Cumhurbaşkanı mı, mürit mi?
--------------------------------------------------------------------------------
Cumhurbaşkanı; Türkiye Cumhuriyeti'nin başıdır. Onun kişiliğinde laik cumhuriyet temsil edilir. Bu konudaki en olgun örnek de Kemal Atatürk'tür. Cumhuriyet yönetimi; 1925 yılında Şeyh Sait'in 'seyyid'lik iddia ederek cumhuriyete karşı ayaklanmasından sonra; tarikatleri yasaklamıştır. Kemal Atatürk, toplumun kılavuzunun 'seyyid, şeyh hacı, derviş' gibi tipler değil bilim olduğunu söylemiş ve bunu da hayata geçirmiştir.
Bugün geldiğimiz noktada ise tarikatler yeniden baştacı edilir olmuştur. Bu konuda en olumsuz adımı atan da son cumhurbaşkanı Abdullah Gül olmuştur.
AMERİKA'YA FETHULLAHÇILAR İÇİN Mİ GİTTİ?
Cumhurbaşkanı Gül, şu sıralarda Amerika'da bulunuyor. Oraya, çeşitli temaslarda bulunmak üzere gittiği söyleniyorsa da asıl amacının Fethullahçı tarikati onurlandırmak olduğu konuşuluyor.
Nurculuk tarikatinden gelme Fethullah Gülen; Türkiye'de laik devleti ele geçirebilmek için, yandaşlarına, 'Devletin kılcal damarlarına kadar kendinizi belli etmeden sızın; günü geldiğinde harekete geçersiniz!' diye emir veren birisidir. O şimdi Amerika'da oturmaktadır. Yandaşlarının gazeteleri, televizyonları, sayısı bellisiz ticaret şirketleri, fabrikaları; okulları, yurtları, bankaları bile bulunuyor. Fethullahçılar; Deniz Feneri, Kimse Yok mu gibi yardım dernekleri kurarak, devletin yardım kuruluşu olan Kızılay'ı da battal etmekle uğraşmaktadırlar. Fethullah Gülen hakkında 2000 yılında düzeni yıkmak için örgüt kurmaktan soruşturma bile açılmıştı.
Fethullah Gülen; Roma'da 9 Şubat 1998 tarihinde Papa 2. Jean Paul ile görüşüp onun elini öpmüştü. Ayrıca; orada, Vatikan'ı kutsal toprak kabul ettiğini dile getirmişti. Daha sonra da ABD'ye gitmiş, orada özel bir çiftlikte 9 villalık muazzam bir yerde ağırlanmıştır.
Gülen; burada 'Allah, dünya gemisinin kaptanlığına Amerika'yı oturtmuştur!' diyerek Müslümanlar için de ABD'yi lider ilan etmiştir. Onun bu tavrının Kuran'ın Maide Suresi'nin 51. ayetine açıkça aykırı olduğunu samimi Müslümanlar görmektedir.
Elbette ki Nur tarikatinden gelerek işi ticarete ve sonra da siyasete çeviren Fethullah Gülen; bugün AKP içinde en büyük ağırlığa sahip bir kişidir. AKP de Fethullahçı ilkelerle kurulmuştur.
İşte Cumhurbaşkanı Gül; kendi siyasi ve fikri çizgisine en uygun hareket olan Fethullahçı hareketi onurlandırmak; bunların Türkiye'deki faaliyetlerini de meşru göstermek üzere ABD'de bulunmaktadır.
Bu niyetini de Fethullahçıların lüks Waldorf Astoria Oteli'nde verdiği iftar yemeğine katılarak ortaya koymuştur. Cumhurbaşkanı Gül, oraya gitmek için 'Birleşmiş Milletler çalışmalarına katılma' gerekçesine sığınmıştır.
ŞERİATÇIYA MADALYA TAKMIŞTI
Cumhurbaşkanı Gül geçen sene de Atatürk'ün ölüm yıldönümünün arefesinde, Çankaya Köşkü'nde dünyanın en gerici adamına Devlet Şeref Madalyası vermişti. O kişi; Suudi Arabistan Kralı Abdullah'tı. Türkiye'ye, Türk milletine olağanüstü yardımı olan, bu konuda feragat ve fedakarlık eden kişilere verilen Devlet Şeref Madalyası; bu özelliklerin tersine sahip olan Türk düşmanı Suudi Arabistan Kralı Abdullah boşuna ödüllendirilmedi. Bunlar İslam dünyasında ABD'ye hizmet eden güçlerdir.
İşin ilginç yanı şudur: ABD emirberi Kral Abdullah ile onun oğlu Muhammed el Suud el Faysal; Abdullah Gül'ü yıllarca himaye eden; çok yüksek maaşla çalıştıran kişilerdir.
Abdullah Gül, 1983 ile 1991 arasında Cidde'deki İslam Kalkınma Bankası'nda üst düzey görevde çalıştı. Gül bu süreçte Kral Abdullah ve el Faysal'la görüşmeler yaptı, onlarımn itimadını kazandı; onların desteği ile İngiltere-ABD hattında IMF de dahil değişik kuruluşlarla görüştü. Burada yetiştirilen Abdullah Gül, Türkiye'ye gelip Milli Görüş çizgisinde Necmeddin Erbakan'ın yanında siyasete sokuldu. Bundan sonra da Kral Abdullah'ın tam desteğini aldı. Faysal Finans adı ile Türkiye'de banka kurulması bu ilişkilerin eseri oldu. Ve Suudi Arabistan'dan desteklenen bu hareket en sonunda Çankaya'ya kadar tırmandı.
***
Bugün geldiğimiz noktada Cumhurbaşkanı Gül; Suudiler ile Fethullahçılar arasında bir hatta ABD'ye doğru yürümektedir. Bu iki kesim de Amerika'ya hizmet için yemin etmiş kesimdir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanlığında oturan bir insanın, tarikatçilerle ve şeriatçılarla bu kadar samimi olması kabul edilemez.
Sayın Gül; milletin gözünün içine baka baka ABD'ye gidip orada tarikatçi kesime destek verirken cumhuriyet ilkelerini çiğnediğini, milletin bunu anladığını bilmiyor mu?
http://www.gunes.com/2008/09/27/yazarlar/y4.html
--------------------------------------------------------------------------------
Cumhurbaşkanı; Türkiye Cumhuriyeti'nin başıdır. Onun kişiliğinde laik cumhuriyet temsil edilir. Bu konudaki en olgun örnek de Kemal Atatürk'tür. Cumhuriyet yönetimi; 1925 yılında Şeyh Sait'in 'seyyid'lik iddia ederek cumhuriyete karşı ayaklanmasından sonra; tarikatleri yasaklamıştır. Kemal Atatürk, toplumun kılavuzunun 'seyyid, şeyh hacı, derviş' gibi tipler değil bilim olduğunu söylemiş ve bunu da hayata geçirmiştir.
Bugün geldiğimiz noktada ise tarikatler yeniden baştacı edilir olmuştur. Bu konuda en olumsuz adımı atan da son cumhurbaşkanı Abdullah Gül olmuştur.
AMERİKA'YA FETHULLAHÇILAR İÇİN Mİ GİTTİ?
Cumhurbaşkanı Gül, şu sıralarda Amerika'da bulunuyor. Oraya, çeşitli temaslarda bulunmak üzere gittiği söyleniyorsa da asıl amacının Fethullahçı tarikati onurlandırmak olduğu konuşuluyor.
Nurculuk tarikatinden gelme Fethullah Gülen; Türkiye'de laik devleti ele geçirebilmek için, yandaşlarına, 'Devletin kılcal damarlarına kadar kendinizi belli etmeden sızın; günü geldiğinde harekete geçersiniz!' diye emir veren birisidir. O şimdi Amerika'da oturmaktadır. Yandaşlarının gazeteleri, televizyonları, sayısı bellisiz ticaret şirketleri, fabrikaları; okulları, yurtları, bankaları bile bulunuyor. Fethullahçılar; Deniz Feneri, Kimse Yok mu gibi yardım dernekleri kurarak, devletin yardım kuruluşu olan Kızılay'ı da battal etmekle uğraşmaktadırlar. Fethullah Gülen hakkında 2000 yılında düzeni yıkmak için örgüt kurmaktan soruşturma bile açılmıştı.
Fethullah Gülen; Roma'da 9 Şubat 1998 tarihinde Papa 2. Jean Paul ile görüşüp onun elini öpmüştü. Ayrıca; orada, Vatikan'ı kutsal toprak kabul ettiğini dile getirmişti. Daha sonra da ABD'ye gitmiş, orada özel bir çiftlikte 9 villalık muazzam bir yerde ağırlanmıştır.
Gülen; burada 'Allah, dünya gemisinin kaptanlığına Amerika'yı oturtmuştur!' diyerek Müslümanlar için de ABD'yi lider ilan etmiştir. Onun bu tavrının Kuran'ın Maide Suresi'nin 51. ayetine açıkça aykırı olduğunu samimi Müslümanlar görmektedir.
Elbette ki Nur tarikatinden gelerek işi ticarete ve sonra da siyasete çeviren Fethullah Gülen; bugün AKP içinde en büyük ağırlığa sahip bir kişidir. AKP de Fethullahçı ilkelerle kurulmuştur.
İşte Cumhurbaşkanı Gül; kendi siyasi ve fikri çizgisine en uygun hareket olan Fethullahçı hareketi onurlandırmak; bunların Türkiye'deki faaliyetlerini de meşru göstermek üzere ABD'de bulunmaktadır.
Bu niyetini de Fethullahçıların lüks Waldorf Astoria Oteli'nde verdiği iftar yemeğine katılarak ortaya koymuştur. Cumhurbaşkanı Gül, oraya gitmek için 'Birleşmiş Milletler çalışmalarına katılma' gerekçesine sığınmıştır.
ŞERİATÇIYA MADALYA TAKMIŞTI
Cumhurbaşkanı Gül geçen sene de Atatürk'ün ölüm yıldönümünün arefesinde, Çankaya Köşkü'nde dünyanın en gerici adamına Devlet Şeref Madalyası vermişti. O kişi; Suudi Arabistan Kralı Abdullah'tı. Türkiye'ye, Türk milletine olağanüstü yardımı olan, bu konuda feragat ve fedakarlık eden kişilere verilen Devlet Şeref Madalyası; bu özelliklerin tersine sahip olan Türk düşmanı Suudi Arabistan Kralı Abdullah boşuna ödüllendirilmedi. Bunlar İslam dünyasında ABD'ye hizmet eden güçlerdir.
İşin ilginç yanı şudur: ABD emirberi Kral Abdullah ile onun oğlu Muhammed el Suud el Faysal; Abdullah Gül'ü yıllarca himaye eden; çok yüksek maaşla çalıştıran kişilerdir.
Abdullah Gül, 1983 ile 1991 arasında Cidde'deki İslam Kalkınma Bankası'nda üst düzey görevde çalıştı. Gül bu süreçte Kral Abdullah ve el Faysal'la görüşmeler yaptı, onlarımn itimadını kazandı; onların desteği ile İngiltere-ABD hattında IMF de dahil değişik kuruluşlarla görüştü. Burada yetiştirilen Abdullah Gül, Türkiye'ye gelip Milli Görüş çizgisinde Necmeddin Erbakan'ın yanında siyasete sokuldu. Bundan sonra da Kral Abdullah'ın tam desteğini aldı. Faysal Finans adı ile Türkiye'de banka kurulması bu ilişkilerin eseri oldu. Ve Suudi Arabistan'dan desteklenen bu hareket en sonunda Çankaya'ya kadar tırmandı.
***
Bugün geldiğimiz noktada Cumhurbaşkanı Gül; Suudiler ile Fethullahçılar arasında bir hatta ABD'ye doğru yürümektedir. Bu iki kesim de Amerika'ya hizmet için yemin etmiş kesimdir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanlığında oturan bir insanın, tarikatçilerle ve şeriatçılarla bu kadar samimi olması kabul edilemez.
Sayın Gül; milletin gözünün içine baka baka ABD'ye gidip orada tarikatçi kesime destek verirken cumhuriyet ilkelerini çiğnediğini, milletin bunu anladığını bilmiyor mu?
http://www.gunes.com/2008/09/27/yazarlar/y4.html