İslamcı Faşizm Darbeyi Çoktan Yaptı

Vtnsvr

New member
Altan ARISOY


Sovyet düzeninin çöktü.Dünya büyük bir propaganda dalgasıyla kasıp kavrulmaya başladı. Artık “tek kutuplu” dünyanın egemenleri “yeni dünya düzeni” ni kuruyorlardı. ” Küreselleşme” karşı durulmaz bir sel gibi anlatıldı. Bu öyle bir akımdı ki; insanlara eşitlik, özgürlük getirecekti. Sınırların kalkacağı, zorba rejimlerin sona ereceği söylendi. Hukukun ve insan haklarının evrenselleşeceği ve daha uygar bir dünyanın kurulacağı savlandı. Küreselleşme öylesine övüldü ki özlediğimiz cenneti yeryüzünde kurabilirdik…
Ama küçük bir engel vardı… Ulus devletler küreselleşmenin önündeki en büyük engeldi. Ulus devletler ortadan kaldırılmalı; sermaye, emek ve malların dünyada özgürce dolaşması sağlanmalıydı…
Senaryolar yazıldı, projeler yapıldı, programlar hazırlandı ve yürürlüğe kondu.
Cehennem zebanisi gibi dünyanın başında dikilen emperyalizm, cennet meleği kılığında küreselleşmeyi pazarlamaya çalışıyordu...
Ama foyası çok kısa sürede ortaya çıktı…
Emperyalizmin başta Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere orta doğudaki ulus devletlere son verme projesinin adına BOP dendiğini anlamayan kalmadı…

Her şey bir “yeşil kuşak projesi” ile başladı. Sovyetleri kuşatan yeşil kuşakta önce İran kontrolden çıktı. Mollalar rejimi Batı’yı karşısına aldı. Sovyetlerin çöküşüyle Afganistan ve Pakistan’da da siyasi İslam tam bir egemenlik kurdu. ABD’nin kendi eliyle büyüttüğü Taliban hareketi Batı’yı düşman ilan etti. Ve 11 Eylül 2001…
Bu gidiş iyi değildi…
Kuşağın son halkası Türkiye’de de benzer bir gidişat vardı. Buna bir çözüm bulmak gerekiyordu. Türkiye kaybedilemezdi. Ortadoğu yeniden şekillendirilmeli, ama Türkiye de Atatürk’ten vazgeçerek bölge ülkelerine örnek olmalıydı…
BOP ile Türkiye’de hem uysal bir “ılımlı İslam” rejimi kurulacak; hem de bölgedeki ulus devlet yapıları paramparça edilerek hiçbir gelişmeye karşı çıkamayacak hale getirilecekti. Böylece, ehlileştirilmiş ve emperyalizmin kuyruğuna bağlanmış olan Ortadoğu, (dünyanın enerji merkezi) daha on yıllarca ne insan haklarına, ne hukuka, ne adalete dayanan ilkel sömürü düzenleri rahatlıkla korunabilecekti…

1 mart 2003’te ABD askerlerinin Türkiye’nin güneydoğusuna girmesi ve Irak’a saldırması için istenilen teskerenin verilmemesi üzerine Washington kaynaklı tepkileri anımsayalım. Her şey bitti, BOP yaşama geçiyor, dendiği bir anda emperyalizm eşekten düştü. Hayalleri yıkıldı. İşler bozuldu. Ve yeni senaryolar yazıldı.
Bu projelerin gerçekleşmesi için, önce Türkiye’yi bertaraf etmek zorunluluğunu gördüler.
Bunun için cephede savaşmak gerekmiyordu. Türkiye istikrasızlaşacak, güçlü Türk ordusu zayıflatılacak, bölünme tehlikesi artacak, ele geçirilen ekonomisi çökertilecek ve sonunda Türkiye kucağa oturacak…
Yaşadığımız gelişmelerin anlamı budur.
Gördüğümüz oyunlar Türkiye’yi içten içe çökertmeyi amaçlamaktadır…

Bu aşamaya nasıl geldiğimize bir göz atmak her şeyi daha çıplak olarak görmemizi sağlayabilir:
1980 öncesinde Türkiye’de bütün sağ siyasetler emperyalizm tarafından desteklendi. 1970’lerin ikinci yarısında liberal- ırkçı- dinci koalisyonlar da denendi. Ama sosyal-ekonomik- siyasal karmaşa bitmedi. Daha doğrusu emperyalizm bitirmedi. Daha sağlam bir zemin aradı. Koşulların olgunlaşmasını bekledi.
“Bizim oğlanlar”ın 12 Eylül cuntası demokratlık ve sol adına ne varsa temizledi. Bir milyona yakın insan tutuklama ve gözaltı işlemlerinden geçirildi. Türkçü-islamcı ittifakın “Türkçü” kesimi pasifize edildi.
İslamcı hareket o günlerden beri emperyalizmin desteğiyle büyümeye devam etmektedir.
Ülkücülerin öne çıkan tetikçileri mafya-cunta-nato üçgeni arasında kullanıldı. Kirli eylemlerle kontrol edilemez şekilde şımardılar. Sonunda tasfiye edildiler. Ergenekon adı bunlara aittir…
Sovyetlerin dağılmasından sonra Refah partisi güçlenmeye devam etti. İktidarın büyük ortağı oldu. Tutarsız, dengesiz söylemleri, köktendinci anlayışı yeni bir düzenlemeyi gerekli kıldı. Yoksa Türkiye Batı’nın denetiminden çıkabilirdi.
Önce Refah partisinin, sonra Fazilet partisinin kapatılmasına Batı’dan hiç ses çıkmadı(!..)
Türkiye körüklenmiş yapay ekonomik ve siyasal bunalımlarda kıvranırken 1996’dan beri düşünülen isimler siyaset alanına sürüldüler. AKP kuruldu. RTE İstanbul belediye başkanlığında denenmiş, A. Gül dinci vakıf bursuyla Exeter’de okutulmuştu…

Bu operasyonun evrelerini de anımsayalım:
2001: Ekonomik bunalım. Suçlu: anayasa kitapçığı… Ecevit’in hastalığı. AKP’in kurulması..
2002: DSP’nin parçalanması. “Yeni oluşum”un oluşamaması. Hükümetin azınlığa düşmesi. Bahçeli’nin 2002Kasım ayı başında seçim istemesi. AKP’nin tüzüksel ve yönetimsel eksikliklerinin görülmesi. RTE’nin seçime girememesi.Yargıtayın uyarılarına karşın seçim pusulalarına AKP’nin genel başkanı olarak RTE’nin yazıldığı halde YSK’nin usulsüzlüğe göz yumması. Seçimden sonra RTE’nin ABD büyükelçisinden yardım istemesi. ABD’ye gitmesi. Seçime dönük büyük itirazların reddedilmesi.
2003: CHP’nin RTE’nın siyaset yapması ve seçime katılabilmesi için anayasa değişikliğine onay vermesi. YSK tarafından uydurma bir nedenle Siirt seçimlerinin iptal edilerek yenilenmesi. RTE’nın Siirt’ten milletvekili seçilmesi. Başbakan olması. 1 Mart tezkeresinin TBMM’de reddi. A. Gül’ün ABD ile protokolü. Sonbaharda Ali Babacan’nın ABD ile Irak konusunda sözleşme yaparak Türkiye’yi bağlaması…
Uzatmayalım…
Bütün bunlar tesadüf değildir...
Türkiye, 2002-2007 arasında içerdeki meşruiyetini dışarıda arayan ve Batı’nın bütün isteklerini yerine getiren bir iktidarla yönetildi. AKP içerde aslan dışarıda kukla oldu.
Bir yandan Batı’ya sadakatini sergilerken, Öte yandan da iktidarını sağlamlaştırmak; muhaliflerini sindirmek; kafasındaki ılımlı islamı gerçekleştirmek için uğraştı.
YÖK,Yargıtay, Danıştay, Anayasa mahkemesi, Genelkurmay gibi devletin temel kurumlarını yıpratmak için her yolu denedi.
Yine her yolu deneyerek medyayı teslim aldı. Bugün medya organlarının nerdeyse tümü hükümete bağımlıdır. Onun propagandasını yapmakla görevlidir. Bu konuda tek bir muhalefete bile izin verilmez. Medya hükümetin sözcüsü, gözcüsü ve tetikçisi gibidir. Okuyucuyu ve izleyiciyi yönlendirecek köşelere tetikçi görevliler yerleştirilmiştir.
Hükümete muhalif olan ve belli bir izleyici kitlesine sahip olan Kanaltürk pes ettirilerek psikolojik savaşta ezici bir üstünlük sağlanmıştır.
Bu işbirlikçi, tetikçi, iftiracı görevliler medyada hukuk, insan hakları,ahlak, demokrasi, çağdaşlık gibi değerleri istedikleri gibi çiğnemekte; sonra da bu değerleri savunduklarını söyleyebilmektedirler…
Her gün birçok masum insan medya infazına uğramaktadır…

Ergenekon operasyonu Batı ile işbirliği yapan AKP’nin rejimi değiştirmek için yaptığı son operasyondur. Son ve en büyük saldırıdır.
Öylesine ki; Türkiye’nin en dürüst, aydın ve ülkesine onurla yıllarını vermiş insanlarını birkaç sokak çetecisi ile aynı soruşturmaya konu etmek bile temizlenmesi olanaksız bir yara olacaktır…
Yargılama sonunda bu insanlar aklansalar bile aylarca içerde kalmalarından öte; sürdürülen bu suçlama kampanyası sonunda toplumun beynine yerleştirilen koşullanmayı ve olumsuzlukları yok etmek asla mümkün olmayacaktır.
Türk ordusuna karşı yıllardır sürdürülen kampanya da başarılmış olacaktır.
Bunun hesabını kim ve nasıl ödeyebilir?..
Emperyalizme kulluk edenlerin böyle insanca düşüncelere sahip olmalarını beklemek büyük saflıktır…
Onlar tüccardır. Dinleri yoktur. Din alıp din satarlar. Bu da dine en büyük küfürdür…
İslamcı faşizm darbeyi çoktan yaptı..
Suçlarını gizlemek için de bize “cambaza bak” diye ergenekonu gösteriyorlar…
Toplumda büyük bir psikolojik yıkım yaratmak ulaşabilecekleri en büyük başarıdır.…
Ergernekon diye birbirine benzemez her şeyi bir araya toplayıp büyük bir sanal suç örgütü yaratmaya çalışmanın asıl amacı da budur...
En büyük kozlarını da oynadılar…
Bu oyunun altında kalmaları yakındır...
O zaman Türkiye yeniden özüne dönecektir…

http://www.dergi.hakimiyetimilliye.org/index.php?option=com_content&task=view&id=69&Itemid=1&ed=13
 

zerkli

New member
güzel senaryo yazmış
ben bunda senaryoluk bi taraf göremedim. adam çevremizde ve ülkemizde ne yaşandıysa yazmış. bunlar senaryoysa RTE henüz başbakan bile değilken nasıl oluyorda amerikaya gidip başkanla görüşüyor??? başkanla (başkanınızla) görüşmek o kadar kolaymı?
o görüşmede biat ettimmi etmedimi???
bazı sözler verdimi vermedimi???
bir hafta süre veriyorum. sen açıkladın açıkladınn. açıklamassan ben açıklicam(RTE'den alıntıdır)
 

ali_sahin8

New member
işte bizde bunları göremeyecek kadar eşek bi milletiz %47 miz aptal daha amerika sırtımıza binmesin mi(üzerine alınan alınsın)
 

HTML

Üst