GENELKURMAY BAŞKANIMIZ! NAPOLYON VE PARA!
Hikâye malum: Fransız İmparatoru Napolyon, generallerinden birisine ordunun durumunu sorar. General, ordusunun sorunlarını anlatmaya başlar ve "Paramız yok, sonra..." diye problemlerini saymaya çalışırken, Napolyon, "paramız yok" sözünü duyunca, generalin konuşmasını keserek, "Tamam, gerisini anlatmana gerek yok." der.
Böylece, Napolyon, orduları yürütmede bir numaralı faktörün para olduğunu, diğer unsurların ancak tali derecede ehemmiyete sahip olduğunu veciz ve net bir şekilde ifade etmiş. Askerlik mesleğinin zirvesine çıkmış bulunan bir komutanın bu sözlerinin tüm komutanların kulağına küpe olması gerekmez mi?
Ancak, Genelkurmay Başkanımız'ın bu yaklaşımı benimsemediği anlaşılıyor. Bir grup MHP milletvekili tarafından verilen yasa teklifine göre, belli yaştaki yükümlüler bir defaya mahsus olmak üzere bedel ödeyerek askerlik hizmetlerini yerine getirebileceklerdi. Teklifle amaçlanan, elde edilen gelirin tamamının Türk Silahlı Kuvvetleri'nin acil ihtiyaçlarının karşılanması ve ekonomik kriz nedeniyle ortaya çıkan zararların giderilmesiydi. Sayın Başbuğ, basın toplantılarındaki konuşmalarında, bedelli askerliğe ceffelkalem karşı çıktı ve böyle bir uygulamanın TSK tarafından düşünülmediğini biraz sert biçimde vurguladı. Komutan'ın görüşlerine tabii ki saygı duymakla beraber, kendisinin bedelli askerliği reddederken, ortaya güçlü, objektif ve tartışılabilir bir argüman koyamadığını belirtmemiz gerekiyor. Bu bağlamda, Sn. Başbuğ, şehitler veren bir kurumun başında olduğunu ve bazı gençler şehit olurken, bedelli askerlikten bahsetmenin bile doğru olmayacağını ileri sürdü. Doğrusu, vatanı için yaşamını feda eden evlatlarımız hepimizin yüreğini fazlasıyla dağlıyor. Yani, duygusal bakımdan hepimiz Komutan'la beraberiz. Ama ne yazık ki, devlet yönetimi söz konusu olduğunda, hislerden arınmış, objektif bir tavır takınmak gerekiyor. Belki, biz sivil yurttaşlar olarak, bu konuda duygusallıktan sıyrılamayız, hatta duygusal olmamız bir ölçüde doğaldır, hakkımızdır. Fakat, önemli ve kritik bir devlet makamını işgal eden Genelkurmay Başkanı'nın hislerine kapılmaya ve kararlarını afaki unsurlara dayandırmaya hakkı olmasa gerek.
Evet, Silahlı Kuvvetlerimizin mayasında kahramanlık, vatan sevgisi, fedakârlık yatar ve bunlar çok önemli unsurlardır. Ancak, finansal destekten yoksun bir silahlı gücün hareket kabiliyeti de çok fazla olmaz. Bu durum gözbebeğimiz TSK için de geçerlidir. Yine, Fransız milletinin ulusal kahramanı Napolyon, "Bir ordu için üç şey lazımdır, bunlar para, para ve paradır." derken boş konuşmamıştır. Bizim ulusal değerimiz merhum Turgut Özal da "Ekonomisi güçsüz olan ülkenin ordusu da güçsüz olur." diyerek, aynı gerçeğe parmak basmıştır. Bir düşünün, (helali hoş olsun), binlerce subay, astsubayın maaşları, ödenekleri, tazminatları hep paraya bakıyor. Yüz binlerce askerimize her gün üç öğün karavana yedirmek şart. Daha da önemlisi, TSK'mızın karada, havada ve denizde en modern, en yüksek teknolojiyi içeren silah ve malzemeleri kullanması gerekiyor ve kullanıyor da. Teknoloji ise, ister ülkemizde üretilsin, ister dışarıdan ithal edilsin, daima çok pahalı bir girdidir.
Taslak kanunlaşsaydı, askerlik yükümlülükleri olanların her biri, yaş gruplarına göre, 7.500 dolar veya 15.000 dolar ödeyecek ve toplanan fonla ordumuzun acil ihtiyaçları karşılanacaktı. Bir yandan, ekonomide dünya büyükleri arasına girmek için çaba gösteren, diğer yandan terör belasıyla mücadele eden ve milli kaynaklara ek olarak, yabancı kaynakları da ağır bir maliyetle kullanmak zorunda kalan bir ülkede, normal askerlik çağı geçen insanların ordumuzun gücüne, kazandıkları parayla katkıda bulunması hangi mantıki nedenle sakıncalı bulunabilir?
Hikâye malum: Fransız İmparatoru Napolyon, generallerinden birisine ordunun durumunu sorar. General, ordusunun sorunlarını anlatmaya başlar ve "Paramız yok, sonra..." diye problemlerini saymaya çalışırken, Napolyon, "paramız yok" sözünü duyunca, generalin konuşmasını keserek, "Tamam, gerisini anlatmana gerek yok." der.
Böylece, Napolyon, orduları yürütmede bir numaralı faktörün para olduğunu, diğer unsurların ancak tali derecede ehemmiyete sahip olduğunu veciz ve net bir şekilde ifade etmiş. Askerlik mesleğinin zirvesine çıkmış bulunan bir komutanın bu sözlerinin tüm komutanların kulağına küpe olması gerekmez mi?
Ancak, Genelkurmay Başkanımız'ın bu yaklaşımı benimsemediği anlaşılıyor. Bir grup MHP milletvekili tarafından verilen yasa teklifine göre, belli yaştaki yükümlüler bir defaya mahsus olmak üzere bedel ödeyerek askerlik hizmetlerini yerine getirebileceklerdi. Teklifle amaçlanan, elde edilen gelirin tamamının Türk Silahlı Kuvvetleri'nin acil ihtiyaçlarının karşılanması ve ekonomik kriz nedeniyle ortaya çıkan zararların giderilmesiydi. Sayın Başbuğ, basın toplantılarındaki konuşmalarında, bedelli askerliğe ceffelkalem karşı çıktı ve böyle bir uygulamanın TSK tarafından düşünülmediğini biraz sert biçimde vurguladı. Komutan'ın görüşlerine tabii ki saygı duymakla beraber, kendisinin bedelli askerliği reddederken, ortaya güçlü, objektif ve tartışılabilir bir argüman koyamadığını belirtmemiz gerekiyor. Bu bağlamda, Sn. Başbuğ, şehitler veren bir kurumun başında olduğunu ve bazı gençler şehit olurken, bedelli askerlikten bahsetmenin bile doğru olmayacağını ileri sürdü. Doğrusu, vatanı için yaşamını feda eden evlatlarımız hepimizin yüreğini fazlasıyla dağlıyor. Yani, duygusal bakımdan hepimiz Komutan'la beraberiz. Ama ne yazık ki, devlet yönetimi söz konusu olduğunda, hislerden arınmış, objektif bir tavır takınmak gerekiyor. Belki, biz sivil yurttaşlar olarak, bu konuda duygusallıktan sıyrılamayız, hatta duygusal olmamız bir ölçüde doğaldır, hakkımızdır. Fakat, önemli ve kritik bir devlet makamını işgal eden Genelkurmay Başkanı'nın hislerine kapılmaya ve kararlarını afaki unsurlara dayandırmaya hakkı olmasa gerek.
Evet, Silahlı Kuvvetlerimizin mayasında kahramanlık, vatan sevgisi, fedakârlık yatar ve bunlar çok önemli unsurlardır. Ancak, finansal destekten yoksun bir silahlı gücün hareket kabiliyeti de çok fazla olmaz. Bu durum gözbebeğimiz TSK için de geçerlidir. Yine, Fransız milletinin ulusal kahramanı Napolyon, "Bir ordu için üç şey lazımdır, bunlar para, para ve paradır." derken boş konuşmamıştır. Bizim ulusal değerimiz merhum Turgut Özal da "Ekonomisi güçsüz olan ülkenin ordusu da güçsüz olur." diyerek, aynı gerçeğe parmak basmıştır. Bir düşünün, (helali hoş olsun), binlerce subay, astsubayın maaşları, ödenekleri, tazminatları hep paraya bakıyor. Yüz binlerce askerimize her gün üç öğün karavana yedirmek şart. Daha da önemlisi, TSK'mızın karada, havada ve denizde en modern, en yüksek teknolojiyi içeren silah ve malzemeleri kullanması gerekiyor ve kullanıyor da. Teknoloji ise, ister ülkemizde üretilsin, ister dışarıdan ithal edilsin, daima çok pahalı bir girdidir.
Taslak kanunlaşsaydı, askerlik yükümlülükleri olanların her biri, yaş gruplarına göre, 7.500 dolar veya 15.000 dolar ödeyecek ve toplanan fonla ordumuzun acil ihtiyaçları karşılanacaktı. Bir yandan, ekonomide dünya büyükleri arasına girmek için çaba gösteren, diğer yandan terör belasıyla mücadele eden ve milli kaynaklara ek olarak, yabancı kaynakları da ağır bir maliyetle kullanmak zorunda kalan bir ülkede, normal askerlik çağı geçen insanların ordumuzun gücüne, kazandıkları parayla katkıda bulunması hangi mantıki nedenle sakıncalı bulunabilir?