ETÖ, ASELSAN'a uzandı!_____

LOOPUSED

Altın Üye
Altın Üye
Katılım
6 Haz 2008
Mesajlar
12,048
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
54
Konum
€z€Ld€n €b€d€
ETÖ, ASELSAN'a uzandı!


ASELSAN'da, birçok önemli proje yürüten makine mühendisi Hüseyin Başbilen'in, 7 Ağustos 2006 tarihinde aracının içinde esrarengiz bir şekilde ölü bulunmasıyla ilgili başlayan soruşturma kapatılıp, aile AİHM'nin kapısını çalsa da, soru işaretleri ortada duruyor.





resim90889_2.jpg

AİHM'nin “yaşam hakkının korunamadığı, ölümün soruşturulmadığı ve dosyanın kapandığı” gerekçeleriyle Türkiye hakkında yapılan başvuruyu kabul etmesi, Başbilen ailesi ve avukatlarının yeni umudu oldu. Acılı baba Vehbi Başbilen'in en büyük umudu ise Ergenekon davası. Ailenin ve avukatlarının en büyük delilleri de ETÖ iddianamesinde yer alan telefon görüşmeleri ve 3 Adli Tıp Uzmanının ‘intihar olamaz' diyerek rapora şerh koymaları. Babadan gelen yeni iddialar da yenilir yutulur cinsten değil.

ASELSAN'da, birçok önemli proje yürüten makine mühendisi Hüseyin Başbilen'in, 7 Ağustos 2006 tarihinde aracının içinde esrarengiz bir şekilde ölü bulunmasıyla ilgili başlayan soruşturma kapatılıp, aile AİHM'nin kapısını çalsa da, soru işaretleri ortada duruyor.

BABA BAŞBİLEN'İN UMUDU ZEKERİYA ÖZ


Daha önce ilk kez Vakit'in gündeme getirdiği ve cevap beklenen soruları sıraladığı şüpheli olay, Meclis'in gündemine de gelmesine rağmen, üzerindeki sır perdesi aralanmış değil. AİHM'nin “yaşam hakkının korunamadığı, ölümün soruşturulmadığı ve dosyanın kapandığı” gerekçeleriyle Türkiye hakkında yapılan başvuruyu kabul etmesi, Başbilen ailesi ve avukatlarının yeni umudu oldu. Acılı baba Vehbi Başbilen'in en büyük umudu ise Ergenekon davası.

GİZLİ DOSYA SIR OLDU


Acılı baba Vehbi Başbilen, kamu adına yürütülen soruşturmada, konusunda uzman 2 profesör ve bir uzman doktorun Adli Tıp'ta karşı oy kullanarak ‘İntihar olamaz..' diyerek şerh koyduğunu hatırlatarak, “Şüpheler ortada. Bu şüphelerimizi 3 uzman da doğruladı. Ancak biz tüm detayların incelenmesini beklerken, dosya kapatıldı. Oysa oğlum çok gizli projelerde çalışıyordu ve o gün yanında brifing için hazırladığı çok önemli bir dosya vardı. Ancak evladım araç içinde ölü bulunduğunda, yanında bulunan çantada projeler yoktu. Yetkililer bu projelerin olmadığını gördüğünde, işyerinde ve evinde aramalar yaptı. Onlar da bulamadı. İşte oğlumun ölüm sebebi o dosyalarda gizli. Ben asla oğlumun intihar edeceğini düşünmüyorum. O, inançlı bir insandı. Sevgi ve umut doluydu” dedi.

DOSYANIN YENİDEN AÇILACAĞINI UMUYORUZ

Dosyanın kapatılmasına çok üzüldüğünü vurgulayan baba Başbilen, “Oğlum cinayete kurban gitti; ancak yeterli araştırma ve soruşturma yapılmadı. Bir kişinin bıçakla hem bileğini, hem de boğazını keserek intihar etmesi nasıl mümkün olur? İşte buna inanmadığımız için ve karanlıkta kalan soruların aydınlatılması umuduyla AİHM'ye başvurduk. AİHM, davamızı kabul ederek yeniden umutlanmamızı sağladı. Dilerim Allah'tan davayı kazanır ve dosyanın yeniden açılmasını sağlarız” diye konuştu.

ACILI BABA'NIN GÖZÜ-KULAĞI ETÖ SAVCILARINDA

Kafasını en çok kurcalayan konunun Ergenekon davası olduğunu vurgulayan baba Başbilen, “Ergenekon sanığı Ümit Sayın'ın konuşmaları iddianamede yer aldı. Emin Gürses ve Kemal Alemdaroğlu ile yaptığı görüşmede oğlumun olayından söz ediyordu. Konu hakkında ASELSAN'ın konuşmaması konusunda kendisini uyardığını açıkça belirtiyordu. Bu konuşmayı yapan kişi sıradan birisi değil, Adli Tıp Enstitüsü'nde görev yapan Ümit Sayın... Sayın'ın deşifre olan konuşmasında ‘cinayet yönünde deliller var' demesi ve ‘Adli Tıp Raporu olumsuz çıkacak' hatırlatmasında bulunması, bu konuda bilgi sahibi olduğunu gösteriyor. Hangi baba Ergenekon iddianamesinde oğlunun cinayetinin yer aldığını görür de harekete geçmez? Ben davayı yürüten savcıların, bizlerin ifadesine başvuracağını tahmin ediyorum. Ve iddianameye yansıyan bu görüşmelere mercek tutacaklarını da umuyorum” dedi.

ETÖ İDDİANAMESİNDE YER ALAN ŞOK GÖRÜŞMELER


Ergenekon sanıklarının eylem planları üzerinde çalışırken, bir yandan da ASELSAN'da arka arkaya intihar eden 3 mühendisin ‘şüpheli ölümü'ne ilişkin görüşmeler yaptıkları belirlenmişti. Teknik takip sonucunda ETÖ iddianamesine de giren telefon görüşmelerinde, Adli Tıp Uzmanı sanık Doç. Dr. Ümit Sayın, Doç. Dr. Emin Gürses'e görüşme yaptığı Adli Tıp uzmanlarının kendisine Başbilen olayının cinayet olabileceğini söylediklerini aktarıyordu. ETÖ sanığı Sayın, daha Adli Tıp Raporu açıklanmadan da ‘sonuç olumsuz çıkacak' diyordu.

ASELSAN'DA 3 SIR ÖLÜM



6 ay içerisinde ASELSAN'da 3 mühendis şüpheli bir şekilde “intihar” etti. İlk “intihar” olayı 7 Ağustos 2006 tarihinde görülürken, 16 Ocak 2007 ve 26 Ocak 2007 tarihlerinde de iki intihar olayı yaşandı. İntihar eden 3 mühendis de ODTÜ mezunu ve ASELSAN'da gizli yürütülen silah projelerinde görev yapıyorlardı.



KAYNAK
 
asıl kahramanlar işte bu insanlar. Lanet olsunki katilleri ve arkasındakiler yakalanamıyor. Hiç olmazsa bu infazlara imza atan ülke içindeki satılmışları bulsalar.

onlar yaptıkları işlerle ölüme meydan okuyorlar. Ellerinde silah yok, yaptıkları işlerle ülkeyi, milleti abd ve israil bağımlılığından yavaş yavaş kurtarıyorlar. Hertürlü desteği ve övgüyü hakediyorlar. Umarım yeni nesiller onlar kadar yürekli ve çalışkan, millet menfaati için ölümü göze alan insanlardan oluşur.

bizede hertürlü desteği vermek, ve olayların aydınlatılması için toplumsal baskı yapmak düşer...
 
yok ya ergenekon diye bir örgüt yok..
varsada onlar devletimizi koruyorlar ..içerideki ve dışarıdaki düşmanlara karşı...valla...

ya hangi vatanı için çalışan insan evladına bu ölüm reva görülür..
bu işleri yapanlar bu milletin evladı değildir ve kanları bozuktur...
 
şeref yoksunu nasibini almamış ergenekoncular

içimden neler geçiyor bi yazabilsem

bu ülkede mühendis çok gerçek kahraman çok ama korkuyorlar yada destek yok hep köstek oluyorlar

çağdaşlık diyip birilerinin arkasına sığınıp yapmadıkları şerefsizlik ayıp günah kalmadı

allah belalarını versin ib...nnenin evlatları küfür etcem ya sabır
 
kimse ben ateistim deyip hocayı vurdurtmaz..

kimse ben türküm deyip başka milletten birini öldürtmez.

bunları en fazla tetikçiler mahkemede söyler. ama azmettirenler sözde en ala ''müslüman'' , en alaa''demokrattır'' örnekler çoğaltılabilir.
 
bu etö'nün girmedigi yer yok ki arkadas yahu. her yerde mubarekler
 
etöde ne oluyor? açıkça söylemekten korkuyormusunuz ? dilinizmi tutuldu?
 
alın size Atatürkçü....

bak... burada yanlış söylemdesin... alın size atatürkçü...

Şimdi Bütün Atatürkçüler Ergenekoncu mu Oluyor... Ha diyeceksin Ne Alakası Var Evil...

.... Bırakmak Ne Demek Devamı Var Demek.. :goz:

Bide Şuna İllet Oluyorum... Herşey'de Aihm..

F Tipi Yargıya Güvenmiyor Mular??? Daha Dün' Kadar İp'ten Aldılar Ya AKP'yi Neden Güvenmiyorlar... Kayıp Trilyon Davasında Reis-i Cumhur'u Çaktırmadan Silen F Tipi Yargı Değil Miydi.. :goz:



Kendi Yargın Varken Ortalığı Galyan'a Getirip Ülkeyi Bölmek İsteyenler Bunlardır...
 
bak... burada yanlış söylemdesin... alın size atatürkçü...

Şimdi Bütün Atatürkçüler Ergenekoncu mu Oluyor... Ha diyeceksin Ne Alakası Var Evil...

.... Bırakmak Ne Demek Devamı Var Demek.. :goz:

Bide Şuna İllet Oluyorum... Herşey'de Aihm..

F Tipi Yargıya Güvenmiyor Mular??? Daha Dün' Kadar İp'ten Aldılar Ya AKP'yi Neden Güvenmiyorlar... Kayıp Trilyon Davasında Reis-i Cumhur'u Çaktırmadan Silen F Tipi Yargı Değil Miydi.. :goz:



Kendi Yargın Varken Ortalığı Galyan'a Getirip Ülkeyi Bölmek İsteyenler Bunlardır...

Benim o kelimeyi yazmamdaki nedeni asLında sen benden daha iyi biliyorsun Evil,
Ben orda Bütün Atatürkçü'ler Ergenekoncu değil,Ergenekoncular [Terörist] Atatürkçü'lük namını sömürüp ülkede demokrasi ile başa gelmiş bir partiyi al aşşa etme çabası içerisindedir.
Ne diyor Mustafa Kemal ''Demokrasi'ye Güven her zaman tam olmalıdır''
Ne yapıyor bu sahte Atatürkçü'ler.Demokrasi ile başa gelmiş iktidara darbe planları yapıyır.
Sorarım size sence bu insanlar Atatürkçü'mü ?
Yada başa gelseler devletin durumu ne olur ?

Yargı süreci hakkında konuşmak istemiyorum.
Zaten yargı bunun için var...
 
Benim o kelimeyi yazmamdaki nedeni asLında sen benden daha iyi biliyorsun Evil,
Ben orda Bütün Atatürkçü'ler Ergenekoncu değil,Ergenekoncular [Terörist] Atatürkçü'lük namını sömürüp ülkede demokrasi ile başa gelmiş bir partiyi al aşşa etme çabası içerisindedir.
Ne diyor Mustafa Kemal ''Demokrasi'ye Güven her zaman tam olmalıdır''
Ne yapıyor bu sahte Atatürkçü'ler.Demokrasi ile başa gelmiş iktidara darbe planları yapıyır.
Sorarım size sence bu insanlar Atatürkçü'mü ?
Yada başa gelseler devletin durumu ne olur ?

Yargı süreci hakkında konuşmak istemiyorum.
Zaten yargı bunun için var...


Sonuna Kadar Katıldığım Sözler.. Ancak Şuna Katılmıyorum... Bütün ETÖ Dediğin bu Katagori'de Değil.. Tuncay Özkan.. Onun Yazar Arkadaşları Örnek Verebilirim.. Bu Saydıkların İçerisinde.. Ancak Masumlar'da Sırf AKP karşıtı Olduklarından Oradalar Buna İnanıyorum... AİHM Neden Sesiniz Çıkmaz Bir Türlü Anlayamıyorum.. Sen Ki Bu HH'nin Ne Kadar Karşıt Görüşte Olsak En Mantıklı Cevap Yazan İnsanısın Sende bile Ses Yok.. Neden Gidilir Bu AİHM'e ??? :goz:
 
Öldürdükleri adamlara doğru dürüst intihar süsü verememeleri apayrı bir gülünesi konu. Dümbük herifler, bu kadar mı acemi katillersiniz lan! Adamın hem bileğini hem de boğazını kesiyorsunuz. Ulan size o emri verenin yerinde olsam, bu işi bu derece elinize yüzünüze bulaştırdınız diye dakkasında sıkardım kafanıza... Tarihten de mi hiç ders almıyorsunuz? Sizin dedeleriniz, aynı hataları Sultan Abdülaziz' i öldürürken de yapmışlardı. Salak herifler, adamın iki bileğini birden kesmişlerdi, sözde intihar etti süsü vereceklerdi. Hangi gerizekalı inanır ki; intihar edecek bir insanın iki bileğini de aynı anda 3 cm. derinliğinde kesebileceğine (hadi buna hep beraber gülelim)

Sultan Abdülaziz' in sözde intihar olayını merak edenler kendileri de araştırabilir. Ama bu konuda Engin Ardıç' ın bir yazısı var ki 2007 tarihli, hadi onu da ben vereyim...



Bir Darbenin Anatomisi

Haşmet haklı, ben cahil bir adamım, çünkü Yılmaz Öztuna`nın `Bir Darbenin Anatomisi` adlı müthiş kitabını ancak şimdi okudum.

Ne zamandır karşımda, rafta duruyordu, ben ona bakıyordum o bana. Kaç gündür hastayım, yataktan ancak yazı yazmaya çıkıyorum (pijamalı yazarlar!), haşlanmış patates ve beyaz peynirle besleniyorum (Serdar, bize nazar mı değiyor yahu?), nasip kısmet bugünlereymiş, iki mide sancısı arasında kitabı bir tamam yaladım yuttum.

Öztuna, 30 Mayıs 1876 darbesini anlatıyor.

Ne o? Başlığı görünce güncel bir şey anlatacağımı mı sanmıştınız?
Oysa bu da güncel... Vahşice güncel...

Yılmaz Öztuna, Abdülaziz`in darbeden beş gün sonra nasıl öldürüldüğünü de bütün ayrıntılarıyla açıklıyor.

Elbette bu mesele, bundan on beş yıl öncesine kadar iki ayrı Almanya olduğunu bile bilmeyen yavşaklara önemsiz gelecektir; oysa Kabataş Lisesi öğrencileri arasında azıcık hayal gücü olanlar müdür odasının önünden geçtiklerinde Abdülaziz`in çığlıklarını işitebilirler!... Feriye Lokantası`na kafayı çekmeye gidenler merdivenden çıkmadan kafalarını sağa sola çevirirlerse, belki de apartopar oraya taşınıp çayocağının karşısında bulunan aralıkta pis bir sedire yatırılmış ve iki bileğinden de kanlar akan, henüz hayatta ama bir an önce ölmesi için kendisine hiçbir yardım yapılmayan Abdülaziz`in hayaletini de göreceklerdir...

Meseleyi kabaca biliyordum, amansız ayrıntılar öğrendim.

Katillerin isimleri bile belliymiş meğer, üç pehlivan: Cezayirli Mustafa, Yozgatlı Mustafa ve de Boyabatlı Hacı Mehmet.

Şehzade Murat Efendi`nin (beş gündür Beşinci Murat olmuştur artık) Kurbağalıdere`deki köşkünde ayda üç altına bahçıvanlık ederlermiş, iki gün önce maaşları ayda yüz altına yükseltilmiş ve otuzar altın da ikramiye almışlar, Feriye Sarayı`na tayin edilmişler!

Yılmaz Öztuna, kanıtlarını büyük ölçüde kendisinden önce yazmış Osmanlı tarihçilerine (Cevdet Paşa, İbnülemin Mahmut Kemal falan) fakat esas olarak Yıldız Mahkemesi tutanaklarına dayandırıyor.

Öztuna`ya çağdaş anlamda bir tarihçi de denemez, o bir `vakanüvis`, fakat çok çok iyi bir vakanüvis.

Ama, darbenin lideri Serasker Hüseyin Avni Paşa`nın adamı Süleyman Paşa`nın üzerinde binbaşı üniformasıyla Dolmabahçe Sarayı`nı 30 Mayıs Salı sabahı saat 04.34`te bastığını, Abdülaziz`in Feriye`deki odasının kapısının önünden ilk çığlıkların 4 Haziran Pazar sabahı saat 09.36`da yükseldiğini de başka yerden öğrenemezsiniz!

İşe bakın, odaya girmeden, yaralıyı görmeden `intihar etti` diye çığlığı basan Arz-ı Niyaz Kalfa da, darbeci Hüseyin Avni`nin metresi!

İşe bakın, Hüseyin Avni de taa Kuzguncuk gibi yerden Ortaköy`e kayıkla ve de yıldırım hızıyla on dakika sonra yetişiyor, saat 09.46`da!

İşe bakın, cesedin kollarından başka hiçbir yerini hiçbir doktora göstermiyor (cenazeyi yıkayan Sultanahmet Cami imamı, iki dişinin kırık, saçının ve sakalının yolunmuş, göğsünde de büyük bir çürük olduğunu söyleyecektir), otopsi motopsi bir yana ölüm raporu cesede bakmadan yazılıyor, fakat Hüseyin Avni ilk üç raporu beğenmediği için, içlerinde `intihar` teşhisi bulunmadığı için yırtıyor!

Sol bileğinde üç santim derinliğinde kesik olan adam, o elle sonra sağ bileğini de nasıl kesmişti? İntihar eden `radial` damarı keser, en dipteki `cubital` damarı nasıl kesebilmişti?

Abdülaziz`in ölümü, Türkiye`de o günden beri, tam yüz otuz yıldır, bizim Haşmet`in sevdiği deyimle bir `turnusol kağıdı` oldu.

`İntihar etti` diyenler solcu sayıldılar, `öldürüldü` diyenler de sağcı. Bu korkunç bir ahmaklıktı.

Çünkü intihar yorumu hem Genç Osmanlılar`ın hem de İttihatçılar`ın `resmi` yorumuydu, bunu da sırf meşrutiyetçi Mithat Paşa`yı temize çıkarmak ve onu şu ünlü Yıldız Mahkemesi`nde yargılatıp sonra da zındanda boğduran Abdülhamit`e gıcıklık olsun diye kabul etmişlerdi.

Günümüzde de birçok dallama İttihatçılık`ı solculuk sandığı için, şimdi bana kızacaktır.

Ben tarihçi değilim ama gazeteciyim. Gerçekten yanayım. Soytarı değilim, kimin şeyinin kimin şeyinde olduğunu değil, tarihi, sosyal, siyasal gerçeği araştırırım, gerçeği yazarım. Bu gerçeğin kimin işine yaradığı beni ilgilendirmez!

Şu partiye yararı, bu partiye zararı dokunacak diye gözönünde bas bas bağıran gerçeği saklayamam, çarpıtamam, ona karşı çıkamam.

Abdülaziz cinayete kurban gitmiştir. Halk bunu affetmemiştir. İttihatçılar hiçbir serbest seçimi kazanamazlar. Bu seçimi de gene AKP kazanacaktır. Biz istesek de istemesek de bu böyledir. Hadi yallah.

ENGİN ARDIÇ 2007 - AKŞAM
 
ASELSAN'da Bir Ölüm Daha



ASELSAN'ın Komuta Kontrol ve Haberleşme Yazılım Mühendisliği'nin uçak komuta kontrol merkezi bölümünde başarılı işlere imza atan genç mühendis Burhaneddin Volkan'ın, 3 arkadaşının şüpheli şekilde hayatlarını kaybetmesinin ardından yedek subay olarak vatani görevini yapmak üzere gittiği Ankara'daki birliğinde hayatını kaybettiği belirlendi.

2005'TE ASELSAN'A GİRDİ

Hacettepe Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra ASELSAN'a mühendis olarak giren ve burada uçak komuta kontrol merkezi bölümünde çalışan 8 mühendisten biri olan Volkan, kurum bünyesindeki 3 mühendisin şüpheli şekilde hayatını kaybetmesi üzerine endişeye kapılarak kurumdan ayrıldı.

Yedek subay olarak askere alınan Burhaneddin Volkan, önce Tuzla Piyade Okulu, ardından Ankara Kızılay'daki Bando Okullar Komutanlığı'ndaki birliğine gönderildi.

Mühendis Burhaneddin Volkan, asteğmen rütbesi ile gittiği birliğinde nöbet esnasında şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti. Askeri yetkililer ailesine Volkan'ın intihar ettiğini bildirdiler. Aileye kışladan gelen telefonlarda hiç de iç açıcı şeyler anlatılmadı.

8 Ekim 2009 günü hayatını kaybeden Burhaneddin Volkan'ın babası Mahmud Volkan, oğlunun ölümü ile ilgili Kara Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı'na gerekli dilekçeleri sundu. Konunun aydınlatılmasını isteyen baba hiçbir sonuç alamadı. Savcılık 'kovuşturmaya yer olmadığına' karar verdi. Aile bu karara Askeri İdare Mahkemesi nezdinde itiraz etti. Aile şimdi yargıdan gelecek son kararı bekliyor.

ASELSAN MÜHENDİSLERİNİN ÖLÜMÜ ŞÜPHELİ

2006-2007 yıllarında 6 ay içerisinde ASELSAN'da 3 mühendis şüpheli bir şekilde ölmüştü. İlk ölüm olayı 7 Ağustos 2006 tarihinde görülürken, 16 Ocak 2007 ve 26 Ocak 2007 tarihlerinde de iki vaka daha yaşandı. Ölen Hüseyin Başbilen, Ali Ünal ve Evrim Yançeken isimli 3 mühendis de ODTÜ mezunu ve ASELSAN'da gizli yürütülen silah projelerinde görev yapıyorlardı.

Bir dönem Aselsan'da çalışan mühendis asteğmen Zafer Oluk da görev yaptığı İstanbul 1. Zırhlı Tugay Komutanlığı'nda 2008 yılının Mayıs ayında hayatını kaybetmişti. Zafer Oluk'un elektrik kazası sonucu öldüğü açıklanmıştı.

DAHA ÖNCE İNTİHAR ETTİ DENİLEN ÜÇ TÜRK MÜHENDİSİN ŞÜPHELİ ÖLÜMLERİ

1- Tarih: 7 Ağustos 2006 Yer: Pursaklar-Ayancık Yolu(Ankara)* Aselsan'da çok önemli projolere imza atan 31 yaşındaki makine mühendisi Hüseyin Başbilen bir aracın içinde ölü bulunuyor. ODTÜ mezunu mühendisin sol el bileğinde ve boynunda kesik izleri var. Otopsi sonucu “intihar etmiştir”deniliyor.

2- Tarih: 16 Ocak 2007 Yer: Gölbaşı(Ankara) Aselsan'da çalışan ODTÜ mezunu elektrik mühendisi 30 yaşındaki Ali Ünsem Ünal aracının içinde tabancayla intihar ediyor.3 yıldır Aselsan'da çalışan mühendis ölüyor.

3- Tarih: 26 Ocak 2007 Yer: Batıkent(Ankara)* 26 yaşındaki ODTÜ mezunu elektrik mühendisi Evrim Yançeken evinde intihar ediyor. 2 yıldır ASELSAN'da görev yapan 26 yaşındaki Evrim Yançeken, 7. kattaki evinin pencerisinden atlıyor. Genç mühendis ölüyor.

Hepsi şifre çözücüydü

Hüseyin Başbilen, Halim Ünsem Ünal ve Evrim Yançeken, özellikle şifre çözme konusunda uzman mühendislerdi.

ASELSAN mühendisleri, uçak tanıma sistemlerinin 'millileştirilmesi' ve ABD güdümlü elektronik sistemlerinin kontrol dışı bırakılması çalışmalarını yürütmüşlerdi. Üç mühendisin üzerinde çalıştığı ikinci proje daha da önemliydi:

Amerika, başta Türkiye olmak üzere birçok ülkeye her yıl geliştirdiği yeni silah teknolojilerini satıyor. Sattığı teknolojinin kontrolünü ise bırakmıyor. ABD istediği zaman, uydular aracılığıyla verilebilen talimatla, uçakları savaş dışı bırakabiliyor.

İşte, 'intihar' ettikleri ileri sürülen bu mühendisler, altı ay gibi kısa bir sürede, uçak tanıma sisteminin hâkimiyetini Türkiye lehine çevirmeyi başardı. Aynı zamanda ABD'nin uydular aracılığıyla gönderdiği sinyallerle savaş araçlarını saf dışı bırakma sistemini de çökertti.



ALINTI​
 
Geri
Üst