, c.3 s.125).


Kadının çalışması caizmidir...



Geçim sıkıntısından İslama uygun olmayan şartlarda kadının çalışmasının caiz olup olmadığı sorulmaktadır.

Şüphesiz talimdeki şartlar çalışmakta da aranılır. Günlük nafakasını temin edemeyen bir kadın bu ihtiyacını giderinceye kadar çalışabilir. Fakat en asgarî derecede nafakayı bulan çalışamaz. Müslümanların üç mukaddesâtı vardır: Din; namus; vatan... Vatanı korumakta kafirle müslüman ortaktır. Amma din ve namusta müslümanlar ayrıdır... ve bununla tanınır.

Kadınlar hakkında el işi ev işi güzeldir; cihaddır. Ashâb-ı kiramın hanımlarından bir çoğu yün ve pamuk ipliğini eğirmeyle çalışırlardı. Hazreti Fatıma el değirmeniyle evinin içinde çalışırdı. Hazreti Es¬mâ kocasının atına ve hurma bahçesine bakardı. İlim ve çalışmak şartlarıyla otursa üstün şereftir ayıb değildir. Şayet evin içinde nafakanın temini için çalışma imkanı olmazsa o zaman dışarda yukardaki şartlar dahilinde çalışabilir.

Esmâ binti Yezîd el-Ensariyye şöyle anlatır: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'e gittim ve ona şöyle dedim: "Ben arkamdaki tabi'lerimin kadın cemaatinin elçisiyim. Onlar dediğim gibi derler. Görüşlerimi beklerler.

Onların haklarını istiyorum. Allah Teâlâ Seni hak bir Peygamber olarak göndermiştir; erkek ve kadınlara.. Biz kadın olarak Sana inandık; tâbi' olduk. Gerçek şu ki bizim haklarımız kısılmakta.. Örtü içindeyiz; evlerimizin ortasındayız; erkeklerin keyflerine mahku¬muz; çocuklarım karnımızda taşırız; onları doğurur ve sizin çocuklarınızı besleriz. Gerçekte erkekler cemaate gitmekle cenazeleri kaldırmakla cihad yapmakla (iaşeyi temin etmekle) üstünlüğü kazanmışlardır. Fakat ci¬hada çıktıkları zaman mallarını biz koruruz; çocuklarını biz terbiye ederiz. Pekala onların sevablarına ortak olabilir miyiz? Yâ Rasûlallah bize ne buyurursunuz?"

Bunun üzerine Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem etrafındaki ashabın yüzüne bakıyor; derin derin dalıyor... ve: "Dîninden güzelce soran şu kadının sözlerini işittiniz mi?.. Kim bu?.." buyuruyor. Ashab: "Bizden birimiz bunu tanımıyoruz." dediler. Çünkü tepeden tırnağa kadar örtü içinde idi. Sonra Esmâ'ya dönerek: "Ey Esmâ dön.. Arkandaki tâbi' kadın cemaatine sizden birinin kocasına güzel bir kadınlık yapmasının; onun rızasını taleb etmesinin; kocasına muvafakat göstermek için ona uymasının söylediğin şeylere (erkeğin cihad ve cemaat sevabına) muadil olacağını bildir." Esmâ tehlil tekbirle cemaatine dönerek Peygamber'in bu müjdesini bildirdi.

Bu hadîs-i şerîften de anlaşıldığı üzere zamanımızda ihdas edilen kadın yürüyüşü dînin temeline ters düşen çirkin bir âdettir. Asker olması da öyle. Çünkü kadın mecburiyet olmadıkça evinden çıkamaz. Hac veyahud da beşerî bir ihtiyacdan dolayı çıktığı takdirde örtülü olması gerekir. Bağırması doğru değildir. Bezzâr'ın tahric ettiği Enes radıyallâhu Teâlâ anh'tan gelen bir rivayette ise Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

"Sizden kim evinde oturursa gerçekte o Allah yolunda cihad eden erkeklerin ameline ulaşır."

Diğer bir rivayette:

"Evinde sizden birinin iş yapması sebebiyle Allah yolunda erkek mücahidlerin ameline ulaşılır." buyurdu.

Bu hususta birçok hadisler vardır. Mesela:

"Erkek çocuklarınıza yüzmeyi ok atmayı öğretin. Mü'mine bir kadının evinin içinde ip eğirmesi ne güzel oyundur. Annen baban beraber çağırırlarsa annene cevab ver." Diğer bir rivayette: "Mü'mine kadının en hayrlı oyunu ip eğirmesidir." Başka bir rivayette:

"Ebrar olan erkeklerin sanatı terzilik ebrar olan kadınların sanatı ip eğirmektir." Bir diğer rivayette: "Kadınlarınızı ip eğirmekle süslendiriniz." buyrulmuştur. Binaenaleyh kadının üstün sanatı evinin içinde nakış dikiş ve örgüleridir. Bununla nafakayı temin etmek mümkündür. İşte buna da imkan bulamayan yukardaki şartlarla dışarda çalışır.

Hind bin Mehleb yani Haccac bin Yûsuf'un hanımı elinde eğirdiği bir iple uğraşıyordu. Ziyad bin Abdullah el-Kureyşî ona: "Sen bir emîrin kızısın; nedir bu senin elindeki?!." Bunun üzerine Hind şöyle dedi: Ben Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'den işittim; şöyle buyurdu:

"Takatçe sizin en boylunuz (çok elişi bileniniz) en yüce sevab kazanandır. Bu (elişi) şeytanı kovar; vehmî ve hayalî konuşmaları keser."

Bugün dışarda çalışmanın tahammülsüzlüğünden birçok kadınlar bunalım içinde. Onların tedavisine de yol gösterilmiştir...
 

HTML

Üst