MARCUSX
New member
Başbakanın diktatörlük anlayışı
ABDli 1913 doğumlu siyahi atlet Jesse Owens, 1936 Berlin Olimpiyatında dört altın madalya alarak Hitleri stadyumdan kaçmak zorunda bırakmıştı.
Rekorları 20 yıl kırılamadı. Owens 1936da yüz metreyi 10.06 saniyede koşmuştu. Usain Bold 18.08.2009da 9.58 saniyede koştu. Owens 1936 yılında 8.06 metre uzun atlamıştı. Mike Powellin uzun atlama dünya rekoru 8.95 metre. Mesut Yavaşa ait olan Türkiye uzun atlama rekoru 8.08 metre.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın CHP tek parti dönemini diktatörlükle tanımlaması, tıpkı, Jesse Owensin derecelerini günümüzün rekortmenleri Usain Bold ve Mike Powell ile karşılaştırmak gibi bir şey. Başbakan eğer haklı ise Atatürk ve İnönünün çağdaşları faşist diktatörlerden, Hitler, Mussolini, Salazar ve General Francodan farksız olmaları gerekirdi.
Farkları yoktu! diyenler, çarpılır, gözleri kör olur alimallah!
EĞİLİM Mİ VAR?
Başbakan 1940lı yıllarda valilerin hem belediye başkanı hem de CHP il başkanı olduğu bir dönemden söz ediyor. Haklıdır Başbakan! Ama günümüz CHPsinde o döneme özenen bir eğilim mi var? O kadar çok eskiye gitmeye gerek yok: Üyesi oldukları Erbakan Hoca partileri Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmadı mı? Kendi partileri AKP, Anayasa Mahkemesi tarafından Laiklik Karşıtı Olmaktan suçlu bulunup cezalandırılmadı mı?
Başbakan devam ediyor:
Menderesle bu işler kırıldı. Siyasi hayatımız Menderese, ekonomik hayatımız merhum Özala çok şey borçlu. Türkiyede değişimin lokomotifi olan bir hareketi sivil faşizmle itham ediyorlar. Demokrasinin gelişmesini mi istemiyorlar, demokratik değişime mi tahammül edemiyorlar?
ANAKRONİZM
Başbakan gibi konuşan bir üniversite öğrencisi Yakın Tarih dersinden sıfır alır. Buna karşılık Nankörlük Dersinden yüz üzerinden yüz alır.
1930-1940 Türkiyesi ile günümüz Türkiyesini ve Avrupasını karşılaştırmaya anakronizm denir. 1930-1940lar Türkiyesi ile Avrupasını karşılaştırdığınız zaman Avrupa sınıfta kalırken Türkiye orta notla bile olsa sınıf geçer. Ama AKP yönetimindeki Türkiye bu karşılaştırmada güm! diye sınıfta kalır ve çifte dikiş yapıp belge alır.
Ama Başbakan, karnesini velisine göstermeden önce kendi elleriyle mutlaka düzeltir!
SİVİL FAŞİZM
Gelelim demokrasi fatihi (!) Adnan Menderese ve onun Demokrat Partisine: DPyi iktidara getiren Genel Seçim Kanununu (kapalı oy, açık tasnif) kim çıkardı? CHPnin tek parti hükümeti çıkarmadı mı bu kanunu? 1923-1946 döneminin sevaplarını bir yana atalım, sadece bu demokratik seçim yasası ve ardından 1950nin adil seçimleri onun bütün günahlarını bağışlatır. CHP, Demokrat Partiye iktidarı teslim ederek demokrasinin önünü açmıştır!
AKPnin sivil faşizm ya da sivil diktatörlük özentilerine gelince: Geleneksel diktatörlükler artık söz konusu değil. Yürütmenin (hükümetin), yasamanın (meclisin) üzerine çıkıp yargıyı denetim altına almasına günümüzde diktatörlük deniliyor.
AKP hükümeti (yürütme erki), TBMMnin (yasamanın) yetkilerine fiilen el koymuş değil mi? Yüksek Mahkemelere (Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay) en kısa zamanda el koymak istemiyor mu? Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu neden çalıştırmıyor?
Bu özellikleri olan bir iktidarın diktatörlük ve sivil faşizm özentisi içinde olduğunu söylemek, haksızlık mıdır?
ÖZDEMİR İNCE
ABDli 1913 doğumlu siyahi atlet Jesse Owens, 1936 Berlin Olimpiyatında dört altın madalya alarak Hitleri stadyumdan kaçmak zorunda bırakmıştı.
Rekorları 20 yıl kırılamadı. Owens 1936da yüz metreyi 10.06 saniyede koşmuştu. Usain Bold 18.08.2009da 9.58 saniyede koştu. Owens 1936 yılında 8.06 metre uzun atlamıştı. Mike Powellin uzun atlama dünya rekoru 8.95 metre. Mesut Yavaşa ait olan Türkiye uzun atlama rekoru 8.08 metre.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın CHP tek parti dönemini diktatörlükle tanımlaması, tıpkı, Jesse Owensin derecelerini günümüzün rekortmenleri Usain Bold ve Mike Powell ile karşılaştırmak gibi bir şey. Başbakan eğer haklı ise Atatürk ve İnönünün çağdaşları faşist diktatörlerden, Hitler, Mussolini, Salazar ve General Francodan farksız olmaları gerekirdi.
Farkları yoktu! diyenler, çarpılır, gözleri kör olur alimallah!
EĞİLİM Mİ VAR?
Başbakan 1940lı yıllarda valilerin hem belediye başkanı hem de CHP il başkanı olduğu bir dönemden söz ediyor. Haklıdır Başbakan! Ama günümüz CHPsinde o döneme özenen bir eğilim mi var? O kadar çok eskiye gitmeye gerek yok: Üyesi oldukları Erbakan Hoca partileri Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmadı mı? Kendi partileri AKP, Anayasa Mahkemesi tarafından Laiklik Karşıtı Olmaktan suçlu bulunup cezalandırılmadı mı?
Başbakan devam ediyor:
Menderesle bu işler kırıldı. Siyasi hayatımız Menderese, ekonomik hayatımız merhum Özala çok şey borçlu. Türkiyede değişimin lokomotifi olan bir hareketi sivil faşizmle itham ediyorlar. Demokrasinin gelişmesini mi istemiyorlar, demokratik değişime mi tahammül edemiyorlar?
ANAKRONİZM
Başbakan gibi konuşan bir üniversite öğrencisi Yakın Tarih dersinden sıfır alır. Buna karşılık Nankörlük Dersinden yüz üzerinden yüz alır.
1930-1940 Türkiyesi ile günümüz Türkiyesini ve Avrupasını karşılaştırmaya anakronizm denir. 1930-1940lar Türkiyesi ile Avrupasını karşılaştırdığınız zaman Avrupa sınıfta kalırken Türkiye orta notla bile olsa sınıf geçer. Ama AKP yönetimindeki Türkiye bu karşılaştırmada güm! diye sınıfta kalır ve çifte dikiş yapıp belge alır.
Ama Başbakan, karnesini velisine göstermeden önce kendi elleriyle mutlaka düzeltir!
SİVİL FAŞİZM
Gelelim demokrasi fatihi (!) Adnan Menderese ve onun Demokrat Partisine: DPyi iktidara getiren Genel Seçim Kanununu (kapalı oy, açık tasnif) kim çıkardı? CHPnin tek parti hükümeti çıkarmadı mı bu kanunu? 1923-1946 döneminin sevaplarını bir yana atalım, sadece bu demokratik seçim yasası ve ardından 1950nin adil seçimleri onun bütün günahlarını bağışlatır. CHP, Demokrat Partiye iktidarı teslim ederek demokrasinin önünü açmıştır!
AKPnin sivil faşizm ya da sivil diktatörlük özentilerine gelince: Geleneksel diktatörlükler artık söz konusu değil. Yürütmenin (hükümetin), yasamanın (meclisin) üzerine çıkıp yargıyı denetim altına almasına günümüzde diktatörlük deniliyor.
AKP hükümeti (yürütme erki), TBMMnin (yasamanın) yetkilerine fiilen el koymuş değil mi? Yüksek Mahkemelere (Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay) en kısa zamanda el koymak istemiyor mu? Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu neden çalıştırmıyor?
Bu özellikleri olan bir iktidarın diktatörlük ve sivil faşizm özentisi içinde olduğunu söylemek, haksızlık mıdır?
ÖZDEMİR İNCE