Ateist Ile Ayı‏

muratbeyim

New member
Katılım
4 Ağu 2007
Mesajlar
354
Reaction score
0
Puanları
0
Ateist paradoksu diye bir şey olmalı.olmadığını iddia ettiği şey için yoktur mücadelesi vermek ve bunu bir ömür boyunca ,başkalarına olduğundan da fazla kendine izah etmek zorunda kalmak hayli saç dökücü ve asap bozucu bir çelişki değil midir. Her zaman için Ateistlik zor zenaat diye düşünmüşümdür. Tanrının yarattığı bir dünyada Tanrıtanımazlık etmek bir yerde çok lüks otelde kaçak müşteri gibi yaşamaya benziyor galiba.Tabii her ateistin felsefi açıdan pimpirikli ve tatminsiz olduğunu ileri süremeyiz.inananlar açısından olduğu kadar kesinlikle inanmayanlar içinde de niçin inandığını veya niçin inanmadığını asla sorgulama ihtiyacı hissetmeksizin koca bir ömrü sürükleyip götürenlerin sayısı hiç de az sayılmasa gerekir.

Aşağıda anlatacağım farazi hadisenin kahramanı olan kişi bir ate, fakat bu gibi felsefenin kaşıntılarından çokça kurtulmuş kendisiyle barışık,rahat ve ne istediğini bilen bir adam.

Efendim hadise, günün birinde kahramanımızın ormanda bir gezintiye çıkmasıyla başlıyor. Hava berrak ve güneşli,tatlı bir yaz günü.Etrafındaki güzellikleri seyrederek ormanın derinliklerine doğru ilerleyen adam Yahu bu evrim ne güzellikler, ne olağanüstü şeyler ortaya koyabiliyor,madde ve kuvvetin muhteşem varyasyonları ne harikalara vesile oluyor. diye düşünmekte ve mutlu olmaktadır. Vaktin nasıl geçtiğini anlayamadan ormanın hayli bakir mıntıkalarına giren kahramanımız ,birdenbire tam arkasında garip bir homurtunun varlığını hissederek ürperir ve adeta bakmaya korkarak yavaşça geriye doğru döner.

Arkasında takriben üç metre uzunluğunda ve yarım ton ağırlığında müthiş bir ayının ,ağzını sonuna kadar ayırıp vahşi bir nara attıktan sonra kendisine doğru hiç de dostça sayılmayacak bir vücut diliyle yaklaştığını gören adamın ilk tepkisi derhal aksi yöne doğru tabanları yağlamak olur.Aslında iyi bir koşucudur adamımız,öyle ki,bu zoraki yarış bir pistte yapılsaydı ,ayının kazanma ihtimali belki hiç olmayacaktı.Lakin ayı saha avantajına ilaveten psikolojik üstünlüğü de bir hamlede eline geçirivermiştir ne yazık ki. Uzatmayalım , bu adaletsiz yarışı ,on dakikalık bir amansız kovalamacadan sonra bizim Ateistin bir çalı köküne takılarak yere kapaklanmasıyla son buluyor.Ayı avına yaklaşıyor,onu yattığı yerde sırtüstü çeviriyor ve yarım tonluk gövdesiyle adamın ayaklarına oturarak yeniden kaçmamasını garanti altına aldıktan sonra her biri birer inşaat küreği kadar iri ve korkunç tırnaklı pençesini kaldırarak vurmaya hazırlanıyor... İşte tam o esnada hiç beklenmeyen bir şey oluyor ve bizim ateist aniden haykırıyor,

Tanrım ...

Bu çığlık ormanın kuytuluklarında henüz yankılanırken zaman aniden duruveriyor,nehir akmaz oluyor,kuşlar dallarında donup kalıyorlar.Ortalık kararıyor ve gökyüzünden bir ışık huzmesi parlayarak ayının altında yatmakta olan adamın alnına düşüyor,sanki ışığın içinden yükseliyormuş gibi bir ses

Yıllarca bana inanmadın günahkar kulum diyor, yaratılışı kozmik bir kazaya bağladın , mucizelerimi maddenin çeşitli fonksiyonlarından ibaret saydın ,beni hiç hatırlamadın ama bilmem ki ne yüzle benden sana yardım etmemi istiyorsun ,ne yani seni dindar bir kul mu saymalıyım şimdi

Adamımız gerçekten utanmıştır, bir korku anında bu kadar zayıf duruma düştüğü için pişmanlıkla kekeliyor,

Biliyorum Tanrım diyor, bunca yıldan sonra içine düştüğüm durum çok dramatik ama ben zaten kendim için bir şey istemeyi düşünmemiştim sizi çağırırken...

Ya , diyor ışığın içindeki ses ,kimin için ne istiyorsun peki ,söyle,olsun

Kahramanımız bu vartayıda atlattık diye geçiriyor içinden ,

Mesela ayıyı dindar yapabilirsiniz, benim için aynı kapıya çıkar ,değil mi

Adamın sözleri biter bitmez ışık kayboluyor, güneş aniden parlamaya başlıyor,nehir coşkun çağıltılarla akmaya koyuluyor ve kuşlar yine neşeyle ötüşmeye başlıyorlar.Her şey eski haline dönüyor. Ayı ise adama vurmak üzere kaldırdığı pençelerini bu defa göğe doğru çevirerek birleştiriyor ve diyor ki,

Tanrım,

senin yolladığın rızkınla orucumu açıyorum,

hamdolsun verdiğin nimetlere ,sağlık ve afiyete...

Ey bağışlaması bol Rabbim...................


Ahmet Turan Alkan - Zaman Gazetesi
 
Bende bu ateistleri anlamıyorum.:)
 
Bende bu ateistleri anlamıyorum.:)

emin olabilirsin ki
onlarda inananları anlamıyorlar.
halbuki inanan da inanmayan da sadece kendisi için bunu yapıyor değil mi?
yani her koyun kendi bacağından asılıyor bu durumda.
 
Ateist paradoksu diye bir şey olmalı.olmadığını iddia ettiği şey için yoktur mücadelesi vermek ve bunu bir ömür boyunca ,başkalarına olduğundan da fazla kendine izah etmek zorunda kalmak hayli saç dökücü ve asap bozucu bir çelişki değil midir. Her zaman için Ateistlik zor zenaat diye düşünmüşümdür. Tanrının yarattığı bir dünyada Tanrıtanımazlık etmek bir yerde çok lüks otelde kaçak müşteri gibi yaşamaya benziyor galiba.Tabii her ateistin felsefi açıdan pimpirikli ve tatminsiz olduğunu ileri süremeyiz.inananlar açısından olduğu kadar kesinlikle inanmayanlar içinde de niçin inandığını veya niçin inanmadığını asla sorgulama ihtiyacı hissetmeksizin koca bir ömrü sürükleyip götürenlerin sayısı hiç de az sayılmasa gerekir.

Aşağıda anlatacağım farazi hadisenin kahramanı olan kişi bir ate, fakat bu gibi felsefenin kaşıntılarından çokça kurtulmuş kendisiyle barışık,rahat ve ne istediğini bilen bir adam.

Efendim hadise, günün birinde kahramanımızın ormanda bir gezintiye çıkmasıyla başlıyor. Hava berrak ve güneşli,tatlı bir yaz günü.Etrafındaki güzellikleri seyrederek ormanın derinliklerine doğru ilerleyen adam Yahu bu evrim ne güzellikler, ne olağanüstü şeyler ortaya koyabiliyor,madde ve kuvvetin muhteşem varyasyonları ne harikalara vesile oluyor. diye düşünmekte ve mutlu olmaktadır. Vaktin nasıl geçtiğini anlayamadan ormanın hayli bakir mıntıkalarına giren kahramanımız ,birdenbire tam arkasında garip bir homurtunun varlığını hissederek ürperir ve adeta bakmaya korkarak yavaşça geriye doğru döner.

Arkasında takriben üç metre uzunluğunda ve yarım ton ağırlığında müthiş bir ayının ,ağzını sonuna kadar ayırıp vahşi bir nara attıktan sonra kendisine doğru hiç de dostça sayılmayacak bir vücut diliyle yaklaştığını gören adamın ilk tepkisi derhal aksi yöne doğru tabanları yağlamak olur.Aslında iyi bir koşucudur adamımız,öyle ki,bu zoraki yarış bir pistte yapılsaydı ,ayının kazanma ihtimali belki hiç olmayacaktı.Lakin ayı saha avantajına ilaveten psikolojik üstünlüğü de bir hamlede eline geçirivermiştir ne yazık ki. Uzatmayalım , bu adaletsiz yarışı ,on dakikalık bir amansız kovalamacadan sonra bizim Ateistin bir çalı köküne takılarak yere kapaklanmasıyla son buluyor.Ayı avına yaklaşıyor,onu yattığı yerde sırtüstü çeviriyor ve yarım tonluk gövdesiyle adamın ayaklarına oturarak yeniden kaçmamasını garanti altına aldıktan sonra her biri birer inşaat küreği kadar iri ve korkunç tırnaklı pençesini kaldırarak vurmaya hazırlanıyor... İşte tam o esnada hiç beklenmeyen bir şey oluyor ve bizim ateist aniden haykırıyor,

Tanrım ...

Bu çığlık ormanın kuytuluklarında henüz yankılanırken zaman aniden duruveriyor,nehir akmaz oluyor,kuşlar dallarında donup kalıyorlar.Ortalık kararıyor ve gökyüzünden bir ışık huzmesi parlayarak ayının altında yatmakta olan adamın alnına düşüyor,sanki ışığın içinden yükseliyormuş gibi bir ses

Yıllarca bana inanmadın günahkar kulum diyor, yaratılışı kozmik bir kazaya bağladın , mucizelerimi maddenin çeşitli fonksiyonlarından ibaret saydın ,beni hiç hatırlamadın ama bilmem ki ne yüzle benden sana yardım etmemi istiyorsun ,ne yani seni dindar bir kul mu saymalıyım şimdi

Adamımız gerçekten utanmıştır, bir korku anında bu kadar zayıf duruma düştüğü için pişmanlıkla kekeliyor,

Biliyorum Tanrım diyor, bunca yıldan sonra içine düştüğüm durum çok dramatik ama ben zaten kendim için bir şey istemeyi düşünmemiştim sizi çağırırken...

Ya , diyor ışığın içindeki ses ,kimin için ne istiyorsun peki ,söyle,olsun

Kahramanımız bu vartayıda atlattık diye geçiriyor içinden ,

Mesela ayıyı dindar yapabilirsiniz, benim için aynı kapıya çıkar ,değil mi

Adamın sözleri biter bitmez ışık kayboluyor, güneş aniden parlamaya başlıyor,nehir coşkun çağıltılarla akmaya koyuluyor ve kuşlar yine neşeyle ötüşmeye başlıyorlar.Her şey eski haline dönüyor. Ayı ise adama vurmak üzere kaldırdığı pençelerini bu defa göğe doğru çevirerek birleştiriyor ve diyor ki,

Tanrım,

senin yolladığın rızkınla orucumu açıyorum,

hamdolsun verdiğin nimetlere ,sağlık ve afiyete...

Ey bağışlaması bol Rabbim...................


Ahmet Turan Alkan - Zaman Gazetesi

bu arada ayının orucunu açabilmesi için önce tutması gerekmezmi?
o ana kadar ayı müslüman bile değildi...
 
Geri
Üst