Siyaset bilimi okumaya yeni başlamış bir üniversite öğrencisi bile bilir ki; Başbakanın Davos'daki üslubu hatalıdır. Diplomaside çoğu zaman cepheden saldırmazsınız, çevirme harekatı yaparsınız. Bu şiddetli çıkışın ardından çok kısa bir zaman diliminde başbakanı "Davos fatihi" ilan eden mitinglerin düzenlenmesi de düşündürücü.
Milli onuruna sahip çıkmayı bilen her ülke, askerinin başına çuval geçirilmesini savaş sebebi sayar, bu açıktır. Böyle bir durumda nota hafif kalır. Tartışması yapılan nota meselesi (İsrail'li komutana verilen) arkasında durulabilecek gibi değil. Nota verdik de, İsrail bunu ne derece dikkate aldı? Uluslararası siyasette baskın mıyız? Ambargo koyabiliyor muyuz? Boykot edebiliyor muyuz? Silahlı kuvvetlerimizin caydırıcılığı hangi düzeyde? Herşeyden önce kendi ülkemizde bölücülük propagandası yapan bir partiyi hala kapatamıyoruz. Bunu da demokratiklik sanıyoruz. Biz kendi içimizde çok güçsüzüz. O derece güçsüzüz ki; bırak Davos'u, dünya üzerinde herhangi bir yerin fatihi olamayız.
Bazı arkadaşlarımın atıfta bulunduğu medya kuruluşlarının tarafsızlığı şüphelidir. Hatta "yeni dünya düzeninde" herşey şüphelidir. Naçizane fikrim şu yöndedir: en saf, milli çıkarları gözeten, hukuka en uygun görünen oluşumların bile ardında kapital çıkarlar yatabilmektedir. Bu yüzden kimseye güvenmeden, şüpheyi bir araç olarak kullanarak, mümkün olan en doğru bilgiye ulaşmaya çalışalım. Fakat kanımca %100 doğru bilgiye ulaşmak her zaman mümkün olmayacak. Bu yüzden kişilerin, partilerin v.s sıkı savunucuları olmadan önce iki kez düşünelim. Türkiye Cumhuriyeti'nin yükselmesini istiyorsak üzerine inşa edildiği temel değerlere sahip çıkmalıyız. Gerisi hikaye... Benim de gevezeliğim üzerimde, kusuruma bakmayın