.DepresyoN
Banned
- Katılım
- 3 Ocak 2009
- Mesajlar
- 235
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Türbancı demokrasi
Yüksek Öğretim Kurumu’nun varoluş nedeni üniversiteleri, yüksek öğretimi sıkı düzen içinde kontrol etmektir. Askeri yönetim YÖK’ü bu amaçla kurmuştu.
YÖK bu görevini her dönemde, askeri yönetim döneminde, ama aynı zamanda Özal, Demirel, İnönü, Çiller, Yılmaz dönemlerinde de layıkıyla yerine getirmiştir. Askeri yönetim için zaten başka türlüsü düşünülemezdi, ama sonraki bütün sivil ve “demokrat” siyasiler YÖK’le sadece bu “gücü” ellerinde tutmak için ilgilenmişlerdir.
Böyle bir sıkı yönetim kurumunu elde tutmayı her siyasi iktidar kendisi için bir “güç” olarak görmüş, attıkları bütün demokrasi nutuklarını unutmuşlardır.
***
Son olarak YÖK’ün başına AKP iktidarına yakın ve yakın oluşu gizlenmeyen bir kişi geldi. Yeni YÖK Başkanı da bol bol üniversite özerkliği, bilim özgürlüğü, bilim insanlarının özgürlüğü gibi konularda konuştu.
Birisi bu konularda konuşuyorsa kendisinden beklenen, bütün bu alanlardaki şikâyetleri gidermek için çalışmasıdır. Yeni Başkan’ın ilk önemli faaliyetinin üniversitede türbanın serbest bırakılmasına ilişkin olduğu hatırlardadır.
Ne demişlerdi bu girişimleri sırasında?
“Üniversite özgürlük kurumudur” demişlerdi, “üniversitede yasak olmaz” demişlerdi.
Aynı YÖK bir genelge yayınladı ve üniversite mensuplarının sivil toplum örgütlerinde görev üstlenmeleri için izin almaları şartını getirdi.
“Sivil toplum örgütü” denildiğinde bunun içine her türlü araştırma vakfı da girer, sendikalar da girer, tabip odaları gibi meslek örgütleri de girer. Hatta siyasi partiler de bu izin kapsamına girebilir.
***
YÖK kurulduğu zaman ilk icraatlarından biri üniversite mensuplarının siyasi partilere üye olmasını yasaklamaktı. Düşünmüşlerdi ki, üniversite siyasetle uğraşmadığı zaman bazı dertler biter. O dertler de -her türlü çağ dışı kafa için- okumak, düşünmek, tartışmak, toplumla ilgili fikirlerini açıkça söylemek ve buna uygun örgütlenme hakkını kullanmaktır.
O günün YÖK’ü ile bugünkü türbanla ilgili ağır özgürlük nutukları atanların YÖK’ü arasında zihniyet açısından bir fark yok.
Bir üniversite asistanı, doçenti, profesörü sendikada görev almak için izin isteyecek! Hiç yanılmayalım, bu sendika ya da meslek örgütü ya da dernek “uygun” görülürse izin hemen çıkar, yoksa çıkmaz.
Bu zevatın askeri sıkı düzen zihniyetinden bir zihniyet farkı yoktur, bunların özgürlükten, üniversite özgürlüğünden, her türlü örgütlenme ve düşünce özgürlüğünden anladıkları hiç farklı değildir.
Onlar türbansız ve iç boş kafalar istiyordu, bunlar da türbanlı ama yine içi boş kafalar istiyorlar.
http://haber.gazetevatan.com/haber....si_217065_4&Newsid=217065&Categoryid=4&wid=11
Yüksek Öğretim Kurumu’nun varoluş nedeni üniversiteleri, yüksek öğretimi sıkı düzen içinde kontrol etmektir. Askeri yönetim YÖK’ü bu amaçla kurmuştu.
YÖK bu görevini her dönemde, askeri yönetim döneminde, ama aynı zamanda Özal, Demirel, İnönü, Çiller, Yılmaz dönemlerinde de layıkıyla yerine getirmiştir. Askeri yönetim için zaten başka türlüsü düşünülemezdi, ama sonraki bütün sivil ve “demokrat” siyasiler YÖK’le sadece bu “gücü” ellerinde tutmak için ilgilenmişlerdir.
Böyle bir sıkı yönetim kurumunu elde tutmayı her siyasi iktidar kendisi için bir “güç” olarak görmüş, attıkları bütün demokrasi nutuklarını unutmuşlardır.
***
Son olarak YÖK’ün başına AKP iktidarına yakın ve yakın oluşu gizlenmeyen bir kişi geldi. Yeni YÖK Başkanı da bol bol üniversite özerkliği, bilim özgürlüğü, bilim insanlarının özgürlüğü gibi konularda konuştu.
Birisi bu konularda konuşuyorsa kendisinden beklenen, bütün bu alanlardaki şikâyetleri gidermek için çalışmasıdır. Yeni Başkan’ın ilk önemli faaliyetinin üniversitede türbanın serbest bırakılmasına ilişkin olduğu hatırlardadır.
Ne demişlerdi bu girişimleri sırasında?
“Üniversite özgürlük kurumudur” demişlerdi, “üniversitede yasak olmaz” demişlerdi.
Aynı YÖK bir genelge yayınladı ve üniversite mensuplarının sivil toplum örgütlerinde görev üstlenmeleri için izin almaları şartını getirdi.
“Sivil toplum örgütü” denildiğinde bunun içine her türlü araştırma vakfı da girer, sendikalar da girer, tabip odaları gibi meslek örgütleri de girer. Hatta siyasi partiler de bu izin kapsamına girebilir.
***
YÖK kurulduğu zaman ilk icraatlarından biri üniversite mensuplarının siyasi partilere üye olmasını yasaklamaktı. Düşünmüşlerdi ki, üniversite siyasetle uğraşmadığı zaman bazı dertler biter. O dertler de -her türlü çağ dışı kafa için- okumak, düşünmek, tartışmak, toplumla ilgili fikirlerini açıkça söylemek ve buna uygun örgütlenme hakkını kullanmaktır.
O günün YÖK’ü ile bugünkü türbanla ilgili ağır özgürlük nutukları atanların YÖK’ü arasında zihniyet açısından bir fark yok.
Bir üniversite asistanı, doçenti, profesörü sendikada görev almak için izin isteyecek! Hiç yanılmayalım, bu sendika ya da meslek örgütü ya da dernek “uygun” görülürse izin hemen çıkar, yoksa çıkmaz.
Bu zevatın askeri sıkı düzen zihniyetinden bir zihniyet farkı yoktur, bunların özgürlükten, üniversite özgürlüğünden, her türlü örgütlenme ve düşünce özgürlüğünden anladıkları hiç farklı değildir.
Onlar türbansız ve iç boş kafalar istiyordu, bunlar da türbanlı ama yine içi boş kafalar istiyorlar.
http://haber.gazetevatan.com/haber....si_217065_4&Newsid=217065&Categoryid=4&wid=11