Baykal, din tacirlerini kızdırdı
İkide bir Türkiye’yi dolaşırım. İşime toplu taşıma araçlarıyla gelirim. Halkın arasındayım. İnsanlarla sohbet ederim ve bundan da mutlu olurum.
Bu arada siyasi partileri; elbette ki CHP’yi de sorarım. Bu parti ile ilgili olarak denilen şudur: Seçkinlerin partisi. Halka inmiyor, hatta halkı küçük görüyor.
CHP Lideri Baykal, bu önyargıyı kıracak bir adım attı. İstanbul Sarıgazi’de çarşaflı kadınların partiye katılım töreninde bulunarak onlara rozet de taktı. Ben; bunu çok önemsedim.
İktidar olmak isteyen bir partinin halkın alt katmanlarını dışlayarak amacına ulaşması mümkün değildir.
Çünkü; türbanlılar ve çarşaflılar da üniversite mezunu işkadınları gibi oy sahibidir.
İkincisi; o kadınların türbanı veya çarşafı; siyasi partiye üye olmalarını engelleyemez. Onlar eğer seçilmek isterlerse; yasaların istediği şartlara uyacaklardır.
HHH
Sayın Baykal’ın açılımına parti içinden tepkiler geliyor. CHP’ye çarşaflı kadınların üye yapılmasının laikliğe, Atatürk ilkelerine ve devrimlere ters olduğu ileri sürülüyor. Teorik olarak buna hak verilebilir. Lakin; o kadınları, içine itildikleri konumda bırakmak; laikliğe ve Atatürk ilkelerine çok daha terstir.
Artık kabul edelim ki çarşaflı ve türbanlı kadınlar Türkiye’nin gerçeğidir; bunları yok sayamayız. Bu gerçeği görmezden gelenlere soruyorum: Ne yapalım; çarşaflı kadınları idam mı edelim?
CHP’nin açılımına ikinci itiraz ve tepki ise tarikatçi gazetecilerden yükseliyor. Geçen Akşam Mehtap TV’de Ali Bulaç, Hüseyin Gülerce ve Ahmet Taşgetiren, CHP’nin çarşaf açılımını yerden yere vurdular. Bunlar köşelerinde de ‘Baykal’a inanmayın!’ diye yazdılar.
Hatırlatayım ki bu kanalda; işte isimlerden sonra Fethullah Gülen nutuk atıyor.
Ne oluyor peki?
Ülkenin en önemli partisi; cumhuriyeti kuran parti, çarşaflı kadınları o partiye alıyor ama çarşaf ve türban savunucuları buna şiddetle karşı çıkıyorlar. Üstüne üstlük bu kanala gelen elektronik mektuplarda da CHP’nin bu yaklaşımı eleştiriliyor; güvenilmez bulunuyor.
Yani; CHP’nin dinsel duyarlılığı yüksek kesimlere açılması; en çok o kesimleri yönlendiren ideologları kızdırıyor.
Öyleyse bu atılan adım doğrudur… CHP; başta belirttiğim gibi seçkinlerin partisi olmaktan halkın partisi olmaya doğru yürümelidir. CHP; bunu 1972′de algılamış ve Bülent Ecevit’i, İsmet Paşa gibi çok önemli bir kişinin yerine seçmişti. Ve bu parti; ‘Halkçı Ecevit’ sloganıyla birinci partiliğe kadar tırmanabilmişti.
BAHÇELİ’NİN DOĞRU ADIMI
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin salı günkü parti grubunda yaptığı konuşmanın tarihsel değer taşıyan bir boyutu vardı. MHP Lideri; bütün Türkiye’ye hitap ederken; ‘Alevi kardeşlerimizin sorun, sıkıntı ve beklentileri görmezden gelinemez. Alevi kardeşlerimizin sorunları milli bütünlük, toplumsal hoşgörü ve dayanışma ruhu ile ele alınıp çözüm yolları üzerinde iyi niyetle ortak çaba gösterilmeli.’ dedi.
Alevi toplumunu tanımlarken, ‘Yaşayış, hayata bakış, insanlararası ilişkiler, milli kültüre katkı ve vatana bağlılıkları itibarıyle biz olan ve bizden olan Alevi kardeşlerimiz’ demesi de Sayın Bahçeli’nin soruna çok samimi ve bilinçli-bilgili biçimde yaklaştığını ortaya koyuyordu.
MHP Lideri Bahçeli; aslında Türkiye’nin bu konuyu nasıl ele alabileceği konusunda sosyolojik bir metod sundu. Bunun için tarafların önyargılardan arınarak bir araya gelmelerinin şart olduğunu belirtti. Ve MHP’nin hükümete bu konuda yardımcı olacağını da açık açık söyledi. Böylece; hükümetin ‘Anayasa ve yasalar izin vermiyor!’ diyerek yapacağı itirazın da önünü kesti. İşte bu nokta; çok önemlidir.
Artık hükümet; Alevi toplumunun çatı örgütlerini, düşünürlerini, inanç önderlerini kapsayan bir komisyon oluşturmalı ve sorunu cumhuriyet ilkeleri doğrultusunda, demokratik bir anlayışla çözmek için adım atmalıdır. Alevi toplumunun beklentisi ile cumhuriyet idealleri arasında bir sorun olmadığı gerçek olduğuna göre; çözüm de çok kolaydı.
RIZA ZELYUT http://www.ilk-kursun.com/2008/11/20/baykal-din-tacirlerini-kizdirdi/
İkide bir Türkiye’yi dolaşırım. İşime toplu taşıma araçlarıyla gelirim. Halkın arasındayım. İnsanlarla sohbet ederim ve bundan da mutlu olurum.
Bu arada siyasi partileri; elbette ki CHP’yi de sorarım. Bu parti ile ilgili olarak denilen şudur: Seçkinlerin partisi. Halka inmiyor, hatta halkı küçük görüyor.
CHP Lideri Baykal, bu önyargıyı kıracak bir adım attı. İstanbul Sarıgazi’de çarşaflı kadınların partiye katılım töreninde bulunarak onlara rozet de taktı. Ben; bunu çok önemsedim.
İktidar olmak isteyen bir partinin halkın alt katmanlarını dışlayarak amacına ulaşması mümkün değildir.
Çünkü; türbanlılar ve çarşaflılar da üniversite mezunu işkadınları gibi oy sahibidir.
İkincisi; o kadınların türbanı veya çarşafı; siyasi partiye üye olmalarını engelleyemez. Onlar eğer seçilmek isterlerse; yasaların istediği şartlara uyacaklardır.
HHH
Sayın Baykal’ın açılımına parti içinden tepkiler geliyor. CHP’ye çarşaflı kadınların üye yapılmasının laikliğe, Atatürk ilkelerine ve devrimlere ters olduğu ileri sürülüyor. Teorik olarak buna hak verilebilir. Lakin; o kadınları, içine itildikleri konumda bırakmak; laikliğe ve Atatürk ilkelerine çok daha terstir.
Artık kabul edelim ki çarşaflı ve türbanlı kadınlar Türkiye’nin gerçeğidir; bunları yok sayamayız. Bu gerçeği görmezden gelenlere soruyorum: Ne yapalım; çarşaflı kadınları idam mı edelim?
CHP’nin açılımına ikinci itiraz ve tepki ise tarikatçi gazetecilerden yükseliyor. Geçen Akşam Mehtap TV’de Ali Bulaç, Hüseyin Gülerce ve Ahmet Taşgetiren, CHP’nin çarşaf açılımını yerden yere vurdular. Bunlar köşelerinde de ‘Baykal’a inanmayın!’ diye yazdılar.
Hatırlatayım ki bu kanalda; işte isimlerden sonra Fethullah Gülen nutuk atıyor.
Ne oluyor peki?
Ülkenin en önemli partisi; cumhuriyeti kuran parti, çarşaflı kadınları o partiye alıyor ama çarşaf ve türban savunucuları buna şiddetle karşı çıkıyorlar. Üstüne üstlük bu kanala gelen elektronik mektuplarda da CHP’nin bu yaklaşımı eleştiriliyor; güvenilmez bulunuyor.
Yani; CHP’nin dinsel duyarlılığı yüksek kesimlere açılması; en çok o kesimleri yönlendiren ideologları kızdırıyor.
Öyleyse bu atılan adım doğrudur… CHP; başta belirttiğim gibi seçkinlerin partisi olmaktan halkın partisi olmaya doğru yürümelidir. CHP; bunu 1972′de algılamış ve Bülent Ecevit’i, İsmet Paşa gibi çok önemli bir kişinin yerine seçmişti. Ve bu parti; ‘Halkçı Ecevit’ sloganıyla birinci partiliğe kadar tırmanabilmişti.
BAHÇELİ’NİN DOĞRU ADIMI
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin salı günkü parti grubunda yaptığı konuşmanın tarihsel değer taşıyan bir boyutu vardı. MHP Lideri; bütün Türkiye’ye hitap ederken; ‘Alevi kardeşlerimizin sorun, sıkıntı ve beklentileri görmezden gelinemez. Alevi kardeşlerimizin sorunları milli bütünlük, toplumsal hoşgörü ve dayanışma ruhu ile ele alınıp çözüm yolları üzerinde iyi niyetle ortak çaba gösterilmeli.’ dedi.
Alevi toplumunu tanımlarken, ‘Yaşayış, hayata bakış, insanlararası ilişkiler, milli kültüre katkı ve vatana bağlılıkları itibarıyle biz olan ve bizden olan Alevi kardeşlerimiz’ demesi de Sayın Bahçeli’nin soruna çok samimi ve bilinçli-bilgili biçimde yaklaştığını ortaya koyuyordu.
MHP Lideri Bahçeli; aslında Türkiye’nin bu konuyu nasıl ele alabileceği konusunda sosyolojik bir metod sundu. Bunun için tarafların önyargılardan arınarak bir araya gelmelerinin şart olduğunu belirtti. Ve MHP’nin hükümete bu konuda yardımcı olacağını da açık açık söyledi. Böylece; hükümetin ‘Anayasa ve yasalar izin vermiyor!’ diyerek yapacağı itirazın da önünü kesti. İşte bu nokta; çok önemlidir.
Artık hükümet; Alevi toplumunun çatı örgütlerini, düşünürlerini, inanç önderlerini kapsayan bir komisyon oluşturmalı ve sorunu cumhuriyet ilkeleri doğrultusunda, demokratik bir anlayışla çözmek için adım atmalıdır. Alevi toplumunun beklentisi ile cumhuriyet idealleri arasında bir sorun olmadığı gerçek olduğuna göre; çözüm de çok kolaydı.
RIZA ZELYUT http://www.ilk-kursun.com/2008/11/20/baykal-din-tacirlerini-kizdirdi/