Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Habertürk gazetesinin genel yayın yönetmeni Fatih Altaylı, Türkiye'yi ayağa kaldıran İsrail'in yardım gemisine düzenlediği saldırıyı değerlendirirken öyle bir kıyaslama yaptıki izleyenler şaşırdı..
Habertürk televizyonunda İsrail güçleri tarafından Türk yardım gemisine düzenlenen saldırı özel yayınla ekrana geldi.
Yiğit Bulut'un sunduğu programın konuklarından biri de Fatih Altaylı oldu.
Altaylı, 'Yapılanlar savaş nedeni değildir. Şunu da unutmamak gerekir, İsrail'in hassaiyetlerine de saygı göstermeliyiz.. Diyelim ki Avrupa'dan bir grup serseri, -Biz PKK'ya yardım götüreceğiz- deseler ve İskenderun Limanı'na demir atmak isteseler Türkiye ne der?' sözleriyle izleyenleri şok etti.
Uluslar arası sularda yapması israilin kafa tutma.
Yoksa israil karasularında olsa kendi egemenlik bölgeleri denir.
Uluslararası sularda bu yapılanın adı korsanlıktır.
Fatih Altaylı da israil köpeği zaten. Söylediği durumlara göre Türkiye SERSERİ ve yardım götürdüğümüz halk'ta TERÖR ÖRGÜTÜ olmuş oluyor. Ne dediğini bilmeyen soysuz köpek. Senin anneni, ablanı israilliler götürsün hatta götürüyordur. Yahudi yavşak.
Fatih Altaylı yardım gemilerinin gazze ye değil de hamas a gitiğini düşünüyor heralde.Söylediklerinden bu anlaşılıyor.Böyle düşünmüyorsa da pkk yla filistini aynı kefeye koymuş oluyor.Her iki durumda da söylediği sözlerin mantıklı bir açıklaması yok.
ya bu adam geri zekalı yaa bukadar olur PKK ile filistin arasındaki fark
1- Filistin geçmişten beri o yopraklaın sahibi israil konar göçer
2- pkk ülke bölme yok etme ve dış mihrapların desteğiyle ülkenin başına bela olan mahlukatlar
3- Filistin haklı olarak VAR olan devletini korumak istiyor. Pkk ise içeride huzurla yaşadığı devletini parçalamak istiyor
4- Filistin mağdur Pkk Mağdur etmeye çalışan grup
5- Filistin Müslüman ve inanış abidesi Pkk ekmeğini yediği yere ihanet eden örgüt
Diyelim ki Avrupa'dan bir grup serseri, -Biz PKK'ya yardım götüreceğiz- deseler ve İskenderun Limanı'na demir atmak isteseler Türkiye ne der?' sözleriyle izleyenleri şok etti.
Biz israil gibi hoşgörülü olmayız gelenleride papaz mapaz farketmez apo niyetine oyarız, hele bide manyaklar çimento felan getirmişlerse vay hallerine.......
Fatih ALTAYLI nın tersine en azından Yunanlılar bile olayı yüm gerçeğiyle anlatırken birileri, bizden birileri ,en azından utanırlarda belki suratları kızarır.. sanmıyorum ama neyse... işte olayları bizzat yaşayan Yunanlıların ağzından olaylar...
Yunanlılar yaşadıkları dehşeti anlattı
Gazze'ye insani yardım götüren iki Yunan gemisinde bulunan 43 yolcudan 6 Yunan vatandaşı, Atina'ya döndü. Yolculardan 4'ü, bugün düzenledikleri basın toplantısında yaşadıkları dehşeti bütün ayrıntılarıyla anlattı.
Türkiye'ye taziye mesajı gönderen Yunan yardım gönüllüleri, gösterdiği direniş nedeniyle Mavi Marmara yolcularını tebrik etti.
Atina'daki Politeknik Üniversitesi'nde oluşturulan "Gazze için bir gemi" organize komitesinin bürosunda gerçekleşen basın toplantısını, yerli ve yabancı çok sayıda basın mensubu izledi. Yunan aktivistlerin basın toplantısında yakınları, arkadaşları, milletvekilleri ve sivil toplum kuruluşlarından yetkililer yer aldı.
"MAVİ MARMARA DUMAN VE GAZ BOMBASINDAN GÖRÜLMÜYORDU"
Gazze'ye ulaşamadıkları için üzgün olduğunu söyleyerek sözlerine başlayan Papadokostopulos Aristidis, "Tek hedefimiz, Gazzelilerin ihtiyacı olan yardımı ulaştırmaktı." dedi. "Kimlik bilgilerini vermek istemeyen bir arkadaşımızı çok feci şekilde dövdüler." diyen Aristidis şunları söyledi: "Biri Yunan biri Amerikan iki kişiye sakinleştirmek için şırınga yaptıklarını gördüm. Çok feci şartlar hakimdi. Terörizmden öte bir şeydi. Şimdiye kadar böyle bir şey görmedik."
Gemilerinde silah değil yardım malzemesi olduğunu ve bunları gümrüklerde çıkarılan büyük zorluklar sonrası yüklendiğini kaydeden Aristidis, Özgür Akdeniz gemisinde olan yükü şöyle sıraladı: "Su arıtıcılar, tuğla, çimento, 50 adet kolay inşa edilebilen ev, 250 adet elektrikli engelli arabası, çadır ve okul çantaları. Bu silahları götürmüştük."
İsrail güvenlik kuvvetlerinin baskınına ilişkin ise Aristidis, sabah 04:00'dan önce taciz edilmeye başlandıklarını söyledi: "Mavi Marmara, duman, gaz bombaları ve gerçek mermilerin kullanılması nedeniyle tamamen gözden kaybolmuştu. O anı ifade etmek zor. Gemide çocuk ve kadınlar da vardı. 70 milin üzerinde uluslararası sulardaydık." Sabah 04:50 sularında 2 botla komandoların gemiye ulaştıklarını belirten Yunan aktivist Aristidis, "Biz sadece geminin etrafına havadan ya da denizden çıkarma yapmalarını engellemek için tel örgüler germek suretiyle karşı koyabildik." dedi. Komandoların gemiye çıktıktan sonra karşı koyamadıklarını belirten Aristidis, "Bize vurdular. Kabul edilmez şartlarda esir tutulduk. Götürüldüğümüz limanda polis doluydu. Hapsi boylayacaksınız şeklinde tehditler savurdular. Kimseyle konuşmamıza izin vermediler." ifadelerini kullandı.
Yunan hükümetinin derhal gemilerin ve yolcuların dönmesi için önlem almasını isteyen Aristidis, İsveç vatandaşı İsrailli ile Amerikalı aktivistin de feci şekilde dövüldüğünü söyledi. Plastik kelepçeler ile ayak ve ellerinden bağlandıklarını anlatan Aristidis, bazı kişiler denize düştüğünü ve yaklaşık 1 saat sonra denizden çıkarıldıklarını anlattı. Gazetecilerin de kamera ve kasetlerine el konulduğunu belirtti.
"MEHMET KAPLAN, ÇOK DAYAK YEDİ"
Aynı gemide yer alan Türk kökenli İsveç milletvekili Mehmet Kaplan'ın da bulunduğunu anlatan Aristidis, "Mehmet çok dayak yedi. Bana 'çok dayak yedim' dedi. Milletvekili olmasına rağmen ona herhangi bir ayrım yapılmadı." şeklinde konuştu.
"TUVALET İÇİN PARMAK KALDIRDIK"
Sfendoni gemisinde yer alan bir diğer Yunan aktivist Gelalis Dimitrios, "Barış döneminde, bir savaş oldu. Bir yanda silahlar vardı. Diğer yanda ise aktivistlerin vücutları..." dedi. Komandoların hem denizden hem havadan gemilere çıktıklarını anlatan Gelalis, "Tam teçhizatlı komandolar gemiyi darmadağın yaptılar. Plastik mermi ve gaz bombası kullandılar." şeklinde konuştu.
İsrail kuvvetlerinin sert tutumunu da anlatan Gelalis şunları söyledi: "Çok sayıda arkadaşımız feci şekilde dövüldü. Bunlar arasında gemiyi teslim etmek istemeyen kaptanımız da vardı. Başından, kulağından, başından, boğazından ve ayaklarından yaralandı. Yunan, Amerikan, Filistinli ve diğer karşı koyanlar da feci dövüldü. El Cezire muhabiri kalaşnikof kabzasıyla gözünden yaralandı." Tuvalete gitmek için çocuklar gibi el kaldırdıklarını anlatan Gelalis, "Ayağa kalkmamıza izin verilmiyordu. Silahlar üzerimize çevrilmişti. Limanda bizi oradan oraya götürüp durdular. Yapılanlar daha önce görülmeyen şeylerdi." şeklinde yaşanan kötü anları özetledi.
"BURASI İSRAİL ULUSLARARASI SULARI"
İnşaat mühendisi Petrogiannis Thanasis de Gazze'ye ulaşamadıkları için üzgün olduğunu söyledi. Komandolarla birlikte sadece gözleri görülebilen doktorlarla baskın yapıldığını anlatan Thanasis, orada bu doktorların tamamen göstermelik bulunduğunu vurguladı. Thanasis şöyle devam etti: "Bizi sanki katiller gibi görüyorlardı. Bir polis şefi, Evet beyfendi! Burası İsrail uluslararası suları" şeklinde bir cevap verdi. İnsanca bir tavırları yoktu." Tam techizatlı askerlerin sanki savaşa hazırlandıklarını anlatan Thanasis, "Bizim bıçaklarla karşı koyduğumuz iddiası tam bir komedi. Ben tekrar Gazze'ye gitmek istiyorum. İsrail yetkilileri, Amerikan büyükelçisinin Amerikan aktivisti görmesine izin verdi" diyerek yaşananları dile getirdi.
"DİRENENLER, ELEKTRO ŞOKA TABİ TUTULDULAR"
Özgür Akdeniz gemisinin en genç aktivisti Mihail Grigoropulos, yaşadıklarını sert ifadeler kullanarak anlattı. Mihail, "Uluslararası sularda bir korsanlık yapıldı. Siyonist teröristler, gemilerimize hukuksuz biçimde el koydu." dedi. Mihail, esir alındıklarını, kötü şartlarda tutulduklarını, yere yatırılarak üzerlerine silahların çevrildiğini ve her anın videoya kaydedildiğini ifade etti.
Gazze ve Filistin'de çocuk, kadın ve insanların öldürüldüğünü hatırlatan Mihail, Yunan hükümetini hiçbir girişimde bulunmadığı gerekçesiyle eleştirdi. Mihail'in eleştirilerinden Güney Kıbrıs da nasibini aldı: "Kıbrıs hükümetini de suçlamalıyız. Filoyu geciktirdi. Destek vermedi. Esasında bizi resmen kovdu. Limana çıkmamıza izin vermedi."
Yaşanan kötü şartları da anlatan Mihail şunları söyledi: "Yemek ve su vermediler. Cep telefonu, bilgisayar gibi bütün kişisel eşyalarımıza el koydular. Sadece üzerimdeki kıyafetler ve kimlik belgemle buraya gelebildim. 10 defa sağlık kontrolünden geçirildim. Sorguladılar."
Mihail, "Bizden İbranice bazı belgelere imza koymamızı istediler. Ancak imzalamadık. Psikolojik baskı yapıldı. Direnen arkadaşlarımızı defalarca elektro şoka tabi tuttular." dedi. Türkiye'ye taziye mesajı gönderen Mihail, Türk yardım gönüllerinin gösterdikleri direnişi överek tebrik edince, toplantıya katılanlar tarafından uzun uzun alkışlandı.
Olayı yaşayan Yunanlıların ardından aynı gemilerdeki ALMAN MİLLETVEKİLLERİ olayın gerçeğini işte böyle anlattılar... bizdeki Yahudi sempatizanları bunlar kadar olamadı ya ona yanarım..
Alman milletvekili o anı anlattı
İsrail'in saldırdığı Gazze'ye yardım gemisindeki Alman milletvekilleri, sınır dışı edilmelerinin ardından geldikleri Berlin'de basın toplantısı düzenledi.
"Biz bu barbar girişimin şahitleriyiz. Büyük bir ihtimalle planlanmış öldürme operasyonuydu." diyen Sol Parti Milletvekili Annette Groth, bu meseleyi uluslararası arenaya taşımayı ve Gazze ablukasının kaldırılmasını sağlamayı görev bildiklerini dile getirdi. Groth, "Gazze'deki unutulmuş bir savaşın zihinlerde tazelenmesi için demek ki bu kadar insan ölmesi gerekiyormuş. Biz şimdi Alman hükümeti ve Avrupa Parlamentosu'na savaşın bitmesi, durumun normalleşmesi için baskı yapacağız. Hapisteki dostlarımızla dayanışma içindeyiz." diye konuştu.
Sol Parti Milletvekili İnge Höger ise ilk önce bindikleri Chaleror 1 ve Chalelor 2 gemilerindeki arızların özellikle çıkarıldığı şüphesi içerisinde olduğunu ifade etti. İsrail askerlerinin saldırısında kendilerini rehin alınmış gibi hissettiklerini belirten Höger, Almanya'ya sadece üzerindeki elbiseler ve pasaportuyla geri dönebildiğini kaydetti. Gazze'ye ambargo uygulanmansın uluslararası hukuka aykırı olduğuna dikkat çeken Höger, şöyle devam etti: "Filistinlilere uygulanan devletlerarası hukuka aykırı faaliyetlere kamuoyunun gündemine gelmesi için maalesef 16 veya 19 kişinin ölmesi gerekmesi üzücü. Şimdi ise bizim gibi ülkelerine dönemeyenler için mücadele edeceğiz, biz milletvekili olduğumuzdan geri dönebildik. Grubumuzdaki diğer insanlar ise İsrail'de kaldılar, ne oldukları ve nelere maruz kaldıkları ile ilgili bilgimiz yok." Höger, gemilerdeki hiç kimsenin kesinlikle silahlı olmadığını da sözlerine ekledi.
"Resmen korsanların soyguna uğradık." diyen Sol Parti eski Milletvekili Norman Paech ise "Somali sahilindeki gelişmeleriyle yakinen ilgilenen Federal Hükümet'in bu korsan girişimi nasıl yorumlayacağını merak ediyorum." dedi. İsrail hükümetinin ölümleri ve yaralanmaları askerlere yapılan saldırı ile aklamaya çalıştığını dile getiren Paech, şunları söyledi: "Bunun gerçekle hiç alakası yok. Olay günü sabah 5'e doğru şişirme kayık ve diğer gemilerdeki askerlerin gemilere yaklaştığına şahit olduk, tüm bu aksiyon 10 dakika bile sürmedi. Daha sonra patlama seslerini duyduk, zannedersem el bombaları patlatılmış olabilir. Göz yaşartıcı ve diğer gaz bombaları da kullanıldı. Daha sonra helikopterlerdeki askerler gemiye inmeye başladı. Kadınları alt kata indirmiş, erkekler üst kattaydık. Yaralıların tedavi edildiği odadaydım. O odaya yaralı üç İsrail askerinin getirildiğini gördük. Ayrıca silah sesleri duyduk, onlarca insan yaralandı. Kameramla çekim yapmıştım, görüntülerime el konuldu."
İsrail'in savaş suçu işlediğini vurgulayan Paech, "Gazze'ye uygulanan abluka yasadışı. Tüm sivillerin Gazze'ye insani yardım götürmeye hakkı var. Buna mani olanlar hukuka aykırı hareket etmiş olur. Bu dengesiz korsanlık girişimidir." diye konuştu.