- Katılım
- 23 May 2007
- Mesajlar
- 4,439
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Yanıtlanması gereken asıl soru, Atatürk’ün Cumhuriyeti hangi gençliğe emanet ettiğidir. Kendi zamanında yetişen gençliğe mi? Yoksa genç kuşaklara mı?.. Biz ne yaptık, bizden sonraki kuşaklar ne yapıyorlar?..
Siyasi yapılandırmalar sonucu olay pek çoğumuz için “Bizden sonrası tufan” anlayışına dönüşmüş durumda. İlerlemesi gereken Atatürk devrimlerini artık sadece korumaya uğraşır duruma düştük. Devrim korunmaya uğraşılıyorsa, yok olma sürecine de girmiş demektir.
Demokrasi bir yaşam biçimidir. Özgürlük ve eğitim de onun en önemli unsurları. Bu ikisinin ortak niteliklerinden başlangıçta gördüğümüz, kapsamlarının sınırsız olmasıdır. Uygulamada ise her birinin gerçek sınırları olduğunu görürüz. Sonuç olarak özgürlük de, eğitim de öncelikle ekonomik etkilerle sınırlandırılmıştır. Bu aşamada görevin büyüğü kadınlarımıza düşmektedir. Oysa Türk kadını belirsizlikler içinde yuvarlanıp gitmektedir.
Bu dünyada yaşamı çocuk yaşta kısıtlanmış ve eğitimden yoksun bırakılmış pek çok kadınımız, öbür dünyaya hazırlanarak, cennet ve cehennem arasında gidip gelmekte ve çocuklarına da korkuyu, örtünmeyi, sınırsız itaati öğretmektedir.
Aileleri gerekli eğitim almamış, kendi aklının sınırlarında sıkışıp kalmış bu çocuklara, genç olduklarında da toplum kuruluşları ve siyasi partilerce sahip çıkılmadı. Ülkenin yarını ve itici gücü olan bu gençlerden, örgütlenmelerinden korkuldu. Yalnızlığın ve karamsarlığın içine itildiler.
Gençlerimize sahip çıkalım. Onların geleceğine sahip çıkalım. Düzen denilen bu düzensizlik, oturup beklemekle, kendimize acımakla, seçimden seçime bayrak gibi elimizde salladığımız bir tek oyla düzelmez. “Nereye oy vereceksin” sorusuna “Onu benim kocam bilir” diyen kadınlarımıza sahip çıkalım.
Her para harcadıklarında kendilerinden kesilen vergilerle kendilerine sadaka verilen, kömürle gıda paketleriyle oyları yönlendirilen, evine hiç gazete girmemiş, okumayan, izlemeyen erkeklerimize sahip çıkalım.
Atatürk gençlere Cumhuriyeti koruma görevi verirken, onların dinamizminin yanı sıra bilinç-lendirilmelerine ve eğitilmelerine de güveniyordu. Bizler bu ortamı sağlayamadıysak, suçlu çocuklarımız değil. Onların menfaatler çarkının içinde yok olup gitmelerine izin vermeyelim.
Mübeccel Ertem
Hakimiyeti Milliye
Siyasi yapılandırmalar sonucu olay pek çoğumuz için “Bizden sonrası tufan” anlayışına dönüşmüş durumda. İlerlemesi gereken Atatürk devrimlerini artık sadece korumaya uğraşır duruma düştük. Devrim korunmaya uğraşılıyorsa, yok olma sürecine de girmiş demektir.
Demokrasi bir yaşam biçimidir. Özgürlük ve eğitim de onun en önemli unsurları. Bu ikisinin ortak niteliklerinden başlangıçta gördüğümüz, kapsamlarının sınırsız olmasıdır. Uygulamada ise her birinin gerçek sınırları olduğunu görürüz. Sonuç olarak özgürlük de, eğitim de öncelikle ekonomik etkilerle sınırlandırılmıştır. Bu aşamada görevin büyüğü kadınlarımıza düşmektedir. Oysa Türk kadını belirsizlikler içinde yuvarlanıp gitmektedir.
Bu dünyada yaşamı çocuk yaşta kısıtlanmış ve eğitimden yoksun bırakılmış pek çok kadınımız, öbür dünyaya hazırlanarak, cennet ve cehennem arasında gidip gelmekte ve çocuklarına da korkuyu, örtünmeyi, sınırsız itaati öğretmektedir.
Aileleri gerekli eğitim almamış, kendi aklının sınırlarında sıkışıp kalmış bu çocuklara, genç olduklarında da toplum kuruluşları ve siyasi partilerce sahip çıkılmadı. Ülkenin yarını ve itici gücü olan bu gençlerden, örgütlenmelerinden korkuldu. Yalnızlığın ve karamsarlığın içine itildiler.
Gençlerimize sahip çıkalım. Onların geleceğine sahip çıkalım. Düzen denilen bu düzensizlik, oturup beklemekle, kendimize acımakla, seçimden seçime bayrak gibi elimizde salladığımız bir tek oyla düzelmez. “Nereye oy vereceksin” sorusuna “Onu benim kocam bilir” diyen kadınlarımıza sahip çıkalım.
Her para harcadıklarında kendilerinden kesilen vergilerle kendilerine sadaka verilen, kömürle gıda paketleriyle oyları yönlendirilen, evine hiç gazete girmemiş, okumayan, izlemeyen erkeklerimize sahip çıkalım.
Atatürk gençlere Cumhuriyeti koruma görevi verirken, onların dinamizminin yanı sıra bilinç-lendirilmelerine ve eğitilmelerine de güveniyordu. Bizler bu ortamı sağlayamadıysak, suçlu çocuklarımız değil. Onların menfaatler çarkının içinde yok olup gitmelerine izin vermeyelim.
Mübeccel Ertem
Hakimiyeti Milliye