Bir tanesi demeş ki İsmet' i gönderirsen kaybedersin vatan topraklarını.
I. İnönü Savaşı (6-10 Ocak 1921)
Batı Cephesi’nde düzenli orduların Yunan ordularına karşı kazandığı ilk zaferdir.
I. İnönü Zaferinin Sonuçları
· Bu zafer TBMM’nin iç durumunu kuvvetlendirmiş, dışarıdaki itibarını arttırmış, Askere alım işlemleri hızlanıştır.
· İsmet Paşa, Albaylıktan Generalliğe terfi etmiştir.
· İtilaf devletleri hiç beklemedikleri bu yenilgi karşısında durumu görüşmek üzere Londra’da toplandılar.
· Sevr Antlaşmasını gözden geçirmek zorunda kaldılar.
· Bu zaferden sonra Çerkez Ethem İsyanı da bastırılmıştır.
II. İnönü Savaşı (23 Mart- 1 Nisan 1921)
· TBMM’nin Londra Konferansı’nda itilaf Devletlerinin istekleri kabul etmemsi üzerine, İngilizlerin desteği ile Yunanlılar taarruza geçtiler. Ancak yenildiler.
II. İnönü Savaşı’nın Sonuçları
· Bu zaferden sonra İtalyanlar işgal ettikleri Muğla ve Antalya’dan çekilmeye başladılar.
· Fransızların TBMM’ye karşı tutumları yumuşamıştır.
· Mustafa Kemal kazanılan zaferin önemini İsmet Paşa’ ya çektiği telgrafta “Siz orada sadece düşmanı değil, Türk Milletinin makûs talihini de yendiniz” diyerek belirtmiştir.
Kütahya Eskişehir Savaşları (10-24 Temmuz 1921)
· Yeni kurulan düzenli ordunun Batı Cephesi’nde kaybettiği tek savaştır.
· Afyon, Eskişehir ve Kütahya Yunanlıların eline geçti.
· Ordunun daha fazla zayiat vermesini istemeyen Mustafa Kemal orduyu Sakarya Nehrinin doğusuna kadar çekti.
· Savaşın kaybedilmesi TBMM’ye olan güveni sarstı. Meclisin Kayseri’ye taşınması ve Kuva-yi Milliye’ye dönülmesi gündeme geldi.
· Yunan ordusu Sakarya Nehrine kadar ilerledi.
· Durumun ciddiyetini ani kararlar alınmasını gerektirdiği için 5 Ağustos 1921 de “Başkomutanlık Kanunu” çıkartıldı.
· Bu kanunla Mustafa Kemal Paşa Başkomutan seçildi. Ayrıca Meclis tüm yetkilerini Mustafa Kemal Paşa’ya devretti.
Bu kanun 1922′de süresiz olarak uzatıldı. Mustafa Kemal Paşa ‘nın Cumhurbaşkanı seçilmesine kadar yürürlükte kalmıştır.
· Mustafa Kemal Paşa orduyu yeniden güçlendirmek amacıyla 8 Ağustos 1921′de Tekalif-i Milliye Emirleri’ni çıkardı. Bu sayede ordunun ihtiyaçlarının büyük bir kısmı halktan karşılamaya çalışmıştır.
İşte o destanı yazan İsmet İnönü' nün yaptıkları. Sen bu ülke adına ne yaptın? Said Kürdi itini bile hazretle, mazretle anıyorsunuz da, adam gibi İsmet İnönü paşa demek zorunuza mı gidyor. İşte size göre aydın Bediüzzaman Said Nursi bana göre hain gerçek ismiyle said kürdi...
Said-i nursi (kürdi) nin türk düşmanlığı..
..11.kasım 1938 gününden itibaren,TÜRK Milleti ATA sına ağlarken,işte anglo-sakson işbirlikçisi TÜRK düşmanları sinsi sinsi geliştiler ve bugün ABD de deki çiftlikte "yan gelip yatıyor"lar..
“Özgür bir Kürdistan tohumu ekiyorum. Onu geliştirip büyütün”
Yalnızca bir dakika durup düşünün. Yukarıdaki tümceyi kim söylemiş olabilir? Apo mu? Aklınıza hemen Apo geldiyse, aslında bir bakıma başarılı oldular demektir. Görünen düşmana karşı Türk"ün savaşması zor olmaz.
Ama saf Türk halkının görünmeyen sinsi düşmana karşı savaşması çok daha zordur. Yukarıdaki tümceyi söyleyen kişi amansız bir Türk düşmanı olan ve son soluğuna kadar Türkiye toprakları üzerinde bir Kürdistan kurma düşüyle ölen Kürt Said ya da çoğunun bildiği adıyla Nurculuğun kurucusu Said-i Nursi"dir.
Bu tümce, bir zamanlar çıkarılan ve kime hizmet ettiğini herkesin çok iyi bildiği Özgür Ülke gazetesinde yayınlanmıştır. Yine bu gazetenin ifadesinde ve diğer Kürtçü yayın organlarında Kürt Said için “devrim şehidi” ifadesinin kullanılması nurculuğun hangi ereğe hizmet ettiğinin en kesin kanıtıdır.
Nurculuk savaşla ulaşılamayan bir hedefin sinsi bir düşünce yapısı ile başarılması uğraşıdır. Bu uğraşın ana hedefini de Türkiye"nin doğusunda bağımsız bir Kürdistan kurmadır. Yukarda da anlattığımız gibi bu işi ilk başta savaş ile başarmaya çalışmışlar fakat devlet ve ordu gelenekleri olmadığından dolayı sonları hep bozgun, hezimet olmuştur.
1876 yılında Bitlis"in Nurs köyünde dünyaya gelen Said-i Nursi bağımsız Kürdistan çalışmalarına II. Abdülhamit zamanında başlar. Bu zamanlar, Türk topraklarının birer birer elden çıktığı zamanlardır. Said-i Nursi de bu durumdan yararlanmak için Abdülhamit"e bir dilekçe ile başvurur. Dilekçede Kürdistanın geleceği (!) için Kürdistan olarak adlandırdığı bölgede 3 tane medrese açılmasını ve bu burada Kürt gençlerinin eğitim görmesini ister. II. Abdülhamit bunun altındaki sinsi planı hemen fark eder. Her ne kadar Türklük akımlarını engellemekteyse de, Türk toprağını kendi eliyle teslim edecek kadar Vahdettinleşmemiştir. Bu dilekçeden sonra Said-i Nursi"yi önce sürgüne göndermeyi düşünür fakat akli dengesinin yerinde olmadığını anladığından tımarhaneye kapatılması kararlaştırılır. Said, “Zalimler için yaşasın cehennem!” sözünü Abdülhamit için söyler.
31 Mart ayaklanmasında da Kürt Said, Volkan gazetesi ile beraber yeniden sahneye çıkar. İngilizlerin tek bir kurşun atmadan bir Türk toprağı olan Kıbrıs"ı ele geçirmesinden büyük bir sevinç duyarlar. İnsanın midesini bulandıracak şekilde, Volkan gazetesinde İngiliz propagandası yaparlar. Çünkü umdukları şey Kürdistan için İngilizlerden görecekleri yardımdır. 31 Mart ayaklanmasında birçok Türk subayını vahşice katlettikleri halde Hıristiyanların kapısına birer nöbetçi koyarak onları korurlar. Yağmalanan Türkler ise umurlarında değildir. Fakat Mustafa Kemal"in kurmay başkanlığını yaptığı Yıldırım Orduları çok geçmeden bu isyanı bastırınca Isparta"ya sürülür. Bu andan itibaren Kürt Said Mustafa Kemal"i artık unutamayacak ve onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti"ne karşı tüm kinini kusacaktır.
Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı"ndan yenik çıkınca Said-i Nursi tekrar sahneye çıkar. İngilizlerin güdümünde Kürt Teali Cemiyeti"ni kurar ve İngilizlerin işgal planlarına uygun olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yeniden Kürdistan düşleri görmeye başlar. “Uyan ey Selahattin Eyyübi"nin torunları Kürtler!” diyerek Kürtleri ayaklanmaya çağırır. 16 Eylül 1919"da İkdam gazetesinde bir bildiri yayınlayarak, Türk Ulusunu Kuvayı Milliye"ye destek vermemeye, hatta onlara karşı mücadele etmeye çağırır.
Cumhuriyet"in ilanından sonra da Kürtlerin isyan dalgası devam eder. Said-i Nursi de bu isyanlara katılır. “Biraderi azamım” dediği Şeyh Sait"in isyanına katıldığından dolayı yeniden sürgüne gönderilir. Onun biraderinin, “Bir Türk öldürmek yetmiş gavur öldürmekten daha üstündür” sözü Said-i Nursi"nin düşünce yapısını dolaylı yoldan bize gösterir. Şeyh Sait Türk Ulusu"na karşı bu hainliğinin bedelini darağacında sallanarak öder. Said-i Nursi bunu asla unutmaz. Hasta yatağında yatarken şimdi Hakpar Başkanı olan Abdülmelik Fırat"a “Biraderi azamım Şeyh Sait"in öcünü alacağım.” der. Öcünü almak istediği kişi, yaşamını Türk"ü sırtından vurmakla geçiren, İngilizlere ruhunu satarak Musul ve Kerkük"ün Türklerin eline geçmesini engelleyen, Türkiye Cumhuriyeti"ni parçalayarak bir Kürdistan kurma düşü olan kişidir.
Sıkça hezeyanlara kapılan Said-i Nursi"nin bir hezeyanı ise Atatürk ile ilgilidir. Emirdağ Lahikası"ndaki “Ulusal Kurtuluş Savaşı"nın kahramanlığını Mustafa Kemal"e vermediğim için bana hücüm ediyorlar.” sözü, en koyu ikinci cumhuriyetçilerin bile akıllarına getiremeyecekleri ve kargaları bile güldürecek kadar komik bir laftır.
Said-i Nursi de bu isyanlara katılır. “Biraderi azamım” dediği Şeyh Sait"in isyanına katıldığından dolayı yeniden sürgüne gönderilir. Onun biraderinin, “Bir Türk öldürmek yetmiş gavur öldürmekten daha üstündür” sözü Said-i Nursi"nin düşünce yapısını dolaylı yoldan bize gösterir...
şeyh sait'in torunlarından bazıları:
Beş dönem milletvekilliği yapan, eski DYP'li, eski Meclis Başkanı Ali Rıza Septioğlu
AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat
AKP Diyarbakır Merkez İlçe Yöneticisi Muhammed Akar
Hak-Par Genel Başkanı Abdülmelik Fırat
Erzurum DEHAP İl Başkanı Biyadin Fırat
RP ve ANAP"ta milletvekilliği yapan Suat Fırat ve Abdülvillah Fırat
Tarihçi Murat Bardakçı, 1925 ilkbaharında çıkan şeyh sait ayaklanması esnasında isyancıların dağıttıkları bildiriyi kısaltarak, günümüz Türkçesi ile yayınlamış:
"Din yolunda şehid düşen, namus için can veren ve aşiretinin şerefi uğrunda kan döken şanlı dedelerimizin mukaddes ruhları göklerden size bakıyor. Emanet ve yadigár olarak terkettikleri Allah"ın kitabını, Muhammed"in şeriatını yakan Ankara mürtedlerine ve onların icra vasıtası olan hükümet memurlarına karşı ne yapacağınızı görmek istiyorlar.
...Milli namus ve dinin kutsal kabul ettikleri uğrunda tüfeğe sarılarak çarpışanları takdir; hayatını muhafaza için fişekliğini belinden açan, tüfeğini Türk"e teslim eden, karısını zorla boşamaya ...rıza gösteren ve hudud haricine çekildiği halde içerideki millettaşlarının imdadına koşmayan haysiyetsiz ve mayası kötü olanları da lánetliyorlar.
...Sağda-solda kanlı çarpışmalar devam ediyor, hükümet sizden saklıyor. Hiç beklemeyin, birbirinizle haberleşerek civarınızdaki askerleri teslim alın. Arslan gibi harbeden Kürt kardeşlerinizin imdadına yetişin. Lázistan, aylardan beri kan ve ateş içindedir. Dindar Türk neferleri din kardeşlerine kurşun atmıyor, teslim oluyorlar. Dinine bağlı Türk ahalisi, fikren ve kalben sizinle beraberdir.
... Zaptedeceğiniz Türk topları, Türk tüfenkleri, Türk mühimmatı, size káfidir. Rehberiniz Muhammed, yardımcınız Allah"tır. Kuvvetiniz, hükümet kuvvetinin kat kat üstündedir. Cesaretiniz ve yiğitliğiniz, bütün dünyada bilinmektedir. Gafletten kurtulun, elele vererek mukaddesatınızı kurtarın, ...kurtaracağınız İslámi mukaddesat ve milli haklar ile peygamberin ruhunu ve ...dedelerinizin ruhlarını şádedecek, onların soyundan gelmiş olduğunuzu isbat etmiş olacaksınız."
Fetullahın okullarından birinden (Azerbaycanda) mezunum. O okulda okumamın en büyük nedeni ailemin türkiye türklerine olan sonsuz sempatisiyidi. bunların deli bir kürdün saçmasapan kitaplarını her sabah aç karına 11 sayfa okuyupta bi b.. anlamayan hipnoz edilimiş bir topluluk olduğunu bilseydiler hiç bir zaman o okullarda okumuş olmazdım. bunu fetullahcılar da iyi bilir dolaysıyle her yerde ne mal olduklarını "tedbir" yaparak saklarlar. 6 yıl o okulda okudum, türkiyeye geldikten sonra 3 yıl onların evinde kaldım, maddi durumum bir az zor olduğu için buna mecbur idim. 3 yıl sonra islamiyetten nefret ederek o evden çıktım ve bir dinsiz oldum. her sabah 5 te kalkıp zorla namaz kıldırmaları yetmiyormuş gibi birde türkçe olduğunu idda ettikleri hangi dilde yazıldı belli olmayan ne üdüğü belirisiz, cümlesinin başiyla sonu uyuşmayan deli saçmasını okumaya mecbur ederlerdi. çok tartıştım, yaptıklarının mantıksız olduğunu anltamaya çalıştım ama aldığım cevap mantıkla bir yere varılamayacağı oldu. bu nebiçim saçmalıktır anlamadım gitti. sonunda ne oldu? ben hiç bir zaman fetullahcı olmadım, kürtlere hep nefret ettim bu nefretim hep içimde yaşadı, sayelerinde dinsiz dahi oldum. sonradan bidaha içim rahat etsin diye müslüman oldum gerçi.
Borçu bey kardeşim, uzun lafın kısası bence hiç endişe etme, onlar sadece kendileri gibi aptalları kandıra bilirler. aklı az da olsa çalışan ve damarlarında o asil kanı taşıyan eninde sonunda onların ne b olduğunu görecektir.
Ey Asurîler ve Keyânîlerin cihangirlik zamanından pişdar, kahraman askerleri olan arslan Kürtler!... Beşyüz sene yattınız. Yeter artık. Uyanınız. Sabahtır. Yoksa sahrâ-i vahşette vahşet ve gaflet sizi vahşet sahrasında yağma edecektir. Hikmet-i ilâhî denilen makine-î alemin nizamı ve telgraf hattı gibi umum âleme mümted ve müteşa'ib kanun-i nûrân-î ilâhînin müessisi olan hikmet-i ilâhî ufk-i ezelden engüşt-i kaderi kaldırmış, size emrediyor ki, tefrika ile katre katre müteferrik su gibi zayi olan hamiyet ve kuvvetinizi fikr-i milliyetle tevhit ve mezcederek zerrâtın câzibe-i cüz'iyyeleri gibi gibi bir câzibe-i umum-î millî teşkili ile Kürt gibi bir kütle- ''azîmi küre gibi tedvir ederek şems-i şevket-i islâmiyye Osmâniyyenîn mevkibinde bir kevgeb-i münevver gibi câzibesini ittiba ile muvazene ve âheng-i umumiyyeyi muhafaza ediniz.
...........................................
Kaynak:turansavaşcısı