BağHan
Banned
- Katılım
- 24 Nis 2009
- Mesajlar
- 116
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Sen de İsrail’le anlaşmayı
çok iyi bilirsin Tayyip!
Seçim Kumpanyası iftiharla sunar:
İsrail karşıtı Tayyip!
Hitabet sanatının yanında tiyatroculuğunun da iyi olduğunu öğrendiğimiz Tayyip’in, ilk olarak İsrail’in Gazze saldırısı sırasında görülmeye başlayan çıkışları, Davos’ta planlı ve önceden hazırlanmış repliklerin oynanmasıyla son noktaya ulaştı.
Tayyip, iki perdelik Davos oyununu uluslararası platformda sunmanın hesabını yapmış, replikleri önceden hazırlanmış oyununun ilk perdesini dünyanın gözleri önünde oynama şansını bulmuş; ikinci perdesini de oyununu yarıda kesip döndüğü Türkiye’de milletin gözünün önünde oynamıştı.
Tayyip bu oyunuyla kömür dağıttığı kitlesi tarafından Davos fatihi olarak karşılanırken, sözde muhalafet de kenardan önce alkışladı, sonra yaptığı hatayı anlayıp Tayyip karşıtlığı yapmaya çalışırken en has İsrailci politikaları yürüttü.
Tayyip, Davos oyununda ilk defa “Türk milleti” kelimesini ağzına alırken, aslında bunlara da kömür yerine yapma bir gurur dağıttı. Buna kanan çapsız ve politikasız muhalafet de Tayyip’in yarattığı bu Türkiye’yi savunuyor imajına, birşey söylemek adına razı oldu.
Oysa biliyoruz ki, Tayyip’in Türk Milletinin çıkarlarını düşünmesi gibi birşey söz konusu olamaz. Hele hele Tayyip’in İsrail karşıtı olması gibi bir durum rüyalarda bile görülmeyecek bir şey,
Biraz geriye gidip AKP-İsrail ilişkilerini incelersek bunu açıkça görebiliriz.
Sormak lazım; Tayyip, Davos’ta “Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz” dediği Peres’in kanlı elini kaç kez sıktı acaba? O zaman İsrail Filistinli çocukları öldürmüyor muydu?
Sen Peres’in “Türk lokumu”
değil miydin Tayyip?
Tayyip, Davos’ta Peres’e esip gürledi, yetmedi oyununu yarıda kesip Türkiye’de devam etti; ama bu oyunu bazı gerçekleri saklayamacak kadar amatörceydi.Ya da bazı gerçekler saklanamayacak kadar “gerçek” ve değişmezdi.
“Davos Fatihi” ve “yeni Nâsır” ünvanları verilen Tayyip bir tarafta, “Yahudi cesaret ödülü” sahibi Tayyip bir tarafta. Gerçek Tayyip hangisi sorusunun yanıtını, bugün Tayyip’in sözde esip gürlediği Peres vermişti bundan yaklaşık beş yıl önce.
Tayyip bugün Gazze’de ölen çocuklar üzerinden adice siyeset yapıp, onların kanlarının hesabını soruyor görünerek kendini İsrail karşıtı olarak pazarlamaya çalışadursun, beş yıl önce AKP Milletvekillerinden oluşan bir heyet İsrail’de Peres’in konuğuydu.
Karşılıklı övgülerle geçen ziyaretin sonunda AKP heyetince hediye edilen Kütahya işi bir kahve takımıyla Türk lokumuna Peres şöyle cevap vermişti:
“Ne gerek vardı. Zaten sizin partiniz Türk lokumu.”
O dönem Türkiye-İsrail ilişkileri karşılıklı işbirliği ve güven ifadeleriyle sürdürülürken de İsrail Filistinli öldürüyordu, AKP İsrail’e Manavgat çayından su verirken de. Ama o zaman Tayyip’in aklına ölen çocukların hesabını sormak gelmiyordu nedense.
Tayyip o sıralarda Peres’ten övgüler alıyordu. Peres, Tayyip’in Ortadoğu’daki çatışmaların sona erdirilmesi için çok samimi çabalar gösterdiğini söylüyordu. Tayyip, İsrail’in Ortadoğu politikası için bulunmaz bir nimetti ve “Türk lokumu” benzetmesini fazlasıyla hak ediyordu.
Tayyip’in Davos’ta esip gürlediği Peres AKP için Türk lokumu benzetmesini yapmıştı. Tayyip o sıralarda Peres’ten övgüler alıyordu. Peres, Tayyip’in Ortadoğu’daki çatışmaların sona erdirilmesi için çok samimi çabalar gösterdiğini söylüyordu. Tayyip, İsrail’in Ortadoğu politikası için bulunmaz bir nimetti ve “Türk lokumu” benzetmesini fazlasıyla hak ediyordu.
İsrail için “seve seve”
Türk askerini Lübnan’a İsrail’i koruması için “seve seve” gönderen de Tayyip değil miydi? Genelkurmay’ın “gitmiyoruz, gönderiliyoruz” açıklamalarının yanında Tayyip “tezkereye karşı çıkmak ihanettir” diyordu.
Her ne kadar “barış gücü” adı altında asker gönderme gerçekleşse de yapılan, tıpkı işbirlikçi DP’nin aldığı ABD çıkarları için askerlerimizi “seve seve” gönderiyoruz tavrının, bugünkü temsilcileri tarafından İsrail için tekrarlanmasından başka birşey değildi.
Tayyip bunun gayet farkında “sorumluluklardan kaçılmaz” diyerek tezkere karşıtlarına cevap vermişti.
Hatta Osmanlı’nın 500 yıl üç kıtada hakimiyetini ve Osmanlıcılığı hatırlatarak “500 yıllık tecrübe ilham kaynağımız” demişti.
Son Gazze saldırısından önce Türkiye’ye gelip Tayyip ve Gül’le görüşen Olmert, Türkiye’den ayrıldıktan sonra bir hafta bile geçmeden Gazze’yi bombalamaya başlamıştı.
Aynı Olmert’le (o zaman Başbakandı), Abdullah Gül (o zaman Dışişleri bakanıydı) İsrail’in Lübnan’a saldırısından sonra görüşmüştü.
Lübnan’a Türk askerinin gönderilmesi için alt yapıyı hazırlamak için İsrail’e giden Gül, Olmert ve Livni ile görüşmüş; Olmert o zaman Gül’e “Ordunuzu bölgede istiyoruz” emri vermişti. Ardından da emir yerine getirildi.
Türk askerinin Lübnan’a gönderilmesiyle birlikte Türkiye Büyük Ortadoğu ve Büyük İsrail projesi içinde kendi sonunu da getirecek bir durumun aktörü haline getirilmeye ve sürece doğrudan dahil edilmeye çalışıldı.
Bir anlamda Türkiye’nin kendi parçalanması planına kendisinin de ortak olacağı bir durum yaratılıyordu. Tıpkı 1 Mart tezkeresinde yapılmaya çalışıldığı gibi.
Lokumların savunduğu bir tek çıkar vardı. Ne Türkiye’nin, ne Filistin’in çıkarı. Sadece ve sadece ABD’nin ve İsrail’in çıkarları.
Son Gazze saldırısından önce Türkiye’ye gelip Tayyip ve Gül’le görüşen Olmert, Türkiye’den ayrıldıktan sonra bir hafta bile geçmeden Gazze’yi bombalamaya başlamıştı. Aynı Olmert’le (o zaman Başbakandı), Abdullah Gül (o zaman Dış İşleri bakanıydı) İsrail’in Lübnan’a saldırısından sonra görüşmüştü. Gül, Cumhurbaşkanı olduktan sonra da Peres’i Türkiye’ye davet etti.
Tayyip Peres’i sadece Davos’ta mı dinledi?
Tayyip’in Davos’ta Peres’e karşı yaptığı çıkışlar, ertesi günkü basında tüm manşetlerde yer aldı. Tayyip’in Peres’i nasıl madara ettiğinden, nasıl rest çekip gittiğinden, Türkiye’nin onurunu nasıl koruduğundan bahseden medya, topyekün Tayyip’in arkasındaydı.
Ama kimse Tayyip’in dakikalar boyunca Peres’in suçlamalarını dinlediğinden bahsetmedi. Zaten Emine de o yüzden ağlamış, kocasını konuşturmuyorlar diye.
Tayyip oyunu gereği ilk önce dinleyecek sonra şovunu yapıp gidecekti zaten. Öyle de yaptı.
Ama bunun yeni birşey olmadığını da belirtmek gerek. Tayyip, Peres’i ilk defa dinlemiyor.
2007 Kasım’ında İsrail Cumhurbaşkanı Peres, ABD’nin desteklediği Annapolis Konferansı ve Ankara Forumu için Abdullah Gül tarafından Türkiye’ye davet edildi.
Kurulduğu yıldan bu yana ilk defa bir İsrailli yetkili Türkiye’de Millet Meclisi’ne giriyordu ve bu da AKP’ye nasip olmuştu.
Peres’i Millet Meclisi’nde konuşma yapacak olmasının yaratacağı tepkileri engellemek için AKP Filistin Devlet Başkanı Abbas’ı da Peres’in konuşma yapacağı günden bir gün önce Türkiye’ye davet etti.
Yani Filistin’in davet edilmesi sadece Peres’in rahat rahat konuşabilmesi için yapılmış bir önlemdi AKP için.
Bugün Filistin davasının savurucusu “Davos Fatihi”ni görüyor musunuz? Katil Peres Meclis’te nasıl rahat konuşur onun hesabında, yoksa ölen Filistili çocuklar umrunda bile değil o zaman.
Peres, alkışlarla genel kurula giriyor ve yine alkışlarla konuşmasını bitiriyor. Bu sırada Tayyip ve bakanları bakanlar kurulu sıralarında, Abdullah Gül de komisyon sıralarından Peres’i can kulağıyla dinlediler ve bol bol alkışladılar.
Demek ki Tayyip, Peres’i ilk defa dinlemiyor. Meclis’e davet edip orada dinliyor.
Konuşulanlara gelince klasik “Ortadoğu’da Barış” adı altında İsrail yandaşlığı ve İsrail’in Ortadoğu politikasına ortaklıktan başka birşey değildi.
Peres Ortadoğu’daki emperyalist planlarını AKP sayesinde mecliste söyleme imkanı bulmuş oldu. İran düşmanlığını tüm Türk milletine mal etmek isteyen Peres’e bu fırsatı verilirken, direnen Filistinlilere “terörist” muamalesi yapılmasına göz yumuldu.
Peres “Türk lokumları”yla olan ilişkilerini ve Ortadoğu politikasındaki yerlerini Mecliste şöyle ortaya koydu:
“Türkiye, bugün de İslam kültürünün onurunu, tahrik, nefret ve terör vasıtasıyla onun gerçek imajını bozmaya çalışanlara karşı en ön sırada korumaya devam etmektedir. Türkiye’nin takip ettiği yolu, çepeçevre bir uyum yaratma vasıtası olarak görüyoruz. Diğer taraftan -saklamayacağım-İran, diğerleri üzerinde kendi hegemonyasını kurmayı amaçlamaktadır. Türkiye inanca, İran endişeye yol açmaktadır.”
Peres, Meclisteki konuşmasında bugünlerde yeniden gündeme gelen “Osmanlıcılık” meselesine de yer verdi. Osmanlı döneminde Yahudilere el uzatılması örneğini vererek, Ortadoğu’da uygulanmak istenen Büyük İsrail projesine ışık yakacak “Osmanlıcılık” fikirlerinin üzerinde durarak gündeme getirdi.
“Biz, halkımızın başına büyük bir felaket geldiğinde, atalarınızın atalarımıza nasıl el uzattığını hatırlıyoruz. İspanya kralları, İspanya’da yerleşik Yahudi toplumunu, Hıristiyan inancını benimsemek ya da İber Yarımadası’ndan kovulmak arasında bir tercih yapmaya zorlayan bir karar yayımladığında, Yahudilerin çoğu sürgünü seçti. Sadece Babıâli, toplu olarak göç etmelerine ve Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yerleşmelerine geçit verdi.”
Peres Çankaya’da
Peres, Türkiye ziyaretinde Mecliste yaptığı konuşmadan sonra Gül tarafından Köşkte düzenlenen yemeğe katıldı. Gül-Tayyip ve Peres’li saadet bu kez yemek masasındaydı.
Kendini oldukça rahat hissettiğinden olacak Peres, önceden hazırladığı metni kullanmayıp, o anki aklına gelenleri söylemişti.
“Türk lokumları”ndan duyduğu memnuniyet burada da devam ederken, Peres, Gül’ü ve Tayyip’i İsrail’e davet etti.
Türkiye’nin İsrail ve Filistin halkları arasında barışa katkıda bulunmak için çok özel ve eşsiz bir konumda olduğunu belirten Peres, Ortadoğu politikasını burada da devam ettirdi.
Aynı zamanda “Türk lokumları”nın bundan sonra nasıl bir politika izleyecekleri konusunda talimatlarını vermiş oldu.
Yemekte konu İran ve nükleer faaliyetlere gelince Gül, Peres’in istediği açıklamaları yapıyordu.
“Biz bölgemizdeki bütün kitle imha ve nükleer silahlarına karşıyız” diyen Gül, konu İsrail’in nükleer faaliyetlerine gelince suspus olmuştu. Nükleer enerjinin barışçıl faaliyetler için kullanılması genektiğini belirten Gül, İsrail’i barış güvercini haline getirmişti.
Ortadoğu’daki en büyük nükleer silah deposu İsrail ama Peres, İran’ı teröre destek olmakla suçluyor; İran’i tehdit eden bir ülkenin olmadığını ve dolayısıyla nükleer silaha ihtiyacı olmadığını belirtiyordu.
Peres, Türkiye’nin Ortadoğu barış sürecine katkılarını da takdirle karşıladıklarını belirterek, bu çerçevede Türkiye’nin liderliğine yalnızca saygı değil güven duyduklarını, mevcut ikili ilişkilerin daha da ileri götürülmesinin ortak hedef olduğunu söyleyerek konuşmasını bitirmişti.
Davos Fatihi değil Yahudi cesareti
Şöyle geriye dönüp kısaca neler yaşandı diye bakınca karşımıza ne bir Davos Fatih’i ne bir İsrail karşıtı ne de bir Nasır çıkar.
Tayyip’in Davos oyununa bakıp da ondan bir fatih, bir İsrail karşıtı hatta bir Nasır yaratmaya çalışanlar ondan ancak iyi bir İsrailci olacağını er geç göreceklerdir.
Yoksa hem Peres’in lokumu olacaksın, hem İsrail’in çıkarları için Mehmetçiği gözden çıkaracaksın, hem Yahudi sermayesinin sözcülüğünü yapacaksın, hem dostluk başka alışveriş başka gibi İsraille ilişkileri hiçbirşey yokmuş gibi devam ettireceksin, İsrailli katilleri Mecliste ve Cumhurbaşkanlığı köşkünde konuşturacaksın; sonra da tutup en büyük İsrail karşıtı kesileceksin, Davos Fatih’i olacaksın.
Bu arada Fatih’lik bile kısa sürecek gibi duruyor. Tayyip tükürdüğünü yalamaya başladı bile. Bu yazı yazılıyorken Tayyip’in Ortadoğu uçbeyi Davutoğlu Hamas’ın elinde rehin tuttuğu İsrail askerinin bırakılması için kulis faaliyetlerine başlamıştı.
Bütün bunları Türk milletinin gözünün önünde yapıyorsunya Tayyip.
Bunun adı olsa olsa Yuhudi cesareti olur!
http://www.turksolu.org/224/celik224.htm
çok iyi bilirsin Tayyip!
Seçim Kumpanyası iftiharla sunar:
İsrail karşıtı Tayyip!
Hitabet sanatının yanında tiyatroculuğunun da iyi olduğunu öğrendiğimiz Tayyip’in, ilk olarak İsrail’in Gazze saldırısı sırasında görülmeye başlayan çıkışları, Davos’ta planlı ve önceden hazırlanmış repliklerin oynanmasıyla son noktaya ulaştı.
Tayyip, iki perdelik Davos oyununu uluslararası platformda sunmanın hesabını yapmış, replikleri önceden hazırlanmış oyununun ilk perdesini dünyanın gözleri önünde oynama şansını bulmuş; ikinci perdesini de oyununu yarıda kesip döndüğü Türkiye’de milletin gözünün önünde oynamıştı.
Tayyip bu oyunuyla kömür dağıttığı kitlesi tarafından Davos fatihi olarak karşılanırken, sözde muhalafet de kenardan önce alkışladı, sonra yaptığı hatayı anlayıp Tayyip karşıtlığı yapmaya çalışırken en has İsrailci politikaları yürüttü.
Tayyip, Davos oyununda ilk defa “Türk milleti” kelimesini ağzına alırken, aslında bunlara da kömür yerine yapma bir gurur dağıttı. Buna kanan çapsız ve politikasız muhalafet de Tayyip’in yarattığı bu Türkiye’yi savunuyor imajına, birşey söylemek adına razı oldu.
Oysa biliyoruz ki, Tayyip’in Türk Milletinin çıkarlarını düşünmesi gibi birşey söz konusu olamaz. Hele hele Tayyip’in İsrail karşıtı olması gibi bir durum rüyalarda bile görülmeyecek bir şey,
Biraz geriye gidip AKP-İsrail ilişkilerini incelersek bunu açıkça görebiliriz.
Sormak lazım; Tayyip, Davos’ta “Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz” dediği Peres’in kanlı elini kaç kez sıktı acaba? O zaman İsrail Filistinli çocukları öldürmüyor muydu?
Sen Peres’in “Türk lokumu”
değil miydin Tayyip?
Tayyip, Davos’ta Peres’e esip gürledi, yetmedi oyununu yarıda kesip Türkiye’de devam etti; ama bu oyunu bazı gerçekleri saklayamacak kadar amatörceydi.Ya da bazı gerçekler saklanamayacak kadar “gerçek” ve değişmezdi.
“Davos Fatihi” ve “yeni Nâsır” ünvanları verilen Tayyip bir tarafta, “Yahudi cesaret ödülü” sahibi Tayyip bir tarafta. Gerçek Tayyip hangisi sorusunun yanıtını, bugün Tayyip’in sözde esip gürlediği Peres vermişti bundan yaklaşık beş yıl önce.
Tayyip bugün Gazze’de ölen çocuklar üzerinden adice siyeset yapıp, onların kanlarının hesabını soruyor görünerek kendini İsrail karşıtı olarak pazarlamaya çalışadursun, beş yıl önce AKP Milletvekillerinden oluşan bir heyet İsrail’de Peres’in konuğuydu.
Karşılıklı övgülerle geçen ziyaretin sonunda AKP heyetince hediye edilen Kütahya işi bir kahve takımıyla Türk lokumuna Peres şöyle cevap vermişti:
“Ne gerek vardı. Zaten sizin partiniz Türk lokumu.”
O dönem Türkiye-İsrail ilişkileri karşılıklı işbirliği ve güven ifadeleriyle sürdürülürken de İsrail Filistinli öldürüyordu, AKP İsrail’e Manavgat çayından su verirken de. Ama o zaman Tayyip’in aklına ölen çocukların hesabını sormak gelmiyordu nedense.
Tayyip o sıralarda Peres’ten övgüler alıyordu. Peres, Tayyip’in Ortadoğu’daki çatışmaların sona erdirilmesi için çok samimi çabalar gösterdiğini söylüyordu. Tayyip, İsrail’in Ortadoğu politikası için bulunmaz bir nimetti ve “Türk lokumu” benzetmesini fazlasıyla hak ediyordu.
İsrail için “seve seve”
Türk askerini Lübnan’a İsrail’i koruması için “seve seve” gönderen de Tayyip değil miydi? Genelkurmay’ın “gitmiyoruz, gönderiliyoruz” açıklamalarının yanında Tayyip “tezkereye karşı çıkmak ihanettir” diyordu.
Her ne kadar “barış gücü” adı altında asker gönderme gerçekleşse de yapılan, tıpkı işbirlikçi DP’nin aldığı ABD çıkarları için askerlerimizi “seve seve” gönderiyoruz tavrının, bugünkü temsilcileri tarafından İsrail için tekrarlanmasından başka birşey değildi.
Tayyip bunun gayet farkında “sorumluluklardan kaçılmaz” diyerek tezkere karşıtlarına cevap vermişti.
Hatta Osmanlı’nın 500 yıl üç kıtada hakimiyetini ve Osmanlıcılığı hatırlatarak “500 yıllık tecrübe ilham kaynağımız” demişti.
Son Gazze saldırısından önce Türkiye’ye gelip Tayyip ve Gül’le görüşen Olmert, Türkiye’den ayrıldıktan sonra bir hafta bile geçmeden Gazze’yi bombalamaya başlamıştı.
Aynı Olmert’le (o zaman Başbakandı), Abdullah Gül (o zaman Dışişleri bakanıydı) İsrail’in Lübnan’a saldırısından sonra görüşmüştü.
Lübnan’a Türk askerinin gönderilmesi için alt yapıyı hazırlamak için İsrail’e giden Gül, Olmert ve Livni ile görüşmüş; Olmert o zaman Gül’e “Ordunuzu bölgede istiyoruz” emri vermişti. Ardından da emir yerine getirildi.
Türk askerinin Lübnan’a gönderilmesiyle birlikte Türkiye Büyük Ortadoğu ve Büyük İsrail projesi içinde kendi sonunu da getirecek bir durumun aktörü haline getirilmeye ve sürece doğrudan dahil edilmeye çalışıldı.
Bir anlamda Türkiye’nin kendi parçalanması planına kendisinin de ortak olacağı bir durum yaratılıyordu. Tıpkı 1 Mart tezkeresinde yapılmaya çalışıldığı gibi.
Lokumların savunduğu bir tek çıkar vardı. Ne Türkiye’nin, ne Filistin’in çıkarı. Sadece ve sadece ABD’nin ve İsrail’in çıkarları.
Tayyip Peres’i sadece Davos’ta mı dinledi?
Tayyip’in Davos’ta Peres’e karşı yaptığı çıkışlar, ertesi günkü basında tüm manşetlerde yer aldı. Tayyip’in Peres’i nasıl madara ettiğinden, nasıl rest çekip gittiğinden, Türkiye’nin onurunu nasıl koruduğundan bahseden medya, topyekün Tayyip’in arkasındaydı.
Ama kimse Tayyip’in dakikalar boyunca Peres’in suçlamalarını dinlediğinden bahsetmedi. Zaten Emine de o yüzden ağlamış, kocasını konuşturmuyorlar diye.
Tayyip oyunu gereği ilk önce dinleyecek sonra şovunu yapıp gidecekti zaten. Öyle de yaptı.
Ama bunun yeni birşey olmadığını da belirtmek gerek. Tayyip, Peres’i ilk defa dinlemiyor.
2007 Kasım’ında İsrail Cumhurbaşkanı Peres, ABD’nin desteklediği Annapolis Konferansı ve Ankara Forumu için Abdullah Gül tarafından Türkiye’ye davet edildi.
Kurulduğu yıldan bu yana ilk defa bir İsrailli yetkili Türkiye’de Millet Meclisi’ne giriyordu ve bu da AKP’ye nasip olmuştu.
Peres’i Millet Meclisi’nde konuşma yapacak olmasının yaratacağı tepkileri engellemek için AKP Filistin Devlet Başkanı Abbas’ı da Peres’in konuşma yapacağı günden bir gün önce Türkiye’ye davet etti.
Yani Filistin’in davet edilmesi sadece Peres’in rahat rahat konuşabilmesi için yapılmış bir önlemdi AKP için.
Bugün Filistin davasının savurucusu “Davos Fatihi”ni görüyor musunuz? Katil Peres Meclis’te nasıl rahat konuşur onun hesabında, yoksa ölen Filistili çocuklar umrunda bile değil o zaman.
Peres, alkışlarla genel kurula giriyor ve yine alkışlarla konuşmasını bitiriyor. Bu sırada Tayyip ve bakanları bakanlar kurulu sıralarında, Abdullah Gül de komisyon sıralarından Peres’i can kulağıyla dinlediler ve bol bol alkışladılar.
Demek ki Tayyip, Peres’i ilk defa dinlemiyor. Meclis’e davet edip orada dinliyor.
Konuşulanlara gelince klasik “Ortadoğu’da Barış” adı altında İsrail yandaşlığı ve İsrail’in Ortadoğu politikasına ortaklıktan başka birşey değildi.
Peres Ortadoğu’daki emperyalist planlarını AKP sayesinde mecliste söyleme imkanı bulmuş oldu. İran düşmanlığını tüm Türk milletine mal etmek isteyen Peres’e bu fırsatı verilirken, direnen Filistinlilere “terörist” muamalesi yapılmasına göz yumuldu.
Peres “Türk lokumları”yla olan ilişkilerini ve Ortadoğu politikasındaki yerlerini Mecliste şöyle ortaya koydu:
“Türkiye, bugün de İslam kültürünün onurunu, tahrik, nefret ve terör vasıtasıyla onun gerçek imajını bozmaya çalışanlara karşı en ön sırada korumaya devam etmektedir. Türkiye’nin takip ettiği yolu, çepeçevre bir uyum yaratma vasıtası olarak görüyoruz. Diğer taraftan -saklamayacağım-İran, diğerleri üzerinde kendi hegemonyasını kurmayı amaçlamaktadır. Türkiye inanca, İran endişeye yol açmaktadır.”
Peres, Meclisteki konuşmasında bugünlerde yeniden gündeme gelen “Osmanlıcılık” meselesine de yer verdi. Osmanlı döneminde Yahudilere el uzatılması örneğini vererek, Ortadoğu’da uygulanmak istenen Büyük İsrail projesine ışık yakacak “Osmanlıcılık” fikirlerinin üzerinde durarak gündeme getirdi.
“Biz, halkımızın başına büyük bir felaket geldiğinde, atalarınızın atalarımıza nasıl el uzattığını hatırlıyoruz. İspanya kralları, İspanya’da yerleşik Yahudi toplumunu, Hıristiyan inancını benimsemek ya da İber Yarımadası’ndan kovulmak arasında bir tercih yapmaya zorlayan bir karar yayımladığında, Yahudilerin çoğu sürgünü seçti. Sadece Babıâli, toplu olarak göç etmelerine ve Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yerleşmelerine geçit verdi.”
Peres Çankaya’da
Peres, Türkiye ziyaretinde Mecliste yaptığı konuşmadan sonra Gül tarafından Köşkte düzenlenen yemeğe katıldı. Gül-Tayyip ve Peres’li saadet bu kez yemek masasındaydı.
Kendini oldukça rahat hissettiğinden olacak Peres, önceden hazırladığı metni kullanmayıp, o anki aklına gelenleri söylemişti.
“Türk lokumları”ndan duyduğu memnuniyet burada da devam ederken, Peres, Gül’ü ve Tayyip’i İsrail’e davet etti.
Türkiye’nin İsrail ve Filistin halkları arasında barışa katkıda bulunmak için çok özel ve eşsiz bir konumda olduğunu belirten Peres, Ortadoğu politikasını burada da devam ettirdi.
Aynı zamanda “Türk lokumları”nın bundan sonra nasıl bir politika izleyecekleri konusunda talimatlarını vermiş oldu.
Yemekte konu İran ve nükleer faaliyetlere gelince Gül, Peres’in istediği açıklamaları yapıyordu.
“Biz bölgemizdeki bütün kitle imha ve nükleer silahlarına karşıyız” diyen Gül, konu İsrail’in nükleer faaliyetlerine gelince suspus olmuştu. Nükleer enerjinin barışçıl faaliyetler için kullanılması genektiğini belirten Gül, İsrail’i barış güvercini haline getirmişti.
Ortadoğu’daki en büyük nükleer silah deposu İsrail ama Peres, İran’ı teröre destek olmakla suçluyor; İran’i tehdit eden bir ülkenin olmadığını ve dolayısıyla nükleer silaha ihtiyacı olmadığını belirtiyordu.
Peres, Türkiye’nin Ortadoğu barış sürecine katkılarını da takdirle karşıladıklarını belirterek, bu çerçevede Türkiye’nin liderliğine yalnızca saygı değil güven duyduklarını, mevcut ikili ilişkilerin daha da ileri götürülmesinin ortak hedef olduğunu söyleyerek konuşmasını bitirmişti.
Davos Fatihi değil Yahudi cesareti
Şöyle geriye dönüp kısaca neler yaşandı diye bakınca karşımıza ne bir Davos Fatih’i ne bir İsrail karşıtı ne de bir Nasır çıkar.
Tayyip’in Davos oyununa bakıp da ondan bir fatih, bir İsrail karşıtı hatta bir Nasır yaratmaya çalışanlar ondan ancak iyi bir İsrailci olacağını er geç göreceklerdir.
Yoksa hem Peres’in lokumu olacaksın, hem İsrail’in çıkarları için Mehmetçiği gözden çıkaracaksın, hem Yahudi sermayesinin sözcülüğünü yapacaksın, hem dostluk başka alışveriş başka gibi İsraille ilişkileri hiçbirşey yokmuş gibi devam ettireceksin, İsrailli katilleri Mecliste ve Cumhurbaşkanlığı köşkünde konuşturacaksın; sonra da tutup en büyük İsrail karşıtı kesileceksin, Davos Fatih’i olacaksın.
Bu arada Fatih’lik bile kısa sürecek gibi duruyor. Tayyip tükürdüğünü yalamaya başladı bile. Bu yazı yazılıyorken Tayyip’in Ortadoğu uçbeyi Davutoğlu Hamas’ın elinde rehin tuttuğu İsrail askerinin bırakılması için kulis faaliyetlerine başlamıştı.
Bütün bunları Türk milletinin gözünün önünde yapıyorsunya Tayyip.
Bunun adı olsa olsa Yuhudi cesareti olur!
http://www.turksolu.org/224/celik224.htm