Bizi hep güldür Adam Sandler!

creatus

New member
Adam Sandler
Son dönemin beğenilen filmlerinden "Zohan'a Buluşma" nın yıldızı Adam Sandler hayallerinin peşinden gidip New York’ta kuaför olabilmek için kendini ölmüş gibi gösteren İsrailli üstün komando Zohan'ın hikayesini anlatıyor.


Sandler'ın Hayatından bazı alıntılar.

Adam Sandler, ABD'de komedyen üretme makinesi haline gelmiş olan Saturday Night Live Show'un yarattığı yeteneklerden biri. Peki, Brooklyn'li kendi çapında bir Yahudiyken Sandler'ı önce Saturday Night Live Show'a taşıyan, ardından da peş peşe gelen albümler ve filmlerle, bugün Hollywood'un en çok kazanan komedyenlerinden biri haline getiren ne?

Sandler'ın ağzından 'başarının sırları' Sandler'ın çetrefil yaşamına bakarak, bu yükselişinin arkasında yatan dinamikleri ortaya çıkarmak gerçekten pek kolay bir iş değil; iyisi mi biz popüler oyuncunun kendi gözlemlerine kulak verelim: Sandler'a göre, şöhret basamaklarını hızla tırmanmasında etkili olan üç temel faktör var: kendisine her zaman destek olan ailesi, Jerry Lewis'in üzerinde yaptığı etki ve basınla bir araya gelmekten özenle kaçınması. Brooklyn'de Yahudi bir ailenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya gelen Sandler'ın yaşamını Brooklyn'de geçirdiği yılların belirlediğini söylemek zor. Elektrik mühendisi olan babasının işleri nedeniyle, Sandler ailesi, küçük Adam henüz ilkokul birinci sınıftayken Manchester, N.H.'ye taşınmak zorunda kalmış. Sandler'lar 70'lerde 'tipik' Yahudi Amerikan ailesi olarak nitelendirilebilecek, tam altı çocuklu, kadının ev işleriyle uğraştığı, erkeğin ailenin geçimini sağladığı gelenekçi bir yaşam sürdürseler de, bu yaşam Adam üzerinde kısıtlayıcı bir etki yapmamış. Bugün hâlâ Adam, hep birlikte yenen akşam yemeklerini ve yemekten sonra ailecek televizyonun karşısına geçip vakit öldürmeyi özlediğini söylüyor. Bu yıllardan, üzerinde yaptıkları etki açısından üç TV programının altını çizmek gerekiyor: "The Sonny & Cher Comedy Hour", "Happy Days", "Welcome Back, Kotter". Ve tabii ki Jerry Lewis filmlerinin. Aslında, Lewis, yalnızca Adam için değil tüm Sandler ailesinin hayran olduğu bir komedyenmiş; bu konuda küçük bir anektodu Adam Sandler'ın ağzından buraya taşımak, küçük yaşlarda kendine 'doğru idoller' seçmenin ne kadar faydalı olduğunu gösterecektir diye düşünüyoruz: "Büyükbabamın ölümünden sonra oldukça sarsılmıştım. Cenaze işleri tamamlanıp eve döndüğümüzde, her zaman yaptığım gibi TV'nin karşısına geçtim. Ekranda o an için olabilecek en kötü şey vardı: Bir Lewis filmi. Dayanamayıp kahkahalara boğulunca, o anda mutlu olabildiğim için çok utandım ve suçluluk duydum. Babam ve amcam bunu fark edip hemen beni teselli ettiler. 'Yaşamda her şeyin ayrı bir yeri var. Lewis seni eğlendirmek ve güldürmek için orada ve bunu, senin en çok ihtiyacın olan zamanda yapmasının hiçbir sakıncası yok.' O günden sonra Lewis'in kalbimde her zaman çok büyük bir yeri oldu." Bugün, bu anektodu anımsamak, Sandler'a mesleğinin önemini bir kez daha hatırlatıyor; onun tek istediği Lewis gibi, hiç ihtiyaçları olmadığı zamanlarda da insanları güldürebilmek.

Saturday Night Live'le gelen şöhret Ergenlik yıllarını okulu kırıp, kendine küçük skeçler yazarak ve Yahudi olduğu için kendisiyle dalga geçen arkadaşlarını pataklayarak geçiren Sandler'a komedyen olması için en büyük destek kardeşi Scott'dan gelmiş: "Eğer Scott, bana yol gösterip komedyenliğin de pekâla yapılabilecek bir iş olduğunu söylemeseydi, asla bir komedyen olmaya cesaret edemezdim. Tüm erkek ve kız kardeşlerim ya dişçi ya da avukattı." Şöhrete doğru yolculuğunun başlaması, liseyi bitirip NYU'ya girmek için New York'a gelmesiyle gerçekleşmiş. Daha önce Boston'da birkaç başarısız stand-up deneyimi olan Sandler, New York'ta kendini yenileyerek gösteri dünyasına adım atmaya çalışmış. İlk gösterilerini 1987 yılında Sheeoshead'deki Pips Club'da gerçekleştiren Sandler, izleyicinin gösterdiği olağanüstü ilgi karşısında şaşkına dönmüş. Dar bir çevrede de olsa, belirli bir popülerlik kazanan aktör, NYU'da Drama bölümüne kabul edilmiş. Meşhur 'Lee Strasberg Stüdyosu'nda yapılan derslere katılan Sandler, profesörlerin gözüne giremeyince, ne yeteneği ne de konsantrasyonu olmadığı gerekçesiyle programdan uzaklaştırılmış. Sandler'a bu uzaklaştırma haberini bizzat veren isim olan Prof. Mel Gordon bugün dönüp o günlere baktığında şunları söylüyor: "Adam'ın gerçekten bir arzusu vardı ve bu arzusu sayesinde kendine şov dünyasında mükemmel bir yer edinmeyi başardı. Eğer, hocalarının istediği gibi bir öğrenci olmayı kabul etseydi, bırakın bu kadar popüler olmayı, komedi dünyasında vasat bir yer bile edinemezdi." NYU'dan ayrıldıktan üç yıl sonra, Los Angeles'ta bir klüpte stand-up gösterilere başlayan Sandler'ın yaşamı, bir gün kendisini izlemeye gelen izleyicileri arasında komedyen Denis Miller'ın olmasıyla değişti. Sandler'ı Saturday Night Live'in yapımcısı Lorne Michaels'e öneren Miller, yetenekli komedyeni tüm dünyanın tanımasını sağlayarak 'prime-time' kariyerine de start vermiş oldu. Komedi dünyasına kazandırdığı Mike Myers, Eddie Murphy, Steve Martin ve John Belushi gibi isimlerle, tam bir fabrika gibi çalışan Saturday Night Live'de yıldızı parlayan Sandler, 1996 yılında yer aldığı ve yılın iyi filmlerinden biri olan "Happy Gilmore"la, sinemada daha önce, küçük filmlerde aldığı küçük rollerin ötesinde bir iddiası olduğunu göstermiş oldu. Peş peşe senarist, yapımcı ve oyuncu olarak yer aldığı "Sucu" ("The Waterboy", 1998) ve "Süper Baba" ("Big Daddy", 1999) filmleriyle kendine has tarzını tüm sinema dünyasına kabul ettirmeyi başaran Sandler, şarkılarıyla da katkıda bulunduğu küçük bütçeli bir film olan "Evlilik Öpücüğü"nün ("The Wedding Singer", 1998)" açılış haftasında 22 milyon dolar gibi bir gişe başarısı yakalamasıyla ismi marka olan oyuncular arasındaki yerini de almış oldu. Bu arada şarkı sözleri yazmaya ve beste yapmaya da devam eden Sandler, 1999'da dördüncü albümü "Stan and Judy's Kid" ve albümün hit parçası (aynı zamanda "8 Crazy Nights" adlı animasyon filminin çıkış noktası) "Chanukah Song" ile ilk haftada en fazla satışı gerçekleştiren komedi albümüne imza atmış oldu.

Yumuşak huylu mu, öfkeli mi? 21. yüzyıla, sinemaya ağırlık vererek başlayan Sandler, ülkemizde de vizyona giren "Little Nicky" ve "Havyan"da ("The Animal") peş peşe rol aldı. Geçtiğimiz yılı, açılışı Cannes Film Festivali'nde yapılan, 22. İstanbul Film Festivali'nde de izlediğimiz Paul Thomas Anderson'un yönettiği ve Sandler'ın Emily Watson'la birlikte başrolde yer aldığı "Punch-Drunk Love"la birlikte farklı şekillerde katkıda bulunduğu "8 Crazy Nights" ve yine ülkemizde vizyona giren "Kazara Zengin" ("Mr. Deeds") filmleriyle kapayan Sandler, bu yıl da, hem de Jack Nicholson gibi usta bir oyuncuyla birlikte "Asabiyim" filmiyle konuğumuz olmuştu. Filmde, her zamanki gibi, şanssızlığı sonucu, oldukça sakin bir yaşam sürerken başına bir dolu dert açan ve mahkeme tarafından öfke terapisi görmekle cezalandırılan Dave Buznik'i canlandıran Sandler, aslında yumuşak huylu olan karakterinin, tedavi görmeye başladıktan sonra zıvanadan çıkışını oldukça başarılı bir şekilde canlandırıyordu. İlginç olan, gerçekte de, Dave Buznik gibi yumuşak huylu biri olduğunu düşündüğümüz Sandler'ın tam da aksi yönde görüş belirtmesi: "Gerçek hayatta da öfke kontrolü terapisine ihtiyacım olduğunu biliyordum. Bu yüzden senaryoya göz atmaya karar verdim."

2003'ün yazında ülkemizde vizyona giren "Ateşli Piliç"te ("The Hot Chick"), Adam Sandler yakın dostu Rob Schneider'a bir kıyak daha geçmiş ve Schneider'ın başrolünde yer aldığı pek çok filmde olduğu gibi, aslen yapımcı olarak ve bir de küçük rolde gözükerek filme katkıda bulunmuştu. Bu film vizyona girdiğinde "Bir sonraki Schneider-Sandler işbirliğinde -ikilinin şimdiye kadar olan çalışma sekansına bakarak- bu resmin tersyüz olacağını ve Sandler başrolü alırken Schneider'ın küçük bir rolle yetineceğini öngörmek zor değil." demiştik. Nitekim dediğimiz çıktı. Sandler 2004 yılında vizyona giren "50 İlk Öpücük"te, kısa süreli hafıza kaybı hastalığından muzdarip bir kadına (Lucy-Drew Barrymore) aşık olan ve her gün onun kalbini yeniden kazanmaya çalışan Henry Roth adlı bir deniz canlıları veterinerini canlandırıyordu. Tabii ki kadim dostu Rob Schneider'da hemen yanıbaşında ve Roth'a bu mücadelesinde en büyük desteği veren Ula karakteri olarak filmde yer alıyordu.

Sandler Click"te ise iş yoğunluğundan bıkıp eve geldiğinde rahat etmek için, evindeki tüm eşyaları kontrol edecek bir uzaktan kumanda icat eden ve yeni bir hayatın kapılarını aralayan bir adamı canlandırıyordu. Ardından Damadı Öpebilirsin ile karşımıza çıkan Adam Sandler, bir itfayeciyi canlandırdığı filmde, bir yangında canını kurtaran yakın arkadaşı Larry’e olan minnet borcunu oldukça farklı bir şekilde ödemek zorunda kalıyordu.​
 

iSpiK

Kadim Dost
bi filmi cıktıgında illaki izlerim dedigim iki kişiden biri

adam sandler ve jason statham bunlar cok farklı ya

50 ilk öpücük zaten unutulmaz
 

creatus

New member
Kesinlikle Adam Sandler oynadığı filmlerde eğlenceli bir kişiliğe bürünüyor ve buda seyirciye pozitif yansıyor. İsmen tanımayan fakat, resmini görmüş 10 kişiden 9 u Adam Sandler i beğeneceğini düşünüyorum.
 

HTML

Üst