muratcolez
New member
- Katılım
- 28 Nis 2007
- Mesajlar
- 9,287
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
“Chp”, “Akp”, “Mhp”, “Dsp”, “Dtp birde Kamusal Alan Her Yerde!
“Chp”, “Akp”, “Mhp”, “Dsp”, “Dtp” birde Kamusal Alan Her Yerde!
Ne hafta ama!
Mayınlar, Yalanlar, Kavgalar, İftiralar…
Samimiyet sınavında sınıfta kalanlar…
Oradan, buradan, sağdan, soldan…
Nereden başlarsan başla hepsini kolonyala…
Dünya haritasında, istikamet ANKARA…
***
Ankara’ya vardık, gittik Meclis’in kapısına…
İçeride ki sesler taşmış dışarıya…
Başbakan Erdoğan, partisine “A Ke Pe” denmesini istemiyor…
Benim partim “AK Parti” diyor…
Bu ses tanıdık geliyor…
Çünkü bu rahatsızlık geçmişten sinyal yolluyor...
***
Bundan iki yıl kadar önceydi. AKP milletvekillerinden biri ile gerçekleştirdiğimiz bir TV programında, kendisine partisinin de isminin geçtiği bir soru sormuştum. O da “ne olur, “A Ke Pe” demeyin” demişti. Neden diye sorduğumda “Ce Ha Pe”, partimizin adına “AK Parti” dememek için özellik ile bunu yapıyor. Onlar bunu bilinçli yaptıkları için partimizin adının bu şekilde telaffuz edilmesi de bizleri rahatsız ediyor” diye yanıt vermişti. Açıkçası bu isteğe saygı duymuş, ancak bu kadar hassasiyeti çokta gerekli görmemiştim.
Şimdi bu kadar mevzunun içinde tekrar gündeme gelen ve Başbakan Erdoğan’ın “AK Parti’ye A Ke Pe demeyin” isteğini hiçte umursamadım…
Ülke de huzur yok, halk olarak çoğunluk gelecekten umutsuz, bundan mütevellit “partilerin hepsi de dahil adı nasıl doğru telaffuz edilir” kimsenin derdi değil…
Yine de bu konuyu büyük sorun gören Tayyip Bey’e üzülmesin diye teselli mi versek ne…
Sayın Başbakan “40 metrekare” ev alamadığı için ağlayan insanları gördünüz değil mi?
Gördüyseniz bırakın “Ce Ha Pe” size “A Ke Pe” desin, bu mu derdiniz?
Lütfen çok rica ediyorum, Bu konuda susun…
Konuşun, buyurun…
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın, geçtiğimiz hafta hepimizi bezdiren, usandıran, geren açıklamaları ile ilgili konuşun…
Konuşmuşsunuz da…
Bu konuşmayı yapan Başbakan’ı saygı ile selamlıyorum…
Önce; “ne demişti Yalçınkaya”, hatırlayalım…
“Laiklik gündemden düşürülüyor tanımı değiştiriliyor” falan filan(iftiraya bak, iftiraya)
Başbakan, bu sözlere cevaben “Ekonomiyi tercih ederken diğer değerleri atlamadık” diyor...
Sayın Erdoğan, verdiğiniz yanıtta ekonomi kısmına hiç girmeden, diğer kısmını sonuna kadar destekliyorum…
Bu destek acizane tabi Başbakanım, sonra beni de fırçalamayın…
***
Şimdi sırada laiklik ve demokrasi örneği bir apartman yöneticisi…
Tam, Bay Yalçınkaya’nın sevdiği türden…
Laik bir o kadar da demokrat olan bu hanımefendi, İzmir'de 'kapıcılık hizmet yönetmeliği'ne başörtüsü yasağını ekledi. Başörtüsünü 'siyasi simge' olarak değerlendiren bu yönetici Baayannn, “Kendisi, eşi ve çocukları takke, şalvar, takunya, kötü terlikle dolaşamaz. Eşi ve kızları, siyasal simge haline gelen türban ve benzerlerini kullanamaz. Dinî inanç ve ibadetini herkesin gözü önünde yapamaz, işlerine mazeret olarak gösteremez." diyerek apartmanı da kamusal alan ilan etti…
Bu hanımefendi mi şimdi laik ve demokrat…
Yani, tüm inançlara eşit mesafede ve bir diğerinin düşüncesine tahammül eden…
Eğer bu bireyin laiklik ve demokratlıktan çıkardığı davranış şekli bu ise, bu tip insanlar için söyleyecek kelimeler birbirine dayanamayıp çöplüğe çoktan gitti bile…
Yasağın devam etmesi için Anayasa Mahkemesi’nden gülerek çıkanlar sayesinde…
O neden ile bu kavramları birbirine yedirip, artığını çöplüğe yollayanlar uğraşsın bu düzlemde ki laiklik ve demokrasi ile…
Şayet illaki bir şeyler söylemek gerekir ise;
Bu çöplüğü temizleyecek tek isim “Kamer Genç” bence…
Onun kelime hazinesi ( su haznesi) yeter mi, derseniz de…
Meclisi karıştırmasını iyi bilir de (En son duyduğum konuşmasında Genç Kamer Bey, Başbakan Erdoğan’ın hapse gireceğini söyleyip duruyordu)
Tahminimce onun yapacağı temizleme (suyla) sadece yarar göz kırptığı partiye ve avanesine…
Yeni bir haftada gerçekçi gündemlerde buluşmak dileği ile…
“Chp”, “Akp”, “Mhp”, “Dsp”, “Dtp” birde Kamusal Alan Her Yerde!
Ne hafta ama!
Mayınlar, Yalanlar, Kavgalar, İftiralar…
Samimiyet sınavında sınıfta kalanlar…
Oradan, buradan, sağdan, soldan…
Nereden başlarsan başla hepsini kolonyala…
Dünya haritasında, istikamet ANKARA…
***
Ankara’ya vardık, gittik Meclis’in kapısına…
İçeride ki sesler taşmış dışarıya…
Başbakan Erdoğan, partisine “A Ke Pe” denmesini istemiyor…
Benim partim “AK Parti” diyor…
Bu ses tanıdık geliyor…
Çünkü bu rahatsızlık geçmişten sinyal yolluyor...
***
Bundan iki yıl kadar önceydi. AKP milletvekillerinden biri ile gerçekleştirdiğimiz bir TV programında, kendisine partisinin de isminin geçtiği bir soru sormuştum. O da “ne olur, “A Ke Pe” demeyin” demişti. Neden diye sorduğumda “Ce Ha Pe”, partimizin adına “AK Parti” dememek için özellik ile bunu yapıyor. Onlar bunu bilinçli yaptıkları için partimizin adının bu şekilde telaffuz edilmesi de bizleri rahatsız ediyor” diye yanıt vermişti. Açıkçası bu isteğe saygı duymuş, ancak bu kadar hassasiyeti çokta gerekli görmemiştim.
Şimdi bu kadar mevzunun içinde tekrar gündeme gelen ve Başbakan Erdoğan’ın “AK Parti’ye A Ke Pe demeyin” isteğini hiçte umursamadım…
Ülke de huzur yok, halk olarak çoğunluk gelecekten umutsuz, bundan mütevellit “partilerin hepsi de dahil adı nasıl doğru telaffuz edilir” kimsenin derdi değil…
Yine de bu konuyu büyük sorun gören Tayyip Bey’e üzülmesin diye teselli mi versek ne…
Sayın Başbakan “40 metrekare” ev alamadığı için ağlayan insanları gördünüz değil mi?
Gördüyseniz bırakın “Ce Ha Pe” size “A Ke Pe” desin, bu mu derdiniz?
Lütfen çok rica ediyorum, Bu konuda susun…
Konuşun, buyurun…
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın, geçtiğimiz hafta hepimizi bezdiren, usandıran, geren açıklamaları ile ilgili konuşun…
Konuşmuşsunuz da…
Bu konuşmayı yapan Başbakan’ı saygı ile selamlıyorum…
Önce; “ne demişti Yalçınkaya”, hatırlayalım…
“Laiklik gündemden düşürülüyor tanımı değiştiriliyor” falan filan(iftiraya bak, iftiraya)
Başbakan, bu sözlere cevaben “Ekonomiyi tercih ederken diğer değerleri atlamadık” diyor...
Sayın Erdoğan, verdiğiniz yanıtta ekonomi kısmına hiç girmeden, diğer kısmını sonuna kadar destekliyorum…
Bu destek acizane tabi Başbakanım, sonra beni de fırçalamayın…
***
Şimdi sırada laiklik ve demokrasi örneği bir apartman yöneticisi…
Tam, Bay Yalçınkaya’nın sevdiği türden…
Laik bir o kadar da demokrat olan bu hanımefendi, İzmir'de 'kapıcılık hizmet yönetmeliği'ne başörtüsü yasağını ekledi. Başörtüsünü 'siyasi simge' olarak değerlendiren bu yönetici Baayannn, “Kendisi, eşi ve çocukları takke, şalvar, takunya, kötü terlikle dolaşamaz. Eşi ve kızları, siyasal simge haline gelen türban ve benzerlerini kullanamaz. Dinî inanç ve ibadetini herkesin gözü önünde yapamaz, işlerine mazeret olarak gösteremez." diyerek apartmanı da kamusal alan ilan etti…
Bu hanımefendi mi şimdi laik ve demokrat…
Yani, tüm inançlara eşit mesafede ve bir diğerinin düşüncesine tahammül eden…
Eğer bu bireyin laiklik ve demokratlıktan çıkardığı davranış şekli bu ise, bu tip insanlar için söyleyecek kelimeler birbirine dayanamayıp çöplüğe çoktan gitti bile…
Yasağın devam etmesi için Anayasa Mahkemesi’nden gülerek çıkanlar sayesinde…
O neden ile bu kavramları birbirine yedirip, artığını çöplüğe yollayanlar uğraşsın bu düzlemde ki laiklik ve demokrasi ile…
Şayet illaki bir şeyler söylemek gerekir ise;
Bu çöplüğü temizleyecek tek isim “Kamer Genç” bence…
Onun kelime hazinesi ( su haznesi) yeter mi, derseniz de…
Meclisi karıştırmasını iyi bilir de (En son duyduğum konuşmasında Genç Kamer Bey, Başbakan Erdoğan’ın hapse gireceğini söyleyip duruyordu)
Tahminimce onun yapacağı temizleme (suyla) sadece yarar göz kırptığı partiye ve avanesine…
Yeni bir haftada gerçekçi gündemlerde buluşmak dileği ile…