araştırman ne lise tarih kitabı mı?
Bu arada nikin (versavdis) iyiymiş.( yunan adı gibi)
yav bu Vahdettin'e hain diyenlerin nikleri bi acayip nedense.Kafama takıldı doğrusu.[/QUOTE
sen bana aklın sıra vahdettinin üzerinden milliyetçilik mi taslıyorsun sen ve senin gibilerdende bu beklenir zaten ayrıca söyleyecek lafı olmayanlar çamur edebiyatına yatarlar aynı senin gibi yok versavdis yunan adımıymış neymiş okadar merak ettiysen söyliyim çalıştığım yerin kısaltması VERem SAVaşı DİSpanseri ha birde şu kaynak mevzuuna gelelim araştırmalarım ingiliz devletinin arşivlerine dayanıyor lise tarih kitabına değil gerçi senin yaptığın gibi CIA artıklarının kaynaklarından faydalanacağıma lise tarih kitabını tercih ederim
nerden araştırdın kaynak versene biz de araştıralım babadan duymalarla iki sol görüşle olacak iş değil ya bu ...
DOĞRU İKİ SOL GÖRÜŞLE AÇKLANMAZ AL SANA OZAMAN 30 YILLIK ARAŞTIRMANIN ÜRÜNÜNÜ SUNAYIM AYRICA HAFIZASINI KAYBEDENLERDE HATIRLAMA ŞANSI OLUR
Belgeleri bu tarihçi ortaya çıkardı
Yard.Doç.Dr.Orhan Çekiç,Maltepe Üniversitesi öğretim üyesi. 30 yıldır Cumhuriyet tarihiyle ilgili araştırmalar yapıyor. Belgelerin uzun yıllar İngiliz arşivlerinde "çok gizli" ibaresiyle saklandığını, ama şimdi özel izinle serbest bırakıldığını anlatıyor.
* Bu belgeler, "Vahdettin vatan haini mi, değil mi?" tartışmalarına nasıl yön verecek?
Uzun süredir Türk medyasında Vahdettin hakkında bir "aklama" kampanyası yürütülüyor. Ama bu belgelerden anlıyoruz ki, Vahdettin, içeriği ne olursa olsun, Ankara Hükümeti'ne ait gizli belgeleri İngilizlere göndermiş...
* Vahdettin'in yaptığı bir çeşit hıyanet oluyor yani...
İnsanın içinden bir Osmanlı padişahı için hain demek gelmiyor tabii, ama bir akademisyen olarak ben de kanıtlarımı sunmak zorundayım.
* Ecevit, hain değil diyor..
Ecevit diyor ki: Ülkeden kaçarken dahi önemli bir şey götürmedi, yokluk içinde de öldü. "Bunun hainlik neresinde" demeye getiriyor. Düşmanla işbirliği yaptığına dair bir kanıt olmadığını iddia ediyor. Peki bu belgeler bir kanıt değil mi?
* Bu gizli belgeler onun "İngiliz dostu" olduğunun tescillenmesi gibi bir şey mi oluyor yani?
Her şey bitip de Türk ordusu İstanbul'a girince, Vahdettin'in neden İngilizlere sığınarak ülkesini terk ettiğini anlamamıza yardımcı oluyor.. Vahdettin, Mustafa Kemal'i bir Kurtuluş Savaşı yapsın diye Samsun'a göndermiş olabilir mi? İnandırıcı mı?(Vatan Gazetesi)
*************
Şimdi de Yrd. Doç.Dr. Orhan Çekiç'in aynı forumda vahdetti'in niçin hain olduğuna dair yazdıklarını okuyalım;
Vahdettin'in hainliği şurada:
1. Mondros Ateşkes Antlaşmasını 30 Ekim 1918'de imzalayarak "ülkenin tümüyle teslim olmasını" kabul etmiş oldu.
2. Bu sayede, Sevr Antlaşmasıyla kendisine (yani Yeni Türkiye'ye verilen) yeni coğrafyaya razı oldu. Buna göre, Padişah olarak devletin başında kalmasına işgalci devletler razı oluyorlar ve O'na yurt olarak da İstanbul'u, Ankara'yı ve Ankara cıvarında 6-7 şehri bırakıyorlardı.
3. Ağır şartları içeren Mondrosu imzaladığı gibi, bu yeni ve yarısı elden gitmiş olan Anadolu'yu kabul ettiği anlamında olarak bir Osmanlı Heyetini Paris'e gönderip, bu Sevr Antlaşmasını imza ettirdi.
4. Bu Sevr Antlaşmasını kendisinin de imzalayıp imzalamadığına kimse bakmadı, çünkü bakmasına gerek yoktu. Bu antlaşmaya göre İzmir ve Ege Bölgesi Yunanistan'a verilmişti. Buna dayanarak Yunanlılar İzmir'e çıkıp, Ege Bölgesini işgale başladılar.
5. Aynı Sevr'e göre Doğu' da bir Ermenistan, güneyde de bir Kürdistan kurulacaktı. Artık bu topraklar Vahdettin'in değildi ve O buna Mondros'u imzalayarak razı olmuştu. İtalyanlar Akdeniz Bölgesinde nüfuz bölgesine, Fransızlar Adana, Urfa,Gaziantep,Maraş,Hatay (yani Kilikya) bölgesinde, İngilizler Doğu'da ve bugün Irak'ta kalan topraklar üzerinde nüfuz bölgelerine sahip olacaklardı. Yani bütün bunlara Vahdettin "Peki" demiş oluyordu Sevr ile.
6. Bütün bu planlar kolayca uygulanabilsin diye, düşmanlar orduların teslim edilmesini istediler, bu yapıldı.(Savaşmayı göze alacak olan bir Padişah, ordularını teslim etmeye razı olur mu?Oldu, çünkü o günkü şartlarda kendince başka bir çıkış yolu O'na göre yoktu.
7. Tüm silah ve cephaneler düşmana teslim edildi. Siz Vahdettin olsanız, ilerde bir Kurtuluş Savaşı yapmayı planlıyor olsanız, elinizdeki silahı teslim eder misiniz? Etti, çünkü çaresizdi ve bir savaşı göze alacak konumda değildi.
8. Düşman donanmasının 13 Kasım 1918'de İstanbul'a geleceğini biliyordu. Boğazlardaki bütün mayınların temizlenmesine çaresiz "peki" dedi, donanmanın İstanbul'a girmesine izin verdi. Oysa aynı donanma Çanakkale'yi zamanında geçememişti şimdi elini kolunu sallayarak geçti, İstanbul'a girdi. Onlarla savaşmayı planlayan bir Padişah bunu yapar mı? Demek ki böyle bir planı yok.
9. Yunan ordusunun da Ege'ye toplam 200.000 asker çıkarmasını kabullenmek zorunda kaldı.
10.Düşman ne dediyse yaptı. Çünkü ancak bu takdirde kendisine vaat edilen yerlerin ve İstanbul'un padişahı olabilecekti. Aksi halde, Sevr ile verilenleri de kaybedeceğine inanıyordu.
11.İmparatorluğu "genç, tecrübesiz, milliyetçi İttihatçı subayların yüzünden kaybettiğimize inanıyordu. Şimdi de direnmeye kalkan Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları yüzünden, kendisine verilen topraklarını ve tahtını da kaybedeceği korkusuna kapıldı ve başından sonuna kadar Ankara Hükümetini tanımadı, onları "asi" ilan etti ve İngilizlere yanaşarak işlerin içinden sıyrılmaya çalıştı.
12. Bütün bu olup bitenlere "hayır" diyen Mustafa Kemal ise, "ya bugünkü topraklarımızın tamamını kurtarırız, ya hep beraber ölürüz" sloganıyla ortaya çıktı ve bu noktada Padişah Vahdettin ile ters düştü. Olayın özeti budur. 08.10. 2005,
Yrd.Doç.Dr.Orhan Çekiç.
------------
Sayın Çekiç'in o dönem yapılan bazı itirazlara verdiği yanıt.Kendi kaleminden.
Ben. Yrd. Doç. Dr. Orhan Çekiç. "Vahdettin'in İngilizlere gizli belgelerin fotoğraflarını çektirip, nasıl gönderdiğini" açıklayan yazıyı yazan benim.
Yazılanların tümü doğrudur ve İngiliz Devlet Arşivinde,tüm araştırmacıların incelemesine açıktır.
Ben bu belgelerin tamamını HAFTALIK Dergisi'nde orijinal İngilizce metinleriyle ve Türkçeleriyle birlikte yayınladım.
EXPO TV kanalında da ekranda göstererek anlattım. Hala anlatmaya da devam ediyorum.(EXPO TV, Salı günleri, saat:20.00, BENİ HATIRLAYINIZ programı.
Gerçekler acıdır ve Atatürk karşıtlarının bu gerçekleri kabul etmeleri mümkün görünmemektedir.
Sultan Vahdettin ve Türk Kurtuluş Savaşı ile ilgili, tamamen belgelere dayalı bir tarih kitabı okumak istiyorsanız, piyasada bulmanız zor ama, D&R kitapevlerinde belki kalmış olabilir, ne yapın edin, benim "İMPARATORLUK'TAN CUMHURİYETE TÜRK KURTULUŞ SAVAŞI" kitabımı mutlaka okuyun. Tüm sorularınızın yanıtını bulursunuz. Kendi kitabımı övüyor duruma gelmem hoş değil ama başka çarem yok. Kaldı ki mevcudu neredeyse tükenmiş bir kitabın reklâmı olmaz.
Saygılarımla.
Y.Doç.Dr.Orhan Çekiç
Not:
1. Kitabı bulamazsanız bana bir mesaj geçin, bir çaresine bakarız. (
[email protected] ).
2. Atatürk'ün BÜYÜK NUTUK'taki son cümlesi:"BENİ HATIRLAYINIZ"dır. Bu başlık altında hazırlayıp sunmakta olduğum TV programını EXPO TV'de Her SALI, SAAT:20.00'de izlerseniz, tartıştığınız tüm soruların yanıtlarını orada bulursunuz.
Ayrım yapmaksızın, hepinize sevgiler, saygılar sunarım.26.09.2005
WWW
Padisah Vahdettin'den Gen.Harrington'a bir mektup.
« Yanıtla #1 : Temmuz 04, 2008, 11:43:57 ÖÖ »
Şimdi de o dönemde yapılan yazışmalardan yorumlar sunacağım.
"VAHDETTİN İNGİLİZLERE NASIL CASUSLUK YAPTI?
Sevgili Dostlarım,
Bildiğiniz gibi bir süredir Vahdettin'in hain olup, olmadığı hususunda "malcolm X" sanal maskesini kullanan bir Atatürk ve laiklik karşıtı biri ile tartışmaktayım. Sanırım bu ilgi sebebiyle bir sanal dostum, "VAHDETTİN İNGİLİZLERE NASIL CASUSLUK YAPTI? " başlıklı bir yazıyı özelime göndermiş. Yazıyı internette araştırdım. 2005 yılında yayınlanan yazının sahibi Yrd. Doç. Dr. Orhan Çekiç o tarihte yapılan yorumlara cevaplar vermiş. Ayrıca Sultan Vahdettin'in hainliğini 12 madde halinde özetlemiş. Aşağıdaki hepsini sunuyorum.
Vahdettin'in hainliği benim için ise görünen köydür. Anlamak için gizli belgeleri falan bilmek gerekmez. Biraz tarih bilgisi yeter de artar bile.
Sevgilerimle.
T.Erciyes.
*********
16 kasim 1922
İşgal Orduları Başkomutanı General Harrington'a yazıyla başvuran Padişah Vahdettin,İstanbul'da hayatını tehlikede gördüğünü ve İngiltere'ye sığınmak isteğini bildirdi.
16 KASİM 1922 TARIHI,OSMANLI VE TURKIYE CUMHURIYETI ICIN ONEMLI BIR TARIHTIR.
SIZLERE ONCE GAZETECI TUFAN TURENC ILE UMIT ZILELI'NIN YAZILARINI VE SAYIN AKAR DURU BEYIN DEGERLI BIR ILETISINI SUNARAK MUSTAFA KEMAL ILE ARKADASLARININ IDAM EDILMESI HAKKINDAKI PADISAH VAHDETIN'IN FERMANINI BU BASLIK ALTINA EKLIYORUM .
PADISAH VAHDETTIN'I, HALEN VATANSEVER GIBI GOSTERMEYE CALISANLARA BIR IBRET BELGESI OLSUN :
Not : yazi bilgi icin Edirne valiligi ve Kesan kaymakamligina da gonderilmistir.
N.Kaptan
Tufan Türenç'in köşe yazısı
Tarih yalan söylemez Vahdettin haindir.
30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi imzalandı.
12 gün sonra 13 Kasım'da İtilaf Devletleri'nin Yunan gemileri de dahil 55 parçadan oluşan donanması İstanbul Boğazı'na demirledi.
Savaş gemileri toplarını Padişah Vahdettin'in oturduğu Dolmabahçe Sarayı'na çevirdi.
Önce Fransız askerleri sonra İngiliz askerleri karaya çıkarak fiili işgali başlattılar.
İstanbul'un işgali ülkede büyük infial yarattı.
Vahdettin ise tahtının derdine düşmüş, İngilizlere yaranmak için yollar arıyordu.
Bunun için gazeteci Sait Molla'yı kullanıyordu.
Sait Molla makalelerinde İngilizlere övgüler düzüyor, bir yandan da İngilizleri Sevenler Derneği"ni kuruyordu.
Bu derneğin bir numaralı üyesi Padişah Vahdettin, bir süre sonra sadrazamlığa getireceği eniştesi Damat Ferit ise ikinci üyesi oluyordu.
24 Kasım'da Vahdettin İngiliz The Daily Mail gazetesine şu demeci veriyordu:
".... İngiliz milletine kuvvetli sevgi ve hayranlık duygularımı Kırım Harbi'nde İngilizlerin müttefiki olan babam Sultan Abdülmecit'ten
miras aldım. Şimdi bu sebepten memleketim ile Büyük Britanya arasında öteden beri mevcut dostane münasebetleri yenileyip kuvvetlendirmek için elimden gelini yapacağım."
Padişah Vahdettin bu güvenceleri ülkesini işgal edenlere veriyor ve onlara olan bağlılığını gösteriyordu.
* * *
Vahdettin'in tek düşündüğü ülkesi değil, tahtıydı.
İngilizlerin Türkiye yönetimine el koymasını istiyordu. Bunu da onlara her fırsatta aracılarla iletiyordu.
Ancak İngilizler öteki müttefikleri tedirgin edeceği için Vahdettin'in bu önerilerine sıcak bakmıyordu.
Vahdettin son çare olarak İngiltere yanlısı olmakla tanınan eniştesi Damat Ferit'i sadrazamlığa getirdi.
30 Mart 1919 günü Sadrazam Damat Ferit'i İngiltere Yüksek Komiser yardımcısı Amiral Webb'e gönderdi.
Padişah, sadrazamı aracılığıyla İngilizlere bağlılığını ve onlara karşı duyduğu sevgiyi yineledi.
Sadrazam Damat Ferit, Amiral Webb'e Padişah'ın Türkiye'nin İngilizlere yenildiğini, bu nedenle Türkiye'nin yalnız İngiltere'ye biat ettiğini
belirttiğini söyledi.
Daha sonra da cebinden çıkardığı Padişah'la birlikte hazırladıkları memerandumu Amiral Webb'e verdi.
Memerandumda 15 yıl boyunca İngiltere'nin Türkiye'yi yönetmesi isteniyordu.
Vahdettin'in ülkeyi İngilizlere teslim etme ihaneti Mustafa Kemal önderliğindeki Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sonuçlanması sonucunda
gerçekleşmedi.
Ve tarihler 17 Kasım 1922'yi gösterdiği gün Vahdettin İngiliz savaş gemisi Malaya'ya gizlice binerek ülkesinden kaçtı.
İşte Padişah Vahdettin budur.
* * *
Bugün Vahdettin'in adını vermeden onun ülkesine ihanet ettiğini ima eden bir ilkokul çocuğunun yazdığı kompozisyonu ülkenin valisi, kaymakamı sorguluyor.
Soruşturmalar açılıyor, harıl harıl suçlu aranıyor.
Ankara ise bu gelişmeleri seyrediyor.
Şimdi şu soruyu ülkesini seven herkese soruyorum:
"İşgalci kuvvetlere ülkesini peşkeş çeken, 15 yıl süreyle İngiliz boyunduruğunu kabul eden bir padişaha 'Hain'den başka hangi sıfat verilebilir?"
Tarih yalan söylemez.
Vahdettin bir vatan hainidir.
***************
Sevgili dostlar,
12 Eylül 1919'da İngiltere ile gizli bir antlaşmaya imza atan Vahdeddin, kendisine aşağıda dikte ettirilen maddeleri aynen kabul etmişti:
1- İngiliz Hükümeti, kendi mandası altında Türkiye'nin bütünlüğünü ve egemenliğini taahhüt eder.
2- İstanbul Hilâfet ve saltanat merkezi olarak kalacak, İstanbul ve Çanakkale Boğazları İngiltere'nin kontrolu altında olacaktır.
3- Türkiye bağımsız bir Kürdistan kurulmasına karşı çıkmayacaktır.
4- Osmanlı Devleti bilumum Müslüman memleketlerinde, Hilâfet nufuzunu İngiltere lehinde kullanmayı taahhüt eder.
5- Türkiye'de çıkabilecek millî hareketlerin önünü kesmek için, İngiltere Hükümeti kontrolünde olmak üzere ordu tesis edilebilir. ( Kuvay-i İnzibatiye-Hilâfet Ordusu)
6- Türkiye, Kıbrıs üzerindeki bütün hukukundan feragat eder.
7- İngiltere Hükümeti Osmanlı varlığını korumayı taahhüt eder.
8- Padişah 4. maddeyi yeniden düzenlemek için İngiltere Hükümeti ile ayrıca bir mukavele teati edecektir.
Ayrıca: Milliyetçi bir hükümetin başa geçmesi halinde, İngiliz Yüksek Komiseri Amiral De Robeck tarafından 4 Ekim 1920 tarihinde, Sadrazam Damat(Ferit) Paşa aracılığı ile Padişah Vahdeddin'e gönderdiği bir taahhütname ile:
a- Padişah korunacaktır.
b- Padişah'ın izinsiz (İngilizlerden) olarak görevden çekilmesi uygun olmayacaktır.
c- Padişah Vahdeddin yurt dışına çıkmak (kaçmak) zorunda kalırsa kendisine mutlaka yardım edilecektir
*******
H.C.Armstrong, Bozkurt, s.105'te, " Konya'da Padişah'ın (Vahdeddin) adamları Mustafa Kemal'in göndermiş olduğu subayların ayak tırnaklarını söktüler,sonra da onları atların ayaklarının altında çiğnediler.
Mustafa Kemal'in adamları da,Konya'daki olayda başı çekeni vurarak öçlerini aldılar."diye yazıyordu.
(Kitabın 1932 baskılı orjinal versiyonunda bu satırlar 143 ve 144 üncü sayfada yer alıyor ve 'atların kuyruklarına bağlıyarak ayaklarının altında çiğnediler' olarak geçiyor)
Vahdeddin, 10 Nisan 1920'de Şeyhülislâm Dürrizade Abdullah'a (önceki Şeyhülislâm Haydarizade İbrahim Efendi bu fetvayı vermemek için istifa etmişti) Mustafa Kemal ve arkadaşlarının idam edilmelerini karara bağlayan fetvayı yayınlatıyor ve aynı kararı 15 Haziran 1920'de Miralay İsmet (İnönü) Refet Paşa (Bele), Ankara Müftüsü Rifat Efendi (Börekçi), Milli Hükümetin Dışişleri Bakanı Bekir Sami, Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Fahrettin Paşa (Altay) v.b. için de alıyordu.
Kahraman! Vahdeddin çok korkuyordu ama, bu antlaşmadan sadece bir yıl sonra Mareşal Wilson 14 Aralık 1921'de General Harrington'a yazdığı bir mektupta,'Aziz Tim, biz İstanbul'dan tası tarağı toplayıp gidinceye dek nasıl iyi bir iş yapmış olmayacaksak, Türklerle dost oluncaya dek te elbette yararlı bir iş yapmış olmayacağız' diyordu... (Kurtuluş Savaşı İle İlgili İngiliz Belgeleri – Gotthard Jaeschke)
Anadolu'da ülkenin düşmanlarına karşı savaşan vatanseverlere karşı kullanılmak üzere Harbiye Nazırı Süleyman Şevket Paşa'ya '( Kuvay-i İnzibatiye-Hilâfet Ordusu)'nu kurduran Vahdeddin değil, iyi saatte olsunlardı...
Sadece Vahdeddin değildi hain olan. Onlar, aile boyu hain idiler: (aynı Altanlar gibi) 1926 yılında ölen Vahdeddin'in İngiltere'de ikamet eden yeğenleri Prens Sami ve oğlu Bahaeddin Sami, 1937 yılında Atatürk'e suikast hazırlamanın yollarını arıyorlardı. İngiltere İçişleri Bakanlığı, bu faaliyetleri 4 Aralık 1937 günü gizli bir emniyet raporuyla Dişişleri Bakanlığına bildirdi. Bu raporda özetle şunlar yazılıydı: 'Prens Sami gurubu Türkiye'de Saltanatı yeniden kurabilmek için Cumhurbaşkanı Kemal Atatürk'e suikast tertipliyorlardı. Yapılacak suikastın tarihi Şubat 1938 olarak tespit edilmişti. Prens Sami'nin Türkiye'deki adamları, Atatürk öldürülür öldürülmez, Türkiye tahtına oturması için kendisine teklifte bulunmuşlardı.
Bu maksat uğrunda kullanılmak üzere, Prens Bahaeddin Sami, Londra Borsasından 100.000 İngiliz Lirası sağlamaya çalışıyordu. Mr. Keith Williams adındaki İngiliz sermayedarı, para bulma işinde Prense yardım ediyor ve 100 000 İngiliz Lirasını sağlayabileceğini' söylüyordu. (İçişleri Bakanlığından Sir Russel Scott'tun Dışişlerinde Sir R. Vansittart'a gönderilen gizli yazı 4.12.1937 - Bilâl Şimşir, Atatürk'ün Hastalığı,1989) İngiltere Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığına verdiği cevapta 'Kendilerinde de bu konuda raporlar olduğunu ve bunların birbirini tuttuğunu' bildiriyordu.
Neticede Prensler ihtiyaçları olan 100.000 İngiliz Lirasını bulamadılar. Bu arada Atatürk hastalandı. Prens Bahaeddin Sami 1 Nisan 1938'de tekrar İngiltere Hükümetine resmen başvurarak Atatürk'ün ölümünden sonra saltanatın yeniden kurulacağını anlatıyor ve başına Fransa'da ikâmet eden ve Alman taraftarı Abdülmecid Efendi'nin değil, İngiltere'den yana olacak bir Halife- Sultan getirilmesi gerektiğini bildirerek kendini buna aday gösteriyordu. Türkiye deki Laik Cumhuriyet Rejiminin Atatürk'ten sonra da yaşayacak kadar güçlü olduğunu bilen İngiltere bunları ciddiye almamıştı...
Saygı ve sevgilerimle,
A.Duru
***************
ATATÜRK VE ARKADAŞLARI HAKKINDA PADİŞAHÇA VERİLEN İDAM FERMANI
Dosya Tasnifi Harbiye-Divan-ı Harp
DOSYA No : 70
Harbiye Nezareti Adliye-i Askeriye Dairesi
Şube :
Adet : 705
PADİŞAH BUYRUĞU
Mehmet Vahidüddin(ONAY)
"Kuvayı Milliye adı altında çıkardıkları fitne ve fesatla, anayasaya aykırı olarak halktan zorla para toplamak, asker almak, bunun aksine hareket edenlere işkence ve eziyet ederek şehirleri yakıp yıkmaya kalkışmak suretiyle iç güvenliği bozanların tertipçisi oldukları iddiasıyla haklarında dava açılan, Üçüncü Ordu Müfettişliğinden alınarak askerlik mesleğinden çıkartılmış bulunan,
Selanikli Mustafa Kemal Efendi,
Eski yirmi yedinci fırka kumandanı miralaylıktan emekli İstanbullu Kara Vasıf Bey,
Eski yirminci kolordu kumandanı Mirliva Salacaklı Fuat Paşa ile
Eski Washington elçisi ve Ankara milletvekili Midillili Alfred Rüstem ve sıhhiye eski müdürü İstanbullu Doktor Adnan Bey ile
Üniversite Batı Edebiyatı eski öğretmeni Halide Edip Hanımın,
ayrıntıları 11 Mayıs 1336 (1920) tarihli ve 20 numaralı karar tutanağında yazılı olduğu üzre,Mülkiye Ceza Kanunu'nun kırk beşinci maddesinin birinci fıkrası delaletiyle elli beşinci maddesinin dördüncü fıkrası ve elli altıncı maddesi uyarınca, sahip oldukları askeri ve mülki rütbe ve nişanlarla, her türlü resmi ünvanlarının kaldırılmasına ve idamlarına, halen firarda bulunmaları dolayısıyla kanun hükümleri gereğince mallarının haczedilerek, usulüne göre idare ettirilmesine dair İstanbul bir numaralı sıkıyönetim mahkemesi tarafından gıyaben verilen hüküm ve karar, ele geçirildiklerinde tekrar yargılanmak üzere tasdik edilmiştir.
Bu Padişah Buyruğu'nu yürütmeye Harbiye Nazırı görevlidir.
24 Mayıs 1336 (1920)
Sadrazam ve Harbiye Nazırı Vekili
DAMAT FERİD
http://www.toplumsalbilinc.org/forum/index.php?topic=1741.0