Bahai Dini - 2
Son dönemde, Bahaullah'ın Edirne'de 45 sene ikamet ettiği evi Türkiye'deki Bahailer satın alıp restore ettiler. Şimdi de bu evi tavaf ediyorlar. Bahai dininde ipek elbise giyilebilir. Saç bir zinnettir, traş edilmemesi gerekir. Ancak saçların boyu kulak memelerini geçemez... Çünkü saçını hiç kestirmeden sadece uzatmak Bahaullah'a mahsustur.
19 günde bir yemekli toplantılar düzenlerler. Bu toplantılarda dini sohbetler yapılır. El öptürmek kesinlikle yasaktır.
; Fethullah Gülen el öptürme konusunda şöyle diyor: (Kozadan Kelebeğe, s.38)
(...) Fevkalade rahatsızlık duyuyorum. El öptürme prensibim hiç yoktur.
Bahailerin takiye ve gizlilik esasları çok katıdır. Kendilerinden olmayanların canını, malını, ırzını helal kabul ederler. Ancak, barış ve hoşgörüyü dillerinden düşürmezler. Bahajler bir cenazenin öldüğü yere gömülmesine inanırlar... Bir saatten uzak bir yere ölüyü götürerek gömmek istemezler...
Saidi Nursi'nin ölüm hadisesi ise çok ilginçtir:
18 Mart 1960'da, Emirdağ'da ağırlaşan Saidi Nursi öleceğini nlayınca "Beni Urfa'ya götürün, Hz. İbrahim'in mekanına gömün" er... Emniyet'in tüm engellemelerine rağmen müritleri telaş içinde zuk bir arabayla, polislerle başa baş bir mücadele vererek Urfa'ya
götürmeye çalışırlar. 21 Mart günü Urfa İpek Palas Oteli'ne yerleşirler fakat Emniyet kuvvetleri derhal otelin etrafını sarar. Yetkili bir polis: "İçişleri Bakanı Namık Gedik'in emri var. Derhal zorunlu ikamet yeri olan İsparta'ya döneceksiniz" der... Fakat can çekişmekte olan ihtiyar Said, kesinlikle dönmeyeceğini ve Urfa'ya ölmek için geldiğini söyler...
Otelin etrafında binlerce Nurcu... Emniyet kuvvetleri ile halk boğaz boğaza gelir. Hatta DP Urfa İl Başkanı Mehmet Hatipoğlu Emniyet binasına hışımla girer ve Emniyet müdürünü silahla tehdit eder... Türk emniyet kuvvetlerinin gücü ne yazık ki, aciz kalır ve Saidi Nursi'yi Urfa'dan çıkartamaz...
Bu olay ilk defa Saidi Nursi'nin hayatını okuduğum günlerde kafamı meşgul etmişti. Hep kendi kendime sormuşumdur. Son nefesini vermekte olan biri neden halkı devletle çatıştırmak pahasına Urfa'da kalmak ve orada ölmek istemiştir? Tabii o zamanlar Saidi Nursi'nin yalnızca Cumhuriyet düşmanı bir yobaz olduğunu düşünüyordum. Nereden bilebilirdim, Saidi Nursi'nin gizli bir Bahai olduğunu, kendini Allah ilan eden Bahaullah'ın yolundan gittiğini. Saidi Nursi, Bahailik dinine göre cenaze bir saatlik yoldan uzağa gömülemeyeceğinden orada ölmek için direnmişti...
Bu anlattığım hadise Fethullah ve Saidi Nursi'nin Müslüman olmadığını, İslamdışı, İslam'ın emirlerini tahrip eden kişiler olduğunun ispatıdır. (Saidi Nursi, Yeni Asya Yayınları, s.418)
Ölüyü ipekten bir kefene sarar, ölünün parmağına Muhammed Bab'ın ve Bahaullah'ın adlarının yazıldığı bir yüzük takar ondan sonra da lahitin içine koyarlar.
Bahailikte hırsızlığın cezası önce sürgün, ikinci defa tekrarlanırsa hapistir. Bahailikte en ağır suç ev yakmaktır. Evleri mabet olarak kabul eden Bahailer, bu nur evlerini yakan kişiyi ceza olarak diri diri yakarlar.
Camilere girmezler, cemaatle namaz kılmazlar. Sadece cenaze namazı kılarlar.
Fethullah Gülen'in cenaze namazı dışında camiye girip namaz kıldığını şu ana kadar kimse görmemiştir. Çünkü o kendini Bahaullah'm yoluna adamış biridir.
Camiye vaaz vermeye gittiği zamanlarda bile vaazın öncesi veya sonrası orada namaz kılmaz. Bahaullah, Kitabı Akdes'tc ve yazdığı KeşfiilHiyel'de Bahailiğe inananlara Ağnam ismini takmıştır. Bunun da Farsça anlamı koyun sürüşüdür.
Siyasete karışmayı kesinlikle tehlikeli bulurlar.
Fethullah Gülen de dikkat ederseniz "izm"lerden ve siyasi partilerden ısrarla uzak durmayı telkin eder. Bu, Fethullah'ın Cumhuriyetçi olmasından değil, Bahai olmasından ileri gelen bir davranış biçimi. Bu tip söylemleri ile rejim karşıtı olmadığını göstermeye çalışır. Her konuşmasında radikal İslamcılara çatar. Kendi Bahai anlayışını da "Ilımlı İslam" olarak takdim etmeye çalışır.
Bahailik dininde kıyamet inancı yoktur. Onlara göre kıyamet kopmayacak. Dünya bir sonsuzluktan ibaret ve Fethullah'ın da dediği gibi ezeldenebede kadar yeni peygamberler gelmeye devam edecek...
İnançlarına göre gelecekte de Peygamberler gelmeye devam edecek. Dolayısıyla Hz. Muhammed onlara göre son peygamber değil... Bunu Fethullah şöyle anlatıyor:
Evet, ilerde zuhur edecek hadiseler hakkında kesin söz söylemek, ancak ve ancak Cenabı Allah'a ait bir iştir. Bununla birlikte şayet bir insan çıkıyor ve aynı sahada çok kesin sözler söylüyorsa Allah'ın bildirmesine mazhar bir nebi olabilir." (İnanan Gölgesinde 2)
Saidi Nursi ve talebesi Fethullah Gülen kesinlikle tarikat sıfatlandırmasını kabul etmezler. "Peki din midir?" diye soran olursa bir filozof edasıyla lafı çevirerek kendilerine ulviyet kazandırmaya çalışırlar. Halbuki bir Müslüman kimliğimle sorgularsam bence ikisi de İslam karşıtıdır. Cumhuriyetçi kimliğimle sorgularsam ikisi de rejim düşmanıdır. Türkçü kimliğim ise ikisini de Türk soyuna fikirleriyle zarar verenlerdir.
Bahailer, İran'daki Batıni inancını da kendini kabul ettirmiş olan ve aslı Yahudilerin kitabı olan Kabalamda olan Emcet hesabı ile gaybdan haber vermeye çalışarak rüyaları Batini inancına göre yorumlarlar...
Molla Said de bir gece rüyasında kıyametin koptuğunu görür. Peygamberimizi görmek için gidip Sırat köprüsünün başında beklemeye başlar. Orada bütün peygamberlerle görüşür ve ellerini öper. En sonunda Hz. Muhammed'in ellerini öper ve ondan ilim ister. Hz. Muhammed de: "Ümmetimden sual sormamak şartıyla ilmi Kur'an verilecektir." diye müjde verir.
Tabii ki, kerametli Fethullah da bir rüyasını şöyle anlatır:
Baktım, tuğlu ve ellerinde mızrakları, sancakları ile gürül gürül bir ordu. Kampımızın yanında pür heybet duruyorlar. Bana, biz Ashabı Bedir'iz dediler. Ben o heyecanla uyanmışım.
Hatta bir iki defa da Hz. Hamza ile omuz omuza savaştıklarını da anlatır...
Bahailik dini Mecusilik kökeninden yani İran'dan yola çıkıp, Yahudilik, Hıristiyanlık, Mecusilik ve putperestliğin sentezinden oluşur. Ana hedefleri İslam'ın temel prensiplerini yıkmaktır. Bakın bu yıkımı Fethullah nasıl anlatıyor:
Herkes böyle bir oluşumu kendi duyuş, kendi seziş ve kendi gönlünün enginliğine bağlı devam ettiredursun; İmanın, azmin imkansızlıkları "olur" hale getireceği, bütün virajları düzeltip tepeleri sileceği ve patikaları da şehrahlara çevireceği ilahi günler yakındır.
Yıkmadan önce yıkılacak şeylerin yerinde nelerin yapılmak istendiği kararlaştırılmalı; sonra varsa, o eski, köhne, geçersiz şeyler yıkılmalıdır. Her zaman "yıkmak yapmak içindir" felsefesi ile hareket edilmeli, yıkılacak şeye kazma çalmadan evvel. Yapılacak ne ise, mutlaka onun maketi dikilmelidir. (Buradaki yıkılacaklar İslami kavramlar olmalıdır. STG) (Çağ ve Nesil 6 s. 103 ve 200)
İşte Fethullah Gülen, Bahailiğin yolunda gittiğini kendi ifadeleri ile bakın nasıl itiraf ediyor:
Onun için böyle bir tenkit gelişi güzel yapılamaz. Gerçek bu iken okumayazması olmayan Allah Rasulu'nun hem kendi zamanındaki hem de gelecekteki ilim adamlan ve ilmi mahfilleri karşısında, Tevrat ve İncil gibi, hem de ilahi kaynaklı mukaddes kitapları tenkid edip doğrularını tasdik, yanlışlarım ve muharref yanlarını tashih etmesi; O'nun Nebi olmasından başka ne ile izah edilebilir? (inancın Gölgesinde 2, s.38)
Buradaki mahfiller Bahailer'in cemaat başkanlarına verilen isimdir. Ayrıca Peygamber Efendimiz Kur'an'dan evvel ne İncil'i ne de Tevrat'ı asla tetkik etmemiştir. Burada Fethullah'ın kastettiği, okumayazma bilmez iken kendini peygamber ilan eden Bahaullah isimli sapıktır. Hem öyle bir sapıktır ki, sonra kendini Allah ilan etmiştir.
Bu dinin kurucusu Muhammed Bab, peygamberlik ve velayet aracılığıyla kendisi için Vasıtai Kübra unvanını kullanmıştı.
Fethullah Gülen'in kitaplarını incelediğiniz zaman Kübra'yı yad ettiğini, onu çeşitli bahanelerle andığını göreceksiniz.
Bahailer, senede 19 gün oruç tuttuktan sonra Ramazan Bayramı'nı Iydi Rız\wı yani Ramazandan kurtuluş günü olarak kutlarlar. Bahailer için oruç sadece bir perhizden ibarettir. Oruçlu iken kendilerini günahtan sakınmak mecburiyetinde değildirler. Bahailerden şayet biri iktidarı ele geçirirse Mekke ve Kabe gibi bütün kutsal yerleri peygamber ve evliyaların mezarlarını yıkıp tahrip etmekle görevlidir.
Tesettür bu dine göre gereksizdir. Zekat ve sadaka sadece Bahailere verilebilir. Hacılar ve tacirler dışındakilere deniz seyahati yasaktır. Cenaze namazını ise altı sefer tekbir getirerek kılarlar.
Bahailer ana prensipleri olarak sevgi ve hoşgörüyü ileri sürerler. Ancak, Bahai olmayanın canını ve malını kendilerine helal görürler. Bahailer dünya dillerini ortadan kaldırıp bütün insanlığın İngilizceyi kullanmalarını hedeflemişlerdir.
Bahailik dininin temel prensiplerinden biri de hedef olarak devletlerin ortadan kalkması ve insan topluluklarının birleşmesidir. Bahailerin önemli hedeflerinden birisi de yüce adalet evi dedikleri 1983 yılında kurdukları devletler üstü mahkemedir. Amaçlan dünya devletlerine kendi Bahai kanunlarını kabul ettirip devletler üstü bir adalet divanı oluşturmaktır. (Avrupa İnsan Hakları mahkemesi Avrupa'daki Bahailerin önerisiyle kurulmuş devletler üstü bir mahkeme olarak Türk devletine son 5 yıldır verdiği kararlarla adeta savaş ilan etmektedir.) Bahailiğin şartları alt alta sıralandığında Yahudilerin 10 emri gibi 10 maddeden oluştuğu görülür:
1 Ecdadına körü körüne bağlanmayıp hakikati araştırmak
2 İlim ve dinin el ele yürümesi
3 Bütün ilahi dinlerin esasta müşterek olması
4 Milletler arası mecburi öğretim
5 Erkek ve kadın eşitliği
6 Ekonomik problemlerin ruhani çözümü
7 Milletler arası bir yardımcı dilin lüzumu
8 Dünya milletleri federasyonu üzerine temellenmiş olan dünya barışı
9 Taassupların bırakılması 10 İnsan birliğinin lüzumu
Dünya Bahailerinin merkezi Hayfa'da, dokuz kişiden oluşan bir yönetim kurulunun oluşturduğu Yüce Adalet Evi bulunur. Beş yılda bir, dünya üzerindeki binlerce Bahai topluluklarının yöneticiliğini yapan ruhani mahfilleri bir araya gelerek gizli oy ve açık tasnif usulü ile bu dokuz yöneticiyi seçerler. Kitabı Akdes'te ve Kutsal Beyaıf&d bulunmayan hükümler hakkında ancak bu Dokuzlar Meclisi karar verebilir. Bu meclisin altında da dünya yüzündeki Bahai cemaatlerini yöneten ruhani mahfiller heyeti bulunur.
Washington'daki Beyaz Saray kubbesinin mimari şekli dünya üzerindeki Bahai mabetlerinin mimarisinin temelini oluşturur... Dünya üzerinde sekiz tane anamahed bulunur. Geri kalan 2.100 tanesi küçük mabetlerdir