=kartel yalancımıki bu kadar gocundu=

WhiteAngel

PASAKLI KONTES
Altın Üye
Katılım
12 Ağu 2008
Mesajlar
5,881
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
&HAYATIN İÇİNDEN&
Kartel “yalancı” mı ki, bu kadar gocundu?

Başbakan Tayyip Erdoğan’la, kartel patronu Aydın Doğan arasındaki gerginlik, geçen hafta şekil ve stil değiştirdi... Geçtiğimiz günlere kadar “Almanya’daki Deniz Feneri” üzerinden Başbakan’a saldıran Aydın Doğan gazeteleri, bir süredir “Erdoğan’ın bir sözü”nü kafaya takmış durumda... Erdoğan’a, “o söz”den hareketle saldırıyorlar!..
Oysa, Başbakan Erdoğan’ın “yalancı medyaya boykot” çağrısı tam olarak şöyleydi:
“Bu ülkede medya, güvenilirliğini yitirmiştir, kendini bitirmiştir. Onun için, bundan sonra ben de diyorum ki; partinin mensupları olarak yalan yanlış bu haberleri yapan medyaya karşı sizler de kampanyanızı başlatın, sürdürün ve bu gazeteleri evinize sokmayın, almayın. Bu kadar açık konuşuyorum.
Siz mi bize karşı bu tür yalan yanlış kampanyaları yapıyorsunuz? Tamam, biz de en doğal, en tabiî olan hakkımızı kullanıyoruz, size karşı bu kampanyayı başlatıyoruz, almıyoruz.
Hangi dilden anlarsanız o dilden konuşacağız ve biz bu ülkede bu hizmetleri canla başla sürdürürken, bir de sizle mi uğraşacağız ya!
İşimiz gücümüz var arkadaş.”

KİM “EŞEK”TİR, BİZ İYİ BİLİRİZ!
İşte bu “çağrı”dan hareketle, Erdoğan için neler dediler, neler?.. Aydın Doğan yazarları, hele de “patronlarıyla yemek” yedikten sonra, “Bremen Mızıkacıları” gibi “topyekûn saldırı”ya geçtiler!..
Patron, “saldırın” demiş olmalı ki, hepsi birden salya-sümük saldırıya geçtiler!..
Başbakan’a “zalim” diyecek kadar, “Allah akıl fikir versin” diyecek kadar cür’etkârlaştılar!..
Oysa, dediğimiz gibi;
Başbakan’ın hedef aldığı gazeteler, “yalan yazan” gazetelerdi!.. Evet, “yalan yazan gazeteler”di!.. Peki, Aydın Doğan gazeteleri niye “gocunmuştu” o zaman?..
Ne yani; kendileri “yalancı gazeteler” miydi ki, Erdoğan’ın “Boykot” çağrısına bu kadar alınganlık gösteriyorlardı?..
“Fıkra”yı bilirsiniz:
Yer Bulgaristan... Devir, komünist Jivkov’un “terör” estirdiği, “astığım astık, kestiğim kestik” dediği yıllar.
Despotizm... Dayatma... Zulüm.
Adamcağızın biri, bir tartışma esnasında “eşek” diye bağırmış.
Tutmuşlar, atmışlar içeri...
Demişler ki;
“Sen, Jivkov’a eşek dedin!”
Adam, yemin billâh edip “Vallahi ona demedim!” dediyse de, “Sorgu”yu yapanlar baskın çıkmış.
Adama, “Kes sesini!” diye bağırıp, eklemişler:
“Biz, bu ülkede kime eşek denileceğini gayet iyi biliriz.”

YARASI OLAN GOCUNUR!
Bulgaristan’da kime “eşek” denileceğinin bilinmesi gibi, Türkiye’de de kime “yalancı” denileceğini kartel gazeteleri çok iyi biliyor olmalı ki; “alınganlık” gösterip, Erdoğan’ın sözünü üzerlerine aldılar!..
Adeta demek istediler ki;
“Bu ülkede kime yalancı denileceğini en iyi biz biliriz... Siz, bize yalancı demek istediniz... Dolayısıyla bize boykot ilân ettiniz!..”
Eee, ne demiş atalarımız;
“Yarası olan gocunur!”
Bunlar da bu kadar gocunup tepki gösterdiklerine göre, demek oluyor ki, “yalancılık”larını kabul ediyorlar!..
Dolayısıyla “boykot”u da hakediyorlar!..

AYDIN DOĞAN BESLEMESİ STK’LAR!
Haa, bir de “sivil toplum kuruluşu” maskeli bazı “Aydın Doğan beslemesi kuruluşlar” var ki; onlar da tepki göstermişler Başbakan’a!..
Göstermişler göstermesine ama, her ne hikmetse “Aydın Doğan’ın adamı!.. Aydın Doğan’dan maaşlı” yani “Aydın Doğan’ın Lejyoneri” olduklarını kamuoyunun gözünden gizlemişler!..
Oysa, yazarımız Ali İhsan Karahasanoğlu’nun da dün “maske”lerini düşürdüğü gibi; “STK temsilcisi” sıfatıyla Erdoğan’a tepki gösteren kişiler, aslında “Aydın Doğan’ın maaşlı elemanı”dır!..
Gelin, onlara birlikte bakalım:
TOBB Türkiye Medya ve İletişim Meclisi Başkanlık Divanı:
“Sektör açısından son derece tehlikeli ve endişe verici.”
Basın Konseyi Başkanı:
“Başbakan’ın bu çağrısının demokratik hiçbir toplumda eşini göstermek mümkün değildir.”
Parlamento Muhabirleri Derneği Başkanı:
“Başbakan’ın ya da bir siyasetçinin bazı gazeteleri boykot çağrısı yapması, Anayasa’daki ‘basın hürriyeti’ ilkesine aykırıdır.”
Açıklamalar aynı minval üzre devam ediyor.
Sonra merak ediyorum, şapkaları kaldırıyorum.
TOBB Türkiye Medya ve İletişim Meclisi Başkanlık Divanı şapkasının altından, Vahap Munyar çıkıyor!
Vahap Munyar, patronun silahşörü!
Basın Konseyi şapkasının altından, Oktay Ekşi çıkıyor..
Patronun başyazarı ve yaşlı silahşörü..
Parlamento Muhabirleri Derneği şapkasının altından ise Göksel Bozkurt çıkıyor.. Patronun İngilizce yayın yapan gazetesi Turkish Daily News’teki silahşörü..
Görüyorsunuz değil mi şapkaları ve altından çıkanları!
Patron, silahşörlerini nasıl da yerleştirmiş meslek kuruluşlarına..
Siz açıklamaları okurken;
“Vay canına bee. Sivil toplum kuruluşlarının hemen hepsi, Başbakan’a karşı çıkıyor. Demek ki yanlışlık Aydın Doğan’da değil, Başbakan’da!” diyorsunuz.
Ama “hepsi karşı çıkıyor” dediğiniz kuruluşların tamamının başındakiler, gidip patrona bağlanmışlar; tam da göbekten!
Evet, “göbeğini kaşıyan adam” diye halkı tahkir ediyorlardı ya..
Bunların hepsi, göbekten bağlılar patrona..
Karşımıza “Başka şapkalar”la çıksalar da, altındaki “kafa”lar hep aynı.
Demek ki; şapka altından iş götürmeyi patronlarından öğrenmişler
http://www.habervaktim.com/yazar/7351/kartel_“yalanci”_mi_ki_bu_kadar_gocundu.html
 
aydın doğanın şapkadan tavşan çıkarma hokkabazlığıyla nereleri götürdüğü biliniyordu..zamanında pijamayla karşıladığı başbakanlardan bulamadı karşısında ,bodrumda gümbette üstüne usulsüz konduğu arazilerden, istanbuldaki holding arsalarından bedavya getiremediği yerlerden sıkıntısı çok olduki,,zorluyor zorluyor şapkadan bu defa tavşan çıkmıyor...napsın o da ekmek verdiği tarassut yazrlarına tut tut diye ıslık çalıyor..
 
Millet biliyor gerçeği demek bişiler var ki gocundular
 
medyanın hakimiyet kolu kırıldı bence..istekler arzular sonu gelmez hırslar bitmiyor nedense,alıştıkları baskı zulüm iktidar evirip çeviren dalavereler tutmadı,ileride cem uzan gibi olmakta var ama 47 bir yere kadar,,bu oyları bu millet 77 yapar ve hesabın kesilişi nasılmış görülür.durmak yok,iradesini milletten alan iktidarlar işi götürür..
 



Deniz Feneri davasında yargılanan üç kişiye çeşitli hapis cezaları verildi

Almanya'daki Deniz Feneri davasında üç sanık dolandırıcılık suçundan mahkum oldu. Sanıklar toplam 10 yıl 5 ay hapis cezasına çarptırıldılar.


Deniz Feneri davası sanıklarından dolandırıcılık suçlamasıyla Mehmet Gürhan'a 5 yıl 10 ay, Mehmet Taşkan'a 2 yıl 9 ay hapis ve tutukluluk halinin kaldırılmasına, Firdevsi Ermiş ise 1 yıl 10 ay hapis cezası cezalandırıldı.


Mehmet Gürhan 23 Nisan 2007'den bu yana gözaltında bulunuyordu. Buna göre Gürhan aldığı 70 ay cezanın üçte ikisini çektikten sonra yani 29 ay sonra serbest kalabilecek. Gürhan ayrıca 6 ay sonra hafifletilmiş cezasını çekmeye başlayacak. Hafifletilmiş cezada haftada bir gün izin ve ziyaret saatlerinin uzaması gibi durumların olduğu öğrenildi.


14 aydır gözaltında bulunan Mehmet Taşkan ise 2 yıl 9 ay hüküm giydi. Taşkan'ın bugün tutukluluk halinin kaldırılmasına karar veren mahkeme heyeti cezanın geri kalan 19 aylık kısmının nasıl çekileceği hususunda avukatlar ile savcılığın bir araya gelerek karar vereceklerini bildirdi. Buna göre Taşkan cezasını ya tamamen hapiste geçirebilir ya da sadece geceleri yatmak için cezaevine dönecek. Anlaşma sağlanana kadar, Taşkan serbest kalacak.


Sanıklar ve savcılık anlaştı

17 aydır gözaltında tutulan Firdevsi Ermiş'in 1 yıl 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar veren mahkeme sanığın gözaltı süresini hesaba katarak geri kalan 5 aylık cezasını iki yıl tecil etti. Buna göre Ermiş bugün serbest bırakıldı.


Sanıklar ve savcılık kararda anlaşarak temyize gitmeyeceklerini açıkladılar.


Frankfurt Yüksek Eyalet Mahkemesindeki karar duruşması sanıkları getiren araçların trafikte sıkışması nedeniyle 20 dakika geç başladı.


Hakim Johann Müller gerekçeli kararında bu davanın Almanya'nın en büyük bağış skandalı davası olduğunu belirterek daha önce çok ses getiren UNICEF Almanya davasını dahi geçtiğini söyledi.

“20 bin bağış sahibinin güvenleri zedelendi”


Deniz Feneri e.V'nin Alman yasalarına göre kurulmuş bir dernek olduğunu hatırlatan Müller kararı Alman yasalarına göre verdiklerini hatırlattı.

Bu davanın Türkiye'de siyasi malzeme yapılmasından dolayı üzüntü duyduğunu dile getiren Müller basında bu yönde çıkan haberleri takip ettiğini kaydetti.


Ayrıca mahkemeye baskı ve davanın Türkiye ile Almanya arasında pazarlık konusu olduğu yönündeki iddialara da değinen Müller, bunun sadece rutin bir bilgi alış verişi olduğunu ve herhangi bir pazarlığın olmadığını vurguladı.


Müller, "Burası Almanya. Burada yargı bağımsızdır. Hiç bir şekilde baskı söz konusu değildir" dedi.


5 yıl boyunca 20 binden fazla bağış sahibinin güvenlerinin zedelendiğini belirten Alman hakim Almanya Deniz Feneri'nin toplam 41 milyon euro bağış topladığını söyledi. Türkiye'ye giden toplam miktarın da 17 milyon euro olduğunu kaydeden Müller bunun 8 milyonunun Türkiye Deniz Fenerine gittiği, geri kalan kısmın çeşitli yerlerde kullanıldığını ifade etti.


“Zekeriye Karaman'ın adı ön planda”


Amaç dışı kullanılan paradan sadece 4 milyon euronun Almanya'da kaldığını bildiren Müller yargılananların dolandırıcılıktan hüküm giydiklerini anlattı. Gerekçeli kararda olayın Türkiye boyutuna da değinen Müller, Mehmet Gürhan'ın dernekte yönetici olmasına karşın büyük oranda Türkiye'den yönlendirildiği ve karar vermede tek yetkilinin kendisi olmadığını, Türkiye'de Zekeriye Karaman'ın ön plana çıktığını vurguladı.


Müller, kararında sanık Mehmet Gürhan'ın, İsmail Karahan, Harun Yoldaş, Mustafa Çelik ve Zahit Akman ile geçmişte ticari ilişkileri olduğunu belirtti.

Adalet Bakanı Şahin: Davanın tarafı değiliz


Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, ''Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının suç işlemesi ve bunun sonucunda yargılananların hüküm giymeleri sevinilecek bir şey değil'' dedi. Şahin, ne kendisinin ne de bakanlığının bu davanın tarafı olmadığını söyledi. Şahin, ''Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının suç işlemesi ve bunun sonucunda yargılananların hüküm giymeleri sevinilecek bir şey değil. Özellikle bunun yurt dışında işlenmiş olması ve yurt dışında hüküm giymiş olmaları çok daha üzüntü vericidir. Bakanlığıma bu dava veya başka davalarla ilgili hukuki yardımlaşma açısından bir görev düştüğünde o mutlaka yerine getirilecektir'' dedi.


''Alman makamlarından herhangi bir yardım talebi gelip gelmediğinin'' sorulmasına karşılık Şahin, bu konuda herhangi bir talep gelmediğini ifade etti. Davanın Türkiye ayağıyla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma başlattığını hatırlatan Şahin, henüz ilgili kişilerin kendisine bilgi vermediğini söyledi.



Kaynak


Bunları yazdı diyemi Aydın doğan kötü oldu ??
 
alıntı yazılarla uğraşma bence ,düşünüyorsan yorumun kendine ait olsun,,konu zaten alıntı olarak açılmış,senin bu yazıya kenine ait bir katkın olmuyacakmı,herbiriniz aydın doğandan beslenir gibi sayfa dolusu alıntılarla cevap veriyorsunuz..bak 2 mesajım var burda kendi fikriyatım,varsa cevabın yazarsın..kemal alemdaroğlu gibi alıntı intihalli aşırma yazılarla profluk etmeyi çok seviyorsunuz ya..
 
Ne ile uğraşacağımın hangi kaynaktan yararlanacağımın hangi yorumu yapacağımın forum kuralları
çerçevesinde kararı bizati bana aittir ayrıca ben altına yorumumu yapmışım cevabımı
vermişim açık ifade etmişim anlamak size düşer tşk.
 
İmanlı hırsız-imansız hırsız!

Almanya’daki Deniz Feneri davası sonuçlandı. Mahkeme üç kişiye 1 ila 6 yıl arasında hapis cezası verdi. Karar, yargılananların Almanya dernekler yasasına aykırı davrandığını, topladıkları yardımları amaç dışı kullandıklarını gösteriyor. Bunun savunulacak hiçbir yanı yok. Eskiden hırsızlığın en alt derecesini belirtmek için kefen soyucusu tabiri kullanılırdı. Hırsızlığın şereflisi olmaz, ama bazılarının bazılarından daha aşağı, daha alçakça olduğu muhakkak. Bu da öyle bir şey. İnsanlar hamiyet duygusuyla imkanlarını fakir fukara ile bölüşmeye çalışıyor. Dişinden tırnağından biriktirdiği paralarla zekatını, sadakasını vermeye, yetimin, öksüzün gözyaşlarını silmeye çalışıyor. Ama araya birileri, girip bu tertemiz hisleri kişisel saltanatının aracı yapıyor. Fakir fukara diyerek hazinesini dolduruyor. Bunu yaparken de İslami kimliğini düzenbazlığın, dolandırıcılığın bir aracı haline getiriyor. Yani İslam bir aldatma, kandırma vasıtası olarak kullanılıyor. Buna ne demek lazım, bilmem ki, Denaetin, alçaklığın bundan aşağısı olur mu? Bir insan ekmek bekleyen, süt bekleyen bir sabi’nin ağzındakini nasıl alır? Bütün yetimlerin sahibi benim diyen Yüce Peygambere rağmen, onun yetimlerinin rızkına nasıl el uzatır? Türkiye’deki Deniz feneri’nin bu çirkinlikle alakası yok. Tamam. Bundan siyasi rant elde etmek isteyenlerin çarpıtmalarının, çırpıtmalarının dışında, kimse de böyle bir şey iddia etmiyor zaten Bağcıyı dövmek davasında olanlara ne söyleseniz boş, onlar bildikleri türküyü söylemeye devam edeceklerdir. Ama onlar istismar ediyor diye, bu dava görmezden gelinemez. Eskiden büyükler ahlaklı, ibadetli bir genci belirtmek için ‘İmanlı bir genç’ tabirini kullanırlardı. Şimdi biz de imanlı bir hırsız mı diyeceğiz? İmanlı olmak herhangi bir günahı meşrulaştırmaya yeter mi? İslam kardeşliği, günahı, haramı, suçu sahiplenmeyi içermez. İman kardeşliği kimsenin pisliğini, ecarifini sahiplenmeyi gerektirmez. Hırsız, hırsızdır! İnsanımızın maddesinin soyulmasından sonra, şimdi de manası soyuluyor. Merhameti, hamiyetperverliği, cömertliği, alicenaplığı bir bir çalınıyor. Bu basit bir hırsızlık değil, şeddeli hırsızlık, tam bir sosyal cinayettir. Ve buna en çok tepki göstermesi gereken biziz. Biz, yani Müslümanlar.

http://www.habervaktim.com/yazar/726...iz_hirsiz.html



Arkadaşlar! forumdaki yönümü tavrımı çizgimi bilenler bilir,,katıksız,sivri dil,hakkaniyet ölçüsü savrulma yalpalama kabul etmez,satmaz,satılmaz,fikriyatımdan zerre taviz kopmaz biri olarak,bu yazıdaki hak ölçüsüne dilsiz kalamzdım ve alıntıladığım yerde yine aynı kaynaklardan habervaktim.com dan.dır. şimdi bu yazıya ne islami duyarlılığa sahip arkadaşlar küfretsin,ne de yavuz hırsız dvüşcüsü sol eğilimli kemalist arkadaşlar ve bilimum ülkücü gardaşlarım da yüklenmeye kalkmasın. bu bir tesbittir ve bu tesbite katılmak yada katılmamak gerçeğine bir imzalık yazıyla ses verilsin yeter. sırf şu hak ölçüsü bile iktidar devşiriciliği ile bağlantısı meydana çıkasıya kadar benim gözümde akp lideri suçsuzdur fakat ilişkisi belli olunca yine bu hak ölçüsünden dilimin belasındadır.bunu şimdiden söylemiş olayımki, herkes bu minvali gözden kaçırmadan yorum yazsın..saygılar ..
____________________________________

bak kardeş bu konuyla ilgili bende açtığım bir başka konuda sizin kaynağını sevmesenizde,doğru bir teşhisle elşetiriyi bende yapmış ayrıca altına ne olduğum ne düşündüğümü ayrıyeten vermişim. şimdi açılan bu konuya yine aynı ölçüden yaklaşmakla birlikte,demek istediğin öz cümle şudur ki; aydın doğan karşısında süklüm-büklüm duran bir iktidar bekliyordu,onu bulmadığı için bu yıpratmalar diyerek eleştiri getirdim. cevabım budur.yorumda böyle olur.sen özeleştiriden nasibin varsa aynı ölçüyü kendinede koyardın.
 
Ben aynı özeleştiriyi yapayım sana Aydın doğan sütten çıkma ak kaşık değildir lakin bu gün iktidarında gelmiş olduğu zeminde ortadadır karşılıklı çıkar tartışması yaşanmaktadır. Günlerdir medyada yaşanan bu durumu konuya objektif bakan her bir birey anlamaktadır umarım sonuç milletimizin hayrına olur tşk.
 
Ben aynı özeleştiriyi yapayım sana Aydın doğan sütten çıkma ak kaşık değildir lakin bu gün iktidarında gelmiş olduğu zeminde ortadadır karşılıklı çıkar tartışması yaşanmaktadır. Günlerdir medyada yaşanan bu durumu konuya objektif bakan her bir birey anlamaktadır umarım sonuç milletimizin hayrına olur tşk.

bunu demeniz için 3 mesaj ,bir alıntılı konu,birde benim açtığım konuyla beraber 5 ölçütte ancak mümkün olabildi. fazla zorlamadım umarım sizi. hırsız hırsızdır diyebilene sözüm yok..bu baykalda olur,tayyipte,aydındoğanda,,,,çok zor değilmiş değilmi itiraf edebilmek..ben tşkr ederim.
 
bunu demeniz için 3 mesaj ,bir alıntılı konu,birde benim açtığım konuyla beraber 5 ölçütte ancak mümkün olabildi. fazla zorlamadım umarım sizi. hırsız hırsızdır diyebilene sözüm yok..bu baykalda olur,tayyipte,aydındoğanda,,,,çok zor değilmiş değilmi itiraf edebilmek..ben tşkr ederim.

Bak ben "hırsız hırsızdır diye bir cümle kurmadım bu senin benim yazdığım yazıdan çıkarttığın yorumun ;

Aydın doğan sütten çıkma ak kaşık değildir iktidar ile ortada yaşanan durum çıkar ilişkisidir dedim vede bu yorumu belki 15 gün önce yaptım ve senin anlaman için yukarıda yineledim beni takip ediceksen açtığım konulardaki yorumlarımda yaptığım eleştirilerde bilgi sahibi olarak takip et ben hayatımda hiç kimseyi kültürel anlamda küçümsemem yalnız açtığın konulardan yaptığın yorumlardan bu konuda senin beni zorlayabilecek bir eleştirisel yaklaşımının olduğunu açıkcası düşünmüyorum iyi forumlar bol paylaşımlar dilerim.
 
elbette yalancılar tsk dan bile yalan haber yüzünden pekçok kere tekzip yemediler mi?
 
Ben Doğan medyası ve onun sadık Pitbullarının neden bukadar hep bir ağızdan bağırdığını anlayamadım

başbakan açık ve net dediki "YALAN VE İFTİRA ATAN GAZETELERİ ALMAYIN"

cümle gayet net. neher hangi bir grubun ismi geçiyor neden bir gazte ismi

ama bu cümle onları öyle rahatsız ettiki hep bir ağızdan basın özgürlüğü naraları atmaya başladırlar

neymiş bu basını boykot etmek miş

aslında bunlar nekadar yalancı ve iftiracı olduklarını kabul etmiş oldular
 
Deniz Baykal, kendi hesabından başka birinin "şöförü" ve "sekreteri" üzerinden neden hisse alımı yaptırır

hemen açıklasın

kardeş yanlış anlama ama baykıl ın seni şu an pek ciddiye almadığını sanıyorum:D:D:D

hea? nedersin?

hoş ciddiye alsada açıklayamaz zaten..:goz::goz:
 
Geri
Üst