türk ocağı
serdengeçti
İlkel yaratıklar... Ya da Fıçı Kafalılar!
Herhangi bir olayın sonucuna bakarak yorum yapanların şaşkın ördeklerden hiçbir farkı yoktur... Şaşkın ördekler, nasıl ki, suya kıçın kıçın dalarlarmış; şaşkın insanlar da olayları neticesine bakarak değerlendiriyorlar... Oysa, her olayın bir öncesi vardır... Bir insan; nasıl ki büyümeden önce çeşitli evreler geçirir ve önce cenin, sonra bebek, sonra çocuk, sonra genç ve en sonunda yetişkin bir insan olursa; birçok olay da, benzeri evrelerden geçer!.. Ama şaşkın ördekler bu evreleri dikkate almayıp, doğrudan sonuca bakarak, hem kendilerini aldatırlar, hem de kamuoyunu...
Tıpkı, İdil Biret Konserinde olduğu gibi!..
Açık ve net söyleyeyim; eğer Alperenlerin protestosuna yol açan olayın evrelerini ve nasıl geliştiğini bilmesem, ben de kartel gazeteleri ile onların dümen suyunda haberler yapan diğer gazetelere inanır ve Kültür Bakanı Ertuğrul Günayın; İlkel yaratıklar!.. Zavallılar şeklindeki tepkisine hak verirdim... Ancak, olayın gelişme sürecini çok iyi bildiğim ve de çok yakından takip ettiğim için; Alperen Ocaklarına mensup gençlerin, sırf milli ve manevi hassasiyetle gerçekleştirdikleri konser baskını(!)na hak veriyor ve onlara hakaret edenlere, aynı dilden cevap veriyorum: Yaratık da sizsiniz, ilkel de!.. Asıl zavallı ve barbar olan sizlersiniz!
SARAY AVLUSUNDA ŞARAPLI KONSER!
Efendim, olayın aslı, özetle şudur:
Hakan Erdoğan Prodüksüyonun internet sitelerinde bir duyuru yayınlanır... Duyuruda özetle denilir ki;
İdil Biret Topkapı Sarayında...
Çaykovski, Şarap ve Günbatımı...
Başka söze gerek var mı?..
Konser: 11 Temmuz Cumartesi
Duyurunun devamında şu ifadeler vardır:
Sıradışı klasik müzik konserleriyle tanınan Hakan Erdoğan Prodüksüyon tarafından düzenlenen İdil Biret-The Whitehall Orchestra konserinin öncesinde, kültür dünyamızın çok sevilen duyeni Doğan Hızlan da DJlik yapacak ve kendi arşivini izleyecilere açacak.
Kayranın şarap sponsoru olduğu konserle seyircilere ücretsiz şarap da ikram edilecek.
Fransa, İtalya, Kaliforniya ve Anadolunun belli başlı bağ bölgelerinde üretilen Terra şarapları tadılacak.
Toplumdan gelen ikazlar üzerine duyuruyu gören muhabirlerimiz; Osmanlı Devleti döneminde, askerlerin Kuran-ı Kerim ve dualar okunarak cepheye uğurlandıkları mekânda konser verilmesinin, hele hele o mekânın bir açık hava meyhanesi haline getirilmesinin şehitlerin kemiklerini sızlatacağını düşünerek, yetkilileri arayıp, şarap âleminden haberlerinin olup olmadığını öğrenmeye çalıştılar.
İlk önce Hakan Erdoğan Prodüksüyon ile görüştüler... Onlardan duyurudaki ifadeler doğrudur... Çünkü İdil Biretin müziği ağırdır, içkisiz gitmez! bilgisini alınca, Topkapı Sarayı Müdürü Prof. İlber Ortaylıyı aradılar.
İlber Hocanın konserden haberi vardı ama şarap servisinden haberi yoktu... Bunu öğrencine tepki gösterip; Orada ha mangal yakmışsın, ha şarap servisi yapmışsın!.. Ne farkı var? dedi.
BUNLAR DA FIÇI KAFALI!
İlber Hocanın bu sözleri, bana çimenler üzerinde piknik yapıp mangal yakanlara;
Sahil Yolunda ise, (..) manzara da mangal düzeyindedir: Don paça soyunmuş adamlar geviş getirerek yatarken, siyah çarşaflı ya da türbanlı, istisnasız hepsi tesettürlü kadınlar mangal yellemekte, çay demlemekte ve ayaklarında ve salıncakta bebe sallamaktadırlar. Her 10 metrekarede, bu manzara tekrarlanmakta, kara halkımız kıçını döndüğü deniz kenarında mutlaka et pişirip yemektedir...
Balık pişirselerdi; kirli beyaz atletleri ve paçalı donlarıyla yatmazlar, hart hart kaşınmazlar, geviş getirip geğirmezler. Zaten bu kadar kalın, bu kadar kısa bacaklı, bu kadar uzun kollu ve kıllarla kaplı da olmazlardı! diyen cadaloz karılar ile aynı insanlara bidon kafalı diyen karteloz herifleri hatırlattı!..
Öyle ya; çimenler üzerinde mangal yakanlar kıllı ve bidon kafalı oluyorsa, aynı çimenler üzerinde yan gelip şarap içenler de, herhalde fıçı kafalı olmalıdır!..
İZİN BAŞVURUSUNDA ŞARAP YOK!
Her neyse... Muhabirlerimiz, İlber Hocadan sonra İstanbul İl Kültür Müdürü Ahmet Emre Bilgiliyi aradılar...
İlginçtir; Ahmet Emre Beyin de şarap servisinden haberi yoktu... Evet, konsere izin vermişlerdi ama, şarap servisi yapılacağını bilmiyorlardı!..
Demek oluyordu ki;
Organizatör firma konser için izin almıştı ama orada şarap servisi yapılacağını gizlemişti...
Oysa; yaptıkları duyurularda, açık açık minderini kap, şarabınız bizden diyorlardı!..
Muhabirlerimiz, tarafların görüşlerini aldıktan sonra, haberlerini hazırlayıp, Vakit Yayın Kuruluna sundular...
Ve o haber, 10 Temmuz Cuma günkü Vakitte, Mukaddes avluda şarap küstahlığı başlığı ile yayınlandı.
Olayın öncesi işte budur!..
BAŞKA BİR MEKÂN MI YOK?
Şimdi de gelelim bundan sonrasına...
Vakitin, olayı kamuoyuna duyurmasından sonra, böyle bir rezalete tepki gösteren İstanbul Alperen Ocaklarından bir grup genç, tamamen doğaçlama bir şekilde Topkapı Sarayına gitmişler, Kutsal Emanetlerin hemen yanıbaşında içki içilmesine tepki koymuşlardır!..
İnce ayrıntıya lütfen dikkat;
Gençler o mekânda konser verilmesine değil, içki servisi yapılmasına tepki göstermişlerdir!..
Bana göre; konsere de tepki göstermeliydiler...
Çünkü, kutsal mekânlara saygı gösterilmelidir!..
Öyle ya; koskoca İstanbulda konser verecek başka bir yer kalmadı da; askerlerin dualar edilerek, Kuran-ı Kerimler okunarak sefere gönderildiği o mekân mı kaldı?
İdil Biret veya bir başkası konser verecekse gitsin bir başka yerde versin konserini!..
HIRİSTİYANA SAYGI... YA MÜSLÜMANA!?!
Bilmem hatırlar mısınız;
1999un Aralık ayında, yine böyle bir kutsal mekânda, ama Hıristiyanlarca kutsal bir mekânda, evet Aya İrinide, yine böyle bir içkili yılbaşı partisi verilmek istenmişti de; Fener Rum Patriği Dimitri Bartholomeos, fena halde sinirlenmiş ve dönemin DSPli Kültür Bakanı İstemihan Talaya, esef dolu bir mektup yazmıştı!..
Çünkü Aya İrini, Hıristiyanlarca kutsal sayılıyor, o mekânda bırakın içkili yılbaşı partisi düzenlenmesini, Uluslararası Cerrahi Kongresi yapılmasını bile içlerine sindiremiyorlardı!..
Hıristiyanların hassasiyetinden dolayı, Aya İrinide düzenlenmek istenen Uluslararası Omurga Cerrahi Kongresine bile izin verilmemişti!..
Dediğim gibi;
Cerrahi Kongresine izin vermeyen Bakan İstemihan Talayın, aynı mekânda içkili-yemekli yılbaşı partisi düzenlenecek olmasına izin vermesi ortalığı karıştırmış ve Fener Rum Patriğinin esef dolu mektup yazmasına yol açmıştı.
Patriğin, Bakan Talaya gönderdiği protesto mektubunda, özetle deniliyordu ki;
Camide olsaydı, müminler ne derdi?
İşte bu protestodan sonradır ki; İstemihan Talay, verdiği izni iptal etmiş, dolayısıyla Aya İrinide yılbaşı partisi yapılamamıştı!..
Peki, Hıristiyanlarca kutsal bir mekânda içkili parti yapılmazken, Müslümanlarca kutsal bir mekânda içkili konser verilmesine kim ve nasıl izin vermiştir?.. Hangi yetki ve hangi cüretle?..
Sormak istiyorum;
Konserde içki dağıtılmasına tepki gösteren gençler mi ilkel yaratıklardır, yoksa böyle bir rezalete imza atanlar ve onları destekleyenler mi?..
Evet, kimdir ilkel yaratık ve zavallı olanlar?.. Müslümanlık hassasiyetini ortaya koyanlar mı, yoksa Müslümanların hassasiyetini umursamayan organizatörler ve Kültür Bakanı Ertuğrul Günay gibiler mi?..
Bana göre; asıl ilkel yaratıklar, asıl zavallılar, ve asıl barbarlar kendileridir!..
İDİL BİRET BU KADAR DÜŞTÜ MÜ?
Sayın Ertuğrul Günay; evet, bu ülkede bir bakandır ama milletin hassasiyetini görmeyen bir bakan!..
Eğer bakan değil de gören biri olsaydı; İlkel yaratıklar!.. Zavallılar! diye hakaret edip aşağılamaya çalıştığı Alperenlerin, konser için avluya giderken yanlarından geçen İdil Biret ve daha sonra çıktığı ekranlarda olayı çarpıtmaya çalışan kocası Şefik Büyükyüksele en azından sözlü tacizde bulunurlardı.
Oysa, Alperenler, önlerinden geçip giden İdil Biret ve kocasına tek lâf etmemişler, böylece tepkilerinin konser değil, içkiye olduğunu göstermişlerdir!..
Açık söyleyeyim;
Eksik yapmışlardır...
Bence, tepki göstermek demokratik bir haktır!..
Dolayısıyla, Alperenler İdil Birete de tepki gösterip;
Müziğini, niye şaraba meze ediyorsun?.. Senin müziğin, sarhoşlar tarafından dinlenecek ağır bir müzik midir?.. İdil Biret ismi, şarapçılara kadar düştü mü?!?
Diye bağırmalıydı... Çünkü sarhoş şarapçılara konser vermiş olmak, İdil Biretin düşüşe geçtiğinin bir göstergesidir!.. Böyle bir saygısızlığa, üçüncü sınıf şarkıcılar bile razı olmazlardı!.. Onlar bile; şarkı söylerlerken, salondan yükselen çatal-kaşık-bıçak sesine ifrit olur, sanata saygı gösterilmesini isterlerdi!..
VAKİT MİLLETİN SESİDİR!
Bunu da böylece ifade ettiğimize göre, gelelim Vakitin provoke ettiği palavrasına... Bu tavra, hem suçlu, hem güçlü tavrı denir!.. Bunlar, hem suç işleyip, hem de zeytinyağı gibi üste çıkmaya alışmış, millete tepeden bakan zavallı ve ilkel yaratıklardır!..
Ne yapmıştır Vakit?..
Yaptığı, sadece ve sadece milletin hissiyatını dile getirmek ve o kutsal mekânda böyle bir rezalete izin verilmiş olmasına tepki göstermektir!..
Yaptığımız budur!..
Hani bir söz vardır... Atalarımız, kıçına güvenmeyen mantar avına çıkmasın derler... Hassasiyetlere rağmen, koskoca İstanbulda, başka bir yer kalmamış gibi; sen kalkar kutsal mekânda, hem de içkili konser vermeye yeltenirsen, protestoları da göze alacaksın arkadaş!.. Eğer; protestolara tahammül edemeyeceksen, milletin hassasiyetine saygı göstermeyi öğreneceksin!
Çünkü nüfusunun yüzde 99u Müslüman olan millet; Hıristiyanların kutsallarına gösterilen saygıyı, Müslümanların kutsalına gösterilmesini de istiyor ve bekliyor!..
Bunu, herkes öğrenmeli!.. Organizatörler de öğrenmeli, Kültür Bakanı da öğrenmeli!..
Çünkü Kültür Bakanı, sadece şarapçıların bakanı değil, aynı zamanda milletin de bir bakanıdır!..
İşte bu yüzden de;
Haddini aşan sözlerinden dolayı, bir an önce Alperenlerden özür dilemelidir!..
Aksi halde; Zavallılar!.. İlkel yaratıklar sözünün adresi ve muhatabı bizzat kendisi olacaktır!..
Evet;
Zavallı da kendisi olacaktır, ilkel yaratık da!..
Sözün özü; Bakan Bey, haddini bilmelidir!..
Çifte standartın şahı!
Tarih 27 Aralık 1999... Günlerden Pazartesi...
O günkü Hürriyetin 7. sayfasında 9 sütuna bir başlık var.
Demişler ki, Bakanın çifte standardı!
Suçladıkları isim, dönemin DSPli Kültür Bakanı İstemihan Talay... Peki, niye çifte standartlı olmakla suçluyorlar Bakanı?..
Suçluyorlar, çünkü Talay; Aya İrinide Uluslararası Cerrahi Kongresine bile izin vermezken, İçkili-Yemekli Yılbaşı Partisi yapılmasına izin vermiştir!.. Hürriyet, işte buna çifte standart diyor!..
Öyle ya; Uluslararası Kongreye bile izin vermeyen bir bakan, içkili yılbaşı partisine nasıl izin verir?..
Uzatmayalım, bu tepkiler üzerine Bakan bey geri adım atar, verdiği izni geri alır, tabiî Patrik Dimitriden teşekkürü de hak eder!..
Demek istediğim şu: O günlerde kutsal mekânda içkili parti izni verdi diye İstemihan Talaya, hem de 9 sütunluk tepki gösteren Hürriyet, dün baktım Topkapı Sarayındaki içkili konsere tepki koyan gençleri, Türkiye imajına haksızlık yapmakla suçluyor!.. Demek oluyor ki; Hıristiyanlar tepki gösterince Türkiyenin imajına halel gelmiyor!..
İşte bu tavır, eğer gel-git akıllı değillerse, çifte standartın daniskasıdır ve tabiî provokasyonun da dik alâsı!..
Hasan KARAKAYA
VAKİT
k.http://www.habervaktim.com/yazar/15842/ilkel_yaratiklar_ya_da_fici_kafalilar.html
Herhangi bir olayın sonucuna bakarak yorum yapanların şaşkın ördeklerden hiçbir farkı yoktur... Şaşkın ördekler, nasıl ki, suya kıçın kıçın dalarlarmış; şaşkın insanlar da olayları neticesine bakarak değerlendiriyorlar... Oysa, her olayın bir öncesi vardır... Bir insan; nasıl ki büyümeden önce çeşitli evreler geçirir ve önce cenin, sonra bebek, sonra çocuk, sonra genç ve en sonunda yetişkin bir insan olursa; birçok olay da, benzeri evrelerden geçer!.. Ama şaşkın ördekler bu evreleri dikkate almayıp, doğrudan sonuca bakarak, hem kendilerini aldatırlar, hem de kamuoyunu...
Tıpkı, İdil Biret Konserinde olduğu gibi!..
Açık ve net söyleyeyim; eğer Alperenlerin protestosuna yol açan olayın evrelerini ve nasıl geliştiğini bilmesem, ben de kartel gazeteleri ile onların dümen suyunda haberler yapan diğer gazetelere inanır ve Kültür Bakanı Ertuğrul Günayın; İlkel yaratıklar!.. Zavallılar şeklindeki tepkisine hak verirdim... Ancak, olayın gelişme sürecini çok iyi bildiğim ve de çok yakından takip ettiğim için; Alperen Ocaklarına mensup gençlerin, sırf milli ve manevi hassasiyetle gerçekleştirdikleri konser baskını(!)na hak veriyor ve onlara hakaret edenlere, aynı dilden cevap veriyorum: Yaratık da sizsiniz, ilkel de!.. Asıl zavallı ve barbar olan sizlersiniz!
SARAY AVLUSUNDA ŞARAPLI KONSER!
Efendim, olayın aslı, özetle şudur:
Hakan Erdoğan Prodüksüyonun internet sitelerinde bir duyuru yayınlanır... Duyuruda özetle denilir ki;
İdil Biret Topkapı Sarayında...
Çaykovski, Şarap ve Günbatımı...
Başka söze gerek var mı?..
Konser: 11 Temmuz Cumartesi
Duyurunun devamında şu ifadeler vardır:
Sıradışı klasik müzik konserleriyle tanınan Hakan Erdoğan Prodüksüyon tarafından düzenlenen İdil Biret-The Whitehall Orchestra konserinin öncesinde, kültür dünyamızın çok sevilen duyeni Doğan Hızlan da DJlik yapacak ve kendi arşivini izleyecilere açacak.
Kayranın şarap sponsoru olduğu konserle seyircilere ücretsiz şarap da ikram edilecek.
Fransa, İtalya, Kaliforniya ve Anadolunun belli başlı bağ bölgelerinde üretilen Terra şarapları tadılacak.
Toplumdan gelen ikazlar üzerine duyuruyu gören muhabirlerimiz; Osmanlı Devleti döneminde, askerlerin Kuran-ı Kerim ve dualar okunarak cepheye uğurlandıkları mekânda konser verilmesinin, hele hele o mekânın bir açık hava meyhanesi haline getirilmesinin şehitlerin kemiklerini sızlatacağını düşünerek, yetkilileri arayıp, şarap âleminden haberlerinin olup olmadığını öğrenmeye çalıştılar.
İlk önce Hakan Erdoğan Prodüksüyon ile görüştüler... Onlardan duyurudaki ifadeler doğrudur... Çünkü İdil Biretin müziği ağırdır, içkisiz gitmez! bilgisini alınca, Topkapı Sarayı Müdürü Prof. İlber Ortaylıyı aradılar.
İlber Hocanın konserden haberi vardı ama şarap servisinden haberi yoktu... Bunu öğrencine tepki gösterip; Orada ha mangal yakmışsın, ha şarap servisi yapmışsın!.. Ne farkı var? dedi.
BUNLAR DA FIÇI KAFALI!
İlber Hocanın bu sözleri, bana çimenler üzerinde piknik yapıp mangal yakanlara;
Sahil Yolunda ise, (..) manzara da mangal düzeyindedir: Don paça soyunmuş adamlar geviş getirerek yatarken, siyah çarşaflı ya da türbanlı, istisnasız hepsi tesettürlü kadınlar mangal yellemekte, çay demlemekte ve ayaklarında ve salıncakta bebe sallamaktadırlar. Her 10 metrekarede, bu manzara tekrarlanmakta, kara halkımız kıçını döndüğü deniz kenarında mutlaka et pişirip yemektedir...
Balık pişirselerdi; kirli beyaz atletleri ve paçalı donlarıyla yatmazlar, hart hart kaşınmazlar, geviş getirip geğirmezler. Zaten bu kadar kalın, bu kadar kısa bacaklı, bu kadar uzun kollu ve kıllarla kaplı da olmazlardı! diyen cadaloz karılar ile aynı insanlara bidon kafalı diyen karteloz herifleri hatırlattı!..
Öyle ya; çimenler üzerinde mangal yakanlar kıllı ve bidon kafalı oluyorsa, aynı çimenler üzerinde yan gelip şarap içenler de, herhalde fıçı kafalı olmalıdır!..
İZİN BAŞVURUSUNDA ŞARAP YOK!
Her neyse... Muhabirlerimiz, İlber Hocadan sonra İstanbul İl Kültür Müdürü Ahmet Emre Bilgiliyi aradılar...
İlginçtir; Ahmet Emre Beyin de şarap servisinden haberi yoktu... Evet, konsere izin vermişlerdi ama, şarap servisi yapılacağını bilmiyorlardı!..
Demek oluyordu ki;
Organizatör firma konser için izin almıştı ama orada şarap servisi yapılacağını gizlemişti...
Oysa; yaptıkları duyurularda, açık açık minderini kap, şarabınız bizden diyorlardı!..
Muhabirlerimiz, tarafların görüşlerini aldıktan sonra, haberlerini hazırlayıp, Vakit Yayın Kuruluna sundular...
Ve o haber, 10 Temmuz Cuma günkü Vakitte, Mukaddes avluda şarap küstahlığı başlığı ile yayınlandı.
Olayın öncesi işte budur!..
BAŞKA BİR MEKÂN MI YOK?
Şimdi de gelelim bundan sonrasına...
Vakitin, olayı kamuoyuna duyurmasından sonra, böyle bir rezalete tepki gösteren İstanbul Alperen Ocaklarından bir grup genç, tamamen doğaçlama bir şekilde Topkapı Sarayına gitmişler, Kutsal Emanetlerin hemen yanıbaşında içki içilmesine tepki koymuşlardır!..
İnce ayrıntıya lütfen dikkat;
Gençler o mekânda konser verilmesine değil, içki servisi yapılmasına tepki göstermişlerdir!..
Bana göre; konsere de tepki göstermeliydiler...
Çünkü, kutsal mekânlara saygı gösterilmelidir!..
Öyle ya; koskoca İstanbulda konser verecek başka bir yer kalmadı da; askerlerin dualar edilerek, Kuran-ı Kerimler okunarak sefere gönderildiği o mekân mı kaldı?
İdil Biret veya bir başkası konser verecekse gitsin bir başka yerde versin konserini!..
HIRİSTİYANA SAYGI... YA MÜSLÜMANA!?!
Bilmem hatırlar mısınız;
1999un Aralık ayında, yine böyle bir kutsal mekânda, ama Hıristiyanlarca kutsal bir mekânda, evet Aya İrinide, yine böyle bir içkili yılbaşı partisi verilmek istenmişti de; Fener Rum Patriği Dimitri Bartholomeos, fena halde sinirlenmiş ve dönemin DSPli Kültür Bakanı İstemihan Talaya, esef dolu bir mektup yazmıştı!..
Çünkü Aya İrini, Hıristiyanlarca kutsal sayılıyor, o mekânda bırakın içkili yılbaşı partisi düzenlenmesini, Uluslararası Cerrahi Kongresi yapılmasını bile içlerine sindiremiyorlardı!..
Hıristiyanların hassasiyetinden dolayı, Aya İrinide düzenlenmek istenen Uluslararası Omurga Cerrahi Kongresine bile izin verilmemişti!..
Dediğim gibi;
Cerrahi Kongresine izin vermeyen Bakan İstemihan Talayın, aynı mekânda içkili-yemekli yılbaşı partisi düzenlenecek olmasına izin vermesi ortalığı karıştırmış ve Fener Rum Patriğinin esef dolu mektup yazmasına yol açmıştı.
Patriğin, Bakan Talaya gönderdiği protesto mektubunda, özetle deniliyordu ki;
Camide olsaydı, müminler ne derdi?
İşte bu protestodan sonradır ki; İstemihan Talay, verdiği izni iptal etmiş, dolayısıyla Aya İrinide yılbaşı partisi yapılamamıştı!..
Peki, Hıristiyanlarca kutsal bir mekânda içkili parti yapılmazken, Müslümanlarca kutsal bir mekânda içkili konser verilmesine kim ve nasıl izin vermiştir?.. Hangi yetki ve hangi cüretle?..
Sormak istiyorum;
Konserde içki dağıtılmasına tepki gösteren gençler mi ilkel yaratıklardır, yoksa böyle bir rezalete imza atanlar ve onları destekleyenler mi?..
Evet, kimdir ilkel yaratık ve zavallı olanlar?.. Müslümanlık hassasiyetini ortaya koyanlar mı, yoksa Müslümanların hassasiyetini umursamayan organizatörler ve Kültür Bakanı Ertuğrul Günay gibiler mi?..
Bana göre; asıl ilkel yaratıklar, asıl zavallılar, ve asıl barbarlar kendileridir!..
İDİL BİRET BU KADAR DÜŞTÜ MÜ?
Sayın Ertuğrul Günay; evet, bu ülkede bir bakandır ama milletin hassasiyetini görmeyen bir bakan!..
Eğer bakan değil de gören biri olsaydı; İlkel yaratıklar!.. Zavallılar! diye hakaret edip aşağılamaya çalıştığı Alperenlerin, konser için avluya giderken yanlarından geçen İdil Biret ve daha sonra çıktığı ekranlarda olayı çarpıtmaya çalışan kocası Şefik Büyükyüksele en azından sözlü tacizde bulunurlardı.
Oysa, Alperenler, önlerinden geçip giden İdil Biret ve kocasına tek lâf etmemişler, böylece tepkilerinin konser değil, içkiye olduğunu göstermişlerdir!..
Açık söyleyeyim;
Eksik yapmışlardır...
Bence, tepki göstermek demokratik bir haktır!..
Dolayısıyla, Alperenler İdil Birete de tepki gösterip;
Müziğini, niye şaraba meze ediyorsun?.. Senin müziğin, sarhoşlar tarafından dinlenecek ağır bir müzik midir?.. İdil Biret ismi, şarapçılara kadar düştü mü?!?
Diye bağırmalıydı... Çünkü sarhoş şarapçılara konser vermiş olmak, İdil Biretin düşüşe geçtiğinin bir göstergesidir!.. Böyle bir saygısızlığa, üçüncü sınıf şarkıcılar bile razı olmazlardı!.. Onlar bile; şarkı söylerlerken, salondan yükselen çatal-kaşık-bıçak sesine ifrit olur, sanata saygı gösterilmesini isterlerdi!..
VAKİT MİLLETİN SESİDİR!
Bunu da böylece ifade ettiğimize göre, gelelim Vakitin provoke ettiği palavrasına... Bu tavra, hem suçlu, hem güçlü tavrı denir!.. Bunlar, hem suç işleyip, hem de zeytinyağı gibi üste çıkmaya alışmış, millete tepeden bakan zavallı ve ilkel yaratıklardır!..
Ne yapmıştır Vakit?..
Yaptığı, sadece ve sadece milletin hissiyatını dile getirmek ve o kutsal mekânda böyle bir rezalete izin verilmiş olmasına tepki göstermektir!..
Yaptığımız budur!..
Hani bir söz vardır... Atalarımız, kıçına güvenmeyen mantar avına çıkmasın derler... Hassasiyetlere rağmen, koskoca İstanbulda, başka bir yer kalmamış gibi; sen kalkar kutsal mekânda, hem de içkili konser vermeye yeltenirsen, protestoları da göze alacaksın arkadaş!.. Eğer; protestolara tahammül edemeyeceksen, milletin hassasiyetine saygı göstermeyi öğreneceksin!
Çünkü nüfusunun yüzde 99u Müslüman olan millet; Hıristiyanların kutsallarına gösterilen saygıyı, Müslümanların kutsalına gösterilmesini de istiyor ve bekliyor!..
Bunu, herkes öğrenmeli!.. Organizatörler de öğrenmeli, Kültür Bakanı da öğrenmeli!..
Çünkü Kültür Bakanı, sadece şarapçıların bakanı değil, aynı zamanda milletin de bir bakanıdır!..
İşte bu yüzden de;
Haddini aşan sözlerinden dolayı, bir an önce Alperenlerden özür dilemelidir!..
Aksi halde; Zavallılar!.. İlkel yaratıklar sözünün adresi ve muhatabı bizzat kendisi olacaktır!..
Evet;
Zavallı da kendisi olacaktır, ilkel yaratık da!..
Sözün özü; Bakan Bey, haddini bilmelidir!..
Çifte standartın şahı!
Tarih 27 Aralık 1999... Günlerden Pazartesi...
O günkü Hürriyetin 7. sayfasında 9 sütuna bir başlık var.
Demişler ki, Bakanın çifte standardı!
Suçladıkları isim, dönemin DSPli Kültür Bakanı İstemihan Talay... Peki, niye çifte standartlı olmakla suçluyorlar Bakanı?..
Suçluyorlar, çünkü Talay; Aya İrinide Uluslararası Cerrahi Kongresine bile izin vermezken, İçkili-Yemekli Yılbaşı Partisi yapılmasına izin vermiştir!.. Hürriyet, işte buna çifte standart diyor!..
Öyle ya; Uluslararası Kongreye bile izin vermeyen bir bakan, içkili yılbaşı partisine nasıl izin verir?..
Uzatmayalım, bu tepkiler üzerine Bakan bey geri adım atar, verdiği izni geri alır, tabiî Patrik Dimitriden teşekkürü de hak eder!..
Demek istediğim şu: O günlerde kutsal mekânda içkili parti izni verdi diye İstemihan Talaya, hem de 9 sütunluk tepki gösteren Hürriyet, dün baktım Topkapı Sarayındaki içkili konsere tepki koyan gençleri, Türkiye imajına haksızlık yapmakla suçluyor!.. Demek oluyor ki; Hıristiyanlar tepki gösterince Türkiyenin imajına halel gelmiyor!..
İşte bu tavır, eğer gel-git akıllı değillerse, çifte standartın daniskasıdır ve tabiî provokasyonun da dik alâsı!..
Hasan KARAKAYA
VAKİT
k.http://www.habervaktim.com/yazar/15842/ilkel_yaratiklar_ya_da_fici_kafalilar.html