CHP Milletvekili Canan Arıtman'ın maksadını aşan ifadelerini
devleştirenler, o çok haklı hissiyatı boğmakla kalmadı, Çankaya
Köşkü'ndeki Abdullah Gül'e de iyi "kalkan" oldu.
Ama Türkiye, peşini bırakmadan, bıkmadan, usanmadan Cumhurbaşkanlığı
yemini etmiş bir kişinin, Ermeni ve Ermenici tezlerine destek veren "özür"
bildirisini, "düşünce ve ifade özgürlüğü" saymasını sorgulamalıdır.
Bu kapsamda Sayın Gül'e üç soru yöneltmek istiyorum:
1-Cumhurbaşkanlığı yeminini yürekten benimsiyor,
o yeminin yer aldığı Anayasa'ya inanıyor musunuz?
2-Yavuz Donat, hemşehriniz Kayserililerin "zehir zemberek" bir bildiri hazırladığını yazdı.
Altındaki 100 imza "sivil toplum örgütlerinin başkanlarına" aitmiş. Bu bildiri, 23 Aralık'ta
yayınlanacakmış. Ancak bir gece önce haberiniz olmuş ve Kayseri Büyükşehir Belediye
Başkanı Mehmet Özhaseki'yi arayarak, "Sakın ha!..Böyle bir bildiri yayınlanmasın"
demişsiniz. Öncelikle, bunu yaptığınız doğru mu? Doğru ise "özürcülerin" yaptığını,
"düşünce ve ifade özgürlüğü" saydığınıza göre, hemşehrilerinizinki ne saydınız?
Yoksa "provokasyon" mu? Milletin maruz kaldığı saldırılara karşı, kendisini savunma
hakkını iğdiş etmeye, onları susturmaya hakkınız var mı? Sahi, siz kimin tarafındasınız?
3-Hatırlar mısınız, 27 Nisan 1993'te Meclis kürsüsünde şunları söylemiştiniz:
"Bazı köşe yazarları, hatta bazı diplomatlar ve
bazı politikacı arkadaşlarımız şunu söylüyorlar;
"Ermenistan'ın nüfusu 3 milyondur, Azerbaycan
7 milyondur, Türkiye 60 milyondur ve etrafı hep
sarılmıştır". Bunlar, aslında bizim tutarsız laflarımız...
Çünkü, İsrail'e bakın...İsrail'in nüfusuyla, İsrail'in
çevresindeki düşmanlarının nüfuslarını kıyaslayın...
İsrail, nasıl bir aysbergse, Ermenistan da bu bölgede
bir aysbergdir. Bugün bunu hafife alabilirsiniz, fakat
ileride karşımıza büyük bir düşmanı çıkarttığımızı
görürsünüz. Çünkü, dış desteği olan, Türkiye'nin
büyümesini, Türkiye'nin güçlenmesini istemeyen
bütün dünya ülkelerinin desteğine sahip olan bir
Ermenistan'ın, büyüyeceğini bugünden göremezseniz,
bu dış politika çok yanlış demektir."
Hala bu görüşte misiniz? Eğer öyleyse, işte "özür" bildirisini o "bazı köşe yazarları"
dediğiniz kimseler hazırlayıp, imzaladı, halen de millete aynı masalları anlatıyorlar.
Eğer siz aynı görüşlerinizi muhafaza ediyorsanız, bunlara neden kol-kanat geriyorsunuz?
Yoksa, size de mi "liberal vesayet" uyguluyorlar?..Değil, "o zaman yanılmışım" veya
"görüşlerim değişti" diyorsanız, millete bir izah ve özür borcunuz yok mu?
Biz her Allah'ın gün kendi milletimize küfrettirmek, iftira attırmakla meşgulüz.
Bakın, emperyalistlerin bölme planlarından nasibini alıp, Çekoslovakya iken,
Çek Cumhuriyeti haline getirilip, AB üyesi yapılan o küçücük devlet neyin
mücadelesini veriyor?..Cumhurbaşkanı Vaclav Klaus, başından beri
Cumhurbaşkanlığı Sarayına AB bayrağının çekilmesine karşı çıktı. Şimdi
1 Ocak 2009'da AB dönem başkanlığını üstelenecek ya, hiç olmazsa bu
6 aylık süre için AB bayrağına izin vermesi isteniyor. Cevabı şu oldu;
"Cumhurbaşkanlığı makamı, Çek halkını temsil ediyor. Ulusal bayrağın
dışında başka bir bayrak asmaya gerek yok."
O, Türkiye'nin karşısında kükreyen AB,
"Klaus'un sözleri talihsiz bir açıklama" deme dışında ne yapabildi?!..
Evet, biz de Çankaya Köşkü'nün, Türk Milleti'ni temsil ettiğine inanıyoruz.
Yegane isteğimiz, oradaki zatın da buna inanıp, bunu ifade etmesi, oradaki
göndere, Türk Bayrağı dışında –görünür, görünmez, sanal-
başka bayrak çekilmesine izin vermemesidir.
Atam 1919'da demiştir ki;
"Az rastlanmakla beraber üzüntüyle işitiyoruz ki,
milletin tarihini okumamış veya millî duygudan
mahrum kalmış olması gereken bazı kişiler,
yabancıların aleyhimizde ileri sürdükleri
suçlamaları reddetmedikleri gibi, vatanlarını
suçlu göstermekten çekinmiyorlar. Bu gibilere lanet!.."
http://www.heddam.com/#Icerik
devleştirenler, o çok haklı hissiyatı boğmakla kalmadı, Çankaya
Köşkü'ndeki Abdullah Gül'e de iyi "kalkan" oldu.
Ama Türkiye, peşini bırakmadan, bıkmadan, usanmadan Cumhurbaşkanlığı
yemini etmiş bir kişinin, Ermeni ve Ermenici tezlerine destek veren "özür"
bildirisini, "düşünce ve ifade özgürlüğü" saymasını sorgulamalıdır.
Bu kapsamda Sayın Gül'e üç soru yöneltmek istiyorum:
1-Cumhurbaşkanlığı yeminini yürekten benimsiyor,
o yeminin yer aldığı Anayasa'ya inanıyor musunuz?
2-Yavuz Donat, hemşehriniz Kayserililerin "zehir zemberek" bir bildiri hazırladığını yazdı.
Altındaki 100 imza "sivil toplum örgütlerinin başkanlarına" aitmiş. Bu bildiri, 23 Aralık'ta
yayınlanacakmış. Ancak bir gece önce haberiniz olmuş ve Kayseri Büyükşehir Belediye
Başkanı Mehmet Özhaseki'yi arayarak, "Sakın ha!..Böyle bir bildiri yayınlanmasın"
demişsiniz. Öncelikle, bunu yaptığınız doğru mu? Doğru ise "özürcülerin" yaptığını,
"düşünce ve ifade özgürlüğü" saydığınıza göre, hemşehrilerinizinki ne saydınız?
Yoksa "provokasyon" mu? Milletin maruz kaldığı saldırılara karşı, kendisini savunma
hakkını iğdiş etmeye, onları susturmaya hakkınız var mı? Sahi, siz kimin tarafındasınız?
3-Hatırlar mısınız, 27 Nisan 1993'te Meclis kürsüsünde şunları söylemiştiniz:
"Bazı köşe yazarları, hatta bazı diplomatlar ve
bazı politikacı arkadaşlarımız şunu söylüyorlar;
"Ermenistan'ın nüfusu 3 milyondur, Azerbaycan
7 milyondur, Türkiye 60 milyondur ve etrafı hep
sarılmıştır". Bunlar, aslında bizim tutarsız laflarımız...
Çünkü, İsrail'e bakın...İsrail'in nüfusuyla, İsrail'in
çevresindeki düşmanlarının nüfuslarını kıyaslayın...
İsrail, nasıl bir aysbergse, Ermenistan da bu bölgede
bir aysbergdir. Bugün bunu hafife alabilirsiniz, fakat
ileride karşımıza büyük bir düşmanı çıkarttığımızı
görürsünüz. Çünkü, dış desteği olan, Türkiye'nin
büyümesini, Türkiye'nin güçlenmesini istemeyen
bütün dünya ülkelerinin desteğine sahip olan bir
Ermenistan'ın, büyüyeceğini bugünden göremezseniz,
bu dış politika çok yanlış demektir."
Hala bu görüşte misiniz? Eğer öyleyse, işte "özür" bildirisini o "bazı köşe yazarları"
dediğiniz kimseler hazırlayıp, imzaladı, halen de millete aynı masalları anlatıyorlar.
Eğer siz aynı görüşlerinizi muhafaza ediyorsanız, bunlara neden kol-kanat geriyorsunuz?
Yoksa, size de mi "liberal vesayet" uyguluyorlar?..Değil, "o zaman yanılmışım" veya
"görüşlerim değişti" diyorsanız, millete bir izah ve özür borcunuz yok mu?
Biz her Allah'ın gün kendi milletimize küfrettirmek, iftira attırmakla meşgulüz.
Bakın, emperyalistlerin bölme planlarından nasibini alıp, Çekoslovakya iken,
Çek Cumhuriyeti haline getirilip, AB üyesi yapılan o küçücük devlet neyin
mücadelesini veriyor?..Cumhurbaşkanı Vaclav Klaus, başından beri
Cumhurbaşkanlığı Sarayına AB bayrağının çekilmesine karşı çıktı. Şimdi
1 Ocak 2009'da AB dönem başkanlığını üstelenecek ya, hiç olmazsa bu
6 aylık süre için AB bayrağına izin vermesi isteniyor. Cevabı şu oldu;
"Cumhurbaşkanlığı makamı, Çek halkını temsil ediyor. Ulusal bayrağın
dışında başka bir bayrak asmaya gerek yok."
O, Türkiye'nin karşısında kükreyen AB,
"Klaus'un sözleri talihsiz bir açıklama" deme dışında ne yapabildi?!..
Evet, biz de Çankaya Köşkü'nün, Türk Milleti'ni temsil ettiğine inanıyoruz.
Yegane isteğimiz, oradaki zatın da buna inanıp, bunu ifade etmesi, oradaki
göndere, Türk Bayrağı dışında –görünür, görünmez, sanal-
başka bayrak çekilmesine izin vermemesidir.
Atam 1919'da demiştir ki;
"Az rastlanmakla beraber üzüntüyle işitiyoruz ki,
milletin tarihini okumamış veya millî duygudan
mahrum kalmış olması gereken bazı kişiler,
yabancıların aleyhimizde ileri sürdükleri
suçlamaları reddetmedikleri gibi, vatanlarını
suçlu göstermekten çekinmiyorlar. Bu gibilere lanet!.."
http://www.heddam.com/#Icerik