Tüm ZamanLarın En Çok Nefret EdiLen 10 Takımı!!!

  • Konbuyu başlatan SiR ReaLiST
  • Başlangıç tarihi
S

SiR ReaLiST

Guest
10) Ramon Calderon’un Real Madrid’i

Aylarca Kaka için Milan’ın, Cristiano Ronaldo için Manchester United’ın peşinden koştular ama başaramadılar (iki yıldız daha sonra Florentino Perez tarafından transfer edildi). Ayrıca benzer biçimde Valencia’yı David Silva ve David Villa, Villarreal’i de Santi Cazorla için köşeye sıkıştırmaya çalıştılar ama yine olmadı. Arsenal’in kapısını Cesc Fabregas için çaldılar, sonuç bir kez daha olumsuzdu, sadece Chelsea’nin daha fazla kadrosunda tutmak istemediği Arjen Robben’i alabildiler. Ayrıca Calderon’un istifası sonrasında vekaleten yerine bakan Ivan Boluda’nın Şampiyonlar Ligi’nde Liverpool’u sürklase edeceklerini söylemesi ama sonunda Liverpool’un Real Madrid’i sürklase etmesi de bir hayli manidardı.



9) Arsenal 1986-1995

“Sıkıcı”. O dönemki Arsenal’ı tanımlamak için en çok kullanılan kelime buydu. Arsene Wenger döneminin göze hoş gelen futbolu düşünülünce inanması zor gelebilir ama George Graham zamanındaki takım, belki de futbol tarihinin en sıkıcı takımlarından biriydi. 1960’ların Katenaçyocu İtalyan takımları gibiydiler. Çoğu maçlarını 1-0 kazanıyorlardı ve bu şekle 1989 ve 1991’de lig şampiyonluğu da yaşadılar. Kendilerine en çok nefret duyulan ansa, 1994 Kupa Galipleri Kupası finalinde, Gianfranco Zola, Tomas Brolin ve Faustino Asprilla gibi yıldızların bulunduğu Parma’ya karşı, ikinci yarı orta çizgiyi dahi geçmeyen bir maç oynayıp 1-0 galip geldikleri andı.



2006-07-09-italy-in.jpg




8) İtalya - Her zaman

Uluslararası düzeyde İtalya belki de kendisinden en istikrarlı biçimde nefret edilen takım. İtalyanlar, genellikle birçok yetenekli hücum oyuncusuna sahip olmalarına rağmen, bu yetenekleri harcayacak defansif taktikleriyle meşhur. Ayrıca hakemi aldatmaya dayalı “profesyonelliğin” de mucidi olarak biliniyorlar. Bunun haricinde normalde futbolla ilgilenmeyen birçok kadının İtalyan futbolcuları görünce televizyona odaklanması da erkek izleyicilerin İtalya’ya karşı duyduğu antipatiyi arttıran bir faktör.



89538_news.jpg




7) Manchester United 1993 sonrası

Kırmızı Şeytanlar, 26 yıllık şampiyonluk hasretlerine nokta koydukları 1993’ten sonra İngiltere’de tam bir hâkimiyet kurdu. O şampiyonluğun ardından 10 kez daha Premier Lig’in zirvesine çıkan United, bu başarılarını iki Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuyla taçlandırdı. United’dan nefret edilmesinde iki temel neden var. Birincisi takımın kazandığı başarıların birçoğunda son dakika gollerinin etkili olması (örn: 1999 Şampiyonlar Ligi Finali). Bu her ne kadar takımın maça sonuna kadar asıldığı gösterse de rakip gözüyle “şans” olarak yorumlanıyor. İkinci sebepse, birçok United taraftarının, takımı sadece başarılı olduğu için tuttuğunun düşünülmesi... Bir nevi “iyi gün dostluğuna” karşı duyulan bir tepki...



6) Juventus - Her zaman

Juventus’ karşı İtalya’da duyulan antipatinin sebebi, Manchester United’a karşı duyulanla aynı... Onlar da aşırı şanslı olmak ve iyi gün dostu taraftarları peşinden koşturmakla suçlanıyor. Tabii bunun yanı sıra bir de Juve’nin masa başında sahip olduğu kötü şöhret var. Siyah-Beyazlıların 1981 ve 1982’de kazandığı şampiyonluklarda şaibe olduğu çok fazla tartışılmıştı. Bu kadar yoğun bir biçimde olmasa da 1998’deki şampiyonlukları da zan altındaydı ve en sonunda, 2006’daki Calciopoli skandalıyla birlikte en azından sütten çıkmış ak kaşık olmadıkları kanıtlandı ve kulübün itibarı uluslararası düzeyde de sarsıldı.



Greece-Euro-2004-celeb_907251.jpg




5) Yunanistan 2004

2004 öncesinde Yunanlılar tarihlerinde sadece iki büyük turnuvaya katılmışlardı: 1980 Avrupa Şampiyonası ve 1994 Dünya Kupası. Bu turnuvalarda oynadıkları maçların beşini kaybederken sadece birinde berabere kalabilmişler ve attıkları tek gole karşılık kalelerinde 14 gol görmüşlerdi. 2004’te de takımlarında hiç yıldız oyuncu yoktu ve turnuvada kendilerinden daha az şans tanınan tek takım Letonya’ydı. Ancak Otto Rehhagel’in öğrencileri turnuva boyunca müthiş bir defans ve kontratak kurgusu uyguladılar. Bunun sonucunda da çeyrek finalde son şampiyon Fransa’yı, yarı finalde turnuvanın favorisi Çek Cumhuriyeti’ni, finalde de ev sahibi Portekiz’i 1-0’lık sonuçlarla yenerek mucize bir şampiyonluk kazandılar. Bu uluslararası düzeydeki en büyük futbol sürpriziydi ama Yunanistan anti-futbol oynadığı gerekçesiyle çok büyük bir kesimin tepkisini çekti.



4) Don Revie’nin Leeds United’ı

“İngiliz futbol tarihinin en çok nefret edilen takımı kimdir?” sorusuna en çok verilen cevap “1960’ların sonu ve 1970’lerin başındaki Leeds United” olmaktadır. Takım iki şampiyonluk, iki Fuar Şehirleri Kupası, bir Federasyon Kupası ve bir de Lig Kupası kazanmıştı belki ama turnuvaların sonunu getirmede biraz daha becerikli olsalardı bu sayı iki katına da çıkabilirdi. Buna rağmen özellikle Billy Bremner, Norman Hunter, Jackie Charlton ve Johnny Giles gibi oyuncuların aşırı sert oyunları, hatta Hunter’ın birçok maçta rakipleriyle yumruklaşmaktan dahi çekinmemesi ki buna Milan’a kaybettikleri Kupa Galipleri Kupası finali de dahil, Leeds’in İngiliz basınında en çok eleştirilen takımların başına gelmesine yol açmıştı.



3) Estudiantes 1967-70

Arjantinliler tüm zamanların en sert ve çirkef takımlarından biriydi. Üç sezon üst üste Libertadores Kupası’nı kazanan ve bir kere de Kıtalararası Kupa’ya uzanan takımda teknik direktör Osvaldo Zubeldia’nın “zafere giden yolda her şeyi mubah” görmesi ve futbolcularına taktik faullerden topsuz alanda rakibi sinirlendirmek için çeşitli sataşmalara varıncaya kadar birçok “numara” öğretmesi, Estudiantes’i dünyanın en antipatik takımlarından biri haline getirmişti. Hatta kulübün lakabı La Tercera que Mata (Katil Gençler) olup çıkmıştı. Özellikle 1969’da Milan ile oynadıkları Kıtalararası Kupa maçı, futbol tarihine büyük bir utanç lekesi olarak geçmiş ve çıkardıkları olaylar sonrasında bütün futbolcular, Arjantin Devlet Başkanı Juan Carlos Ongania’nın emriyle gözaltına alınmış, hatta daha sonra bu futbolculardan ikisi tutuklanmıştı.



2) Bayern Münih 1970’ler

Juventus ve Manchester United örneklerin olduğu gibi Bayern Münih’ten de Almanya’da nefret edilmesinin sebebi başarılı olmaları. FC Hollywood lakaplı Bayern, ülkesinde en çok taraftara sahip takım olsa da, kendisini tutmayanlar tarafından da en çok tepki gösterilen takım konumunda. Bu nefretin kıvılcımı 1970’lerin başında, henüz Bayern’in iki şampiyonluğu varken çaktı. Bayern o dönemde bir başka güçlü takım olan Borussia Mönchengladbach ile sıkı bir rekabet içindeydi. Bayern’in Avrupa’da üç sene üst üste Şampiyon Kulüpler Kupası’nı kazanırken ligde hep Mönchengladbach’ın gerisinde kalması, hatta bu sezonların birinde ligi 10. sırada tamamlaması, dahası Şampiyon Kulüpler Kupası finallerinde de Atletico Madrid, Leeds United ve Saint-Ettienne karşısında çoğu kişiye göre daha kötü oynayan tarafken maçları kazanması, Bayern’in başarılını da hayli sorgulanır hale getirmiş, Mönchengladbach çoğu Alman’ın ikinci takımı haline gelirken çok büyük bir kesim Bayern’den nefret etmeye başlamıştı.



5cameroon_251393s.jpg




1) Arjantin1990

“Kadrosunda Diego Maradona gibi bir efsaneyi barındıran bir takım nasıl bu listenin tepesine yerleşebilir?” Eğer Maradona turnuvanın tamamını sakat sakat oynayarak, dört yıl önceki veriminden uzak geçirmişse ve kendisi dışında takımın hücumdaki tek silahı Claudio Caniggia’ysa, geri kalan bütün oyuncular da savunma yapmaktan başka bir şey bilmiyorsa bu pekala mümkün olabiliyor. Katıksız bir anti-futbol oynayan o takım turnuvanın ilk maçında Kamerun’a yenildikten sonra SSCB’yi Maradona’nın bu kez kendi ceza sahası içinde elle oynadığı bir pozisyonda hakemin penaltı vermemesinin yardımıyla yenmiş, ikinci turda Brezilya’yı neredeyse hiç yarı sahasından çıkmadan bir kontratak golüyle geçtikten sonra çeyrek finalde Yugoslavya’yı, yarı finaldeyse İtalya’yı penaltılarla saf dışı bırakarak finale gelebilmişti.

Finale gelindiğinde de Arjantin’in Batı Almanya karşısında yaptığı, önceki turlarda kalecileri Sergio Goycochea’nın penaltılarda gösterdiği başarıya güvenerek 120 dakika boyunca gol yememeye çalışmaktı. Ancak bu kez planları tutmadı. Maç uzatmaya dahi gitmedi zira bitime beş dakika kala Jürgen Klinsmann’ın kendini yere atması sonucu kazanılan penaltıyı Andreas Brehme’nin gole çevirmesiyle Batı Almanya karşılaşmayı 1-0 kazandı. Evet, çoğu kişiye göre Klinsmann kendini yere atmıştı ve pozisyon penaltı değildi ama aynı kişilerin büyük bir bölümü bu hatalı kararı ilahi adaletin tecellisi olarak da değerlendiriyordu.


Carlo Garganese, Goal.Com


 
Bence Yunanistan birinci bile olabilirdi. Bir turnuvayı katlettiler.
 
Geri
Üst