MARCUSX
New member
AKP ikiyüzlülüğü ve Müsteşarın HSYK'ya gönderilme sırrı!
AKP, milleti kör alemi sersem zannediyor!
Yaşananları çarpıtmanın ötesinde alenen iki yüzlülük yapıyor.
Bir taraftan HSYK’ya malum kararı alması için imkan sunuyor ama öbür yandan “Bunu nasıl yapar” diye de HSYK kararına güya feryat ederek tiyatro yapıyor.
Tam AKP’ye yakışır bir riyakârlık!
Neymiş efendim Müsteşar her toplantıya katılırmış!
Yalan...
Girin arşivlere, HSYK’nın Silivri’deki Ergenekon hakimlerini değiştirme toplantılarına hakim ve Müsteşarın günler boyu katılmadığını göreceksiniz ki bunu Bülent Arınç bile kabul ediyor.
O zaman soralım o toplantıya katılmayan Müsteşar önceki günkü toplantıda ne arıyordu?
Efendim gündem belli değildi!
O da doğru değil.
HSYK’nın tutuklanan ve manşetlere çıkan Erzincan savcısı olayını o gün görüşeceğini bütün medya biliyordu da Müsteşar mı bilmiyordu!
Tartışmasız biliyordu ve o toplantıya gitti, pardon gönderildi!
Hal bu iken AKP niçin mi kıvırıyor?
Birincisi kelle verdi ve bunu kendi tabanına ya da kamuoyuna izah edemiyor! Bakın Şamil Tayyar bile televizyonda bu kelle verildi tabirini kullandı ise daha fazla söze hacet var mıdır!
Evet hadise açık bir boyun eğme iken AKP hiç sıkılmadan bunu tam tersi biçimde sunabiliyor.
Gelelim hadisede bilinmeyenlere yani perde gerisine:
Müsteşarın HSYK toplantısına girme kararı son anda olmuş ve bizzat Başbakan’ın direktifi ile gerçekleşmiştir.
Son anda diyorum zira sabah 5’deki manzara bunun tersiydi ve Adalet Bakanı yaptığı açıklama ile adeta meydan okur bir görüntüdeydi.
Peki ne oldu da Tayyip Bey birkaç saat içinde birden çark etmişti?
Bu konuda Ankara’nın öbür yakasında konuşulanlar şunlardır.
Başbakan, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısının tutuklanmasından sonra gerginliğin zirve yapacağını ve bunun sonucu olarak da daha önce “Bildiklerimi açıklarım” beyanı olan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’un durumdan vazife çıkararak ifşaatlarını hemen yapabileceğini düşündü ve kamuflajlı bir frenleme hareketiyle bunu engellemeye çalıştı.
Evet Başkent’in sisler bulvarındaki değerlendirmelere göre Tayyip Bey Adalet Bakanlığı Müsteşarını HSYK’ya göndererek aslında 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk problemine de çözüm üretmiş oldu.
İkinci iddia da şudur:
Tayyip Erdoğan referandumu göze almıştır. Bunun için de savcı tutuklatan imajla yani mağrur olarak değil, HSYK’dan, Yargıtay ve Danıştay’a kadar yargının bütün önemli kurumları ile kuşatılmış mağdur imajına ihtiyacı vardı. Dolayısı ile Müsteşarı HSYK’ya böyle bir imajı oluşturmak için göndermiş olabilir.
Ve üçüncü iddia:
AKP’yi en çok ürküten Habur’da PKK’ya hakim ayarlaması iddialarının seçmendeki yansımasıdır. Erzincan Savcısının tutuklanması hadisesi yani yargıya istediği biçimde müdahale edebilme imkanının görülmesi, Habur olayındaki iddialara halk vicdanında kabul gördürür endişesi de Tayyip Bey’e bu adımı attırmış olabilir.
PARSEL
Taha Akyol, TRT’den kaç on milyar alıyor?
Taha Akyol’u biliyorsunuz, fikir hayatına Milli Mücadelecilikle atıldı, 1970’lerin ortasında MHP güçlenince anında ülkücü oldum diyerek eski yoldaşları ortada bıraktı. İhtilal oldu, ANAP geldi, derken keskin bir Özalcı kesildi. 1991’de Mesut Yılmaz ANAP genel başkanı seçilince, yakından biliyorum bir süre ona da danışmanlık yaptı. Akabinde Çiller için onlarca methiye yazıları yazdı ki isteyen arşivinden onları görebilir. DSP-MHP-ANAP koalisyonunda hemen Ecevit’e övgüler dizdi ve Bahçeli’den randevular istedi. Derken AKP iktidar olduktan sonra anında AKP’li oldu. Hiç kuşkunuz olmasın, yarın AKP gitsin CHP gelsin Deniz Baykal’ın kerametlerini kaleme alır... Adam durakta, pardon muhalefette beklemek istemiyor, her gelen iktidar otobüsüne biniyor ve şak şak yapıyor... Tabii bunu yaparken de hayli nemalanıyor. Bakın bir gün bile gazetecilik yapmayan oğlu Mustafa Akyol’u tepeden inme Star’a yazar, TRT 2’ye programcı yaptırdı. Bitmedi, kendisine de TRT 1’den hemen bir program ayarladı... TRT deyince benim tüylerim diken diken oluyor zira orası İbrahim Şahin’in babasına ait değil, milletin malı. Dolayısı ile her ay ne kadar para aldığını hemen açıklamak durumunda. Evet Taha Bey açıkla; TRT 1’den kaç on milyar alıyorsun?
METOT
Referandum, seçim ya da AKP’ye kapatma!
İlk defa bu sütunda duyurulan ikinci kapatılma davası ile ilgili çalışmalar devam ederken Yargıtay Başsavcısı araştırmalara Erzincan, Erzurum ve Habur’da PKK’ya hakim ayarlama iddialarının da ilave edildiğini açıkladı. Kısa bir süre önce davanın açılıp açılmayacağı ihtimalinin ortada olduğunu söylerken bugün bu ihtimalin açılması yönünde ağırlık kazandığını belirtmeliyiz. Evet Yargıtay Başsavcılığında neredeyse tekemmül etmiş ve açıldığında kesin kapatma ile sonuçlanacak bir dosya artık hazır haldedir. AKP’nin referandum düşüncesi ya da görüşü de aslında bu kapatılma davasına karşı geliştirilen bir metottur. AKP dava açılırsa hemen bu yolu zorlayacak ve parti kapatmalarını Anayasa değişikliği ile zorlaştırmaya çalışacak. Yok referandum TBMM’den geçmez ya da halk onaylamaz gibi bir korkusu olursa -ki bu vardır- o zaman tek çıkış yolu olarak erken seçim düğmesine basacaktır.
USUL, USUL...
Gül, Tayyip’le yollarını ayırıyor mu?
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün dünkü sözleri, adeta referandumun eşikte olduğunu işaret ediyor gibiydi. Dahası Cumhurbaşkanı sanki böyle bir girişimden hoşnut olmadığını da satır aralarına sıkıştırmıştı. Gerginliğin daha da artırılmaması ve uzlaşma isteğinin ısrarla altının çizilmesi bunun göstergesidir... Peki Gül’ün bu tutumu niçin mi? 1) Nihayet 72 milyonun Cumhurbaşkanı olduğunu hatırlaması. 2) Gerginliğin ve oluşan devlet krizinin rejimi duvara toslatacağı bakışı. 3) TBMM’den referandum kararını çıkarmanın kolay olmadığını bilmesi. 4) Halka gidilmesi halinde referandumun oradan döneceği endişesi. 5) Kan kaybeden AKP ile yavaş yavaş yollarını ayırmak istemesi ve sorumluluklarına ortak olmak istememesi. 7) Tayyip Bey’in nihai olarak kesin kaybedeceğini bildiğinden onunla yolunu usul usul ayırmak istemesi.
Sabahattin ÖNKİBAR
AKP, milleti kör alemi sersem zannediyor!
Yaşananları çarpıtmanın ötesinde alenen iki yüzlülük yapıyor.
Bir taraftan HSYK’ya malum kararı alması için imkan sunuyor ama öbür yandan “Bunu nasıl yapar” diye de HSYK kararına güya feryat ederek tiyatro yapıyor.
Tam AKP’ye yakışır bir riyakârlık!
Neymiş efendim Müsteşar her toplantıya katılırmış!
Yalan...
Girin arşivlere, HSYK’nın Silivri’deki Ergenekon hakimlerini değiştirme toplantılarına hakim ve Müsteşarın günler boyu katılmadığını göreceksiniz ki bunu Bülent Arınç bile kabul ediyor.
O zaman soralım o toplantıya katılmayan Müsteşar önceki günkü toplantıda ne arıyordu?
Efendim gündem belli değildi!
O da doğru değil.
HSYK’nın tutuklanan ve manşetlere çıkan Erzincan savcısı olayını o gün görüşeceğini bütün medya biliyordu da Müsteşar mı bilmiyordu!
Tartışmasız biliyordu ve o toplantıya gitti, pardon gönderildi!
Hal bu iken AKP niçin mi kıvırıyor?
Birincisi kelle verdi ve bunu kendi tabanına ya da kamuoyuna izah edemiyor! Bakın Şamil Tayyar bile televizyonda bu kelle verildi tabirini kullandı ise daha fazla söze hacet var mıdır!
Evet hadise açık bir boyun eğme iken AKP hiç sıkılmadan bunu tam tersi biçimde sunabiliyor.
Gelelim hadisede bilinmeyenlere yani perde gerisine:
Müsteşarın HSYK toplantısına girme kararı son anda olmuş ve bizzat Başbakan’ın direktifi ile gerçekleşmiştir.
Son anda diyorum zira sabah 5’deki manzara bunun tersiydi ve Adalet Bakanı yaptığı açıklama ile adeta meydan okur bir görüntüdeydi.
Peki ne oldu da Tayyip Bey birkaç saat içinde birden çark etmişti?
Bu konuda Ankara’nın öbür yakasında konuşulanlar şunlardır.
Başbakan, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısının tutuklanmasından sonra gerginliğin zirve yapacağını ve bunun sonucu olarak da daha önce “Bildiklerimi açıklarım” beyanı olan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’un durumdan vazife çıkararak ifşaatlarını hemen yapabileceğini düşündü ve kamuflajlı bir frenleme hareketiyle bunu engellemeye çalıştı.
Evet Başkent’in sisler bulvarındaki değerlendirmelere göre Tayyip Bey Adalet Bakanlığı Müsteşarını HSYK’ya göndererek aslında 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk problemine de çözüm üretmiş oldu.
İkinci iddia da şudur:
Tayyip Erdoğan referandumu göze almıştır. Bunun için de savcı tutuklatan imajla yani mağrur olarak değil, HSYK’dan, Yargıtay ve Danıştay’a kadar yargının bütün önemli kurumları ile kuşatılmış mağdur imajına ihtiyacı vardı. Dolayısı ile Müsteşarı HSYK’ya böyle bir imajı oluşturmak için göndermiş olabilir.
Ve üçüncü iddia:
AKP’yi en çok ürküten Habur’da PKK’ya hakim ayarlaması iddialarının seçmendeki yansımasıdır. Erzincan Savcısının tutuklanması hadisesi yani yargıya istediği biçimde müdahale edebilme imkanının görülmesi, Habur olayındaki iddialara halk vicdanında kabul gördürür endişesi de Tayyip Bey’e bu adımı attırmış olabilir.
PARSEL
Taha Akyol, TRT’den kaç on milyar alıyor?
Taha Akyol’u biliyorsunuz, fikir hayatına Milli Mücadelecilikle atıldı, 1970’lerin ortasında MHP güçlenince anında ülkücü oldum diyerek eski yoldaşları ortada bıraktı. İhtilal oldu, ANAP geldi, derken keskin bir Özalcı kesildi. 1991’de Mesut Yılmaz ANAP genel başkanı seçilince, yakından biliyorum bir süre ona da danışmanlık yaptı. Akabinde Çiller için onlarca methiye yazıları yazdı ki isteyen arşivinden onları görebilir. DSP-MHP-ANAP koalisyonunda hemen Ecevit’e övgüler dizdi ve Bahçeli’den randevular istedi. Derken AKP iktidar olduktan sonra anında AKP’li oldu. Hiç kuşkunuz olmasın, yarın AKP gitsin CHP gelsin Deniz Baykal’ın kerametlerini kaleme alır... Adam durakta, pardon muhalefette beklemek istemiyor, her gelen iktidar otobüsüne biniyor ve şak şak yapıyor... Tabii bunu yaparken de hayli nemalanıyor. Bakın bir gün bile gazetecilik yapmayan oğlu Mustafa Akyol’u tepeden inme Star’a yazar, TRT 2’ye programcı yaptırdı. Bitmedi, kendisine de TRT 1’den hemen bir program ayarladı... TRT deyince benim tüylerim diken diken oluyor zira orası İbrahim Şahin’in babasına ait değil, milletin malı. Dolayısı ile her ay ne kadar para aldığını hemen açıklamak durumunda. Evet Taha Bey açıkla; TRT 1’den kaç on milyar alıyorsun?
METOT
Referandum, seçim ya da AKP’ye kapatma!
İlk defa bu sütunda duyurulan ikinci kapatılma davası ile ilgili çalışmalar devam ederken Yargıtay Başsavcısı araştırmalara Erzincan, Erzurum ve Habur’da PKK’ya hakim ayarlama iddialarının da ilave edildiğini açıkladı. Kısa bir süre önce davanın açılıp açılmayacağı ihtimalinin ortada olduğunu söylerken bugün bu ihtimalin açılması yönünde ağırlık kazandığını belirtmeliyiz. Evet Yargıtay Başsavcılığında neredeyse tekemmül etmiş ve açıldığında kesin kapatma ile sonuçlanacak bir dosya artık hazır haldedir. AKP’nin referandum düşüncesi ya da görüşü de aslında bu kapatılma davasına karşı geliştirilen bir metottur. AKP dava açılırsa hemen bu yolu zorlayacak ve parti kapatmalarını Anayasa değişikliği ile zorlaştırmaya çalışacak. Yok referandum TBMM’den geçmez ya da halk onaylamaz gibi bir korkusu olursa -ki bu vardır- o zaman tek çıkış yolu olarak erken seçim düğmesine basacaktır.
USUL, USUL...
Gül, Tayyip’le yollarını ayırıyor mu?
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün dünkü sözleri, adeta referandumun eşikte olduğunu işaret ediyor gibiydi. Dahası Cumhurbaşkanı sanki böyle bir girişimden hoşnut olmadığını da satır aralarına sıkıştırmıştı. Gerginliğin daha da artırılmaması ve uzlaşma isteğinin ısrarla altının çizilmesi bunun göstergesidir... Peki Gül’ün bu tutumu niçin mi? 1) Nihayet 72 milyonun Cumhurbaşkanı olduğunu hatırlaması. 2) Gerginliğin ve oluşan devlet krizinin rejimi duvara toslatacağı bakışı. 3) TBMM’den referandum kararını çıkarmanın kolay olmadığını bilmesi. 4) Halka gidilmesi halinde referandumun oradan döneceği endişesi. 5) Kan kaybeden AKP ile yavaş yavaş yollarını ayırmak istemesi ve sorumluluklarına ortak olmak istememesi. 7) Tayyip Bey’in nihai olarak kesin kaybedeceğini bildiğinden onunla yolunu usul usul ayırmak istemesi.
Sabahattin ÖNKİBAR