İŞte Ergenekon Savcisi Zekerİya Öz'Ün Bİlİnmeyen Yillari!

öncü06

New member
Aydınlık Dergisi, bu haftaki yeni sayısında Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’ün bilinmeyen 4 yılını sayfalarına taşıdı.

Aydınlık, Zekeriya Öz’le ilgili yaptığı dosyada çok çarpıcı iddiaları gündeme getiriyor. Buna göre; Öz’ün ilk görev yeri bilinenin aksine Bitlis’in Mutki ilçesi değil. Dergi, Ergenekon Savcısı Öz’ün Aydın’ın Çine ilçesinden Mutki’ye sürgün edildiğini, söylüyor. Ve bunu da Resmi Gazete ile belgeliyor.

İşte Aydınlık’ta yayınlanan ve çok tartışılacak iddialar içeren o haber:

““İLK GÖREV YERİM MUTKİ” DİYOR, YALAN!

Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’ün gizlenen 4 yılı!

Mutki’ye tayin olmadı, Çine’den sürgün gitti! Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz, Çine’deki meslektaşlarını çileden çıkardı, Çinelileri canından bezdirdi. Sonunda bir işadamı silahı çekip ensesine namluyu dayadı! Savcı Zekeriya Öz, kendisini iki buçuk saat rehin tutan işadamı Mehmet Ocak hakkında neden şikayetçi olmadı dersiniz…

Yıl 1994, Aydın ilimizin Çine ilçesi.

Savcı Zekeriya Öz, eşi ve çocuğuyla birlikte ilk görev yeri olan Çine’ye taşındı.

Yeni Savcı, önce, eşinin kara çarşafıyla Çinelilerinin dikkatini çekti. Savcı Öz’ün evine gelen misafirler ise haremlik ve selamlık olarak ayrılan odalarda konuk ediliyordu. Kadınlar haremlikte, erkekler selamlıkta… Savcı Zekeriya Öz halktan gelen tepkiler üzerine kara çarşafı çıkarttırıp eşine türban ve pardösü giydirdi.

Eşi kara çarşafı çıkardı ama Savcı Öz’ün adı Çine’de hiç gündemden düşmedi. Zira Savcı’nın adının karıştığı skandalın biri bitmeden diğeri başlıyordu.

KIDEMLİ SAVCIYA ÇİRKİN TEKLİF

Yıl 1995, Çine Adliyesi, Bütün adliyelerde olduğu gibi, faks ve adli sicil kaydı yaptıran yurttaşların ödediği paralar Çine Adliyesi’nde de Adaleti Güçlendirme Vakfı’na aktarılıyordu.

Zekeriya Öz, bir gün dönemin kıdemli savcısı Ayhan Uğurdan’ın kapısını çaldı.

Savcı Öz, Vakfa aktarılan paranın bir bölümünü “paylaşma” teklifinde bulunuyordu!


Kıdemli Savcı, çirkin teklife büyük tepki gösterdi. Kıdemli Savcı Ayhan Uğurdan, Zekeriya Öz’ü Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na şikayet etmeyi de ihmal etmedi. Sonunda hem Zekeriya Öz hem de Kıdemli Savcı Ayhan Uğurdan soruşturma geçirdi.

Zekeriya Öz, Çine’den Bitlis Mutki’ye sürüldü. Ayhan Uğurdan ise uğradığı haksızlığa dayanamayıp görevinden istifa etti.

Zekeriya Öz’ün vukuatları bununla bitmiyor. Hakkındaki soruşturma tamamlanıp sürgün cezası yiyene kadar Savcı Öz, yeni skandallarla Çine’yi sarsmaya devam etti…

SAVCI ÖZ, REHİN ALINIYOR

Yıl 1998, Çine girişlindeki Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Odası kıraathanesinin önü.

Savcı Öz, oğlu ve babasıyla birlikte oradan geçiyordu.

Mehmet Ocak adlı bir İşadamı, silahını çekip Savcı Öz’ün ensesine dayadı! İşadamı Ocak, Savcı Öz’ü kolundan tutup sürükleyerek kıraathaneye soktu. İşadamı Mehmet Ocak, kıraathanede bulunan Çinelileri dışarı çıkarırken, Savcı Öz’ün rehin aldığını bildirdi.

Çineliler eylemi hayretler içinde izliyorlardı. Zira, Mehmet Ocak, aynı yıl Çine vergi rekortmeni olmuş, Çinelilerin yakından tanıdığı bir işadamıydı!

Yirmi kadar polis kıraathanenin etrafını çevirdi, Ocak’a Savcıyı bırakmasını söylediler, bırakmadı…Daha sonra dönemin kaymakamı, savcısı ve komiseri araya girdiler İşadamı Mehmet Ocak yatıştırıldı…

Mehmet Ocak, tam iki buçuk saat Zekeriya Öz’ü rehin tutmuştu…

Olaya tanık olan Çineliler, ertesi gün gazetelerde bu haberi bulamadılar. Ne işadamı Ocak hakkında, ne de savcı Zekeriya Öz hakkında soruşturma açılmıştı. Bu durum Çinelilerin merakını daha da arttırdı.

Neden sonra öğrendiler ki savcı Zekeriya Öz, işadamı Mehmet Ocak’ı haraç vermeye zorluyordu. Savcı Öz, arabasının benzinini de yine Ocak’ın benzin istasyonundan bedava doldurtuyordu… Savcı Zekeriya Öz’ün kendisini iki buçuk saat rehin tutan işadamı Mehmet Ocak hakkında neden şikayetçi olmadığı da böyle anlaşılıyordu!

Ergenekon Savcısı’nın Çine skandallarını Aydınlık’a anlatan emniyet yetkilileri, işadamları, politikacılar ve yurttaşlar, “İşadamı Mehmet Ocak, haklı olarak isyan etti.” Diyorlar….

RESMİ GAZETEDE DE YAZILI

Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’ün savcılıkta ilk dört yılı böyle geçti.

Fethullahçı medya tarafından titizlikle sürdürülen “İlk görev yerim Mutki” yalanıyla örtülmek istenen gerçekleri, böylece açığa çıkarmış oluyoruz.

Zekeriya Öz, Mutkiye’ye tayin olmadı, Çine’den sürgün gitti!

Mutki’nin Zekeriya Öz’ün ilk görev yeri olmadığı, Mutki’ye Çine’den gittiği, 2 Temmuz 1998 tarihli ve 23390 sayılı Resmi Gazete ‘de de yazılı. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanlığı tarafından yapılan atama kararlarının beşinci sayfasında şöyle yazıyor: “Mutki Cumhuriyet Savcısı 35837 Zekeriya Öz”.

ADALET BAKANLIĞI’NIN AYDINLIK’A YANITI


Aydınlık, 28 Temmuz’da Adalet Bakanlığı’na savcı Zekeriya Öz’ün “hangi tarihte, nerede göreve başladığını ve nerelerde görev yaptığını” sordu. Adalet Bakanlığı da “kamusal gizlilik ve kişisel gizlilik ve kişisel gizlilik sorularımızı yanıtsız bıraktı.



ÇİNELİLER: PARAYA ZAAFI VAR


Zekeriya Öz, adan 10 yıl geçmesine rağmen Çine’de adliye, polis ve işadamları çevreleri tarafından çok iyi tanınıyor.

Çineliler bu olayları Aydınlık’a anlatırken, Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz hakkında şu sıfatları kullanıyorlar:

-“Doğru adam değildir.”

-“Paraya zaafı vardır.”

-“Para Zekeriya Öz’ün her şeyidir!”

Çinelilerin anlattığına göre, Zekeriya Öz Çine savcısıyken kanuna aykırı olduğu halde ticaretle uğraştı. Merkezi Çine’de bulunan “İstanbullular Nakliyat” isimli bir firma ile araba alım satım işlerine girdi…

ATATÜRK’TEN “BETON KEMAL” DİYE SÖZ EDERDİ”

Öz, 1951’de Bulgaristan’dan Bursa’ya göç eden 8 çocuklu mutaassıp bir ailenin tek erkek çocuğu. 1968 doğumlu.

Teyze oğlu Seyfullah Vatansever, Zekeriya Öz’ün İmam Hatip (İHL)’te okuduğu yıllarda Fethullah tarikatı tarafından “devşirildiğini” anlatıyor. Zekeriya Öz, o yıllarda Fethullah Gülen’in finanse ettiği Yeşilırmak Dershanesinde eğitim gördü. Kurban Bayramı’ında vatandaşlardan kurban derileri toplar, Fethullahçıların vakfına verirdi.

Öz’ün çocukluğu ve gençliği, Bursa- Yalova-İstanbul hattında geçti.

Zekeriya Öz, 1997’de Hakimlik ve Savcılık Sınavı’nı kazandıktan sonra, Aktüel dergisine verdiği bilgiye göre, Bursa Barosu’ndaki kaydını sildirip 35837 sicil numarasıyla savcı oldu. Mutki’de 2 yıl görev yaptıktan sonra, Balıkesir Bigadiç’e atanıyor. 2004’ten sonra da İstanbul Ümraniye’ye ve sonra da Beşiktaş’ta eski adıyla Devlet Güvenlik Mahkemeleri, yeni adıyla özel yetkilendirilmiş Ağır Ceza Mahkemeleri’ne “özel olarak” tayin ediliyor.

Teyzesinin oğlu Seyfullah Vatansever, Zekeriya Öz için “Atatürk adını ağzına almaz, “beton Kemal” ifadesini kullanırdı…Savcı olduğunu duyunca çok şaşırdım. Hala da şaşkınım.”

ZEKERİYA ÖZ, BURSA BAROSU’NDAN ATILDI MI?



Zekeriya Öz, okulu bitirince Bursa Barosu’na kaydolur. Avukatlık stajını da Avukat Mustafa Noyan’ın yanında yapar. Bursa barosuna giriş tarihi 18 Şubat 1993. 18 Aralık 1997 tarihinde Baro’daki kaydı silinir. Ancak basının yazdığının aksine kendi isteğiyle değil, dönemin Bursa Baro’su başkanı eski milletvekili Av. Yahya Şimşek’in verdiği bilgiye göre “aidatlarını ödemediği gerekçesiyle.”

Zekeriya Öz’ün savcılık görevine başlama tarihi 1994, Bursa Barosu’ndaki kaydı ise 18.12.1997 tarihinde siliniyor. Buna göre Öz, üç yıl boyunca hem savcı hem de avukat. Yasalarımıza göre bir Cumhuriyet Savcısı’nın iki kimliği olamaz.

Ergenekon Savcısı, attığı her adımda bir skandal yaratmış!

BİGADİÇ’TE DE SORUŞTURMA GEÇİRDİ

Zekeriya Öz’ün, 2003 yılında görev yaptığı Bigadiç’te Balıkesir Barosu avukatlarından avukat Dilek Özkayıhan tarafından Adalet Bakanlığı’na şikayet edildiği de ortaya çıktı. Şikayet üzerine bakanlık müfettişleri olayı soruşturuyor ve Öz’ün cezalandırılması için rapor hazırlayıp dosyayı üst kurula gönderiyor. Ancak Zekeriya Öz, o dönemde çıkan disiplin affı ile ceza almaktan kurtuluyor.

Zekeriya Öz, 4 CIA ajanını Saka ile görüştürdü



Savcı Öz’ün Ergenekon’dan önce baktığı en önemli soruşturma, El Kaide’nin Avrupa, Türkiye, İran, Suriye, Pakistan sorumlusu “Louai Saka “davasıydı. Zekeriya Öz, İsrail gemisine saldırı hazırlığı yaparken yakalanan El Kaide’ci Saka hakkında hazırladığı iddianameyle dikkatleri üzerine çekti. Savcı Öz, HSBC Bank, İstanbul’daki İngiliz Başkonsolosluğu ve sinagogları bombalayan eylemciler Azad Ekinci ve Abdülkadir Karakuş’un Suriye’ye Sakka’nın yanına gittiğini belirledi. Öz, Sakka’ya müebbet hapis talep etti. Zekeriya Öz, eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri süikastiyle Sakka’nın bağlantısını araştıran Birleşmiş Milletler Soruşturma Komisyonu’na da bilgi verdi. Louai Sakka, ABD’deki ünlü ikiz kulelere yönelik büyük eylemi gerçekleştiren militanları Yalova’daki terörist kamplarında eğittiğini de daha sonra açıklamıştı.



Tarih:15 Kasım 2005. Yer: İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı. CIA uçağı Türkiye’ye Louai Sakka için geldi. Bu uçağın geliş nedeni sonradan ortaya çıktı.



Sakka’nın avukatı Osman Karahan’ın verdiği bilgiye göre, “4 CIA ajanı Kandıra F Tipi Cezaevi’nde Sakka ile görüştü.”CIA akanlarının cezaevine girişleri için izni veren de Savcı Zekeriya Öz.

Ayrıntıları Avukat Karahan’dan dinleyelim: “Uçak olayından önce 2 defa müvekkilimle görüşen yabancılar, Sakka’ya Suriye aleyhinde ifade vermesi halinde o dönemde havalimanında bekleyen uçakla dünyanın istediği yerine götürme vaadinde bulundular. İlk görüşmeden kısa bir süre sonra 2 si Türk 4 kişinin Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’nde görevli Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz’den aldıkları yazılı bir belge ile cezaevine geldiler. Sakka ile 4 saat süren bir görüşme olmuş. Gelenlerden Türkçe konuşan 2’si kendilerini emniyet görevlisi olarak tanıtmış. Benzer önerileri sıralamışlar. Sakka, hiç konuşmayan diğer 2 kişiden şüphelenerek, “Bunlar Türk değil mi?” diye sormuş. Diğerleri “Onlar da Türk” diye cevaplamışlar. Ancak, bu kişilerin konuşmaları diğerlerinin kulağına aktardığını görünce sinirlenmiş “Bunlar CIA ajanı” diye bağırmış. Gerginlik yaşanması üzerine bu kişiler “ Seninle nasıl burada görüşüyorsak, gücümüzü biliyorsun. Ay’a da gitsen seni infaz ederiz’ diye tehdit etmişler.”

Aydınlık, 9 Aralık 2007’de “4 CIA Ajanı El Sakka’yla F Tipinde” görüştü başlığıyla çıkmıştı. Sakka’nın avukatı olayın tüm ayrıntılarını Aydınlık’a açıklamıştı.”

Kuşkusuz Aydınlık dergisinin, büyük iddialar içeren bu haberine Ergenekon savcısı Zekeriya Öz yanıt verecektir. Odatv.com, tarafsız habercilik anlayışı gereği bu açıklamalara da yer verecektir. Eğer iddialar doğru değilse olay mahkemeye intikal edecektir.


http://www.odatv.com/index.php?id=13611
 

redpepper

New member
Ellerine sağlık arkadaşım özelliklede oturup erinmeden ellerinle yazdığın için. Umarım herkes bunları okuyup ne gibi bir durum içinde bulunduğumuzu anlar.
 

ramo46

New member
Valla ne demeli bilemiyorum,ama ilahi adalet er geç gerçekleri
ortaya çıkaracaktır.Nasıl bir şey anlamak mümkün değil.Ergenekon
davasında gerçekten suçlu insanlar olabilir.yada görevini kötüye
kullananlarda olabilir.O kadar çok insan bu konu içine dahil edildi
ki gerçeklerle yalanlar birbirine karıştı,kim doğru, kim yalan, kim
çete, görmek zorlaştı insanlar sırf düşünceleri yüzünden ergenekoncu
damgası yer oldu.Vebalı vardır.Günahı Vardır.Allah ıslah etsin her
kim bilerek yanlış yapıyorsa.Yanlışa çanak tutuyorsa.
 

yolyardim

New member
Vay Be Neler Neler OluyormuŞta Bİzİm Haberİmİz OlmamiŞ
Kardek Ellerİne SaĞlik Be
ÜŞenmeden YazdiĞin İÇİn İkİncİ Kere TeŞekkÜr Ederİm
 

sabas

New member
öyle elini klavyeye koyup yazması değil kardeşim nerede kaynak ,nerede hani o rehin alma olaylarının gazete küpürleri nerede bu yazdığın kendi fikirlerinin ıspatlayacak deliller, söylermisin öyle elini klavyeye dayayan ve istediğini yazma yeri değil delillerle konuş veya yaz yoksaöyle saçma sapan hapishanedekiler veya hürrkiyet,milleyet veya ayydın doğan medyası gibi yazıp durma
 

ramo46

New member
öyle elini klavyeye koyup yazması değil kardeşim nerede kaynak ,nerede hani o rehin alma olaylarının gazete küpürleri nerede bu yazdığın kendi fikirlerinin ıspatlayacak deliller, söylermisin öyle elini klavyeye dayayan ve istediğini yazma yeri değil delillerle konuş veya yaz yoksaöyle saçma sapan hapishanedekiler veya hürrkiyet,milleyet veya ayydın doğan medyası gibi yazıp durma
Doğru düşünmüş yazmızsın iftira olabilir.Ya doğruysa veya
doğru desek nasıl bir yorum yapardın.Merak ettim şimdi.

Eğer bu haber yanlışsa diyorumki Ayıp etmişler bzim savcılarımız
haram yemez hak yemez.
 

RuTH

Altın Üye
Cumhuriyetin Savcısı için yazılanlara bak... laf söyledi bal kabağı diye bir söz vardır o geldi aklıma. Savcının işlediği bir suç varsa Devlet onun da cezasını verecektir...

Bu aydınlık dergisi Apo denen it ile Bekaa Vadisinde sarmaş dolaş fotoğraf çektiren, apo denen *ötverene gül verip alnından öpen, Ergenekon Terör Örgütü'nü kurmak, yönetmek, Devletin bütünlüğü bozmak, darbe girişimciliği yapmak, halkın özgür iradesi ile seçilen hükümetlere darbe yapmak, bozgunculuk yapmak, Vatanı bölmek, Türk-Kürt ayrımcılığını kışkırtmak vs. vs. suçlarından tutuklu bulunan DOĞU PERİNÇEK değil miydi.

Hakketten Laf söylemiş BALKABAKLARI
 

ReddeviL10

New member
Haberin kaynağı hakkında " Kaynak:aydınlık 6 ekim 2008 tarihli sayısı.
başka yerde hayatta bulamazsınız bugün çıktı dergi ,elle yazdım hiç üşenmedim şerefsizim" diye bir not bırakmışsın..
Resmi sitesinde bu konuyu bahsetmiş...Ya objektifsizlik war yada bişiler değiştirilmeye lekelenmeye çalışılıyor . .. (Benim kisisel Fikrim )
 

LOOPUSED

Altın Üye
kaynak şudur demek geçerliyse bizde her biyerden uyduralım konu yazalım..herkes adını verdiği derginin kaynak olduğunu belirterek konu açacaksa ve herkes gidip o rezil aydınlık dergisini para verip alacaksa burda ne işimiz var arkadaşım.. olabilir diyecem belkide haber doğrudur ama burası bir forum ve kaynak linkini görmemiz gerekiyor. hh kurallartına uyalım lütfen. yoksa konuyu alıntıladığın derginin reklamını ve satış temsilciliğinimi yapıyorsunki gidip bizdemi o pkkk yanlııs dergiye para vereceğiz enayi gibi...ayrıca bu kadfar usulsüz ve dengesiz bir savcıya adamı mutkiden alıp istanbula keyf yapsın diyemi getirdi bu savılar yüksek kurulu.. herşeye inanacak olsak belge delil diye; kafada iman kalmazdı. aydınlık bu forumada konuya uygun delil veremez o önce kendini ve sahibini aklasın..hadi bakalım ......
 

öncü06

New member
kaynak şudur demek geçerliyse bizde her biyerden uyduralım konu yazalım..herkes adını verdiği derginin kaynak olduğunu belirterek konu açacaksa ve herkes gidip o rezil aydınlık dergisini para verip alacaksa burda ne işimiz var arkadaşım.. olabilir diyecem belkide haber doğrudur ama burası bir forum ve kaynak linkini görmemiz gerekiyor. hh kurallartına uyalım lütfen. yoksa konuyu alıntıladığın derginin reklamını ve satış temsilciliğinimi yapıyorsunki gidip bizdemi o pkkk yanlııs dergiye para vereceğiz enayi gibi...ayrıca bu kadfar usulsüz ve dengesiz bir savcıya adamı mutkiden alıp istanbula keyf yapsın diyemi getirdi bu savılar yüksek kurulu.. herşeye inanacak olsak belge delil diye; kafada iman kalmazdı. aydınlık bu forumada konuya uygun delil veremez o önce kendini ve sahibini aklasın..hadi bakalım ......

şimdi pkk nerde onların nefret ettiği ip ya da aydınlık nerde,hayatında hiç bu dergiyi okumadığın ya da dergiyi çıkaran tayfayı tanımadığın pkk benzetmesinden anlaşılıyor;
-çünkü pkknın en nefret ettiği grup ulusalcılardır ve bu dergide ulusal solun gündemine yön veren dergilerdendir,yani balkabağı laf söyledi cümlesi sizin yaptığınız yorumlarla bizzat örtüşüyor,eğer kaynak göstermek reklam oluyorsa hepsi reklama giriyor,üstelik bu benim bu dergiyi ilk kaynak gösterişim,nerdeyse 7-8 aylık üyeyimdir tam hatırlamıyorum;
-size şunu soruyorum 1997 yılında tayyipin başbakan olacağını içinizden tahmin eden var mıydı?varsa yazsın nedenleriyle birlikte ama bu dergi 97 yılında bir sayısında bunu yazmıştı ve bu planın acilen suya düşürülmesi gerektiğini de yazmıştı ama malesef olmadı.yani o kadar da trişkadan bi kaynak değilmiş demek ki
-haberin yalan olma olasılığı her zaman vardır bunu ben de düşündüm ancak olayların muhteşem akışı,isim isim herkesin belirtilmesi;resmi gazete ve ona ters düşen söylemler haberin kesinlikle yalan olmadığı sonucunu doğurdu bende.
-ayrıca eğer kaynaklar kişilerin beğenisine sunulacaksa o zaman taraf,zaman,yeni şafak kaynak gösterilmesin ben de onları beğenmiyorum.
 

LOOPUSED

Altın Üye
akp nin iktidara geleceğini 1997 de aydınlık yazdıysa ve akp sizin deyiminizle abd ci ise; şimdi dikkat:) bu önermenin doğruluğu şu olurki!!!! aydınlık abd cidir. yani cia cıdır... ve ben bundan adım gibi eminim.. hem uluscu hem ayrılıkcı terörcü,hem devrimci,hem darbeci hem devletçi hem halkçı hem törör bağlantılı hem özgürlükçü başkan perinçek bana bunun emin olduğunu yani abd için çalışan bir ajan olduğunu bas bas bağırıyor görüntüde ve söylemlerinde belli olduğu gibi.... hadi gülmede göreyim..:) bu bağlantıları ben görüyorumda siz nasıl görmüyosunuz onu anlamıyorum kardeş:)
 

öncü06

New member
akp nin iktidara geleceğini 1997 de aydınlık yazdıysa ve akp sizin deyiminizle abd ci ise; şimdi dikkat:) bu önermenin doğruluğu şu olurki!!!! aydınlık abd cidir. yani cia cıdır... ve ben bundan adım gibi eminim.. hem uluscu hem ayrılıkcı terörcü,hem devrimci,hem darbeci hem devletçi hem halkçı hem törör bağlantılı hem özgürlükçü başkan perinçek bana bunun emin olduğunu yani abd için çalışan bir ajan olduğunu bas bas bağırıyor görüntüde ve söylemlerinde belli olduğu gibi.... hadi gülmede göreyim..:) bu bağlantıları ben görüyorumda siz nasıl görmüyosunuz onu anlamıyorum kardeş:)
şöyleki konu hakkında hiçbir araştırmadan yorum yaparsan böyle saçmalar üstüne güldürürsün neden diyecek olursan işte cevabı:
-bir kere aydınlık 97 de bunu yazarken kaynak olarak cia değil abd nin dış politika konusunda uzman yazarlarının yaptığı yönlendirme ve yorumlardan yararlanıyor yani abd medyasından,yazarlarının tavsiyelerinden ve politikacılarının bunlara verdiği reaksiyonlardan demeçlerden yararlanıyor.yani burada olay aslında türk medyasının düştüğü kepazeliği,aydınlığın ciddi bir başarısı yok ama koskoca bir ülkede bunları insanlara aktaran tek yayın oluyor.hatta emin çölaşan bu dergiyi elinde sallayarak medyayı yerden yere vurmuştu.yani kısacası alemin akıllısı benim olayı nasıl çözdüm demeden önce biraz araştırmakta fayda var:)

gelelim artık şu kabak tadı veren fotoğraf mevzuuna;
yahu arkadaş sorunu google yazsan cevabı çıkıyor;zaten herife gına gelmiş olmalı ki sorunun cevabını direk sitesinin sorular cevaplar kısmında 1. sıraya koymuş,yorumsuz olarak yapıştırıyorum.

Perinçek Abdullah Öcalan ile niçin görüştü?

DOĞU PERİNÇEK’İN
APO İLE GÖRÜŞMESİ

1. GÖRÜŞMENİN ZAMANI VE NEDENİ

Görüşme ne zaman oldu
Perinçek, 1989 Ekim ayında ve 1991 Nisan ayında Abdullah Öcalan ile iki kez görüştü. Perinçek, o zaman İP Genel Başkanı değil, 2000’e Doğru dergisinin Genel Yayın Yönetmeni idi. Türkiye’nin hemen hemen bütün önde gelen gazetecileri, Güneri Cıvaoğlu, Fatih Altaylı, Hasan Cemal, Mehmet Ali Birand, Cengiz Çandar ve diğerleri de, Apo ile görüşmeler yaptılar. En son MİT Müsteşarı Emre Taner’in Apo ile görüşmesi basına yansıdı (Hürriyet, ….2005).

Sistemin istihbarat servislerinin ve gazetecilerinin Apo ile görüşmesine ses çıkaran yok. Ama Batı işbirlikçisi sistemin denetimi dışında, Türkiye için, Türkiye halkı için, görüşme yapılınca, yıllardır sistemin bütün güçleri seferber edilerek kapsamlı bir propaganda kampanyası yürütülüyor. Görülüyor ki, bir tek Doğu Perinçek’in görüşmesi, ABD merkezli sistemi rahatsız etmiş. SüperNATO merkezli psikolojik savaşın boyutları, Doğu Perinçek’in mücadelesinin etkisini ve büyüklüğünü gösterir.

Perinçek, Apo ile niçin görüştü?
Perinçek’in amacı, Batı devletlerinin, özellikle ABD’nin Körfez Savaşı öncesi ve başlangıcında, Kürt sorununa müdahale zeminlerini daraltmaktı. Nitekim görüşme bu eksen üzerinde cereyan etmiştir. Görüşmeden sonra yayınlanan çeşitli yazılarda “Apo Perinçekçi olmuş” yorumları yapıldı. Apo’nun bu görüşmelerdeki vurguları şöyleydi: Bende Kürtlük aşkı yok. Türkiye’nin Aydınlanma hareketinin bir parçasıyız. Başlangıçta TC düşmanlığı yok. Bulgaristan’ın Türklere baskısı. Eski Genelkurmay Başkanı Üruğ’a suikast. Mustafa Kemal’in Kürtlere müracaatı. Avrupa bana tapulansa da... Amerika gitsin okyanusun ötesine. Tıpış tıpış Sevr’e yürüyorlar. Amerika varsa özgürlük olamaz. Sevr’in hortlatılmasında AT, Özal ve diğerler var. Evet Keloğlan’la birleşeceğiz, Özgürlüğe sarılan Türkiye özlem. Birliği devrimle gerçekleştirmek vb.

Özetle Perinçek, ABD’nin Yeni Dünya Düzeni projesiyle bölgemizde milliyetleri ve mezhepleri birbirine düşürmek istedikleri koşullarda, Türkiye’nin ve halkın birliğine hizmet eden bir çaba gösterdi. Abdullah Öcalan, yakalandıktan sonra verdiği ifadede görüşmeyi şöyle özetledi: Perinçek, bize ABD’nin ve Avrupa’nın peşinden gitmeyin. Bu yoldan bir yere varamazsınız. PKK’yi dağıtın, Türkiye’nin bütünlüğü içinde yer alın telkinlerinde bulundu (Apo’nun ifadeleri ve Hürriyet, 18 Mart 1999).

Perinçek, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’ndaki siyasetini uyguladı
Büyük Devrimci Önder Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı başlarında İngiliz emperyalizminin Kürt sorununu kullanmasına karşı hangi siyaseti izlediyse, Perinçek de o siyaseti izledi. Perinçek de Atatürk gibi, Kürtlerin “Kürdistan Teali Cemiyeti” gibi Batı güdümlü ayrılıkçı örgütlerde değil, Müdafaai Hukuk Cemiyeti gibi milli ve devrimci örgütlerde Türklerle birlikte örgütlenmesini savundu. Mustafa Kemal’in çeşitli Kürt liderleriyle ilişkilerinde ve yazdığı yazılardaki tavrı ne ise, Perinçek’in tavrı da, o’dur. Bu tutum, Amasya Tutanağı’nda, Erzurum ve Sivas Kongresi Nizamname ve Beyannameleri’nin birinci maddelerinde ifade edilen saptama ve politikalara dayanır. Türk ve Kürdü birleştirmek; Türkiye’ye yönelik tehditleri göğüsleme ve Cumhuriyet Devrimi’ni tamamlama görevinin gereğidir. Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı aynı zamanda Kürtleri kazandığı için başarmıştır.

Ucuz değil doğru ve cesur politika
Bugün de izlenmesi gereken politika budur. Perinçek, halk kitlelerini avlamaya yönelik ucuz politikaların adamı değildir. Arkadaşlarıyla birlikte gereğinde tehlikeleri üstlenir ve çözüme yönelik doğru ve cesur politikaları üretir ve izler.

Erdal İnönü-Deniz Baykal’ın yönetimindeki SHP, PKK ile seçim ittifakı yaptı. Çeşitli partilerin başkanları, Apo’nun dört-beş kademe altındaki yöneticilerle görüşmeler yapar. Mehmet Ağar, “Abdullah Öcalan’a çok iş düşüyor” diyerek, Apo’yu federasyonlaşmada muhatap haline getirir. Devlet Bahçeli, İran’daki Azerileri kışkırtıp, ABD’nin Türkiye’yi İran ile karşı karşıya getirme ve Kürdistan’ı büyütme politikasında rol üstlenir. ANAP, DYP, CHP, DSP, MHP ve AKP, iktidar dönemlerinde Çekiç Güc’e oy verir,Habur kapısını açık tutar ve ABD ile birlikte Kukla Devlet’i kurarlar; Apo ile birlikte AB üyeliğini savunurlar. Bunlar sistem içindeki uygulamalardır ve hücuma uğramaz. Ama sistemin dışındaki girişimler, sistemin psikolojik savaş kampanyasının hedefidir.

Halkımızın her kesimi üzerindeki baskılara ve eşitsizliklere karşı mücadele etmek görevimizdir
Perinçek’in önderlik ettiği Parti’nin Güneydoğu bölgesi halkımıza yapılan baskılara karşı çeşitli düzlemlerde yürüttüğü mücadeleler de eleştiri konusu olmaktadır.

Partimiz, Körfez Savaşı öncesinde veya sonrasında, Kürt halk kitleleri üzerindeki baskı ve eşitsizliklere karşı kararlı olarak mücadele etti. Türkiye’nin birliğinin ve bağımsızlığının eşitlik ve özgürlük sağlanarak, sağlam bir temele oturtulacağını savunduk. Türkiye, Kürt kitlelerinin taleplerini karşılamalı ve kendi Kürdünü kazanmalıydı. Bu tavrımız doğrudur. Doğu Perinçek’in önderlik ettiği İşçi Partisi, her zaman halk kitleleri üzerindeki baskı ve eşitsizliklere karşı mücadele etti. Bu mücadeleyi, ABD emperyalizmine karşı bütün milletimizin birliği açısından yürüttü.

Eğer Türkiye Perinçek’in tutumunu benimseseydi
Eğer Türkiye Körfez Savaşı öncesinde Perinçek’in politikasını benimseseydi, Türkiye halkı birleştirilebilir, bölücülük etkisiz hale getirilebilir ve bugünkü bölünme ve parçalanma tehdidi çok daha zayıf olurdu. 1990 öncesinde Kürtlerin hak ve hukukunu tanımayan hükümetler, daha sonra ABD ve AB’nin dayatmalarıyla İkiz İhanet Yasalarını bile çıkardılar. Türkiye’nin vereceği demokratik hakları Batı devletleri sağlamış oldu. Kürt halk kitleleri böylece Türkiye’ye değil, Batı’ya bağlandı.


2. ÜÇ AYRI AKLAMA KARARI
Apo görüşmesinin 2000'e Doğru’da yayınlanması üzerine açılan ceza davalarında, iki ayrı aklama kararı ve bir takipsizlik kararı verilmiştir. (İstanbul 2 Nolu DGM’nin, 27. 6. 1990 tarih, E 1989/277, K 1990/148 ve 4.12.1991 tarih, E 1991/216, K 1991/454 tarihli kararları ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Hazırlık 1997/1777, K 1997/237 sayılı takipsizlik kararı)

3. PERİNÇEK APO’NUN SHP LİSTESİNDEN
DÖRT MİLLETVEKİLLİĞİ ÖNERİSİNİ REDDETTİ

SHP’nin PKK ile seçim ittifakı
1991 genel seçimlerinde Erdal İnönü-Deniz Baykal’ın yönetimindeki SHP, PKK ile seçim ittifakı yaptı. Ama hiç kimse bu konuda bir kampanya yürütmedi; yürütmez. Çünkü o ittifak, ABD merkezli sistemin içindeydi. Bu ittifakın içine 1991 seçiminde Doğu Perinçek’in genel başkanı olduğu Sosyalist Parti’yi de katmak istediler. Ancak Doğu Perinçek bunu reddetti.

Öneri nasıl yapıldı
PKK’nin Avrupa temsilcisi, 1991 genel seçimi öncesinde Perinçek’i Ankara’daki evinden telefonla arayarak, Apo’nun Perinçek’in Partisine, SHP’nin bir protokolla HEP’e verdiği 21 milletvekilliğinden dördünü önerdiğini belirtti. Hatta bu öneride, Diyarbakır, Şırnak ve Mardin gibi illerin birinci sıra adaylığı da belirtildi. Perinçek, öneriyi parti organlarında tartışmaya bile gerek görmeden anında reddetti.

Perinçek açısından bu öneriyi kabul etmenin herhangi bir tehlikesi de yoktu. Perinçek ve arkadaşları, SHP listelerinden milletvekili olacaklardı. Ama Perinçek’ler için mesele, milletvekili veya bakan olmak değil, Türkiye’nin bağımsızlığına, bütünlüğüne ve emekçilere bağlı bir çizgide ısrar etmekti.

Öcalan’ın Milliyet, Sabah’a ve Gündem gazetelerine açıklaması
Bizzat Apo, 1991 yılı sonunda, Milliyet ve Sabah gazetelerine yaptığı açıklamalarda, Perinçek’e dört milletvekili önerdiğini ve parlamentoya girerek, SHP listesinden seçilecek 21 milletvekilinin başına geçmesini rica ettiğini açıklamıştır (Milliyet ve Sabah, 7 Aralık 1991).

Apo: “Perinçek tenezzül etmedi”
Apo, Perinçek’e dört milletvekili önerisini, 3 Mayıs 1993 tarihli Gündem gazetesinde de anlatmış ve bu öneriyi reddettiğimi birkaç kez vurgulayarak dile getirmiştir:

“Sayın Doğu Perinçek de buraya geldi. İlk pratik politika önerim şu oldu. Dedim ki, bir devrim merkezi var, onun parlamenter sözcüsü ol. Bu güzel bir şey. Eğer bir parlamenter sözcüsü olsaydı, Kürt-Türk birlikteliği de çok iyi gelişebilirdi. Kim kardeşlik istemiyor. Bize ikide bir milliyetçi diyorsunuz. Seni kendi ülkesinde ve devrimin bir merkezinde milletvekili adayı önerecek kadar Enternasyonalizme yatkınlık gösteren bir hareket mi milliyetçidir, yoksa buna tenezzül etmeyen, kendini çok üstte gören bir anlayışın sahibi mi milliyetçidir? Ve ben fazla anlamlı bulamadım...Tenezzül etmediler.” (Gündem, 3 Mayıs 1993)

Öcalan, Hasan Cemal ile söyleşisinde de gerçeği söyledi
Yine Öcalan, Hasan Cemal’e 14 Nisan 1993 günü yapılan söyleşide, Doğu Perinçek’in SHP listesinden milletvekilliği önerisini reddettiğini belirtmektedir (Hasan Cemal, Kürtler, s.39)

Perinçek, SHP-PKK seçim ittifakına niçin katılmadıklarını Anayasa Mahkemesi’nde anlattı

Apo’nun SHP listesinden dört milletvekilliği önerisini niçin reddettiğimizi ve PKK ile SHP arasındaki seçim ittifakına niçin katılmadığımızı, 12 Mayıs 1992 günü Anayasa Mahkemesi’nde yaptığım savunmada anlattım. Anayasa Mahkemesi tutanağından aynen aktarıyorum:

“Bugün koalisyonu paylaşan Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin listeleri içinde milletvekillikleri bize teklif edilmiştir. Bakın şimdi çok önemli bir şeyi açıklayacağım. PKK Genel Sekreteri Abdullah Öcalan, Milliyet ve Sabah gazetelerine açıkladığı için ve gazetelerde yazıldığı için bunu söylüyorum. Orada diyor ki, ‘Sosyalist Parti’ye, bize SHP’den verilen milletvekilliklerinden 4 tanesini vermek istedik. Reddettiler bizi.’ Demek ki, SHP seçimlere girerken PKK’ya 21 tane milletvekilliği vermiştir. PKK da bunun 4 tanesini Sosyalist Parti’ye önermektedir. ‘Gelin 4 tane de size verelim, ayrı parti olarak girmeyin, hepimiz SHP olarak girelim’ demiştir. Sosyalist Parti bunu reddetmiştir. Demiştir ki, ‘ben ayrı, bağımsız bir partiyim, fikirlerim var, hiç kimsenin sırtından da Meclis’e girmem, ayrı kimliğimle ve kişiliğimle toplumun karşısına çıkarım’. Ben bunu niçin söyledim?... Bunu şunun için söyledim: En yasadışı olan PKK bile Türkiye’de yasal politik hayatın içine girmiştir. O kadar içine girmiştir ki, Parlamentoda sandalye pazarlığı yapabilmektedir. İktidar partileriyle anlaşmalar yapabilmektedir. İktidar partisi olacaklardan milletvekillikleri alabilmektedir ve o aldığı milletvekilliklerini sağa sola dağıtabilmektedir. Teklif de edebilmektedir.”


4. REKOR KIRAN FOTOĞRAFLAR

Perinçek’in Abdullah Öcalan ile görüşme fotoğrafları
Bu fotoğrafların gizli saklı bir tarafı yoktur. Perinçek, 2000’e Doğru Genel Yayın Yönetmeni olarak Apo ile görüşme yaptı ve görüşme dergide yayımlanacağı için fotoğraflarla da görüntülendi. Görüşme sırasında hem 2000’e Doğru muhabiri hem de PKK görevlileri fotoğraf çektiler. 2000’e Doğru, kendi çektiği fotoğrafları yayımladı. Basında kampanya halinde çıkan fotoğraflar ise, ilginçtir PKK’nin çektiği fotoğraflar.

Perinçek, ne zaman Türkiye’yi savunan bir meseleyi kamuoyu önüne getirse, ne zaman ABD emperyalizminin planlarını bozsa, Apo ile görüşme fotoğrafları, basında boy gösterir. Bu görüntüler, son on yılda en çok yayımlanan fotoğraf ünvanını kazanmış bulunuyor.

MİT fotoğraflar karşılığında PKK’ya ne verdi?
Daha önemlisi, fotoğrafların MİT’e PKK tarafından teslim edilmiş olmasıdır. Perinçek’in Apo ile görüşmesinin fotoğrafları 2000'e Doğru dergisinde çıkmıştı. Hatta Apo’nun Perinçek’e karanfil uzatan bir fotoğrafını derginin kapağında yayınlanmıştı. Bu fotoğraflardan utanılsa, herhalde yayınlanmazdı. Nitekim bütün gazeteciler, Güneri Cıvaoğlu, Fatih Altaylı, Hasan Cemal, Mehmet Ali Birand, Cengiz Çandar ve diğerleri kendilerinin Apo ile görüşme fotoğraflarını yayımladılar. Ancak Şeriatçı-Ülkücü gazetelerde yayınlanan fotoğraflar, 2000’e Doğru’nun çektikleri değil. Bunlar, PKK’nin MİT'e gönderdiği fotoğraflar. Bu fotoğraflar karşılığında MİT’in PKK’ye ne verdiği araştırılmalıdır.
Fotoğraf bombardımanının arkasında MİT içindeki CIA ekibinin bulunması, yapılan işin karakteri gereğidir. Türkiye düşmanı güçler, Sevr tehdidine karşı en kararlı tavrı alan İşçi Partisi’ni yıpratabilmek için ne yapacaklarını şaşırmışlardır.

Yüzlerce kez yayınlanan bu fotoğraflar, İşçi Partisi’nin ve Doğu Perinçek’in hiçbir açığının, hiçbir lekesinin bulunmadığının en güzel kanıtıdır. Bütün MİT dosyaları karıştırılmış, CIA’dan yardım istenmiş, İşçi Partisi’nin bir açığını bulmak için özel araştırma birimleri kurulmuş, telefonlar yıllarca dinlenmiş, ancak bir şey bulunamamış ve bir dergi röportajında çekilip, benzerleri yayımlanmış fotoğraflara muhtaç kalmışlardır.
 

sabas

New member
Doğru düşünmüş yazmızsın iftira olabilir.Ya doğruysa veya
doğru desek nasıl bir yorum yapardın.Merak ettim şimdi.

Eğer bu haber yanlışsa diyorumki Ayıp etmişler bzim savcılarımız
haram yemez hak yemez.
Peki olayı şu boyuttan ele alalım bu savcı ilk başta kimi içeri aldı. ümraniye olaylarından sonra veli küçük vebir sürü kişi ondan sonra sıradan medya dünyası, askerlerden ,hukuk adamları peki bu savcı hiç böyle bir olaya giriştiği zaman bilmiyormuydu ki yarınbir gün benim hakkımda ileri geri yazılacak eski yaptığım pislikler günyüznüğü çıkarılacak gayet iyi biliyordu .onun için niye böyle bir olaya girişsin . pisliklerin ortaya çıkacağını bile bile insan hiç böyle bir olaya girermi.
Bu tamaman uydurma çok güzel yazılmış ve biribi birbirime uydurulmuş akışkan cümlelerden ve olaylardan ibaret.
Nasılki günümüzde devletin bakası için vatandışın rahatlığı için iyi güzel işler yapmış üst mercilerde birilerine dokunulmuş bir olayda mutlaka birileri medya aracılığı ile ortalığabir şeyler atmaktadır ve bu devam de edecektir.
Bakınız refah doğruyol zamanında erbakan hükümetinin yapmış olduğu çalışmalar birilerin öyle bir dokundu ki bunların arasında çok güzel olan havuz sistemi vardı bankaların paraları tek bir havuzda toplanacak ve banka hotrulmalamanın önüne geçilecekti ve kamu kurum kuruluşlarınnı paraları tek bir havuzdan toplanacak ve oradran diğer kurumlara yani parası biten kurumlara dağıtılacaktı.ne oldu 28 şubat süreci veardından SÜLEYMAN DEMİREL in çabaları ile bir adı yerindeyse postmodern bir darbe ve iş bitti herkes istediğini aldı. ondan sonra da ne oldu ANASOL M devrinde devlet 60 MİLYAR DOLAR direk DOLAYLI OLARAK İSE 200 MİLYAR DOLAR zarara sokuldu.ve halen daha bunun zararını çekiyoruz düşünebiliyormusnuzu ikiyüz milyar dolar ne oldu heba birilerinin cebine gitti. peki sonra ne oldu daha yeni yeni çıkıyor o dönemde meydana çıkartılan KALKANCILAR GÜNDÜZLERİN hepsi bir hikaye ve bir aldatmacadan ibaret miş bunlar kim yaptı bilen biloyr ama bizim milletimiz halen daha bu aydın doğan medya gurubunu takip ettikcçe bunların yayın orgınlarını satın aldıkça daha çok şeyler görceğiz buna emin olabilirsiniz.
BENCE BU SAVCININ OLAYI TAMAMEN YALAN VE UYDURMA BİRİLERİNİ YIPRATMA ADINA

Bu linkte daha ayrıntılı olarak anlatılmış.


http://www.odatv.com/index.php?id=13611

editli mesaj
kaynak eleştirisi yasak
 

ramo46

New member
sabas'a---Üşenmemiş yazmıssın,teşekkür ederim.Aradığın cevap bu değildi
soruma karşılık soru sormuşsun,Kaynak eleştirisi yapmışsın olabilir,senin
görüşün seni bağlar.Burada savcı Zekeriya Öz ü tartışıyorduk ben iki türlüde
düşüncelerimi yazdım .Kaynak bana ikna edici geldi.Olay budur.

Ayrıca yolsuzlukların hiç birini tasvip etmiyorum.Aklıma gelmişken
Şu Ergenekon ismini kim icat ettiyse suç işlemiş durumdadır.Soruşturma
aşamasında kesin bir karara bağlanmayan bir davaya isim verilemez.
 

VolkaN

Altın Üye
yazı elle yazmıs olman sana ait oldugu anlamına gelmez dolayısıyla yazıya ulasabilecegimiz kaynak linkini eklemek zorundasın
 

LOOPUSED

Altın Üye


bu resme söz bulamayanlar , resmi veren arkadaşın konuyla alaksız olduğundan bahsederek şikayette bulunuyorlar ama ,bu olayda kaynak eleştiris falan yok ..kaldıki ortada kaynak bile yok, konuyu açan kendsi salllamış ,haber başka yerlerde göze çarpıyor olabilir ama hani konunun altında kaynak linki.. dahası bu fotoğrafı savunan birileri varsa bu forumda ve de kendisini ülkücü falan diye tanıtıyorsa vah halimize...bahçelinin salladığı ip kendi boynuna geçmiş sanırım eğer böyleyse.. vesselam..
 

uA_pasaran

New member
:clapöncü06 o ellerin dert görmesin işte devletin içinde neler dönüyor bunu ortaya koyan muhteşem bi yazı.
 

HTML

Üst