TraFoo
Banned
- Katılım
- 3 Ağu 2009
- Mesajlar
- 2,032
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Arınç'a suikast ne oldu?
Balık hafızalı bir milletiz ama bu kadarı da olmaz...
Geçen sene Aralık sonlarında AKP'nin iki numaralı adamı denilen Bülent Arınç'a askerin suikast düzenlemek istediği iddia edilmişti.
Biri albay, biri binbaşı iki subay gözaltına alınmıştı.
Hatırlayın hatırlayın: Suikastçi subayların Arınç'ın evinin önünde yakalandıkları... Üzerlerinden Arınç'ın evinin krokisinin çıktığı. Subaylardan birisinin suikast planını tam yutmak üzereyken bastırılıp bu planın ağzından alındığı...
Günlerce bunlar konuşulup yazılmadı mı?
İş bununla kalsa iyi... Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, 'Olay önemlidir, yargı el koymuştur.' diye açıklama yapmadı mı?
İş bununla da kalmamıştı. Suikastçi gösterilen subayların Seferberlik Tetkik Kurulu'nda çalıştıkları; burasının da aslında darbe planlarının bulunduğu yer olduğu yazılmadı mı? Sonrasında kozmik oda denilen bu yer, hakim Kadir Kayan tarafından, büyük bir ciddiyet ve inatla bir aydan fazla aranmadı mı?
Bu hakime de suikast yapılacağı ileri sürülmedi mi?
Bu süreçte, Bülent Arınç'ın ağlamaklı sesle her yerde konuşup mağdur adam rolüne büründüğünü görmediniz mi? Hatta, Bay Arınç, 'Genelkurmay Başkanı bana neden geçmiş olsun demedi?' diye bu mağduriyetini derinleştirecek bir tiyatro sergilemedi mi?
Bunların tümü oldu.
Bu süreçte TSK kötülendi AKP mağdur gösterildi.
Gündem de günlerce işgal edildi.
Vatandaşa işsizliği, yoksulluğu, yediği zamlar, çektiği sıkıntılar böylece unutturuldu.
Bu tutum; AKP'nin siyaset etme yöntemidir.
İşte şimdi gündeme getirilen anayasa değişikliği paketi de Arınç'a suikast iddiası gibi tamamen politikaya yön vermek amacıyla gündeme getirilmiştir.
Milletin damarlarına sahte demokrasi afyonu şırınga edilerek iktidarın başarısızlıklarının üstü örtülüyor.
Yarın öbür gün anayasa da demokrasi de unutulacaktır.
Tıpkı Kürt açılımı gibi... Tıpkı Alevi açılımı gibi... Tıpkı ev yerlerine el konulmak istenilen gariban Çingenelere yönelik açılım gibi...
Tıpkı Ankara'da 2004'te gündüz gözü havai fişek patlatılarak kutlanılan 'AB'ye girdik!' şenlikleri gibi... Tıpkı Erivan'da futbol oynamak gibi...
***
Buradan, millet adına Bülent Arınç'a sesleniyorum.
Sayın Arınç, 'Beni öldürmek istediler!' diye ağlıyordunuz.
Ne oldu o dava?
Neden takip etmiyorsunuz?
Yoksa; siz milleti kandırdınız mı?
Eğer, ben haklı isem; milletten özür dileyin.
Eğer siz haklı iseniz belgelerinizi getirin ki biz özür dileyelim...
Müsteşar memur değil mi?
Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı bir devlet makamıdır. Burada çalışan kişi de devlet memurudur. Bu yüzden müsteşarın birinci işi; görevini yapmak, zamanında işininde bulunmaktır. Eğer müsteşar, içinde bulunduğu bir kurul toplanırken o toplantıya katılmaz da bir yerdeki cenaze törenine gider ise, görevini ihmal etmiş olur. İşte Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman böyle birisidir. O; Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) toplantısına katılmak yerine, bir yakınının cenazesine gitmiştir. HSYK Başkanvekili Kadir Özbek, toplantıya katılmayan bu müsteşar hakkında suç duyurusu yapmak zorunda olduklarını söylemiştir.
Çünkü; Bay Müsteşar; toplantılara katılmayarak hakim ve savcılarla ilgili atama ve özlük işlerinin yürütülmesini engeller konuma gelmiştir. Bu gücü de Adalet Bakanı'ndan almaktadır.
Demokrasiden söz eden Adalet Bakanı'na soralım:
- Bir bürokrat asli işini yapmayıp da şunun bunun cenaze törenine giderek kaytarır ise; bu işin demokrasiyle bir ilgisi olabilir mi? Buradaki amaç HSYK toplantısına katılmamak ve bu kurulu çalıştırmamak değil midir?
- Siz veya müsteşarınız HSYK toplantısına katılmadığınız zaman o kurul hiçbir karar alamıyor ise; buna demokrasi denilir mi?
- Siz de müsteşarınız da siyasi kişiliklersiniz. HSYK'nın siyasi kişiler tarafından böyle kontrol edilmesini demokratikleşmenin neresine sığdırıyorsunuz?
Rıza Zelyut | Arınç'a suikast ne oldu?
Balık hafızalı bir milletiz ama bu kadarı da olmaz...
Geçen sene Aralık sonlarında AKP'nin iki numaralı adamı denilen Bülent Arınç'a askerin suikast düzenlemek istediği iddia edilmişti.
Biri albay, biri binbaşı iki subay gözaltına alınmıştı.
Hatırlayın hatırlayın: Suikastçi subayların Arınç'ın evinin önünde yakalandıkları... Üzerlerinden Arınç'ın evinin krokisinin çıktığı. Subaylardan birisinin suikast planını tam yutmak üzereyken bastırılıp bu planın ağzından alındığı...
Günlerce bunlar konuşulup yazılmadı mı?
İş bununla kalsa iyi... Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, 'Olay önemlidir, yargı el koymuştur.' diye açıklama yapmadı mı?
İş bununla da kalmamıştı. Suikastçi gösterilen subayların Seferberlik Tetkik Kurulu'nda çalıştıkları; burasının da aslında darbe planlarının bulunduğu yer olduğu yazılmadı mı? Sonrasında kozmik oda denilen bu yer, hakim Kadir Kayan tarafından, büyük bir ciddiyet ve inatla bir aydan fazla aranmadı mı?
Bu hakime de suikast yapılacağı ileri sürülmedi mi?
Bu süreçte, Bülent Arınç'ın ağlamaklı sesle her yerde konuşup mağdur adam rolüne büründüğünü görmediniz mi? Hatta, Bay Arınç, 'Genelkurmay Başkanı bana neden geçmiş olsun demedi?' diye bu mağduriyetini derinleştirecek bir tiyatro sergilemedi mi?
Bunların tümü oldu.
Bu süreçte TSK kötülendi AKP mağdur gösterildi.
Gündem de günlerce işgal edildi.
Vatandaşa işsizliği, yoksulluğu, yediği zamlar, çektiği sıkıntılar böylece unutturuldu.
Bu tutum; AKP'nin siyaset etme yöntemidir.
İşte şimdi gündeme getirilen anayasa değişikliği paketi de Arınç'a suikast iddiası gibi tamamen politikaya yön vermek amacıyla gündeme getirilmiştir.
Milletin damarlarına sahte demokrasi afyonu şırınga edilerek iktidarın başarısızlıklarının üstü örtülüyor.
Yarın öbür gün anayasa da demokrasi de unutulacaktır.
Tıpkı Kürt açılımı gibi... Tıpkı Alevi açılımı gibi... Tıpkı ev yerlerine el konulmak istenilen gariban Çingenelere yönelik açılım gibi...
Tıpkı Ankara'da 2004'te gündüz gözü havai fişek patlatılarak kutlanılan 'AB'ye girdik!' şenlikleri gibi... Tıpkı Erivan'da futbol oynamak gibi...
***
Buradan, millet adına Bülent Arınç'a sesleniyorum.
Sayın Arınç, 'Beni öldürmek istediler!' diye ağlıyordunuz.
Ne oldu o dava?
Neden takip etmiyorsunuz?
Yoksa; siz milleti kandırdınız mı?
Eğer, ben haklı isem; milletten özür dileyin.
Eğer siz haklı iseniz belgelerinizi getirin ki biz özür dileyelim...
Müsteşar memur değil mi?
Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı bir devlet makamıdır. Burada çalışan kişi de devlet memurudur. Bu yüzden müsteşarın birinci işi; görevini yapmak, zamanında işininde bulunmaktır. Eğer müsteşar, içinde bulunduğu bir kurul toplanırken o toplantıya katılmaz da bir yerdeki cenaze törenine gider ise, görevini ihmal etmiş olur. İşte Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman böyle birisidir. O; Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) toplantısına katılmak yerine, bir yakınının cenazesine gitmiştir. HSYK Başkanvekili Kadir Özbek, toplantıya katılmayan bu müsteşar hakkında suç duyurusu yapmak zorunda olduklarını söylemiştir.
Çünkü; Bay Müsteşar; toplantılara katılmayarak hakim ve savcılarla ilgili atama ve özlük işlerinin yürütülmesini engeller konuma gelmiştir. Bu gücü de Adalet Bakanı'ndan almaktadır.
Demokrasiden söz eden Adalet Bakanı'na soralım:
- Bir bürokrat asli işini yapmayıp da şunun bunun cenaze törenine giderek kaytarır ise; bu işin demokrasiyle bir ilgisi olabilir mi? Buradaki amaç HSYK toplantısına katılmamak ve bu kurulu çalıştırmamak değil midir?
- Siz veya müsteşarınız HSYK toplantısına katılmadığınız zaman o kurul hiçbir karar alamıyor ise; buna demokrasi denilir mi?
- Siz de müsteşarınız da siyasi kişiliklersiniz. HSYK'nın siyasi kişiler tarafından böyle kontrol edilmesini demokratikleşmenin neresine sığdırıyorsunuz?
Rıza Zelyut | Arınç'a suikast ne oldu?